Bir dost nedir? Öteki ben. -Zenon |
|
||||||||||
|
MÝDYAT Sýcak böreði severim. Sýcak simiti, çayý, sütü, çorbayý… Sýcak insanlarý severim. Býcýr býcýr, capcanlý… On dakikada kanýnýz kaynayýverir. Paranýn bile sýcaðý varmýþ. Nasýl bir þey bilmem. Elimi cüzdanýma attým. Ýki yirmilik, bir onluk vardý. Parmaklarýmla paraya dokundum. Benimkiler ýlýkmýþ... Savaþýn sýcaðýný sevmem, Asfaltýn sýcaðýný, kaçacak tek bir gölge bile bulamadýðýnýz bozkýrýn sýcaðýný da. Duvarlarý ateþten diliyle yalayan yaz sýcaðýný sevmem. Küçücük bir esintiyi umutla sokak arasýnda beklediðim akþamlarý… Sabaha kadar kan ter içinde yatakta yuvarlandýðým geceleri sevmem. Bitkiler bile sýcakta strese girermiþ. Yaþlý bir adam söyledi. Yalnýz olmadýðýma sevindim. Sabaha karþý tel örgü boyundaydým. Otlar çoktan kurumuþtu. Toprak yürüdükçe tozuyordu. Önce tan yeri alacalandý. Ve yýldýzlar söndü. Gökyüzü önce griye döndü. Sonra sarardý, açýldý… Ýlk kuþlar göründü. Ýri kuþlar, kargalar, atmacalar, doðanlar… Tel örgünün ardýndaki kasaba hala uyuyordu. Güneþin ilk ýþýklarý evlerin taraçalarýna düþtü. Kerevetler hareketlendi. Beyaz örtüler toplatýverdi. Ara sokaklardan birinde bir motor sesi duyuldu. Fýrýncýdýr bu, dedim. Kesin fýrýncýdýr. Kendimden emin halim hoþuma gitmedi. Ya sütçüyse… Kasabalarda ilk önce imamlar uyanýr zaten. Sonra yaþlýlar. Ýki küçük çocuk geçti tel örgünün gerisinden. Çoban iki küçük çocuk… Yirmi baþ keçiyi önlerine katmýþlardý. Belki de bir o kadar da koyun. Sýcak basmadan hayvanlarý otlatýp geri getireceklerdi. Çan sesleri yamacýn ardýna uzaklaþýp gitti. Yakýn evlerden sesler gelmeye baþladý. Odun kesen bir balta, yuvarlanan boþ bir leðen, aðlayan küçük bir çocuk sesi. Bir grup serçe telaþla tel örgünün kýyýsýndaki akasya aðacýna kondular. Cavale, castale… Bir yaygara, bir itiþ kakýþ. Çok durmaz bunlar, dedim., Ben cümlemi bile bitirmeden çamlýða doðru uçtular. Yaþlý kadýnlar, erkekler, sýrtýna çocuðunu baðlamýþ genç kadýnlar yamacýn arkasýndaki tarlalara geçtiler. Önlerinde bir iki keçi, haylaz bir eþek, danasýyla bir inek... Ellerinde kazma, kürek, çapa, orak. Benden yana hiç bakmadýlar. Yanlarýnda kadýnlarý vardý çünkü. Sadece yalnýz geçen yaþlý erkekler selam verirdi. Bir de çocuklar. Çocuklar serçeler gibidir. Tel örgüye kadar gelip konuþurlar. Sana ekmek alayým, sigara alýyým, simit, hatta börek… Bazen alýrlardý da zaten. Paranýn üstünden kalaný onlara verirdim. Yeterdi. Ben olsam bu çocuklarýn yerine parayý alýp kaçarým diye düþünürdüm. Nasýlsa ben bu tel örgüden çýkamam. Geri gelmeseler ne olacak sanki. Elimden ne gelir? Bir, iki gün geçince sinirim soður. Yüreðim yufkalýþýverir zaten. Adam sen de, helal hoþ olsun. Baþýmýzýn gözümüzün sadakasý olsun. Bir kere bile olmadý bu. Çocuklar mutlaka aldýklarýný da tel örgüye getirirlerdi. Para üstü ne kalmýþsa onu da… Para üstü kalmamýþsa cebimizden birkaç kuruþ verirdik. Sevinirlerdi… O sabah çocuklar gelmedi. Beni deðiþtirmek için baþka bir nöbetçi de gelmedi. En azýndan þehriye çorbasý verilmiþtir bu sabah. Belki mercimek… Zeytin peynir, reçel çok nadir çýkar. Altýna saklanacak tek bir aðaç var. Biraz evvel serçelerin oynaþtýðý akasya… Orasý baþka bölüðe ait. Geçmek yasak. Neyse ki burasý yüksekçe biraz. Gelen olursa görürüm. Çok sürmez yarým saate kadar deðiþtirirler beni. Yeni nöbetçiyle. Siyah bir þey geliyor bu tarafa. Ýnsan böyle mi yürür? Güneþ gözümü alýyor. Küçücük simsiyah… Küçük bir çocuktur belki. Yaþlý bir kadýnmýþ meðer. Teyze gelme buraya. Yasak. Tel örgüye yaklaþmak yasak. Sana diyorum teyze yasak. Sen Türkçe bilmiyor musun? Yasak dedim ya yasak… Anlasana. Beni dinlediði falan yok. Belki de dilimizi bilmiyor. Elinde bir tencere var. Üstü bezle örtülü küçük bir tepsi. Yasak dedim be anne, yasak. Ýki gözü iki çeþme aðlýyor. Neden acaba? Yasak falan taktýðý yok. Bana geliyor. Tepsisinde silah falan olmasýn sakýn. Hadi caným bu kadar yaþlý bir kadýn silahý ne yapsýn. Yasak ama dinlemiyor ki. Aðlayan yaþlý bir kadýna ne yapýlýr? Çaresizce bekliyorum. Aramýzda tel örgü var. Kýrýk dökük sözcüklerle konuþmaya baþladý. Benim oðlum asker. Manisa’da… Bazen aç kalýyorum anne, demiþ mektubunda. O aç kalýyorsa sen de kalýrsýn demek istiyor. Al bu ekmeði ye. Bu suyu iç. Örtü içendeki peynir ve ortasý ince tandýr ekmeðini bana býrakýp gitti. Çok þey söyledi ama ben bu kadarýný anladým. Komutanlar sakýn dýþarýdan bir þey yemeyin demiþlerdi. Sizi zehirlerler. Pisi pisine ölürsünüz. Bu yaþlý kadýn beni zehirlemez. O çünkü aðlýyordu. Öyle numaradan falan deðil. Sicim gibi yaþ dökerek. O bir karýncaya bile kýyamazdý. Örtüyü açtým. Ýlk defa otlu peynir görüyordum. Ýçinde küçücük taze soðanlar gibi atlar vardý. Ama soðan gibi kokmuyorlardý. Tandýr ekmeði tezek kokuyordu. Yanmýþ kuru otla karýþýk. Önce garipsedim ama bir iki lokmadan sonra alýþýverdim. Peynir de güzeldi, ekmekte... Ekmeði Bakýr maþrapadaki suyu içtim. Ekmeðin bezini ve maþrapayý telin dýþýna býraktým. Temmuz 2018 Bursa- Seyfullah
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seyfullah ÇALIÞKAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |