..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi dünyadaki yaþam ýrmaðýdýr. -Henry Ward Beecher
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > serdar adem iþler




9 Mayýs 2015
Bizim Mahalle  
serdar adem iþler
Ýnsanýn çocukluðunun geçtiði dönem gerek mekan ve gerekse zaman olarak anýlar arþivinin belki en güzel bölümünü oluþturur. Onun belleðimizde çocukluk anýlarýmýz canlandýðýnda hemen duygulanýrýz. Az ya da çok geömiþe özlem duygularý sarar tüm benliðimizi. Hatta kimse görmeden bir iki damla gözyaþý bile dökebiliriz, o saf ve kutsal anýlarýn hatýrýna...


:AHAE:
Bizim Mahalle

Genellikle tipleþmiþ bazý kiþiler bulunduklarý ortama rengini verirler. Bizim mahalleye rengini Günay Teyze veriyordu diyebilirim rahatlýkla.
     Çok ilginç bir kadýndý Günay Teyze. O zamanlar yaþým on bir, on iki ya var ya yoktu. Her ne kadar kadýndan anlayacak yaþta olmasam bile Günay Teyze’yi anlamamak için içi geçmiþ kütük olmak gerekiyordu.
     Ne zayýf denebilirdi ne þiþman. Etine dolgun bir kadýndý. Omuzlarýna dökülen sarý saçlarý, etli dudaklarý, çipil gözleri ve yuvarlak kalçalarýyla erkek olmanýn nasýl bir þey olabileceðini ta o zamanlar bana ilk hissettiren kadýn olmuþtu.
     Hatta bana kalýrsa aðzýnda sakýzý eksik olmayan Emine Abla bile kýrýta kýrýta yürüyüþüne raðmen eline su dökemezdi. Eline erkek eli deðmemiþ taze olmasý bile onu gözümde büyütmeye yetmiyordu. Mahallenin Fahriye Ablasýydý. Ama nedense bende en ufak bir tesir uyandýrmamýþtý. Günay Teyze bir baþkaydý. Dört artý dörtlük bir kadýndý.
     Pek cilveli konuþurdu. Yürüyüþü gayet ölçülü, konuþmasý temiz ve bir o kadar etkileyiciydi. Odundan biraz hallice görünen bir kocanýn elinde kýymetinin bilinmeyiþine karþý duyduðu pusuya yatmýþ nefreti o kadar açýk bir þekilde hissedebiliyordum ki…
     Genellikle bir þey isteyeceði zaman gelirdi kapýmýza. Onu çalýþýndan bilir hemen kapýya koþardým.
     – Annen evde mi Murat, derdi.
Keþke benimle halledebileceði bir ortak noktamýz olsa diye hayýflanýrdým. Ha bir kere de:
– Sana bir iþim düþtü Murat dese, ne olurdu?
     Teknik alt yapýmý henüz tamamlayamadýðým için benden bir þey istemesi olanaksýz görünüyordu. Zamanla erkekliðe geçiþin ilk hayal sahnelerinde boy gösterecek Günay Teyze için pek çelimsizdim. Aradýðý bir þey olsa bile on yaþýnda bir çocukta bulamayacaðý gün gibi ortadaydý.
      Gördüðüm ilk beleþçiydi Günay Teyze. Haftada bir türlü piþirirken bu özelliðini çok net bir þekilde görmek mümkündü. Mahallede nazýnýn geçtiði bütün komþularý teker teker dolaþýrdý.
     – Halimaným Teyze türlü piþireyim dedim de akþama. Aaa bir de ne göreyim, patlýcan kalmamýþ mý? Varsa iki patlýcan alabilir miyim?
     – Ýyi akþamlar Naciyaným. Sorma baþýma gelenleri. Akþam vakti türlü piþireyim dedim. Patlýcanlarý doðrayýp suya bastým. Basmaz olaydým komþu. Meðer soðan kalmamýþ. Dar vakit soðan almaya çýkýlmaz ki. Bizimkinin gelmesi yakýn. Varsa iki soðan verir misin?
     – Nihal Haným kýzým, söylemesi ayýp akþama türlü yapayým dedim. Bizimki pek sever de… Soðaný filan kavuruverdim. Hay kavurmaz olaydým. Kýz ben bilsem salçanýn tükendiðini hiç baþlar mýydým bu iþe? Ha bu akþam yemeyiverirdik. Kurban olam güzel kýzým. Varsa bir kaþýk salça veriversen…
     Nihal Abla da eðitim sistemimiz gibi dört art dört artý dörtlük bir kýzdý. Babasý Hidayet Amca’nýn ayýk gezdiðini kendisi bile görmemiþtir. Evlerinin önündeki kaldýrýmda cop aðacý vardý. Tüzün caddesiyle bizim sokaðýn kesiþtiði köþede üç katlý, geniþ bahçeli bir evdi. Bahçesinde Ankara’nýn iklimine ait aðaç çeþitlerinin en önemlilerini görmeniz mümkündü.
     Allah’tan mahalleli Günay Teyze’nin halini bildiði için sýkýntý yapmaz; ne istese ikiletmez, verirdi. Hatta her seferinde ilk defa duyuyormuþ da çok üzülmüþ numarasý yaparak kalbinin kýrýlmamasýna çalýþýrlardý.
     – Yapma, ne diyorsun! Bu vakitte alamazsýn da þimdi sen!
     – Aman komþu böyle sýkýntýyý Allah düþmanýmýn baþýna vermesin.
     – Ne demek komþu lafý mý olur? Sýkýntý biz insana mahsus… Bugün bana yarýn sana. Düþmez kalkmaz bir Allah demiþler…
      Ama nedense bugün bana olanýn yarýn sana olduðunu gören olmamýþtý. Mahallede Günay Teyze’den daha tedariksizine rastlamak imkânsýzýn ötesi bir durum sayýlabilirdi.
     Akþam üstüleri pek romantik olurdu bizim mahalle. Sonradan taþýnan Günay Teyze’nin biber kýzartmasýnýn Emine Abla’nýn parfüm kokularýna karýþan kokularý yok muydu? Akþam esintisinin yer yer incelterek derinleþtirdiði bu hoþ koku beni o zaman bile zamanýn derinliklerinde bir yerlere götürüp býrakýrdý. Zamanda kayboluþlarým o zamanlara rastlar.
     On yaþýnda insan nasýl zamanda yolculuk yapar. Doðrusu benim de aklým almýyor. Ama inanýn öyleydi. Ve bu hal, her akþam ayný saatte akþam namazýndan dönen Selahattin amcanýn keskin hacý yaðý kokusunun saldýrýsýna uðrayana kadar devam ederdi.
     Zaman hatýra namýna ne varsa iz býrakmayacak þekilde öyle bir siliyor ki anlatamam. En son ne zamandý hatýrlayamýyorum. Sanýrým sekiz on yýl olmalý. Ne kalmýþ maziden geriye diyerek ziyaret etmek istedim eski mahallemi. Aman Allahým bir de ne göreyim. Yeller esiyor mahallede.
     Ne oturduðum ev kalmýþ, ne diðerleri. Dalýndan inmediðim dut aðacý bile yok olmuþ. Üç katlý iki sýra evlerden oluþan huzurun kýyýsýna sýkýþtýrýlmýþ asude bir köþeyi andýran mahallemi devler basmýþ. Sekizer onar katlý dev gibi binalar dikilmiþ. Mahallenin nüfusu eskiden otuz aileyi geçmezken; þimdi sanki tüm mahalle bir apartmana hapsolmuþ. Kimse kimseyi tanýmaz olmuþ.
     – Halime Teyze’yi tanýr mýsýn? diye soracak oldum birine. Turist sandý beni.
     – Ben de buraya yabancýyým gardaþ, dedi. Þu karþýki apartmanýn sekizinci katýna misafir geldim. Gapýcýya sor istersen.
     Çocukluðumun on beþ yýlýna tanýklýk eden mahallemde bir gün turist muamelesi göreceðimi rüyamda görsem inanmazdým. Sadece eski çamlar bardak olmamýþ. Bardaklar da kýrýlmýþ.
     Sokaðýn Tüzün caddesiyle kesiþtiði köþede, hani þu Nihal ablanýn bahçesinde ne iþe yaradýðýný anlamadýðým bir aðaç vardý. Cop aðacý derdik ona. Cop gibi meyvelerinden dolayý... Onu yolar, savaþýrdýk birbirimizle.
     O aðacýn dibinde bir gün kardeþimin hayatýný kurtarmýþtým. Ne kadar korkmuþtum o gün anlatamam. Suçu ben iþlemiþtim dayaðý hiçbir þeyden haberi olmayan kardeþim yiyecekti.
     Kim bilir belki de dövmezdi kardeþimi. Armut amcadan bahsediyorum. Ne iþ yaptýðýný bilmiyorum. Bizim mahallenin iþsizleri hep ayný saatte camiye giderlerdi. Ya da camiye gidenler iþsizdi. Emekli de olabilirlerdi. Ben o zaman emeklilik falan nereden bileyim caným.
Belki yakalasa dövmeyecekti kardeþimi. Ama her ihtimale karþý kardeþimi riske atamazdým. Onun nefreti banaydý. Herifin kafasý keldi. Onun için Armut takmýþtým adýný. Millete isim takmayý pek severdim. Ölse yatacak yeri olmayanlardandým yani o zamanlar.
     Bizim mahallede çalýþan yoktu sanýrým. O zaman böyle bir soruyu kafama takmamýþtým hiç. Bugün düþünüyorum da sabah iþe gidip akþam elinde fileyle evine dönen parmakla sayýlacak kadar azdý. Armut da onlardan biriydi. Adýný doðrusu tam hatýrlayamýyorum. Ýhsan gibi geliyor ama Et Balýk Kurumu’nda çalýþan adamýn adýný da Ýhsan diye hatýrlýyorum. Üstelik ikisi de keldi.
     Armut aþaðý, armut yukarý… Öðle, akþam ve ikindi namazlarýný beþinci duraktaki camide kýlmayý adet edinmiþti. Namaza gidiþ geliþlerle bir vakitte yaklaþýk bir saati bir güzel eziyor. Böylece ömrünü tüketiyordu.
     Yaþlý mýydý bilemiyorum. Daha doðrusu kestiremiyorum. Elli beþinde filan olmalýydý. O zamanlar kýrk beþinde emekli olunabiliyordu. Muhtemelen iþçinin, memurun köþe olduðu asrýsaadetten yararlananlardandý. Kafasý kel olduðu için yaþýný kestirmekte zorlanýyordum sanýrým.
     Ýhsan Amca diyeyim en iyisi ben. Bizim Ýhsan amca diðer emekliler gibi hiç konuþmazdý. Anarþinin kol gezdiði, günde en az yirmi kiþinin bir hiç uðruna hayatýný kaybettiði bir zamanda sanýrým orta yaþlýlarýn bir önlemiydi içine kapanmak. Yoksa kimin ne zaman ve ne için güme gideceðini o zamanlar kimse bilemezdi.
     Çocuktum belki bilmiyordum. Ama çok iyi hissediyordum insanlarýn gözlerine sinmiþ korkuyu. Biz çocuklar bile sabah iþ için evden ayrýlan babamýzý akþam bir daha görüp göremeyeceðimizden emin deðildik.
     Ben çocuk sayýldýðým için bana pek dokunan olmuyordu. Sanýrým büyüsün öyle gebertiriz diye düþünüyorlardý. Birkaç sefer faþist ve komünistlerin taþlý sopalý kavgasýnýn arasýnda kalarak kazasýz belasýz atlattým o dönemi. Zaten çok sürmedi darbe oldu. Daha sonra yaptýklarý için mahkemelerde sürünecek olan generaller o zaman nasýl büyük bir coþkuyla karþýlanmýþtý. Çocuk halimle bugün gibi hatýrlýyorum.
     Artýk kadýnlar kocalarýyla her sabah helalleþmekten kurtulmuþlardý. Çocuklar öksüz ve yetim kalma korkusundan, ana babalar evlat acýsýyla terbiye edilme ihtimalinin iç yakan acýsýndan bir diðer darbeye kadar kurtulmuþlardý.
     Armut aþaðý, armut yukarý diye diye çileden çýkarmayý baþarmýþtým herifi. Elindeki kehribar tespihle beni görünce küfreder gibi çektiði ya sabýrlar, sinirlerini yatýþtýrmaya yetmez olmuþtu.
     Bir yakalasa var ya alimallah çið çið yerdi beni. Adým gibi biliyordum. Bizi hele beni görünce kýrmýzý görmüþ boða gibi burnundan aleve çalan nefesler atýyordu. Onun için her zaman tetikte duruyordum. Zaten sokaðý arþýnladýðý zamanlar hiç deðiþmezdi. Yollarýmýzýn kesiþtiði zamanlar genellikle namaz vakitlerinin önü arkasý oluyordu. Biz de ona göre önlemimizi alýyorduk tabi. Ne de olsa can tatlý.
     Bir gün yine namaza giderken adamý bir iyice deli ettim. Herif ifrit olmuþtu. Yakalayacaðýna gözü kesse var ya, namazý filan kazaya býrakýp beni kazaya kurban edecek. Beni bir yakalayabilmek için dinden çýkmayý bile göze alabilirdi. Ama þimdilik bu mümkün görünmüyordu. Bir kere ben yaþým ve bünyem itibariyle çok hýzlý koþuyordum. Ýkincisi aramýzda kapanmasý neredeyse imkânsýz bir aralýk vardý.
     O ikindi vakti oyuna daldýk. Unuttuk yarým saat sonra Armut’un Tüzün caddesinden köþeyi döneceðini. Ana! Bir de baktým ki ne göreyim. Armut’la aramýzda elli metre var yok. Siz olsanýz ne yapardýnýz. Tabanlarý yaðlardýnýz deðil mi. Aynen ben de öyle yaptým. Tabanlarý yaðladým. Bizim Armut kýrmýzý görmüþ boða gibi hýzýný almýþ üzerimize doludizgin sürükleniyordu.
     Bir yandan koþuyor bir yandan da arkama bakýyordum. Bir de ne göreyim kardeþim hýyar gibi cop aðacýnýn yere düþen meyvelerinden toplamakla meþgul. Armut yakalasa çocuklar günahsýzdýr melektir demez; benim öcümü ondan alabilirdi. Yapacak bir þey yoktu. Geri dönmem gerekiyordu. Ýþin garibi o esnada durum analizi yapmaya bile zaman yoktu. Dönüp kardeþimi kurtarmalýydým. Öyle de yaptým. Keskin bir virajla geri döndüm. Yavrusu yuvadan düþen serçe kuþlarý gibi kardeþimin olduðu tarafa sortiye baþladým. Armut bana doðru geliyordu. Ben armuda doðru hýzla yaklaþýyordum.
     Kardeþim çocuk iþte, olanlardan habersiz polis aðacýnýn meyvelerini istiflemekle meþgul. Baðýracaðým ama rüyalardaki gibi sesim de çýkmýyor ki meret. Sonunda kolundan yakaladýðým gibi kenara çekildim. Zavallý armut, hiç hýz kesmediði için dikine gitti. Toparlak gövdesi Alman tanký gibi manevradan yoksundu. Motor fireniyle durup geri dönünceye kadar ben arayý epey açmýþ ikimizin de o gün için canýný kurtarmýþtým. Zaten o günden sonra sanýrým bir daha ona Armut da demedim. Benim yüzümden kardeþim dayak yiyecekti. Ben de vicdan azabý çekecektin yok yere…
     Nedense Günay Teyze’nin aþure yaptýðýyla ilgili bir hatýra kýrýntýsý kalmamýþ hafýzamda. Kim bilir belki hiç yapmamýþtýr aþureyi. Aþure yapmak türlü yapmaktan çok daha zahmetli olduðu için olmalý… Orasýný bilmem ama Günay Teyze’yi aþure yaparken görmek ne kadar komik olurdu.
     – Komþu aþure yapacaktým da kuru üzüm kalmamýþ evde. Bizimki de iþtedir þimdi. Ha varsa þöyle yüz gram kadar versen..
     Ýyi ama ben Günay Teyze’nin kocasý Bülent Amca’nýn bir iþi olduðu hakkýnda da hiçbir þey hatýrlayamýyorum. Neyse artýk…
     – Aþure kaynatacaðým da Allah kabul ederse. Baktým buðdayýn dibi görünüyor. Kurban olam bir iki ölçek varsa buðday…
      Haydi Allah kabul etti diyelim. Aþurenin sevabý tüm mahalleye ortak mý yazýlacak yoksa sadece olayý organize etme iþini üslendiði için Günay Teyze’ye mi?
     Bir kere mahallede çalabileceði kapý sayýsý aþure yapmaya yetmezdi. Komþularýn neredeyse yarýsý cimriliðiyle olimpiyat derecesi yapmaya adaydý. Hele bunlarýn içinde Halime Teyze ile Selahattin Amca’yý o zamanlar Guinness rekorlar kitabýna sokmak bile mümkündü. Mümkündü mümkün olmasýna da bir yandan sokaða çýkmayý haram kýlan anarþi, diðer yandan milletin belini büken enflasyon kimsede ince düþünecek akýl býrakmamýþtý ki…
     Selahattin Amca’nýn bir özelliði de mahallenin bekçisi olmasýydý. Yaþlarý Allahu âlem altmýþ yetmiþ arasýnda olmalýydý. Þimdiye kadar çoktan hakkýn rahmetine kavuþmuþlardýr. Arkalarýndan konuþmuþ olmayayým ama çocukluk çaðýmýzýn içine etmiþlerdi. Ne yani birinin arkasýndan konuþmayacaðýz diye hep içimize mi atacaðýz. Zaten bugün birkaç tahtamýz kýrýksa hep bu içimize atma huyumuzdan olmadý mý?
     Halime Teyze’yi hep tül perdenin arkasýndan sokaðý gözlerken hatýrlarým. Mahallede ne olup bittiðini savaþ muhabiri gibi an be an takip ederdi. Gerekirse dýþarý çýkar müdahale etmekten çekinmezdi. Özellikle akþam vakti babalarýmýzýn iþ dönüþünü bekler. Kapý aðzýndan baþlardý hakkýmýzda verip veriþtirmeye:
     – Hikmet Efendi senin bu oðlandan illallah ettim valla yavrum.
     – Gene ne yaptý bizim haylaz Halime Teyze?
     – Daha ne yapsýn evladým, daha ne yapsýn. Akþamýn bu vaktine kadar top oynadýlar. Bi þey deðil elentürük ( Elektrik ) tellerini koparacaklar. Zaten aðaçlarý kýrýp geçirdiler.
     – Ben kulaðýný çekerim onun tasa etme sen Halime Teyze.
     Genelde kimse onu dikkate almazdý. Her gün can pazarýnýn yaþandýðý bir çaðda; her ailede her akþam öncelikle tekrar bir arada olabilme coþkusu yaþanýrdý. Aðacý elektrik telini düþünen mi vardý. Ama ne yaparsýn yaþlý kiþiydi. Kalbini kýrmak olmazdý. Zaten kalbini kýrmamak için bazen bizim kulak sünerdi. Benim kulaklarýmýn Midas’ýn kulaklarýný andýrmasýnýn en önemli sebebi Halime Teyze gibilerin kalbinin kýrýlamayýþýydý.
     Selahattin Amca daha fenaydý aslýnda. Ama onu tül perdenin gerisinden göremezdik. Muhtemelen Halime Teyze’nin fitleriyle yetiniyordu. Ýþten dönenlerin çoðunu cami yolunda olduðu için göremezdi. Armut gibi bir saat sürmezdi gidip gelmesi. Bir buçuk saati aþardý.
     Ben Selahattin Amca’yý dolu fileyle gelirken neredeyse hiç hatýrlamýyorum. Belki benim yaramazlýk zamanlarýma denk geldiði için gözümden kaçýyordu. Ama insan ayný mahallede yaþadýðý halde nasýl olur da hiç göremezdi? Bir adamýn eli sýký olursa göremezsiniz tabi…
     Topumuz balkona kaçtýðýnda hiç acýmaz keserdi. Yapacak hiçbir þey kalmazdý artýk. Babamýza desek daha beter… Top oynadýðýmýz için deðil ha; bizi þu adamla yüz göz ettin diye kafa göz dalardý babalarýmýz. Top balkona kaçar kaçmaz ani bir hamleyle kaçýramadýysak, diðer harçlýk dönemine kadar oynayacak bir halt bulamazdýk.
     Ýþte Armut’a sarmamýzýn en önemli sebebi buydu belki de. Zaten ilginç adamdý. Sarmaya çok müsaitti. Baba zoruyla gittiðimiz teravih namazýnda fark etmiþtik. Daha doðrusu ben de diðerleri gibi fark etmiþtim.
Zorla yapýlan iþten hayýr mý gelir? Namazda caminin pencerelerini, sütunlarýný sayar tek mi çift mi oynardýk. Bazen gülmeye yenilir kulaklarýmýzdan tutulup dýþarý atýlýrdýk. Pencere sütunla yetinmez milletin kulaðýný kuyruðunu incelerdik. Armut da böyle bir boþ vakit eðlencesinde dikkatimi çekmiþti. Dua vakti etrafýmdakilerde on parmak sayarken Armut Amca’da dokuz çýkýyordu sayýnýn sonucu. Bir türlü akýl erdiremiyordum bu iþe. Dizine koyduðunda on olan parmaklarý havaya kaldýrdýðýnda omuz gerisinden bakýnca nasýl dokuza inerdi. Meðer sað elinin küçük parmaðý yarýmmýþ…
      Çocuk için bir meþgalenin önemini anlatmaya ne kelimeler yeter ne kalemler yardým edebilir. Top o zaman en önemli oyuncaðýmýzdý. Televizyon yoktu seyredelim. Cep telefonu filan da yoktu birileriyle ucuz tarifeden kýrýþtýralým. Sokaktaki tek telefon birinci durak tarafýndaki çýkýþta faaliyet gösteren Erzurumlularýn fýrýncý dükkânýnda mevcuttu. Yýllar sonra karþý kaldýrýmdaki Aliye Teyzelerin aldýðý söylendiyse de benim görmem mümkün olmadý. Aliye Teyze cumartesi pazar tatili gibi haftada ancak iki gün ayaða kalkabiliyordu. Hastalýktan baþýný kaldýramýyordu bir türlü. Mahallenin fýrýncýlardan sonra belki en zengini onlardý. Ama bir rahat yüzü gördükleri yoktu.
     Topumuzu, daha doðrusu tek eðlencemizi kaybedince ormaný yanmýþ ayýya dönerdik. O zaman ya elalemin aðaçlarýna sarar, hýncýmýzý varsa meyve aðaçlarýnýn meyvelerinden alýrdýk ya da ceplerimizi karýþtýrýr bir elli kuruþ bulursak iki jeton alýrdýk.
     Jetonlardan biriyle sesimiz kalýnlaþtýrýp Aspava pidecisini arardýk. Selahattin Amca’nýn evine on iki tane bir buçuk mevlit kýymalýsý ýsmarlardýk. Önceleri çýrak elinde on iki bir buçuk bulunan sepetle kapýya dayanýp kavgaya tutuþurdu Selahattin Amca’yla. Sonunda almazdý tabi Selahattin Amca. Ama çýrak geri dönerken gelmiþini geçmiþini bir kalaylardý ki, kaldýrýmýn karþý tarafýndaki bahçenin duvarýndan duydukça gülmekten kendimizden geçerdik. Tüm mahalleye bir kere daha rezil oluþu içimizin yangýnýna soðuk su serperdi.
     Hýzýmýzý alamaz bir jeton daha bulursak bu sefer pavyonu arardýk. Ne zaman birine canýmýz sýkýlsa ilk iþimiz pavyonu arayýp içimizi bir güzel dökmek oluyordu. Zaten bu mevzuda o yaþta yapabileceðimiz fazla bir þey yoktu. Þimdi hatýrladýðým kadarýyla herkesin aklýnda kolayca kalabilen bir numarasý vardý. Çevirir gýrgýr geçerdik.
     – Alo orasý pavyon mu?
– Yok ananýn…
     – Bozma lan aðzýný ahmak…
– Ulan gelmiþini geçmiþini yedi silsileni…
     – Kýsa kes Aydýn havasý olsun. Býrak boþ lafý evlere paket servisi var mý onu söyle ahmaaak!
     – Ulan gidinin kavatý!
     – Kes týraþý lan! Gramla mý santimle mi?
     Adam bir güzel daha kalayladýktan sonra suratýmýza kapatýrdý telefonu. Tabi bu arada biz de gün yüzü görmedik ne kadar küfür varsa sýkýþtýrmaya çalýþýrdýk birkaç saniyeye.
     Allahtan ankesörlüden arýyorduk. Adamlar kim olduðumuzu bir anlasalar var ya hiç düþünmeden pavyona kaydýmýzý yaparlardý.
      Hepsi bir yana ama biliyor musunuz masaj yaptýrmýþ gibi bir rahatlardýk ki sormayýn gitsin. Þimdi daha iyi anlýyorum milletin neden futbol maçlarýnda karþýlýklý birbirlerine aðýz dolusu küfür ettiklerini. Küfür etmek de yemek de rahatlatýyor insaný… Hele dayak, kelimenin tam anlamýyla masaj yerine geçiyor olmalý.
     Ýþte bizim mahalle böyle þenlikliydi. Þimdi ismi aklýma gelmeyen o kadar güzel insan vardý ki. Neye yanýyorum biliyor musunuz? Zamanýnda bu güzel günlerin kýymetini bilememiþim. Yanarým da iþte buna yanarým.






Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Üniversite Ýstiyoruz
Ýftira
Nereden Tanýþýyoruz
Ýndirim
Ebemizi Arayýnýz
Bizim Mahalle
Ben Kendimi Bizzat Vurdum

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Düðün Konvoylarýna Düzenleme [Þiir]
Kendini Arayan Kadýn 1 [Roman]
Kendini Arayan Kadýn 2 [Roman]
Reza Aþký Sarraf Sevgisi [Deneme]
Zamlardan Hoþlanýyorum [Deneme]
Sel Zararý Devletin Sorunu Deðil [Deneme]
Düðün Konvoylarýna Düzenleme [Deneme]
Düðün Konvoylarýna Düzenleme [Deneme]
Mülakat Sýnavlarýnýn Yarattýðý Çöküntü [Deneme]
Sandýklar Neden Geç Açýlýyor? [Deneme]


serdar adem iþler kimdir?

SADECE TEFEKKÜR EDÝYORUM. AYRICA DÜÞÜNCEYÝ YASAKLAYAN BÜTÜN ÝDEOLOJÝLERE HAYRET EDÝYORUM. ÖZGÜRLÜKTEN BAÞKA BÝR BEKLENTÝM VE AMACIM YOK.

Etkilendiði Yazarlar:
AZÝZ NESÝN TARIK BUÐRA YAÞAR NURÝ ÖZTÜRK TURAN DURSUN


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © serdar adem iþler, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.