"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yý ayýlttýlar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Mektubu yazan ihtiyat zabit (yedek subay) namzedi Edhem, Ýstanbul Hukuk Fakültesi son sýnýfýna devam ederken, ayný zamanda Beyazýt Numune Mektebinde öðretmenmiþ (1912). Gönüllü olarak katýldýðý Çanakkale Savaþýnda bu mektubu yazdýktan sonra þehitlik mertebesine yükselmiþ. Þehit Muallim Edhem (Harp Mecmuasý, 1915, No 22, sayfa 351) Vâlideciðim, Dört asker doðurmakla müftehir þanlý Türk annesi! Nasihat-âmiz mektubunu, Divrin Ovasý gibi güzel, yeþillik bir ovacýðýn ortasýndan geçen derenin kenarýndaki armut aðacýnýn sâyesinde otururken aldým. Tabiatýn yeþillikleri içinde mest olmuþ rûhumu bir kat daha takviye etti. Okudum, okudukça büyük büyük dersler aldým. Tekrar okudum. Þöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduðumdan sevindim. Gözlerimi açtým, uzaklara doðru baktým. Yeþil yeþil ekinlerin rüzgâra mukavemet edemeyerek eðilmesi, bana, annemden gelen mektubu selâmlýyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa doðru eðilip kalkýyordu ve beni, annemden gelen mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardý. Gözlerimi biraz saða çevirdim; güzel bir yamacýn eteklerindeki muhteþem çam aðaçlarý kendilerine mahsus bir sedâ ile beni tebþir ediyorlardý. Nazarlarýmý sola çevirdim; çýðýl çýðýl akan dere, bana vâlidemden gelen mektupdan dolayý gülüyor, oynuyor, köpürüyordu… Baþýmý kaldýrdým, gölgesinde istirahat ettiðim aðacýn yapraklarýna baktým. Hepsi benim sevincime iþtirak ettiðini, yaptýklarý rakslarla anlatmak istiyordu. Diðer bir dalýna baktým, güzel bir bülbül, tatlý sedâsý ile beni tebþir ediyor ve hissiyatýma iþtirak ettiðini ince gagalarýný açarak göstermek istiyordu. - Ýþte bu geçen dakikalar ânýnda, hizmet eri: - Efendim, çayýnýz, buyurunuz, içiniz, – dedi. - Pekâlâ, – dedim. Aldým baktým, sütlü çay… - Mustafa, bu sütü nereden aldýn? – dedim. - Efendim, þu derenin kenarýnda yayýla yayýla giden sürü yok mu? - Evet, – dedim. – Evet, ne kadar güzel! - Ýþte onun çobanýndan on paraya aldým. Vâlideciðim, on paraya yüz dirhem süt, hem de su katýlmamýþ. Koyundan þimdi saðýlmýþ, aldým ve içtim. Fakat bu sýrada düþünüyorum. Ben vâlidem sâyesinde onun gönderdiði para ile süt içeyim de, annem içmesin, olur mu? Þevket neden içmiyor? dedim. Fakat yukarýdaki bülbül baðýrýyordu: “Vâliden kaderine küssün, ne yapalým. O da erkek olsaydý, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin âheste akýþýný tetkik edecek ve çýkardýðý sesleri duyacak idi.” Þevket merak etmesin, o görür, belki de daha güzellerini görür. Fakat vâlideciðim, sen yine de müteessir olma. Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceðim. Ve þu tabiî manzarayý göstereceðim. Þevket, Hilmi de senin sâyende görecektir. O güzel çayýrýn koyu yeþil bir tarafýnda, çamaþýr yýkayan askerlerim saf saf dizilmiþler. Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu. Ey Allahým, bu ovada onun sesi ne kadar güzeldi! Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çýkarmýyordu. Herkes, her þey, bütün mevcudât onu, o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti. O dereden ben de bir abdest aldým. Cemaat ile namazý kýldýk. O güzel yeþil çayýrlarýn üzerine diz çöktüm. Bütün dünyanýn daðdaða ve debdebelerini unuttum. Ellerimi kaldýrdým, gözümü yukarý diktim, aðzýmý açtým ve dedim: - Ey Türklerin Ulu Tanrýsý! Ey þu öten kuþun, þu gezen ve meleyen koyunun, þu secde eden yeþil ekin ve otlarýn, þu heybetli daðlarýn Hâlýký! Sen bütün bunlarý Türklere verdin. Yine Türklerde býrak. Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanýyan Türklere mahsustur. “Ey benim Yarabbim! Þu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celâlini Ýngilizlere ve Fransýzlara tanýtmaktýr. Sen bu þerefli dileði ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düþmanlarýný zaten kahrettin ya, bütün mahveyle!” Diyerek bir dua ettim ve kalktým. Artýk benim kadar mes’ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi. Anneciðim, oðlun Halit de benim gibi güzel yerlerdedir. Dünyanýn en güzel yerleri burasý imiþ. Yalnýz bu memleketlerde düðün olmuyor. Ýnþallah düþman asker çýkarýr da, bizi de götürürler, bir düðün yaparýz, olmaz mý? Kadir’e mektup yazdým. Vâlideciðim, evdeki senet vesaireyi kimselere kat’iyyen vermeyin ve sorarlarsa bilmiyoruz deyin. Çantayý al, sandýða koy. Ben sana vaktiyle anlatmýþ idim, bu dünya böyledir. Fakat sen merak etme. O parayý vermese, adliyedeki adam vermezdi. Hani nasýl aldýk. Yalnýz zaman ister. Vâlideciðim, çamaþýr falan istemem, paralarým duruyor, Allah razý olsun. Oðlun Hasan Etem 4 Nisan 1331 (17 Nisan 1915) Mektubun yayýmlandýðý TDAV Türk Dünyasý Tarih Dergisi. Nisan 2004
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |