Bir çok yerde rastlýyorum kimi yazýlara, muz ki ben de çok severim, stresi bayaðý azaltýyormuþ. Sadece muz mu, portakal ve mandalina içinde ayný þeyi söylüyorlar. Sonra çay, dediklerine göre onun da varmýþ stresi azaltýcý etkisi, çok da severim çayý, o da beni seviyordur herhalde... Ha, unuttum bir de bunlara çikolatayý eklemek gerek. Tabi çikolata derken bitter çikolata diye de eklemeliyim.

Ülkenin genel durumunu göz önüne alýrsak, bir kaç zamandýr, ne memurlar, ne esnaflar, ne öðrenciler, ne de emekliler gidiþattan pek de memnun görünmüyor. Bizler bu durumda sýkýntýlý memurlar, sýkýntýlý esnaflar, sýkýntýlý öðrenciler, sýkýntýlý emekliler, sýkýntýlý ev hanýmlarý olarak yaþýyoruz hayatýmýzý. Sýkýntý bizim göbek adýmýz bundan sonra. Hem de sýký can kolay kolay çýkmaz derler. Her ne kadar baþkalarý canýmýzý çýkartmaya kararlýysa da biz de direniyoruz canýmýzýn çýkmamasý ve streslerimizin azalmasý için.

Her gün olay her gün olay ülke de. Ahmet, Mehmet, Ýsmail, Hatice, Ayþe strese girmesinde ne yapsýn? Benim gibi esnaf strese girmesinde ne yapsýn? Ýsmail gibi memur strese girmesinde ne yapsýn? Ayþe gibi ev hanýmý strese girmesinde ne yapsýn?

Uzmanlar açýklýyor zaman zaman gazetelerde, kadýn dergilerinde ’’Eðer ki stresten kurtulmak istiyorsanýz þunlarý þunlarý yemeniz, þunlarý þunlarý yapmanýz lazým.’’ Eee biz de eþek deðiliz. Stres uzmanlarýnýn stresologlarýn dediklerini harfiyen yerine getiririz. Efendim, ’’Stresolog diye biri yok aslýnda, onlar psikolog mu diyorsunuz?’’ Anladým anladým. Olsun ha stresolog, ha psikolog, biz onlarýn her dediklerini gözümüz kapalý yaparýz.

Gelelim o güzelim meyve muza, bayýlýrým da hem. Öðrendim ya stresi azalttýðýný, hemen o akþam üç tane muzu hominigýrtlak götürdüm mideye. Oh be ne azaldý streslerim. Hemen belli oldu streslerimin azaldýðý. Kýz ile oðlana ders çalýþmýyorlar diye 62 desibel kuvvetinde baðýrýyordum. Þimdi 58 desibele indirdim baðýrýp çaðýrmamýn þiddetini. Hakikaten doðruymuþ be muzun stresi azalttýðý. Caným benim muz. Midem de biraz þiþkinlik mi yaptý bu muz?

Çay da azaltýyormuþ stresi. Hanýma söyleyeyim de bir çay demlesin. Peþine de üç beþ bardak çay içtim mi hem muzlarý hazmederim, hem de streslerim tavandan tabana doðru yýldýrým hýzý ile düþer, memlekette enflasyonun düþtüðü gibi... Çay da çay ama ha! Durun bakayým, bu çayýn bir içiþte nereden olduðunu bile bilirim ben. Hmmm! Bir hüpletelim önce. Tamam buldum Rize-Ýkizdere’den bu çay. Þaka mý yapýyorum? Ýnanmýyor musunuz bana? Ýnanýn, inanýn adým gibi eminim. Ýkizdere’nin çayý bu hem de Ali Kemal Emminin çay tarlasýndan.

Aç televizyonu Ahmet. Bir sürü toplumsal olay, toplumsal travma. Önce bir sel felaketi. Zincirleme trafik kazasý. Ekonomi bakanýndan bir beyanat ’’Hiç kimseler endiþe etmesin, ülkemiz þubat sonu veya mart baþýnda düzlüðe çýkacak.’’ Oy ki oy! Senesini söylemiyor sayýn bakan, artýk bir daha ki senenin þubat sonu mart baþý mý, yoksa daha sonra ki senenin þubat sonu mart baþý mý? Ýki bin Yirmi altý senesinin þubat sonu mart baþý mý? Allah’ýn aylarý seneleri biter mi? Þubata marta kadar da bizim canýmýz çýkacak sayýn bakaným. Þu düzlüðe çýkma iþini biraz öne alsanýz nasýl olur?

Amerika’da ekonomi dara düþüyor, Amerika nezle oluyor, biz burada hem ülser, hem kanser, hem sarýlýk, hem tifo, hem kolera, bütün hastalýklara yakalanýyoruz ülke olarak. Rabbým beterlerinden saklasýn. Sam Amca derler ona. Nasýl bir amca ise? Aslýnda amca baba yarýsýdýr derler de bu Sam Amca ne baba yarýsý, ne de baba bir adam gibi duruþu var. Sadece garip ve fakir, az geliþmiþ ülkelere bir tokat vuruþu var. Ta Çin’den Maçin’den bile duyuluyor. O nezle oluyor ekonomisi raydan çýkýyor Türkiye strese giriyor, Yunanistan strese giriyor, Suriye strese giriyor, Irak strese giriyor. Velhasýlý strese girmeyen kalmýyor. Ülkeler strese girince, ülkelerde ki insanlar bizim gibi gariplerde strese girmez mi hiç? Hem de ne stres ki sormayýn gitsin. Yok, yok bu Sam Amca mevta olmadan bizim gibi ülkelerin ve bu ülkelerde bizim gibi garibanlarýn, fakirlerin streslerinin azalmasýna ve saðlýklý bir hayat sürmemize imkan ve ihtimal yok...

Bitter Çikolata sitem ediyor bana ’’Ben de çok az bahsettin Ahmet Abim.’’ diye. Kendisine bayýldýðýmý biliyor da kerata, takýlýyor bana... Zenci çikolata derim bazen ben ona, hiç kýzmaz darýlmaz bana, bitterim o benim. Sezen Cumhur Önal bile o müzik programlarýný sunarken o meþhur ’’Çikolata Renkli Sanatçý’’ veciz cümlesini biter çikolatadan esinlenerek kurarmýþ. Ben de Sezen Cumhur’un yalancýsýyým...

Ya arkadaþ televizyon seyretmesem ya da haber sitelerine bakmasam, gazete de okumasam streslerim bayaðý azalýr aslýnda. Ya da alýp baþýmý bir dað köyüne gideyim. Bütün elektronik aletleri de -Cep telefonu-bilgisayar gibi- devre dýþý býrakayým. Orman kokusu, papatya kokusu, Kurtlarýn ulumasý, ayýlarýn armut yemesi, çakallarýn çakallýklarý, her þey doðal. Ýnsanda ne sýkýntý ne de stres kalýr deðil mi ama?

Bir aydýr stresi azaltýyor diye muz yedin Ahmet, narenciye namýna baþta portakal, mandalina, greyfurt olmak üzere onlarý da yedin. Çay da içtin. Ne oldu sonuç ne? Stres topunu bile sýkýp sýkýp býraktýn. Azaldý mý streslerin? Eh iþte yaniiii! Ýyi de stres azaltan besinleri yemeye baþladýðýmda bir ay önce seksen beþ kilo geliyordum, geçen bir tartýldým tamý tamýna doksan altý kilo olmuþum yahu! Yok birader yok, ben streslerim ile hükumetim ile Kurtlar Vadimle, abuk subuk haberlerimle, vekillerim ile yaþar giderim arkadaþ. Yasaþýn streslerim. Bak yine girdim strese yaþasýn yazacaktým...