"Ýnsanlarýn bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Bu anlatacaklarýmý Kuyruksuz Bacý'dan öðrendim. Ýnsanlar onu “Kuyruksuz” diye çaðýrýyorlar, çünkü gerçekten de kuyruðu yok. Pekiyi, kuyruksuz mu doðmuþ da yok. Hayýr kopmuþ. Neden? Onu bilen yok, zaten kendisi de bu konuda tek kelime bile konuþmuyor. Kuyruksuz Bacý, artýk çok ihtiyarladý. Ayaða kalkýp birkaç adým attýktan sonra yere çöküp yatýveriyor. Saatlerce de kalkamýyor. Yiyecek arayacak hali bile olmadýðýndan yaþlýlýktan deðilse bile yakýnda açlýktan ölecek. Bana bunlarý neden anlattýðýna gelince: Bir gün ormanýn içinde dört adamýn bir danayý yere devirip ayaklarýný baðladýktan sonra kafasýný býçakla kestiklerini gördüm. Kafayý bir kenara koyup ayaklardaki ipleri çözdükten sonra da derisini yüzdüler ve parçalamaya baþladýlar. Hepsinin elinde keskin birer býçak vardý. Kan ve mis gibi et kokusu beni adamlarýn yanýna doðru çekiyordu. Bunlardan biri beni görünce hem baðýrdý hem de yerden bir taþ alýp fýrlattý. Galiba küfür de etti. Kaçtým. Onlarýn göremiyecekleri bir yerden gözetlemeye baþladým. Parçalanan etleri yanlarýnda getirdikleri büyük tencerelerin ve naylaon sepetlerin içine koyuyorlardý. Naylon sepetlerden biri dolunca adamlardan biri sepeti kucaklayýp götürmeye baþladý. Ýleride arabalarý vardý belki de; ya da eve götürüyordur. Adam benim yanýma yaklaþtýðýnda arkadaþlarý onu geri çaðýrdýlar. O da sepeti býrakýp onlarýn yanýna gitti. Þans budur iþte! Hemen koca bir parça et kapýp kaçmaya baþladým. Gördüler ama yakalamalarý imkansýzdý. Etimi yiyecek tenha bir yer buldum. O sýrada fark etmemiþtim, etten az bir parça kaldýðýnda gözüme iliþti. Az ileride Kuyruksuz Bacý yattýðý yerden yalvaran gözlerle bana bakýyordu. Acýdým. O istemedi ama ben götürüp bu son lokmayý ona verdim. Bir kerede yuttu. Daha sonraki günlerde de ona birkaç kere yiyecek verdiðim oldu. Bir gün Kuyruksuz Bacý bana: -Sen iyi kalpli bir köpeksin. Onun için sana bizim destanýmýzý anlatacaðým. Sen de ileride öðrendiklerini temiz kalpli birine anlatýrsýn, dedi. Kuyruksuz Bacý'yý dinleyelim: “Ýlk baþlarda ne dünyamýz ne de baþka bir þey varmýþ; sonsuz karanlýktan ibaret bir boþluk ve elinde yumurta büyüklüðünde ne olduðu tanýmlanamayan bir þey tutan Yapýcý'dan baþka. Yapýcý elindekini bir yumurta kýrar gibi kýrýnca sonsuz bir hýzla sonsuz miktarda ýþýk evrene yayýlmýþ. Iþýk karanlýðý itelemiþ, sýkýþtýrmýþ. Karanlýk öylesine sýkýþmýþ ki sonunda patlayarak ýþýðý püskürtüp kendine yer açmýþ. Iþýðýn ve karanlýðýn mücadelesi ezelden beri var ve ebediyen de olacak. Iþýk biliniyor, karanlýk hakkýnda aynýsýný söyleyemeyiz. Zaten karanlýðýn sýrrý çözülürse, bilinmeyenler de kalmayacak. Tabii belki de bu hiçbir zaman mümkün olmayacak. Ýtelenen ve sýkýþan ýþýk önce enerjiye sonra da maddeye dönüþmüþ. Bu madde de evrende Kangalyang gezegenini ve diðer varlýklarý oluþturmuþ. Burasý ilk baþlarda, üzerinde hiç canlý bulunmayan büyük bir çöl gibiymiþ. Bu çöl gibi yerde aniden bir anda binlerce yerden ateþ fýþkýrmaya baþlamýþ. Asýrlarca her taraf cayýr cayýr yanmýþ. Lavlardan daðlar, ovalar, platolar oluþmuþ. Patlamalar durup lav çýkýþý sona erince Yapýcý, bu gezegene Su Tanrýçasý'ný göndermiþ. Tanrýça'nýn üzerinde etekleri yerde sürünen bembeyaz bir elbise varmýþ. Tanrýça ellerini yana açmýþ ve avuçlarýnýn içinden su çýkmaya baþlamýþ. Bu sular parmaklarýnýn arasýndan süzülerek topraðýn üzerine akmýþ; akan sular gölleri, denizleri, akarsularý meydana getirmiþ. Su gezegene hayat vermiþ ve geçen milyonlarca yýl içinde otlar, aðaçlar, hayvanlar ortaya çýkmýþ. Burasý artýk canlýlarýn yaþayabileceði bir yermiþ. Yalnýz bu gezegenin kusurlarý da varmýþ. Mesela soðuk ve karanlýkmýþ. Onun için Yapýcý, hemen yüksek bir daðýn tepesine delik açýp bir avuç ateþ almýþ ve bunu gökyüzüne savurmuþ. Ýþte Kangalyang gezegenine ýþýk ve sýcaklýk veren güneþ böyle oluþmuþ. Ancak sorunlar gene de çözülmemiþ. Çünkü Kangalyang gezegenini etrafýnda dönen bu güneþ, diðer tarafa gidince önceki yer gene karanlýða bürünmüþ. Bunun için de yine ayný daðdan bir avuç ateþ almýþ; ama bunun yakýcýlýðýný yok edip gökyüzüne fýrlatmýþ ve böylece geceleri ýþýk veren -dünyanýn uydusu Ay'ýn benzeri- Kangalyang Uydusunu yaratmýþ. Bundan baþka gündüzleri güneþin sýcaklýðýndan yakýnanlar olduðunu görünce denizden bir avuç su alýp güneþe doðru fýrlatmýþ, su buhar olmuþ ve bulutlar meydana gelmiþ. Daha sonraki günlerde bu döngü kendiliðinden saðlanmýþ. Bulutlar yeryüzüne sularýný býrakýp yaðmur yaðdýrmýþ, güneþ denizleri ýsýtýp buharlaþtýrmýþ; buharlar bulutlara dönüþmüþ ve sonra da gene yaðmur yaðmýþ.” Burada Kuyruksuz Bacý'nýn yorulduðunu hýzlanan nefes alýþýndan anladýðým için devamýný yarýn anlatabileceðini söyledim. Sustu. Kafasýný yere koyup gözlerini kapattý. Öldü diye endiþelendiysem de ölmemiþti. Çünkü nefes almaya devam ediyordu. (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |