Þiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Kenan Baba'nýn evde olmadýðý bir gün, bayan arkadaþýmla etrafta dolaþýyoruz. Bu kýz o gün her zamankinden çok farklýydý. Bana cilve yapýyor, kaçmaya baþlýyor; ben de peþinden koþuyorum, koþuyorum. Bir müddet sonra onu yakalýyorum, daha doðrusu ben öyle sanýyorum; halbuki o bilerek bana yakalanýyormuþ. Bir þekilde benden kendini kurtarýp gene bana iþveli bir bakýþ gönderip kýrýtarak kaçmaya baþlýyor; tabii ben de kovalýyorum. Bu cilveleþmeler sýrasýnda zamanýn nasýl geçtiðini hiç anlamadýðým gibi, evden çok uzaklara gittiðimizi de fark etmemiþtim. Öyle uzaklaþmýþýz ki býrakýn bizim evi etrafta tek bir tane bile ev görünmüyordu. Daha önce gelmediðim bir yerdeydik. Sað tarafýmýz aðaçlarla kaplý iken sol tarafýmýzda geniþ bir mera ve ileride bir tepe görünüyordu. Ben de arkadaþým da acýkmýþtýk. Burada yiyecek bulmamýz imkansýzdý, geriye dönüp bizim evdeki mamalarýmý yemeyi teklif ettim. O, dönüþün çok uzun süreceðini, þu tepenin arkasýnda bir çiftlik bulunduðunu ve oradan bize yiyecek verebileceklerini söyledi. Etrafý yüksek duvarlarla çevrili çiftliðin iki koca kanatlý bahçe kapýsýnýn yanýna geldiðimizde, arkadaþým birkaç kere havlayýnca bitiþikteki küçük kapý açýldý, iþçi kýlýklý bir adam dýþarý çýktý. Eliyle “Gelin!” iþareti yaptý. Ýçeri girdik. Ýçeride çiftlik sahiplerinin oturduðu iki gösteriþli bina, iþçilerin kaldýklarý büyük bir baraka, uzun bir ahýr, tavuk kümesleri, tahtadan yapýlmýþ onlarca köpek kulubesi, tavuk kümesi, tulumba ve yalaðý ilk dikkatimi çekenlerdi. Bizi içeriye alan adam koþtu yiyecek ve su getirip önümüze koydu. Yedik, suyumuzu da içtik. Ne kadar iyi, merhametli insanlar vardý! Bize yiyecek ve su vermelerinden iyi olduklarý belliydi. Karnýmýz doyduktan sonra gitmek için harekete geçtim, küçük kapýnýn yanýna gittim, arkadaþým da yanýmdaydý. Kapýnýn açýlmasýný beklerken ayný adam yanýnda bir baþka adamla geldi, elinde ucunda kayýþý olan bir tasma vardý; bunu bana taktý, kapýyý açtý arkadaþým çýktý, ben de hamle yaptým, kayýþtan çekerek beni köpek kulubelerine doðru sürükleyip boþ olan birinin içine soktu. Birkaç saat sonra beni yuvadan çýkardýlar, serbet býrakacaklar sanýp sevindim. Boþunaymýþ. Ayaklarýmý baðlayýp kulaklarýmýn ucunu kestiler. Çok acý verdi, böylesi bir acýyý daha önce tattýðýmý hatýrlamýyorum. Ciyak ciyak baðýrdým, adamlar ise ben baðýrdýkça gülüyorlardý. Gece olduðunda kulaklarýmdaki acý azalmadý, arttý; uyuyamadým. Sabaha karþý biraz dalmýþým, hepsi bu kadar uyku... O gün gene beni dýþarý çýkardýlar. Neden mi? Dövmek için. Saatlerce dövdüler. Ýki adam yaptý bu iþi; biri sopayla vuruyor öteki kamçýlýyordu. Þimdi kulaklarýmýn acýsýna bir da vücudumdaki aðrýlar eklendi. Sonraki iki gün de dövdüler. Geldiðimin beþinci günü ahýrýn arkasýnda hazýrlanmýþ bir ringe götürüldüm. Burasý büyüklüðü yirmi metre kare kadar, yerleri branda ile kaplý, etrafý korkuluklarla çevrili bir yer. Orada beni bekleyen baþka bir köpek var. Beni bununla dövüþtürecekler. Tasmamdaki kayýþý çýkarmalarýndan belliydi. Aslýnda amaçlarý beni dövüþçü köpek olarak yetiþtirmek olamaz; çünkü benim etim ne budum ne? Olsa olsa gerçek dövüþçülerin antrenman yapmalarý için kullunýlan bir rakibim. Dövüþe baþladýk, tabii feci bir dayak yedim. Kulübeme götürüldüðümde periþan bir vaziyetteydim. Kulaklarýmýn acýsý, sopa ve kamçý deðen yerlerimin aðrýsý ve bir de þimdi köpek ýsýrýklarý... Kulubemdeki tahta aralýklarýndan sürekli dýþarýyý gözlüyordum. Kaçmam için belki bir fýrsat çýkar umudundaydým. Ýki kanatlý büyük kapýdan traktörler, kamyonlar günde birkaç defa girip çýkýyordu. Süt, yumurta ve içlerinde ne olduðunu bilmediðim dolu çuvallar taþýnýyordu bu araçlarla. Dövüþçü köpekleri getirip götüren bir kamyonet de vardý. Ayrýca bir de Amerikan malý lüks bir otomobil. Bunun içinden kýrklý yaþlarda, þiþman bir adamý özel þoförünün açtýðý arka kapýdan inerken ve binerken görüyordum. Çiftlik sahibi olduðu kesin. Bu adamýn belinde silah da vardý. Çiftlikte on beþ-yirmi kadar çalýþan vardý ve hepsi erkekti. Bayan hiç görmedim. Hepsi çiftlik sahibine “aðam” diye hitap ediyordu. (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |