Dünyada insandan çok aptal var. -Heinrich Heine |
|
||||||||||
|
VicdanI tertemizdi, zira onu hiç kullanmamýþtý.S.LEE Güncel Türkçe Sözlüðe göre “saygý”: 1. Deðeri, üstünlüðü, yaþlýlýðý, yararlýlýðý, kutsallýðý dolayýsýyla bir kimseye, bir þeye karþý dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram. 2. Baþkalarýný rahatsýz etmekten çekinme duygusu. Güncel Türkçe Sözlük’ te saygý sanki sadece baþkalarýna gösterilmesi gereken bir davranýþ biçimi olarak açýklanmaktadýr. Doðrudur! Etrafýmýzdakilere karþý saygýlý olmalýyýz: Ýnsanlar, hayvanlar, bitkiler, doða, tüm dünya dahil olmak üzere. Ancak, en baþta kendimize saygý göstermeyi bilmemiz gerekiyor. Bu konuya açýklýk getirmekte yarar olduðu kanaatindeyim. Bizler, doðduðumuz anda, etrafýmýzýn bir çok canlý ve cansýz varlýklarla dolu olduðunu farkediyoruz. Bizim dünyaya gelmemizde aracý olan anne ve babamýz, ilk karþýlaþtýðýmýz in-sanlar. Büyüdükçe çevremizdekilerin çoðaldýklarýný farketmeye baþlýyoruz. Akrabalarýmýz, evdeki bir sürü eþya, eðer varsa evdeki bir hayvan bizim dikkatimizi çekmeye baþlýyor. Bu süreç artarak devam ediyor. Bu karmaþanýn içerisinde, çevremizdekilerle iletiþim içerisinde olmak zorunda kalýyoruz. Biz ve çevremizdekiler biribirimizle karþýlýklý iletiþim içerisinde iken, hoþ veya hoþ olmayan durumlarla devamlý karþýlaþýyoruz. Ýþte bu noktada “saygý” nýn iliþkilerimizdeki önemi ortaya çýkýyor Ýlk insan dünyaya geldiði zaman yerküreyi ( ister evrimleþerek, isterse Âdem ve Havva olarak dünyaya gelmiþ olsun), tüm yeryüzünü, daðlarý, ovalarý, denizleri, havasý, suyu, bitkileri ve hayvanlarý ile; kýsaca doðasý ile sanki onun hizmetine sunulmuþ bir yer olarak kabul etmiþtir. Kendisini, yeryüzünün bir parçasý olduðunu kabul etmek nezaketini asla göstermemiþtir. Tüm yeryüzü her þeyi ile onun malýdýr sanki. Onu istediði gibi kullanmakta özgürdür. Yakar, yýkar, parçalar, kullanýlýr, her þey onun emrindedir. Akla sahip olmakla övünür, tüm yeryüzü onun aklýna hürmet/hizmet etmek zorundadýr. Yeryüzünü o kadar hor kullanýr ki, artýk yeryüzü imdat çanlarý çalmaya baþlar. Yukarýda deðindiðimiz husus, insanýn, yerkürenin kendisine sunduðu tüm bu olanaklara, asla saygý göstermediðinin tipik bir delilidir. Akla sahip olmakla övünen insan, tam anlamýyla saygýsýzdýr. Yazýmýzýn baþýnda verdiðimiz “saygý”nýn sözlük anlamýnýn, insanoðlu tarafýndan ne ölçüde uygulandýðýný beraberce izleyelim. Yerküreye karþý dikkatsiz, özensiz, sevgisiz, hürmetsiz.... yani kýsaca saygýsýzdýr. Ýþin garibi, saygýsýz olduðunun farkýnda da deðildir. Tüm bunlarýn yanýnda, kendi hemcinslerine de saygýlý olduðunu söylemek pek mümkün görünmüyor ne yazýk ki. Sadece objektif olarak kendimize baksak yeter sanýrým. Ama bizler saygýyý, hep tek taraflý olarak beklemeye alýþtýk. Ýnanýyorum ki þimdi içinizden kendimizin herkese saygýlý olduðunu, etrafýmýzda saygýsýzlarýn dolu olduðunu söyleyeceðiz. Herkes için ayný durum söz konusu olunca, olay trajikomik bir hâl almýyor mu? Burada günlük yaþamýmýzda, iliþkilerimizde, birbirimize karþý ne ölçüde saygýlý olduðumuz hususunu dile getirmek anlamsýz. Çünkü hepimiz bire bir bunlarý yaþýyor, deneyimliyoruz. Bence asýl önemli olan, kendi kendimize olan saygýmýzdýr. Kendimize olan saygýmýzý kaybettiðimiz zaman, insan olarak tüm deðerimizin yok olduðunu söyleyebiliriz. Tam bir robot haline dönüþürüz. Robotlar sadece verilen emirleri uygularlar, özgür deðillerdir ve onlara asla saygý duyulmaz, ayný zamanda onlar da saygýdan yoksundurlar doðal olarak. O halde insan olmak, saygý ile parelel gitmek demektir. Eski çaðlarda tanrýlara insan kurban edilir, insan kaný sunulurdu. Aklý ile övünen insan, artýk tanrýlara insan kaný sunmuyor. Ama, millet adýna, ekonomi adýna, siyaset adýna, din adýna kendi hemcinslerini kurban etmekten geri kalmýyor. Baþka bir anlatýmla, insan kurban etme artýk daha üstü örtülü, daha göze batmaz bir þekilde uygulanýyor. Somut bir örnek vermek gerekirse, din adýna, tanrý adýna yüzlerce, yüz binlerce kiþi oldürülmüyor mu? “Ýzm” ler adýna milyonlarca insan yok edilmedi mi? Yukarýdaki S. Lee’ ye ait olan veciz cümlede ki gibi, herkesin vicdaný tertemiz, çünkü onu kullanmak, hiç aklýna ve iþine gelmiyor. Ýnsanoðlu yeryüzünde yedi milyara yaklaþan bir nüfusa sahip. Bugün, inanýlmaz tek-nolojik ve bilimsel geliþmeye karþýlýk, milyarlarca insan açlýk sýnýrý altýnda, sefalet içerisinde yaþamýný sürdürme peþinde. Buna karþýlýk aþýrý yiyecek tüketimi ve obezite yerküremizin diðer bir yüzü. Ýþte saygý! “Biri yer, biri bakar, kýyamet ondan kopar,“ özdeyiþi onu hiç ilgi-lendirmiyor. Ama dilimizden, demokrasi, insan haklarý, diyerekten atýlan nutuklar hiç düþmüyor. Herþey sözde! Paylaþým denen olgu yok. Sadece göstermelik olarak yapýlan yardýmlar. Ýnsanlar susuzluktan (Afrika’da) ölürken, biz bahçemizde çimleri suluyoruz. Ýnsanlar açlýktan ölürken biz yemek beðenmiyoruz, çöpe döküyoruz (13 mayýs 2012 tarihin-deki “Fýrýrncýlar Federasyonu Baþkaný”nýn Türkiye’de her gün yedi milyon ekmek israf edi-liyor açýlamasý). Ýnsanlar ilaçsýzlýktan kývranýrken biz estetik için binlerce lirayý harcayabi-liyoruz. Hep saygýyý karþý taraftan bekliyoruz nedense. Kendi uygulamalarýmýza hemen kýlýf bulmakta üstümüze yok. Eðer insanoðlu kendi kendisine karþý saygý duymuþ olsa idi, bu durumda mý olurduk? Yeryüzü tüm kaynaklarý ile tükenmek üzere, açlýk, sefalet, hastalýk almýþ baþýný gidiyor… Ýki yüz’ü aþkýn siyasi yapý (devlet) birbirini boðazlamak için fýrsat kolluyor. Ýnanç sistemleri insanlarý birleþtireceðine, din adýna insanlar yok ediliyor. Bu kýsýr döngüden kurtulmak çok zor görünüyor. Bugüne kadar hiçbir siyasi yapý, hiçbir dinsel inanýþ bu sorunu çözememiþtir. Belki de tek yol saygý. Ýnsanýn önce kendine, sonra etrafýndakilere, doðaya, saygý duymasý ile mümkün. Bunun yolu ise, akla sahip olmakla övünen insanoðlunun, gene aklýný kullanarak kökten bir zihinsel devrimden geçmesi; kullandýðý tüm siyasi, ekonomik, dinsel inanýþlarýný terketmesi, yeni bir insan nesli yaratmasý ile olanaklý görünüyor. Ya da sahip olduðu nükleer güç ve aþýrý tüketim sonucu oluþan kirlilik ile hem kendini, hem de “Mavi Bilye” olarak adlandýrdýðýmýz yerküreyi yok etmesi kaçýnýlmaz görünüyor ” Oyun bitince, þah da, piyon da ayný kutuya konur” diyen, Sokrates ne kadar haklý. Kendini tüm canlý varlýklarýn efendisi sayan, o da yetmez tüm dünyanýn, hatta evrenin efendi-si olarak gören, hiçbir þeye saygý duymayan, göstermeyen insanoðlu, oyun bitince ayný kutuya gireceðini hesap edemiyor ne yazýk ki…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © sedat Yalçýn, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |