..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Zamaný gelen bir düþüncenin gücüne hiçbir ordu karþý koyamaz. -Victor Hugo
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




3 Ekim 2016
Göçe Göçe - Aðaca Yýldýrým Düþüyor - 46  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Kadýnlar ve kýzlar yemeðe baþlamadan önce baþlarýný ve yüzlerini örten tülbentlerini çýkardýlar. Kýzlar güzeldi, biri hariç. Çünkü o çirkin kýzýn arý sokmuþ da þiþmiþ gibi yanaklarý, pörtlemiþ gözleri, gülerken gördüðüm çarpýk diþleri hiç hoþuma gitmemiþti. Ondan biraz da korkmuþ olabilirim.


:AABB:



Çok sayýda tarlanýn yanýndan geçtikten sonra yan yana iki tane üzüm baðý gördüm. Bunlardan ikincisi Osman dedeme aitmiþ. Baðýn içinde üzeri saptan küçük bir kulube ve yazýn sýcak gecelerde kullanmak için yapýlmýþ bir çardak vardý. Kenarlarýndaki viþne aðaçlarýnýn kýzarmýþ meyveleri aðzýmý ekþitti.

Acýktýðýmý söyledim nineme. Ýleride bir çeþme olduðunu, orada hem hayvanlarý sulayacaðýmýzý, hem de karnýmýzý doyuracaðýmýz cevabýný aldým. Gittik, gittik; çeþme yok görünürde. Belki de fazla bir yol gitmedik, ama aç olduðum için bana uzunmuþ gibi gelmiþ olabilir.
Nihayet... Çeþmeye geldik. Ýnekler yalaktaki suya yumuldular, Akiþ de... Dakikalarca su içtiler. Ninem Akiþ'i yýkansýn diye yalaðýn içine attý. Meðerse Akiþ'in yýkanmaya hiç niyeti yokmuþ; son hýzla yalaðýn dýþýna atladý. Ancak vücudunun yarýsýna su deðmiþ olabilir. Dýþarý çýkýnca zaten silkinerek bu suyu da vücudundan attý. Bizi de biraz ýslattý tabii. Ninem, hatasýný sonradan farketti:
-Tüü, yaralý (h)ayvaný suya attým, diyerek piþmanlýðýný belirtti.
Karný doyan, suyunu da içen inekler, yere çöküp geviþ getirmeye baþladýlar; arada sýrada kuyruklarýný da sallýyorlardý.
Ninem yiyecekleri çýkardý. Bir parça ekmek koparýp bana verdi. Haþlanmýþ yumurtayý da soyup bana uzattý. Ben yumurtayý aldým ve birlikte yememizi teklif ettim, kabul etmedi; yumurta yemekten býktýðýný söyledi; ekmek, soðan ve ekþimik yedi. O yerken bir bembeyaz ekþimik, bir de ninemin eli gözüme iliþti. Bunlar arasýndaki tezat dikkatimi çekti. Ninemin eli kuru-zayýf, buruþuk, kara ve damarlarý kocamandý... Yüzüne ilk defa bu kadar dikkatli baktým: Gözleri bir çukurun içine gömülmüþ, kaþlarýnýn bir kýsmý dökülmüþ, yanaklarýndaki deriler sarkmýþ, dudaklarý aðzýnýn içine doðru kaçmýþ... Acýdým, ona karþý çok güçlü bir merhamet duygusu belirdi içimde. Onu incelediðimi görünce merakla gözlerini bana dikti; bakýþlarýmý kaçýrmak zorunda kaldým.
Biz yerken Akiþ'in gözleri hep üzerimizdeydi. Bir parça ekmek koparýp ona da verdik. Kocaman lokmayý bir kerede yuttu. Bir parça daha verdik, gene yuttu... Galiba bu hayvan aðýzda çiðnemek nedir bilmiyordu. Buna raðmen iki kere daha ekmek attým Akiþ'in önüne...
Ýki tane çocuðun getirdiði iki at, iki eþek ve üç tane de koyun daha yalaktan su içti. Akiþ bunlara dik dik baktýysa da sesini çýkarmadý. Karnýmýzý doyurup kalktýk, geri dönüp geldiðimiz tarafa doðru yürümeye baþladýk. Galiba eve dönüyorduk. Hayýr, dönmedik. Çünkü daha sonra keleme býrakýlmýþ büyük bir tarlanýn içinden ilerlemeye baþladýk. Bu tarla nineminmiþ ve buraya Sarý tarla denirmiþ. Sarý tarladan çok öteye gittik. Kýzýlcýk aðaçlarýnýn çokça olduðu bir yere geldik. Etraf çimen doluydu. Ýnekler yemeye baþladýlar. Kýzýlcýklar çok az kýzarmýþtý, yani daha henüz olmamýþlardý. Kýzýlcýklarýn arasýnda farklý bir aðaç gördüm, ayvaymýþ. Üzerindeki meyveler tavuk yumurtasý kadardý ve tüylüydü. Bir tane kopardým. Ninemin yenmeyeceði konusunda beni uyarmasýna raðmen ýsýrdým. Diþ batýrmak bile zordu bu meyveye ve tadý aðzý acayip buruyordu. Tükürdüm ve elimdekini de attým.
Gündöndü ekili bir tarlanýn yanýndan geçerken ninem bir tane koparýp bana verdi. Yeni doðmuþ bir çocuðun kafasýndan bile ufak bir gündöndü kafasý. Kurumuþ. Çekirdekleri küçücük, içinden çýkanýn ise ne kadar olduðunu söylemeye gerek yok.
-Bu tarla bizim. Ýleride bir de ekin ekili tarlamýz var. Buraya Tayyibin Kaynaðý deriz. Suyuna içmekle doyulmaz. Dedi.
Bu tarlanýn bitiþiðindeki tarlada yüzleri ve kafalarý tülbentle sarýlý, sol ellerinde parmaklarýný korumak için taktýklarý tahta ellik ve sað ellerinde orak, ekin biçen dört kýz ve asýk suratlý bir ahlat aðacýnýn altýna serdikleri bezin üzerine sofra hazýrlayan iki kadýn vardý. Hepsi de ayaklarýna uçkurlu, aðý bol olmayan eski birer þalvar giymiþlerdi. Kýzlar hem türkü söylüyor hem de iþlerini yapýyorlardý; öyle ki sofra hazýrlama iþini bitiren kadýnlar onlarý yemeðe çaðýrmak için birkaç defa seslenmek zorunda kaldýlar.
Ninemi görür görmez kadýnlardan biri:
-Aþþe abu, (h)oþ geldin. Gel ekmek yeylim. Dedi.
-Biz yedik, dedi ninem.
Bunun üzerine öteki kadýn:
-Belki kýzan açtýr, o yesin, dedi. Ninem:
-Yemez o, yemez! Diyerek benim adýma konuþtu.
Biz de bu asýk suratlý ahlat aðacýnýn altýna oturduk. Ondan hiç hoþlanmamýþtým. Bunun nedeni bir keresinde daha olmamýþ bir ahlatý yemeye kalktýðýmda baþýma gelenler olabilir miydi?
Kadýnlar ve kýzlar yemeðe baþlamadan önce baþlarýný ve yüzlerini örten tülbentlerini çýkardýlar. Kýzlar güzeldi, biri hariç. Çünkü o çirkin kýzýn arý sokmuþ da þiþmiþ gibi yanaklarý, pörtlemiþ gözleri, gülerken gördüðüm çarpýk diþleri hiç hoþuma gitmemiþti. Ondan biraz da korkmuþ olabilirim.
Kadýnlar ve kýzlar bir yandan yemek yerken bir yandan da ninemle konuþuyorlardý. Sofralarýnda peynir, ekþimik, soðan, domates, salatalýk ve hoþaf vardý. Akiþ, terbiyesini bozmadan uzaktan yemek yiyenleri gözlüyordu. Demek ki bu sofranýn baþkasýna ait olduðunu o da biliyordu.
Karýnlarýný çabucak doyurup sofrayý topladýlar ve sofra bezinin içindeki ekmek kýrýntýlarýný birkaç metre ileriye götürüp dökmeye giderken, Akiþ'i de çaðýrdýlar. Akiþ, terbiyeli davranmasýnýn karþýlýðýný görmüþtü. Oraya gitti ve aðzýna göre olan artýk yiyecekleri yedi.
Kadýnlar ve kýzlar aðacýn altýna uzandýlar, dinleneceklerdi. Yemeði biraz hýzlý yemelerinin sebebi dinlenmeye vakit ayýrmak düþüncesi olabilirdi. Ninem ayaða kalktý, ben de kalktým ama eliyle oturmamý iþaret etti. Gitti, inekleri biraz daha ileriye doðru, otun bol olduðu yere sürüp geri geldi.
Aðacýn altýnda çimen azdý, çoðu kuru topraktý. Yerde az da olsa aðaçtan düþmüþ ve çürümüþ ahlatlar vardý. Temiz ve biraz da çimen olan bir yer bulup ben de sýrtüstü uzandým, gözlerim açýk. Aðacýn dallarý arasýndan mavi gökkubbeyi seyrediyorum. Yýlýþýk bir rüzgâr yüzümü yaladý geçti; tam baþýmýn üzerinde bir kelebek dolaþýyor. Bir de sinek musallat oldu bana; alnýma konuyor, elimle kovalýyorum, kaçýyor, çok geçmeden gene konuyor. Buralarda karasinek olmasý biraz tuhaf, ama var iþte. Ve nedense gelip beni buluyor.
Kýzlarýn hepsi yarým saat kadar sonra kalktý. Kýpýr kýpýrdýlar. Ýki kadýn kalkmadý, yatýyorlar hâlâ. Kýzlarýn ellerinde nerelerinden çýkardýklarýný görmediðim yuvarlak, küçük krem kutularý var. Yüzlerini kremle buladýlar, kutunun kapaðýný kapattýktan sonra bunu elleriyle iyice yüzlerine yedire yedire yaydýlar. Tülbentle kafalarýný ve yüzlerini kapattýlar. Þimdi bana “O, çirkin kýz hangisi?” diye sorulsa cevap veremezdim. Hepsi birbirinin aynýsýydý; çünkü tülbentteki açýk kalan yerden sadece gözlerinin bir kýsmý görünüyordu.
Ninem kýzlara laf atmaya baþladý:
-Kancýklar, süslenseniz n'olacak? Güneþ yakmasýn diye krem sürersin, ama ce(h)ennem yakacak, ce(h)ennem...
Kýzlar cevap vermediler, sadece kýkýrdadýlar. Oraklarýný ellerine alýp biçmeye kaldýklarý yerden devam ettiler. Ýki kadýn da onlarý takip edince biz ayaða kalktýk, inekleri aramaya baþladýk. Görünürde yoktular.
Ýnekleri bir aðacýn altýnda yatarken bulduk, baþbaþa vermiþ iki insan gibi karþýlýklý oturuyorlardý sanki... Bizi görünce memnun olduklarýný sanmam, bakýþlarý hiç de dostça deðildi... Eve dönme zamaný gelmiþti.
Geldiðimiz yollardan, tarla içlerinden ve kenarlarýndan geçiyorduk. Ekili olmayan tarlalarýn içinden geçerken ayrýk otlarýnýn ayaðýma dolaþmasý hiç hoþuma gitmedi, yani beni rahatsýz etti, canýmý acýttý.
Abdullah Yama'ya yaklaþtýðýmýzda yokuþu nasýl çýkacaðým kaygýsýna kapýldým. Boþunaymýþ. Çünkü yamaya gelmeden önceki yol ayrýmýndan sola dönüp devam ettik. Sað tarafýmýzda küçük bir dere akýyordu. Suyu çok azdý. Sadece yaðmur yaðdýðýnda dirilen, ölü bir dere bile denebilirdi. Ýçine girilse ancak ayak bileklerine kadar gelirdi suyu. Sol tarafýmýzda ekili tarlalar ve kepir yerler vardý. Yol boþtu, bizden baþka kimsecikler yoktu. Bu ýssýz ve sessiz yolda yürüdük, yürüdük... Hava deðil ama manzara çok soðuktu. Çoðu yerlerde yolun iki tarafýndaki aðaçlarýn dallarý birbirlerine yaklaþmýþ, loþ bir görüntü ortaya çýkarmýþtý.
Yol dereden uzaklaþtý, araya tarlalar girdi... Ninem burada da baþladý tarlalarýn sahiplerini saymaya:
-Te bu Komitler'in, onun yanýndan tii o a(ð)açlý yere kadar olanlar Kafalýlar'ýn, sa(ð)daki Tabaklar'ýn, yanýbaþýndaki bostan Ýreyizlerin ama kýra(ð)ý vurmuþ, bundan (h)ayýr gelmez artýk....
Buðday ekili bir tarlanýn yanýnda durduk. Dolgun baþaklar önce birbirine dokunuyor sonra geri çekiliyordu. Aralarýndaki kýrmýzý renkli gelinciklerle seyre deðer bir manzara oluþturuyordu. Tarla, dere yataðýndan baþlayýp yola kadar dayanýyordu. Buraya Kunçudere deniyormuþ, resmi kayýtlarda ise Demirhandere olarak geçiyormuþ.
Tarlanýn içinde iki tane kocaman çýnar var. Sallanan yapraklarýnýn çýkardýðý ses kulaða bir melodi gibi geliyor. Buna buðday baþaklarýnýn çýkardýðý ses de eklenince daha çok hoþuma gitti. Yoruldum ve acýktým. Bir aðacýn altýna oturdum. Ninem heybeyi önüme atýp inekleri dereye sulamaya götürdü. Az sonra da geri döndü. O geldiðinde ben tam heybeden aldýðým bir ekmek parçasýna, daha doðrusu kabuðuna diþlerimi batýrmaya çalýþýyordum. Diþlerim sertleþmiþ ekmek kabuðunu kesebilecek güçte deðildi. Ben de yemekten vazgeçip ekmeði Akiþ'in önüne attým. Köpek bu sert kabuðu birkaç kere diþleyip iki-üç parçaya ayýrýp aðzýna aldý ve gene bir kerede yutuverdi.
Bu tarlada, bir de geniþ gövdesinden daha önce çok heybetli bir görünüþü olduðu anlaþýlan iki-üç metre boyunda, ortasýndan yarýlmýþ, bu yarýðýn arasýnda az da olsa yanýk izine benzeyen karalýklar bulunan bir aðaç daha vardý. Sýnýrdaki tümseðe oturduk, ninem bu kuru aðacýn hikayesini anlattý:
Aðacýn yaþý bir asýrdan daha fazla tahmin ediliyormuþ. Bir zamanlar, sadece tarlanýn deðil bu civarýn en uzun ve en yaþlý aðacýymýþ. Yaklaþýk on sene kadar önce ninem ve ona yardýma gelen dört kadýn, ekin biçerken hava aniden kapatmýþ. Gök gürlemeye baþlamýþ (ninem gök gürlemesini “gümbür baba geldi” ya da “somun arabalarý geçmeye baþladý” diye anlatýyordu), ortalýk kararmýþ, þimþekler daha sýk çakmýþ, gök gürültüsünün þiddeti artmýþ. Birkaç damla yaðmur da düþünce kadýnlarýn dördü de bu çýnar aðacýnýn altýna koþmuþ ýslanmamak için. Ninem onlara kýzmýþ, çünkü yýldýrým düþme ihtimali en çok olan yer orasýymýþ. Oradan ayrýlýp arabanýn altýna sýðýnmalarýný ve üzerlerindeki kilitli iðneleri de çýkarýp atmalarýný söylemiþ. Tabii önce kendi üzerindeki üç kilitli iðneyi çýkarýp aðacýn altýna fýrlatmýþ. Kadýnlar önce kilitli iðnelerini atmak istememiþler, ama ninemle de takýþmaya cesaretleri yokmuþ. Hepsi ne kadar kilitli iðne varsa üzerlerinde çýkarýp aðacýn altýna atmýþ ve arabaya yönelmiþler. Fazla deðil, beþ dakika sonra da kulaklarý saðýr eden bir gürültüyle birlikte aðacýn kökünden yukarýya doðru bir ateþin çýktýðýný görmüþler. Çatýrtýlar arasýnda aðacýn üst kýsmý yere düþmüþ. Hepsi þaþkýn þaþkýn bakýp kalmýþlar. Bir-iki dakika kadar yaðdýktan sonra yaðmur dinmiþ, gökgürültüsü uzaklardan duyulur olmuþ. Daha akþama çok varmýþ, ama yaþadýklarý olayýn þokunu üzerlerinden atamayan kadýnlarýn çalýþacak hali yokmuþ. Elleri ayaklarý titriyormuþ, yüzleri kireç gibiymiþ.
Eve dönüyoruz. Burnuma süt kokusu gelince etrafa bakýndým. Ýnekler önümde yürüyorlardý. Süt kokusunun nereden geldiði de belli olmuþtu. Çünkü, kara ineðin memeleri sütle doluydu, yürürken sallanan memelerinden arada sýrada yere süt damlýyordu. Yavrusu adýna sevindim, öyle ya nasýl olsa süt bol diye ninem belki daha fazla emmesine müsaade ederdi. Sarý inek için ayný þeyi söylemek mümkün deðildi; her zamanki gibi azýcýk süt vardý memelerinde.
Eve geldik. Hava kararmak üzereydi. Ayaklarýma kara sular inmiþti adeta... Ýçeri girer girmez yattým, üzerimdeki giysileri bile çýkarmadým.
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.