Olgunluða eriþmemiþ þairler ödünç alýr, olgunluða eriþenler çalar. -George Eliot |
|
||||||||||
|
Makalenin baþlýðýný görenlerin hemen aklýna þu soru iþareti gelebilir. Bu da ne demek? Yani Türk insaný demokrasiyi bilmiyor da, sen mi öðreteceksin? Deyip kýzacaklarýn olduðunu biliyorum. Elbette kimseye bir þey öðretmek haddimize deðildir. Ancak bazý hayati konular var ki, uzun süre tartýþýlýp konuþulmadan gerçekliði ve gerekliliði tam olarak anlaþýlmamaktadýr. Bu yüzden ne hikmetse bizim ülkemizde, demokrasi gibi hayati önem taþýyan birçok konular, gerçek anlamlarýyla topluma hiçbir zaman kavratýlmadýðý için, toplumun doðru ve gerçek bir bilgi sahibi olduðunu söylemekte bir o kadar zordur. Çünkü siyasal, yönetimsel, sosyal ve kültürel alanlara giren “Laiklik, Sekülerizm ve Demokrasi” gerçek ve uygulanabilir manalarýyla topluma öðretilmiþ olsa, o devlette kiþilerin her türlü hak ve hukuklarý eþit þekilde tanýmasý anlamýna gelmektedir. Bu da sorunlarýn büyük oranda son bulmasý demektir. Buna engel teþkil eden güçler ise, baþta dünyayý her zaman geriden takip eden geliþmemiþ zengin sermaye sýnýfý ile devlet yönetiminde yer alan kültürsüz Bürokratlardan baþkasý deðildir. Sebebi ise; ülkenin mevcut olan kaymaðýný kendi çevresinin dýþýnda baþkalarýyla paylaþmamak içindir. Bunun farklý hiçbir nedeni yoktur. Ýþte bu yüzden bir çoðunun hoþuna gitmese de, bir kez daha demokrasi ile ilgili yazmanýn gerekliliðine inanmaktayýz. Demokrasinin çýkýþ tarihine girmeyeceðim. Yunanlýlar tarafýndan icat edildiðini artýk beþikteki bebeklerde bilmektedir. Fakat ne hazindir ki, demokrasinin gerçek manasýný ve anlamýný bu bebeklerin atalarýnýn bir kýsmý bilip bilmemezlikten gelirken, bir kýsmý da doðru düzgün hâlâ bilmeden yaþamaktadýr. Bugüne kadar topluma ezberletildiði gibi demokrasi deyince, hemen herkesin aklýna gelen cevap, bir halkýn kendi kendisini yönetmesidir diyerek, üstelik baþkalarýna da demokrasi dersi verilmeye kalkýþýlmaktadýr. Türkiye toplumuna demokrasi her ne kadar bir halkýn kendi kendisini yönetmesi þeklinde öðretilmiþ olsa da, gerçek manasý sadece bu deðildir. Bunun içerisini dolduran ilkelerse laik, seküler ve demokratik bir Anayasa ile, her türlü dini, ýrki ve cinsiyetçi doðmalardan arýnmýþ çaðdaþ bir eðitim ve yönetim þekli ile ancak mümkün olmaktadýr. Bunun dýþýnda uygulanan tüm sistemler her ne kadar laiklik ve demokrasiye vurgu yapmýþ olsalar da, mevcut toplumsal sözleþme olan Anayasa ýrk, dil, din ve düþünce fetiþizmine ve faþizmine dayandýðý için, diðer tüm anlayýþlarý iþlevsiz ve geçersiz kýlmaktadýr. Tekrar þöyle bir soru sorarak devam edersek. Türkiye devlet yapýsý ve yönetim anlayýþý, ortaçað mantýndaki gibi tek ýrk, tek dil, tek düþünce ve tek din anlayýþýný sahiplenip, bunun adýna demokrasi denmesine kim inanýr? Ve her türlü dini doðma ve hurafelerden arýnmadan demokratik ve laik bir ülke olduðunu savunmak, iki yüzlülükten baþka bir anlama gelmemektedir. Örneðin Türkiye’nin demokrasiyi anladýðý gibi düþünürsek Ýran, Suudi Arabistan baþta olmak üzere, diðer üçüncü dünya ülkelerinin hepsi, Türkiye gibi tek din, tek dil, tek düþünce ve tek ýrk þeklinde yaþamaktadýrlar. O zaman bu ülkelerin hepsi demokrat sayýlýp, dünyada demokrasiye geçmemiþ ülke yok demektir. Ýþte bu yüzden, Türkiye halkýnýn bugüne kadar öðrenip anladýðý gibi, demokrasi, sadece parlamentoyu oluþturmak ya da siyasi partilerin yapmýþ olduklarý kongre benzeri seçimlerde oy kullanmak deðildir. Hele de Anayasal, kültürel, siyasal ve sosyal olarak tüm farklýlýklarýn haklarý eþit þekilde görülmeyip, birinin diðerine üstünlüðünün hâkim olduðu ve Ortaçað mantýðýna göre yönetilen ülkelerde, demokrasiden asla söz edilemez. Demokrasinin olduðunu iddia eden Türkiye’nin, gerek Anayasasýna gerekse idare ve yönetim þekline baktýðýmýzda, üçüncü dünya ülkelerini geride býrakacak kadar kaba, geri ve hayal perest bir anlayýþla, sürekli biri diðerini aþaðý ve kötü gören kabileci ve kavgacý bir toplum þeklinin olduðu görülmektedir. Örneðin Türkiye’de “Üstünlerin, Aðalarýn, Beylerin Þeyhlerin, Zenginlerin ve Dolandýrýcýlarýn” borusu sürekli ötmüyor mu? Ýkinci bir örnek, Din olgusu ayný þekilde hem devletin hem de toplumun elinde kullanýlan en büyük silah deðil midir? Ve üçüncü örnek, Milliyetçilik (Müslüman Irkçýlýk) noktasýna gelince, bu da ayný doðrultuda, devletin ve milletin en büyük silahý durumunda olup, adeta üçüncü dünya ülkelerini anýmsatmaktadýr. Mevcut bu düþüncelere karþý olan hiçbir insan veya topluluðun, Türkiye’de özgürce yaþama, çalýþma ve iþ yapma þansý bulunmamaktadýr. Yaþayanlar ise sürekli hakaret, baský ve saldýrýya maruz kalmaktadýr. Ayný þekilde Türkiye devlet yapýsýný biraz daha somutlaþtýrdýðýmýz da, gerek Anayasasýnda gerekse toplumun bilincine yerleþtirilen ortaçað mantýðýnýn felsefesi olan din, ýrk ve aslý astarý olmayan maneviyat hikâyelerine dayandýðý için, laiklik ve demokrasi sadece oyuncak durumundadýr. Türkiye’yi bu mantýða sahip eden ana kaynak ise, Arap Ýslam tarihine dayanan temelsiz söylence ve hikâyelerdir. Bu söylence ve hikâyelerin hiçbirisi, Anadolu halklarýnýn kendi öz kültürüyle uzaktan yakýndan en ufak bir baðý bulunmamaktadýr. Onun içindir ki, uydurma (Ýkame) bir kültürle, ne gerçek ulusal yapý ne de demokrasi bilinci geliþmemiþtir. Yalnýzca sivil parlamento ve seçimlerin yapýlmasý demokrasi deðildir. Çünkü gerçek demokrasilerin olduðu ülkelerin yönetim yapýlarýna baktýðýmýz da, þöyle bir yaþam gerçekliði ve düþünceyle karþýlaþýlmaktadýr. Örneðin samimi demokratik yapýlarda, seçimlerde oy kullanmakta dahil, diðer tüm sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, dil, ve azýnlýk halklarýna kadar her þey, en ufak bir çekinceye mahal býrakmayacak þekilde, “Laik, Seküler ve Demokratk” evrensel bir Anayasa ile taçlandýrýlmýþtýr. Ve bu Anayasayý çiðneyip en ufak bir yolsuzluk ya da haksýzlýk yapan kiþilerin makam, maddiyat, mevki ve sýnýfýna bakýlmadan en aðýr þekilde cezalandýrýlmasýný emreden yasa ve kanunlarýn varlýðýdýr. Bu kriterlere sahip olmayan hiçbir ülke yönetimi, biz demokrasi ile yönetiliyoruz demesi söz konusu olamaz. Buna raðmen söyleyenler her zaman olduðu gibi, utanmadan ve sýkýlmadan yalanla yaþamayý kendilerine en büyük dayanak sayanlardýr. Türkiye’ hâlâ, gerçek demokratik ülkelerin aksine her zaman geri kalmýþ ortaçað mantýðýnda olduðu gibi “Din, Irk, Zengin, Feodal, Güçlünün ve Üstünlerin” söz sahibi olduðu bir yapýya demokrasi deyip, halký da buna inandýrarak arkasýndan sürüklemek, iki yüzlülük deðilse, ciddi bir patolojik durum söz konusudur. Maalesef üzülerek belirmeliyim ki, toplumun büyük çoðunluðu demokrasinin gerçek ilkelerinin ne olduðunu bilmemektedir. Bu yüzden ya halk kendisi gerçek demokrasiyi öðrenip hayata geçirmek durumundadýr, ya da Ortaçað mantýðýnda yaþamaya devam emekten baþka bir seçeneði bulunmamaktadýr. Cemal Zöngür
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |