..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Anka kuþu gibi yalnýzlýðý adet edin! Öyle hareket et ki, adýn daima dillerde dolaþsýn ama seni görmek olanaksýz olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Hakan Hoþgör




17 Mayýs 2003
Esaret ve Hürriyet Üzerine Mütalâa  
Hakan Hoþgör
Hepsinden önemlisi “hürüz”. Hürriyetimizi kýsýtlayacak herhangi bir baský altýnda deðiliz. Baðýmsýzýz. Þüphesiz; esâreti tatmayan, hürriyetin kýymetini anlayamaz.” Turgay ayný kanaatte deðildi. “Üç gündür kafa çekmiyorum...


:BAGD:
   “Yýlýn bu mevsiminde insanlar tuhaflaþýyor be dostum” dedi ufka derin bakýþlar atan genç adam. “Sanki diðer zamanlarda pek mi normaller” diye cevap verdi yanýndaki paspal arkadaþý. “Baharýn geliþiyle birlikte bütün canlýlar baþka güzel oluyor. Ama insanlar, insanlar dostum, yaþayan ölüler gibi uyuz uyuz dolaþýyorlar. Þunlara baksana. Adým atarken ayaklarýný sürüseler bundan hýzlý yürürlerdi”. Bakýþlarýndan zekâ pýrýltýlarý fýþkýran genç, bunu söylerken sâhil kenarýndaki iþlek kaldýrýmda yürüyen insanlarý iþaret etti. Eski ve kirli elbiseleri çýplak vücuda þeker çuvalý geçirmiþçesine iðreti duran arkadaþý berikinin iþaret ettiklerine alaycý bir gülümsemeyle baktý ve yýlýþýkça cevap verdi: “Boþ ver yahu. Otuz dört yaþýma basmama ramak kaldý. Bu otuz dört senenin en az yirmi beþini insan denen mahluku anlamaya çalýþarak geçirdim. Zerre anladýysam aha þu denizde tavuk gibi boðulayým. Ee, ne demiþ þair: (Âvâzeyi cihâne Dâvud gibi sal / Bâki kalan gök kubbede bir hoþ sadâ imiþ).” Çoþgalli Turgay sözünü bitirince boðulur gibi garip sesler çýkararak kahkaha atmaya baþladý. “Oha! Amma da baðladýn. Bu mýsralarýn mevzuumuzla ne ilgisi var oðlum?” dedi arkadaþý, umursamaz bir tavýr takýnmaya çalýþarak. Turgay kahkahasýnýn arasýnda cevap verir gibi oldu: “Sinirim bozuldu yav. Baþlarým baharýndan da insanlarýndan da.” Gülmesini âniden kesti. “Þimdi buz gibi bir bira olsa ne giderdi be!” dedi parýldayan güneþe kýsýk gözlerle bakarak.

   Turgay’la Ergun sýký dostlardý. Ergun, harçlarý ödeyemez ve masraflarý karþýlayamaz duruma düþünce Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nü üçüncü sýnýftan býrakmak zorunda kalmýþtý. Felsefeyle, edebiyatla ve özellikle kadim Türk Tarihi’yle alâkadardý. Sinemayý da severdi ya sinemaya gidecek para bulamazdý. Turgay ise çevresiyle neredeyse hiç ilgilenmeyen tuhaf biriydi. En çok sevdiði, onu hayata baðlayan yegâne nesne olarak tanýmladýðý þey içkiydi. Para bulup da içmeye baþladý mýydý (bu pek nadir olurdu) kimse þiþeyi elinden alamazdý. Mütemadiyen, ucuz olduðu için “köpeköldüren” tabir edilen þaraplardan içerdi. Kýrk yýlda bir bira bulunca, biraya altýn suyu muamelesi yapardý. Zaten parasýz pulsuz olduðuna üzülmesinin tek sebebi istediði zaman içki alamamasýydý. Gerçi, içki parasý için çalýþabilirdi ama kim çalýþacaktý. Çalýþmak gibi gereksiz uðraþlar Çoþgalli’ye göre deðildi. Liseyi ite kaka bitirmiþti. Okulu bitirdikten sonra da bir baltaya sap olamamýþ, nerde akþam orda sabah, günübirlik yaþamýþtý. Ergun’la ortaokuldan beri arkadaþ idiler. Ortaokul birinci sýnýfý beraber okumuþlar, daha sonraki yýllarda Ergun baþarýyla sýnýflarýný geçtiði, diðeri ise “çift dikiþ” okuduðu için ayný sýnýfta okumak imkânlarý olmamýþtý. Öyle ki Ergun üniversiteye girdiðinde Turgay lise birinci sýnýfta idi.

   Ýkindi güneþi enselerini ýlýk ýlýk yakýyordu. Sýrtlarýný batýya dönmüþler, mavi mavi parlayan Akdeniz’i önlerine almýþlardý. Mayýs’ýn baþlarýnda olmalarýna raðmen denize giren turistler fazlacaydý. Birkaç saattir kumsalla cadde arasýndaki geniþ kaldýrýmýn kumsal tarafýna sýralanmýþ denize bakan banklardan birinde oturuyorlardý. Buraya, bilhassa akþama doðru, fahiþeler ve kadýn pazarlayýcýlarý gelir; müþteri beklerlerdi. Yanlarýndaki bankta yarým saatten fazladýr oturan yaþýný baþýný almýþ ve çingene olduðu her hâlinden belli kadýn, berikileri gözüne kestirmiþ; yanlarýna yaklaþmak için fýrsat kolluyordu. Kadýnýn mânâlý bakýþlarýný fark eden Turgay ne idüðünü anladý, boþ bakýþlarla süzdü kadýný. Fiþek gibi yerinden fýrlayan kadýn yanlarýna gelip oturuverdi. Ergun umursamýyordu, Turgay ise tiksinmeyle acýma arasýnda bir hâlet-i ruhiye içindeydi. Kadýn bütün arsýzlýðýyla “Abe aslanlarým, siz ne diye yalnýz oturursunuz” diye viyakladý. Turgay’ýn koca göbeðine elini koyup “Mavi güzlü, sarý saçlý sülün gibi kýzlarým vardýr. Paracýðýnýz varsa kýzlarým emrinize âmâde. Ücrette anlaþýrýz” dedi. Kadýna kýza pek ilgi duymayan, bu tür kadýnlara da hayatta tahammül edemeyen Turgay, kadýný kolundan kavradýðý gibi ileriye fýrlattý. “Git iþine be!” dedi. Kadýn düþer düþmez ayaða kalkýp topallaya topallaya uzaklaþtý. Ergun istifini bozmadan olanlarý seyrediyordu. “Bunu iyi yapmadýn dostum” dedi, “Baþýmýza belâ olur bu þimdi”. Turgay umursamama anlamýnda kaþlarýný kaldýrdý.

   Aradan fazla zaman geçmemesine raðmen bu tatsýz hadiseyi unutmuþlardý bile. Güneþ öyle güzel parlýyor, dalgalar kýyýyý öyle tatlý ýslatýyordu ki bütün kederlerini unutmuþlar, kendilerini bu büyülü atmosfere kaptýrmýþlardý. “Biliyor musun” dedi Ergun gözlerini kapatarak, “Tanrý hem sevinci hem de ýstýrabý ayný zaman dilimi içinde vermesi, onun insanlarý hem sevdiði hem de insanlardan nefret ettiði anlamýna geliyor. Dünya yaratýldýðýndan beri milyarlarca insan doðup öldü. Bunlardan hiçbiri (ben hayatýmda hiç üzülmedim) veya (hiç sevinmedim) diyemez. Çünkü sevinç de üzüntü de insan için vardýr ve hayatýn birer parçasýdýr. Sevinmenin de üzülmenin de bir nimet olduðunu uzun zaman önce anladým. Denge dostum, denge. Keder olmasaydý mutluluðun, üzüntü olmasaydý sevincin, nefret olmasaydý sevginin, kasvet olmasaydý huzurun deðerini bilemezdik. Bunu þuna benzetebiliriz” gözlerini açtý, toparlanarak sözlerine devam etti: “Sanat þaheseri bir tablo düþün. Tam ortasýnda gür yeleli, gümüþî bir küheylan þaha kalkmýþ. Yeþil çayýrlarýn üzerinde bütün heybetiyle duruyor. Kenarýnda alçak çitler… Çitlerin yanýnda ellerinde kýrbaçlarýyla seyisler, onlarýn arkasýnda da birkaç küçük köy evi… Resim seyrek bulutlarla, dað siluetleriyle tamamlanmýþ. Þimdi bu resimde bembeyaz zeminin üzerinde bir tek at olsaydý, sanatçý vermek istediði mesajý veremezdi. O resim belki þaheser deðil, sýradan bir tablo olurdu. Ama arka plândaki bütün o evler, insanlar, çitler tabloyu tamamlamýþ. Ýþte insan hayatý da böyle. Bazen göz önündeki olumsuzluklar gözümüzü kapatýyor ve geri plânda kalan olumlu þeyleri göremiyoruz. Meselâ þimdi iþsiziz, parasýzýz, geleceðe dâir plânlarýmýz yok. Öte yandan az buçuk karnýmýzý doyurabiliyoruz. Baþýmýzý sokabileceðimiz bir evimiz var. Gece yataðýmýza yattýðýmýzda düþüncesiz, tasasýz uyuyabiliyoruz. Dünyanýn birçok ülkesindeki insanlar bir senelik birikimlerini kullanýp buralarý görmek için geliyor. Biz ise bu güzelliðin tam ortasýndayýz. Hepsinden önemlisi “hürüz”. Hürriyetimizi kýsýtlayacak herhangi bir baský altýnda deðiliz. Baðýmsýzýz. Þüphesiz; esâreti tatmayan, hürriyetin kýymetini anlayamaz.” Turgay ayný kanaatte deðildi. “Üç gündür kafa çekmiyorum. Dört þiþe bira, bir yetmiþlik ve mükellef bir sofra için hürriyetimi bile satardým” dedi. “Sabahtan beri boþa konuþuyorum galiba” diye cevapladý Ergun.

   Güneþ yavaþ yavaþ kaybolmaya ve insanlar evlerine, kaldýklarý otellere doðru yolculuða çýkmak üzere hazýrlýklara baþlamýþken arkalarýnda bir polis ekip otosu durdu. Aracýn içinden üstü baþý pejmürde bir kadýnla üniformalý ve birinin eli telsizli iki polis memuru indi. Kadýn aceleciydi. Polislerin önünde, koþar adým bankta oturan kafadarlarýn yanýna geldi. “Ýþte, bunlardý aðbi” dedi polislere hitaben. Kadýn, birkaç saat önce Turgay’ýn kovduðu “muhabbet tellâlý” idi. Turgay ve Ergun ne olduðunu anlamadan uzun boylu sýska polisin “Hakkýnýzda þikâyet var. Bizimle karakola kadar geleceksiniz” emrine uyarak arabaya bindiler. Ergun, bu iðrenç kadýnýn ne cesaretle böyle bir iþe kalkýþtýðýna hayret etmiþti. Anlaþýlan, kadýn itilmeyi gururuna yedirememiþ; karakola giderek þikayette bulunmuþtu. Ama neye dayanarak þikayette bulunmuþtu? Hem bu sefil kadýnda gurur denen hasletin zerresi var mýydý?

   Karakola vardýklarýnda hiç bekletilmeden grup amiri Baþkomiserin huzuruna çýkarýldýlar. Komiserin masasýnýn yamacýndaki koltuðun birinde kadýn; diðerinde de kara suratlý, cýlýz, baygýn bakýþlý bir adam oturuyordu. Komiser, kimliklerini istedi. Kimlikleri inceleyip bir süre düþündükten sonra konuþmaya baþladý: “Palmiye Oteli önündeki banklarda kocasýyla beraber oturan bu kadýna sözlü sataþmada bulunmuþsunuz. Cinsel iliþki teklif etmiþsiniz. Red cevabý alýnca hem kadýný hem de kocasýný tartaklamýþsýnýz. Niye yaptýnýz bunu?” Ýkisi de iftirânýn korkunçluðu karþýsýnda þoke olmuþtu. Ergun’un kendisini toplamasý uzun sürmedi. “Komiserim” diye baþladý söze: “Biz ikimiz o bankta oturuyorduk. Bu kadýn yarým saat kadar yanýmýzdaki bankta oturdu. Ara sýra bize bakýyordu ama biz onunla ilgilenmiyorduk. Üstelik yanýnda bu adam da yoktu. Bir süre sonra izin istemeden gelip yanýmýza oturdu. Sarý saçlý, mavi gözlü çok güzel ‘kýzlarýnýn’ olduðunu, paramýz varsa bizi eðlendirebileceðini söyledi. Arkadaþým sinirlerine hâkim olamayýp bu kadýný itti. O da kalkýp yanýmýzdan gitti. Bütün hadise bundan ibarettir.” Komiser, temiz yüzlü gencin söylediklerini mantýklý buldu. Kadýný da kocasýný da pek gözü tutmamýþtý zaten. Yine de inanmamýþ gibi görünmeye çalýþarak sordu: “Peki, anlattýðýnýzýn doðru olduðunu varsayalým. Ýstemediðinizi söyleyerek kadýnýn gitmesini isteyebilirdiniz. Niye onu ittiniz? Bak, kadýn saðlýk ocaðýndan ‘2 gün çalýþamaz’ raporu almýþ.” Turgay sinirleniyordu. Ýçinden kadýný tekme tokat dövmek geliyordu. Ergun son derece sâkindi. “Efendim, biz iþsiziz. Karnýmýzý doyurabilmek için para bulabiliyorsak þükrediyoruz. Biz o hâldeyken kadýnýn para karþýlýðý cinsel iliþki teklifi arkadaþýmý sinirlendirdi. Baþka sebebi yok” dedi. Komiser kapýda bekleyen polis memuruna zanlýlarý nezarethâneye atmalarýný söyledi. Turgay ve Ergun itiraz etmeden nezarethane yoluna koyuldular. Komiser baþka bir memuru çaðýrdýktan sonra kadýn ve adama dýþarýda beklemelerini söyledi. “Þunlarýn adresini al. Ýyice araþtýr. Yakalanan çocuklar kadýn pazarlayýcýsý olduðunu söylüyorlar. Bunun aslý var mý yok mu öðren. Gerekirse evlerini bas.” dedi pür dikkat dinleyen memura. “Emredersiniz komiserim” diyerek hýzla çýktý memur.

   Demir parmaklýklardan mürekkep kapý þang þung sesleri eþliðinde kapandý. “Bir ihtiyacýnýz olursa yukarýya seslenin, geliriz” diyen polis iyi birine benziyordu. Ýki arkadaþ teþekkür ederek, getirildikleri yerin nasýl bir yer olduðunu anlamaya çalýþtýlar. Karanlýktý, pis bir koku âdeta burunlarýný acýtýyordu. “Aha, þimdi b.ku yedik” dedi Turgay, “Ýnþallah akþam olmadan çýkarýrlar” diye sýzlandý. Ergun sessizdi. Hissiz ve sakindi. Derme çatma kanepeye oturdu. Aslýnda neler olabileceðini az çok tahmin ediyordu. Fakat düþündüklerini gamsýz arkadaþýna hissettirmiyordu. Burnu sürtsün mü istiyordu, ne? Rutubetli kanepeye saðlý sollu oturdular. Birbirini kovalayan düþünceler içinde uykuya daldýlar. Aradan uzun zaman geçti. Ýlk uyanan Turgay olmuþtu. Dürterek uyandýrdý arkadaþýný. “Tuvalete gitsek, çiþim geldi. Deli gibi de acýktým. Ekmek vermezler mi bunlar?” dedi uykulu gözlerle kendisine bakan Ergun’a. Ýsteksizce ayaða kalktý Ergun. Sendeleyerek parmaklýklarýn yanýna geldi. “Memur Bey” diye birkaç defa seslendi. Cevap gelmeyeceðine dair umutsuzluða kapýlmýþtý ki ayak seslerini duydu. Az önceki polisti.
- Ne var, ne oldu? dedi.
- Tuvaleti kullanabilir miyiz?
- Tamam.
Gürültüyle kapýyý açtý. Ýkisini önüne katarak yukarýya çýkardý. Nezarethane merdivenlerinin giriþine yakýn tuvalete ilk giren Turgay oldu. Polisle Ergun bekliyorlardý. Neden sonra “Bizim durumumuz ne olacak? Bir iftiraya uðradýðýmýz besbelli. Ne zaman sonuçlanacak bu?” diye sordu polise. “Sizi þikayet edenlerin haklarýnda tahkikat yapýldý. Ýddianýz doðrulanamadý. Kadýnla ilgili geniþ soruþturma yaptýk. Muhabbet tellallýðý yaptýðýna dair bir bulguya rastlayamadýk. Bu gün cumartesi. Pazartesi günü de 19 Mayýs tatili var. Salý günü sabah savcýnýn huzuruna çýkacaksýnýz. Muhtemelen savcý tutuksuz yargýlanmak üzere serbest býrakýr. Mahkemede ne olur bilmem” dedi memur.

   Ýkisi de ihtiyaçlarýný gördükten sonra refakatçileriyle beraber hücrelerine yöneldiler. Polis, kapýyý kilitlerken Turgay yalvarýr gibi konuþtu: “Memur Bey, sabahtan beri bir þey yemedik. Çok acýktýk. Bize yemek vermeniz mümkün mü?” Birkaç saat sonra yemek getirebileceðini söyleyen memura içinden gelerek teþekkür etti Turgay. Bu habere gerçekten de sevinmiþti.

Nezarethânedeki pis koku bütün kesafetiyle mevcudiyetini koruyordu. Turgay, sýrtýný parmaklýklara dayayarak diz çöktü. Baþýný iki elinin arasýna aldý. Hýzlý hýzlý solumaya ve düþünmeye koyuldu. Þimdi, yemekten ve hattâ içkiden de çok istediði bir þey vardý: Dýþarýya çýkabilmek… “Azizim” dedi Ergun’a, “sen haklýymýþsýn. Esâreti tatmayan, hürriyetin kýymetini anlayamazmýþ.”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Hakan Hoþgör kimdir?

. . .

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hakan Hoþgör, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.