..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Bir kitabýn kaderi okuyanýn zekasýna baðlýdýr." -Latin Atasözü
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Çocuk > A.Latif ÝRVEN




6 Eylül 2003
Çocukluk Kesitleri 1  
Diyarbakýrda Çocuk Olmak

A.Latif ÝRVEN


Kaç yaþýnda olduðumu hatýrlamýyorum o zamanlar. Daha küçüðüm. Bir çöp kutusunda saklanacak kadar. Komþu kýzýyla evcilik oynayarak, ten temasýnýn seks olduðunu sanacak kadar. Ve seksin, ne olduðunu bilmeyecek kadar!


:CEDB:


Kaç yaþýnda olduðumu hatýrlamýyorum o zamanlar. Daha küçüðüm. Bir çöp kutusunda saklanacak kadar. Komþu kýzýyla evcilik oynayarak, ten temasýnýn seks olduðunu sanacak kadar. Ve seksin, ne olduðunu bilmeyecek kadar!



Dini bütün bir insandý Babam. Annem de keza öyle. Diyarbakýr’ ýn, geceleri emniyet güçlerinden insanlarýn bile yalnýz baþlarýna giremediði labirent gibi sokaklarýndaki evlerde yaþayan, pýrpýrým tohumu gibi kalabalýk ailelerden birinin en küçük çocuðuydum. Evin küçüðüydüm ya, evin köpeðiydim ayný zamanda. Bakkala, kasaba bir iþ çýktý mýydý?

“Bazde, Letif!”*

Komþudan bir þey istenecekse:

“Bazde, Letif!”

Bir yere haber gidecek? Bir þey taþýnacak? Getir götür iþi mi var? Sesleniþ hep ayný:

“Bazde Letif!”

Sokakla ilgili iþleri erkekler yapar ya!.. Ve ben de erkeðim ya!.. Üstelik, evin küçüðüyüm. Bundan daha iyi bir gerekçe? Kulaðým alýþmýþ artýk o sese:

“Bazde, Letif!”



Bu koþuþlardan her zaman karlý çýkmanýn hesabýný yaptýðýmdan, özellikle alýþveriþ ile ilgili olanlara gönüllü zýplardým. Artan para üstünden ne kesinti yapacaðýmý, düþündüðüm için, seve seve atýlýrdým. E, sonuçta sakýz alacaktým, içinden artistler çýkacaktý, onlarla kumar oynayacaktým, ütecektim herkesi ve hazinem olacaktý. Deste deste artistler.. içlerinden imzalý mühürlü bir resim çýkacak da, biz de onu seriye katacaðýz da, seriyi tamamlayacaðýz da, yazýlý adrese göndereceðiz, onlar da bize bisiklet gönderecek! Sadece, Tipitip sakýzý hiphop göndermiþti. Üstelik, imzasýz, mühürsüz seri biriktirerek. En çok o sevindirmiþti bizi. Üstüne üstlük, gelen hiphop çok þýktý! Asortikti! Ancak, zengin çocuklarýnýn sahip olabileceði türden. Sevincimizi ifade kelime bulunmazdý!

Bir de, madalyonun öteki yüzü var: tüm paramýzý, diþlerimizi çürüten sakýzlara vererek içinden çýkan artistlerle oyun oynuyorum ya, böylece, kumarýn ilk temelini atmýþ oluyordum, herkes gibi! Ta ki, on yedi yaþýmdayken, barbut sonrasý, bir arkadaþýmla kavga ettikten sonra kumarý býrakabildim.



Evde durmak, hem bizi boðardý, hem annelerimizi rahatsýz ederdi. El-ayak altýnda kalacaðýmýzdan, iþlerini yetiþtirmelerine de, engel olurduk. Biz de, annelerimiz de, sokaða çýkmamýza taraftardý.

Uyanmamla beraber, eðer annem ve babam henüz uykudaysa, gizlice babamýn þalvarýna girerek, cebindeki desteden en küçük kaðýt paradan bir tane çýkarýp, sokaða atardým kendimi. Hazineme katký yapmam gerekiyorsa, sakýz alýrdým, yok eðer baþka þey çekiyorsa caným, gidip ondan alýrdým. Þayet, babamýn cebine girebilmeyi baþarmýþsam, benden zengini yoktu! Cebimde, harçlýðýmýn birkaç misli para var, Allah’tan ne isterim baþka? Çatýr çatýr harcardým. Ola ki, gün içinde acýktým. Param da bitikse, hemen eve gelir, Annemin ýsrarlarýna raðmen, yemek yemeyi reddeder, Diyarbakýr’ýn týrnaklý ekmeðinden kesilen bir parça üzerine -ille de- salça sürülmesini ister, salçalý ekmeðimi elime alýr almaz, sokaða fýrlardým! Ekmek bitince, aðzýmýn iki kenarýnda kýrmýzý çizgiler, dolaþýrdým umursamadan.

Akþama kadar, Allah’a emanet oynar, gezer dururduk sokaklarda. Ola ki, burnum aktý! Hiç problem deðildi. Ýlkin, “fýrrn, fýrrn!” diye çekerdim, baktým durmuyor akýntý, kol yeni ne güne dururdu? Akþama kadar pýrýl pýrýl parlardý elbisemin kollarý!



Bazen, evden uzaklara, hatta, þehir dýþýna çýktýðýmýzdan, acýktýðýmýzda birkaç metot denerdik:

1. Mezarlýða yakýnsak, hemen oraya gider, yeni bir cenazenin olup olmadýðýný gözlerdik. Bir kalabalýk varsa, þansýmýz var demekti. Orda kesinlikle cenaze olurdu. Hemen gider, helvanýn daðýtýlmasýný beklerdik. Ekmek ve helva.. hem de aç karýna. bal, bal!

2. Mevsimine göre sahipsiz bitkilerden faydalanýrdýk. Dut ve akasya ilk tercihimizdi. Böðürtlen de olabilirdi. Onlarýn zamaný deðilse, Delibardaðan ve Qivar** otlarý yerdik.

3. Þayet Dicle’ye yakýn birlerdeysek, hemen kýyýya gider, karpuz çalardýk. Eðer bir bostana yakýnsak, domates, patlýcan ve salatalýk yer, karnýmýzý doyururduk.



Eðer þehirden uzaklaþmamýþ ama yine de evden uzak bir yerlere gitmiþsek, daha farklý metotlara baþvururduk.

1. Birlikte olduðumuz arkadaþlardan, hangimizin bir akrabasýnýn evine yakýnsak, o kiþi, o akrabasýna gider, biraz nevale isterdi.

2. Düðün sesine kulak verir, davulun ya da cümbüþün sesini izler, düðün evini bulur, “açýz,” der, ev sahibinin, -daðýtmýþsa bile- düðün yemeðinden bize de vermesini saðlardýk.

* * *

Amcamýn oðlu vardý. Mahallenin delikanlýlarýndan. Futbolu çok severdi. Koyu Galatasaray taraftarýydý. Tüm çocuklar da onu sevdiðinden, mahallede, Galatasaray’ýn dýþýnda takým tutan bir çocuk göremezdiniz.

O zamanlar, televizyon yeni çýkmýþ. Mahallemizde, sadece iki evde var: biri, NATO’da çalýþan büyük amcamýn büyük oðlunda, diðeri de PTT’de çalýþan komþumuz Mustafa Abilerde. Mustafa Abi de, hemen bizim evin karþýsýnda otururdu. Bizim, korkuluksuz dama çýktýðýmýzda, perdeleri örtülü deðilse, evlerinin içini görebiliyorduk. Aydýnhoo, Bonanza, Eden Adasý, Güliver’in Serüvenlerini falan, hep onlarýn televizyonundan izlerdik; ayaklarýmýzý damdan sarkýtarak, “düþmeyesiniz, haa!” tembihiyle, tek sýra olurduk. Neyse ki, televizyon uðruna düþen olmadý da, o zevkimize yasak konulmadý.

Mustafa Abi de, perdeyi açardý, biraz da ses verirdi televizyona, deðmeyin keyfimize!

Ama bunun bir de maç zamanlarý vardý! Amca oðlum hepimizi örgütlerdi. O amigoluk yapardý bize, biz de fanatik Galatasaray taraftarý olarak, sesimiz kýsýlasýya tezahürat! Mustafa Abi koyu Fenerbahçeli. Sinirden köpürüyor! Artýk dayanamayacaðý raddeye gelince, hýþýmla örtüyordu perdeyi! Biz tabii, hep bir aðýzdan “yuuuuuuh!”

Susmak bilmezdik. Ta ki, protestomuzla, perdeyi açtýrasýya kadar. Mustafa Abi perdeyi açýnca bir alkýþ, bir alkýþ! Çok deðil! Beþ dakika ya geçerdi, ya geçmezdi. Yine ayný amigo, yine ayný taraftar, baþlardýk Fenerbahçe aleyhine tezahürata! Birkaç tekrarla, o gece Amca oðlumun egolarýný tatmin ederdik, Mustafa Abiye de geceyi haram.

* * *

Yaz akþamlarýnýn vazgeçilmez oyunlarýnýn baþýnda "gözmaca" gelirdi. Yani, "göz yummaca..." Bilindik adýyla "saklambaç."

Akþamlarý, evden izin koparanlar arasýnda en küçükleri bendim. Bunun iki nedeni vardý. Birincisi, asiliðim, ikincisi ise büyükler arasýnda beni kollayýp, gözetecek akrabalarýmýn olmasý. Çoðunlukla benim oynamamý istemezlerdi. Onlarý yavaþlatýyordum. Ama ben de oynamak istiyordum ve böyle bir gerekçeyi asla gururuma yediremezdim. Sahip olduðumun iki misli efor sarf ederek çaba harcardým. Ýnattým ya, zorla kabul ettirirdim, kendimi. Hedefleri beni diskalifiye etmek olduðundan, öncelikle, elbirliðiyle ebe olmamý saðlarlardý. Sonra ben, hiçbirini ebeleyemezdim. Çünkü ebelediðimde, hemen bir baþkasý onun yerini alýr, ebelenen kiþi son sürat yerini deðiþerek, arka sokaklarý dolanýp ters
istikametten çýkagelirdi. Ýki de yalancý þahit.. ben ebe olmaya devam... hiçbirþey kanýtlayamazdým.
Sokaklarý aydýnlatan loþ ýþýðýn beni yanýlttýðýnda diretirlerdi. Ýnandýðýmýn arkasýnda sonuna kadar
durmam bile fayda etmezdi. Dayatmalarýný reddetmem, oyundan çýkmayý kabullenmem demekti. Ýstemeye, istemeye de olsa, söylediklerine boyun eðerdim. Bu durum, sinirimden aðlayýp, oyunu býrakasýya kadar devam ederdi.

Onlar amaçlarýna ulaþmýþ olurdu, bense içimden, bildiðim tüm küfürleri sayarak, salya-sümük
evin yolunu tutardým.


* * *


Mustafa Abiyi biliyorsunuz. Maçlarýn ertesi günü, tüm sinirleri gevþerdi. Biz de bunu fýrsat bilerek, evde
olmadýðý soðuk ve yaðýþlý zamanlarda, televizyon izlemeye evlerine giderdik. Madem evde deðilse,
sinirinin gevþemesini beklemek niye? Diye, soracak olursanýz, hemen söyleyeyim: eve gelirken, bizi evinde görmesi sakýnca doðurmazdý da, ondan. Saðolsun Leyla Abla.. Leyla Abla, Mustafa Abinin Eþi... az katlanmadý iðrenç ayak kokularýmýza.
Damdan, televizyonu izlemek müsait olmadýðýnda, evlerine giderdik gitmesine de, öyle çat-kapý "biz geldiiik," þeklinde deðil! Kaleyi içten fethetmemiz gerekirdi. Yani, çocuklarýný ayartmamýz... Büyük kýzlarý Arzu.. benimle yaþýttý. Ondan iki yaþ küçük, bir de oðullarý vardý: Hakan. Ne yapar, eder, bir punduna getirir, ikisini de kafalardýk. Onlar da, annelerini ikna eder, böylece evlerine misafir(!) olurduk.
Yine öylesi bir akþam, iki, üç kiþi onlarda, televizyonun karþýsýndayýz. Leyla Abla da, yaramazlýk yapmayalým, diye tembih ettikten sonra, akþam yemeðini yetiþtirmek için mutfaða girmiþti. Pür dikkat, gözlerimiz ekrana kitlenmiþken, birden elektrikler kesilmez mi? Ortalýk zifiri karanlýk. Her an elektrikler gelebilir ve televizyonu yakar, kaygýsýyla, "Arzu, televizyonun düðmesine bas!" diye seslendi mutfaktan, Leyla Abla. Arzu, içimizde televizyondan en iyi anlayandý. Kulaðýmýz seste, nasýl kapatacak, diye merakla beklerken, biri üzerime atladý. Aaa! Arzu bu! Nasýl mý tanýdým? Elbette ki kýrçýllý saçlarýndan. Zaten, ondan baþka da kýz çocuðu yoktu orda. Benim de canýma minnet. Hemen tuþ konumunu aldým. "Dur kýz, yapma!" da diyorum. Leyla Abla
baðýrýyor ordan, "kudurmayýn!"
"Yapma!" diyorum ama, aslýnda buradaki "yapma!", "devam et!" anlamýnda.
Fakat, aniden elektriklerin gelmesiyle toparlandýk. O zamanlar, bu tür kesintiler çok normaldi. Olaðanüstü durum, elektriklerin kesilmemesiydi.
Çok deðil, birkaç dakika sonra yine kesildi. Arzu yine üzerimde ve ben hemen tuþ! Ama bu defa daha yüzüm
yýrtýk. Ellerim daha özgür! Ne anlýyorsam?!... Nasýl olduysa, Arzu dudaklarýmý öpmeye baþladý. Sümüðü
dudaklarýma bulaþtý sandým. Midem allak-bullak oldu. Elimle, üstümdeki elbiseyle, elbisemin en az kirli
olan kýsmýyla da silsem, nafile.. o duygudan kurtaramýyorum dudaklarýmý. Odanýn içindeyiz, tüküremiyorum da... heryer karanlýk, banyoya da gidemiyorum. Elektrikler gelinceye kadar sile sile dudaklarýmý uyuþturdum. Ve yýllar sonra öðrendim ki,
dudaklarýma bulaþan sümük deðil, öpüþmenin ýslaklýðýymýþ....





(*) : Koþ, Latif!

(**) : Türkçe sini bilmediðim, devedikenine benzer yayvan bir bitki.



.Eleþtiriler & Yorumlar

:: selam þýhým
Gönderen: veli / adana
9 Kasým 2003
bir karadeniz akþamýydý tanýþmamýz.üniversite yaþamý Rize'de kesiþtirmiþti yolumuzu.Yurt odalarý ve bekarhanemizdeki sohbetlerimizi anýmsadým.þairin hani benim çocukluðum nerde türküsünü söyleyip uzun gecelerde dertleþtiðimiz o karadeniz günlerini yad ettim.uzun bir ayrýlýktan sonra seni yazýlarýnla bulmak çok güzel.arý bir dille anlattýðýn çocukluðunun hiç birimizinkinden bir farký yok,insanlarýn sümüklerini saklamamalarý bile güzel be .o melekler kadar temiz çocuksu duygularýný kaleme alabilmeleri bir yaþanmýþlýðýn belgesi,geri kalanlarý bir raký sofrasýnda yad edip konuþmak dileði ve umuduyla.dostlukla




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn çocuk kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Çocukluk Kesitleri 2
Çocukluk Kesitleri 3

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Erkek Serçe (Minik Bir Öykü)

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sürgün [Þiir]
Tut Ellerimi [Þiir]
Yüreðini Gaspa Çýktým [Þiir]
Gecenin Türküsü [Þiir]
Sesin [Þiir]
Kim Demiþ? [Þiir]
Bir Mektubun Portresi [Þiir]
O'na [Þiir]
Zamansýz [Þiir]
Su Gibi [Þiir]


A.Latif ÝRVEN kimdir?

bugün yazýyorsam Edebiyat öðretmenim Sevgili Aziz Güleç sayesindedir.

Etkilendiði Yazarlar:
birçok yazar


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © A.Latif ÝRVEN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.