..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Tarihsel Roman > Tuna M. Yaþar




27 Mart 2019
Çok Eskiden 5  
Ana Tanrýçanýn Ýnsanlarý

Tuna M. Yaþar


1. “Çok Eskiden” adlý kitabýn konusu: Çatalhöyük’ün neolitik çaðýnda yaþayanlarýþahýslar ve konuþmalarý ve olaylar ile anlatýlýyor. Ýnsanoðlunun yeryüzünde evi icat etmesi tesadüflere baðlý deðildi. Abraka araþtýrmalarýnýn sonucunda killi topraðý buluyor ve deneme yanýlma yöntemi ile kili güneþte kurutarak saðlam bir tuðla elde ediyor. Tuðlalarla evini yapýnca sorunlar peþ peþe geliyor. Bölgede yaþayan diðer bir kabile ile çýkan savaþta Abraka ve mahiyeti üstün geliyor. Abraka ve mahiyeti ruhlarýnda, akýllýca þeylere açýk olduklarý için maceralar onlarý bekliyor. Roman Neolitik çaðda Çatalhöyük halkýnýn yaþadýklarýný ve olaylarýný anlatýyor. 2. “Çok Eskiden” isimli eserim arkeoloji sevenlere ve gençlere hitap ediyor. 3. Bu tarzada hiç basýlmýþ kitap yok.


:ACHI:

Sabah gürültü ile uyandýlar. Kapý hýzla çarpýlmýþ içeriye askerler girmiþti. Yanýnda tercüman olan asker "Söyle onlara yiyeceklerini kralýmýzla görüþtükten sonra yiyecekler. Þimdi kralýn yanýna gidiyoruz. Yeni elbiselerini ver. Üzerlerini deðiþtirsinler. Dedi. "Týpký hayvanlar gibi." Diye de söylendi.

Tercüman sözleri aktardý. Avcýlar utanma bilmiyorlardý. Deriden giysilerini çýkardýlar. Çýrýl çýplak oldular. Pamuktan örülmüþ giysilerini üzerlerine geçirmeye baþladýlar. Nöbetçiler avcýlarýn kayýtsýzlýðýna þaþýrdý. "Sanki daha önceleri hep çýplak yaþýyorlardý. Bak þunlara her þeyleri ortada. Bize gösterdikleri ile gurur duyuyorlar gibi." Diye avcýlara takýldýlar.

Biri "Bunlarýn kýçý pistir þimdi. Irmaða götürüp suya mý soksaydýk acaba." Dedi. Ortalýðý kahkaha sardý.

Diðeri "Kralýmýz bekliyor. Þimdi olmaz. Acele etmemiz lazým." Dedi.

Avcýlar beþ altý askerin kuþatmasý ile üzerlerinde pamuktan örülmüþ giysileri ile hapishaneden çýktýlar.

Avcýlarýn kadýnlarý da ayný þeyleri yaþadý. Askerler onlara da pamuktan örülmüþ giysiler verdi. Giydiler. Sonra onlarda kralýn huzuruna çýkmak için tutuklu kaldýklarý yerden çýkýp þehrin, en büyük yapýsýna doðru yürüdüler.

Kral "Amir sizin ilkel insanlar olmadýðýnýzý söyledi. Sizleri bir müddet köle olarak kullanacaðýz. Erkekler taþ ocaðýnda çalýþacak. Kadýnlar ve çocuklar ise sarayýmda bana hizmet edecekler. Artýk gidebilirsiniz."

Amir bu kýsa konuþmaya þaþtý kaldý. Demek bu avcýlarý kral benimsemiþti. "Kralýmýz çok akýllý. Kýsa zamanda hüküm verdi." Diye içinden geçirdi. Avcýlar kralýn huzurundan çýktýðýnda onlarý sarayýn mutfaðýna götürdüler. Onlara orada yiyecek verdiler. Menü kýzartýlmýþ tavuk, þarap ve ekmekten oluþuyordu. Menü amir için de zengindi avcý insanlar içinde. Abraka tattýðý þaraba hayran kaldý. Tecavat ise durmadan tavuk yiyordu. Elini ne ekmeðe, ne þaraba sürdü.

Amri de acýkmýþtý. O da avcý insanlarýn yanýna oturup kýzarmýþ tavuktan yemeye baþladý. Diðer taraftan söyleniyordu. "Sizin þu þansýnýza imreniyorum. Taþ ocaðýnda çalýþacak iþçilersiniz ama kral size ikramda bulunuyor. Siz avcýlarýn þehrimizin insanlarýný bakýþlarýnýz ile týlsýmladýðýnýza inanýyorum. Sizden korkulur. Kralýmýz istemese ben size tavuk deðil ot yedirirdim. Ama baþtan beri kralýmýzýn gözetimindesiniz." diye söylendi.

Askerler geriden onlara refakat ediyordu. Tavuklarda iþtahlarýný kabartmýþtý. Disiplinsizlik edemezlerdi. Avcýlarýn kýzarmýþ tavuklarýna el süremezlerdi. Onlarýn yiyeceði henüz hazýr deðildi. Bakmakla yetindiler.

Amir "Haydi kalkýyoruz." Dedi. Avcý insanlar karýnlarýný týka basa doyurmuþtu. Abraka "Marduk tanrýmýzýn bize sunduðu tavuklardan dolayý minnettarýz." Dedi.

Yanlarýndaki tercüman sözleri hemen çevirdi. Amir "Aferin. Çok çabuk öðreniyorsunuz. Kralýmýz Marduk Tanrýya baðlýlýðýnýza inanýyorum. Ama bir daha biz sormadan konuþmayýn." Dedi. Tercüman çevirdi. Amir ekledi. "Ýki yýl boyunca taþ kýracaksýnýz. Sonra þehrimizin vatandaþý olmaya hak kazanacaksýnýz. Þimdi yürüyün."

Avcýlar ve askerler odadan çýktý. Saraydan çýkmak için uzun ve geniþ bahçeye geçtiler. Abraka karýsý Nemengen'i oracýkta gördü. Konuþamazdý. Emir böyleydi. Karý koca birbirine bakmakla yetindi.

Þehrin yazýcýlarý vardý. Halkýn þikayetlerini, evlilik sözleþmelerini, ticari antlaþmalarýný yumuþak kilden tablete ellerindeki sert, yontulmuþ aðaç çubuklarý ile yazýyorlardý. Ýki kiþi yazýcýlarýn önünde sorularý cevaplýyordu. "Senin ismin nedir. Ve arkadaþýna kaç çuval buðday vereceksin?" diye soru geldi.

Adam "Benim adým Hatmara. Arkadaþýmdan buðdaylara karþý on fýçý þarap alacaðým." Dedi

Yazýcý sözleri bir bir yumuþak kil tabletine yazdý. Sonra diðerine sordu. "Adýn nedir ve içi þarap dolu fýçýlarýn vergisini verdin mi?"

Buðday alacak adam "Benim adým Ýnaka. Vergilerimi Hatmara ile birlikte verdik. Ama benim þaraplar lüks tüketim olduðu için vergisi daha çoktu. Arkadaþým Hatmara ile takas yaptýðýmýzda benden takas vergisini az alýn." Diye konuþtu.

Yazýcý "Vergi kurallarý ne ise ben onu uygularým. Þimdi ikinizin iþleri tamamlandý. Artýk takas resmileþti. Çýkarken takas ücretini yatýrmayý unutmayýn." Dedi

Cenbali temizliðini yaparken gözünün ucuyla yazýcýlarý izliyordu. Yazýcý odasý sarayýn içindeydi. Þu sýralar onlara kayýt için gelen pek yoktu. Henüz mahsuller tarlalardan tamamen kalkmamýþtý. Bir iki hafta içinde iþleri yoðunlaþacak ve zorlaþacaktý. Cenbali yaþananlarý merakla izliyordu. Bir taraftan da elinde ýslak bezle odanýn zeminini siliyordu. Oda sarayda ama halkýn gelip geçtiði sokaða açýlýyordu. Haliyle rüzgarlarýn getirdiði tozlara maruz kalýyor ve odanýn günlük temizlenmesi gerekiyordu.

Yazýcýlardan biri Cenbali'ye seslendi. "Al bu tabletleri fýrýnýn içine koy. Orada bir saat kalýnca çýkar." Dedi.

Cenbali'nin yanýndaki saraylý nedime sözleri çevirdi. Sonra nedime ile bir tahtadan tepsiye kil tabletlerini koydular. Onlarý fýrýna vermek için odadan çýktýlar.

Nedime "Dilimizi çok çabuk öðreniyorsun. Bu senin menfaatine. Çünkü sarayda bir sürü düþmanýn olacak. Onlarla mücadele etmek için bu tabletteki yazýlarý okumayý da öðrenmelisin."

Cenbali "Bana biraz yazýlardan bahsetsene. Yazýlarla nasýl konuþuyorsunuz?"

Nedime "Tabletteki her ayrý þekil insanýn aðzýndan çýkan bir kelimeyi temsil eder. Mesela tablette bir kuþ þekli çizersin. Yanýna da ok þekli çizersen ikisi birlikte kuþ avlamak anlamýna gelir. Tabi ki yazýlarýmýzýn þekilleri ne tam kuþa benzer ne oka. Biz þekiller kolay yazýlsýn diye biraz deðiþtirdik. Þimdilik sana bu anlattýklarým yeter. Yavaþ yavaþ öðreneceksin. Ve yazý yazmayý ve yazý okumayý öðrenince sarayda statün yükselecek. Düþmanlarýn ile daha iyi mücadele edeceksin."

Cenbali nedimeyi þimdi daha çok seviyordu. Nedime ona az önce þekillerin konuþabileceðini ispat etmiþti. "Neden daha önce aklýma gelmedi?" diye düþündü. Þimdi daha akýllýca þeyler düþünebilirdi. Mesela Çatalhöyük'te barýnaklarýný terk etmeden önce duvarlarýna hayvan ve insan þekilleri çizmiþlerdi. O þekiller 'Burada biz hayvanlarý avlayarak yaþýyoruz.' Anlamýna geliyordu. Ve o þekilleri Tecavat çizmiþti. Bunu biliyordu. Duvarlara daha anlamlý þeyler çizselerdi mesela kendi ismi olan Cenbali'yi bir þekle dönüþtürse "Burada Cenbali yaþýyor." Anlamýna gelecekti. Cenbali yeni buluþu ile içi kýpýr kýpýr etti.

Nemengen sarayýn mutfaðýnda Kankura, Yaçan ve Matap ile hizmet ediyordu. Askerlerin yiyeceði saray mutfaðýnda hazýrlanýyordu. Dolayýsý ile iþleri zordu. Onca savaþçýnýn karnýný doyurmak zahmet iþiydi.

Bir emir gelmiþti. Bol miktarda et piþecek, bol miktarda ekmek yapýlacaktý. Bu yoðun tempoyu karþýlamak için mutfaða, sarayýn harem kadýnlarý ve kýzlarý da girdi. Olay çabuk öðrenilmiþti. Askerler bir sefere çýkacaktý. Ve erzaklarý hazýrlanýyordu. Ur þehrinin kralý Mýsýrlýlara savaþ açmýþtý. Söylenenlere göre savaþ Antakya'nýn Issos denen düzlüklerinde olacaktý.

Avcý kadýnlar bir aydýr saraydaydý. Bir çok þeyi öðrenmiþlerdi. Abraka'nýn bir talimatý ile tehlike arz edecek bir durum için Ur þehrinden kolay kaçmanýn yollarýný da öðrenmiþlerdi.

Mutfakta çalýþýrken þimdilik zorluk çekmiyorlardý. Nemengen kurban edilen geyiklerin etini parçalýyor. Kankura ve Yaçan etleri ateþte kýzdýrýp bir kenara istif ediyordu. Matap ise mutlu bir þekilde bir oyana bir buyana koþturup duruyordu. Mutfaða gelen sarayýn diðer kadýnlarý is havanda dövülmüþ buðdaylara su karýþtýrýp yoðuruyorlar ve onlarý ateþte ekmek haline getiriyorlardý. Piþen ekmekler hemen sarayýn önündeki atlarýn çekeceði arabaya konuyordu.

Savaþa taþ ocaðýnda çalýþan iþçilerde dahil edilmiþti. Kralýn emri ile onlara birer mýzrak ve kalkan verilmiþti. Abraka planýný düþünüyordu. Acaba bu savaþa katýlmadan nasýl kaçarým diye onun planýný yapýyordu. Taþ ocaðýnda çalýþmak çok zordu. Ve köleydi. Abraka'nýn ilk iþareti ile diðer avcýlar planý devreye sokup kaçacaklardý. Ve Ur þehrini terk edip geri Çatalhöyük'e kentlerine dönmeyi istiyorlardý.

Abraka mýzrak kullanmayý biliyordu. Daha önce düþmanlarý ile iki defa savaþmýþtý. Avcýydý o. Eðer kaçamaz da savaþýrsa askerlerden daha iyi savaþabileceðini düþünüyor ve savaþta ölmeden kaçabileceðine inanýyordu.

Kendilerine verilen talimata göre ileri ve yan kollarda savaþacaklardý. Þehrin askerleri ise hücum kýtasýnda görevliydi. Toplanan askerler sayýldý.

Amir kralýn önünde eðilerek "Haþmet maabýmýz askerlerimiz savaþa hazýrlar. Þu an üç yüz kiþiyiz. Ama tabanýzdaki þehirlerle sayýmýz otuz bini bulacak. Az önce ulaðýmýz geldi. Tabanýz þehirler savaþa hazýr. Bizim onlara intikalimiz bekleniyor." Diye konuþtu.

Kral maðrur ve baþý dik bir þekilde "Ey askerlerim öleceðiz diye üzülmeyin. Ben size öldüðünüzde de krallýk yapacaðým. Ama öldürdüðünüz her bir düþman askeri ile tanrýlarýn katýna çýkacaksýnýz. Tanrýmýz Marduk þimdiden ölüler dünyasýndan ölümsüzler dünyasýna geçmeniz için sizi savaþ alanýnda bekliyor. Bundan sonra ne acýkýn ne susayýn. Sizler savaþta ekmek yiyeceksiniz su içeceksiniz. Sizin ölümsüzlüðünüz bu savaþ ile gelecek."

Askerler hep bir aðýzdan savaþ naralarý attý. "Kralýmýz yaþasýn. Zafer bizim. Bizler ölümsüzüz." Diye baðýrdýlar.

Tecavat babasýnýn planýna sadýk kalýp gizlice ordudan kaçmayý ve kaçacak olan avcý kadýnlarýn peþine düþüp onlarý bulmayý düþünüyordu. Ama eline henüz öyle bir fýrsat gelmedi. Planý akþam olunca uygulayacaktý. Babasý da akþamý bekliyordu.

Askerlerin amiri iþçi savaþçýlarýn önüne geldi. Onlarý küçümser gibi süzdü. Onlara övücü hiçbir söz söylemedi. Belki de statülerini unutur isyana kalkýþýrlar diye böyle yapýyordu. Tecavat baþtan beri ayrýcalýðý yadýrgamýþtý. Ýþçilere mýzrak ve kalkan verilmiþ askerlere ise kýlýç ve kalkan verilmiþti. Ur þehrinden hiç hazzetmiyordu. Onlarýn niyetini biliyordu. Burada kalmaya devam ederlerse hep köle olacaklardý. Belki bir daha bu savaþ gibi kaçmak için en uygun fýrsatý da bulamayacaklardý. O yüzde sinsi planlar yapýyordu.

Amir sonunda iþçi savaþçýlara konuþmaya karar verdi. "Sizler bizim askerlerimizi kollayan öncü ve yan kol savaþçýlarýmýzsýnýz. Sizleri þehrimize yeni gelen avcý ve toplayýcýlarýn lideri Anraka'nýn emrine veriyorum. Ýnanýyorum ki onlar usta bir savaþçý ve sezgileri ile tanrýlarýmýzdan yardým çaðýracak güçteler."

Ýþçi savaþçýlar "Yaþasýn kralýmýz. Yaþasýn Marduk. Yaþasýn ölümsüzler." Diye hep bir aðýzdan nara attýlar. En çok coþanlardan biri de Tecavat'tý. Çünkü kaçýþ planýný hissettirmemeye çalýþýyordu. Ama babasý için kaçýþ planý daha da kolaylaþmýþtý. Lider olduktan sonra bir emirle planýný devreye sokabilirdi. Tecavat babasýnýn lider seçiliþine sevindi için için.

Ýþçilerin önüne bu sefer kral geldi. "Bu iþçi savaþçýlarýn neden kýlýçlarý yok?" diye konuþtu.

Amir "Efendimiz daha önce de size arz ettim. Ýþçilerin savaþtaki pozisyonu hafif olacak. Bu aðýr kýlýçlarla savaþ anýnda zor sevk yapacaklarý için onlara mýzraklarý tercih etti. Ýsstersneiz hmen ellerine birer kýlýç verebilirim."

Kral "Özellikle bu avcý ve toplayýcý insanlara ver. Onlar hayatlarýnda hiç kýlýçlarla karþýlaþmamýþlardýr. Bu sayede onlar bu yeni silahlarý hemen benimseyecekler. O benimseme ilk yaþandýðý için kýlýçlarla manevralarý yýkýcý ve yok edici olacak."

Amir hemen yanýndaki askere talimat verdi. Az sonra kýlýçlar geldi. Kýlýçlar yalnýz avcý insanlara verildi. Tecavat çok sevinçliydi. Kaçarken bununda yanýnda olmasý her þeye deðerdi. Kýlýcý hayran hayran kontrol etti. Abraka ise kralýn bu lütfuna kayýtsýz kalmadý.

Durduðu sýradan çýkýp kralýn önünde eðildi. "Kralýmýz efendimiz, sizi savaþta mahcup etmeyeceðim. Kýlýcým düþman kaný ile yýkanmadýkça ölmeyeceðim." Dedi. Reverans yapýp geri geri çekildi.

Abrakanýn kaçýþý pek kolay olmuþtu. Akþamüzeri bir ormanlýkta asker istirahata çekilmiþti. Ve planý devreye soktu. Mahiyeti olan on beþ avcýyý gizlice kuytu bir yere çekti. Son kez arkalarýna bakýp ormanýn içinde kayboldular.

Abraka için için seviniyordu. Ama gevþekte deðildi. Peþlerinde olabilirlerdi. Kadýnlara verdikleri bir talimatta onlarýn kendilerini þehre yakýn olan Fýrat ýrmaðýnýn kenarýnda beklemelerini söylemiþti. Gayet görünmeyecek þekilde ormanýn içinde gizlenmelerini söylemiþti. Abraka üstüne bindikleri atlar ile ýrmaðýn kenarýna vardýlar. Ýþaret olarak "Hulu hulu bagu." Diye seslendiler. Kadýnlardan biri "Buradayýz." Diye aðaçlarýn tepesinden inmeye baþladýlar.

Atlarý yanlarýnda götüremezlerdi. Yeterli atlarý yoktu. Hem atlar yere insanlardan daha çok iz býrakýyordu. Atlarý saldýlar. Avcý kafile Fýrat ýrmaðýnýn kenarýný hýzla terk etti.

Abraka ve Akilan konuþuyordu. "Söyle bana Abraka o devasa barýnaklardan nasýl yapacaksýn. Onlardan yapmak için akýllýca þeylerin olacak. Üstelik Çatalhöyük'te taþý zor buluruz. O taþlarý bulduk diyelim. Onlarý nasýl keseceksin. Biz sadece Ur þehrinin kalabalýðý gibi kalabalýk olur ve evlerimizi çoðaltabiliriz."

Abraka Akilan'a hak veriyordu. Abraka sadece kesilmiþ taþlardan nasýl ev yapýlýr onu sorgulamýþtý. "En yakýn zamanda kalabalýklaþmalýyýz. Buraya Ur þehrinin ordularýnýn da geleceðini de zannetmiyorum. Biz kýrk kiþilik bir topluluðuz. Bu kadar az insan için bir harekat yapmalarý onlar için külfet olur. Dedi devam etti. Ben taþ ocaðýnda taþlarýn demir býçaklarla ne zorluklarla kesildiðini gayet iyi biliyordum. Taþ kesme bir ustalýk iþi. Ýyi ki taþ kesme iþinde çalýþmadým. Ama onlarý her gün izledim ve inceledim. En ufak ayrýntýlarý gözümden kaçýrmadým. Diyorum ki madem buralarda taþ yok, kil çamurundan daha büyük tuðlalar yapýp onlardan devasa evler yapalým."

Akilan "Büyük evler yapmak bizim harcýmýz deðil. O evler için illaki taþlar gerekli. Kil tuðlalar ise öyle büyük yapýlara dayanmaz. Üst üste durunca ezilirler. Bizim Ur þehrinden öðrendiðimiz tek akýllýca þey kalabalýk avcýlar olmamýzýn gerekliliði. Bunun için Ankara'ya, Sivas'a ve Eskiþehir'e bir ulak gönderip oralarda, ormanda yaþayan bizim gibi akýllý insanlarý buraya çaðýrmalýyýz. Onlar buraya gelip kil topraðýnýn, çok olduðunu görünce kararlarýný hemen verirler. Burada yaþamaya ikna olurlar."

Abraka "Biz buradan av bulamadýðýmýz için göç ettik. Ama av hayvanlarý daha da çoðalmýþlar. Ormanýn yanmýþ aðaçlarý güneþin zemine daha çok gelmesini saðlamýþ. Gördüðümüz gibi her yer bolluk ve bereketle ot ve sebze kaynýyor. Tabi ki bunlarý seven geyikler buranýn müptelasý olmuþlar. Demem o ki buraya gelecek yeni avcýlar burayý hemen benimseyecekler. Ve insanlar ile yaþarken bazý kurallarýn olmasý gerekiyor. Onca insanýn avlanmasý geyikleri hem ürkütür hem azaltýr. Ben Ur þehrinde kil tabletlere yazýlan kurallarý duydum. O kurallarda neler varmýþ neler. Kimse hýrsýzlýk edemeyecek, evli insanlar statüsü olsun, vergi kurallarý olsun, bütün icat edilmiþ kurallar var orada. Benim aklýma vergi kurallarý takýldý. Eðer buraya yeni insanlar gelir ve hep birlikte yaþarsak, avladýðýmýz geyiklerden bir kýsmýnýn kýþýn, yemek için vergi adýna bir yerde saklanmasý güzel olacak. Diðer bir dikkatimi çeken þey, Ur þehrinde zina etmek büyük suç. Cezasýný onlar ölüm olarak veriyorlar. Biz de ileride çoðalacaðýmýz için onlar gibi kural getirmeliyiz. Biz zina edeni öldürmeyip kentten kovmakla yetinmeliyiz. Bu ceza oldukça çavdýrýcý. Yalnýz kalan avcý tek baþýna kentteki gibi lüks yaþayamayacaðý için hemen zina etmekten vaz geçecektir. Ne dersin bulduðum akýllýca kurallar iþe yarar mý?"

Akilan "Ben de bir kural buldum. Kavga eden her kent sakini mahkemenin önüne çýkarýlmalý. Mahkemede bütün suçlar konuþulmalý ve karara baðlanmalý. Yargýçlarda kentin yaþlý insanlarýnda oluþmalý. Ben de Ur þehrinde bunlarý gördüm."

Abraka bu buluþa ikircikli yaklaþtý. "Biz biraz daha Ur þehrinde kalsaydýk Çatalhöyük'e dönmekten vazgeçerdik. Dedi devam etti. Baksana Ur þehri bizi yavaþ yavaþ burada bile ele geçiriyor. Ama biz avcý insanlar hep akýllýca þeyler yaparýz. Biz Ur þehrinde ki bilgi denen þeyi öðrendik. Eðer onlar gibi lüks yaþamak istiyorsak ve onlar gibi avcý olmamayý becerebilirsek, burada mutlu bir medeniyet inþa edebiliriz. Bizler hep avcýlýðýmýzý öne çýkarýyoruz. Bu ise bizi avlanmýþ geyiklerin mesafesine çekiyor. Onlar ot yemekten baþka bir þey bilmiyor. Biz avcýlýða devam edersek geyikler gibi aklýmýz otlardan öteye geçmez. Ben karar verdim Bundan sonra geyik eti yerine inek eti yiyeceðim. Ýnekler uysal olduðu için onlar avlanmýyor. Ýnekler sadece yakalanýyor. Ve biz inekleri ahýrýmýzda bizimle beraber yaþatýyoruz. Ve bizden onlara akýllýca þeyler geçiyor. Ve biz inekleri yiyince bize vahþilik deðil akýllýca þeyler geçmiþ oluyor."

Ýki kardeþ gecenin geç saatlerine kadar konuþtu durdu. Bir ara evlerin arasýna önce bir sýrtlan sürüsü dadandý. Sonra bir aslan sürüsü geldi. Aslanlar Abraka'nýn evinin çevresinden ayrýlmadýlar. Abraka onlarý uzun seyretti. "Bu aslanlar geçen yaz yine buralardaydý. Onlarý yüzlerindeki çizgilerden tanýdým. Bizlerden aslanlara akýllýca þeyler geçmiþ olmalý ki buraya yine geldiler. Þimdi bizden et dileniyorlar. Dedi. Ekledi. Ben içeriye geçip bir parça geyik budu getireyim."

Akilan aslanlara "Hoyt hoyt diye birkaç defa baðýrdý. Abraka çýktý geldi. Geyik budunu aslanlara attý. O an aslan sürüsü buda saldýrdý. Budu birbirilerine vermemek için aralarýnda savaþ çýktý.

Abraka "Görüyorsun. Eðer biz avcýlýða devam edersek sonumuz bunlar gibi olur. Birbirimize hýrlamaktan kurtulamayýz." Diye söylendi.

Damdaki seslere Tecavat uyanmýþ dama çýkmýþtý. Babsý ve amcasýný aslanlarla uðraþýrken buldu. O da aslanlarý seyre koyuldu. Aslanlar kýsa zamanda geyik budunu yalayýp yuttu. Bir süre daha beklediler. Ve oradan ayrýlýp uzaklaþtýlar.

Abraka "Oðlum biz amcan ile konuþtuk. Burada büyük bir kent kuracaðýz. Bunun için sen, Tuluþka Mitu ve Sabet bize dost olan avcý kabileleri buraya çaðýracaksýnýz. Ne dersin oralara gidebilir misiniz?"

Tecavat "Baba sen onu bize býrak. Biz gençler her iþin üstesinden gelecek yaþtayýz. Bu bizim için eðlence olur. Biz gençler o iþi sorunsuz yerine getiririz. Dedi. Ekledi Peki ne zaman yola çýkacaðýz. Ve onlara ne söyleyeceðiz?"

Abraka "Yola yarýn çýkacaksýnýz. Onlara sadece 'Bizim yaþadýðýmýz yerde kil topraklarý var. Kabilemiz kilden ev yaptý. Yaðmurda erimiyor. Hiçbir canavar evimize giremiyor. Evimize damdan girip çýkýyoruz.' Deyin. Baþka da bir þey demeyin. Bu onlarýn akýllarýný çalýþtýracak. Hemen buraya gelmek isteyecekler. Çünkü onlar orman aðaçlarýnda geceliyorlar."

Tecavat "Yanýmýza demir býçaklardan da götürelim. Bakarsýnýz 'Bunu nasýl yaptýnýz' diye sorarlar. Daha da meraklý olurlar. Böylelikle buraya gelmeye can atarlar."

Abraka Tecavat'ýn önerisini yerinde buldu. "Yalnýz býçaklarýnýzý onlara vermeyin. Bu onlarý gelmeleri için daha da kamçýlar. Gideceðiniz mesafeler oldukça uzak. O yüzden yanýnýza ok ve mýzrak alýn. Avlanýrsýnýz aç kalmazsýnýz." Dedi.

Tecavat "Hepimiz baþka bir yere mi gideceðiz?" deyince Abraka biraz düþündü.

"Ne dersin Akilan tanýdýklarýmýzýn hepsini çaðýrmayalým. Hýzlý kentleþme bana biraz uðursuzluk gibi geliyor. Bence sadece Ankara'dakileri çaðýralým. Bir düzen oluþunca gelen yenii kafile fazla düþünmeyecektir. Ve bir kargaþa da çýkmayýp o düzenin kurallarýna rahatlýkla inanarak uyum saðlayacaktýr." Dedi.

Akilan "Bu konuda iyi düþünmüþsün. Kararýn yerindedir. Yarýn gençlerin hepsi Ankara'ya gitsin. Beraber olurlarsa bizim büyük kent oluþturma ciddiyetimiz daha iyi anlaþýlýr. Dedi. Devam etti. Yalnýz onlara bir hediye götürmeliler. O hediye Tecavat'ýn dediði þekilde býçaklar olursa ve býçaklarý onlara verirsek içlerinde bize karþý dostluk oluþacaktýr. Senin onlara býçak vermeme fikrin kaba kaçar onlarý üzer."

Abraka "Bak bunu düþünemedim. Ne güzel þu konuþma denen þey. Birbirimizden akýllýca þeyler öðreniyoruz."

Akilan "Ben buna akýllýca þeyler deðil 'Bilgi' demek istiyorum. Artýk bir avcý aðzýyla deðil bir þehir aðzýyla konuþmaya alýþalým. Ne kadar þehirli olursak bizim için o kadar iyi olacak. Yeni þeyleri korkmadan benimsemeliyiz. Yani hatayý bildiðimizde hata yapmaya devam edelim. Bir iki hatadan sonra doðrusunu yapacaðýzdýr. Yeni þeylerin mahiyetini bilmediðimiz için onu benimseyemiyoruz. Ve o bize hep hata olarak görünür. O hata ya zordur ya kolay. Ýþte hata kolaylaþacak ve biz onu kullanarak þehirleþeceðiz."

Abraka kardeþini onaylýyordu. Onun bu düþüncesine hayran kaldý. "Bence hataya da bilgi diyelim. Týpký akýllýca þeylere az önce bilgi dediðin gibi. Bilginin uygulanmasýna ise 'Denemek' diyelim. Bu ismi þimdi uydurdum. Dedi. Devam etti. Denemek denemek. Kulaða ne hoþ geliyor."

Akilan "Yeni þeylere isim koyarken kolay anlaþýlabilir olmalý. Þimdi senin 'Denemek' te olduðu gibi. Mesela sen ev yapmayý denemen gibi. Önce çamurdan bir ev yaptýn. Yaðmurda yýkýldý. Ama kil topraklarla karþýlaþýnca yine ev yapmayý denedin. Ve evin yaðmurda sapasaðlam durdu. Bak deneme ismini ne güzel kullanýyorum. Ýsim kolay olduðu için çok kolay benimseyip konuþmalarýmda çekinmeden kullandým."

Dama Nemengen çýkmýþtý. "Neler konuþuyorsunuz böyle. Neler planlýyorsunuz. Demin denemek diye bir þey söylediniz. Nedir o?" diye sordu.

Abraka "Konuþarak birbirimizden yeni þeyler öðreniyoruz. Denemek ismini yeni buldum. Akilan'la bunu konuþuyorduk. Yani anlayacaðýn akýllýca þeylere ulaþmanýn adýdýr denmek. Hata yapa yapa doðrusunu bulmaya denir. Anladýn mý?"

Nemengen "Böyle boþ þeyler konuþmak zaten siz erkeklerin iþi. Sizi yalnýz býrakayým. Ne haliniz varsa görün." Dedi. Damdan içeri girdi. Abraka karýsýnýn neden uyandýðýný biliyordu. Hep bu geç vakitlerde kalkar ormanýn içine tuvalete giderdi.

Akilan birden "Artýk geç oldu. Kalkalým" dedi. Abraka ýsrarcý olmadý Ona uydu. Akilan vedalaþýp damdan indi. Sonra kendi evinin damýna çýktý. Gözden kayboldu.

Nemengen "Sizin kalkacaðýnýz yoktu. Bende biraz çýtlattým." Dedi. "Çekil ben çok daraldým." diyerek hýzla dama çýktý. Oradan aþaðýya indi. Ormanýn içine daldý.

Abraka'nýn aklýna yeni bir fikir geldi. Geceleri böyle ormanýn içine tuvalete çýkmak tehlikeli oluyordu.. Evlerinde kenarýna yapýlmazdý. Tuvalet için bir barýnak yapmalýydý. Ýçine bir çukur kazmalý ve üzerine dallarýn birleþtirildiði ayaklarýn basacaðý yer yapmalýydý. Kendine inanamadý. Ýþte yeni bir þey daha bulmuþtu. Üstelik bu tuvalet þekli Ur þehrinde yoktu. Oradaki insanlar tuvaletini sokak baþlarýna yapardý. Ve sokaklarý hep pis kokardý.

Müthiþ buluþunu az sonra gelen karýsýna açtý. "Ýþte benim akýllý kocam. Bak biz kadýnlara. Sizlerle yaþayarak size ne akýllýca þeyler ilham ediyoruz. Aferin sana. Bu tuvalet þeklini iyi bulmuþsun."

Abraka "Galiba heyecandan ben bu gece uyuyamayacaðým. Yarýn ilk iþim kil tuðlalardan bir tuvalet inþa etmek olacak."

Abraka karýsý ile yere kývrýlýp yattý. Ama dediði gibi heyecandan uzun süre uyuyamadý. "Birde kýçýmýzý taþlara silmenin yerine su ile yýkasak." Diye düþündü. Ona da çare buldu. Aðaç kütüðünün içini oyar içine su doldururdu. Böylelikle bu iþte halloldu. "Peki kýçýmýzý elimizle yýkayacaðýz. Elimizi nasýl temizleyeceðiz?" diye düþündü. Ur þehri kralýnýn 'sabun' dedikleri bir maddeyi kullandýðýný duymuþtu. Sabun su ile temasa geçince köpürüyordu. Köpükle el yýkanýnca el mis gibi temiz oluyordu. Kralýn sabun denen þeyi halkýndan sýr gibi sakladýðýný da biliyordu. Çünkü en iyi temizlik krallara özgü bir statüydü. Kral bunu halkýyla paylaþamazdý.

Abraka sabah erken vakitlerde kalkmýþ tuvalet yapýmý için çalýþmaya baþlamýþtý. Kararýný verdiði anda þevkle iþe baþlamasý hýzla ilerlemesini saðlamýþtý. Öðlene doðru kentin gençleri de yardým etti. Tecavat, Tuluþka ve Menda kil çamurunu yoðuruyor, Mitu ve Sabet kalýplara çamur dolduruyor, Abraka ise onlarý güneþe koyup kalýptan çýkarýyordu.

Sattama'nýn kýzý Higum, Matap ile bir kenara oturmuþ çalýþanlarý seyrediyordu. Yanlarýna arkadaþlarý Hublada'nýn kýzý Kiluk ve Abraka'nýn kýzý Turave geldi.

Turave "Kýzlar ip atlama oynayalým mý?" diye sordu.

Matap "Biz oyun oynarken onlar çalýþacak mý. Bence gidip onlara yardým edelim."

Turave "Biz ne yapabiliriz ki?"

Matap "Ýsterseniz onlara yiyecek hazýrlayalým. "

Higum öne atýldý. Aklýma güzel bir yiyecek geldi. Kýrýk buðday, domates, soðan ve bir iki yeþillikle batýrýk yapalým."

Kýzlar kararýný vermiþti. Hemen Turave'nin peþinden evlerinin damýna çýktýlar.

Tuvalet yapýmý için kil dökme iþinin sonlarýna gelinmiþti. Abraka "Tecavat oðlum, beni iyi dinleyin. Ýþin zor kýsmý bitti. Gerisini ben yarýn hallederim. Þimdi siz yol hazýrlýklarýna baþlayýn. Biliyorsunuz Ankara'ya gidip oradan tanýdýk kabileleri çaðýrmaya gideceksiniz. Yola çýkmadan önce Ur þehrinin kýyafetlerini çýkartýn. Onlar hem deðerli hem gideceðiniz yerde elinizden alabilirler. Þimdi gidin karnýnýzý iyice doyurun. Sonra yola çýkýn."

Gençler ellerine bulaþan çamurlarý temizlemek için hemen ileri deki ýrmaða yöneldiler. Ellerini yýkayýp geri döndüler.

Damda Turave göründü. Gençlere doðru baðýrdý. "Hey gençler biz batýrýk yaptýk. Gelin yiyin."

Gençler dama çýktýlar. Damýn üzerinde oturup beklediler. Ýçeriden Tecavt'ýn karýsý Kalet elinde tahta tepsi içinde batýrýk yiyeceði ile çýktý. Gençlerin ortasýna koydu.

Tecavat "Bunu ne zaman yaptýnýz Size akýl sýr erdirilmiyor. Biz et gelecek ekmek gelecek zannediyorduk."

Kalet "Bundan tadýnca parmaklarýnýzý yiyeceksiniz. Bunu ben annemden Nemengen'den öðrendim. O da geçen yaz düþünmüþ taþýnmýþ bu tarifi bulmuþ. Þimdi biraz bekleyeceksiniz. Size ayran da getireceðim."

Gençler merak içinde 'Þu Abraka amcalarýnýn evinden ne harika þeyler çýkýyor?' diye geçirdiler. Tecavat tepsinin içinden bir lokma batýrýk aldý yedi. Güzel bulmuþ olmalý ki yine aldý. Arkadaþlarýna "Baþlayýn." Dedi.

Gençler batýrýða yumuldu. O an Kalet elinde çömlek bir tas ýn içinde ayranla çýka geldi. Söylendi. "Ayranla içseydiniz. Batýrýkla daha güzel giderdi." Sonra ayraný yanlarýna býrakýp tekrar içeri geçti.

Abraka da acýkmýþtý. Elini gidip ýrmakta yýkadý. Biraz düþündü. "Öyle bir þey yapmalýyým ki bu ýrmak boþuna akmasýn. Sularý bir yere toplayýp yanýmýzdayken istediðimiz an kullanabilelim." Diye içinden geçirdi. Geri döndü.

Gençler hala batýrýk yiyordu. Abraka dama çýktý. "Afiyet þeker olsun. Yediðiniz þey nasýl tatlý mý?" dedi.

Tuluþka batýrýktan bir parça alýp verdi. Abraka aðzýna aldý. Yedi. "Bu sefer güzel olmuþ." Dedi. Devam etti. Bunun içinde nefis bir acýlýk var. Ne var içinde?"

Kalet o an gençlere eþlik ediyordu. Oturmuþ konuþan babasý Abraka'ya bakýyordu. Cevap verdi. "Senin sevmediðin soðaný da deneyelim dedik. Bunu annem Nemengen istedi."

Abraka "Bundan sonra et olsun sebze olsun yiyeceklerde hep soðan kullanýn." Dedi.

Gençler týka basa doymuþtu. Yolculuða hazýrlýk için evlerine daðýldýlar. Az sonra baþlarýna geçirdikleri torbalar ellerinde, mýzrak ve oklarla hazýr hale geldiler.

Tecavat "Baba biz gidiyoruz. Haydi hoþçakalýn." Dedi.

Abraka "Gece az dinlenmeye kalkmayýn. Uykunuzu iyi alýn. O zaman daha iyi düþünür canavarlardan daha kolay kurtulursunuz."

Tecavat "Tamam." Deyince gençler yürüyüþe geçti.

Bir saattir yoldalardý. Yanmýþ ormanlarý çýkmýþlar yemyeþil ormanlara girmiþlerdi. Tecavat heyecanlýydý. Ýlk defa babalarýnýn emirlerinden uzakta kendi, kararlarýnca hareket edebilecekleri bir yolculuk yapmalarý ona bir sahiplenme duygusu yaþattý. Babasýnýn yeri boþalmýþtý. O uzaklardaydý. Ama onun yerinin dolmasý hayalende olsa, ona sýðýnma ihtiyacý içindeydi. "Bu böyle olmaz. Öyle þeyler düþünmemeliyim. Þu an babamýn yerine ben varým. Kontrol benim elimde. Ben babamdan daha iyiyim." Diye kendisine cesaret verdi. Artýk yalnýzlýk duygusu yaþamamalýydý.

Tecavat baþka bir hayale geçti. Bu hayal açlýk hayaliydi. Hiçbir þeye benzemezdi. Þu an karný zil çalýyordu. Neredeyse akþam olmak üzereydi. Torbalarýnda ki yiyeceklerden yemeyeceklerdi. Gerekirse onlara Ankara'ya kadar el sürmeyeceklerdi. Bunun yerine avlanacaklardý.

O an bir geyik sürüsü gördüler. Pozisyon aldýlar. Tecavat yanýndakilere tek bir geyik iþaret etti. Hepsi ayný anda o geyiðe oklarýný saldý. Diðer geyikler kaçýþtý. Vurulan geyik bir iki ayakta yalpaladý. Sonra yere yýðýldý.

Ateþ yakmýþlardý. Etrafýna dizilmiþlerdi. Et kýzartýyorlardý. Tevacat "Et kokusunu canavarlar her an hissedebilir. Bir an önce karnýmýzý doyuralým. Dedi ekledi. Tuluþka ve Mitu siz ikiniz þu geyiðin etini kemiðinden acele ile ayýrýn. Aslanlar gelmeden iþimizi bitirelim."

Tuluþka ve Mitu ellerindeki demir býçaklarla geyikten et kesip torbalarýna koyuyordu. Torbalarý biraz aðýrlaþýnca Tuluþka "Bu etler aðýrlýk yapmaya baþladý. Canavarlardan kaçmamýz zorlaþacak. Fazla et almayalým." Diye öneride bulundu.

Tecavat "Doðru söylüyorsun. O etler bize yeter. Býrakýn."

Bir kükreme duydular. Önce etraflarýna korkuyla baktýlar. Yaklaþmakta olan aslanlarý görünce Tecavat Menda ve Sabat hýzla yerinden kalkýp diðerleri ile koþmaya baþladýlar.

Tuluþka "Peþimize düþerlerse yandýk. Umarým bizi görmemiþlerdir." Dedi.

Tecavat "Endiþe etmenize gerek yok. Geride býraktýðýmýz geyik onlarý orada tutar. Aslanlar bizi hissetseler bile baþlarýný geyikten kaldýramazlar. Onlarýn plan yeteneði yok. Onlar ancak av için plan yaparlar. Zaten oldukça uzaklaþtýk."

Yüksek bir aðaç buldular. Onun üzerine týrmandýlar. Geceyi burada geçireceklerdi. Karýnlarý toktu. Az önce yürürlerken etlerini yemiþlerdi.

Tuluþka "Mitu seninle bir þey konuþacaðým. Ama kýzmaca darýlmaca yok. Ben senin kzý kardeþin Matap'a aþýðým."

Mitu "Bunu bende biliyorum. Ara sýra bizim evin dibinde 'Matap Matap' diye söylendiðini duymuþtum. Öyle kendi kendine ne yapýyordun?"

Tuluþka "Demek duydun. Ben Matap diyerek onun düþüncesine girmeye çalýþýyordum. Diyeceksin ki o seni görmüyor ve duymuyor. Babam Sattama söylemiþti. Aðýzdan çýkan sözcük hiç kaybolmuyormuþ. O bir yere gizleniyormuþ. Zamaný gelince de ortaya çýkýyormuþ. Yani bir gün Matap benim oturduðum yere gelir ve benim sözlerimi duyarsa bana aþýk olur demiþtim."

Araya Tecavat girdi. "Bu yeni þeyi bize niye söylemedin. Bak senin sayende yeni bir þey keþfettik. Demek o bizim görmediðimiz yalnýzca düþündüðümüz ve duyduðumuz sözler hiç kaybolmuyor. Eyvah ki eyvah. Ben yalnýzken ne þeyler söylemedim. Eyvah ki eyvah." Dedi.

Mitu meraklandý. "Biz kýz deðiliz. O sözleri biz duyamayýz. Söyle bize yalnýz baþýnayken ne konuþtun. Sen bize söylemesen nasýl duyacaðýz. Kýzlarda bize söylemeyeceðine göre anlatmak sana düþüyor. O yere býrakýlan sözler nelerdir. Anlat bakalým."

Tecavat "Söylenmez ayýptýr." Deyince Mitu ýsrar etmedi.

"Bundan sonra bunu öðrendiðimize göre yalnýzken konuþmalarýmýza dikkat edeceðiz. Ben diyorum ki cansýz þeyler bizden daha akýllý. Taþ olsun toprak olsun. Onlar hareket edemedikleri için vakitlerini hep düþünerek geçirirler. Ve o taþlar ve topraklar düþüncede çok ileri gitmiþ þeyler. Belki sözlerimizi saklayabilecek bir yöntem bulmuþlardýr. Yani taþlar, topraklar da bizim gibi yaþayan þeyler. Ama biz onlarý fark edemiyoruz."

Tecavat "Bende babamdan bir þey duymuþtum. Yolculuk yaparken insan hayallere dalarsa gideceði yere göz açýp kapama gibi çabucak varýrmýþ. Bence bu taþlarýn ve topraklarýn bize sunduðu þey hayaller. Onlarýn düþüncelerini biz kapýp hayal olarak yaþýyoruz. Böylelikle onlarýn gizli þeyleri bize geçiyor. Bizi bilmediðimiz þekilde çabucak gideceðimiz yere ulaþtýrýyor. Bu anlattýðým þeyde taþlarýn topraklarýn da bizim gibi yaþadýðýnýn kanýtýný doðruluyor."

Gençler gizemli þeyleri konuþmaktan oldukça keyif alýyordu. Yine Tecavat devam etti. "Daha bizim bilmediðimiz ne þeyler var. Mesela biz yürürken yürümelerimizi biriktirecek bir þey olsa ve onlarý, bir dahaki seferde kullanabilsek. O zaman, yürümelerimizin üzerine oturup biz yorulmadan istediðimiz yere gidebilirdik."

Tuluþka "Çok güzel bir þey düþündün. Yürümeyi yalnýz biz hareket ederken görebiliyoruz. Bence o da taþlar ve topraklar gibi yaþayan bir þey. Eðer yürüme ile konuþabilseydik ben ona 'Git bana meyve getir' derdim. O da gidip bana meyve getirirdi." Gençler bu söze gülüþtü.

Bir süre daha konuþtular. Kurt ulumalarý duyuluyordu. Bir yerlerden baykuþ sesleri geliyordu. Gençlere ölümsüzlüðü fýsýldar gibiydiler. Zaten gençlerde böyle þeyler konuþuyordu. Bu normaldi. Ormanýn derinliklerinden gelen bu sesler Tecavat'a ilham verdi.

Tecavat konuþmaya baþladý. "Biz uyurken týpký ölülere benziyoruz. Biz uyurken ne olduðumuzun hiç farkýnda deðiliz. Uyurken biz nereye gidiyoruz bilmiyoruz. Ama eminim ki iyi bir yere gidiyoruz. Çünkü uyandýðýmýzda neþeli oluyoruz."

Tuluþka "Bende akýllýca bir þey söyleyeyim. Biz doðmadan hatta anne ve babamýz evlenmeden önce neredeydik. Bu soru beni oldukça meþgul ediyor."

Tecavat "Biz annemizden doðduðumuza göre ya annemizin veya babamýzýn tepesinden bakýyorduk. Ama çok uzaklardan geldiysek bizi anne ve babamýzýn yanýna kim taþýdý. Ve taþýnýrken o geçtiðimiz yerlere ne deniyor. Bütün bunlar gizemli ve ürkütücü. Çünkü bizi doðacaðýmýz yere taþýyan kiþi ormanlarýn içinden geçmiþtir. Biliyorsunuz ormanlarýn içinde bir sürü canavar var. Bizi taþýyan canavarlardan hiç mi korkmamýþ. Dedi ekledi. Þuna inanýyorum ki bizi taþýyan kiþiye bizi, nereden taþýmaya baþladýðýný sorarsak o yerin, bizim mezarlýðýmýz olduðu aklýma gelir. Yani biz doðmadan önce çok yaþlýydý. O yaþlýnýn vücudundan çýkýp yeniden doðmaya buraya geldik."

Tuluþka "Gelin buna bir isim bulalým." Dedi. Gençler düþünmeye baþladý. Kimi 'ölüler dünyasý' dedi, kimi mezarlýðýn dünyasý' dedi. Tuluþka ise 'tepeden bakanlarýn dünyasý' dedi. Bir türlü benimseyebilecekleri bir isim bulamadýlar.

Tecavat "Bizim öldüðümüz yer ile doðacaðýmýz yer arasýndaki ara bölgeye de isim bulmamýz gerekiyor. Böyle gidersek karma karýþýk düþüncelere dalacaðýz. Bulduðumuz þeyleri de kaybedeceðiz. Fark ettiyseniz biz tanrýlarýn bilgisini konuþmaya baþladýk. Eðer biraz daha konuþursak öldükten sonra nereye gideceðiz onu öðreniriz. Ben doðmayý seviyorum. Ölmeyi hiç sevmiyorum. Bu zor meselelere en iyi ismi büyüklerimiz bulur. Onlara baþvurmadan bunlarýn içinden çýkamayýz. Artýk uyuyalým. Benden size iyi geceler." Deyip olduðu yere kývrýldý.

Diðerleri ise konuþmaya devam etti. Yeni mevzu taþlarýn üzerine çizilen þekillerdi.

Tuluþka "Yazý nasýl olurda insanlara bir þeyler söyleyebilir. Ur þehrinin halkýný gördüm. Þaþtým kaldým. Yazýlarýna çivi yazýsý diyorlar. Onlara bakýp hem konuþuyorlar hem anlaþýyorlar. Yazý denen þeylerle keþke bizde konuþabilseydik. Evlerimizin duvarlarýna þekiller çizdik. Ama o þekiller hiç bizimle konuþmuyor. Keþke Ur þehrinde Cenbali teyze yazý ile ilgili þeyleri daha iyi anlasaydý. Dedi ekledi. Belki bizim çizdiðimiz þekiller hayvan resimleri, av aletlerimiz, avlanan insanlar. Bu da gerekli þeyler. Bunlar bizim düþünmemizi saðlýyor. Ama ben o þekillerin içine gizlediði sözler ve akýllýca þeylerin peþindeyim."

Tuluþka "Ben geçenlerde o þekillerle konuþtum. O þekillere baktým durdum. Sonra düþünmenin onlarýn dili olduðunu keþfettim. Bence arkadaþlar çizilmiþ þekillerde muazzam bir gizem var. Onlar bizim gibi yaþayan þeyler. Çünkü ben onlara bakarken aklýma türlü türlü þeyler geliyor. Ýþte o þeyler þekillerin duyulamayan sözleri oluyor."

Tuna M. Yaþar




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn tarihsel roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Göbeklitepe 5
Göbeklitepe 4
Göbeklitepe 3
Göbeklitepe 2
Göbeklitepe 1
Çok Eskiden 9
Çok Eskiden 8
Çok Eskiden 4
Çok Eskiden 6
Çok Eskiden 3

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dünya Taþýnýyor 3
Dünya Taþýnýyor 8
Dünya Taþýnýyor 7
Dünya Taþýnýyor 6
Dünya Taþýnýyor 1
Dünya Taþýnýyor 2
Dünya Taþýnýyor 5
Dünya Taþýnýyor 9
Dünya Taþýnýyor 4

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Masa [Þiir]
Reptilian 1 [Öykü]
Reptilian 2 [Öykü]
Reptilian 3 [Öykü]
Reptilian 4 [Öykü]
Reptilian 5 [Öykü]
Savaþ Trafiði 2 [Öykü]
Savaþ Trafiði 1 [Öykü]
Savaþ Trafiði 3 [Öykü]
Aðaçlara Fýsýldayan Adam [Öykü]


Tuna M. Yaþar kimdir?

Voltaire


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Tuna M. Yaþar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.