"Güne baþlamadan, derse girmeden, çocuðun gözüne bakmadan aldýðýnýz her derin nefesin "Güçlü öðretmen, güçlü gelecek" ritmiyle olmasýný dilerim. Bir ülkenin kalp atýþý öðretmenin aldýðý o nefese baðlý. Öðretmene bahþedilmiþ bu göreve hayranlýðýmla, öðretmenler günümüzü kutluyorum. Ziya Selçuk Milli Eðitim Bakaný".

Sayýn Bakan'ýn toplu gönderdiði Nabi Avcý vari güzel bir mesaj... Kendisine teþekkür ediyorum. Ancak bugün gelinen noktada deðeri sýfýrlanmýþ bir varlýktan söz ediliyor; kadrolu öðretmen, sözleþmeli öðretmen, ücretli öðretmen. Hangi öðretmen için bu süslü laflar? Bu yere göðe sýðdýramadýðýnýz kýçýna giyeceði dona bile muhtaç ettiðiniz varlýða mý, üç kuruþ fazla alacak korkusuyla vermeyi bir türlü gururunuza yediremediðiniz 3600 ek gösterge bekleyen zavallý yaratýklara mý bu güzel övgüler?

Sayýn Bakan, öðretmenin bugün geldiði durumun mümessili elbette siz deðilsiniz, ama þu ana kadar hiçbir olumlu çaba göstermemekle sizden öncekilerden bir farkýnýzýn olmadýðýný ortaya koydunuz. Yaptýðýnýz deðìþiklikler (tabiri caizse) ne Ýsa'ya, ne Musa'ya yarýyor. Özel okul denilen sömürü düzeninin birer uzantýsý.

Sayýn Bakan, karý koca birlikte çalýþmayan ailelerde öðretmenin insan gibi, bir baþka deðiþle sizin gibi yaþama þansý yok.

Sayý Bakan, öðretmene gerçekten deðer veriyorsanýz, onun ailesine karþý düþürüldüðü bu utanç verici durumdan çýkmasýna vesile olun ki, halkýn ve hakkýn önünde bugünkü öðretmen durumunda olmayasýnýz.

Selam ve saygýyla...

24 Kasým 19
Gölcük