Beni aklýna yazýyordu. Bunu hissedebiliyordum. Beni görebildiðini. Kendine vahiy geliyordu bir nevi. Ýnternette okuduðu sitelerde, haber ve genel kültür konularýnda. Ruhunu bir halýnýn pörçüðünü kaldýrýr gibi ki tebessümünden výcýklýyordu. Ýçi výcýk výcýk dolaþýrdý gýcýktý. Gýcýk ederdi beni kendine. Çünkü ortak noktamýz, ikimizin de eþya gözlerine olan ilgimizdi. Bende karýþtýrmayý severdim insanlarýn ruhlarýný týkýþtýrdýðý masa düzenindeki kalemliklerine ve bir topluluk oluþumuzu çalýþma ortamýzdaki dolaplara sinen davranýþlarýmýzý. Kendime de gýcýktým sevmezdim bu halimi ve yýllar yýlý mücadelemdi bu huyumu bilimselliðine vardýrmak. Ayaðýmý geri çektim elimi baðladým aklýmla ve gerisini aklýma býraktým. Artýk aklým karýþtýrýyordu düþüncemde tasavvur ettiðim kadarýyla. Neler, neler öðrenmedim ki her çeþit tozu ve her tür mahlûkatý. Mesela iþ yerimizin üç katlý iki ara kat asmalý deposunda sansar yaþýyordu. Daha sonra bu sansar iki oldu, ben ve o. Karanlýkta gözlerimiz parlýyordu aydýnlýkta ruhumuz kara rengimizde beliriyordu. Kavga ediþimizi ilk gören oydu, sansarlar üzerinden. Gülmesi de gýcýktý, benim gülmem hepten bozuktu. Bizi iki sansar dalaþýmýzý ilk gördüðünde tesadüf bu ya o an bende beþ on metre karþýdan ona bakýyordum. Yakýndan bakmazdým belli bir mesafeden bakardým, kendimle didiþmekten çekinirdim. Bak bak dedi. Ýki sansar ne yapýyorsa cýyak, cýyak baðrýþýyor, bir birlerine ters ters bakýp. Þaþýrdým, hem de merak ettim yanýna gittim. Ýlk defa insani insani yanýna yaklaþtým, o kadar samimi ve içtenlikle iç içe bir depomuzda sansarlarý görme sevincinde. Aslýnda simsarlýðýmýzý bilme ediminde. Ýkimizde simsar ruhluyduk. Ne yaþýyor ne kazanýyorsak iki mislini o, bense hepsini kendime hayal ediyordum. Ben her þeyi bilmek istiyor o azýcýk, azýcýk kendine ayrý ayýrmak istiyordu. Çünkü korkuyordu açýk vermekten. Telafi etmek istiyordu açýk verdiði zaman diþinden týrnaðýndan toparladýðýyla. Damlaya damlaya göl olur, atasözünden çýkarýmýyla kendine birkaç daire edinmiþ. Buraya, yanýmýza, þehrimize tayin olmadan önceki yanýnda, yanlarýnda, þehrinde kirayla oturduðu apartmanýn kömürlüðünde bulup bulundurduðu hurdalarý sataraktan, bana öyle söyledi, bilmiyorum. Bir insan nasýl birikim yapar ve de zengin olur. Her göze akýl iliþir gövde girerse az çok yolunu bulur. Bir aðaç gibi meyvesini alýr, boþluðunda dalý ve budaðýyla doldurduðu gözeneklerde çiçeklenip meyvesine durmasýyla. O’nun durumu iyidir þimdi. Benim durumum ise onun durumuna göre çok kötü, icralýk bir adamým. Ýdamlýk. Yani intiharlýk, kendini icraya düþüren adamýn hükmünü vermiþtir toplum, devlet karýþmaz bekler. Ýntihar edecek kiþinin kendi cellatlýðýný. Ya da yalvarýp yakarýp müebbet rýza gösterilmesini. Her ne ise bu benim özel meselem özel kalemliði de bizzat kendime aittir. Bu hikâyenin konusu deðildir. Bu hikâyede iki sansar olarak kiþisel simsarlýðýmýzýn ayýrdýna varmaktýr. Benim simsarlýðým her þeyi bilmeye yönelik her þeyimi kaybetmek pahasýna. Ýþte ben bu yüzden bu adama gýcýðým, bu durumlarýmýza raðmen benden çok her þeyden þikâyetçi olup benden çok dýrdýr etmesi. Çünkü ben hala baþarýsýz bir yazarým. Ve de baþarýsýz bir hayatýmla. Gerçekte ben böylemi düþünüyorum. Hayýr, yoksa idam etmiþ olurdum kendi kendimin celladý olarak intihar etmiþ olurdum. Bir yazarýn en iyi kahramaný kendi karakteridir. Kendini kendi yazým ediminde yazarlýðýný pazarlayabilmesidir.