..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi dünyadaki yaþam ýrmaðýdýr. -Henry Ward Beecher
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




7 Mart 2015
Demokratik Deliler Devleti - 12  
Ömer Faruk Hüsmüllü
-Felsefe öldü! Felsefe öldü! Cahil cühela takýmý gözünüz aydýn, Felsefe öldü! Diye baðýrýyor az ötede Kýzýl Filozof.


:AEHD:



-“Deli!”Diye baðýrdýktan sonra;

-Git, hemen aynaya bak!

-Ne gördün?

**

Delilere sataþan, onlarla alay eden insanlara çok kýzýyorum. Hele bazýlarý fýkra anlatýrken “Delinin biri…” diye giriþ yapýp gülmeye baþlamýyor mu, doðrusu gýcýk oluyorum. Tabii anlatýlan fýkralarda en ufak bir gerçek payý yok; hepsi yalan dolu ve abartýlý.

Yahu arkadaþ, sizin baþka iþiniz yok mu da delilerle uðraþýyorsunuz? Bu insanlar kendilerini savunmadýklarý için mi bu kadar cüretkarsýnýz? Dikkat edin, savunamadýklarý için demiyorum; savunmadýklarý için… Çünkü onlar böyle bir savunmaya gerek duymuyorlar. Malum, seviyeye inmemek meselesi…

-Felsefe öldü! Felsefe öldü! Cahil cühela takýmý gözünüz aydýn, Felsefe öldü!

Diye baðýrýyor az ötede Kýzýl Filozof. Felsefe tahsili yaptý mý yapmadý mý, ya da bu konuda bir þeyler okudu mu okumadý mý, bilmiyorum. Ona neden Kýzýl Filozof demiþler? Çünkü materyalist görüþler ileri sürüyor ve materyalizmi eleþtiren görüþlere þiddetle karþý çýkýyordu.

Baðýrmasýna devam ederek etrafýna birkaç kiþi toplamayý baþardý. Bunlarýn çoðu tabii ki neden baðýrdýðýný merak ettikleri için oradaydý. Yoksa insanlar felsefe dinlemeye hiç de istekli deðillerdi. Hatta “felsefe” sözcüðünü aralarýnda ilk defa duyanlar bile vardý. Çünkü þöyle konuþmalara tanýk oldum:

-Sen bu felsefe dediðini tanýyor musun?

-Hayýr tanýmýyorum. Bir akrabasý ya da sevdiði bir arkadaþý olmalý.

-Allah rahmet eylesin.

-Baþýn sað olsun arkadaþ?

Bu söz Kýzýl Filozof’u çýldýrttý:

-Ne diyorsun sen be! Neden baþým sað olsunmuþ?

-Felsefe öldü diye yakýnýyorsun ya!

-Dam baþýnda saksaðan, vur beline kazmayý! Bre angut, Felsefeyi sen insan mý sanýyorsun?

-Ne ya?

-Felsefenin ne olduðunu sana anlatabilmem için bazý felsefî konulardan, hiç olmazsa varlýk, evren ve zaman ile ilgili bilgilerden biraz haberdar olman lâzým.

-Varlýðý ve zamaný bilirim de evreni bilmem.

-Evren var olan her þeyi içinde toplayan, kapsayan bir bütündür. Evrende sonsuz denebilecek sayýda güneþ, gezegen v.s vardýr. Dünyamýz da evrenin bir parçasýdýr.

-Ben küçük bir köyde doðdum, yýllarca orada yaþadým. Sonra hastalanýnca buraya geldim. Yani köyümden ve buradan baþka bir yer bilmem. Var diyene de inanmam. Köyümdeki Hasan Emmiyi, Hüseyin Dayýyý, Hacer Anayý, Fatma Teyzeyi ve diðerlerini tanýrým; tabii bir de buradaki insanlarý.

-Varlýk, evren ve zamaný anlayabilmek için hareket, döngü ve deðiþimin birlikteliðini fark etmek gerekir.

Þiddetli bir osuruk sesi duyuldu ve tartýþmacýlar sustu. Evet gelen Osurukçuydu.

Osurukçu nokta koymasaydý bu tartýþma daha çok uzayabilirdi. Osuruk sesinden sonra ortalýðý bir sessizlik kapladýysa da bu uzun sürmedi. Söylenmeler, küfürler birbirini takip etti. Oradakilerin bazýlarý yüzlerini ekþitiyor, bazýlarý burunlarýný kapatýyor, bazýlarý söyleniyor, bazýlarý da bir an önce uzaklaþmaya çalýþýyorlardý.

Osurukçu, sýk sýk yellenirdi. Kalabalýkta, yatakhanede, yemekhanede ya da doktorlarýn yanýnda olmasý fark etmez. Karnýnda gaz hissettiði zaman hemencecik boþaltma yoluna gider. Bir insanýn karnýnda o kadar çok gaz olabileceðine kimse inanmamakta, hatta bazýlarý aðzýnla osuruk sesini taklit ettiðini iddia etmekteydi.

Ben de bu adamdan yani Osurukçu’dan hiç hoþlanmýyordum. O nedenle hýzlý adýmlarla oradan ayrýldým.

Bazýlarý burada bir insanýn canýnýn sýkýlacaðýný zanneder. Hiç de öyle deðil. Her an deðiþik bir olay ya da kiþi ile karþýlaþma ihtimaliniz var. Ýnsanlarý ve olaylarý ilginç bir yer. Her gün burada benim dikkatimi çeken onlarca olaya tanýk oluyorum.

Görmeyi çok istediðim halde bir türlü bunu gerçekleþtiremediðim bir yer var: Tecrit bölümü. Oraya girebilmenin planlarýný yaptým günlerce. Önce kapýda bekleyen güvenlik elemanýna rüþvet vermeyi denemeye karar verdim, sonra olacaklardan çekindiðim için vazgeçtim. Yeni planým bir görevlinin önlüðünü giyip oradaki hastalara yemek veya ilaç götürenlerin arasýna karýþmaktý. Bu da pek akýllýca deðildi fakat baþka bir çözüm üretemiyordum.

Neyse ki olay, hiç ummadýðým bir zamanda ve tabii ummadýðým bir þekilde kendiliðinden çözüldü. Bakýn anlatayým:

Kafamýn içinde bir þeyler olmaya baþladýðýný hissettiðimde yataða uzandým. Kendime, beynime odaklandým. Ýþte yaþadýklarým, hissettiklerim:

Siyah renkli bir lokomotif çuf çuf yaparak tren katarýný çekiyor. Metal sesi beynimi týrmalýyor. Bu yetmezmiþ gibi bir de fren sesi ve birbirine çarpan vagonlar… Hastanedeki günler aklýma geliyor, buradan çocukluðuma kadar uzanýyorum. Upuzun onca yýl birkaç saniyede bir filim þeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden; hem de yaþadýðým hiçbir olayý atlamadan. Anacýðýmý görüyorum, babamýn elini öpüyorum, ilkokula baþladýðým ilk gün, mahallede bir çocukla kavga ediyorum, çocuðun annesi elinde süpürge beni kovalýyor.

Yeri göðü inleterek bir jet uçaðý geçiyor, iki yýldýz uzay boþluðunda birbirine kafa tutuyor ve tabii ki bu kavga büyük bir patlama ile sonuçlanýyor. Atlar yarýþýyor, bazýlarý tökezleyip yere düþerken binicileri metrelerce öteye savruluyor. Bir hortum önüne kattýklarýný önce göðe çýkarýyor, sonra acýmasýzca yere vuruyor.

Birbirine çarpan teneke sesleri, çýðlýklar, böðürmeler duyuyorum.

Bunun gibi þeyler iþte aklýmdan geçenler. Yani bir düþüncenin bir baþka düþünceyi çaðrýþtýrmasýndan ibaret.

Bunlar deðil asýl beni rahatsýz eden. Beynimin son sürat giden bir araba motoru gibi çalýþmasý. Durdurmayý býrakýn yavaþlatamýyorum bile. Çýldýrmak üzereyim, galiba çýldýrdým. Evet, evet çýldýrdým… Baðýrýyorum, baðýrýyorum… Ayaða kalktým, dolaba önce kafa attým sonra da tekmelemeye baþladým. Tekrar yataðýmýn yanýna gidip karyolayý ters çevirdim.

Ýþte bundan sonrasýný hatýrlamýyorum.

Gözlerimi açýp da kendime geldiðimde tavanda varlýðý ile yokluðu birbirinden farký olmayan sarý renkli ölü bir ýþýk yayan üzeri sinek pisliði ile kaplý ampulü gördüm. Sýrt üstü yatar vaziyetteydim. Baþýmý saða sola salladým, ayaklarýmý oynattým, ellerime dayanarak oturmak istedim. Ellerim sanki yoktu. Tekrar denedim, oynatamýyordum, çünkü bir bebek gibi belenmiþtim.

Ben etrafa saldýrýnca güvenlik elemanlarý gelmiþ, önce kelepçelemiþler sonra da bana deli gömleði giydirmiþler. Doktora haber vermiþler. O da gelince teskin edici bir iðne yapmýþ ve:

-Tecrit bölümüne götürün. Orada üç gün kalsýn. Demiþ.

Görmeyi çok istediðim tecride iþte böyle getirilmiþim. Burasý ile ilgili çok söylenti vardý. Girip de çýkan pek fazla kiþi yoktu ama az da olsa birkaç kiþiye rastlamýþtým. Anlattýklarý korku vericiydi. Buradan ölü çýkmak mümkünmüþ ama diri çýkmak þansa baðlýymýþ. Býrakýn deliyi, akýllý bir adamý koysanýz üç gün sonra delirirmiþ. Bodur Onbaþý’nýn o meþhur sopasý ile attýðý dayaklar; dayak atarken kahkahalarla gülmesi… Camý, havalandýrmasý olmayan býrakýn insaný hayvanýn bile konulmamasý gereken sineði, böceði ve faresi bol bir yermiþ…

Paketlenmiþ bir þekilde karyolada leþ gibi bir yataðýn üzerinde yatýyorum. Tavana diktim gözlerimi… Çok basýk. Tavan o kadar alçak ki belki de çok uzun boylu bir insan burada eðilerek yürümek zorunda kalýrdý. Burnuma pis kokular geliyor, havasý çok aðýr. Nefes almakta zorlanýyorum. Birkaç kere týkandým.

Ýçeriyi incelemeye karar verdim, bu nedenle sol tarafýma döndüm. Karyola ile neredeyse bitiþik bir masa ve yanýnda sandalye var. Baþka da eþya yok. Kapý az ötede. Pencere yok.

Sesler duyuyorum: Baðýrmalar, çýðlýklar ve küfürler… Þu anda gece mi gündüz mü bilemiyorum. Çýkýncaya kadar da hangi zamanda olduðumu hiç bilemedim. Çünkü burada ýþýklar sürekli yanýyor ve pencere hiç olmadýðý için dýþarýnýn aydýnlýk mý karanlýk mý olduðu anlaþýlmýyor.

Kapý açýldý. Ýçeri Bodur Onbaþý girdi. Yanýma geldi, elindeki býtraklý sopasýyla kafama iki, sýrtýma da üç kere vurdu.

-Ben içeri girdiðimde ayaða kalkacak ve hazýr olda bekleyeceksin!

Deyince yediðim dayaðýn sebebini anlamýþ oldum. Karyoladan inip ayaða kalktým. Deli gömleðini çözdü, çýkardý. Deli gömleði çýkmýþ olmasýna raðmen ellerimi hissedemiyordum.

Bodur Onbaþý ne yapmam ve ne yapmamam gerektiðini bana anlattý. Tuvaletlerin yerini tarif etti. Odamý temiz tutmamý ve verilen görevleri en iyi þekilde yapmamý tembih etti. Burada kalma süremin üç gün olduðunu söyledi. Giderken:

-Buradan kaçmayý sakýn ola ki, aklýnýn ucundan bile geçirmeyesin! Gerçi giriþteki demir kapýyý aþman imkansýz ama gene de bir uyarayým dedim. Kaçma teþebbüsün bile suç sayýlýr ve buradan canlý çýkma ihtimalini sýfýra düþürür. Diye tehdit etti.

O gittikten sonra yataðýn üzerine oturdum. Ellerimdeki uyuþukluk azalmýþtý ve artýk parmaklarýmý, kollarýmý oynatabiliyordum. Odaya bir kere daha göz attým. Kapý açýktý. Demek ki koridora çýkmak serbestti. Kapýnýn hangi renk olduðunu, demirden mi tahtadan mý yapýldýðýný bakarak bilme imkaný yoktu. Çünkü pislik içindeydi. Odanýn duvarlarýnýn hali daha periþandý. Küf kaplamýþ her tarafý. Ýlk günden beri sývanmamýþ, badana yapýlmamýþ gibiydi duvarlar. Yaþ içindeydi. Sanki özellikle su sýkýlmýþ gibi.

Üç gün burada nasýl geçecekti? Acaba þu ana kadar bu üç günlük sürenin ne kadarý geçmiþti?

Dýþarýdan konuþma sesleri geliyordu. Konuþanlardan biri Bodur Onbaþý’ydý diðeri de bir görevli olmalýydý:

-Bu hastalarýn isim listesi. Burada ilaçlarýn verileceði saatler ve miktarý yazýyor. Doktor buna titizlikle uyulmasý gerektiðini söyledi. Bu poþettekiler de ilaçlar.

-Boþuna zahmet. Onlarýn tek bir ilacý var, o da þu sopa!

-Sen sopayý boþ ver, sana söyleneni yap!

Orada kaldýðým süre içinde bana bir tek ilaç bile verilmedi. Büyük bir ihtimalle diðer hastalara da verilmemiþtir. Oda oda gezip ilaç daðýtmakla uðraþacaðýna çöpe atmak Bodur Onbaþý için daha kolaydý. Nasýl olsa hastalara ilaç verilip verilmediðini kontrol eden de yoktu.

Biraz sonra kapý açýldý. Hemen ayaða kalktým. Artýk kurallarý öðrenmeye baþlamýþtým. Gelen oydu. Bodur Onbaþý elindeki su dolu kovayý ve paspasý iþaret ederek, önce odamý sonra da koridoru temizlememi söyleyip gitti.

Odamýn neresini, nasýl temizleyecektim? Temizlesem ne fark edecekti? Zaten leþ gibiydi. Bu aklýma gelen sorularý bir tarafa býrakýp odamýn yerlerini paspaslamaya baþladým. Sonra koridora çýktým. Odalardan gelen insanýn içini sýzlatan sesler koridorda daha fazla duyuluyordu.

Koridor 30-40 metre uzunluðunda, her iki tarafýnda odalarýn bulunduðu, giriþinde demir bir kapý olan bir yerdi. Tavanýndaki sarý renkli ampul ýþýklarý burayý odadakinden biraz daha fazla aydýnlatýyordu. Tabii burada da cam yoktu, o nedenle dýþarýdan en ufak bir iþaret alabilmek de mümkün deðildi. Koridorun giriþinde ve bir de en sonunda tuvaletler yer alýyordu. Tuvaletlerin yanýnda da banyolar vardý.

Koridoru temizlemeye baþladým. Pislik bakýmýndan odamdan pek farký yoktu.

Odalarýndan tuvalete gitmek için çýkanlar oluyordu. Bunlar beni hiç fark etmemiþ gibi davranýyorlar, iþlerini bitirdikten sonra odalarýna dönüyorlardý. Bazýlarýna selam verdiysem de karþýlýðýný alamadým.

Tuvaletlere yaklaþtýkça keskin bir sidik kokusu genzimi yaktý.

Koridordaki odalarýn bazýlarýnýn kapýsýnýn kilitli olduðunu gördüm. Bu odalarýn kapýlarýnýn üst kýsmýnda içeriyi gözetleme yeri vardý. Merak ettim, bir tanesinden içeriye baktým. Bedenine göre kafasý büyük, yüzü hafif çarpýk, kollarý ve bacaklarý çöp gibi bir adam odanýn içinde geziniyordu. Bir baþka odada ise üst kýsmý çýplak bir hasta pis betonun üzerinde ölü gibi yatýyordu. Daha sonra bunu Bodur Onbaþý’ya haber verdiðimde karþýlýk olarak 5-6 sopa yedim.

Kapýsý açýk bir odadan bolca küfür geliyordu. Oraya da baktým. Bir hasta deri kemerlerle yataða baðlý yatýyordu. Beni görünce küfrü kesti ve onu çözmemi istedi. Çözmeye cesaret edemeyip oradan ayrýldým. Bu sefer bana küfretmeye baþladý.

Koridor temizliðinden baþka, bir kere de tuvaletleri ve banyolarý temizlemek zorunda kaldým. Kapýsýz, taþlarý kýrýk, musluklarý bozuk tuvaletler… Ýçeride birkaç dakikadan fazla kalmak mümkün deðil. Banyolarýn hali daha da kötü. Temizlenmek için girdiðin bu yerlerden kirlenerek çýkardýn. Damlayan musluklar, yarýsýndan fazlasý düþmüþ duvarlardaki fayanslar ve tabii aðýr bir sabun kokusu.

Yemek geldiðinde sevindim. Sevincim boþunaymýþ. Çünkü gelenler yemek artýðýna benziyordu. Ýçlerinde ne et ne de yað vardý. Oysa hastanenin yemekleri oldukça kaliteliydi. Buraya getirilenle uzaktan yakýndan ilgisi yoktu. Tabii yiyemedim.

Zaten yemeði getiren görevli masaya býrakýrken yemeði çok hýzlý yemem konusunda beni uyardý. Çünkü birazdan boþlarý almak için gelecekmiþ. Sanýrým görevli yemek daðýtma iþini bitirdikten sonra ilk baþta verdiði yere dönüp hemen toplamaya baþlýyordu. Sana verdiði bu birkaç dakika içinde yedin yedin; yemediysen aç kaldýn. Böylece buraya bir kere daha boþlarý almak için gelmek zorunda kalmýyordu.

Çok görmeyi arzu ettiðim bu iðrenç yerde ne kadar süre kaldým? Üç ay olabilir miydi? Oysa bana üç gün demiþlerdi. Belki üç gündür de bana üç ay gibi gelmiþtir.

Tecritte yaþadýklarýma inanmak istemiyordum. Galiba bir korku filmi izlemiþtim! Evet evet, bu gördüklerim gerçek olamazdý; olsa olsa bir korku filmi olabilirdi…

Bir de þunu merak ediyordum: Burada kaldýðým süre içinde Uzun Onbaþý’yý ve Topal Onbaþý’yý hiç görmemiþtim. Oysa onlarýn da burada görevli olduklarýný duymuþtum. Varsa yoksa Bodur Onbaþý. Ýnsan dövmekten, iþkence yapmaktan býkmayan o iblis her an burada!

Neyse çýkýyordum. Onbaþý önde ben arkada doktorun odasýna gidiyorduk iþte. Etrafý net olarak göremiyordum, çünkü içerisi ile dýþarýsý arasýndaki aydýnlýk farkýna gözlerim alýþamamýþtý.

Doktor bana bir þeyler söyledi ama ben hiçbir þey anlamadým. Sadece baþýmý sallayýp söylediklerini tasdik ettim.

-Çýkabilirsin! Deyince de kendimi bahçeye attým. Bir yandan da arkamdan gelen var mý diye bakýyordum. Etraftaki nesneleri çok net algýlayamasam da galiba gelen yoktu.

Bir banka oturdum. Güneþi görüyordum, daha sonra da aðaçlarý gördüm. Kuþ seslerini duyuyordum. Dünyanýn bu kadar güzel ve zevk verici bir yer olduðunu ilk defa anlýyordum. Gözlerimi kapattým. Biraz uyudum bankýn üzerinde. Çok uykum vardý. Tecritte iken çok az uyumuþtum.

Bir ses duyup gözlerimi açtým. Yanýmda biri vardý.

-Kargacý geçmiþ olsun. Bana öyle bakma! Beni tanýmadýn mý?

Evet tanýmamýþtým.

-Benim ben, gözlerini aç da iyice bak!

Biraz düþündükten sonra onun Dedikoducu olduðunu hatýrladým.

-Tamam hatýrlýyorum, dedim.

-Zamanýnda çýktýn. Çünkü darbe yarýn. Haberin olsun, Ýmparator’un adamlarý seni onun yanýna götürecekler. Direnmeye kalkma sakýn!

Bize doðru gelenler olduðunu görünce yanýmdan ayrýldý. O gidince aldý beni bir düþünce… Bir beladan henüz kurtulmuþken bir baþkasýna çatacaktým. Ýmparator’un benimle ne iþi olabilirdi ki? Baþýma kötü bir þey gelmesinden korkuyordum.

Odama gittim. Yataðýma yattým. Uykusuz geçen günlerin acýsýný çýkaracaktým. Uyumuþum.

Yemek zilinin sesine uyandým. Karnýmý iyice doyurunca kendime geldim. Yemekhaneden çýkýnca iki kiþi koluma girip beni Ýmparator’a götürdüler. Toprak Baba da oradaydý. Korkudan ne yapacaðýmý bilemiyordum, ama korktuðum baþýma gelmedi.

Ýmparator, önce tehdit dolu bir tembih yaptý. Sonra da iþimi söyledi: Yarýn darbe tamamlanýnca halka yapacaðý konuþmayý hazýrlayacaktým. Daha doðrusu, Toprak Baba konuþma metnini söyleyecek ben de yazacaktým.

Derin bir nefes aldým, masadaki gösterilen yere oturdum ve yazmaya baþladým. Etkileyici bir konuþmaydý. Bu konuþma sadece halký etkilemekle kalmýyor ayný zamanda kurulan devletle ilgili bilgiler de veriyordu. Kýsaca özetlersem:

Kurulacak olan devletin adý; Demokratik Deliler Devleti, yönetim þekli; doðrudan demokrasi olacaktý. Halk egemenliðine dayanacak, kararlar çoðunluk esasýna göre halk oylamasý ile alýnacaktý. Devlet baþkaný; yasama, yürütme ve yargý organlarý seçimle iþ baþýna getirilecekti. Devlet sýnýrlarý içindeki halk iki sýnýftan oluþacaktý: 1-Yurttaþlar 2-Köleler. Darbe gününe kadar hastanede yatmýþ olan herkes yurttaþ olarak kabul edilirken hastanedeki görevlilerin hepsi de köle olarak kabul ediliyordu. Yurttaþlar bütün haklara sahip olacaklar, kölelerin haklarý ise yönetim tarafýndan belirlenecekti.

Ýmparator’un iþaretiyle oradan ayrýldýk. Odama geldim ve sabahý beklemeye baþladým. Gözlerimin uyku için can atmasýna raðmen açýk tutmak için kendimi zorluyordum. Gözlerimi sabaha kadar açýk tutmayý baþaramadým. Dalmýþým.

Acaba sabahleyin dünyanýn 207. Devletinin vatandaþý olarak mý uyanacaktým?

(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.