640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981 |
|
||||||||||
|
-Dönme dolap, dedi biri aðýz ucuyla. Dönme dolabýn ne olduðunu biliyordum, çünkü çocukluðumda birkaç kere binmiþtim. Sonra yýllarca binmedim, binemedim. Dönme dolap luna parklarda, eðlence alanlarýnda yukarýdan aþaðýya doðru bir eksen etrafýnda dönen, yani dik bir tekerlekten oluþan döner bir çark. Buna “Yatay bir eksen çevresinde düþey doðrultuda dönen büyük bir çemberden oluþan eðlence tekerleði.” de diyebiliriz. Bu çarka/tekerleðe yolcularýn oturmalarý için sepet ya da kabinler baðlanmýþ. Dönme dolap, bayramlarda ve þenliklerde çocuklarýn en çok hoþuna giden eðlence araçlarýndan biri. Ana malzemesi demir ama, bir panayýrda ahþap dönme dolap da görmüþtüm. Bu birkaç kiþi tarafýndan elle döndürülüyordu ve ayný anda dört kiþi binebiliyordu. Oysa günümüzde bu iþi güçlü motorlar yapýyor ve ayný anda yüzlerce kiþinin bindiði dönme dolaplar var. Bu büyük meydan oyuncaðý bana yýllar önce dinlediðim bir þarkýyý hatýrlattý: "Yaþamak dönme dolap gibidir. Onun da iniþ ve çýkýþlarý var. Talihlidir hep çýkanlar arkadaþ, Gerçek dost inenlerin yanýnda var." Yaþamak ve dönme dolap arasýndaki benzerliði bu þarký ne güzel anlatýyor. Düþünüyorum da gerçekten yaþamak dönme dolap gibiydi ve gerçek dostlar kendini hep biz inerken gösteriyordu. Çýkarken de içlerinde mutlaka dost da vardýr ama çoðu dost görünümlü þakþakcýlar ya da çýkarcýlardý. Hayatta ve dönme dolapta yükselirken de inerken de heyecanlanýrýz. Ama duyulan heyecanlar farklýdýr: Çýkarken seviniriz, inerken üzülürüz. Dönme dolabýn en üst noktasýna geldiðimizde binenleri almak ya da inecekleri indirmek için durduðunda kabin sallanýr ve biz heyecandan çýðlýk atarýz. En çok haz veren anlar en üsttekilerdir, tepe noktasýdýr, gökyüzüne en yakýn olduðumuz yerdir. Bindiðimiz andan itibaren en üst noktaya, zirveye ulaþmak, hatta bulutlarý yakalamak isteði vardýr içimizde. Burada olmanýn keyfi ve heyecaný bir baþkadýr. Kanýmýza en yüksek oranda adrenalin salgýladýðýmýz aný burada yaþarýz. Özgür olmayý, daha yükseklere çýkmayý, dünyaya tepeden bakmayý arzulamayan olur mu? Hayatta da öyle deðil midir? Dönme dolap aþaðýya doðru inmeye baþladýðýnda ise yavaþlamasýný isteriz, içimizi bir hüzün kaplar. Fren yapýp iniþi durdurmak veya en azýndan yavaþlatmak isteriz, ama dönme dolapta bizim kullanabileceðimiz fren ne gezer! Bu eðlence bitmemelidir, sona yaklaþmak hiç de hoþ deðildir. Geriye gitmek, mümkünse zamaný durdurmak isteriz. Ama biter, baþýmýz önde, yenilgiyi kabul etmiþ bir sporcu gibi kabinden aþaðý yavaþ ve isteksiz adýmlarla ineriz. Kazanýmlarýmýzý kaybetmek cansýkýcýdýr. Hayatta da aynýdýr. Hiç kimse hayatýn hiçbir basamaðýnda yükseldiði yerde sürekli, kalýcý deðildir. Ýkisinde de birileri inerken birileri çýkar, ya da tersi. Hep yukardayým zirvedeyim zannetmek, kendini aldatmak ve büyük bir hayal kýrýklýðýna zemin hazýrlamaktýr. Dönme dolap, bir noktadan itibaren dönmeye baþlýyor ya da hareket ediyor. Dönüyor, dönüyor, dönüyor ve ayný baþladýðý noktaya geliyor. Sonra gene o noktadan dönmeye devam ediyor, devam ediyor ve gene ayný baþladýðý yere geliyor. Sonra mý? Gene ayný döngü, yineleme; ya da kýsýrdöngü! Ya hayatýmýz? O da ayný kýsýrdöngünün bir baþka örneði deðil mi? Evin babasý sabah yataðýndan saatin zil sesi ile uyanýp kalkýyor, iþe gitme konusunda biraz gönülsüz, tatlý uykusuna devam etmek isterdi. Gözlerini ovuþturuyor, esniyor, ayaða kalkýyor ama ayaklarýna bu hantal beden aðýr geliyor, yavaþça ilk adýmýný atýyor, lavaboya gidip elini yüzünü yýkýyor, havluya siliyor, biraz canlanýr gibi oluyor, mutfaða geçiyor, kahvaltý hazýrlayan karýsýna “Günaydýn” deyip sofraya oturuyor, kahvaltý bitince balkona çýkýp bir sigara yakýyor, tekrar lavaboya gidip diþlerini fýrçalýyor, ellerini ve yüzünü yýkayýp havluya siliyor, yatak odasýna gidip giyinmeye baþlýyor, dün giydiði gömleðin yerine bir baþkasýný seçiyor, aslýnda bu tam da bir seçim deðil onlarca gömleðin içinden birini çekip alýyor, gömleði giyiyor, kravatýný takýp aynaya bakýyor, olmadý bu gömleðe bu kravat gitmedi, bir baþkasýný deniyor, o da olmadý, bir baþkasýný... ama zaman tükeniyor, oldu ya da olmadý birinde karar veriyor, terliklerini çýkarýp pantolonunu, ceketini giyiyor, terlikleri tekrar ayaðýna geçiriyor, odadan çýkýyor, salonda sehpanýn yanýndaki çantasýný alýyor, sokak kapýsýnýn yanýndaki dolaptan ayakkabýlarýný çýkarýp giyiyor, karýsýný öpüyor, kapýdan çýkýyor, karýsýna el sallýyor, asansöre biniyor, alt katýn düðmesine basýyor, asansörden iniyor, apartmanýn merdivenlerini hýzlý hýzlý hatta ikiþer ikiþer atlayarak geçiyor, sokakta koþuyor, caddeye çýkýyor, ya otobüs kaçtýysa endiþesi var içinde, durakta beklemeye baþlýyor, bekleyiþ biraz uzayýnca kaçýrdým endiþesi daha da artýyor, otobüsün geldiðini görünce seviniyor, biniyor, kartýný okutuyor, içerisi yolcu dolu, þoför arkalara doðru ilerlemeleri için uyarýyor, hiç kimse yerinden kýpýrdamýyor, yolculara bakýyor çoðu öðrenci, bazýlarý kendi yaþýnda, az da olsa yaþlý insanlar da var, “Yaþlýlarýn bu saatte otobüste iþi ne?” diye düþünüp kýzýyor, kýzdýðý sadece onlar deðil, koltuklara yayýlarak oturan etraflarýnýn farkýnda deðilmiþ gibi telefonlarýný kurcalayan gençlere-öðrencilere de yaþlý insanlara yer vermedikleri için kýzýyor, otobüs aðzýna kadar doluyor, o yüzden inecek yolcu olmayýnca duraklarda durmuyor, durmayýnca da duraklarda bekleyenler el kol hareketleri yapýp baðýrýyorlar ama ne dediklerini anlamýyor, inme ihtimali olan yolcularý gözetliyor, kaçýrmamak için dikkatli davranýyor, iner inmez yerlerini kapacak, bir kadýn elindeki telefonu çantasýna koyuyor, üstünü baþýný hatta saçlarýný eliyle düzeltiyor, bu ineceðine dair bir belirti olabilir ama inmiyor, o kadýn pencereden etrafý seyrediyor, hayal kýrýklýðý yaþýyor, on beþ-yirmi durak geride kalýyor. Bir durak sonra inecek, arka kapýya doðru gitmeye uðraþýyor, insandan bir duvar var sanki, aþamýyor, önündekileri iteliyor, bazýlarý ona