..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþam hoþtur, ölüm rahat ve huzurludur. Zor olan geçiþtir. -Asimov
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




24 Kasým 2018
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 10  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Üzümler olduðunda sýrtlarýnda küfeler olan eþeklerin arkasýndan giden köylü kadýnlarý, biz çocuklara birer salkým üzüm verirlerdi.


:GBC:

     Yazmak zorunda hissediyorum kendimi. Böylece hem rahatlýyorum hem de yazdýklarýmý okuduðumda unuttuklarýmý tekrar hatýrlýyorum. Yoksa bu hayat böyle çekilmez. Býrakýp gitmek istediðim çok oldu hayatý. Defalarca... Her defasýnda da “Biraz yazdýktan sonra...” dedim ve býrakamadým.
     Dýþarýsý bana göre deðil, iyisi mi kendimi eve atayým. Baksana birbirini kovalayan sadece arabalar deðil, insanlar da... Nereye gider bu kadar insan ve araba, ya da nereden gelir? Bu insanlar ne yaparlar yaþarken; hayatý çekilir hale getirmek için? Hedefleri var mý? Yoksa günlerini gün etmenin peþindeler mi? Hiç düþünüyorlar mý neden dünyaya geldiklerini ve neden yaþamalarý gerektiðini? Yaþadýlar, yaþadýlar, yaþadýlar... Ya sonra? Tamam, bu kadar yaþamak yeter diyebilecekler mi samimi olarak? Doymuþ bir hayvanýn gösterdiði gözü tokluðu gösterebilecekler mi? Ya da, biraz daha biraz daha yaþayayým, diye çabalayacaklar mý? Yoksa ben, hayattan el mi çektim, her þeyi býraktým mý da böyle düþünüyorum? Hayýr hayýr, þimdilik deðil en azýndan.
     Masamýn baþýna oturdum yavaþça,; Aynadaki, sesten de geldiðimi anlayýp beni lafa tutmak ister diye en ufak bir týkýrtý bile yapmamaya çalýþýyorum. Masamýn üzerinde bir yol var, öyle bilinen yollardan deðil: Dimdik. Her iki tarafýnda uçurum olan bir rampa. Boþ. Ne araba ne de insan var. Yolun saðýnda gürül gürül akan bir derenin yataðýndaki taþlara çarpan suyu etrafa saçýlýyor. Öyle bir saçýlma ki güneþ ýþýðý da vurduðu için adeta bir gökkuþaðý oluþturuyor. Yeþillik bol; çimen, yabani bitkiler, küçük ve orta boyda aðaçlar. Görüntü hoþ, ama devam etmiyor; yerini beton yýðýný binalarla dolu bir þehre býrakýyor. Binalar arasýna sýkýþmýþ bir futbol sahasý, adeta utancýndan saklanacak bir yer arar gibi. Öyle ya týkýþ týkýþ olan bir yerde bu kadar geniþ bir yer iþgal etmek ayýp olsa gerek. Stat da boþ, þehrin sokaklarý ve caddeleri de. Bütün canlýlarý esrarengiz bir silah yok etmiþ. Þehir sallanmaya baþlýyor; yok yok, bu sallanmanýn ötesinde bir þey; kývýra kývýra, göbek ata ata oynuyor. Çýldýrmýþ; insan yok diye sevindiðinden mi çýlgýnlýðý?
     Sokak kapýsý önce açýldý, sonra kapandý. Bu sesle birlikte tabii masamýn üzerindeki yol da þehir de kayboldu, silindi gitti. Birkaç dakika geçince sokak kapýsý gene açýldý ve kapandý. Kapýyý kapadýðýmdan ve kilitlediðimden eminim. Baþka birine de evimin anahtarýný vermiþ deðilim. Hayýrdýr, öyleyse kapýyý açýp açýp kapayan kim? Gözümü odanýn kapýsýna diktim, bekliyorum. Ne gelen var ne giden... Dakikalar saatlere dönüþtü gene yok. Baþka bir iþle uðraþmak ya da gidip bakmak için niyetleniyorum, sonra vazgeçiyorum. Böylesi davetsiz bir misafiri ayakta karþýlayacak deðilim ya!
     Mutfaktan sesler geliyor, kulaklarýmý diktim bekliyorum. Bir þey düþürdü yere, bir þýngýrtý koptu. Bardak kýrýlmýþ olabilir, ya da bir cam kase. Buzdolabýnýn kapýsý çarpýlarak kapatýldý, çatal kaþýk sesi duyuyorum. Karnýný doyuruyorsa mesele yok; hýrsýzlýk için gelmesin de!
     Odanýn kapýsý açýldý, nefesimi tuttum kim gelecek diye bekliyorum. Gelen dört-beþ yaþlarýnda bir erkek çocuk. Onca gürültüyü patýrtýyý bu ufaklýk mý yaptý? Kýsa, bej rengi bir pantolon giymiþ, ayaðýnda spor ayakkabý, alaboroz kesilmiþ kumral saçlarý, kahverengi gözleri orta büyüklükte, burnundan sümük akýyor; sað elininin tersiyle ikide bir burnunu siliyor. Hýþýmla:
     -Sen de nereden çýktýn? Nasýl girdin evin içine? Ýnsan bir baþkasýnýn evine gittiðinde ya kapýyý çalar ya da zile basar. Hem insan bir eve girerken ayakkabýlarýný da çýkartýr. Bu basit görgü kuralýný da bilmiyor musun? Kimsin sen? Dedim.
     -Ýnsan kendi evine girmeden önce kapýyý neden çalsýn ya da zile neden bassýn? Ayakkabýlarýmý çýkartmaya gelince, unutmuþum. Özür dilerim. Dedi.
     -Ayný zamanda hazýrcevapsýn da, ama burasý senin deðil benim evim.
     -Ýstersen Aynadaki'ne sor, o sana söylesin her þeyi. Ben artýk sustum.
     Deyip, gitti yataðýmýn üzerine oturdu. Ayaðýnda ayakkabýlar yoktu. Ne zaman nereye çýkardý, ben nasýl görmedim?
     Aynanýn yanýndayým. Bunak gene pis pis sýrýtýyor. Onunla konuþmak hoþuma gitmese de bazen mecbur kalýyorum.
     -Bu çocuðun gelmesi de senin bir oyunun mu?
     -Burasý tiyatro sahnesi deðil ki oyun oynayalým! O çocuk sensin. Ýyi bak, sana benzemiyor mu?
     Eski bir fotoðraf geliyor gözlerimin önüne. Evet benziyor. 4-5 yaþlarýnda kardeþlerimle beraber bir okul bahçesinde çekilmiþ bir fotoðraf. Onlar öðrenci olduklarý için üzerlerinde beyaz yakalý siyah önlükleri var; ben de pantolon üzerine bir kazak giymiþim.
     -Evet benziyor da, bana benzemesi ben olduðumu göstermez.
     -Dinle de anlatayým: Köy hayatý, iki yaþýndayken senin için bitti. Bir þehire taþýndýnýz sen, annen ve baban. Kardeþlerin köyde kaldý, çünkü onlarý ninen býrakmadý. Sen çok küçük olduðun için annenle babanýn seni götürmek istemelerine ninen sesini çýkarmadý. Þehirde, önce birkaç ay iki odalý bir yer evinde oturdunuz. Sonra ahþap eski iki katlý bir evin üst katýna taþýndýnýz. Buranýn geniþ bir sofasý, iki odasý, mutfak olarak kullanýlan bir yeri vardý. Tuvalet alt katta, bahçedeydi. Bilhassa soðuk havalarda tuvalete gitmek zahmetliydi.
     -Þehirdeki ilk evimizi þöyle böyle hatýrlýyorum. Ýkinci evle ilgili hatýrladýklarým çok fazla. Yazýn serin, kýþýn da çok soðuk olan, her tarafý dökük bir evdi. Bahçesi vardý. Bahçede badem ve ýhlamur aðaçlarý. O yüzden kahvaltýlarda çay deðil, ýhlamur içilirdi. Kýþýn ýhlamur çaydanlýðý sobanýn üzerinden hiç inmezdi. Önceleri sarýmsý olan ýhlamur suyunun rengi kaynaya kaynaya açýk kýrmýzýya dönüþürdü. Býkmýþtým ýhlamur içmekten, ancak baþka bir alternatif de yoktu. Yazýn sokaða çýkýp çoðunlukla kendi kendime oynardým. Bazen de mahalleden çocuklarla. Üzümler olduðunda sýrtlarýnda küfeler olan eþeklerin arkasýndan giden köylü kadýnlarý, biz çocuklara birer salkým üzüm verirlerdi. Biz onlardan üzüm istemezdik, hatta verdiklerini de utana utana alýrdýk. Oracýkla yýkamadan tozlu tozlu yer bitirirdik. Eve üzüm götürmediðimiz gibi bu olaydan da bahsetmezdik. Çünkü yabancýlardan bir þey almamýz yasaklanmýþtý.
     -Sen beþ yaþýna geldiðinde çok kötü bir hastalýða yakalandýn. Zaten bu yaþýna gelinceye kadar hep hastaydýn, ama bu çok daha aðýr bir hastalýktý. Bir gün sokakta oynarken baþýn aðrýmaya ve dönmeye baþlayýnca kendini eve atýp, yataðýna yattýn. Yüzün yeþil, siyah, sarý karýþýmý renge büründü. Annen seni böyle görünce, sana bir haller olduðunu anladý. Elini baþýna koydu, alnýn cayýr cayýr yanýyordu. Nasýl olduðunu sana sorduðunda sadece bir-iki kelime söyleyebildin: “Baþým aðrýyor.”
      Kadýn telaþa kapýldý, ne yapacaðýný bilemiyordu. Evde aspirin vardý ama bu ilacý vermek doðru olur muydu? Aþaðýdaki komþunuzun kapýsýný çalýp durumu anlattý. Geceleri çalýþtýðý için gündüzleri izinli olan komþunuzun kocasý konuþmalarý duyunca sana bakmak için yukarý çýktý ve görünce “Hemen hastaneye yetiþtirelim. Çocuk çok kötü görünüyor” dedi. Adam seni kucaðýna aldý, koþarak hastaneye götürecekti. Annen ona yetiþmede zorlandý. Komþunuz þehir lokalinde garsondu. Gece geç saatlere, bazen de sabaha kadar çalýþýyordu. Oranýn müdavimlerinden devlet hastanesi baþhekimi Sait Beyi tanýyordu. Seni hemen baþhekimin yanýna götürdü. Doktor daha ilk bakýþta koydu teþhisi: Menenjit. Hastanede yatarak tedavi edilecektin.
     -Hastanede geçen birkaç günü hatýrlýyorum, ama bu senin anlattýklarýný hatýrlamam tabii ki imkansýz.
     -Öyle. Nasýl hatýrlayabilirsin ki? O sýrada sen kendinden geçmiþsin, yarý ölü sayýlýrsýn. Doktor Sait Bey, senin tedavini kendisi üstleniyor ve erken teþhis konulduðu için de kurtulma þansýnýn olduðunu annene söylüyor. Annenin aðlamaktan ve dua etmekten baþka elinden bir þey gelmiyor. Doktor, anneni eve yolluyor; hem sana hem de kendisine gerekli eþyalarý almasý için. Babanýn çalýþtýðý yere haber gönderiliyor, hemen geliyor. Hastanede yatma ile ilgili kayýt iþlerini yaptýrýyor, bazý evraklarý imzalýyor. Sait Bey, durumun ciddiyetini babana da anlatýyor ve soðukkanlý olmak gerektiðini söylüyor.
     -Beyaz önlüklü hemþireler bazen koðuþa gelip yataklarýn üzerine bir bisküvi paketi atarlardý. Hastabakýcýlarýn yemekleri tekerlekli bir araba ile koðuþa getirdiklerini de hatýrlýyorum.
     -Senin bu hatýrladýklarýn hastaneye yattýðýndan kýrk beþ gün sonraki hatýralarýn olabilir. Çünkü tam yirmi bir gün bir lokma bile yiyecek yemedin. Annen yemeden nasýl yaþayabildiðine hep hayret etti. Ýlaç ve iðne ile Sait Bey seni yaþattý. Yüksek ateþin sürekli vardý. Baban, hastaneye buz kalýplarý gönderiyordu. Annen ve koðuþtaki diðer kadýnlar, buzu tuvalette kýrýp plastik buz torbalarýna dolduruyorlardý. Daha sonra bu buz torbalarý hasta çocuklarýn baþlarý altýna konuyordu. Ateþin öyle yüksekti ki, bir-iki saat içinde buz eriyip bitiyordu. Ellerin, ayaklarýn kývrýlýyor, sayýklýyor, cayýr cayýr ateþten yanýyordun. Gözlerin kayýyordu ve büyük bir ihtimalle görmüyordun. Bu hastalýk yüzünden kör olanlarý duyduðu için annen senin için “Ya kör olursa!” diye çok endiþeleniyordu. Ancak, hastaneye yattýðýndan kýrk beþ gün sonra etrafýnýn farkýna varabildin.
     -Koðuþta bir gün kadýnlarýn hepsi hüngür hüngür aðladý. Ben þaþýrmýþ bakýyordum etrafa. Annem de aðlayanlara katýlýnca iyice merak etmiþtim. Meðerse o gün koðuþta benim yaþlarda Hasan adýnda bir çocuk ölmüþ.
     -O koðuþta seninle birlikte sekiz çocuk ve sekiz anne vardý. Bunlardan üç tanesi öldü, ikisi de sakat kaldý. Bu koðuþa herkesi sokmuyorlardý. Baþhekimin vereceði özel izinle buraya girilebilirdi. Bir buçuk ay sonra ellerin ve ayaklarýn düzeldi, ateþin düþtü, konuþmaya baþladýn, az da olsa bazý yiyeceklerden yiyebiliyordun. Sait Bey, her gün koðuþa geliyordu, önce seni muayene ediyordu sonra diðer çocuklarý.
     -Bir gece hastanede sabaha kadar çýðlýklar duyuldu, hatta gündüz de devam etti, ama geceki kadar çok duyulmuyordu.
     -O gece bir otobüs ile petrol tankeri çarpýþmýþ. Yolcularýn çoðu yanarak ölmüþ, sað kalanlar da hastaneye getirilmiþ. Yaralý kurtulanlardan altý kiþi de hastanede ölmüþtü. Üç ayýn sonunda tedavin dýþarýdan devam etmek þartýyla taburcu edildin.
     -Sait Bey anneme bir müddet banyo yaptýrmamasýný tembihledi ve iki haftada bir hastaneye getirlmemi istedi. O tedaviler çok can acýtýcýydý. Sait Beyin baþhekim odasýndaki masanýn üzerine beni oturtuyorlardý. Ýki hastabakýcý sýrtýmý açýp kýmýldamayayým diye beni sýmsýký tutuyordu, doktor kocaman bir iðneyi belkemiðime saplýyor, bir ya da iki þýrýnga su çekiyordu. Sonra da bir baþka iðne ile ayný yerden ilaç veriyordu. Tabii bu sýrada ben aðlýyor ve çýðlýk atýyordum. Annemi içeri almýyorlardý, o koridorda beklerken benim çýðlýklarýmý duymasýn diye kulaklarýný kapatýyormuþ. Sonunda belime merhem sürüp bir bantla kapatýyorlardý. Tedavi bitince annemi içeri çaðýrýyorlardý, beni kucaðýna alýp Sait Bey'e teþekkür ediyordu. Her odasýndan çýkýþýmýzda doktor mutlaka baþýmý okþuyordu. Hastanenin merdivenlerini annemin kucaðýnda inip bahçeye çýkýnca, annem beni bir bankýn üzerine çýkarýp sýrtýna alýyordu. Evin yolunun yarýsýna gelince, bakkalýn yanýnda üzeri düz büyük bir kaya parçasýnda mola veriyorduk. Biraz dinlenip gene annem beni sýrtýna alýyordu. Belim çok acýyordu, yapýþtýrýlan bant da rahatsýz ediyordu. Dýþarýdan tedavi iki sene sürdü. Tedavim bitince o þehirden ayrýlýp baþka bir þehre gittik. Üç sene sonra gezmek için tekrar o þehre geldiðimizde kurtarýcým Sait Bey'i ziyaret ettik. Hemen tanýdý ve çok sevindi. Annemle babama “Siz, odada beþ dakika baþbaþa oturun!” deyip beni elimden tutup menejitli hastalarýn yattýðý koðuþa götürdü.
     -“Analar, bacýlar bu çocuða iyi bakýn! Onun durumu sizin çocuklarýnýzýnkinden çok daha kötüydü. Ama þimdi sapasaðlam karþýnýzda duruyor. Moralinizi yüksek tutun, kendinizi üzmeyin; sizin çocuklarýnýz da bir gün bu çocuk gibi saðlýklý bir þekilde taburcu olacak.” Dedi. Bütün analarýn baþlarý bana çevrildi, hayranlýkla bakýyorlardý, hepsinin aðzýndan ayný anda “Ýnþallah!” sözcüðü döküldü.
(Devam edecek...)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn 1. bölüm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeðin Adý Badi - 80 (Son Bölüm)
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuþ - 48 (Son Bölüm)

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ücretsiz Kitap Daðýtabileceðim Ýstanbul’da Bir Mekan Arýyorum
Bir Edebiyatçý Gözüyle Maðaranýn Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Maðaranýn Kamburu – Yorum: 6
Maðaranýn Kamburu
Bir Romanýn Anatomisi: Maðaranýn Kamburu
Bir Aný Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasýl Yazardý?
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 2
Maðaranýn Kamburu Romanýna Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleþtirileri - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.