..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Ýnsanlarýn bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Toplumbilim > sefa tülek




5 Nisan 2015
Tülek Destaaný  
sefa tülek
Belebey'den kuzeydoðuya doðru iki günlük mesafede Balkan daðý denilen baþý göðe yükselmiþ çýplak bir dað vardýr. Bugün çýplaktýr ama bir zamanlar yemyeþil ormanlarla kaplý idi. O zaman bu ormanlarda kuþ sesleri, Baþkýrd çobanlarýnýn türkülerine ve kaval seslerine karýþýrdý. Balkan daðýndan pek uzak olmayan baþka bir ülkede de sahilleri kamýþlarla süslü Aslý Göl denilen bir göl vardý. Bugün bile bu gölün bu sahillerine doðanýný alanlar ördek avýna gelirler


:AIDI:
Belebey'den kuzeydoðuya doðru iki günlük mesafede Balkan daðý denilen baþý göðe yükselmiþ çýplak bir dað vardýr. Bugün çýplaktýr ama bir zamanlar yemyeþil ormanlarla kaplý idi. O zaman bu ormanlarda kuþ sesleri, Baþkýrd çobanlarýnýn türkülerine ve kaval seslerine karýþýrdý. Balkan daðýndan pek uzak olmayan baþka bir ülkede de sahilleri kamýþlarla süslü Aslý Göl denilen bir göl vardý. Bugün bile bu gölün bu sahillerine doðanýný alanlar ördek avýna gelirler.

Balkan daðýnýn civarýnda çok eski zamanlarda Harimarkas adýnda çok zengin bir baþkýrd oturuy
ordu. Harimarkas o kadar zengindi ki s
ürülerinin sayýsýný, topraklarýnýn sýnýrlarýný kendisi bile bilmezdi.

Harimarkas'ýn iki karýsý vardý: Birinin adý Banu'ydu. Harimarkas'ýn Banu'dan iki oðlu olmuþ, birinin adýný Ebu Talip ötekinin adýný Malik koymuþtu. Harimarkas'ýn ikinci karýsýnýn adý ise Gulzurg idi ve bundan da bir oðlu olmuþ idi ki yiðit mi yiðit idi ve adý Zoya Tülek'ti. Onu herkes severdi. Üvey annesi Banu ile iki üvey kardeþi Zoya Tülek'i hiç sevmezlerdi. Hem de çekemezlerdi, kýskanýrlardý.

Zoya Tülek de Ebu Talip te Malik de büyüyüp delikanlýlýk çaðýna girdikleri zaman babalarý Harimarkas her üçüne de birer güzel at, süslük koþumlar ve çok güzel terbiye edilmiþ doðan kuþlarý hediye ediyor. Gençler, atlarýna binerler, doðanlarýný alýrlar ve Balkan daðýna ava çýkarlar. Zoya Tülek öteki kardeþlerinden her zaman fazla av avlardý. Bu yüzden de kardeþleri hasetlerinden çatlarlardý. Fakat Zoya Tülek'in annesi Gulzurg'u babalarý çok sevdiði ve Gulzurg da hayatta olduðu için ona dokunmazlardý.

Bir gün Zoya Tülek'in annesi öldü; Zoya Tülek öksüz kaldý. O günden sonra da her þey deðiþti. Evde her þeye Banu hakim oldu. Her istediðini yaptýrýyordu. Aradan bir zaman geçince Zoya Tülek'in eðerini Ebutalip'e, atýný da Malik'e vermesi için kocasý Harimarkas'a tesir etmeye baþladý ve muvaffak da oldu. Zoya Tülek Ertesi gün tavlaya indiði zaman þaþýp kaldý. Ebu talip'in atýnda kendi eðeri vardý ve atýna Malik binmiþti. Zoya Tülek þaþkýnlýkla;

- Bu ne hal? diye sordu.

- Biz böyle arzu ediyoruz, dediler.

- Fakat eðer benim, Malik de benim atýma binmiþ.

- Boþuna çene çalýyoruz, doðanlarýmýz da sabýrsýzlanýyor. Sen de bizimle ava çýkmak istiyorsan þu ihtiyar ata binebilirsin deyip Zoya Tülek'in itirazlarýna aldýrmadan sürüp atlarýný gittiler.

Zoya Tülek arkalarýndan bakýp kaldý. Üzüntüsünü uzun zaman gideremedi. Bu sýrada diþi dökülmüþ ihtiyar uyuz at Zoya Tülek'in yanýna gelerek;

- Üzülme dedi. Vur þu eðeri sýrtýma ava çýk.

Zoya Tülek büsbütün þaþýrdý. Bir müddet sonra bu uyuz ata baktý. Sonunda Ebu Talip'in eðerini alýp sýrtýna vurdu, ve bindi, biner binmez de uyuz at þahlandý, silkindi þahane bir at oldu.

Bu uyuz atýn adý Aktulpar idi. Aktulpar tavladan öyle bir fýrlayýþ fýrladý ki, sanki uçtu. Bir iki dakika sonra kardeþlerinin yanýna vardý. Kardeþleri bu hale þaþtýlar. Fakat bir þey demediler. Yanlarýnda yabancý avcýlar olduðu için sustular. Öðle vakti yaklaþýnca hep beraber gidip bir su kýyýsýnda aðaç altýnda oturdular. Zoya Tülek de atýndan indi. Yemyeþil çimenlerin üstüne yattý. Yorgunluktan uyuyup kaldý. Aktulpar yaný baþýnda duruyordu. Eðerinin üzerine doðaný konmuþtu.

Ýki kardeþ kýskançlýklarýndan bir türlü uyuyamýyorlardý. Usulca kalktýlar, Aktulpar'ýn nalýnýn arasýna sivri bir çivi sokup uzaklaþtýlar. Zoya Tülek uyandýðý zaman baþ ucunda ak saçlý, ak sakallý güler yüzlü bir ihtiyar gördü. Ayaða kalktý. Ýhtiyar:

- Benim kim olduðumu biliyor musun diye sordu.

Zoya Tülek;

- Hayýr efendim, dedi. Bilemeyeceðim.

- Ben Hýzýr'ým. Ulu Tanrý'nýn izniyle hayat suyundan içen Hýzýr'ým. Oðlum, kardeþlerin seni çok kýskanýyorlar. Az önce sen uyurken, atýnýn nalýna sivri bir çivi çaktýlar. Fakat ben sana yardým edeceðim. Sana bir dua öðreteceðim, ne zaman baþýn darda kalýrsa bu duayý oku, seni selamete çýkarýr. Þimdi bu duayý okuyup atýnýn ayaðýna üfle.

Bunu dedikten sonra Hýzýr duayý bir kaç defa tekrarladý. Zoya Tülek'in iyice öðrendiðini anlayýnca birdenbire ortadan kayboldu.

Zoya Tülek duayý okudu. Atýnýn ayaðýna doðru üfledi. Çivi naldan çýktý, izi bile kalmadý. Zoya Tülek Tanrýya þükretti. Atýna atlayarak kardeþlerinin yanýna gitti. Onu gören kardeþleri hayretler içinde kaldýlar. Kýskançlýklarý kin haline geldi. Hemen üç genç buldular. Bu gençler Zoya Tülek'in yanýna geldiler, birdenbire atýný tuttular Aktulpar'ý kýrbaçlamaya baþladýlar.

Bunun üzerine Aktulpar ok gibi fýrlayýp can acýsý ile göle doðru koþmaya baþladý. Az sonra da tozu bile görünmez oldu. At, havada uçuyordu sanki, ayaðý yere deðmiyordu. Böylece Aslý Göl sahiline vardý.

Zoya Tülek sahilde atýndan indiði vakit sanki birisi;

- Sahilin sað tarafýnda kim var baþýný çevir de bak der gibiydi.

Zoya Tülek o yana baktý. Kalbi heyecanla çarpmaya baþladý. Gölün kýyýsýnda beyaz ayaklarýyla köpükler saçan genç ve güzel bir kýz oturuyordu. Bir taraftan da altýn saçlarýný tarýyordu. Bu güzel kýz, Aslý Göl'ün kralý Yaydar Han'ýn biricik kýsý Susulu idi. Zoya Tülek put gibi durdu þaþkýnlýðýndan; baktý, baktý, sonunda kendisine hakim olamadý. Kýza doðru yürüdü:

- Buraya nasýl geldiðimi ben de bilmiyorum ey güzel kýz, ey cennet baðýnýn gülü. Ben kimim söyleyebilir misin? Nereden geliyorum, nereye gidiyorum, bilir misin?

Kýz cevap verdi:

- Sen zenginlerin zengini Harimarkas'ýn en küçük oðlusun. Adýn Zoya Tülek'tir. Ava çýktýn. Ýnci boylu kazlarý, altýn kürklü tilkileri avladýn. Sonra kardeþlerin seni kýskandý. Atýný kýrbaçladýlar. Buraya kadar geldin.

Zoya Tülek þaþýrýp kaldý:

- Artýk hiç bir yere gidemeyeceðim, dedi. Beni büyüten babamý da unutacaðým, beni koynunda büyüten anamýn mezarýný da unutacaðým. Bana artýk ne gök ne de yer lazým. Benim yerim senin yanýn ama sen kimsin? Bana kim olduðunu söyle ey güzel kýz.

Kýz cevap verdi:

- Babaný ananý nasýl reddedersin, reddetme. Dünyadan da vazgeçme. Sen bizim ülkemizde oturamazsýn, ben göl kralýnýn kýzýyým. Babamýn ülkesinde çok yiðit can verdi. Sana yazýk olur. ben senin olamam. Sana bir hatýra olsun diye inci gerdanlýðýmla pýrlanta yüzüðümü vereceðim, yurduna dön.

- Bana ne inci gerdanlýðýn, ne de pýrlanta yüzüðün lazým, bana hiç bir þeyin lazým deðil, bir kere kucaklayým yeter.. evet bunu istiyorum.

Kýz;

- Zoya Tülek þu yana bak kim geçiyor?

Kýz, ince güzel parmaklarýyla bir yeri gösteriyordu. Zoya Tülek de o yana bakarak döndü. Tam o sýrada kýz, þimþek gibi suya daldý. Yiðit kýzýn hilesini anlamýþtý ama iþ iþten geçmiþti. Kýz yüzüyor ve gittikçe uzaklaþýyordu. Gölün ortasýna kadar gitmiþti, sadece altýn saçlarý su yüzündeydi. Zoya Tülek daha fazla düþünmedi. Kendini kaldýrýp göle attý. Bir hamlede kýza yetiþti, saçlarýndan yakaladý.

Susulu bir ok gibi gölün dibine inmeðe baþladý. Zoya Tülek de onu takip etti. Çabucak gölün dibine vardýlar. Burada Yaydar Han'ýn camdan iki büyük sarayý vardý. Bu sarayýn etrafýnda çok süratle akan dört su cereyaný vardý.

Kýz dedi ki;

- Zoya Tülek sevgilim, saçýmý býrak, seni seviyorum ve senin olacaðým. Beni burada bekle, elbisemi giyeyim ve yanýna geleyim.

Zoya Tülek;

- Fakat yine bir hileye sapma diyerek kýzýn saçýný býraktý.

Susulu odasýna koþtu. Yumuþak ipek yataðýna kendini attý. Güzel yüzünü yastýklarýn arasýna sokarak aðlamaya baþladý. Bu vaziyeti babasýna nasýl anlatacaktý, kendisini arzýn bir yiðidinin beklediðini nasýl söyleyecekti. Bu genci sevdiðini, onunla evlenmezse artýk yaþayamayacaðýný, babasýna söylemek mümkün mü idi. Zoya yedi gün yedi gece bekledi. Zayýfladý, halsiz düþtü. Yüzü sarardý, avurtlarý çöktü. Sekizinci gün kýzýn kendisini aldattýðýný zannederek Hýzýr'ýn öðrettiði duayý okudu. Tanrý'ya sularýn çekilmesi için yalvardý. Yüce Tanrý Zoya Tüleðin dilediðini yerine getirdi. Su cereyanlarý durdu, Göl suratle kurumaya, sularý çekilmeye baþladý. Sular diyarý müthiþ sýcaklýktan bunalýyor, her yerde kuraklýk hüküm sürüyordu.

Susulu'nun kýrk hizmetçisi bu haberi vermek için odasýna koþtular, fakat o da kapýsýnýn kapalý olduðunu gördüler. Bu sýrada Yaydar Han'ýn tebaasý Zoya Tülek'i saray önünde gördüler. Derhal baþlarýna bu afeti bu yabancýnýn getirdiðini anladýlar. Hemen yanýna koþarak yalvarmaya baþladýlar. Zoya Tülek dileklerini reddetti.

- Hayýr, hayýr, Kralýnýz, kraliçeniz ve bütün sizler hepiniz mahvolacaksýnýz.

Bu sözleri duyan halk Yaydar Han'ýn yanýna koþtular. bu müthiþ haberi kendisine anlattýlar. Hakan bu haberden çok müteessir oldu. Hemen kýzýnýn yanýna koþarak selam vermeden:

- Sevgili Susulum, biliyor musun yurdumun baþýna ne felaket geldi dedi.

- Biliyorum babacýðým.

-Pekala bu felaketi getirenin de kim olduðunu biliyor musun?

- Hayýr babacýðým.

- Bu felaketi getiren bir kaç günden beri sarayýn kapýsýnda bekleyen gençtir. O seni seviyor ve istiyor ki seni ona vereyim. Madem ki böyledir sevgili kýzým onu saraya al.

Kýz;

- Pekala babacýðým diyerek son derece sevindi.

Yaydar Han uzaklaþýnca Susulu odasýný düzeltti, kapýyý açtý ve sevgili misafirini karþýlamaya koþtu.

-Affedersin Zoya Tülek. Emin ol seni seviyorum. Babamdan korktuðum için bir kaç gündür yanýna gelemedim. Gel sevgilim gel. diyerek Zoya Tülek'in koluna girdi. Beraber saraya gittiler.

Bundan sonra Zoya Tülek tekrar duayý okumuþ, su cerayaný eskisi gibi þiddetlenmiþ, Yaydar Han'ýn ülkesinde eski mesut hayat baþlamýþtý. Solmaya bozulmaya baþlayan her þey tekrar canlanmýþtý. Herkes yurtlarýnda müthiþ bir mucize göstermiþ olan bu Baþkýrd ile birlikte gezmeye çýktýðý vakit herkes fýsýldýyordu:

-Bu alelade bir adam olamaz.

Hakan bu yiðidi sevmiþ, kýzýný ona zevce olarak vermiþti. Artýk gençlerin saadeti hudutsuzdu.

Bir gün Susulu Zoya'nýn yanýndan uzaklaþmýþ, epey müddet geri dönmemiþti. Yanýna geldiði vakit Zoya Tülek:

-Neredeydin. beni ilk gördüðün yere gittin deðil mi? diye sordu.

Susulu baþýyla evet iþareti verdi.

- Madem ki orada idin, atýmý ve doðaný mý gördün mü?

-Gördüm her ikisi de Aslý Göl sahilindeler.

-Ne yapýyorlar orada?

-Atýn hareketsiz bir halde býraktýðýn yerde duruyor, doðanýn da baþý ve kanatlarý düþük bir halde duruyor.

Zoya Tülek düþündü ve müteessir oldu. Tekrar duayý okudu, sular ikiye açýldý, Aktulpar sevinerek efendisinin yanýna koþtu, arkasýndan doðan kanatlarýný çýrparak uçup geldi. Birdenbire Kralýn sarayýnýn etrafýnda çimenler hasýl oldu, aðaçlar çýktý, orman oldu. Aktulpar için otlak, doðan için orman hasýl olumuþtu.

Tekrar dalgalar kapandý ve Zoya Tülek ile Susulu'nun bahtiyarlýðýný yabancýlarýn gözlerinden sakladý.

Günler, aylar, yýllar geçti. Zoya Tülek kendisine bir kuray (kaval) yapmýþ, altýn baþlý, zümrüt gözlü, gümüþ ayaklý bir koç vücuda getirmiþti. Kavalýn çaldýðý vakit koçta oynamaða baþlar bütün su halký da bu manzarayý seyre koyulurdu. Sade halk deðil balýklar bile bu þayaný hayret manzarayý seyir içinde etrafa koþuyordu. Fakat bunlar koçun oynayýþýný seyir için deðil, Zoya'nýn kavalýný dinlemek için geliyorlardý.

Herkes seviniyordu. Fakat Baþkýrd yiðidi günden güne solmaya baþlamýþtý. Susulu bu hali sezerek:

-Ne oldu sevgilim, yüzün neden böyle sarardý, soldu.

Zoya Cevap verdi:

-Bu hayat deðil, ben burada solacaðým.

-Burada yaþayamýyor musun? Niçin? Ýþte ben seni seviyorum sen de beni. Daha ne lazým?

-Ne mi lazým? Yurdum, sevgili soydaþlarým. Susulu, onlar kendilerini esaretten kurtarmak için beni bekliyorlar. Orada baþý havalara yükselmiþ Balkan Daðý vardýr. Üzerinde ormanlar bulunur. Ýçinde binlerce av hayvaný vardýr. Sen hiç ormanýn ses verdiðini duydun mu? Susulu. Oradan Aslý Göle bakmak ne güzeldir. benim yurdumda daha böyle yüzlerce göl vardýr, bulunur. Topraðýn altýnda bir sürü servet, altýn, gümüþ vardýr. Fakat bütün bunlar hiç bir þey deðil... Oralar benim öz yurdum, oradakiler soydaþlarým... Bu asil sevgili soydaþlarýmý nasýl unuturum.

Hakan Yaydar kýzýnýn sarayýnda bir ses iþitmiþ, o tarafa yürüyerek Zoya'yý müteessir görünce sormuþtu:

-Nen var oðlum, neye müteessirsin. Tebaam mý seni gücendir di? Kýzýma bir þey mi oldu?

Zoya Cevap verdi:

-Hayýr muhterem Hakan. Her þey yerinde. Fakat ben bu hayattan býktým. Artýk yurdumu, soydaþlarýmý özlüyorum.

Hakan hayretle sordu:

-Nereye gideceksin?

-Yurduma, mukaddes vatanýma Balkan daðýnýn yanýna.

-Balkan daðýnýn yanýna mý o da nedir?

Zoya Tülek Balkan daðýný anlattý, ormanlarýný tarif etti. Bunun üzerine Hakan dedi ki;

-Balkan daðý, balkan daðý. Anlattýn amma ben pek anlayamadým. Ömrümde hiç böyle bir þey görmedim. Fakat madem ki sen bunu özlemiþsin, onu buraya gölün ortasýna getiririm. Ne gülüyorsun, görürsün.

Bundan sonra Hakan tebaasýný yanýna çaðýrdý. Balkan daðýný anlattý ve onu gölün ortasýna, kýzýnýn sarayýnýn karþýsýna getirmelerini emretti. Halk evvela bir toplantý yaparak içlerinden üç akýllý adam seçtiler. Bunlar önce Balkan daðýný arayacaklardý. Bu üç adam gölün her tarafýný aradýlar, taradýlar böyle bir þey bulamadýlar. Nihayet küçük bir tepe buldular. Düþündüler Kral öyle de böyle de Balkan daðýnýn ne olduðunu bilmiyor; Baþkýrd yiðiti ise iþte bununla iktifa etsin, ne yapalým baþka dað yok dediler.

Herkes iþe sarýldý. Tepeyi çabucak Kralýn kýzýnýn sarayýnýn karþýsýna taþýdýlar. Kral sarayýndan çýktý ve daðý gördü, menmun oldu. Tebaasýna ihsanlar daðýttý. Sonra kýzýný ve damadýný çaðýrdý ve dedi ki;

-Ýþte senin meþhur Balkan daðý. Daha baþka bir þey lazým mý?

-Hayýr Hakaným, bu Balkan daðý deðil.

-Ne ne dedin.

-Bizim yurtta buna dað demezler, bu tepedir

Hakan:

-O halde beni kandýrdýlar diyerek çok kýzdý. Bütün adamlarýna yirmi beþ sopa vurdurdu. Hakan'ýn bu hareketi de aslýnda Zoya Tülek'i memnun etmiyordu. nihayet Hakan'ýn huzuruna çýkarak;

-Ulu Hakan, bana göstermiþ olduðun iyiliklere çok teþekkür ederim. Ben artýk burada duramayacaðým. Vatanýmý özlüyorum. Onsuz yaþayamayacaðým. Susulu'suz da yaþayamam. Asil Hakan, bize müsaade et. Biz Baþkýrd yurduna, Balkan Daðýna gidelim. Orada beni bekleyen soydaþlarýma kavuþayým dedi.

Hakan:

-Ne diyorsun? Ben sevgili kýzýmdan ayrýlacak mýyým? Asla, asla bu olamaz.

Bu sözler üzerine Susulu þunlarý söyledi:

-Muhterem Babacýðým, musaade et. Aksi takdirde Zoya bizi terkedecektir. O zaman ben ne olurum.

Ýhtiyar Hakan'ýn gözleri yaþla doldu;

-Pek ala dedi.

Teessürünü yenmeye çalýþtý ve nemli kirpiklerini sildi. Artýk Susulu ve Zoya Tülek herkesle vedalaþmaya baþladý. Bütün Aslý Göl sakinleri müteessirdi. Herkes Zoya'yý o kadar sevmiþti ki kimse ondan ayrýlmak istemiyordu.

Aktulpar, doðan ve koç hatýra olarak orada kalacaktý. Hakan dedi ki;

-Tanrý'nýn inayetiyle gidiniz. Güle güle Zoya Tülek. Kýzýma iyi bak. Yalnýz sizden þunu rica ederim. Söyleyeceklerimi harfi harfine tutunuz. Eðer sözümü tutarsanýz, hayatýnýzda asla sýkýntý çekmezsiniz. Gölün kenarýna geldiðiniz vakit dikkat ediniz ve doðruca yürüyünüz. Balkan Daðýnýn eteðine gelinceye kadar asla arkanýza bakmayýnýz.

Susulu ve Zoya Tülek sahile geldikleri vakit iki altýn ve mücevherle süslü eðerlenmiþ at onlarý bekliyordu. Mesut çift atlara binip yola revan oldular. Bunaltýcý bir sýcak vardý. Uçsuz bucaksýz Baþkýrd vadilerine güneþ kýzgýn oklarýný savuruyordu. Zoya sýcaklara aldýrýþ etmiyor ve sevincinden kabýna sýðmýyordu. Susulu'ya dedi ki;

-Görüyor musun? Bu güzel Baþkýrd yurdunu, bu çiçekli ovalar. Ýþte bak karþýdaki Balkan Daðý... Güzel deðil mi?

Susulu cevap verdi:

-Hepsi güzel...

Ve gözlerini bu iç açýcý gönül ferahlatýcý manzaradan ayýramadý. Babalarýnýn nasihatýný tutmaða karar vermiþlerdi. Fakat Susulu'yu tecessüs hissi yiyip bitiriyordu. Nihayet Zoya'ya dedi ki;

-Caným biraz geri dönüp bakalým.

Zoya Cevap verdi:

-Hayýr... Babanýn nasihatýný tutmamak doðru deðil.

Susulu:

-Bir parçacýk dönüp bakalým. Ne olur sanki.

Zoya:

-Bilmem, fakat asla dönüp bakma.

Susulu bu söze aldýrýþ etmedi. Atýný durdurdu ve birdenbire dönüp Aslý Göl tarafýna baktý. Bir sürü atýn arkasýndan gelmekte olduðunu gördü. Gölden daha bir çok hayvan çýkýp onlarý takip ediyordu. Ýnekler, koyunlar, atlar o kadar çoktu ki... Fakat Susulu arkasýna baktýðý vakit bu hayvan sürülerinin arkasý kesildi. Gölün kenarýnda olanlar tekrar gölün içine düþtüler. Susulu baðýrdý:

-Vah ne yaptým.

Ýki eliyle yüzünü kapadý. Ve gördüklerini Zoya'ya anlattý. Zoya:

-Ah Susulu. Babanýn nasihatýný neden tutmadýn? Balkan daðýna varýncaya kadar arkamýzda her hayvan sürüsü ile dolacak biz zengin olacaktýk, kavmim ve Baþkýrd yurdu yoksulluk görmeyecekti. Zoya Tülek daha fazla tonuþamadý ve hýçkýrmaya baþladý.

Bu destaný kendilerine anlattýðým Tüleklerden çoðu böyle bir destaný bilmiyorlar. Görüþtüðümüz Karslý Tülekler ise hemen hemen büyüðünden küçüðüne destan hakkýnda geniþ bilgiye sahiptirler. Bazý anlatým ve rivayet farklýlýklarý olmasýna raðmen kendileri Tülek isimli bir tarih kahramanýnýn olduðunu ve bunun kendilerinin atalarý, cedleri olduðunu saygýyla anmakta ve kabul etmektedirler. Ancak yine de buradaki Zoya Tülek, Tülek boyuna mý mensuptur, yoksa akýllý, zeki ve kurnaz olduðu için mi kendine Tülek ismi verilmiþtir, bu hususta kesin bir þey söylemek mümkün deðildir.

Destandan da anlaþýlacaðý gibi olay Baþkýrd yurdunda Tülek isimli bir kahramanýn baþýndan geçen bir menkýbe veya efsaneleþmiþ bir rivayettir. Nitekim destandaki kahramanýmýz da boyunun Baþkýrd yurdunda yaþadýðýný, bu yörenin ise Balkan daðý civarý olduðunu belirtmektedir. Daha önce Tülek köylerinin Baþkýrd yurdu içinde bulunduklarýný ve Zeki Velidi Togan 'ýn da belirttiði gibi Tülek köyleri Baþkýrd köyleri olarak geçmekteydi. Dolayýsýyla bu destanýn o yörelerde yaþayan Tüleklerce ortaya çýkarýldýðýný, diðer bir deyiþle bu destanýn Baeþkýrd yurdunda yaþamýþ olan Tüleklere ait olduðunu rahatlýkla söyleyebiliriz.

Diðer taraftan Tüleklerle Oðuzlar arasýndaki önemli bir yakýnlýk ve benzerlik de yüz þekil ve tiplerinin benzer olmasýdýr. Bahaeddin Ögel'e göre, Kýrgýz ve Dokuz Oðuzlarý çok hafif ve çekik gözlü, Oðuz, Karluk ve Kýpçaklar da düz yüzlüdürler. Nitekim Tülekler de düz yüzlüdürler ve çekik gözlü deðillerdir.

Yine Bahaeddin Ögel'e göre M.S. XII. ve XIII. asýrlarda yaný Türk hakimiyetinin tam manasýyla Çu ve Talas boylarýna ve Türkistan'a yayýldýðý zamanlarda, türklerin bulunduðu bölgelerde Oðuz tiplerinin hakim olduðunu görmekteyiz. Faruk sümer'e göre de Oðuzlar Çu ve Talas dolaylarýnda yaþamýþlar ve yaþamlarýný buralarda uzun süre sürdürmüþlerdir.

Anadolu'ya genellikle daha çok Oðuzlarýn göç etmeleri, Oðuzlarýn dýþýndaki Türk boy ve aþiretlerinin onlara nazaran daha az sayýda göç etmeleri de fikrimizi kuvvetlendirir mahiyettedir.

Diðer taraftan Türklerden iþittiðimiz kulaktan dolma bilgilerde dahi kendilerini Oðuzlara baðlý boylara isnad etmeleri de ayný doðrultudadýr. Her ne kadar kendilerinin belgelere dayanarak Oðuzlarýn Salur boyuna mensup olduklarýný bilmemeleri kesinse de, biz yukarýda verdiðimiz bilgiler, belgeler ve görüþler doðrultusunda onlarýn Oðuzlarýn salur boyuna mensup olduklarýný kuvvetli bir ihtimal dahilinde söyleyebiliriz. Çünkü Avþar ve Kýzýk boyuna mensup olduklarýna dair hemen hiç bir belge mevcut deðildir. Hatta Kayseri yakýnlarýndaki Kýzýk köyündeki Kýzýklýlarla yaptýðýmýz görüþmede onlar, Tüleklerin kendileriyle herhangi bir ilgileri ve alakalarý olmadýðýný, Tüleklerin köylerine sonradan geldiklerini ve kendileri içinde eridiklerini, hatta onlarýn çoðunun kendilerinin Tülek olduklarýný dahi bilmediklerini söylemiþlerdir.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumbilim kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Tülek Destaaný

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Veli Sultan Abdülhamit Han

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Türkleriz Biz - 1 [Þiir]
Üþüme [Þiir]
Hasretin [Þiir]
Kesilen Aþk [Þiir]
Sen Beni Hiç Sevmedin mi Ya Rab [Þiir]
Þahit Ol Ya Rab [Þiir]
Aþk Doyumsuzluðu [Þiir]
Hayalevi [Þiir]
Keskin Yollar [Þiir]
Neden Geç Geldin? [Þiir]


sefa tülek kimdir?

Sadece yazýyorum yazmak demek aþkým demek inat demek güneþin ateþiyle yanýp okyanusun suyuyla dönmek demek çok seçkin bir deðilim aþk tutuyor bütün malým Zamanla kavga eden inatçý bir varlýðým

Etkilendiði Yazarlar:
Necip Fazýl Kýsakürek,Cahit zarifoðlu,Erdem bayazýt,Fuzuli,nuh keniþ


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © sefa tülek, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.