..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Mektubum sanýrým fazla uzun oldu, çünkü daha kýsa yazmak için yeterince vaktim yoktu. -Pascal
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Gerilim > Ömer Faruk Hüsmüllü




16 Nisan 2021
Bir Ölünün Günlüðü - 5  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Düþünceden önce doðal, saf, duru bir bilinç dünyasý gelir. Bunun keþfi farkýndalýk yaratýr.


:IJJ:







     Günlük bu tarihlerde kýsa kýsa yazýlmýþtý. Daha sonra yaklaþýk iki aylýk sürede ise saçma sapan ifadeler vardý. Bu zýrvalarý da okudu ama zaman kaybettiði için caný sýkýldý. Bir ara günlüðü okumaktan vazgeçmeyi düþündü. Götürüp maðaraya býrakayým, dedi. Doktorun yaþantýsýný merak ettiði için bunu yapmadý. Çünkü sayfalarý karýþtýrdýðýnda daha okunacaklarýn olduðunu gördü. Belki bu sayfalarda aradýðýný bulabilirdi.
     Önce mýrýltýlar geldi. Bu doðanýn mýrýltýsýydý. Ardýndan gökyüzü karardý, asýk suratlý çatýk kaþlý bulutlar güneþi esir aldý. Güneþin imdadýna rüzgâr yetiþti, ama þimdilik gücü yetmedi. Bulutlar adeta çakýldý gökyüzüne. Ýleride, çok ileride bir ýþýk parladý. Þimþek. Az sonra da gök gürledi. Iþýk gene parladý, bu sefer gürlemeden farklýydý her þey; adeta gök yarýlmýþtý. Ateþ saçan yýldýrýmdan korktu; çünkü ateþ açgözlüdür, yayýlmacýdýr, hýzlýdýr, bulaþýcýdýr, arsýzdýr ve yaktýðý her þeyi aynýlaþtýrandýr.
     Her an yaðmur yaðabilirdi. Tek tek ele alýndýðýnda su damlalarý ne kadar güçsüzdür; birleþtiklerinde ise güçlerinin sýnýrýnýn bile olmadýðý örnekler vardýr. Sel sularý yollarý basar, aðaçlarý sürükler, evleri yýkar; deniz dalgalarý kocaman gemileri batýrýr.
     Pansiyona dönüp odasýna çýktý. Pencere kenarýnda uluyan rüzgarý dinledi. Bu ses çocukluðunda dinlediði canavar masallarýný hatýrlattý. Ne kadar çok korkardý, sanýrdý ki uyurken bu canavarlar onun boðazýna sarýlacak. O nedenle yorganý baþýnýn üzerine çekerdi. Tabii terden sýrýl sýklam olur, zor nefes alýrdý yorgan altýnda, ama gene de bundan vazgeçemezdi.
     Rüzgâr inleyerek, sýzlanarak varlýðýný hissettirmek ister önce; kendini daha iyi anlatabilmek için bazen þiddetini artýrýp kükreyerek fýrtýnaya dönüþür. Bakalým beklediði olacak mýydý? Olmadý, o da yattý; uyumak için erken olsa da deneyecekti. Hayret! Çabucak uyudu.
     Uyandý, esnedi, gerindi, sað eliyle gözlerini oðuþturdu, sonra yataðýn içine oturdu, yorgan karyoladan aþaðýya düþtü, eðilip almaya üþendi. Öylece birkaç dakika durdu.
     Yýllar yýllar öncesine gitti. O gözleri derin bakýþlý, mahzun ve sessiz, incecik dudaklý, siyah kaþlarý birleþik kýz geldi aklýna. Þimdi acaba neredeydi, ne yapýyordu? “Boþ ver, bana ne! Ne yaparsa yapsýn. Bana zehrini akýtan bir diþiyi neden merak edeyim ki?” dedi; dedi demesine ama kendini hissiz, cansýz, hareketsiz bir cisim gibi hissetti; kaskatý. Yüzüne bir tokat aþketti, homurdanmaya baþladý, çünkü böbreklerinden gelen bir aðrý onu kývrandýrýyordu. Buna raðmen acelesi varmýþ gibi yataktan atladý, giyindi, elini yüzünü yýkadý ve koþarcasýna alt kata indi. Kahvaltý edecekti. Masanýn üzerindeki bardaklar, tabaklar ve diðer eþyalar bir tuhaf göründü gözüne; içi de bir tuhaf olmuþtu, belki de bu tatlý bir baþdönmesiydi; büyütmek gereksizdi o yüzden. Böbrek aðrýsý devam ediyordu.
     Kahvaltýdan sonra günlüðü alarak pansiyondan ayrýldý. Bugün Suziki'yi dinlendirecek, kasabayý yayan dolaþacaktý. Önce diðer kasabadaki gibi bir park aradý. Buldu bulmasýna da burasý çok küçüktü. Oturmak için sadece beþ bank vardý ve dördü doluydu. Boþ olana oturdu.      Kuþlar ötüþüyordu, olaðan bir gün. Parkýn yanýndan geçen caddeye baktý; insanlarýn çoðu acele ediyor, yapýlacak bir iþi olmayanlar da bu aceleci modaya ayak uyduruyor, daha doðrusu ayak uydurmak zorunda olduklarýný zannederek diðerlerini farkýna varmadan taklit ediyorlardý.
     En yakýnýndaki bankta oturan adam dikkatini çekti, karþýdan da yüksek ökçeli ayakkabýlarýyla yürümekte zorlanan genç bir bayan geliyordu. Adamda gaga gibi bir burun, büyüklükleri farklý iki ela göz, tavþan derisi gibi bir cilt, kirpiyi çaðrýþtýran saçlar, kafaya göre küçük kalan kulaklar, sýrtýnda lime lime bir elbise... Dudaklarýný yakmak üzere olan sigarayý iki parmaðý ile tutup aðzýndan alýp birkaç metre öteye fýrlatýyor. Baþýný çevirip bakmaya üþeniyor, yüksek ökçeli bayanýn çýkardýðý takýrtýya. Eli ceketinin cebindeki su þiþesine gidiyor, itinayla ve yavaþ yavaþ içiyor birkaç yudum. Suyunun bitmesinden korkar gibi bir hali var. Nitekim birkaç yudum daha içtikten sonra þiþeyi göz hizasýna getirip dikkatlice bakýyor.
     O kýz geldi gene gözlerinin önüne. Yaþý bir taþkýnlýk, bir çýlgýnlýk yapmaya müsait deðildi, ama ya bunun tam tersi yönünde olan duygularý! Kuytu bir yer arayýp dinlenmek, saklanmak istedi; buradan daha kuytu bir yer nerede bulabilirdi ki! Nefsiyle mücadele ederek bu kadýndan kurtulmalýydý. Defalarca denemiþti bunu boþ yere. Kýzýn söyledikleri aklýna gelince “Ben katý ve merhametsiz bir adam mýyým?” diye sordu kendine. “Deðilsin” diyen latif bir söyleyiþ duydu, onun sesiydi bu. Esrarlý bir cazibesi vardý, onu göðsüne her bastýrdýðýnda kalbi dýþarý çýkmak ister gibiydi. Bu kadýn muhayyilesine sýðmýyor, taþýyordu. Onu terk ettiðine piþman oldu. Bunu yapsa yapsa kibirli bir alçak, biraz da kafasý çatlak bir adam yapardý. Yoksa o böyle biri miydi?
     Burasý hoþuna gitmemiþti, dinlenmek için gelmiþti ama daha çok yorulmuþtu, üstelik mutsuzdu da. Caddeye çýktý, bir müddet dükkanlarý seyrederek yürüdükten sonra, bir ara sokaða saptý. Nereye gidecekti? Bir fikri yoktu.
     Yoksul bir mahalleye geldi. Ýþte, bakýmsýzlýktan dökülen yamru yumru yani çarpýk, saçaklarýndaki oluklarý birkaç yerden kýrýlmýþ iki katlý bir bina. Alt katýn kapýsý hemen yaya kaldýrýmýn yanýnda, üst kata oldukça dik bir merdivenle çýkýlýyor. Balkonunda asýlý birkaç parça çamaþýr var. Badanasýz sandý, deðilmiþ; biraz dikkatli bakýnca sarý badanasýnýn griye döndüðünü farketti.
     Yanýndakinin ondan farký yok. Çatlak bacalý, çökük çatýlý, kýrýk giyotin pencereli bir ev. Ýçinin hali dýþýndan daha beter olmalý, mutlaka odalarýn içi yýkýk döküktür, zemindeki kirli tahtalar yer yer küflenip çürümüþtür, palan pandýras kýsacýk kilimler bu periþanlýðý kapatmaya yetmemiþtir, örümcek aðlarý, fare delikleri, sinek ölüleri evin vazgeçilmezleri olmuþtur. Acaba böyle miydi? Ýþte bu evin kapýsý ardýna kadar açýk duruyor. Bakabilirdi. Kapýya iyice yaklaþtý, eþikte durdu. Ýçeride insan göremedi, biraz dikkatle baktý, yaþlý bir bayan seccade üzerinde oturmuþ tespih çekiyordu. Çok yaþlý biri olmalýydý. Evin içi zannettiði gibi deðildi, aksine temiz ve tertipliydi.
     Oradan ayrýlacaðý sýrada kadýn onu gördü, seccadeye toplayýp tespiði elbisesinin cebine koyup ayaða kalktý, kapýya geldi. Ýri baygýn gözlü, bumburuþuk suratlý bir ihtiyar; yüzü kýrýþ kýrýþ, baþörtüsünden taþan saçlarý bembeyazdý.
     -Buyur, birine mi baktýn. Dedi.
     -Baktýðým kimse yok. Ben buranýn yabancýyým da, görülebilecek neresi var diye soracaktým. Amca filan yok mu?
     -Yok. Bir yere kadar gitti, az sonra gelir. Buyur gel içeri. Yorulmuþundur, bir þeyler içip dinlen.
     Ayakkabýlarýný dýþarýda çýkarýp içeri girdi, kadýnýn gösterdiði sedire oturdu. Kadýn yaþýndan beklenmeyen bir çeviklikle hareket ediyordu. Birkaç dakika içinde bir bardak ayran getirip ikram etti.
     -Bizim buralarda öyle gezilecek görülecek pek bir yer yoktur, ama istersen baraja gidebilirsin. Yalnýz uzaktýr, sonra söylemedi deme. Buradan çýkýnca dümdüz git, kasabanýn çýkýþýnda mezarlýk var. Mezarlýkta yol ikiye ayrýlýr. Soldakini takip edersen seni baraja götürür. Dedi.
     Yaþlý kadýna teþekkür edip oradan ayrýldý. Evleri geçip gittikten sonra mezarlýðý gördü, içine girip bir servi aðacýnýn altýnda oturup dinlenecekti. Gerçi aðacýn pek gölgesi de yoktu ya, olsun idare ederdi. Yatýp uzanmaya hiç uygun olmayan bir yer olmasýna raðmen önce aðaca sýrtýný dayadý, birkaç dakika sonra da oraya uzandý. Gözleri kapandý. Hayatýnda ilk defa bir mezarlýkta uyuyordu.
     Her tarafa ruhlar gizlenmiþ; bir kýsmý mezarlarýn içinde, bir kýsmý ise dýþarýda aðaçlarýn çalýlarýn arkasýnda. Gelenleri gidenleri gözlüyorlar; bazen gözlemekle yetinmeyip irtibat kuruyorlar. Korkutma, zarar verme, hele öldürme gibi bir amaçlarý yok. Buna raðmen her irtibat kurduklarý kiþi zangýr zangýr titriyor, en azýndan heyecandan nefes almakta zorlanýyor.
     Hayalet bir an belirdi, sonra kayboldu. Kalbi küt küt atmaya baþladý, eli ayaðý titredi, derin nefes aldý, yetmedi, bir daha derin nefes aldý. Biraz rahatlar gibi oldu.
     Bir uðultu kaplýyor ortalýðý, sanki ölülerin hepsi birden konuþuyormuþ gibi. Ne denildiði anlaþýlmayan acayip bir konuþma, bir gürültü, bir uðultu...
     Can çekiþiyormuþ gibi titredi, elleriyle önce kafasýný sonra göðsünü dövdü, baþýný mezar taþýna birkaç kere vurdu ve aðlamaya baþladý.
     Uyandý. Gördüklerinin rüya olmasýna sevindi. Daha fazla burada duracak olursa kim bilir daha nelerle karþýlaþacaktý. Kalktý, birkaç adým atýp geri döndü. Günlüðü yattýðý yerde unutmuþtu. Yerden aldý.
     Bir sevinç çýðlýðý attý yarým saat yürüdükten sonra; çünkü nihayet baraja ulaþmýþtý. Baraj gölünün kenarýnda su içen bir keklik, viyaklayan üç kurbaða, oraya buraya koþturan çok sayýda kertenkele, pusuya yatmýþ avýný bekleyen bir yýlan vardý. Merak etti. Bakalým yýlanýn avý hangisi olacaktý? Belki de kertenkele, çünkü burada en çok dikkat çeken, göze çarpan canlýydý... Merak etse de beklemeye niyeti yoktu, bu avlanmanýn saatlerce sürmesi de mümkündü.
     Ziyaretçiler için hazýrlanmýþ aralarý oldukça açýk üç masa ve etraflarýnda banklar vardý. Yakýn olan masada çocuklu bir aile oturmuþtu, rahatsýz etmemek için en sondaki masaya gitti. Oturmadan önce gölü ve arkasýndaki ormanla kaplý tepeyi seyretti, derin nefes alýp temiz havayý ciðerlerine doldurdu. Günlüðün sayfalarýný çevirdi:
● ● ●
     BÝR ÖLÜNÜN GÜNLÜÐÜ
5 Temmuz
     Kaybetmek istemiyorsan sahip de olmayacaksýn. Er ya da geç sahip olunanlar bir gün mutlaka kaybedilir. Bu hayat için de geçerlidir.
7 Temmuz
     Her doðan insan masumdur, suçsuzdur, iyidir. Toplum onu arsýz, suçlu ve kötü yapana kadar bu halleri devam eder. Yaþamýn bazý dönemlerinde bazý insanlar tekrar o saf, temiz hallerine dönmek isterler; istemekle kalmazlar birkaç olumlu adým da atarlarsa da maalesef girilen bu yolun geriye dönüþü yoktur.
8 Temmuz
     Öldükten sonra ne olacaðýný bilmek ister insan; kendine ve etrafýna bu konuda sorular sorar, okur, araþtýrýr, ölüm üzerine düþünür ve böylece aklý, ufacýk odadan çýkar, evrenin sonsuzluðuna uzanýr.
     Tanýmlayamýyorsam da biliyorum. Bu bende benden baþka bir “ben” var. Bu “ben” ben deðilim.
     Ýstisnasýz evrenin her tarafý doðurgan; dolayýsýyla her þey doðurgan.
11 Temmuz
     Düþünceden önce doðal, saf, duru bir bilinç dünyasý gelir. Bunun keþfi farkýndalýk yaratýr.
13 Temmuz
     Toplumun ahlâkýný bozan dinsiz(!), imansýz(!) Sokrat'ý ölümle cezalandýran zihniyet, binlerce yýl sonra benzer suçlamayla Giardano Bruno'yu yakarak küle döndürüyor ve böylece dini kurtarýyor! Tabii yakarak cezalandýrdýrdýðý binlerce belki de yüz binlerce cadýyý da buna eklemek gerek.
15 Temmuz
     Evrenin ve dolayýsyla insanýn varoluþunun bir amacý var mýdýr? Evet vardýr, demek dinsel inançlara kapý aralamaktýr ve binlerce yýl sürecek tartýþmalara baþlayýp hiçbir sonuca ulaþamamaktýr.
     Evrenin ve yaþamýn sýrlarýný öðrenmek kiþiye ne kazandýrýr?
16 Temmuz
     Güneþin dünya etrafýnda dönüþünü sonlandýrýp, dünyayý güneþ etrafýnda döndüren zihniyet, özgür düþünen bireylerin ortaya çýkmasýný saðlamýþtýr.
4 Aðustos
     Sorgu meleði, günahkarlarýn cezalarýný çektikleri yanardað kraterine benzeyen yerin üzerindeki sýrat köprüsüne çýkmamý istedi. Çýktým. Bu köprü kýldan inceydi, altta cehennem ateþi vardý. Günahsýzsam buradan karþýya geçip cennete girecektim; yok günahkarsam cehennem ateþinin içine düþecektim ve yanarak cezalandýrýlacaktým. Tabii korktum, bu kadar ince bir köprünün üzerinde nasýl yürüyecektim? Korksam da geçmeyi denemekten baþka bir seçeneðim yoktu. Sýrat köprüsü çok uzundu ve üzeri insan doluydu. Köprünün en ilerisinde sadece bir kiþi vardý. Belki de bu insanlar arasýndan köprüyü geçen sadece o olacaktý. Ýnsanlarýn çoðu ilk adamlarýnda, bazýlarý da birkaç adým sonra aþaðýya düþüyorlardý. Ben de ilk adýmýmý atar atmaz köprüden aþaðýya düþtüm. Günahkarlarla dolu ateþin içindeydim. Sonrasý felaket...
     Ceza -dünyadaki zaman anlayýþýna göre ifade edersem- ilanihaye yani sonsuza kadar sürmüyor. Bittiðinde kendimi cennette buldum. Burada süt, bal ve þarap ýrmaklarý akýyor, hava çok soðuk da deðil çok sýcak da deðil. Tertemiz su kaynaklarý ve her türlü meyve aðaçlarýyla dolu. Olmayan nimet yok. Ýçeni mutlu eden içkilerle, lezzetli etlerle dolu. Ýpekli elbiseler içinde salýna salýna yürüyen tomurcuk göðüslü, iri gözlü, bakire huriler... Daha neler neler!
     Öteki dünyaya beni gönderdiði için Deli Doktor'a hiç kýzmýyorum, onu affettim. Üstelik beni öldürmesinin de bir yanlýþlýk sonucunda olduðunu öðrendim. Çünkü onun esas öldürmek istediði þahsa çok benziyormuþum.
● ● ●
Devam edecek...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn gerilim kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Ölünün Günlüðü - 8 Son Bölüm
Bir Ölünün Günlüðü - 7
Bir Ölünün Günlüðü - 3
Bir Ölünün Günlüðü - 4
Bir Ölünün Günlüðü - 6
Bir Ölünün Günlüðü - 2

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Küçücük Hikâyeler - 2
Deliden Mektup Var
Acayip Bir Hikaye
Bir Murat Dört Surat
Korona Hikayeleri - 8
Küçük Hikâyeler - 1
Senin Hikayen
Prostat
Dilsiz Fahiþe - 8 (Son)
Hýrsýz Kim?

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Siyasi Taþlama: Neþezâde - 2 [Þiir]
Siyasi Taþlama: Karamsarzâde [Þiir]
Kusurî"den Týrtýklama [Þiir]
Zam Zam Zam... [Þiir]
Týrtýklama (Kazak Abdal'dan) [Þiir]
Yoklar ve Varlar [Þiir]
Ýstanbul,sana Âþýk Bu Kul [Þiir]
Âþýk Dertli"den Týrtýklama [Þiir]
Namuslu Karaborsacý [Þiir]
Dostlarým [Þiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yýldýrým adýný kullanarak çeþitli forumlara yazý yazdým. Ýddiasýz iki romaným var. Çok sayýda siyasi içerikli yazýya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öðretmeniyim. Yazmaya çalýþan her kiþiye büyük bir saygým var. Çünkü yazýlan her satýr ömürden verilen bir parçadýr.

Etkilendiði Yazarlar:
Az veya çok okuduðum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.