Aslýnda Ýslam yalnýzca din meselesi olarak deðil sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve askeri tüm yönleriyle ayrýntýlý incelenmesi gereken önemli bir konudur. Her þeye nüfuz eden Ýslam dini, yalancý masalsý ayetlerini nasýl inandýrýcý kýldýðýný, ayný zamanda bunun arkasýndan sürüklenen insan karakteri daha farklý açýlardan ele alýnmalýdýr.

Din dendiðinde; doðal olarak insan akla gelir. Çünkü insanýn dýþýnda din vb. þeylere inanýp saplantýlý baðlanan baþka anormal bir canlý yoktur dünyada. Bu yarý düþünceli insan, tapýnmasýyla mý insan olarak isimlendirilmiþtir, yoksa beyin yapýsýndaki farklýlýktan mý kaynaklý? Sorunun cevabý bugüne kadar doðru þekilde verilmiþ deðil. Þayet saplantýlý inancýna dayandýrýlýyorsa insan oluþu, görüldüðü gibi dünya ve canlýlar açýsýndan büyük felakettir. Beyin yapýsýndaki farklýlýktansa, geliþtirerek kullanmadýðý için, bu da büyük bir tehlike. Veya hayvanlardan daha zekice egoist güdülerinin arkasýnda koþmasýndansa, daha derin yýkým var demektir. Her üç yapýda ütopyamýzda yer eden mütevazi insaný asla tarif etmiyor. O zaman istisna doðru düþünüp yaþayan bireylerin dýþýnda, yarý düþünerek hareket eden insan topluluklarýna hayvanlar desek, hayvanlara hakaret olur. Çünkü hayvanlar bu kadar yýkýcý deðiller. Ýnsan kendi cinsi baþta olmak üzere her þeyi en çok tahrip eden bir karaktere sahip olduðundan, buna canavar demek bile hafif kalýyor. Dünyada yaþayan insanlarýn %99'unun bu kadar aþaðý, düþük yaratýk olduðunu þu tarihsel yaþanmýþlýklar daha net kanýtlýyor.

Ýnsan korku, maddi ve manevi olarak güçlü olma duygularý yüzünden saplantýlý duruma gelip, kendisini sürekli kullanan din vb. tüccarlarýn arkasýndan gidiþi, bugüne kadar hep cahillik, eðitimsizlik ve korku psikolojisiyle açýklanýp konu geçiþtirilmiþtir. Evet cahillik, eðitimsizlik ve korkunun etkisi yok deðil, fakat bu sebepler insanýn gerçek karakterini tam olarak tarif etmiyor. Örneðin içerisinde bulunduðumuz Teknolojik Bilgi Çaðý'nda, okur yazar olan olmayan herkes merak ettiði konuyu internet sayesinde bulup canlý cansýz her bilgiye sahip oluyor. Buna raðmen hâlâ toplumlarýn büyük çoðunluðu, eskisinden daha fazla din vb. masallara inanýp arkasýndan gitmektedir. Demek ki sorunun temel kaynaðý insanýn beyin yapýsýnda. Uzman ve teorisyenlerin beyin üzerinde daha farklý incelemeler yapýp, gerçekten insanlýk derecesine bakýlarak yeniden sýfatlandýrýlmalýdýr. Dine inansýn inanmasýn istisna bireylerin dýþýnda, insanlarýn mevcut karakter yapýsý, hayalimizdeki insandan çok uzaktýr. Mevcut karakterin üzerini örtüp derin tartýþýlmasýný engelleyen bir anlayýþta sol ve demokrat kesimlerin, evrensellik gereði insan ayrýmý yapýlmamalýdýr, herkese insani gözle bakýlmalý düþüncesi ciddi bir kavram yanlýþlýðý yaratmýþtýr.

Sebebine gelince, insanlarýn büyük çoðunluðu evrensel insani düþünceyi anlamadýðý gibi, büyük ihtimalle din, etnik, maddi, para ve lüks gibi kiþilik bozukluðu yapan þeylere saplantýlýdýr. Bu yapýdaki insana ya da topluluða nasýl evresel gözle ayrým yapýlmadan bakýlýr? Alýþkanlýklarýyla da kalmýyor, seni ve çevresini bu kötü emellerine teþvik etmek için her türlü cambazlýðý çeviriyor. Ýfade edilen karakterdeki insanlara eþit gözle bakmak demek, var olan doðrularý da yok etmektir. Evrensel bakýþ açýsý ya da düþünce; dil, etnik, renk, cinsiyet vb. konularda evet herkese ayný gözle eþit bakmalýdýr. Bu noktalarda en ufak ayrýmcýlýk gerçek insan karakterine tamamen terstir. Ancak din, para, maddi ve sosyal varlýklar üzerinde bir sýnýr belirlenmeyip, her gücü yetenin hiçbir kural tanýmadan istediði kadarýna sahip olma düþüncesi, insanlýk kavramýný bitiriyor. Örneðin imkansýzlýk ya da baþka nedenlerle mütevazi olan kiþiler, yarýn bir numaralý ýrkçý ya da maddi varlýklara saplantýlý kiþiliði bozuk hale rahtlýkla geliyor. Ýnsanlýðý kökünden sarsan bu vb. davranýþlarda bulunanlarla ilgili bir çerçeve belirlenerek, sýnýrý aþtýklarýnda insanlýkla ilgisi olmadýðý ilan edilip toplumdan dýþlanýp aþaðýlanmalýdýr. Çünkü din, para, maddi ve sosyal varlýklar üzerindeki sýnýrsýzlýk, gerek insan karakteriyle ilgili gerekse doða ve canlýlar üzerindeki yýkým ve de tahribatlarý baþka türlü önlemek mümkün deðil. Bu vb. konular üzerinde detaylý çalýþýlýp tartýþýldýðý zaman, gerçekler daha net ortaya çýkacaktýr. Egoist canavar karakterlileri baþka türlü azaltmak ya da yok etmenin en modern yolu toplumsal tecrittir. Baþka türlüsü katliama girer.

Yaklaþýk 20 bin yýldýr düþünsel olarak her türlü olumlu olumsuz olaylar yaþamasýna raðmen, insan denen hayvanýn bir türlü tam düþünen akýllý insan konumuna gelinmemiþ olmasý, bizleri çok derin düþüncelere ve tartýþmalara sevk ediyor. Hayvanlar, insandan daha eski olduðu halde, hâlâ doðada kendi baþlarýna yaþarken doðal içgüdüleri gereði, gücü yeten diðerlerini avlayarak veya otlanarak yaþamlarýný sürdürmektedirler. Bu hayvanlarýn gerçek doðalarýnda olan güdüsel edimleridir, asla aþaðý görülemez. Ýnsan olarak sýfatlandýrýlan yarý düþünen yaratýksa, güç sahibi olduðu andan itibaren her þeyi yok eden doyumsuz bir canavarlýða sahiptir. Bunu büyük bir onurmuþ gibi tanrýsal yalancý ayetlerle yüceltmek insaný tiksindiriyor. Hani tanrý insaný en üstün ve akýllý varlýk olarak yaratmýþtý? Þayet üstün varlýk buysa yerin dibine girsin o tanrý da insan da. Bunca zamandýr akýllý düþünen Üst Ýnsan dünyada hakimiyet saðlayamamýþ ise, insanla ilgili birçok düþünce yanlýþ veya eksik demektir. Doðru bilinen birçok konuda büyük eksiklikler olduðunu herkesin kabul etmesi gerekiyor. Bu bakýmdan kýsaca da olsa insanýn bilinç ve psikolojik özelliðini bir kez daha hatýrlayarak, Ýslam'ýn nasýl ayetsel yalan Ýmparatorluk üzerine kurulup, sarsýlmadan devam ettiðini anlamak büyük önem taþýyor.

Dünya yüzünde yaþayan yaklaþýk sekiz milyar insan, bilinç ve düþünce açýsýndan iki kategorik yapý üzerinde yaþýyor. Bunlardan birisi “bilinç ve düþüncesi geliþmemiþ yarý akýllý (Ýçgüdüsel Egoist) tapýnmacý karakter. Diðeri ise bilinç ve düþüncesini biraz geliþtirerek kullanmaya çalýþan akýllý karakterliler. Ýki insan grubunun özelliklerini þu þekilde sýralayabiliriz.

Birinci Grup: Biyolojik olarak bilinç, düþünce ve beynini yormadan, içgüdüsel egosunun sürüklediði doðrultuda her þeye hazýr ve sýnýrsýz sahip olmak isteyen tembel, hantal asalaklarýn oluþturduðu yapý. Bunlar para, maddiyat, cinsellik ve gücü birleþtirerek, hiçbir deðer ilke tanýmayan kiþiliðe sahiptirler. Yarým akýllarýyla maddiyat ve korkuyu, tanrýsal yalancý dini ayetler adýyla egoist duygularýnýn tacý yapmýþlardýr. Bencil bu çýkarlarýný baþka bir þeyle isimlendiremezlerdi. Çünkü farklý isim ya da kavramlar, insansý hayvan sürülerini bu derece derin etkileyemeyeceði gibi sorgulatabilirdi. Aslýnda canavarlaþmýþ yarým akýllý insansý anlayýþlar, istemeden bir doðruya da iþaret ediyorlar.

Örneðin mevcut insan topluluklarýnýn büyük çoðunluðunun düþük seviyede, yarým akýlla yaþadýklarýný net olarak tespit ettiklerinden, bunlarýn anlayabildikleri uygun kavramýn tanrýsal dini yalancý ayetler olduðuna kanaat getirmeleri. En yüce ilke yaptýklarý halde dini, mevcut insan yapýsýný geliþtirecek arayýþ ve düþüncede bulunmazlar. Üstelik bazý akýllý insanlar tarafýndan var edilen deðerleri de hunharca kullanýp, yok etmekten utanma duymuyorlar. Tanrýsal dini yalan imparatorluklar için insanlýk, deðer, ilke, ahlak, namus, içgüdüsel canavar çýkarlarýna göre anlam taþýmaktadýr. Bu sýralananlarýn dýþýnda hiçbir önemi, ehemmiyeti bulunmaz masalsý ayetlerin. Dünyadaki topluluklarýn çoðunluðu bu seviyede olduðundan, gerçek insaný aramak veya yaratmak bugüne kadar zor olduðu gibi, çoðu insanlarýn gözünde boþ bir çaba olarak ta görülüyor.

Ýkinci Grup: Ýnsanýn temel özelliði olan beyin yapýsýndaki bilinç, düþünce ve sorgulama yeteneðini çalýþtýrýp, içgüdüsel çoðu egoist edimlerden arýnarak mütevazi, insancýl yaþamak isteyen bireylerin oluþturduðu karakter. Bu gruptakiler hümanist, doðacý, çevreci, sosyalist ve düþünen insanlardan oluþup ne hazindir ki, her toplumda nicel olarak çok az bir sayýdadýrlar. Diðer taraftan dünyanýn her yerinde gerek devletler düzeyinde gerekse bireysel olarak, tüm maddi manevi her þeye yarý akýllý tanrýsal dini yalancý imparatorluklar hükmettiðine göre, insanla ilgili tespitlerde büyük bir sorun var demektir.

Bu ifade; Zerdüþt, Mazdek, Konfüçyüs, Sokrat, Eflatun, Epikuros, Demokrit, Aristotelas, Babai, Baba Ýshak, Hünkar Bektaþý Veli, Pir Sultan Abdal, Karl Marks, Engels, Nietzsche, Þeyh Bedrettin gibi insanlýk için çalýþan devrimcilerin düþüncelerinin yanlýþ olduðu anlamýnda görülmemelidir. Sadece doðru düþünen akýllý insanýn var edilmesi için, ortaya konulan teorik perspektiflerin ya yeterli olmadýðý veya bizler bunu tam olarak kavrayacak kapasitede deðiliz. Böyle ciddi bir bilinmez durum söz konusudur. Çünkü asýrlardýr eleþtiri, inceleme araþtýrma, mücadele, eðitim ve bilgiye raðmen, hâlâ arsýz, yalancý dini ayetler her þeye hükmedip ayakta kalabiliyorsa, insanlýk adýna üretilen felsefi tespitler yeniden gözden geçirilmeli. Ki Yahudilik, Hýristiyanlýk ve Ýslam'ýn yalana dayanan ayetsel her türlü anlayýþý tamamen deþifre edilip zayýflatýlmadan, akýllý insaný var etmek mümkün deðil. Ýnsanla ilgili tüm alanlarda yeni düþünsel teori ve pratikler geliþtirmek zorunludur. Þimdiye kadar olanla bu noktaya gelinmiþ olmasý, baþarý deðil baþarýsýzlýktýr......

Cemal Zöngür