Yaþamak ne güzel þey be kardeþim. -Nâzým Hikmet |
|
||||||||||
|
TÝCARETÝN DOÐUÞU (1) Ticaret ve insanlýk tarihini gerçek temelleriyle objektif þekilde deðerlendirmeden, bugüne kadar geldiði gibi ekonomik faaliyet adýyla din ve emek sömürücülerinin politik gözüyle bakýldýðý sürece, ticaretin özü ve diðer faaliyetler asla anlaþýlmayacaktýr. Bu yüzden insanlýk tarihine kýsa da olsa göz atarak konuyu izah etmeye çalýþalým. Her þeyden önce dinci ve ekonomik emperyalistlerin, topluma empoze ettikleri gibi insan kýzý ve oðlu, tanrýnýn hemen ol demesiyle her þey hazýr bir þekilde olup ticaret yaparak yaþandýðý dogmatizmi, külliyen yalan ve bilinçleri karatma amaçlýdýr. Hominid ve Neandertallerden daha geliþmiþ ilk insan atalarý olan Homo Sapiensler, en az M.Ö.500 bin yýl boyunca küçük gruplar halinde sýrf avlanýp bitki yapraklarýný yiyerek beslenmiþlerdi. Bu tarih bilinip kabul edilmeden, tanrý dünyayý ve insaný yedi gün içerisinde yarattý, cennet bahçesinde her þeyleri hazýrdý demek, din ve ekonomik amaçla iktidar olmak için meþrulaþtýrýlan en büyük cambazlýktýr. Ve bunu sorgulamadan mevcut anlayýþlarýn arkasýndan giden halk davardan daha aþaðý bir varlýk demektir. Ýkinci önemli aþamaysa M.Ö. 65 bin yýllarýnda Paleolitik Çað olarak belirlenen dönemde, Sapiensler ve cins akrabalýðý bulunan diðer Homo topluluklar, yavaþ yavaþ kabile kolonilerine doðru giden bir yaþamla henüz insanileþememiþlerdi. Ve üçüncü aþama olarak bilinen M.Ö.15 bin yýllarýnda, Neolitik Çað'da bildiðimiz bahçe tarýmýyla birlikte, insan düþüncesine dayanan küçük ilkel tarýmsal teknik þeylerin icadý ancak baðlamýþtý. Dikkat edilirse aradan geçen yaklaþýk 450 bin yýl boyunca ticaretin izine rastlanmýyor. Tekrar M.Ö. 5000 yýllarýna gelindiðinde Sümer Uygarlýðý olarak bilinen toplu yaþamsal dönemle birlikte, yazýnýn icadý, sanatsal üretim ve deðiþime dayanan ilk (Pre) ticaret yeni baþlamýþ oldu. Ýfade edilen deðiþim ticaretindeki hukuksal yapý, temel ihtiyaç ürünlerinin üretim zamaný, ulaþým zorluklarý, kimlerin alabileceðine göre deðerlendirilip, bunu karþýlayacak ürünlerin deðiþime elveriþliliðine bakýlarak piyasa deðeri oluþturulmuþtur. Ticari mantýkla deðiþtireceði ürünü olmayan kiþiler, karþýlýðýnda çalýþarak bunu elde ederlerdi. Veya daha sonra üreteceði ürünün çýkma dönemine kadar, ihtiyacý olan malý alýp zamana göre gecikme farký (Faiz) olarak kendi ürünüyle öderdi. Senet vb. belgeler zamanla ortaya çýkmasýna raðmen para henüz icat edilmemiþti. Ýlk ticaret, deðiþim sistemine baðlý yaklaþýk 4500 yýl devam ettikten sonra, bazý kaynaklar Asurilerin bakýr, gümüþ ve altýn külçeleri paraya dönüþtürdüðünü belirtse de, Heredot'un kaynaklarýna göre M.Ö.700 yýllarýnda Lidyalýlarýn, ilk madeni parayý icat ettiði yazýlýdýr. Madeni paranýn icadýyla ticaret hem biraz daha kolay hale geldi, hem de insanlarýn ihtiyaç duyduðu mallarý alýp depolama ve yeniden piyasaya sürme imkaný doðmuþ oldu. Ýþte tam bu aþamadan itibaren, parasal deðere dayanan alým gücüyle birlikte, ihtiyaç duyulan ürünlere olan talebe göre faizcilik ve de kâr (Artý Deðer) elde etme mantýðý kaba çerçevelerle insan yaþamýna girmiþtir. Söz konusu tarihlerde imparatorlar, dini yöneticiler ve etrafýndaki ticaretçilerin dýþýnda, toplumun büyük çoðunluðu köle, hamal, ýrgat veya günlükçü olarak karýný bile doyuramayacaðý ücret karþýlýðýnda tamamen insanlýktan uzak þekilde yaþatýlýyordu. Dünyanýn her yerinde genel toplumsal yapý, ekonomik þartlar bu þekilde olduðundan, yönetime hakim krallar ve dini iþbirlikçiler, sýrf askeri talanla elde ettikleri mal ve paralarla zenginleþtiler. Çaðýn koþullarýna uygun normal deðiþim ticaretine dayanarak zengin olan bir insaný göstermek, hiçbir þatta mümkün deðil. Özellikle Orta Çað'dan itibaren din ve ekonomik emperyalist yayýlmacýlýklar daha fazla politikleþtirilerek, diðer halklarýn mallarýna el koymanýn adýný ticaret saydýlar. Böylece tanrýnýn kendilerini özel yaratmýþ zengin (Aristokrat) soylular sýnýfý olduklarýný topluma inandýrmayý baþardýlar. Dikkat edilirse tüm krallýk yönetimlerinde insani ve hukuksal çerçeveye dayanan herhangi bir ürünün üretim maliyeti, piyasaya ulaþýmý ve gerçek piyasa deðerini belirleyen kural olmadýðý gibi, bir fiyat tespitini gösteren tarihi notta bulunmuyor. M.Ö.200 yýllarýnda Çinliler tarafýndan icat ediliði belirtilen kaðýt, daha sonra kýymetli senetler þeklinde önemli bir deðiþim aracýna dönüþtürüldüðünü görüyoruz. Yaklaþýk miladi 1600 yýllarýna kadar madeni para ve kaðýt senetlerle bu çerçevelerde devam eden ticaret mantýðý, Ýsveçlilerin “Banknot” þeklindeki kaðýt parayý icat etmeleriyle, aþama aþama tüm dünya toplumlarý tarafýndan kullanýlmaya baþlanmýþ oldu. Kaðýt ve madeni paranýn ticaret yaþamýna girmesi, ihtiyaç duyulan mallara sahip olmayý kolaylaþtýrmýþ olsa da gerçek bir ticari hukuktan bahsedilemez. Ticaret mallarýnýn reel üretim maliyetiyle birlikte, piyasa fiyatý henüz evrensel hukuk kurallarýna göre belirlenmemiþ olmasý, insaný düþündürtmeye devam ediyor. Günümüzde bile üretilip satýlan mallar, gerek ülke içerisinde gerekse devletler arasý piyasaya sürülürken, doðru bir fiyat sýnýrlamasýnýn dýþýnda devletler kendi ekonomik ve üretim gücünü baz alýrlar. Her ülke satacaðý malýn dünyada ne kadar olup olmadýðýna, talebin yoðunluðuna ve zaruriyete bakýlarak keyfi bir fiyat belirlenir. Gerçek maliyet asla söz konusu edilmez. Çünkü bu sayede ticaretçi güçler her tülü ahlaký ayaklar altýna alýp sýnýrsýz zenginliðe kavuþtuklarý için, üretilen mallara hukuksal zorunlu fiyatýn konmasý demek, zenginliklerini sýnýrlayacaktýr. Veya zengin olunamayacaðý anlamýna geldiðinden, böyle bir düþünceyi kimsenin aklýna getirmemesine azami dikkat ederler. Kýsa tarihçeden anlaþýlacaðý gibi devletlerin kendi içerisinde ve ayný zamanda uluslararasý ticarette, evrensel hukuk kurallarýnýn olmamasý demek, gücü yetenin hile ve zorbalýkla zengin olmasý demektir. Bu da kaos, çatýþma ve savaþlarýn yaþamasýnýn en büyük sebebi. Bunu önlemenin temel yolu, ticarette evrensel hukuk kurallarýna göre hareket etmekle mümkündür. Dünyanýn herhangi bir köþesinde yaþayan insanlarýn bireysel, ulusal ve uluslararasý bir faaliyette rencide olmaksýzýn, hiçbir zarara, kýsýntýya uðramdan insani þekilde zaruri birçok ürüne asgari seviyede sahip olmasý için, enternasyonalist hukuk kurallarý þarttýr. Söz konusu ticari evrensel hukuk kurallarýný ise þu þekilde özetleyebiliriz. Uluslararasý sözleþmelerle her devletin anayasada belirtmesi gereken ilk kural, bir mal üretildikten sonra gerçek (Reel) maliyet oranýyla birlikte, bunun iç ve dýþ piyasalarda satýþa sunulacaðý masraflarý da ilave edilerek, kolayca deðiþmeyecek yüzdelik bir kar oranýnýn belirlenmiþ olmasý. Daha sonra mevcut hukuksal çerçeveyi bozan tüm ülke ve bireylerin en aðýr þekilde cezalandýrýlýp, ticaretten ömür boyu men edileceði ifadesi yer almalýdýr. Örneðin Türkiye'de her ticaret yapan kiþinin ürettiði ya da sattýðý mala koyacaðý azami kar marjý, malýn maliyet fiyatýnýn %20'sini geçemeyecek þekilde belirtilmesine raðmen, buna hiç kimse uymamakta. Belirlenen yasal oran Türkiye'de hep sözde kaldýðý gibi, dünyanýn diðer birçok ülkesinde de benzer mantýk çerçevesinde yürütüldüðünü görüyoruz. Dünyanýn her yerinde istisna mallarýn dýþýnda, gerçek maliyet fiyatlarýna %20^lik kar uygulanarak satýlan ürünler piyasada yok denecek kadar azdýr. Her zaman hayali maliyetle serbest piyasa denilen utanmazlýkla, ürünler %100'ün üzerinde karla satýlýyor. Ticarette ilgili belirli çerçevelerde uluslararasý bazý anlaþmalar olsa da bunlar fiyat belirlemeden çok, alým satým iliþkileri üzerinedir. Mevcut kural ve yasalar herhangi bir malýn fiyatýný ve yüzdelik kâr oranýný belirleyen evrensel hukuk kurallarýndan tamamen uzak. Ulusal ve uluslararasý ticari mallarýn maliyet fiyatýný ve azami kar oranýný belirleyen evrensel hukuk kuralýnýn mevcudu için, devlet yönetimlerinin hiçbir çabasý olmadýðýna göre, suçu kimde aramak gerekiyor? Dünya piyasasýný kendi sýnýfsal çýkarlarýna uygun þekilde düzenleyen cambaz zengin ticaretçiler ile, sürekli iþbirliði içerisinde olduklarý devlet yönetimlerine karþý alternatif sunacak tek güç tüketicilerdir. Dünya toplumlarýnýn çoðunluðunu oluþturan sürüleþmiþ tüketiciler, fiyat cambazlýðýna karþý ciddi bir duruþ ortaya koymadýðýna göre, kapitalistler mi daha çok suçlu, yoksa tüketiciler mi? Bunun esas cevabýný tüketici analizinde vermeye çalýþacaðýz. Ve konuyla ilgili kaynaklar son bölümde okurlarýn bilgisine sunulacaktýr. Cemal Zöngür
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Cemal Zöngür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |