"Kirazlar ve dutlarýn tadýný çocuklar ve serçelerden sor." -Goethe |
|
||||||||||
|
“Bilinmeyen bir dünyanýn Tanrýsýnýn gölgesinin sýrtýnda bir kambur varmýþ. Kendi kamburunun acýsýný kullarýndan çýkarmak isteyen Tanrýnýn gölgesi, bir gün uçsuz bucaksýz evrende dolaþýrken bu dünyaya uðramak aklýna gelmiþ. Bir de bakmýþ ki kendisine en çok benzeyen yaratýklar burada var ve hatta bazýlarýnýn kendisine týpatýp benzediðini bile sanmýþ. Ama bu yaratýklar vahþi olduklarý gibi çok da mutluymuþlar. Hayvan etlerini çið çið yiyip, çýrýl çýplak dolaþýyorlarmýþ. Birbirleriyle yegâne haberleþme araçlarý ise elleriymiþ. Az, fakat öz haberleþiyorlarmýþ. Bazen daha doðrusu binde bir tehlikeli bir hayvan görürlerse ses çýkararak yani baðýrarak yerini elleriyle gösterirlermiþ. Birbirlerinin ne yaptýklarýný merak etmezler, birbirlerini herhangi bir nedenden dolayý öldürmezlermiþ. Amaçlarý yaþamak için yemek ve öldürmekmiþ, ama sadece hayvanlarý… Tanrýnýn gölgesi bir bakmýþ ki bu yaratýklar sadece þekil olarak kendisine benziyor. ”Olmadý!” demiþ. Bunlarýn ne bir þikâyetleri, ne de birbirleriyle mücadeleleri bulunmadýðýný, görünce kötülük dolu deðneðini bu dünyaya doðru savurup gitmiþ. Kötülük deðneði bu yaratýklara dil vermiþ, zekâ vermiþ. Konuþanlar baþlamýþ dedikoduya, münakaþaya; zekâsý olanlar baþlamýþlar her þeyi kendileri için istemeye. Tanrýnýn gölgesinin bir gün gene dünyaya yolu düþmüþ. “Bir bakayým ne deðiþti görmeyeli” demiþ. Bakmýþ ki istediði olmamýþ. Hani bunlar birbirlerini yemiyorlar, birbirlerini boðazlamýyorlar? Savurmuþ ikinci kötülük deðneðini de. Bu deðnek sadece ihtiras vermiþ insanlara. Bundan sonra da kavgalar, savaþlar ve doðal olarak da ölümler baþlamýþ. Rivayete göre, bu deðneklerden biri yani ilki hâlâ okyanusun dibinde çakýlý bir vaziyette duruyormuþ, ikincisi ise insanlar tarafýndan öyle küçük parçalara ayrýlmýþ ki, bir daha onu ne gören ne de bilen olmuþ. Kim bilir, belki de ikinci deðnek benim… Belki de sensin…” Önceki biraz saçmaydý ve anlamamýþtým; bu okuduðumu anladým. Bizim destanýmýza benziyor. Bilinmeyen bir dünyanýn Tanrýsý, bizim tanrýlarýn tanrýsý Kangalyang'tan çok daha kötüymüþ. Demek ki insanlarý acýmasýz, cani, bencil yapan o ikinci deðnekmiþ. Bu deðneðin -çok küçük parçalara ayrýldýðý için- artýk birleþtirilme imkaný da yok; öyleyse insanlar bu kötü özelliklere hep sahip olacaklar demektir; ancak acaba ayný tanrý, bunun önüne geçemez mi? Mesela tüm iyilikleri içeren bir deðnek de atamaz mý? Tabii bir de þöyle bir sorun var: Orada “Bilinmeyen bir dünyanýn Tanrýsý” diyor. Bilinmeyen dünya bu dünya mý yoksa baþka bir yer mi? Aklým gene karýþtý, sözüm ona bu defa okuduðumu anlamýþtým. Sayfayý çeviriyorum. Buradaki yazýya “Her Yerde Ben” baþlýðý konmuþ: “Aynanýn soluk görüntüsünde aradýðým ben… Yeþeren otlarla birlikte tarlalarda yetiþen ben… Bazen bir aðaç, bazen bir hayvan kýlýðýna girerek tüm evrene sahip olmaya çalýþan ben… Kan deryasýný su niyetine içen, çelik yýðýnlarý arasýnda can veren, görünmeyen varlýklarýn peþinde kendisini arayan ben…Var olduðu halde yok olmayý isteyen, olumsuz iþlerin peþinde durmadan koþan, doyurulmamýþ güdülerin esiri olan, et ve kemik yýðýný ben… Ayinlerde cennet hayali ile kendinden geçen, dinler aracýlýðýyla kurtuluþ yolunu arayan, bir gün ansýzýn öteki dünyaya göç eden, kendi kendini kemiren ben… Aðlayan, gülen, ýstýrap çeken, baþýný gövdesinden ayrý düþünen, topraðýn özü, doðanýn ta kendisi ben… Günahtan -cehenneme gideceðini sandýðý için- korkan, korktuðu halde günah iþlemekten geri durmayan o günahkar da ben... Ama belki de sadece ben deðil, belki de sen… Evet, ayný þey sen ve yine de sen… Yasaklarýn damgaladýðý sen ve ben… Yasaklar senin ve benim mayam. O nedenle sana ve bana; mutlu olmak, sevmek, sevilmek, sevinmek, gülmek, yaþamak istemek, huzur duymak, güzel olan þeylerden yararlanmak, yaþamdan zevk almak… Yasaaak… Üzülmek, acý çekmek, korkmak, huzursuz olmak, piþmanlýk duymak, sürünmek ve de ölmek… Serbeeest…” Burada yazar insan olduðu için hemcinsine yönelik yakýnmalarda bulunmuþ, köpek olsaydý acaba ne derdi? Biz köpeklere uygulanan yasaklarýn yanýnda, insanlara uygulanan yasaklar ne ki? Kitabý kapattým. Bulduðum gibi býrakmalýydým; öyle yaptým. Bahçeye çýktým. Zamanlamam iyiymiþ; nitekim az sonra Kenan Baba'nýn arabasý bahçe kapýsýndan giriþ yaptý. Arabanýn bagajýndan çýkardýklarý ellerini kollarýný dolduruyordu, bunlarý içeri götürdü. (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |