Ýçine koyabileceðin bir karanlýðýn olmadan, bir ýþýðýn olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
Köleci temsilcilerin kolektif yapýdan çýkýp, kolektif sistemi bozmalarýný iþini yani bozgunculuklarýný baþarý diye hikâye ettiler. Baþarý diye kullanýlan bozguncu motifler de kendi kendisini çaðýran tekrarlar nedenle (geri beslenim olan kontroller nedenle) bozguncu motifler inþanýn aslýna uygun modülasyon üzerine yapýlan eklemler olmak zorundadýr. Çünkü “sistemin kendi kendisini çaðýran birikimle olan depo enerjisi kolektifti”. Ýlk inþa tipi böyleydi. Köleci sahiplik inþa baþlangýcý olmayýp kolektif inþayý ele geçiren enfeksiyonla oluþtu. Eðer üreten iliþkilerden önce kölecilik bilinseydi köleci inþayý kurmak olasý olurdu. Ki olasý bile deðildir. Çünkü kölecilik üretim hareketinin bilinmesiyle ancak olasýdýr. Üstelik “üreten iliþkiyi bilmek” te köleci deðil kolektif bir faaliyettir. Göç veren hareketler, göç yerine gelince konaklamýþtý. Yani geride kalanlarýn yok oluþuna göre söylenecek olan köleci hikayeler içindeki tufan ile tufan sonrasý kölecilik El Kayralý (üstün birinde gelen iyilik ya da kayrýlma ile himaye görme iþi) kurtuluþ olmakla söylenecekti. Ýnsan için bilmek gibi bir kavram söz konusu bile olmayacaktý. Sanki baþtan beri toprak ekiliyordu. Hayvan besleniyordu. Kumaþ dokunuyordu. Yemekler piþiyordu. Aslýnda kolektif yapý içinde çýkan El, kolektif hafýzayý çok iyi biliyordu. El’in söylemleri karþýsýnda kolektif yapý kölelere bilinmez olmuþtu. Bu nedenle El köleci yapýya kolektif hafýza ile sesleniyordu. Bu biçimiyle söylenen bir baþlangýç içinde El, kendisinin köleci sürece bilinmeyeni bilmekle bilgi veren manaydý. Dahasý El’in bilinmeyen hakkýnda bilgi vermesi El’in kendisini gaipten haber veren bir anlam olmasýný kurnazca bir sofistikelik içinde; inanýcý imana kurgu ediyordu. Köleci imanlý temsilciler, içinde ayrýldýklarý yapýnýn yani kolektif ittifakýn uzak bir köþesinde konakladýlar. Konak yerlerinde El manalý inþanýn süren günleri boyunca “kazanlar kaynatýldý”. Kolektifi günlerdeki gibi birlikte yediler. Siz baþarý öykünüz içindeki kolektiflerin, kolektif yapýlý inþada yok olanlarýn, yok oluþ sebepleri siz iken; ne garip ki sýrf sizin gibi düþünmüyorlar diye; onlar size göçme izini verdikleri halde, siz onlarý mantýken de olsa yaþatmayýp tufanda boðuyordunuz! Hem de bunu El’e yaptýrýyordunuz. Dahasý kolektiflerin sizin gibi sömüren, sömürülen olan bir düþünceyi benimsememelerini; inançsýz olmakla izah edip, tufan yaratýp boðuyordunuz. Bu öyle bir nifaktý illetti ki günümüzde de aklý yadsýyýp ayný köleci anlayýþ içinde olmanýza raðmen, siz sýrf selefi deðilsiniz diye sizi dýþlýyordu. Sizler de köleci mantýða uyan salihlerden olup bacalý bir gemi ile kurtuluyordunuz! Kolektif içindeki ayrýlýk sonrasý konakladýðýnýz ilk yerde, hikayedeki gemiyi de karaya oturuyordunuz. Tufan söylemi içinde göçü, gemi yolculuðu tufan yapýyordunuz. Göçün ilk konak yeri olan yerde kazan kaynatýp yemek yenmesi iþini “kaynatýlan kazanlar” ritüelini aslýna sadýk kalmakla ister istemez karaya oturan gemiden inenlerin yemek yeme seremonisi olaný da kaynayan kazanlar” olarak söylüyordunuz. Sonraki sosyal yapýlarýn El öncesine ait tarih bilinci yoktu. Onlar için tarih bilinci El’le baþlýyordu. Aslýna sadýk kalýnaný söyleyiþ içinde olmakla söyleyen tufandaki anlatýlanlarla “kazan kaynatmanýn” kolektif mantýðýný bilmiyorlardý. El gaiple biliyordu ki kaynatýlan kazanlar, ilk ön ittifaklardaki sözleþmeleri meþru eden deklarasyonlarýn þöleniydi. El bunu anmakla El kendi köleci sözleþmesine bu eski hatýrayý pekiþen geri beslenim ritüelini kendisine meþruiyet dayanaðý yapmasý, geçmiþe olan bir atfýn vurgusuydu. Kendi öncesini takip eden bu mantýki tutum, tarihi sürekliliðin kendi kendisini çaðýrmasýydý. Rekursif süreç gereði El þimdiki “kazan kaynatma” söylemiyle geri beslenim ya da geri baðlaným yapýyordu. Fakat El’in verdiði þölene katýlanlar bu bek raundu bilmiyorlardý. Geri baðlaným olan ritüelce kutsal ant içmeler seremonisiyle pekiþen köleci ant içme de o kutsal oluþa bir vurgu yapmanýn þöleniydi. Üreten iliþkilerin ittifaklý þölenleriydi. El geçmiþi kararttýðý için geçmiþin (birikmiþ depo enerjinin) ileriye olan etkisi ister istemez anlatýlanlarda metaforlar oluþuyordu. Tabii ki bir karartma, gelecek çaðýn koþullarý içinde baþka bir aydýnlanmanýn yeni bir hikâye yorumu olan karartma, metaforun yeni bir versiyonu olacaktý. Buðu gücünün buharlý makinalarda ve buharlý gemilerde kullanýlmasý iledir ki 18. Yüz yýla gelene kadar tufandaki gemi (arca), üç katlý olma, bacalý olma, “kaynatýlan kazanlarý” metafor süz anlamanýz olanaklý deðildi.” Gemiye yüklenmiþ yakmalýk kereste kömür lafzý geçmiyordu ama olsundu. Buharlý gemi icat olana kadar Nuh’un gemisinin “bacasý” ve “kaynatýlan kazanlarýyla” buharlý bir gemi olabileceði söylemi içindeki anlatýmýn böylesi bir “zekâ pýrýltýsýna” neden olacaðý hiç düþünülemiyordu!!! Gün gelecek nükleer reaktörün kalbi olarak ta söylenebilecektir. Çok basit tarihi gerçekliði ve tarihi açýklamasý olan üç katlý ve bacalý gemi konusunun ayrýntýlarýna hiç girmeyeceðim. Ama kaynayan kazan, ýsýnan sular bahsini basitçe söyledim ve söyleyeyim. Eski Kudüs tapýnaðýnýn önünde; altýnda ateþler yakýlan, 12 tunç boða motifli 44 000 litrelik dev bir tunç kazandan havuzlar bulunmuþtu. Kudüs eski ahitlerin yapýldýðý bir kült merkezi olmakla ittifaklarýn kutsal panteon çekim alanýydý. Büyük buluþmalý tapýnak törenlerinde bu kazan kaynatýlýyordu. Tuzu (tufan söylemindeki “tuzlu su” mantýðý), biberi, tahýllarý eti kazanýn içine atýlýp piþirilmekle, piþirilen yiyecekler katýlýmcý gruplarýn kolektif yararlanmasýna sunuluyordu. Hep bir arada kaynatýlan kazanlardan yemek yemek eski bir antlaþma ahdi olmakla; kardeþliðin, hele de kolektif oluþun altýn vuruþu olan bir gelenek ve kutsal ritüeldi. Zaten tüm tapýnak ve þölen buluþmalarý düðünler toplantýlar vs. hep bu tür ortak kaynatýlan kazanlarda yeme içmeye vurgudur. Deðilse herkes kendi ürününü kendi kazanýnda ayrý ayrý kaynatabilirdi. Tufan hikayeleri sonunda El’e biat etmekle yapýlan köleci ant içmeye seremonisi de kaybolan geçmiþ karþýsýnda þimdiki hayatýn iman sayesinde kurtulanlar olmasý ile söylenmesi de köleci temsilcilerin “iman üzerinde iman kuvvetiyle baþarýlý olmanýn hikayesine dönüþüyordu. Ýnanýcý iman; biyati geri beslenme içindeki çevrimlerle vaat olmanýn anlamasýydý. Ýman manaca ve köleci eylemle hep biate geri beslenme yapýyordu. Kölecilik biati iman üzerinde kendi kendisini çaðýrmakla sömürüye dönüþüyordu. Kolektif yapýya göre doðru yolda sapýp, azýtanlar; insanlýðýn baþýna köleciliði saran El inanýcýsý olan köleci temsilcilerdi. Köleci temsilcilere göre azýtýp, sapýtmakla doðru yoldan ayrýlanlar; El’in sözüne kulak vermeyenlerdi! Birincilerin çýkarým dayanaklarý tarihi kesikli süreklilik içinde devamlýlýk oluþla; kolektif oluþla, kolektif üretim hareketi oluþla, somut ve nesneldi. Ýkincilerin suçlama çýkarýmlarý soyut temelsizdi. Örneðin sosyal oluþ, toplumsal oluþ ve üretim hareketi “kolektif hareketle” baþlamýþtý. Ama köleci mantalite ile hiç baþlamamýþtý. Kölecilik te; para gibi, faiz gibi, kâr gibi, finansman, arz talep, enflasyon gibi vs. üretim hareketinin bir unsuru deðildi. El ahdi vaat ve özneldi. Hep suçlamaydý. Ve tarihsel haklýlýða iman etme tarihsel baþlangýç olmayan El imanlý söyleyiþler içinde imansýzlýk üzerinde mesnetsiz olacaktý. Eski ön ittifaklý buluþmalar bir yanda yeme içme tanýþma gibi þölen havasýnda olduðu için “kazanlar kaynatýlýp yemekler piþiriliyordu”. Her gün bir grubun totem ürünü neyse; koyunsa kazanda koyun kaynatýlýyordu. Buðdaysa, mýsýrsa kazanda buðday, mýsýr kaynatýlýyordu. Her biri bir günde piþirilip yenmekle; bir gruba haram olan eski totem yiyeceði bu þölen ziyafeti ile ittifaký ilah yiyeceði oluyordu. Kolektif yapýya karþý olanlarla vaade kananlar, kolektif yapýsýný býraktý. Kolektif yapýnýn bir baþka ucuna ya da dýþýndaki bir boþ alana doðru yapýyý terk ettiler. Yeni yapý oturana kadar bir süre kolektif olup; ortak sofralarda yemek-yemek zorundaydýlar. Siz yadsýsanýz da bir inþaya baþlamanýn ön þartý olan yasal zorunluluk buydu (kolektiflikti).
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |