..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamak bir aðaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeþçesine...
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




13 Eylül 2016
Göçe Göçe - Karýsýný Kaybeden Bir Adamýn Ýsyaný - 27  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Karamsarlýðým had safhada. Beni ilgilendirecek, yeniden hayata baðlayacak bir þey olduðunu sanmýyorum. Ýsteksizim, umursamazým, ruhen halsiz/mecalsizim; hiçliðin sessizliði içinde yalnýz bir hiçim artýk ben...


:AJEJ:


14 Aðustos 1878 (15 Þaban 1295) Göçün Yüz Otuz Dördüncü Günü;
Göç, bana iltimas geçmedi ve benim ailemden de bir can aldý. Karým Sabiha'yý kaybettim/kaybettik. Bu acýya, bir de ona bir mezar bile yaptýramamýþ olmamýn ýzdýrabý eklendi.. Eðer onunla konuþabilseydim bana derdi ki: “Boþver, mezarým gene olmayýversin. Ben ve beni sevenler nerede olduðumu bildikten sonra, mezara ne gerek var?” Bunu biz üzülmeyelim diye söylemezdi; bilirdi ki onun yeri, gerçekten sevenlerinin kalbidir.
Büyüklenmeyen, kusurlarý affeden alçak gönüllü yani mütevazi bir insandý. O, daima ikinci planda kalmayý tercih ederdi. Öne geçmek hakký iken geçmezdi. Bizim arkamýzda adeta üçüncü bir gözümüz gibiydi. Zorda kaldýðýmýzda, baþýmýza kötü bir iþ geldiðinde onu önce arkamýzda, sonra hemen yanýbaþýmýzda görürdük. Nereden haber alýrdý, nasýl çabucak yetiþirdi bilemem. Ayaðým kestiðim aðacýn altýnda kaldýðýnda karým, olay yerinden birkaç kilometre uzaktaydý. Aðacýn aðýrlýðý benim gücümün çok üstündeydi; kaldýrabilmem imkansýzdý. Ne yapacaðýmý düþündüm bir-iki saat. Düþünsem ne olacak? Hiçbir þey yapamazdým. Umudumu kesmiþtim. Bir de baktým ki karým yanýmda,..
Biz evlenmeden önce, büyük bir aþk yaþadýk diyemem. Öyleyse aramýzdaki bizi biz yapan duygu neydi? Sevgiydi. Birbirimizi çok sevmiþtik geçen zaman içinde. Artarak büyüdü sevgimiz. Sadece sevgi deðil ayný zamanda birbirimize karþý saygýmýz da vardý. Þu sözü ondan duymuþtum: “ Sevgi çiçeði, saygý suyu olmadan yaþayamaz. O nedenle sevdiklerimize karþý saygýda asla kusur yapmamalýyýz.“
O beni, çocuklarýný severdi; çiçekleri, havvanlarý severdi; topraðý severdi; yaðmuru, doluyu, karý severdi. Köyümüzü severdi. Bir hayvana kötü davrandýðýný, kýyýp da bir çiçeði kopardýðýný, bir metre kar yaðsa da kardan þikayet ettiðini, ortalýðý sel götürse de yaðmurdan yakýndýðýný duymadým, görmedim. Onu tanýdýktan sonra anladým ki; sevgi, yüreðin doðal temizleyicisiymiþ. Yürekleri sevgi dolu olanlarýn insanlarý ve doðayý çok sevmelerinin nedeni de bu olmalý.
Çocuklarýmýzý, terbiye edeceðim diye býrakýn dövmeyi; onlara baðýrmazdý bile. Çünkü bilirdi ki korkutarak iyi insan yapamazsýnýz, sevgiyle evet…
Ona göre her mevsim güzeldi, her aðacýn, her bitkinin meyvesi lezzetliydi. Hastalarý ziyarette de düðünlerde de en baþtaydý.
Ölmeden bir saat önce, çocuklarý bir bahane ile arabadan gönderdi. Ben baþucunda oturuyordum. Gözlerini iri iri açtý, birkaç damla yaþ yanaklarýndan süzüldü, elimi tuttu; sýkmak istedi, gücü yetmedi ve dedi ki:
-Çocuklarýmýz sana emanet; sen onlar için yaþamak zorundasýn! Bana bir de söz vermeni istiyorum: Ben bu dünyadan ayrýldýðýmda aðlamayacaksýn. Söz mü?
Aðlamayayým diye bana söz verdirmeye çalýþan karým, kendi aðladýðýnýn farkýnda deðil miydi? Elimle yanaklarýndaki gözyaþlarýný sildim. Cildi sertleþmiþti. Ne cevap vereceðimi, nasýl söyleyeceðimi bilemiyordum. Konuþmak o kadar zor geliyordu ki. Konuþursam, sesim titreyecek, dilim dolaþacak sanýyordum.
Çok zor konuþuyordu. Konuþmak için büyük bir mücadele veriyordu. Duymamazlýða geldim. Anladý ne yapmak istediðimi. Ýki kere daha tekrarladý:
-Söz mü? Söz mü?
Mecbur kaldým ve:
-Söz, dedim.
Bir süre sonra da, son nefesini verdi. Elini tuttum, hâlâ sýcaktý. Bu sýcaklýk bana, yaþadýðý umudunu verdi. Kalbini dinledim, nabzýný tuttum; ölmüþtü. Eli de biraz sonra soðumaya baþlamýþtý, ama yüzündeki kýrmýzýlýk ayný kalmýþtý. Genç kýzlýðýnda da, kadýnlýðýnda da, öldükten sonra da yüzündeki o hafif kýrmýzýlýk hep vardý.
Anladým ki ölüm; bir mum, bir lamba söner gibiydi; bir daha hiç yanmamak üzere... Ya da hani, cýlýz bir alev aniden kaybolur ya, iþte öyle...
Ona verdiðim aðlamama sözümü, o gün de bugün de tutamadým. Bu yüzden karýmdan özür diliyorum, beni affetsin. Onun öldüðünden emin olunca, günlerdir birikmiþ olan gözyaþlarým akmaya baþladý. Uzun bir süredir aðlayamadýðým için, kendimi duygudan yoksun bir varlýk sanýyordum, iþte þimdi karým benim hisseden bir insan olduðumu da bana hatýrlatmýþ oldu.
Bohçasýndan bir tülbent çýkarýp çenesini baðladým. Gözlerini hafifçe dokunarak kapattým. Sonra da “Ýþte uyuyor!” diyerek kendimi teselli etmeye, daha doðrusu kandýrmaya çalýþtým. Ellerini tutup, çocuklar arabaya dönene kadar öylece oturup kaldým.
Çocuklar arabaya binip, annelerinin öldüðünü görünce aðlamaya baþladýlar. Aðlama seslerini duyan geldi; duyanlar duymayanlara haber verdi. Ortalýk insan doldu. Çok sevilirdi ve herkes üzüntü içindeydi. Dostlar beni ve çocuklarý teselli etmeye çalýþýyorlardý.
Burada Osmanlý, ölülerin uzun süre açýkta durmasýna ve ailesi tarafýndan defnedilmesine izin vermiyor. Bir ailede ölen olduðunda, hemen haber vermek mecburiyeti var. Zaten günde üç kere, cenazeleri toplamak üzere iki araba konaklama yerinde dolaþýyor. Arabanýn birine erkek, diðerine kadýn ölüler konuyor.
Baþsaðlýðý dilemek için gelenlere, karýmýn öldüðünü yetkililere haber vermemelerini söyledim; çocuklarýmla ben bu gecemizi onunla beraber geçirmek istiyorduk. Ancak tabii ki yanlýz kalamadýk, sabaha kadar arabamýzýn etrafýnda hep insan vardý.
Sabahleyin yetkililerle, eþimi gömmeme müsaade etmeleri için konuþmaya gittim. Ne kadar ýsrar etsem, hatta yalvarsam da aðýzlardan hep ayný kelimeler çýktý:
-Katiyyen olmaaazzz!
Öðlen öncesi, tek atlý cenaze arabasý bizim arabanýn yanýnda durdu. Karýmýn cesedini alacaklardý. Ben vermemek için direnince, gidip asker çaðýrdýlar. Askerlere de direndim, beni her an vurabilirlerdi. Bunu anlayan köylülerim kollarýma girerek, biraz iyilikle biraz da zorla beni oradan uzaklaþtýrdýlar. Onlara da kýzdým, hatta hakaret ettim; hiç aldýrmadýlar. Çünkü acýmdan dolayý böyle davrandýðýmý biliyorlardý. Karýmýn cesedini götürdüler. Nereye? Nasýl gömdüler? Bu konuda ne bana ne de diðer ölü sahiplerine en ufak bir bilgi verilmiyordu.
Onun yokluðuna nasýl alýþacaktým? Gözlerim arabada onu arýyor; yeri boþ kaldý... Gözyaþlarýmýn arkasýndan onun yattýðý yere bakýyorum, her þey karýþýk kuruþuk görünüyor. Belki de yanlýþ görüyorum diye gözlerimi siliyorum; yanlýþ deðil, evet artýk o yok! Ne yapmalýyým, kendimi nasýl toparlamalýyým? Daha da önemlisi, niçin toparlamalýyým? Hemen aklýma onun son sözleri geliyor. Çocuklarýmý ya da çocuklarýný demedi; ýsrarla “çocuklarýmýzý” dedi. Bu sözde bana önemli bir mesaj vardý. Güçlü olmak ve yaþamak zorunda olduðumu bana anlatmak istemiþti karým. Kimin için? Çocuklarýmýz için... Bugüne kadar acaba karým benden bir þey istemiþ miydi? Ýstediðini hatýrlamýyorum. Galiba bu benden ilk isteðiydi!
Ölüm, en son ve en acý ayrýlýk... Biliyorum ve þimdi de iþte bu acýyý yaþýyorum. Bir çýkýþ yolu bulmak için kendime diyorum ki: Gün gelir yaprak aðacýndan ayrýlýr ve yere düþer, ama bu ayrýlýktan ötürü sitem etmez, yakýnmaz. Gün gelecek sen de bu dünyadan bir yaprak gibi, sevgili karýn gibi ayrýlacaksýn; ayrýlýrken yapraðý ve karýný örnek al.
Artýk yazmak istemiyorum. Yazmak bana anlamsýz geliyor, yaþamak da öyle. Yazsam ne olacak? Benim yazdýklarýmý baþkalarý okusa ne olur, okumasa ne olur? Bu neyi deðiþtirecek? Diyelim ki bazý þeyleri deðiþtirdi; bana ve diðer insanlara getirisi ne olacak? Sadece bedenen deðil, zihnen ve ruhen bir çöküntü içindeyim. Karamsarlýðým had safhada. Beni ilgilendirecek, yeniden hayata baðlayacak bir þey olduðunu sanmýyorum.
Ýsteksizim, umursamazým, ruhen halsiz/mecalsizim; hiçliðin sessizliði içinde yalnýz bir hiçim artýk ben...
“Hayatýnda biri olmalý, yanýnda biri olmalý, dayanacaðýn biri olmalý, zorda kaldýðýnda sana koþacak biri olmalý, biri olmalý, biri olmalý…” Diye defalarca bu sözleri duydum. Ýyi de o “biri” yoksa ne olacak? Öldüm, bittim mi demektir? Bana “biri” olmadan yaþamanýn yollarýný gösterin!
Ve son noktayý, koyuyorum...
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.