Bütün sanatlarda insaný þaþýrtan bir yan vardýr. -Alain |
|
||||||||||
|
Süreç; ekmek verme sahipliði olmanýn (ne demekse), iþ verme sahipliði olmanýn (ne demekse), iþ nesnesine sahip olmanýn düzeniydi. Süreç ekmeðe, iþ vermeye, üzerinde çalýþýlacak ve el ile çalýþýlacak iþ nesnesine sahipliði olmayanlara karþý basýnç yapmanýn teveccühüydü. Güçlünün basýncýný ve basýnca hazýr oluþu düzenliyordu. Ya da süreç sahipliði olmayanlarýn, sahipliði olanlara doðru akýþ (ekmeðe doðru akýþ) etmesi olunca; efendi için kölenin efendiye biatinde bir sakýnca yoktu! Dahasý efendi gözdaðý yoluyla kölelerini çalýþtýrmak için efendinin kölesini sorgusuz sualsiz öldürmesinde de þaþacak bir þey yoktu. Efendiye göre canýna kýydýðý bir köle na’þýný kölelerine gösterip, köleleri çalýþýr durumda tutmak için köleleri can korkusu içine düþürmek, meþruydu. Dinler de bu köle insanlarýn ölüm korkularý olmakla kölelerin "ölümle danslarý" içindeki kaygý olan temayý dibine kadar sömüreceklerdi. Bu nedenle kölelerin biat etmesi kaçýnýlmaz bir sýðýnýþtý! Hani kraldan çok kralcý olmak vardý ya bunun aslý "El'den çok El adýna, El olmaktý". Düzenin yetmediði yerde yeni söylemleriyle efendiler kendi kendilerine bir tecelliyle karþýlaþýyorlardý. Nasýl Hamurabi, Hamurabi Yasalarý diye bilinen yasalarý kendi El'i olan Marduk’tan aldýðýný söylüyorsa; birer efendi olan Ýbrahim, Nemrut, Musa'da böylesi bir El'i gören bir belirimle karþýlaþýyorlardý. Bu tecellide köleci düzende ne eksikse, eksik olanlarý El'in tecellisi olarak, onu söylüyorlardý. Bu durumda en büyük eksiklik; kölelere edilen vaatlere yapýlacak zamlarýn söylenmemiþ olmasý eksikliðiydi! Mülkü olmayýp ta baþýna gelenlere sabredenlere yapýlan vaat, gördüðünüz göreceðiniz en büyük ve en gözde bir vaatti. Sabredenlere verilen müjde vaatler kadar bir ikinci vaat henüz icat olmamýþtý daha. Bu vaadin kama gibi süngü gibi her iki tarafýda kesiyordu. Çünkü sabýr gösterenlerin ecri bir olana karþý ikiydi. Siz bir sabrediyordunuz. Ýki ecir kazanýyordunuz. Daha sonra siyasetçilerin vaadi gibi El vaatleri de firen tutmayacaðý için ecrin onlarca derecesi söylenecekti. El yoluna El topraðý için mücadele edip ölenlerin ecri; altmýþ yýllýk ibadet etmiþ gibi bir ecre gark olmaktý. Yine, tapýnakta ibadet etmenin 27 ecri vardý. Sonuçta ecir 27 deðil 527 ecir de olsa biri de hepsi de sizi biata yatkýnlaþtýrýyordu. Rütbe daðýtmaktý. Ýlk baþlarda sabretmeye verilen ecir içinde siz, önce sefaletinize alçak gönüllü bir teslimiyetle katlanýr oluyordunuz. Ýkinci olaraktan da sefaletinize þükrediyordunuz. Çünkü sizden kötü olan sefiller vardý. El için daha ne olsun ki, bu öðreti (ideoloji) El'e katmerli bir biatti. Ecir kazanma nedenle sefalete katlanmak ve durumuna þükretme iþi çýðýrýnda çýkmýþtý. Yaranýza kurt düþse; yaranýzdaki kurt ta yere düþse, siz yerden kurdu alýyordunuz, tekrar nasibini yesin diye yaranýzýn içine koyuyordunuz. "Kurdun bile nasibi" vardý da siz sabýr etmenin tevekkülü içinde kurda nasip oluyordunuz? Eyüp’ün sabrý bu anlatým durumuyla günümüze kadar yetecekti. Fakat vaatler kiþiye vaat olmaktan çýkmýþtý. Bu kes de vaat seçilmiþ kavimlere göre olan vaatlere dönüþmüþtü. Çünkü evirilen yeni süreç, oligarþin süreçti. Artýk kiþiye vaat yerine "Yehova" gibi bir El konseyi olan tevhidi El kudretinin vaadi kavimlere, milletlere; bir vaat olan "arzý mevuda" dönüþmüþtü. Artýk bir koyun beþ keçi yüz sýðýr efendileri kesmiyordu. Kavimlere yapýlan vaat Ýbrahim'e yapýlan vaat gibi durmayacaktý. Bir El vaadi olan Yehova söylemi "kavimim" dediði bir millete vaatti. Ýbrani, Kenani ve Filisti gibi baþka El topraklarý Yehova söyleminde "vaat edilmiþ topraklar" dönüþüyordu. Bu vaat tamahýna kapýlan Yahuda soyu önce Roma'nýn sonra Asurlarýn ve En son da Hitlerin El'inde perma periþan olmanýn ötesinde bir ýrk canavarlýðýna dönüþecekti. Ve Yehova kavimi baþarýsýz olduðu zaman suç kendisinin deðilmiþ gibi kendi milletini tehdit edecekti. "Asur benim Elim" diyecekti. Yani siz beni dinlemediniz. Ben de sizi cezalandýrdým. Siz beni görmediniz ama ben "elim olan Asur’la" sizi vurdum demeye getiriyordu. Düzen iliþkileri þiddetlendikçe; vaatler de þiddetleniyordu. Yol da þeriat ta tecelli de þiddetleniyordu. Ýbrahim’in, Hamurabinin monarþin kiþi ve aile El’i, Ýshak ile Yakup ile Musa Ýle atalarýnýn, ya da kavimlerin El'ine dönüþüyordu. Artýk El'in bilinen söylenen sözlerinin açýk anlamlarý yetmez olmuþtu. Ýnsanlar El söylemleri nedenle her gün dünden daha mutsuzdu. Týpký kabalcý içrekçiler gibi Kutsal metinlerin açýk anlamlarýnýn altýnda anlamlar aranýyordu! El mülk benim. Ben mülkümü dilediðime dilediðim kadar verdim. Kimine de rýzktan hiç pay vermedim. Onlar bu kaderleri üzerine sýnavdalar derken El'in sözleri açýk açýk anlaþýlýyordu. Ne olduysa oldu. El yeryüzü egemenliðine doðru soyununca ve bu yeni durum karþýsýnda yeni karar alma gerekince o güne kadar kabul gören kutsal sözlerde gizli anlamlar aranmaya baþlamýþtý. Artýk El vekâletlileri de gözden ve çaptan düþmüþtü. Böyle olunca bu hususta tek yol vardý. Yine eski El söylemlerine bakýp; hurafeler üretip, köleci konjonktürü yönetmekti. Gizli öðreticiler gibi tasavvuf gibi bâtýniler gibi eski kutsal sözlerde gizlenmiþ (mistik) anlamlar aranmaya baþlandý. Yetmedi yeni durumlarda yasaklar meþru olur diye yeni koþullara göre yeni hukuk (fýkýh) söylendi. Fýkýh ta yetmedi. Düþünsel tartýþmalar baþladý (kelam). Kutsal metnin açýk anlamlarý yanýnda alt anlamlar aramaya baþlandý (bâtinilik). Fýkýh, kelam da yetmedi bu kes de kutsal metinleri yorumlama (tefsir) baþladý! Bu da yetmeyince kutsal metinlerin boþluklarý, Musa'nýn, Ýsa'nýn sözleriyle (hadislerle) doldurdular... Tabi ki bunlar da yetmeyince biz okuduðumuzu anlamýyor olmakla suçlanacaktýk! Mezhepler, tarikatlar bu anlamanýn piri olmakla sosyal alaný parsel parsel verimliliðe dönüþtürmüþlerdi. Hadi biz El söylemini anlamýyorduk ta El'in söylemini bizden beþ beter olan El'in konuþtuðu dili kullanan milletler de mi anlamýyordu? Aslýnda buna El de dahil, kimse bizim bir þeyi anlamamýzý istemiyordu. Çünkü cehaletin geçmiþi karartmanýn üzerine inþa olan bir mana anlayýþýnýn hedefi sizin anlamanýzý saðlamak olur mu? Bu kendi ipini kendi çekmek olur. Aslýnda yetmeyen El'in ve El mantýðýnýn kendisiydi. Yetmeyen, üreten sistemi enfkte eden kiþi tamahý El mana düþüncesiydi. El'in kendisi inþacý olmadýðý halde sanki her alaný inþa eden kendisiymiþ gibi üreten iliþkileri düzenlemeye kalkýnca sistemle ve söylemlerle böyle madara olunuyordu. Bunu ortaya koyan da bunu bu hale getiren de yine insandý.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |