Þahin bakýþlý, ahu gözlü, þirin davranýþlý ve tatlý sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
Önümdeki duvarýn içinden ses geliyor. Biri baðýrýyor. Þimdi yumruklamaya baþladý duvarý. Ve duvarlar eski yerlerini alýrken tavan da yükseldi. Meðerse odam ne kadar geniþmiþ. Þimdi anladým. Ses þiddetini artýrdý, ne dediðini anlamýyorum. Duvarýn içinde bir insan olabilir mi? Saçma bir soru. Ýnsan duvarýn içine giremez ki... -Bu kimin sesi? Diye baðýrýnca bir cevap geldi: -Vicdanýnýn sesi. -Hadi oradan! Baþka bir yalan uydur da inanayým. -Yalan deðil, ben vicdanýnýn sesiyim. Ýçinde konuþan bir ses duyarsan, bil ki o vicdanýndýr. -Þimdi içimden deðil, duvardan ses geliyor. Ne iþin var orada? -Ýçindeydim, rahatsýz oldun ve beni buraya sen hapsettin. Benden kurtulmak istiyordun. Her þeyden kaçabilirsin, kendi vicdanýn hariç… -Niye senden kurtulmak isteyecekmiþim? -Dedim ya, rahatsýz oluyordun. Doðrudan ve iyiden ayrýlýp yalana ve kötülüðe saptýðýnda seni uyarýyordum. Evet, vicdanýndan da kaçmak isteyebilirsin; ama gene de o, seni mezara kadar kovalayacaktýr. -Tamam. Sus artýk. -Vicdaný susturmak çok zordur, hatta imkansýzdýr. Ýyisi mi býrak konuþayým! Þimdilik sussam da sonra tekrar sesimi duyarsýn. -Ben herhangi bir suç iþlemedim. Belki ihtiraslarýma hakim olamadýðým zamanlar olmuþtur sadece... -Ýhtiras gazdýr, vicdan fren. Her suçlunun öncelikle karþýsýna çýkacak ilk yargýç, vicdanýdýr. Bu saçma sapan konuþmaya son vermek için kendimi dýþarý attým. O, duvarýn içinde kendi kendine konuþsun dursun! Nereye mi gittim? Birçok insanýn aklýna en son gelebilecek bir yere: Çöp depolama alanýna. Yüzlerce dönümlük bir arazide onlarca çöp daðý, kamyonlarýn biri gelip biri gidiyor, bir çöp daðýnýn tepesi kuþla dolu, karga, güvercin ve martýlar. Çok sayýda köpek çöplerin içinde eþeleniyor. Bazen de kuþlarý kovalýyorlar. Eþelenen sadece köpekler ve kuþlar deðil, en az yirmi kiþi çöpleri karýþtýrýyor, iþine yarar bir þey bulursa torbasýnýn içine atýyor. Hepsi de erkek. Beni gördüler, þöyle bir bakýþ atýp iþlerine devam ettiler. Onlara doðru yaklaþýyorum, çerçöpün içinden geçerek. Yan gözle beni takip ediyorlar, belki de bir belediye yetkilisi sanýyorlar. Ýþlerine engel olabileceðim ihtimali kafalarýnýn içinde dolaþýyor. Üzerimdeki giysiler çok yeni ve pahalý olmasa da onlarýnkinden farklý. Görüntüm ve davranýþlarým bu insanlarý tedirgin etti. Ben de bir çöp daðýný karýþtýrmaya baþlayýnca bana hayretle iki kiþi baktý. Ne aramaya gelmiþtim buraya, bu çöplüðe? Kendimi. Evet kendimi arýyorum, çünkü belki de ben çöpüm. En azýndan þimdi öyle olduðumu sanýyorum. Ýlk elime gelen aðzý baðlý bir poþet oldu. Açmayý denedim, açamayýnca yýrttým. Çýkanlar: Tuvalet kâðýtlarý, yemek artýklarý, çay posasý, maden suyu þiþesi, bir çatal, bardak kýrýðý, meyve kabuklarý, çürümüþ elma ve soðan, hamur, Fýrlatýyorum poþeti kýzgýnlýkla. Niye kýzýyorum ki? Daha ilk teþebbüste nasýl bulacaktým kendimi? O kadar þanslý mýyým? Hem, belki de bu bulduklarým benimdir.... Karýþtýrmaya devam: Mukavva kutular, tenekeler, pamuk, kusmuk, solmuþ çiçekler, kedi leþi, yýrtýlmýþ kitap ve gazete sayfalarý, boþ poþetler, bulaþýk süngerleri, fýrçalar, kakalý çocuk bezleri, disket, kemikler, et, sucuk, peynir, çivi, iðne, küpe, 25 kuruþ, kumaþ parçalarý, ayakkabý, þapka, çekomastik tüpleri, keser, sakýz, parfüm þiþeleri, ölü bir kuþ, boþ fiþek kovaný, yumurta kabuklarý, ölü civcivler birkaç tane Ve daha neler neler... Ne umdum ne buldum? Çok þey ummuþtum ama hiç bir þey bulamamýþtým. Bir saatten fazla bir süre çöp karýþtýrdým. Aradýðým orada yoktu. Artýk gitmeliydim. Hemen bu karara varmamýn sebebi tembellik olabilir, ayrýca yorulmuþtum. Zaten aðýr bir gaz kokusu vardý ve bu nefes almamý güçleþtiriyordu. Gerçi çöplüklerde metan gazý oluþabileceðini bilyordum ama bu gaz patlayýcý olmasýna karþýlýk kokusuzdu. Öyleyse benim farkettiðim çürümüþ maddelerden çýkan baþka bir gaz olmalýydý. Çöp depolama alanýndan beþyüz-altý yüz metre kadar uzaklaþýp bir tepeciðin üzerine oturdum. Dinlenecektim. Buradan çöp yýðýnlarýnýn içinde yaþam mücadelesi veren insan, köpek ve kuþlarý seyrediyordum. Hafif bir rüzgâr vardý, gökyüzü mavi ve güneþ altýn rengindeydi. Bir çöp daðýnýn tepesinde, beyaz renkli duman gördüm, giderek çoðalýyordu. Sonra birden göðe kocaman bir ateþ sütunu yükseldi ve kulaklarý saðýr eden bir patlama sesi. Burada bitmedi patlamalar ve alevler devam etti, sanki bir yanardað faaliyete geçmiþti. Þaþkýndým. Çöp yýðýnlarý yanýyordu. Kaçýþan iki köpek ve üç insan gözüme iliþti. Yaralý olmalarý ihtimali yüksek. Býrakýn ateþin içine girmeyi yaklaþmaya bile cesaretim yoktu. Gözlerim kamaþmýþ, kulaklarým hiçbir sesi duymaz olmuþtu. Donup kalmýþým, sadece bakýyordum. Acaba bilincim yerinde miydi? Ýtfaiye araçlarý gelinceye kadar ne kadar süre geçti, bilmiyorum. Ýtfaiye araçlarýnýn sirenleri de mutlaka açýktýr ama ben duymuyorum, tepelerindeki yanan ýþýklarý görüyorum. Ateþ olan yerlere su sýkmaya baþladýlar bile. Ateþle birleþen su beyaz bir buhar bulutuna dönüþüyor, söndü sanýyorsun oradaki ateþ ama sönmüyor, tekrar alevleniyor. Onlarca itfaiye aracý olduðunda da yangýn sönmedi. Suyu biten araçlar tanklarýný doldurmak için geri dönüyorlardý. Saatler çabuk geçti. Yangýn kontrol altýna alýnmýþ olsa da sönmedi. Etrafta gözlerim cankurtaran aradý. Bir tane bile yoktu. Onca itfaiye aracýný gönderen yetkililer bir tane olsun cankurtaran göndermeyi neden akýl edememiþlerdi? Burada insan da olabileceðini düþünemediler mi? Öyle ya, yangýn çýkan yer bir çöplük; çöplükte de insan ne gezer! Havadaki sýcaklýk giderek artýyordu, belli ki yangýn etrafý ýsýtmýþtý. Alevler kývrýla kývrýla gökyüzüne çýkýyordu, týpký raks eden bir kadýn yani rakkase gibi. Kýrmýzý alevlere simsiyah dumanlar eþlik ettiðinde söner gibi oluyor, dumanýn rengi fümeye dönüþünür dönüþmez tekrar kýrmýzý alevler hakimiyeti ele geçiriyordu. Ufak patlamalar da oluyordu. Deodorant tüpleri veya baþka patlayýcý cisimler buna neden olabilirdi. Patlamalar rahatsýz edici deðil aksine hoþa gidiciydi. Bunu fark edince anladým ki kulaklarým artýk normalleþmiþti. Ýþin doðrusu bu yangýný seyretmek bana haz veriyordu. Þimdiye kadar hiç tatmadýðým bir haz... -Utan, utan! Baþka canlýlar acý çekerken, sen zevk peþindesin. -Gene sen misin, vicdan denen karýþtýrýcý? -Evet benim. Vicdanýnýn sesi. -Duvarýn içinden nasýl çýktýn, çýkarmam için bana yalvarýyordun. Þimdi nereye saklandýn? Sesin ceketimin cebinden geliyor gibi. -Cebinde deðilim, ceketinin astarýnýn içindeyim. Daha önce duvar içindeydim, þimdi burada. Yani vicdanýnýn sesini hapsedecek yer bitmez insanoðlunda. Þimdi de iþte buraya týktýn beni. -Ben seni oraya hapsetmedim, yalan söyleme. -Tabii elinle alýp da buraya koymadýn ama düþüncelerinden iteleyerek buraya girmemi saðladýn. -Her neyse, kes sesini ya da defol git baþka bir hapishaneye gir! Beni lafa tuttuðu için bu vicdan denen densize çok kýzmýþtým. Seyirim yarým kalmýþ ve iþte yangýn da sönmüþtü. ● ● ● (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |