..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir þey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




4 Nisan 2015
Demokratik Deliler Devleti - 15  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Münakaþa eden iki kiþinin baðýrýþlarýný duyunca ayaða kalktým. Az ötemdeydiler. Birbirlerini iteleyip çekiþtirmeye baþladýlar. Aralarýna girip kavgaya engel olmak istedim. Ýçlerinden biri bu hareketime kýzmýþtý, karnýma inen yumruðu bunun kanýtýydý. Acýdan iki büklüm oldum. Sonra doðruldum, bütün gücümü sað yumruðumda toplayýp gözüne bir tane çaktým.


:AADH:


-“Delinin ipiyle kuyuya inilmez!” Diyor biri.
-Deli sana ipini verdi de, sen de kuyuya inmedin, öyle mi? Ýnanmýyorum!
-Dikkat et, o aptal deðil; sadece deli!
Bu, sabahý gelmemekte direnen gecelerden biriydi. Uyuyamayan sadece ben deðilmiþim. Çünkü o gece; konuþmalar, baðýrmalar, çýðlýklar, koþuþturmalar, çekilen eþya sesleri hiç eksik olmadý. Uykusu kaçanlarýn dýþýnda çok sayýda hasta da sinir krizleri geçirmiþ. Doktorlar bunlara yüksek dozda sakinleþtirici ilaç vermiþler.
Ortalýk aydýnlanýnca kendimi bahçeye attým. Hayret! Bu saatte bahçe hasta doluydu. Güvenlik elemanlarý bahçede dolaþanlarý izliyorlardý.
Bodur Onbaþý’nýn cansýz bedenini kaldýrmamýþlar. Oysa ben cesedin oradan alýnýp gömüleceðini ummuþtum. Ýmparator kaldýrýlmasý için izin vermemiþ olmalýydý. Böylece herkesin içine biraz daha korku salýp gözdaðý vermek istiyordu.
Bodur Onbaþý’nýn cesedinin yanýna gittim. Arkamý cesede dönüp ruhunun huzur bulmasý için dua ettim. Sýrtýmý ona döndüðüm için af diledim. Bakamýyordum, daha doðrusu korkuyordum. Birkaç metre ileride infazda kullanýlan tabure devrilmiþ halde duruyordu. Onun üzerine oturmayý düþündüm, sonra vazgeçtim. Tabureyi düzeltirken ne yaptýðýmý merak etmiþ olmalý ki bir güvenlik elemaný bana doðru geldi. Buralarda fazla dolaþmamam konusunda beni uyardý. Hemen oradan ayrýlmam gerekiyordu. Öyle de yaptým.
Futbol sahasýna doðru yürümeye baþladým. Karþýdan binlerce, belki de on binlerce sýðýrcýk geliyordu. Bana çarpacaklar diye düþündüm. Çarpmadýlar. Birden yükseldiler, hastanenin bahçe duvarýnýn üzerinden aþýp gözden kayboldular. Bu kayboluþ uzun sürmedi, tekrar geldiler. Bahçede birkaç tur atýp gittiler. Defalarca bana ayný oyunu oynadýlar. Her defasýnda artýk gelmeyeceklerini sanýyordum, ama onlar kývrak dans hareketleri yaparak tekrar tekrar kendilerini gösteriyorlardý.
Benim hayret ettiðim, bu kadar çok sayýda kuþ aralarýnda santimle ifade edilebilecek bir mesafede birlikte nasýl uçabiliyorlardý? Her an birbirlerine çarpacaklarýný zannediyordum, ama yanýlýyordum. Doðrusu sýðýrcýklarýn bu gösterisi moralimi düzeltmiþti. Büyüleyiciydi.
Bir aðacýn altýna oturdum. Derin derin nefes aldým. Çimen kokusuna karýþmýþ gül kokusu doldu ciðerlerime. Çimenlerin üzerine sýrt üstü yatýp bir müddet gökyüzünü seyrettim. Bulutlar saklambaç oynayan çocuklar gibiydiler. Birbirlerinin arkasýna geçip görünmez oluyorlar, sonra “ceee!” diyerek aniden kendilerini gösteriyorlardý. Saklambaca son veren, asýk suratlý bir ebeveyne benzeyen kocaman gri bir bulut oldu. Her tarafý kaplamýþtý. Küçükleri içine karýþtýrýp yok etmiþti. Çok durmadý. Gökyüzünde kaybolup gitti. Amacýný gerçekleþtirmiþ olmalýydý: Küçük bulutlarýn oyununu bozmakla kalmamýþ ayrýca onlarý yutmuþtu.
Münakaþa eden iki kiþinin baðýrýþlarýný duyunca ayaða kalktým. Az ötemdeydiler. Birbirlerini iteleyip çekiþtirmeye baþladýlar. Aralarýna girip kavgaya engel olmak istedim. Ýçlerinden biri bu hareketime kýzmýþtý, karnýma inen yumruðu bunun kanýtýydý. Acýdan iki büklüm oldum. Sonra doðruldum, bütün gücümü sað yumruðumda toplayýp gözüne bir tane çaktým. O kadar þiddetli vurdum ki yere yýkýlmamasý imkansýzdý, ama yýkýlmadý. Sadece sendeledi, sarhoþ gibi sallandý ve yediði yumruðun acýsýný çýkarmak için üzerime saldýrdý. Benden çok güçlüydü, boyu da uzundu. Tekme, yumruk bana giriþti. Diðeri de geri kalmadý, o da bana saldýrdý. Arkadan bir cisimle enseme vurdu. Bunlar kendi kavgalarýný býrakmýþ birlikte beni dövüyorlardý. Filmlerdeki dövüþ sahnelerine benziyordu: Biri yumruk atýyor, sallanarak diðerinin yanýna doðru gidiyordum. Sonra bir tane de o vuruyor ve ben bu sefer ötekinin yanýndaydým… Sonunda ayakta duracak gücüm kalmadýðýndan, yere kapaklandým.
Yüzükoyun sert topraðýn üzerine düþtüðümü görünce de dövmeyi býrakmadýlar. Karnýma, sýrtýma, hatta kafama tekme atmaya baþladýlar. Bu da yetmedi, biri ayaðý ile baþýma bastýrdý. Yüzüm iyice topraða gömüldü. Sanki bir haþereyi ezer gibiydi. Burnumdan oluk gibi kan akýyordu. Kan ve toprak birbirine karýþýnca kýrmýzý renkli çamura dönüþmüþtü.
Güvenlik elemanlarý yetiþmemiþ olsalardý, belki de þimdi hayatta olmayacaktým. Aðzým, burnum, gözlerim yani yüzümün her tarafý toz toprak ve kan içindeydi. Kulaklarýmýn içine bile toprak dolmuþtu. Hiçbir ses duyamýyordum.
Beni yerden kaldýrdýlar. Parmaklarýmý kulaklarýmýn içine sokup oradaki topraðý temizlemeye çalýþmak ilk aklýma gelen oldu. Yere tükürdüm, burnumu attým. Gözlerime ellerimi götürmekten çekindim. Ovuþturursam daha kötü olacaðýný sanýyordum. Ýnsanlarý, aðaçlarý karýþýk kuruþuk görüyordum. Bu beni içeri götürüp lavaboda yüzümü yýkayýncaya kadar devam etti. Ellerimi, yüzümü, gözlerimi, burnumu iyice yýkadýktan sonra yataðýma yattým.
Yatýnca acýlarým azalmadý, arttý. Her tarafým aðrýyordu. Kaburgalarýmdan bir kaçý kýrýlmýþ olabilirdi. Bir yanýmdan diðer yanýma dönmek istesem aðrýdan inlemeye baþlýyordum. Hep ayný tarafa yatmak sýkýcý olduðu gibi o taraftaki kolumu da uyuþturuyordu. O nedenle acý da verse dönmeyi denemek zorundaydým.
Ertesi günkü kahvaltýya kadar yerimden kalkamadým. Çok acýkmýþtým. Biraz da açlýðýn etkisiyle kalkmak için kendimi zorladým, duvarlara tutuna tutuna yemekhaneye gittim. Karnýmý doyurunca kendimi daha iyi hissetmeye baþladým. Dönerken duvarlara tutunma ihtiyacý duymadým.
Tekrar yattým. Öðlen yemeðine kadar uyudum. Yemekten sonra odama giderken iki güvenlik geldi koluma girip beni sürüklemeye baþladý. Hapý yuttum, diye düþündüm. Öyle ya ortada bir kavga vardý! Suçum yoktu fakat benim bu olayda suçsuz olduðumu kim bilecek, kim söyleyecekti? En iyi ihtimalle tecrite atarlardý. O lanet yere bir daha gitmek istemiyordum. Oraya gitmektense ölmeyi tercih ederdim.
Baþka nasýl bir ihtimal olabilirdi? Düþünceler hýzla beynimden geçiyordu. Belki de bu kavga suç sayýlýp bizi mahkemeye vereceklerdi. Tabii mahkeme de bunu bir vatana ihanet suçu olarak deðerlendirip idamla cezalandýracaktý. Böyle basit bir olay için insan hayatý sonlandýrabilir miydi? Neden olmasýn? Çünkü olaðanüstü þartlar içinde bulunuyorduk. Sevinç çýðlýklarý atarak ilanýný kutladýðýmýz bu devletin ne yapacaðý belli olmazdý.
Gitmemek için güvenlik elemanlarýna direnmeye karar verdim. Sanki baþarabilecekmiþim gibi… Direnince bana karþý sert davranacaklarýný, döveceklerini, hatta orada öldüreceklerini sanýyordum. Aksi oldu. Biri:
-Kargacý, korkma! Sana bir kötülük yapýlmayacak. Dedi. Ben de:
-Kavgayý baþlatan ben deðilim. Benim hiçbir suçum yok. Sadece kavga edenleri ayýrmak istemiþtim. Ýyilik yapayým derken ikisi birden saldýrýp beni dövdüler. Dedim.
-Kavgayý görenler senin anlattýklarýný doðrulayan ifadeler verdiler. Senin suçsuz olduðunu biliyoruz.
-Öyleyse neden beni zorla götürüyorsunuz? Suçsuzsam býrakýn…
-Seni Maliye Bakaný getirmemizi istedi. Muhasebe odasýnda bekliyor.
Derin bir nefes aldým. Buna raðmen çok emin deðildim. Beni kandýrmýþ olabilirlerdi.
Muhasebe odasýna girdiðimde Maliye Bakanýný görünce çok sevindim. Neredeyse adamý sarýlýp öpecektim. Odada hastanenin muhasebecisi de vardý. Önündeki evraklarla uðraþýyordu.
Maliye Bakaný söyleyeceklerinin Ýmparator’un emri olduðunu hatýrlatarak söze baþladý. Para ile ilgili iþlerin baþýna Ýmparator güvenilir bir adam koymak istemiþti. Ben mali konularda bilgim olmadýðýný söylediðimde, bu konuda bilgili olmak gerekmediðini, yapacaðým iþin sadece gelen paralarý sayýp nereden ve ne miktarda olduðunu kaydedip kasaya koymak olduðunu, kendisinden veya Ýmparator’dan emir gelmedikçe kimseye para vermemem gerektiðini anlattý. Buradaki iþlerimi bitirdikten sonra zamanýmý istediðim gibi geçirebileceðimi de sözlerine ekledi.
Muhasebecinin odasýnda olmasýna bir anlam verememiþtim; oysa iki gün içinde önemli geliþmeler meydana gelmiþ ve kararlar alýnmýþ: Doktorlarýn hepsi gündüzleri odalarýnda hastalarla ilgilenecekler; mutfak, temizlik görevlileri ve hasta bakýcýlar ayný þekilde iþlerini aksatmadan sürdüreceklerdi. Gündüzleri tecritte kalacak olanlar sadece eski güvenlik elemanlarýydý. Gece olduðunda nöbetçilerin dýþýnda tüm personel tecrit bölümüne götürülecekti. Günde sabah ve akþam olmak üzere iki kez yoklama yapýlacak, firar olayýna asla izin verilmeyecekti. Emirlere uymayanlara çok þiddetli cezalar uygulanacaktý.
Odada iki masa vardý. Büyük olan bana ayrýlmýþtý. Döner koltukluydu. Maliye Bakaný gidince yerime oturdum. Rahattý, keyif vericiydi. Vücudumdaki aðrýlarý bile unutmuþtum. Muhasebecinin ilk iþi kasa ve oda anahtarlarýný bana teslim etmek oldu. Bana karþý oldukça çekingen ve saygýlýydý. Benden korkuyor gibiydi. Birbirimizle hiç konuþmadan uzun süre oturduk. Zaten konuþacak ortak bir konumuz da yoktu ki… Üstelik aramýzda statü farký vardý. O bir köle, ben ise özgür bir yurttaþ; hem de önemli bir görev üslenmiþ olan bir yurttaþ!
O gün muhasebede yapacak hiçbir iþim olmadý. Para da gelmedi. Kasada sadece birkaç yüz lira vardý. Saydýktan sonra bir kâðýda yekûnu yazýp, günün tarihini attým ve paralarýn yanýna koydum. Kasayý kilitleyip dýþarý çýktým.
Devrimin üçüncü günü…
Paralar gelmeye baþladý. Personelin bankadaki hesaplarýndan güvenilir adamlara para çekme görevi verildi. Onlar þehre inip banka kartlarýyla bankamatiklerden hesaplarý boþaltmaya baþladýlar. Para gelince benim iþim arttý. Bu konuda tecrübesiz olduðum için paralarý saymak bir hayli uzun sürüyordu. Benim bu halimi yani periþanlýðýmý gören muhasebeci, para sayma makinesi ile bu iþin çok kolay bir þekilde yapýlabileceðini çekinerek bana söyledi. Ben para sayma makinesini hayatýmda ilk defa görüyordum ve nasýl kullanýlacaðýný da tabii ki bilmiyordum. Öðretti.
Böylece ben rahatladým, ama asýl fayda paralarý teslim etmek için kuyrukta bekleyen elemanlara oldu. Kýsa sürede ellerindeki parayý bana teslim edip görevlerinin baþýna gitmeye baþladýlar.
Akþamüstüne doðru en son gelen görevliden de paralarý alýp saydýktan ve evraka kaydýný yaptýktan sonra o günkü iþimi bitirmiþ oldum. Kasanýn yarýsý dolmuþtu bile. Bunun bir sebebi kasanýn küçüklüðü idi ama bir sebebi daha vardý: Gelen paralarýn çoðu ufak banknotlardý. 10, 20, 50 lira gibi. 100’lük çok azdý 200’lük hiç yoktu. Hatta bazen demir para getirenler bile oluyordu.
Sýnýrlarý içinde para geçmeyen bir devletin para iþlerinden sorumlu bir elemaný olmama þaþýranlar olabilir. Evet para, devletimizde bir iþe yaramazdý, ama devletimizin dýþýndaki yerlerden ihtiyaçlarýmýzý alabilmek için gerekliydi.
Önceden anlaþmalarý yapýldýðý için yiyecek, ilâç, temizlik malzemeleri ve diðer ihtiyaç maddeleri her gün araçlarla hastaneye getiriliyordu. Burada da þöyle bir sorun çýkmýþtý: Afiþteki “karantina” sözünü okuyan araç sürücüleri içeri girmek istemediklerinden malzemeleri hastanenin dýþýnda býrakýyorlardý. O nedenle dýþarýya derme çatma bir bina yapýldý ve kapýsýna “Mal Teslimat” yazýldý. Böylece gelen mallar içeri taþýnana kadar açýkta bekletilmemiþ olacaktý. Tabii bu uygulama sürücülerle olan tartýþmalarý da sonlandýrmýþtý.
Mal getirenlerin dýþýnda muayene olmak için gelen hastalar ve ziyaretçiler de oluyordu. Bunlar da afiþteki yazýyý okunca hýzla oradan uzaklaþýyorlardý. Ýçlerinden bir kiþi bile içeride neler olup bittiðini merak edip bu konuda kapýdaki nöbetçiye bir soru bile sormuyordu.
Ayaða kalktým. Gideceðim. Gidemedim. Çünkü þiddetli bir patlama beni olduðum yere adeta çiviledi…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.