Dünyayý isteyen bilime sarýlsýn, ahireti isteyen bilime sarýlsýn; hem dünyayý hem ahireti isteyen yine bilime sarýlsýn" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Türkiye’nin bugüne kadar sürdürmüþ olduðu gerek iç politikasýnda gerekse dýþ politikalarýna baktýðýmýz da, hiçbir zaman huzur dolu bir günün geçtiðini söylemek ne hazindir ki mümkün deðildir. Bu ifadeler kullanýlýrken gerçekten üzülerek dile getirilmektedir. Çünkü ister mevcut hükümetlerin siyasi düþüncelerine katýlalým ister de katýlmayalým. Hepimizin tek ortak noktasý, bu ülkede birlikte yaþamak mecburiyetimizin olmasýdýr. Onun için tüm siyasi partiler ve devlet yöneticileri her ne kadar kendilerine has bir ideolojik düþünceleri olsa da, temsil etmiþ olduklarý makamýn, tüm Türkiyeli insanlar adýna kullandýðýný asla unutmamalýdýrlar. Bunun için de doðru ve kalýcý barýþa hizmet edecek politikalarý her zaman temel ilke edinmeleri gerekir. Birini öne çekip diðerini yabancý ya da öteki görerek aþaðýlayan siyasal politikalar, geri kalmýþ kültürsüz toplumlarýn uyguladýðý bir sistemdir. Türkiye artýk bu anlayýþtan vazgeçip, çaðdaþ toplumlarla entegre olmak zorundadýr. Yoksa çatýþma ve kaoslardan asla kurtulamayacaktýr. Bir toplum ve ülkenin kendi içerisinde ve çevresiyle korkusuz, barýþ içerisinde yaþamasýnýn tek dayanaðý, o ülkenin öncelikle iç barýþýný saðlamasýna baðlýdýr. Ve hemen akabinde bu barýþ felsefesine dayanan evrensel, gerçekçi ve anlaþýlabilir bir dýþ siyasi politikalarla birlikte, hem halk tarafýndan hem de diðer ülkelerce ciddiye alýnýp taktir edilecektir. Ancak Türkiye devleti var olduðu günden bu zamana kadar yürütmüþ olduðu tüm iç ve dýþ politikalarýnýn kronolojisine baktýðýmýzda, ne acýdýr ki gerçek bir barýþ yaþamýnýn olduðunu söylemek çokta mümkün deðildir. Bu düþüncemizi doðrulayan o kadar canlý olaylar ve belgeli kaynaklar mevcut ki, hangisinden baþlasak binlerce sayfayý dolduracak kadar fazladýr. Biz yine de özetleyerek hafýzalarý tazelemeye çalýþalým. Örneðin… 1-1927 yýlýndan 1938 yýlýna kadar Doðu ve Güneydoðu bölgesinde yaþayan Alevi ve Sünni Kürlere karþý yapýlan askeri tenkil ve tedip operasyonlarý. 2-1940 ve 1960 yýllarý arasýnda Ermeni, Rum ve Gayri Müslimlere karþý çeþitli zaman dilimlerine yayýlarak yapýlan bireysel görünümlü saldýrý ve yakma olaylarý. 3- 1970’li yýllardan 1980 yýllarýna kadar, çeþitli siyasal düþünce farklýlýðýna dayandýrýlan çatýþmalarla birlikte, Alevi ve Sünni çatýþmasý adýyla yapýlan katliamlar. 5-1987 yýlýndan itibaren silahlý olarak ortaya çýkan Kürdistan Ýþçi Partisi (PKK) bahane edilerek, Türkiye’nin genelini kaplayan Terör Kanunlarýnýn uygulanmasý ve bunun sonucunda ortaya çýkan çatýþma, kaos ve huzursuzluklar. 6-Ýfade edilen tarihler arasýnda Sivas Madýmak ve Baþbaðlar köyünde yaþanan olaylarla birlikte, günümüze kadar hâlâ devam eden Kürt, Alevi, Gayri Müslim ve Ýþçi sýnýfýnýn sosyal ve siyasal haklarýný tanýmayan despot bir devlet anlayýþýnýn devamý. 7-Düne kadar Fetullah Gülen baþta olmak üzere tüm cemaat Þeyhlerine her türlü destek ve imkânýný sunan devlet yetkilileri, bugün muhterem Þeyh Haziretleri dedikleri Gülenle düþman kesilmeleri. Bunlara benzer binlerce iç siyasi huzursuzluklarýn yaþandýðý bir devlet yapýsýnda, barýþ ve huzurun olduðunu kim söyleyebilir. Özetleyerek vermiþ olduðumuz bu vb. olaylar þunu göstermektedir. Türkiye’nin iç politikasýnda ne kadar samimiyetsiz ve ilkesiz olduðunu kanýtlamaya yetmektedir. Diðer taraftan bir de dýþ siyasi politikalarýna genel olarak göz atar isek, Toplumun nasýl bir kaos ve korku içerisinde ayakta kalmaya çalýþtýðýný daha net öðrenmiþ olacaðýz. 1-1923’ten itibaren Ermeni sorununu ve Kýbrýs ta hâlâ devam eden Türk ve Rum çýkmazý. 2-Irak baþta olmak üzere Ýran ve diðer sýnýr ülkeleriyle beþ yýlý bile geçmeyen ticari ve siyasi iliþkilerin, bir anda biterek en büyük düþmanlýk þekline dönüþmesi. 3-Düne kadar Kuzey Irak Kürt Bölgesi Baþkaný Mesut Barzani’ye postal yalayýcýsý diyenler, bugün Cumhurbaþkanlýðý köþkümde aðýrlanmasý, dünyanýn hiçbir ülkesinde görülmüþ deðildir. 4-Yunanistanla Adalar sorununun yüzyýldýr devam etmesi ve hâlâ gerçekçi bir çözüme varýlamamasý. 5-Elli yýldan bu zamana kadar Türkiye, Avrupa Birliðine üye olmak için can atarken, ne gerçek bir üyelik sýfatýný yerine getirmiþtir ne de bu sevdasýndan vazgeçememesi. 6-Ayný þekilde elli yýldýr NATO’ya üye olmasýna raðmen efendim NATO Hýristiyan Kulübüdür, bizi sevmiyorlar deyip ne ayrýlmýþlardýr ne de seviyeli bir üye olunmamasý. 7-NATO ve Avrupa ülkeleriyle birlikte hareket edip, Suriye’yi parçalama planlarý yapan Türkiye, Rusya’nýn karþýsýnda yüz seksen derece çark edip, þimdi de Beþar Esad’ýn her türlü muhatap alýnacaðý ifadeleri. 8-Benzer þekilde düne kadar Rusya’ya söylemediklerini býrakmayan Türkiye, bugün hiçbir þey olmamýþ gibi Rusya ile yeniden canciðer kuzu sarmasý olmalarý. 9-Ýsrail’e karþý gerek toplum olarak gerekse devlet politikasý, Yahudi bozmasý deyip her seferinde aþaðýlayan bir anlayýþla hareket edilmesine raðmen, Ýsrail ile hiçbir zaman siyasi ve ticari iliþkilerini kesmeyen bir Türkiye. 10-IÞÝD gibi Müslüman dinci haydutlara her türlü desteði sunup, Türkiye’yi Orta Doðu bataklýðýna çeviren hükümet politikacýlarý, bugün IÞÝD’e saldýrýyormuþ gibi yapýp, onun yerine baþka bir dinci gericileri destelemesi, asla gerçekçi ve doðru bir politika deðildir. Çünkü bir zamanlar NATO’nun tüm emperyalist üyeleri ve bunlarýn yanýnda yer alan diðer uþaklarý, Filistin Kurtuluþ Örgütü’ne (FKÖ) karþý þöyle bir ikiyüzlü politika yürütmüþlerdi. Filistin Kurtuluþ Örgütü’nün (FKÖ) özgürlük mücadelesini baltalamak için, Ýsrail ile her türlü iþbirliði yapan emperyalistler ve yardakçýlarý, Hamas denen þeriatçý gericileri desteklemekte en ufak bir sakýnca görmemeleri. Türkiye’nin de içerisinde olduðu ayný politik güçler, bugün sözde Özgür Suriye Ordusu adýyla, Beþar Esad yönetimine ve Rojava’ya karþý kullanmalarý, Hamas ile ne kazanmýþlarsa burada da ayný akýbeti yaþayacaklardýr. Adeta tarih yeniden tekerrür etmektedir. Dün Hamas’ý destekleyenler bugün Hamas’la yeniden savaþ durumunda deðiller mi? Ayný þekilde düne kadar IÞÝD canavarýný destekleyip var eden emperyalistler, bugün IÞÝD’i sahneden silerken, Hamas benzeri sözde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) denen çeteleri desteklemeleri, kendilerine çok þey kazandýrmayacaktýr. Ki bu ÖSO’nun da IÞÝD’den çok farklý bir yanlarý bulunmamaktadýr. Türkiye baþta olmak üzere diðer emperyalistler, Özgür Suriye Ordusunu her türlü desteklemelerine raðmen, istedikleri amaca ulaþmayacaklardýr. Çünkü ÖSO’ya güvenerek küçük bir kasaba olan Carablus’u elde etmek ne bir zaferdir ne de baþarýdýr. Son kullanma tarihi biten Ýslamcý DEAÞ canavarlarý, kendileri gibi düþünen Özgür Suriye Ordusuna Carablus’u devir ederek, baþka yerlere kaçabilenler kaçarken, büyük bir çoðunluðu orada bulunan yerli halkýn arasýna karýþýp, yeri geldiðince yeniden ÖSO adýyla devreye girmeyi düþünmektedirler. Onun için ne Carablus’ta ne de baþka bir alanda herhangi bir çatýþma yaþanmadýðý için zaferden söz etmek asla söz konusu deðildir. Sadece Türk Ordusu serbestçe Carablus topraklarýna birkaç kilometre girmiþtir hepsi bundan ibaret. Ve daha fazla ileri gitmeleri ise söz konusu deðildir. Nedenine gelince, Türkiye ve Koalisyon güçleri Suriye topraklarýný tam bir bataklýða dönüþtürmeleri neticesinde, karþýlarýna Rusya gibi Konvansiyonel silah gücü olan bir devleti bulmuþ oldular. Bu güce karþý açýktan savaþmak ne NATO’nun göze alacaðý bir durumdur ne de Türkiye’nin. Koalisyon güçleri baþarabilirlerse, sadece ÖSO denen dincilerin belirli bir bölgede kalýcý olmalarýna çalýþacaklardýr. Bu da þu anlama gelmektedir. Suriye topraklarý üçe bölünerek hem Kürtlerin Rojava Özerk Yönetimini kabul etmek anlamýna gelmektedir, hem de Türkiye’nin tüm politikalarýnýn ne kadar yalana ve temelsiz olduðunu kanýtlayacaktýr. Ve Suriye’nin üçe bölünmesi çok kýsa zamanda uluslararasý platform olan Birleþmiþ Milletler (BM) de onaylanacaktýr. Tüm bu geliþmeler, Türkiye’nin sürekli aðzýnda sakýz yaptýðý Suriye’nin toprak bütünlüðü politikasýnýn ne kadar ilkesiz olduðunu göstermektedir. Türkiye’nin diðer bir havada kalan politikasý ise, Özgür Suriye Ordusuna çok büyük bel baðlamasýdýr. Hâlbuki (ÖSO) var edildiði günden bu zamana kadar üç defa daðýlýp parçalanýrken, bazýlarý IÞÝD denen dinci haydutlara katýlmýþlardýr. Ve ellerindeki birçok silahla birlikte mühimmatý da IÞÝD’e teslim etmiþ olmalarý. ÖSO, çok yakýn zamanda yeniden parçalanacak ve yerine yeller esecektir. Çünkü bu düþüncemizi haklý çýkaran çok nedenler vardýr. Bunlardan en önemlisi, ÖSO denilen yapý, Arap ve Türkmenlerden oluþan gerici yobaz bir yapýdýr. Her iki yapýyý oluþturan Arap ve Türkmenler ayný derecede aþýrý Milliyetçi olmalarý birlikte yaþamalarýna en büyük engeldir. Her iki grubun demokratik bir yaþam ve dünya düþünceleri olmadýðý için, çok kýsa sürede birbirlerini yok etmeye çalýþacaklardýr. Bu da yakýn zamanda kendi içlerinde parçalanýp daðýlmalarý demektir. Bu düþüncemizin boþa çýkmasý için tek bir yol vardýr oda, Arap ve Türkmen Milliyetçilerinin demokrat ve ilerici bir düþünceye sahip olmalarýna baðlýdýr. Arap ve Türk Müslüman milliyetçilikleri için, demokrasi ve ilericilik her zaman öcü olarak görüldüðüne göre, her iki dinci ve milliyetçi yapý birbirini yemeye devam edecektir. Tüm bu yaþanan olaylardan anlaþýlacaðý gibi, Türkiye’nin her politikasýnda eli boþ dönmesi, Türkiye’yi þöyle bir travmaya sürüklemektedir. Sürdürdüðü temelsiz politikalar neticesinde, toplumun ve dünyanýn gözünde ciddi bir prestij kaybýna uðramaktadýr. Bunu atlatabilmesi içinde sürekli küçük olaylarý abartýp þovence aslý astarý olmayan kahramanlýklar senaryosuna sarýlmasý. Ancak dünya ülkeleri, Müslüman Türklerin bu tür þovlarýnýn içi boþ olduðunu çok iyi bilmektedirler. Çünkü 1919 yýlýnda Yunanlýlarla yaþanan çatýþma da, Ýngilizler þöyle bir ifade kullanmýþlardýr. Türkler, Yunanlýlarý dört ayda yenerlerse dört günde yendiklerini söylerler. Bu vb. düþünceler, Müslüman Türklerin ne kadar þoven ve aslý astarý olmayan þeylerle kendilerini tatmin etmeye çalýþan, geri kalmýþ bir toplum olduðunun en açýk ifadesidir. Ýþte bu yüzden Amerika Birleþik Devletleri (ABD) baþta olmak üzere Avrupa ülkeleri, Türkiye’ye karþý iþlerine geldiði gibi hareket etmektedirler. Yeri geldiðinde Türkiye’yi pohpohlayýp çýkarlarýnda kullanýrken, iþlerine gelmediðinde ise her türlü aþaðýlama ve azarlamayý da sürdürmektedirler Bu yüzden ABD Fetullah Güleni vermeyeceði gibi, Türkiye de hiçbir zaman Avrupa’nýn bir parçasý olamayacaktýr. Böylece eskiden olduðu gibi þimdi de, Adalet ve Kalkýnma Partisi (AKP) hükümetinin Ýslam Þeriat Cumhuriyet hevesi, boðazýnda kalacaktýr, Ne bunu yutup kurtulabilecekler ne dýþarý atacaklardýr. Öyle içlerinde bir Tümör gibi birlikte yaþamaya devam edecekler. Ýþte Türkiye’nin siyasal politikalarý kýsaca bunlardan ibarettir. Cemal Zöngür
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |