..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Hata! Klavye baðlý deðil. Devam etmek için F11'e basýn...
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




25 Aðustos 2016
Göçe Göçe - 6  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Fýrtýnanýn topraktan köküyle söktüðü bir aðaç gibiyiz. Havada savrulup duruyoruz. Fýrtýna bu aðacý býrakacak mý, býrakýrsa nerede býrakacak? Diyelim ki fýrtýna dindi ve bir yere býraktý; acaba o aðaç oraya dikilecek mi? Dikilse bile, tekrar topraða kök salýp tutanabilecek mi? Bu göç iþte böyle bir þey!


:ICJ:


3 Nisan 1878 (30 Rebiülevvel 1295) Göçün Birinci Günü;

Fýrtýnanýn topraktan köküyle söktüðü bir aðaç gibiyiz. Havada savrulup duruyoruz. Fýrtýna bu aðacý býrakacak mý, býrakýrsa nerede býrakacak? Diyelim ki fýrtýna dindi ve bir yere býraktý; acaba o aðaç oraya dikilecek mi? Dikilse bile, tekrar topraða kök salýp tutanabilecek mi? Bu göç iþte böyle bir þey!

Buna raðmen gene de hepimizin gözü önünde bir Türkiya hayali var. “Türkiya'ya kendimizi bir atabilsek! Biz oraya da kök salarýz, orayý da yurt ediniriz,” diye kendime teselli veriyorum. Karaman'dan Dobromirka'ya doðru yola çýkan atalarýmýz da, yolculuklarýnýn baþýnda mutlaka böyle düþünmüþlerdir. Ama onlar, Balkanlar'a kök saldýlar. Onlar buralarý yurt edinip, vatan yaptýlar. Üstelik, Balkanlarýn birçok yeri o zaman Türk topraðý deðildi. Oysa þimdi, gittiðimiz yer Türkiya, bir Türk topraðý, Türk yurdu. Aslýnda bizim iþimiz atalarýmýza göre daha kolay. Yeter ki oraya varabilelim!
Burada býraktýklarýmýzý düþündükçe, içimi bir hüzün kaplýyor. Tarlalarýmýzý, hayvanlarýmýzý, çiftimizi-çubuðumuzu, evimizi barkýmýzý, þehitlerimizi, ölülerimizi, hanlarýmýzý, kervansaraylarýmýzý, köprülerimizi, dergâhlarýmýzý, camiilerimizi, medreselerimizi, çeþmelerimizi... kýsacasý buradaki tüm kazanýmlarýmýzý býrakýp gitmek ne kadar acý! Yoksa Þaman söylediklerinde haklý mýydý? Ýþin sonunda ölüm bile olsa, asla Balkanlarý terk etmemeli miydik? Korktuk mu? Can kaygusuna mý kapýldýk? Ve o nedenle biz kaçýyor muyduk? Bu sorularýn hepsine birden “Hayýr!” demek istesem de, aklýmdaki çeliþkiyi bir türlü halledemiyorum. Sessizce ve suçluluk duygusu içerisinde terk ettik Dobromirka'yý. O anlar aklýma geldikçe hep utanacaðým. Baþým önümde, birilerinden saklanmak ister gibiydim; oysa etrafta beni/bizi gözetleyen hiç kimse yoktu. Çýkýþta bekleyen Þaman hariç...
Her iki yanýnda baðlarýn, bahçelerin, çayýrlarýn, bereketli topraklarýn yer aldýðý bir yolda gidiyoruz. Önce önümüze bir Türk köyü olan Balvan çýkýyor. Bu köyün yanýndan geçerken etrafa ne kadar bakmamaya çalýþsak da, ister istemez yýkýntýlar içindeki manzara gözümüze takýlýyor. Ýnsanlarýnýn hemen hemen tamamý katledilen bu köyde, saðlam bir ev de býrakýlmamýþ. Bir öncü ve bir korucu köyün içine girip bakmaya karar verdiler. Onlarla birlikte gitmek isteyenler de oldu. Bu talepler reddedildi. Kafile yola devam edecekti. Daha sonra korculardan aldýðým bilgiye göre, köyün içi ceset doluymuþ. Yakýlmadýk, yýkýlmadýk ev yokmuþ. Aðaçlara asýlý insanlar varmýþ. Eþyalarýn tamamý ya talan edilmiþ ya da yakýlmýþ. Köyde canlý olarak sadece iki tane tavuk görmüþler. Koruculardan birinin aðlayarak anlattýðýna göre; tecavüz edildikten sonra öldürülmüþ olan bir genç kýzýn çýrýlçýplak vücudunu yerde yatarken görünce, yýkýk bir evin enkazýnýn içinden bir parça bez bulup cesedin üzerine örtmüþler. Bütün yapabildikleri ne yazýk ki sadece buymuþ...
Buranýn üzümünün, pekmezinin, þýrasýnýn, hatta ipeðinin çok kaliteli olduðunu biliyorduk. Hayvancýlýk ve buðday üretimi de oldukça yaygýn olan zengin bir köydü. Etrafýnda çok sayýda un deðirmeni de vardý. Þimdi ise iki tane ancak bulabildik ve çoðumuz buradan bir çuval un aldýk.
Bugün, akþam hava kararýncaya kadar yürüdük. Etrafý kolaçan eden öncülerden ve koruculardan gelen müspet bilgiler, þimdilik herhangi bir tehlikenin olmadýðý yönündeydi. O yüzden gidebildiðimiz kadar gitmeliydik. Yol da, yolculuk açýsýndan fena sayýlmazdý. Kýrýk taþ, çakýl ve kum döþeli þose yolda hiç mola vermeden akþamý ettik. Küçük çocuklarýn;
-Aney karným acýktý. Ekmek yemeycez mi?
-Aney kakam geldi!
Diye sýzlanmalarýný ve analarýnýn da onlara;
-Sýk diþini abe kýzaným, az kaldý! Demelerini sýk sýk duyduk.
Çocuklar daha fazla dayanamazlardý. Ayrýca hayvanlarýn da beslenmesi, sulanmasý ve dinlenmesi gerekliydi. O yüzden bugünlük bu kadarla yetinecektik.
Mola sýrasýnda, ileri gelenler küçük bir toplantý yaptýk. Bu toplantýda bir kez daha birbirimizden kopmamamýz gerektiðini vurguladýk, tehlikeli yerleþim yerlerinin içinden geçmemeye çalýþacaktýk, varsa yan yollarý kullanacaktýk. Bize herhangi bir sözlü sataþma olduðunda karþýlýk vermeyecektik. Fiili saldýrý olursa da kendimizi savunacaktýk. Öncüler, konvoyun birkaç kilometre önünde giderek, geçeceðimiz yollarý ve çevreyi kontrol edecek, gerekli uyarýlarla bizi yönlendireceklerdi.
Ýlk aksilik, göçün ilk gününde oldu: Bir korucunun atýnýn ayaðý kýrýldý. Bir çataktan geçerken tökezleyip kýrmýþ ayaðýný hayvancaðýz. Tedavi edilebilecek gibi deðilmiþ kýrýk; o nedenle baþýna bir kurþun sýkýlarak uyutuldu. Aksi takdirde ya acý içinde kývranarak ölecekti ya da vahþi hayvanlar tarafýndan canlý canlý yenilecekti. Ne kadar da güzel, genç bir hayvandý! Yazýk oldu, ama yapacak bir þey yok!
Korucuya baþka bir at bulmak zor olmadý. Birçok kiþinin yedeðinde vardý zaten. Bunlarýn içinden en güçlü olaný seçilip korucuya verildi.
Köyden ayrýlýrken Þaman'ýn bize merhamet ve istihza karýþýmý bakýþlarý, gözümün önünden hiç gitmiyor. Kýzgýn deðildi, küs deðildi. Neden? Acaba onun nazarýnda biz kýzýlmaya veya küsülmeye bile deðmeyecek yaratýklar mýydýk? Baþkalarýný bilmem, ama ben Þaman'ýn bu bakýþlarýndan sonra kendimi aþaðýlanmýþ hissediyorum.
Yola çýktýðýmýz andan itibaren tam tepemizde kurþun renginde bir bulut, bizi takip etti. Gökyüzünün sadece bir bölümünü kaplýyordu, yani aslýnda gökyüzü açýktý. Ben bu bulutu, kara bir gözün kindar bakýþýna benzettim. Öfke doluydu, intikam almak istiyordu, fýrsatýný bulduðunda emeline eriþecekti... Hava karardýðýnda da gene tepemizdeydi; çünkü baþýmý havaya kaldýrdýðýmda yýldýzlar görünmüyordu, oysa yan taraflardakiler parýl parýldý...

● ● ●

4 Nisan 1878 (1 Rebiülahir 1295) Göçün Ýkinci Günü;

Sabahleyin uyandýðýmda ilk iþim gökyüzüne bakmak oldu. Beni rahatsýz eden bulutu göremedim. Ondan kurtulduðuma sevindim.
Dünün yorgunluðuna bugünkü de eklenince sakat ayaðým aðrýmaya baþladý. Önce nasýl olsa geçer deyip, aldýrmadýysam da, giderek aðrý þiddetlendi. Çektiðim acýyý, yüzümdeki ifadeden anlamýþ olan hanýmým, arabadan inip yularý elimden aldý, öküzlerin önüne geçti. Arabaya binince aðrým hafifledi.
Göçmenlere bir can daha eklendi: Bir bebek doðdu. Konvoy aniden durunca olaðanüstü bir durum olduðunu anlamýþtým. Öðrendim ki genç bir kadýnýn doðum sancýlarý tutmuþ. Bir saat içinde doðum oldu. Bir erkek çocuðu dünyaya geldi. Adýný Alaz koydular. Güzel bir çocukmuþ, merak edip gidip baktým. Ufacýk bir þey ama çok sevimli göründü gözüme.
Bir artmýþtýk ama gece mola verildiðinde bir eksildiðimizi de öðrendik. Ölen Alaz'ýn anasýymýþ. Kadýncaðýzýn durumu doðumdan sonra kötüleþmiþ. Çok kan kaybetmiþ. Bu haliyle bebeðini defalarca emzirmiþ. Acýdan kývrandýðý halde sesini çýkarmamýþ ve sessizce bu dünyadan göç etmiþ. Alaz bebeði sýmsýký göðsüne sardýðý kaskatý kesilmiþ kollarýndan almak çok zor olmuþ. Alaz'ýn anasý, göç yolunda kaybettiðimiz ilk candý. Ayný gün hem doðumu hem de ölümü gördük. Ölüm de doðumla, hayat bulmuyor mu?
Sabaha karþý Alaz bebek, aðlamaya baþladý. Sesini benden baþka duyanlar da vardý ki:
-Acýktý kýzancaðýz. Anacýðý da öldü. Þimdi onu kim emzirecek? Ana sütünden baþka bir þey de verilmez bu yaþtaki kýzana. Diye konuþulduðunu duydum.
Güneþ doðup herkes uyandýðýnda, korucular Alaz bebek için seferber oldular, konvoydaki her arabaya bebeði olan anne olup olmadýðýný sordular. Bir kadýnýn dört aylýk bebeði olduðunu öðrenince, Alaz bebek adýna çok sevindik. Kadýn Alaz bebeði de emzirecekti. O nedenle Alaz bebeðin ailesi ile, sütananýn içinde bulunduðu arabalar, konvoyda birbirinin peþinde gideceklerdi. Böylece emzirme dýþýnda, Alaz bebekle ninesi ilgilenebilecekti.
Alaz bebeðin geleceðini düþündüm: Acaba Türkiya'ya sað salim ulaþabilecek miydi? Ulaþýrsa anasýz nasýl büyüyecekti? Bayramlarda herkes anasýnýn elini öperken o, kimin eline “anam” deyip de sarýlacaktý? Onun yazgýsý da demek ki böyleymiþ. Acaba hayat, yazgýmýzýn bize çizdiði bir yol muydu? Eðer öyleyse Alaz bebek için bu yolu kabullenmekte zorlanýyordum.
Sonra kendime telkin vermeye baþladým. Dedim ki: “ Hayatý olduðu gibi kabullenmelisin, çünkü olmasýný istediðin gibi bir hayata hiç ulaþamayabilirsin. Hayat yorucudur, hayat sürprizlerle doludur, hayat acýdýr, hayat zordur, dersin ama gene de ondan ayrýlacaksýn diye korkarsýn! Evet hayat acýmasýz, korkutucu, bezdirici, adaletsiz ve tehlike dolu… Ama gene de hayata merhamet, sevinç, mutluluk, hak-adalet, güven ekleyerek yaþanmaya deðer hale getirebilirsin. “
Bir yandan bunlarý söylerken, diðer yandan ayný ben, þöyle diyordum: “Ben hayatýn umrunda mýyým? Beni ciddiye almýyor. Beni ciddiye almayan hayatý, ben neden ciddiye alacakmýþým?”
En sonunda gene aklýselim galip geliyor ve diyor ki: “Kaç yaþýnda olursan ol, hayat hep öðretmendir sen de öðrencisin. Hayat önce uyaran, sonra öðreten; buna raðmen hâlâ öðrenemediysen, en sonunda da cezalandýran bir öðretmendir. En büyük ceza da ölümdür. Ama sakýn korkma, çünkü hayat ve ölüm, sadece iki ayrý yolculuktur. Biri kýsadýr ve biter; diðeri ise sonsuza kadar devam eder.”
Ledenik köyünü de geride býraktýk.
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.