kötü kötü bakýyor, aldýrýþ etmiyor, ite ite inme butonunun yanýna geliyor, butona basýyor, az sonra otobüs duruyor, kapýnýn aðzý insan dolu, önündeki kiþi de bu durakta inecek, güçlü kuvvetli biri, insanlarý adeta püskürtüyor, onun açtýðý koridordan giderek otobüs kapýsýnýn basamaðýna kadar geliyor, ama inemiyor çünkü ön kapýdan binemeyenler binmek için arka kapýya hücum ediyorlar, onlara hem söyleniyor hem de birkaçýný iteliyor, sonunda ayaðýný yere basýyor, derin bir nefes alýp yürümeye baþlýyor, iþyerine daha birkaç yüz metrelik yolu var, sonunda varýyor, çantayý masanýn üstüne býrakýyor, ceketini askýya asýyor, kendini koltuða atýyor, mesainin baþlamasýna beþ dakika var, bu kýsacýk süre bile hoþuna gidiyor ve mesai baþlýyor, bitimine kadar daha önceki yaptýðý iþlerin aynýsýný yapýyor, mesai bitiyor, eve dönmek için hazýrlanýyor, durakta otobüs bekliyor, sabahkine benzer olaylarý gene yaþýyor, en nihayet evine varýyor, üstünü baþýný çýkarýp pijamasýný giyiyor, yemek yiyor, ellerini yýkýyor diþlerini fýrçalýyor, karýsýyla biraz sohbet ediyor, televizyon seyrediyor, uyumak için yatak odasýna gidiyor, saati kuruyor, yatýp yorganý baþýna çekiyor, uyuyor. Ve saat çaldýðýnda uyanýyor, dünkünün aynýsý veya benzeri olaylarý tekrar yaþayacak... Dönme dolap gibi. Yani ayný döngü, yineleme ya da kýsýrdöngü... Üç gün sonra gene gittiðimde, dönme dolaptan baþka eðlence aletlerinin de kurulmaya çalýþýldýðýný gördüm. Çarpýþan arabalar, zincirli salýncak, gondol, atlý karýnca, korku tüneli, tren, balerin ve benim adýný bilmediðim birçok lunapark aleti... Hepsine tek tek baktým. Çalýþanlar beni tehlikeli olabileceði düþüncesiyle birkaç kere uyardý. Sonunda tekrar dönme dolabýn yanýndaydým. Yavaþ yavaþ göðe doðru yükseliyordu demir yýðýný. Dönme dolabýn kurulmasý birkaç hafta sürdü. Bittiðinde otuz-kýrk metre yüksekliðinde bir dev oyuncak ortaya çýktý. Dönme dolap biter bitmez de lunapark açýldý ve insanla doldu. En çok müþteri dönme dolapta vardý. Ben de binmek istiyordum, çocukluðumdaki heyacaný duyup duyamayacaðýmý merak ediyordum. Giþeden biletimi aldým, kuyruða girdim, uzun süre bekleyeceðimi biliyordum. Dolaptaki insanlarý izleyerek ve onlarýn çýðlýklarýyla dolabýn kalýn halatlarýnýn çýkardýðý gacur gucur seslerini dinleyerek bekleme zamanýný geçirdim. Ýki görevli vardý. Biri dolabý durduruyor, hareket ettiriyor; diðeri ise kabini tutuyor inenlere ve binenlere yardýmcý oluyordu. Dönme dolap bakýmsýzdý, demirlerin üzerindeki boyalar dökülmüþ, sepetler eskiydi. Halatlardan çýkan sesler ürkütücüydü. Sýram geldi, bindim. Yanýmda on beþ yaþlarýnda bir delikanlý, karþýmda ise genç bir karý koca vardý. Kabinler dört kiþilikti. Hareket ettik, birkaç metre yükselip durduk; baþka inenler ve binenler oldu. Bu þekilde defalarca dura kalka en tepeye kadar çýktýk. Orada durunca bindiðimiz kabin/sepet sallanmaya baþladý. Genç kadýn çýðlýk atýp kocasýna sarýldý; ben de korktum. Yanýmdaki gencin güldüðünü görünce korkum geçti. Buradan görünen manzara harikaydý. Bütün þehir ayaklarýmýzýn altýndaydý, kilometrelerce uzaktaki nehir ve daðlar da görülüyordu. Yerdeki insanlar ufacýktý, sanki hepsi birer cüceydi. Durma ve kalkmalar binme yerine geldiðimizde sona erdi. Demek ki eskilerin hepsi inmiþ ve yeni yolcular binmiþti. Gökyüzüne doðru yolculuðumuz baþladý. Birkaç defa döndük (beþ ya da altý defa) ve en tepeye gelince gene durduk. Bu seferki duruþumuz çok uzun sürdü. Ýndi-bindi nedeniyle gerçekleþen bir duruþ olmadýðý belliydi. Az sonra genç bayan gene çýðlýk attý, gencin yüzüne baktým, gülmüyordu. Çok iyi seçemesem de aþaðýda koþuþturmalardan bir arýza olduðunu anladým. Kabin beþik gibi sallanýyordu. Yukarýda rüzgar aþaðýya göre daha fazlaydý, ancak bizi bu kadar sallayacak gücü olduðunu sanmýyordum. Genç kadýnýn sürekli kýpýrdamasý, kocasýna ikide bir sarýlmasý ve belki de gençle benim elimizin ayaðýmýzýn titremesi bunun asýl nedeni olabilirdi. Bir saat kadar en yukarda asýlý kaldýk, durmadan da sallandýk. Yanýmýzdan kuþlar hýzla geçiyordu. Siyah, sarý, kýrmýzý, mavi renkli güvercinler... Bir tane de süt beyazý güvercin. Ama bu onlardan ayrý uçuyordu; ya diðerleri bunu aralarýna kabul etmiyordu ya da bu farklý olduðu için onlarla birlikte uçmaya tenezzül etmiyordu. Kafamý kaldýrýp gökyüzüne baktým. Ta tepede çok çok yüksekte bir leylek kanatlarýný açmýþ duruyordu. Hareketsiz görünüyordu, ama tabii bu bir göz yanýlmasýydý. Tekrar aþaðýya baktým. Ortalýk giderek kalabaklaþýyordu. Dönme dolapta yakýnlarý olanlara çok sayýda da seyirci eklenmiþti. Oradaki kafalarýn hepsi gökyüzüne doðru çevrilmiþti. Bekliyorlardý. Acaba neyi? Buradan aþaðýya düþme anýný kaçýrmak istemiyor olabilirler mi? Merak ediyorum: Telefon kameralarý çalýþmaya baþladý mý? Arýza giderilip aþaðýya geldiðimizde indirildik. Ýnen herkes derin bir nefes alýp birkaç metre uzaklaþtýktan sonra arkasýna dönüp dönme dolaba bakýyordu. Bazýlarý da indiklerinden öylesine sevinçliydiler ki aþaðýda kendilerini bekleyenlerle kucaklaþýyordu. Ýndirilen sadece biz deðildik, dolap boþaltýlmýþtý. Bilet alanlarýn para iadesi için giþeye gitmeleri söylendi. Anlaþýlan bugün dolap çalýþmayacaktý. Ciddi bir arýza olmasa bilet paralarýný iade etmezlerdi. Dört-beþ gün lunaparka uðramadým. O günkü korkuyu üzerimden atýnca tekrar dönme dolaba binme kararý vererek gittim. En tepede kaldýðýmýzda duyduðum heyacaný bir kere daha yaþamak istiyordum. Yaþayamadým, çünkü oraya gelince dönme dolabýn sökülmeye baþlandýðýný gördüm. Oysa diðer eðlence aletleri duruyordu. Sökme iþinde çalýþan iþçilere ve onlara emir yaðdýran adama dikkatle baktým, bunlar dolabýn montajýný yapanlar deðildi. Baþlarýndaki adama neden söktüklerini ve dolabý nereye götüreceklerini sordum. Adam yüksek sesle cevap verdi: -Bozuk. Dönemiyor. Dönemeyen dönme dolabýn en son gideceði yer de hurdacý mezarlýðýdýr. Bu cevap bana dönme dolabýn sonunun da insanýnkine ne kadar çok benzediðini anlatmaya yetti. (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |