..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþam hoþtur, ölüm rahat ve huzurludur. Zor olan geçiþtir. -Asimov
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Günlük Olaylar > Hakan Yozcu




9 Temmuz 2015
Farklý Bir Gün  
Hakan Yozcu
Çocukluðu yaþayamamanýn nedeni ise küçükken yeterince oyun oynayamamaktan gelir. Oysa hangimiz çocukluðumuzda Çelik Çomak, Uzun Eþek, Birdir Bir, Evcilik, Saklambaç, Yað Satarým Bal Satarým ve þu anda aklýmda olmayan birçok oyunu oynamadýk. Ýþte o dönemde oynadýðýmýz bu oyunlar, aslýnda bizi geleceðe hazýrlayan, þu andaki mesleklerimize adým atmamýzý saðlayan ve toplum içinde nasýl davranmamýzý, nasýl hareket etmemizi saðlayan oyunlarmýþ. Ýnsan bunu yýllar sonra çok daha iyi anlýyor.


:AADC:


Drama, eðitim ve öðretimde yeni bir oluþumdur. Yunanca'da yapmak, etmek, eylemek anlamýna gelen "DRAN" ve "DRANEÝN" sözcüklerinden türemiþtir. Halk arasýnda kullanýlan dram sözcüðü de bu kökten gelmektedir. Acýklý durumlarý ifade etmek için kullanýlmaktadýr.
Drama, çocuðu geliþtiren yetiþtiren baþlý baþýna bir eðitim alanýdýr. Drama ile oyun iç içedir. Oyun, çocuk için yemek, içmek kadar önemlidir. Oyun; çocuðun çevresiyle ilgi kurmasýný, duygularýný dýþa vurmasýný, deneyim kazanmasýný, eðlenmesini , dinlenmesini , rahatlamasýný ve problemlerini çözmesini saðlar.
Yaratýcý drama bir grup çalýþmasý içinde, öðrencilerin bir yaþantýyý, bir kavramý, ders ünitelerinden belli konu ya da temalarý yaþayarak, canlandýrarak, oynayarak öðrenmelerini saðlayan bir süreç, eðitsel bir ortamdýr. Drama sürecinde çocuk; gözlem, deneyim, duygu ve bilgilerini canlandýrarak yaþar.
Drama baktýrarak deðil yaptýrarak öðretmek demektir. Bu nedenle oyun, drama içinde çok önemli bir yer kaplar. Oyunlar, çocuklarýn ilerideki kiþiliklerini, hayata bakýþ açýlarýný, düþünce biçimlerini hazýrlayan etkinliklerdir.
Ýnsan, yaþamý boyunca hep geçmiþine özlem duyar. Geçmiþi arar. Geçmiþi düþünür. Ve nedense insan, geçmiþi hep iyi yanlarýyla hatýrlar. Kötü yanlar belleklerde fazla yer almaz. Belki de bu nedenle geçmiþe karþý bir sevgi beslenir.
Geçmiþimizde iz býrakan en önemli evrelerden biri çocukluk dönemidir. Çocukluðumuzu doya doya yaþamak isteriz. Ama gelin görün ki hayat þartlarý bazen buna izin vermez. Daha, çocukluðumuzu yaþamadan kendimizi hayat mücadelesi içinde buluveririz. Çektiðimiz acýlar, dertler, sýkýntýlar bizi olgunlaþtýrýr. Hayata farklý gözle bakarýz. Ve çok sýk kullandýðýmýz o meþhur ifademiz “Ben, çocukluðumu yaþayamadým.” dillerimizden dökülüverir.
Çocukluðu yaþayamamanýn nedeni ise küçükken yeterince oyun oynayamamaktan gelir. Oysa hangimiz çocukluðumuzda Çelik Çomak, Uzun Eþek, Birdir Bir, Evcilik, Saklambaç, Yað Satarým Bal Satarým ve þu anda aklýmda olmayan birçok oyunu oynamadýk.
Ýþte o dönemde oynadýðýmýz bu oyunlar, aslýnda bizi geleceðe hazýrlayan, þu andaki mesleklerimize adým atmamýzý saðlayan ve toplum içinde nasýl davranmamýzý, nasýl hareket etmemizi saðlayan oyunlarmýþ. Ýnsan bunu yýllar sonra çok daha iyi anlýyor.
Neden çocuk oyunlarýndan söz etmeyi gerek duydum? Anlatayým: Eþim, yaklaþýk 10 aydýr Milli Eðitim Bakanlýðý Ortak Hizmetler Dairesince düzenlenen Drama Formatörlüðü kursuna katýlýyor.
Ýlk defa gelip “Bu kursa katýlmak istediðini söyleyince” “Ne gereði var?” demiþtim. Bu kursa katýlmasýný hiç istememiþtim. Hatta ilk günler aramýzda tartýþma konusu dahi olmuþtu. Ne yararý olacaktý? Ýhtiyacý mý vardý? Katýlsa ne olacaktý? Baþý göðe mi erecekti? Lüzumsuz iþlerden biri daha idi bana göre. Ama her zaman olduðu gibi eþim ýsrarýndan vazgeçmemiþ, inatla, sabýrla bu kurslara gitmiþti. Hem de 430 saat sürecek bir kurs. Aman Allah’ým bu iþkence biter miydi?
Artýk kurs baþlamýþtý. Öyle ki artýk bu kursla yatýyor, bu kursla kalkýyorduk. Yediðimiz, içtiðimiz bu kurs olmuþtu. Neler oldu? Neler yapýldý? Nereye gidildi? Her gün konu üstüne konu geliyordu eve. “Duymak istemiyorum, konuþmak istemiyorum” dediðim halde hiç þansým yoktu. Çünkü eþim ne yapýp edip konuyu oraya getiriyordu. Bazen benim düþüncelerime baþvuruyordu. Ben de bütün aklýmý kullanarak yol göstermeye çalýþýyorum. Fakat çoðu kez, benim düþüncem kabul görmez, kendi bildiði aynen uygulanýrdý. Bu da canýmý sýkmýyor deðildi. “Madem, fikrim raðbet görmeyecek idi neden soruluyordu?” “Olsun. Akýl, akýldan üstündü. Belki daha akýlcý bir düþünce ortaya atabilirsin” derdi. Ama nerdee?
Haftalar öncesinden “Lefkoþa’da Dramaya etkinliðine gideceksin. Bu defa, eþler katýlýyor. Mutlaka gitmen gerekir” dediðinde eþim, þiddetle karþý çýktým. “Kesinlikle gidemem. Ben, boþta biri deðilim. Yoðunum. Dünya kadar iþim var. Asla gidemem. Gitmeyeceðim.” diyordum.
Yine kaybeden ben olmuþtum. O gün sabahýn erken saatlerinde kaldýrýlmýþ ve Lefkoþa’nýn yolunu tutmuþtum. Gidene kadar da kýzmýþtým eþime. “Beni ne hallere soktuðunun farkýnda mýsýn?” demiþtim hep.
Mekan, Arap Ahmet Mahallesi’nde bulunan tarihi bina Derviþ Paþa Konaðý idi. Burasý 19. Yüzyýl baþlarýnda inþa edilmiþ, iki giriþ kapýsý olan, iki katlý bir yapý idi. Konak sahibine atfen bu ad verilmiþ. Derviþ Paþa Kýbrýs’ta ilk Türk gazetesi olan “Zaman” gazetesini çýkaran þahýs imiþ.
Saat 11.00 demiþti eþim. Çünkü kursu görevli olarak uygulayan Emine Bayram Topdal, göreve tam zamanýnda baþlamaya çok önem veren biriymiþ. Gerçekten de tam vaktinde hepimizi konaðýn önüne almýþtý. Ne amaçla burada olduðumuzu, niçin buraya geldiðimizi, bu etkinliðin ne gibi yararlarý olacaðýný kýsaca anlattýktan sonra hepimizden þunu istedi: “Þimdi hepimiz bu konaða gireceðiz, ama girmeden önce duygu ve düþüncelerinizi, ilk gözlemlerinizi almak istiyorum. Konaða bir bakýn. Ýnceleyin ve neler hissettiðinizi, neler gördüðünüzü lütfen bizimle paylaþýn”
Önce herkeste bir çekingenlik, bir sýkýlganlýk ve hatta bir utanma duygusu belirmiþti. Yaklaþýk yirmi kiþiydik. Ve bu kiþilerden birçoðu birbirlerini ilk defa görüyordu. Tabii bu nedenle bu tür çekingenlik normaldi.
Ýlk sýkýntý çabuk atlatýldý. Yabancýlýk hemen atýlýverdi. Herkes düþüncesini açýk açýk dile getirdi. Konaðýn iki katlý olduðu, eski ile yeniyi bir arada barýndýrdýðý, iki kapýsý olduðu, kapýlarda ay ve yýldýz figürlerinin dikkati çektiði, alt kýsmýn sarý kesme taþlardan yapýldýðý ve oldukça eski olduðu, üst kýsmýn ise daha sonradan yapýlmýþ olduðu ve kerpiçten olduðu anlatýldý.
Emine Haným, bizlerden farklý þekillerde ve dilediðimiz gibi konaða girmemizi istedi. Herkes deðiþik kimliklerle ve farklý biçimlerle konaða girdi. Kimi Mesarya Paþasý Arif Paþa, Kimi Osmanlý Elçisi, Kimi Ýtalya’dan gelen bir sefir, kimi Paþa’nýn çocuklarýna özel ders vermeye gelen muallim, kimi konaðýn hizmetlisi, Paþanýn misafiri olarak girdi.
Ýçeri girdiðimizde orada bulunan görevli bir bayan da bizlere katýldý. Konak hakkýnda bilgiler verdi. Ve hepimiz bahçe kýsmýna alýndýk. Bu bahçede zamanýnda çocuklar oyun oynarmýþ. Bizden de kendi aramýzda gruplara ayrýlýp hazýrlayacaðýmýz oyunlarý oynamamýz istendi. Gülmeye baþladýk. Þaka mý ediliyordu? Þimdi buraya çocuklar gibi oyun oynamaya mý gelmiþtik? Önce küçük bir tereddüt yaþadýk. Veya ben öyle hissettim. Ama bu tereddüt kýsa bir süre sonra ortadan kalkacaktý. Çünkü Emine Haným, kesinlikle hiç kimsenin dýþarda kalmasýna izin vermiyor, o, sempatik, þirin ve sevecen haliyle çember dýþýnda kalan kiþiyi nazik bir dille kalabalýðýn içine davet ediyordu.
Gruplar belirlendi. Dörder veya beþer kiþilik gruplar oluþturuldu. “Beþ Taþ”, “Yað Satarým Bal Satarým”, “Bezirganbaþý”, “Alayda Malayda” oyunlarý oynandý. Ýlk grup beþ taþý oynarken Sevgili Derman Atik, sempatik davranýþlarýyla güne ayrý bir renk kattý. Hemen mýzýkçýlýk yapmýþ “Ben bu oyunu oynamam. Kýz oyunudur bu. Gelin lingiri oynaylým” demiþti. “Hocam mýzýkçýlýk yapma” dediðimde Emine Haným, “Geçen Maðusa’da bir arkadaþýmýz Çocuk Oyunlarý Þöleni düzenledi. Sayýn Oðuz Yorgancýoðlu da oradaydý. Orda oyunbozan çocuklara “Cýrlayan” denir. Cýrlayanlar mutlaka olurmuþ ve bu da oyunun bir parçasýymýþ. Bu olaya cýrlamak deniyormuþ. Burada Emine Haným Oðuz Yorgancýoðlu’nun þu sözlerinden çok etkilendiðini belirtti. “Yýllar sonra kitabýmdaki oyunlarýn bu gün bir þölen düzenlenerek burada oynanmasý, geçmiþin hatýrlanmasý beni çok mutlu etti.” Ve þimdi o oyunlarý burada biz oynuyorduk.
Emine Haným yanýnda iki oyuncak da getirmiþti. Bu oyuncaklar çok basit nesnelerden yapýlmýþtý. Fýrýldak ve döndürek denilen oyuncaklardý bunlar. Fýrýldak, mandal parçasý ve plastikten yapýlmýþtý. Yani atýl malzemelerden üretilmiþti. Hiçbir maddi maliyeti yoktu. Döndürek ise bu gün rüzgâr gülü dediðimiz nesneden baþkasý deðildi. Bu da kamýþtan yapýlmýþtý. Ýki parça halindeydi. Ýç içe geçiyordu. Derman Atik, eline almýþ ve koþarak nasýl çalýþtýðýný göstermiþti. Arkasýndan herkes tek tek denemiþti bu oyuncaklarý.
Sonra diðer oyunlara geçildi. Bunlardan en çok Bezirgânbaþý oyunu oynandý. Bu oyun, kýz ve erkek çocuklarýn oynadýklarý bir oyundu. Oyuna on; hatta daha fazla kiþi katýlabilir. Ýki oyuncu yüz yüze durur. Avuç içlerini karþýlýklý kenetleyip kollarýný havaya kaldýrýr. Böylece ortada bir köprü meydana gelir. Geriye kalan oyuncular boy durumuna göre sýraya girerler. Köprüyü oluþturan iki çocuk kendi aralarýnda birer isim üzerinde anlaþýrlar. Bu anlaþmadan sonra tek sýra halindeki çocuklar hep bir aðýzdan:
Bezirganbaþý, bezirganbaþý
Aç kapuyu..
Bezirgan girsin, bezirgan çýksýn
En arkaya galan yadigar olsun (galsýn)
Tekerlemesini söylerler. Köprü açýlýr. Geçiþler baþlar. En sondaki geçerken kollar iner ve içerde kalýr. Ona bir soru sorulur. (Örneðin)
-Kavun mu isten, karpuz mu isten?
-Peynir mi isten, ekmek mi isten?
(Bize “Siyah mý, beyaz mý?” sorusu soruldu)
Kiþi kimi tercih ederse onun arkasýna geçer. Geçiþler yeniden baþlar. Tüm oyuncular tercihlerini yaptýktan sonra kimin arkasýnda daha çok çocuk birikmiþse oyunu o taraf kazanýr veya sonunda iki grup arasýnda ip çekiþmesi olur. Çekiþmeyi kazanan, oyunu da kazanmýþ olur.
Bu oyundan sonra çocukluðumuzda en çok oynadýðýmýz oyunlardan biri olan “Yað Satarým Bal Satarým” oyununu oynadýk. Hatýrlanmasý için bu oyunu da anlatmak istiyorum:
Kýz ve erkek çocuklarýn karýþýk oynadýklarý bir oyundur. Oyuncularýn sayýsý en az sekiz kiþi olur. Çocuklar bir kýz, bir erkek þeklinde ve halka olacak biçimde otururlar. Bir kiþi bir mendil alarak halka dýþýna çýkar, oyun baþýnýn iþareti ile hep bir aðýzdan:
Yað satarým bal satarým
Ustam ölmüþ ben satarým
Ustamdan miras galdý
Ustamdan ala satarým
Alacaðýma vereceðime
Bir kaþýk ayran
Yarýn Sabah bayram
Ocaklar ne güzel tüter
Birisinin caný dayak ister
Tekerleme bu þekilde söylenirken, ebe mendili birinin arkasýna býrakýr. Yürüyüþe devam eder. Arkasýna mendil konan bunu fark edip mendili alana kadar yürür. Kovalanmaya baþlayýnca da boþalan yere oturmaya çalýþýr. Yetiþtirmezse dayak yer. Yetiþtirirse elinde mendil kalan ebe olur. Ebe de oyuna katýlýr.
Oyunlar sýrasýnda orada bulunan herkes birbirleriyle kaynaþmýþ ve birbirlerine yakýnlaþmýþtý. Öyle ki, farklý yaþlardan, farklý mesleklerden, ayrý cinsiyetten kiþiler vardý. Ama öyle bir ana gelinmiþti ki bunlarýn hiçbir önemi kalmamýþtý. Herkes mutluydu. Herkes çocukluðunu yeniden yaþýyordu. Farklý, deðiþik bir gündü. Yüzler gülüyor, gözler ýþýldýyordu…
Oyunlardan sonra Konak gezildi. Her odada bulunan özelliklere göre canlandýrmalar yapýldý. Önce mutfaktaydýk. Balmumundan yapýlmýþ o dönemin iki kadýný yer sofrasýna oturmuþ yemek yiyorlardý. Tabii mutfakta çeþitli eþyalar vardý. Birçoðu bize yabancýydý. Çünkü teknoloji bu nesneleri günümüzde yok etmiþti. Birçok nesneler, eþyalar hatýrlandý. Görevleri anlatýldý.
Ve gruplardan sofrada duran yemeklerden biri olmasý istendi. Grup olarak bu yemekleri canlandýrmamýz söylendi. Bu da bizler için çok eðlenceli bir çalýþma oldu. Kimi kuru fasulye, kimi mantý kimi moliha, kimi enginar dolmasý oluyordu. Oyuncu arkadaþlar düþündükleri yemekleri canlandýrýrken bizler de tahminlerde bulunuyor ve doðru yemeði bulmaya çalýþýyorduk. Tabii bu bir yarýþma olmadýðý için hepimiz rahattýk. Çünkü kimse kimseyi yadýrgamýyordu. Sorgulamýyordu, eleþtirmiyordu. Herkes mutluydu ve büyük keyif alýyordu.
Ve sona gelinmiþti. Veya biz öyle sanýyorduk. Tekrar salona alýndýk. Köþelere çeþitli nesneler konmuþtu. Bunlar kýyafet, aksesuar gibi nesnelerdi. Herkes bir tane aldý. Elindeki nesneye göre yaratýcýlýðýný kullandý ve o nesneye adeta yeniden hayat verdi. Meðer bu nesneler oraya gelecek olan bizlerin çok daha önceden götürülmüþ kýyafetleriymiþ. Tiþörtümü bana verdiklerinde þaþkýna dönmüþtüm. Ne zaman ve nasýl gelmiþti buraya? Kim getirmiþti?
Þaþkýnlýðým bitmiyordu. Biraz sonra Emine Topdal, duygulu ve güzel bir þiir okudu. Yaa… Ben bu þiiri bir yerden tanýyorum sanki düþüncesi geçiyor kafamdan. Bu þiir, bana hiç yabancý deðil. Bunu bir yerlerde okudum, dinledim diyorum. Emine Haným içten gelen bir üslupla okuyor þiiri:
Aldýrma, boþ ver nedir ki uðruna kahrolduðun hayat
Ayaklarýnýn altýnda belki bir kum, belki bir çakýl tanesi
Bakma, her þeyin þirin göründüðüne gerçekte çok bayat
Kiminin gönlü yýkýlmýþ, kiminin virane olmuþ hanesi

Hayat aslýnda mücadeleden baþka bir þey deðildir
Güçlü olan ayakta kalýyor, olmayanýn baþý eðiktir
Kimi bolluk içinde yüzerken kiminin yaþamý taþlý sahildir
Hayat devam ediyor geriye kalan dört dörtlük bahanedir.
“Bu duygulu dizelerin yazarý þimdi aramýzda diyor ve ben sözü ona vermek istiyorum” diyor. Ben, o zaman anlýyorum bu þiirin bana ait olduðunu, benim yazdýðým bir þiiri okuduðunu. Tabii sözü bana veriyor. Þaþkýnlýðýmý dile getiremiyorum. Hayatýn bir mücadele olduðunu, gelip geçici olduðunu ama geriye baktýðýmýzda hep birbirimizle uðraþmaktan, birbirimizi yemekten hayatýn gerçek amacýna varamadýðýmýzý, geriye bir baktýðýmýzda hayatýn geçtiðini, her þeyin bittiðini gördüðümüzü söylüyorum. O halde neydi derdimiz? Neydi sorunumuz? Kýskançlýklar, kavgalar, kötülükler, çirkinlikler, savaþlar, öldürmeler niyeydi? Gerek miydi bunlar? Dünya kime kalmýþ ki… Her þey boþ. O halde yaþadýðýmýz Dünyanýn tadýný alalým…
Gün bitti diye düþünüyoruz. Ama deðil. Bitmemiþ. Emine Haným bize bir sürprizleri olduðunu ve arka arkaya bir yere gideceðimizi söylüyor. Arabalara atlayýp yola düþüyoruz. Lefkoþa’yý çýkýp Girne’ye gidiyoruz. Gittiðimiz yerde gerçekten büyük bir sürprizle karþýlaþýyoruz. Eþlerimiz ve çocuklarýmýz bizleri karþýlýyor. Hep beraber daha büyük bir aile oluyoruz. Ýþtahla ve sevgiyle yemeklerimizi yiyoruz. Þimdi söz sohbetin oluyor. Herkes derin bir sohbete dalýyor. Zaman su misali akýp gidiyor. Farkýna dahi varamýyoruz…
Bitti diyoruz… Ama bitmiyor. Emine Haným, hepimizi aþaðýya alýyor. Bizleri gruplara ayýrýyor. En küçük yaþtan en büyük yaþa kadar gruplandýrýyor. Grup olarak uyumlu nasýl çalýþmalýyýz, nasýl hareket etmeliyiz sorusuna cevap alýyoruz, yaptýðýmýz Drama çalýþmasý ile. Burada birlikteliðin, beraberliðin ve uyum içinde çalýþmanýn önemini bir kez daha kavrýyoruz. Herkes büyük keyif alýyor. Mutlulukla, bütün yüzler gülerek herkes evinin yolunu tutuyor.
Demek Drama Çalýþmasý buymuþ diyorum kendi kendime. Bana göre oldukça faydalý, eðitici ve öðretici bir çalýþma oldu.
Eþime söz veriyorum. Bu sefer hiç nazlanmadan, yok demeden gönüllü olarak katýlacaðým.
Böyle farklý bir günü bize yaþatanlara sonsuz teþekkürlerimi sunuyorum…





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn günlük olaylar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Girne’de Kahve Ýçimi
Ben Olsam
Meyhi Keyf
Muhtarlarýmýzýn Ýstekleri
önce Saðlýk
Nkl Sanat Gecesi
Mehmet Ersöz’ün Ardýndan
Lefke"de Kahve Sohbeti
Ýnsan Azim Ederse
Müjgan ve Naile Haným’larý Aðýrladýk

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir "Mavi Köþk" Yazýsý
Kýbrýs'ýn Ýlk Yerli Komedi Filmi
Kadýn Olmak Zordur
Öyle Bir Dünyada Yaþýyoruz Ki!
Ýstanbul Notlarý
Nerede O Eski Ramazanlar?
güvercinlik’te Hafta Sonu
Farklý Bir Yönetici,
"Kod Adý Venüs" Getto Çadýrlarý
ipek Amber Ýle Gurur Duyduk

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yüreðimde Ýhtilal Var [Þiir]
Hayat Seni Çözemedim [Þiir]
Helallik Ýstiyorum [Þiir]
Yörük Kýzý [Þiir]
Nasihat 2 [Þiir]
Seninle Olayým [Þiir]
Geliyoruz [Þiir]
Nasihat [Þiir]
Aþk Var mý? [Þiir]
Minik Bir Þaire Rastladým [Þiir]


Hakan Yozcu kimdir?

1964 doðumluyum. Kuzey Kýbrýs'ta yaþýyorum. 1988 Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatý Bölümünden mezun oldum. 20 yýl çeþitli okullarda edebiyat öðretmenliði yaptým. Uzun yýllar Yenivolkan ve Güneþ Gazetelerinde köþe yazarlýðý yaptým. Þu an Habearkýbrýslý ve Güncelmersin Gazetelerinde yazýyorum. Birçok internet gazete ve sitelerinde yazýlarým yayýnlanýyor. Þiir, öykü ve tiyatro oyunlarý yazýyorum. Bu alanlarda çeþitli ödüllerim var. Kendime ait basýlmýþ "Güzel Bir Dünya" ve "Mesela Baþka" isimli iki adet öykü kitabým var. 7 tane tiyatro oyunum var. 6 yýl Kýbrýs Türk Devlet Tiyatrolarý Genel Müdürlüðü görevinde bulundum. Halen Baþbakan Yardýmcýlýðý Ekonomi, Turizm, Kültür Ve Spor Bakanlýðý'na baðlý Müþavirim.

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.