..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Öyle yaþamalýsýn ki ölünce mezarcý bile üzülsün. -Mark Twain
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




17 Eylül 2016
Göçe Göçe - Osman Dedem Galiçya'ya Gidiyor - 31  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Oysa oraya öldürmek ya da ölmek için gidilirmiþ. Kimi öldürecektim? Cevap basitmiþ: Düþmaný... Bu düþman nasýl bir þey, neye benziyor ve ben onu neden öldürecektim? Düþman namussuzun, ýrz düþmanýnýn, alçaðýn biriymiþ. Tamam öyleyse; ben o namussuz, ýrz düþmaný ve alçak düþmaný öldüreceðim. Vatan, kahramanlýk, gazilik, þehitlik kavramlarýndan bahsediliyordu savaþla ilgili konular konuþulurken. Ýtiraf etmeliyim ki, bunlarla ilgili anlatýlanlarý da tam olarak anlamýyordum. Bunlar kutsalmýþ, övünç doluymuþ, namusmuþ, herkesin ulaþmak isteyeceði þerefli deðerlermiþ, mertebelermiþ!


:AJCE:



Dedeme sordum:
-Dede sen savaþa gittin mi?
Soruma hemen cevap vermedi; önce gözlerini tavana dikti, sonra karþýdaki duvara. O bakýyor diye ben de gayrihtiyari yani elimde olmadan tavana ve duvara baktým. Tavanda duyun ucunda sallanan yüz mumluk ampulü ve soba borusundan sýzan dumanýn kirini gördüm. Duvarda bir deðiþiklik yoktu.
Dedem, gözlerini hafif kýsmýþtý, bir þeyler hatýrlamaya çalýþýyor gibiydi. Sonunda, zihninde anýlarý canlanmýþ olmalý ki baþýný sallayarak:
-Tabii gittim. Gitmez olur muyum?
-Savaþ nasýl bir þey? Korkmadýn mý?
-Korkmam mý? Can tatlý oðul. Ýlk baþlarda herkes korkar. Birkaç çatýþmaya girince alýþýyor insan. Daha sonra da korkuyor, ama ilk zamanki gibi elini ayaðýný titreten bir korku deðil bu. Savaþ hangi açýdan bakarsan bak, kötü... Can alýp can verdiðin bir þey, hiç iyi olur mu?
-Ne kadar savaþtýn dede?
-Yýllarca. Ýlk savaþa gittiðimde senden 5-6 yaþ büyüktüm. Anlatayým mý?
-Anlat dede.
● ● ●
Osman Dedem anlatmaya baþladý:
“O gün tarladan geldiðimde, hava iyice kararmýþtý. Ekinler biçilip demet yapýlmýþ bir þekilde tarlada bekliyordu. Bunlarý arabayla harman yerine getirmek için tarlaya gitmiþtim. Babam da benimle gelmek istedi, tek baþýma getirebileceðimi söyleyince, gelmekten vazgeçti. Bu kadar geç kalmazdým, ama ekin demetlerinin olduðu tarla çok uzaktaydý. Dörtgöllerde... Köyün dýþýna çýktýðýnda görmüþündür; ileride Ýkiztepeler var; bunlarýn yüksekliði on metreden fazla.. Dedem bana onlarýn altýnda ölülerin yattýðýný söylemiþti. Doðrusu ben de çocuk aklýmla ölülerin üzerini neden bu kadar çok toprakla örttükleri, sorusunu sormuþtum. Ama dedem bu soruya sadece gülmüþ, cevap vermemiþti. Ýþte bu tarla, o Ýkiztepeler'den de daha uzakta...
Anam akþam yemeðini hazýrlamýþ beni bekliyordu. Geceleri dýþarý çýkma alýþkanlýðý olmayan babam, evde yoktu. Nereye gittiðini anama sorduðumda “köy odasýna” çaðýrýldýðýný söyledi. Yorulmuþ ve acýkmýþtým. Anam, bana yemek koymak istedi; ama ben babamý bekleyeceðimi söyledim.
Bir-iki saat sonra babam amcamla beraber geldi. Ýkisinin de yüzü asýktý. Kötü bir þeyler olduðunu anladýysam da, ne olduðunu soramýyordum. Az sonra konuþmaya baþladýlar ve mesele anlaþýldý: Asker toplanýyordu. Bunu bildirmek için aile reislerini çaðýrmýþlar. Anam konuþulanlarý duyunca olduðu yere çöktü kaldý. Sonra kendini topladý ve odadan çýktý. Tekrar içeri girdi, saða sola bakýnýp çýktý. Þaþkýnlýðýný üzerinden atamamýþtý. Ben, durumun henüz farkýnda deðildim. Anlatýlanlar, sanki benimle ilgili deðilmiþ gibi dinliyordum. Oysa, bu konu asýl beni ilgilendiriyordu. Bizim evde benden baþka askere gidebilecek kimse olmadýðýna göre...
Sonunda sofrayý hazýrlamayý akýl eden anam, bizi yemeðe çaðýrdý. Amcam gitmek için niyetlendiyse de, babam yemeðe kalmasý için ýsrar etti, onu býrakmadý. Amcam, hatýr için sofraya oturup bir iki kaþýk yemek yeyip kalktý. Babam da öyle. Ben onlarýn aksine karnýmý iyice doyurdum. Anamýn kumpil aþý olur da yemem mi!
16-17 yaþlarýndayým o zamanlar. Amca oðlu Hüseyin de, benimle akran olduðu için askere alýnacaklar arasýnda o da vardý. Akrabalýðýn, kardeþliðin ötesinde canciðer arkadaþtýk Hüseyin’le.Yengem yani Hüseyin’in anasý, aramýzda 9-10 gün bir fark bulunduðunu, benim Hüseyin’den birkaç gün büyük olduðumu söylerdi. “Sen onun agasý sayýlýrsýn.” Derdi.
Askere alýnacaktýk, savaþa gidecektik; ancak bizde bir umursamazlýk vardý. Çünkü ne askerlik ne de savaþ hakkýnda bilgimiz vardý. Bugüne kadar, silahla sadece birkaç kere atýþ yapmýþtýk; hepsi bu... Oysa oraya öldürmek ya da ölmek için gidilirmiþ. Kimi öldürecektim? Cevap basitmiþ: Düþmaný... Bu düþman nasýl bir þey, neye benziyor ve ben onu neden öldürecektim? Düþman namussuzun, ýrz düþmanýnýn, alçaðýn biriymiþ. Tamam öyleyse; ben o namussuz, ýrz düþmaný ve alçak düþmaný öldüreceðim. Vatan, kahramanlýk, gazilik, þehitlik kavramlarýndan bahsediliyordu savaþla ilgili konular konuþulurken. Ýtiraf etmeliyim ki, bunlarla ilgili anlatýlanlarý da tam olarak anlamýyordum. Bunlar kutsalmýþ, övünç doluymuþ, namusmuþ, herkesin ulaþmak isteyeceði þerefli deðerlermiþ, mertebelermiþ!
Köyden ayrýlma günü geldi. En saðlam çarýk seçilip bana verildi. En yeni pantolon benim ayaðýma giydirildi.Yedeðe koyacak yeni giysim yoktu, onun için eski püskü birkaç parça eþya aldým; zaten oraya gidince askeri elbise verileceðinden baþka bir þeye ihtiyacým da yoktu.
Bir çýkýnýn içine hazýrladýðý yiyecek türü þeyleri elime tutuþturan anam, yüzüme bakacaðýna ikide bir arkasýný dönüp duruyordu. Belli ki aðladýðýný bana göstermek istemiyordu. Davul zurna eþliðinde adet olduðu üzre köylüler, asker uðurlama töreni yaptýlar. Var olan bütün bayraklar çýkarýlýp asýldý. Köy meydaný köylülerle dolup taþtý. Akrabalarý, askere gideceklerin ceplerine para koydu. Herkes askerleri defalarca kucakladý. Aðlayan hiç kimse yoktu. Asker uðurlandýktan sonraya býrakýlmýþtý aðlamak...
Amcaoðlu Hüseyin’le asker sevk yerine geldiðimizde “Galiçya Cephesi”ne gönderileceðimizi öðrendik. Birkaç günlük talimden sonra, yola çýkacaktýk. Bize birer asker elbisesi verdiler. Giydim ve elbisenin içinde kayboldum. Sanki büyük bir çuvalýn içine girmiþ gibiydim. Amcaoðlu Hüseyin, beni bu halde görünce kahkalarla güldü. Ona bozuldum, biraz aðýr kaçacak laflar söyledim. Gülmeyi kesti, fakat az sonra kendini tutamadý ve gene bana bakýp bakýp gülmeye baþladý. Birkaç günüm bu çuval benzeri elbisenin içinde geçti. Burada terzi varmýþ ve elbiseleri düzeltebiliyormuþ. Terziyi bulduk, biraz para verdim ve o da elbiseyi üzerime oturacak bir þekle soktu.
Tüfek de verdiler. Kýsa boylu ve yaþým küçük olduðundan, omzuma astýðým tüfek neredeyse yere deðiyordu. Gerçi boyum þimdi de kýsa, ama o zaman daha da kýsaydý. Þimdi olsa býrak askere almayý, bu daha “kýzan” deyip kahveye bile sokmazlardý beni. Amcaoðlu Hüseyin, benden daha iri ve uzundu. Bir kavga oldu mu o yüzden hemen önüme geçer, beni korumaya çalýþýrdý.
Burada en çok hoþuma giden þey yemeklerdi. Daha önce bu kadar çeþitli ve bol yemek yememiþtim. Hep böyle yemekler çýkarsa, askerlik yapmak zevkli bir meþgale olurdu.
Talim bitince bizi trene bindirdiler. Bir hafta süren tren yolculuðundan sonra, cepheye varmaya yürüyerek iki günlük yolumuz kalmýþtý. Trenden indirildiðimiz yerde üç gün bekletildik; sonra yürüyerek cepheye gitmek için yola çýktýk. Ýþte savaþýn olduðu yere, cehennemin tam orta yerine gidiyorduk, ama aklýma ne korku ne de baþka bir þey geliyordu. Sadece bir an evvel oraya ulaþmayý istiyordum, ama savaþayým da düþmaný defedeyim diye deðil; trende sallana sallana gitmekten, þimdi de saatlerdir yürümekten býktýðým, yorulduðum için...
Amcaoðlu Hüseyin, yolda bana bir þeyler anlatýyordu. Oldukça da neþeli görünüyor, belki de görünmeye çalýþýyordu. Yorulduðunu yüzünden anlýyorum ama sorduðumda “Ne yorulmasý, amcaoðlu!” cevabýný alýyordum. Bir ara Hüseyin sustu, baktým ellerini karnýna koymuþ kývranýyor. Kafileden ayrýlýp kenara çekildik. Sýhhýye geldi baktý, ama bir þey anlamadý. Sýhhýye dediklerimiz de bizim gibi, yani çocuk sayýlýr.
Mola yerine kadar koluna girip Hüseyin’i yürüttüm. Acýsý giderek arttý. Sabaha kadar inledi. Yola çýkma vakti geldiðinde; devam edemiyeceðini, onu býrakýp gitmemi söyledi. Kabul etmedim. Sýrtýma alýp bir-iki saat taþýdým. Boyu benden uzun olduðu için ayaklarý yere sürtüyordu. Yoruldum. Kan ter içinde kaldým.
Dinlenmek için sýrtýmdan indirdiðimde, zorlukla nefes aldýðýný gördüm ve tekrar sýhhýyeyi çaðýrdým. Sýhhýye yapacak bir þey olmadýðýný, orada býrakmamýz gerektiðini sert bir ifade ile bana anlattý. Geriden gelen ekibin, hastalarý topladýðýný da ilave etti. Onlar bakar, tedavi ederlermiþ. Amcaoðlu Hüseyin, konuþulanlarý duydu, bana çok acý çektiðini, orada biraz dinlenmek istediðini, iyileþince beni gelip bulacaðýný söyledi ve elini cebine sokup ne varsa hepsini bana verdi: Mendil niyetine kullandýðý bir bez parçasý, 2-3 kuruþ para ve kör bir çaký… Amcaoðlu Hüseyin’in emanetlerini uzun süre sakladým ve korudum, ama sonunda kaybettim. Düþürdüm mü, çaldýrdým mý, bilmiyorum.
Son bir kez birbirimize sarýlýp öpüþtük, vedalaþtýk. Bunun son olduðunu, o da ben de biliyorduk ama “yakýnda buluþacaðýz” dilekleriyle birbirimizi kandýrýyorduk.
Cepheye yaklaþtýðýmýzý barut, kan ve çürümüþ ceset kokularýndan anladým. Artýk savaþýn içindeydim. Savaþýn ne olduðunu doðrusu bilmiyordum. Komutanlarým ne derse onu yapacaktým. Onlarýn emirlerinden dýþarý çýkmayacaktým. Kendimi ve vatanýmý korumanýn tek yolu bu olmalýydý.
Beni doðrudan cephedeki çarpýþmalarýn olduðu yere sürmediler. Ufak tefek oluþum ve okuma yazma bilmem nedeniyle “muhabere” sýnýfýna aldýlar. O dönemde okumuþ insan bizde çok az. Yörük dedem okuma yazmayý öðreterek, askerliðim sýrasýnda bana büyük bir fayda saðlamýþ oldu. Dedemi bir kere daha minnetle andým. Yapacaðým iþler konusunda on gün eðitim verdiler. Sonunda da içinde kablo ve telefon santralý olan, kocaman bir sandýðý bana teslim ettiler; daha doðrusu zimmetlediler. Komutan:
“-Bu sandýða bir þey olursa, kesinlikle kurþuna dizilirsin. Sen ölebilirsin, ama sandýða hiçbir zarar gelmemeli!” diyerek son uyarýsýný yaptý. O zaman anladým ki o sandýk, benim hayatýmdan daha kýymetliydi. Zaten cephede, askerin hayatýndan daha kýymetli olmayan ne vardý ki… Asker her yerde ve her zaman bulunabilirdi, ama telefon santralini nereden bulacaksýn!
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.