"Bir kitabýn kaderi okuyanýn zekasýna baðlýdýr." -Latin Atasözü |
|
||||||||||
|
Aylardýr, belkide yýllar, bilmiyorum, ama bildiðim, uzun zamandýr sana, yüzleþmekten, açýlmaktan korktuðum sana, anlatamadýðým kaçtýðým, içten içe beni kemire duygularýmý mantýðýmý, bedenimi, umutlarým sigaramý, televizyonumu, yataðýmý-yorganýmý, varlýðýmý, iliþkilerimi, özlemlerimi esir alan, içinde onmaz yaralar açan bu duygularýmý kelimelere sýðdýrmam mümkün deðil; yine de yazmak, söylemekten daha rahat ve rahatlatýcýdýr, diye düþünüyorum. Görüþmeyeli uzun zaman oldu. Bu zaman senden, bizden neler götürdü, ne kazandýrdý bilmiyorum. Ama kendim için söyleyecek birkaç sözümün olduðunu düþünüyorum. Yaþýyorum! Yaþam alabildiðine acýmasýz ve bir cellat kývamýnda devam ediyor, ve ben devam ediyorum yaþamaya! Yaþýyorum! her durakta birkaç yolcusunu yitiren, ve son duraða içi boþ bir þekilde varan bir otobüs, ya da sevdiðine ulaþmak içinaþacak bir çölü bile olmayan, delecek bir dað bulamayan biçare aþýk gibi... iðne deliði kadar küçük bir umut görsem senden, kendimi, dünyamý sýðdýrýrdým o deliðe, oysa... bilmiyorum, belkide vardý o umut ýþýðý, ama ben gör(e)medim. Belki de sen örttün üstünü, kendi duygularýný, yeni umutlarýný örttün üzerine... Buna hakkýn vardý. Çünkü aþk bitmiþse, aþka dair hiçbir hissi belirti kalmamýþsa, umut vermek, acý vermek ve acý çekmektir. Sen doðru olaný yapmýþtýn, ama bunu ben kendime bir türlü kabullendiremedim. Artýk sadece sensiz deðildim, senin gidiþin tüm anýlarýmý, umutlarýmý, inançlarýmý götürdü beraberinde. Hatýrlarsan en son 18 Ekim, yani doðum gününden iki gün sonra görüþmüþ, oturmuþ-konuþmuþtuk akþam saat 17:05'e kadar. Ýki tane ben oluþtu benden o gün. Biri 'ben', diðeri bana düþman olan 'ben'. O gece sabaha kadar gözlerimden dökülen kristal parçacýklarný toplamaya çalýþtým. Ve bu, günler-geceler boyu sürdü... Hýzla tükeniyor, eriyor, bitiyordum. Her gün aynaya bakýp tükeniþimi izliyordum. Varlýðým yokluðuna armaðan olmalýydý, ama yapamadým. Yok edemedim kendimi. Diðer yolu denedim, azla yetinmeyi yani. Yoksa kim senin 'mahur' bakýþlý resimlerine dalýp gözyaþlarýný tutamayacak, hüngür hüngür aðlayarak anýlarýnda boðulacak, yeni umutlar yeþertecek ve tekrar boðulacak... "Hayatýmda ilk kez senin için aðlamýþtým". En azýndan hâla seni düþünüp-sevebilirdim, buna kimse -sen bile- engel olamazdý(n). Yine seninle sessiz sohbetlere dalabilir, yane gezer, yine karþýlýklý yemek yiyebilirdik. Hatta yine bira içer, sarhoþ olur, bu kez bütün saçak altlarýna, bütün reklam tabelalarýna, bütün duvarlaraadýmýzý yazar, yollar- caddeler boyu öpüþebilirdik. En azýndan yaþýyordun ve ayný þehirdeydik. Her gece pencerenin kenarýna tutunup sessizce seni izleyebilirdim. Hayal bile olsa, bir gün kavuþma ihtimalimiz bile vardý. Yalnýzdým... Yokluðunda hep yalnýz kaldým, en kalabalýk günlerde bile. Yalnýzlýðýmý, seni gördüðüm düþlerimle paylaþýyor, anýlarýmýza sýðýnýyor, gülüþlerini çoðaltarak gideriyordum. Bir sabah uyandým; yine seni görmüþtüm rüyamda. Sana en çok yakýþtýrdýðým kýrmýzý elbiseni giymiþtin, bana doðru geliyordun. Hüzün vardý gözlerinde. Uyandýðýmda gözlerimden sýzan iki damla yaþý sildim. Hemen giyinip evden çýkmýþým. Serseri bir mayýn gibi sokak sokak gezip durdum. Günlerden pazardý. "hava kurþun gibi aðýrdý" Havanýn dondurucu soðuðu, saf, temiz aþklarý anýmsatan kar taneciklerinin sihirli ritmine katýlmýþ, gönülsüz gönülsüz yerini ýlýk bir esintiye býrakmaya çalýþýyordu. Sokaklar, caddeler sakindi. Herkes alelacele iþini bitirip evine gitmeye, ýsýnmaya çabalýyordu. Mardinkapý'nýn dar sokaklarýndan, tarihin acýlý-acýsýz, kanlý-þanlý-aþklý günlerine tanýklýk eden kurþuni parke taþlarýnýn üzerine basa basa, gezdiðimiz surlarýn üzerine çýktým. 'Suzan-Suzi' efsanesiyle ünlü kýrklar daðý, on gözlü köprü ve altýndan yýllardan beri sessizliðini bozmadan, o ahenkli akýþýný sürdüren'umarým bu son yýlým olur' diye feryat etmek isteyen Dicle nehriyle dertleþtim. Dicle ile bu kadar ortak yanýmýzýn olduðunu o gün farkettim. Hiç gocunmadan yaramý Dicle'ye bastým. Yüreði(m) aðladý, kanadý. Gece saat 21:00 olmuþtu. Serserilerin, eserarkeþlerin, hapçýlarýn, jiletçilerin, tinercilerin, kapkaççýlarýn kol gezdiði sokaklardan sana doðru geliyordum. Kar armonik ihtiþamýyla yaðmaya devam ediyordu. Apartmanýnýzýn karþýsýna, kimseye-sana- görünmemem gereken bir köþede dikildim, ýþýðý açýk olan odana bakmaya baþladým. Seni görmek, izlemek için bir kuþ olmayý aklýmdan geçiriyordum. Kaç saat kaldýðýmý bilmiyorum, ama ýþýðý kapatýnca bende çekildim ordan. Acýkmýþtým, gidip karnýmý doyurdum, hem de çok aç olduðunu ve üþüdüðünü söyleyen bir dilenciyle birlikte. Çok yaþlý bir adamdý. Teni, susuzluktan çatlamýþtý sanki, toprak gibi duruyordu yüzü. Belli ki topraða bakýyordu. Gidecek yeri yoktu. Benim de o gece gidecek yerim yoktu. Birlikte sýcak bir yer, yumuþak bir tüy aramaya baþladýk. Hamza'ydý adý. Seni ona anlattým, yaþadýklarýmýzý, yaþadýðým duygularýmý, kýskançlýðýmý, sana haksýzlýk ettiðim olaylarý... Seni kýrdýðým zamanlarda yüreðimde hissettiðim, fakat sana anlat(a)madýðým aðrýlarý... Uzun uzun dinledi beni. Çok az konuþtu. Belli ki o da yaralýydý. Gözleri doldu ve baþladý kendini anlatmaya. Delice bir aþk yaþamýþtý, imkansýz bir aþk ve yarasý hala taptazeydi. "biz çoktan erittik yüreklerimizin çelik potasýnda sütun bacaklý kýzlarýn göz bebeklerini" Sen gideli yorgunum; þarkýlarda, türkülerde, þiirlerde, efsanelerde arýyorum kendimi. Ýlkay'ý her dinlediðimde sana koþmak, sarýlmak, solumak, yudum yudum içmek seni, baþýmý omzuna dayayýp aðlamak... Ya Kývýrcýk Ali'nin 'gülüm' parçasý... o klibi izlediðim zaman "keþke yezidi olsam' demek geliyor içimden. Hiç olmazsa, kendimi hapsedebileceðim bir çemberimolurdu, ve bende onu ateþe verip sonsuza kadar içnde kalabilirdim. "...her yerde býrakýp gittin beni gözlerinle düþlerin yüreðiyle býrakýp gittin beni yarým kalmýþ bir cümle gibi býrakýp gittin geliþigüzel bir nesne, bir iskemle gibi yazla birlikte biten kýsa bir tatil çekmecede bir kart gibi býrakýp gittin..." Sen gideli hayatýn akordiyonu bozuldu. Artýk hiçbir ezgisi kalmadý yaþamýn. Kendimi 'çaresizlik' resmindeki siyahi tonlar gibi görüyorum. Artýk yemek yemeyi bile sevmiyorum, sensiz bir türlü doymuyorum, doyamýyorum. Ýçkiyi hiç içmiyorum, sensizde içilmez ki güzelim... Yalan atmayý bile öðreniyorum artýk, yalansýz, yalanlarla kendimi avutmadan nasýl gelebilirdim ki, bu günlere. Oysa sana hiç yalan söylememiþtim. Öðreniyor, öðrenmek zorunda kalýyor insan... Biliyor musun, hiçbir þe, hiçbir duygu sana aþýk olmak kadar güzel deðil. Karþýlýðý olmasa da seni sevmek tanrýsal bir yol, bir ibadettir. Kimbilir; belki de var olduðum sürece hep seni, yalnýz seni seveceðim. Sen gittin, ve sen gideli koca beþ ay oldu. Seninle geçirdiðim sadece bir an'la bile boy ölçüþemeyecek kocaman beþ ay. Dile kolay, ne kadar boþ ve anlamsýz geçti tarif edemem. Oysa... ne güzellikleri sýðdýrýrdýk, ne an'larýmýz, anýlarýmýz olurdu bir bilsen. Bir þarkýmýz vardý, birde þiirimiz olurdu. Bize, yalnýzca ikimize ait bir þiir... Ama üçüncü þahsa yenildik. Keþke he þeye yeniden baþlayabilseydik. Sana imkansýz geliyor deðil mi? Oysa hiçbir þey imkansýz deðil, deðildir. Duygularýmýzýn, aklýmýzýn, mantýðýmýzýn bir köþesine yenilmek deðil mi imkansýzlýk? Kararsýzlýðýmýzla, beynimizi bulandýran çeliþkilerle ve bunlarý ayyuka çýkarmakla imkansýzlýðý daha da perçinlemiyor muyuz? Özür dilerim, sana nasihat etmek deðil amacým, etkilemek hiç deðil! Çýlgýnsýn! Çýlgýn olduðunu söylüyordun. O halde son bir çýlgýnlýk daha yapýp "seni seviyorum" desene Kurtarsana bu trape manastýrýnda apukuryaya yatmýþ eski sevgilini. iyileþtirsene onmaz yarasýný, tekrar dört elle sarýlmasýný saðlasana yaþama... Sen benim tek sihirli deðneðimsin, dokunman yeter. Geçmiþe bir sünger çekip yeniden baþlayalým herþeye. Ganj Nehrinde savrulalým bir o yana, bir bu yana; bir dost, bir arkadaþ, bir sevgili gibi... Dolu dolu yaþayalým, ebruli kýlalým her an'ýmýzý. Birbirimize daha fazla zaman ayýrýp yeni umutlar yeþertelim. Ya da 'kendimize daha az zaman ayýrsak da olur, çünkü boðulabilir insan yalnýz kendini düþünmekten.' Biliyorum güzelim, hayýr diyecek, kibrit çakacaksýn bu benzin dolu varile. Yine bencilce davrandýðýmý düþüneceksin belki de. Haklýsýn, ama aþkýn kendisi bencillik deðil mi biraz da? Hangi iliþkimizde, hangi özelliðimizde becillik yok ki? Zaten aþýk olduðumuz kiþiye yaklaþýmýmýz, ona duyduðumuz aþkýn yoðunluðuyla doðru orantýlý deðil mi? Ýnsan aþkýna mý aþýk, aþýk olduðu kiþiye mi? Tam bir paradoks gibi geliyor insana. Ya da bunun tersi de doðru deðil mi? Uðruna ölünecek bir aþkta bencillik nasýl olabilir? Tam bir çeliþki... Neyse, seni daha fazla yormayayým. Yakýnda gidecek, uzun bir yolculuða çýkacaðým. Burada kalmak ölümden de beter be güzelim. Bu acýya dayanacak gücüm kalmadý. Her günüm zehir zemberek. Hem gündüzüm, hem de gecem oldun. Herþey, Heryer adýnla anýlýyor artýk. Gündüz telefonun baþýnda, gece de sabaha kadar en az altý-yedi kez uyanarak, bazen hiç uyumayarak, çoðu zaman kalbimin sýkýþtýðýný, nefes alamadan balkona koþtuðum an'larýn derin üzüntüsüyle sabahý getirdiði zamanlarýn beni kanatmasýný... Artýk tükensin, bitsin istiyorum herþey. Yok, yanlýþ anlama, intihar etmiyorum, hiçbir zaman da edemeyeceðim. Çünkü ölüler intihar edemez. Eðer canýný sýktýysam özür dilerim. Bunu yazarken tüm gururumu uçurumun kenarýna yuvarladým. Seni karþýma alýp dertleþtim: Kolay olmadý tabii, kaç defa anýlarýn girdabýnda boðuþdum, bilmiyorum. Zaman zaman o tütsülü gözlerinle bakýþýyor, bazen de nefesini hissediyordum düðümlenmiþ boðazýmda. Bu mektubun bitmesini istemiyorum. Keþke kalemi elimden býrakmasam, yazsam, yazsam, yazsam... çünkü yazdýkça sana daha çok yaklaþýyor, seni daha çok hissediyorum. Ben sana yaklaþtýkça sen daha da uzaklaþýyorsun oysa, týpký Yesenin ve Isadora Duncan gibi... Hoþça kal güzelim! Kendine iyi bak. Her an'ýný mutlu kýlmaya çalýþ. Hiçbir zaman, hiçbir þeyin seni üzmesine izin verme. ben senin yerine de aðlarým. Yüzündeki tebessüm hiç bitmesin. Bir sabah uyandýðýnda, benim için pencereyi açarsan, bil ki sabahýn esintisiyle birlikte odanda olacaðým. Sevgilerimle...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Salih ÝRVEN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |