Anasayfa
Son
Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar
Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri
17 Ekim 2003
Prenses ve Ejderha..! 2. Bölüm
Esin Yardýmlý
Dikenleri kuyruðunun ucuna kadar devam ediyormuþ. Ýpincecik pençeleri, yeþil bir derisi ve kafasýnda bir o yana bir bu yana daðýlmýþ on onbeþ tane dikeniyle diþi bir ejderhaymýþ bu... Ejder de gözlerini bu güzellikten bir türlü alamýyormuþ yani..!
Uçaðýn gittiði yöne doðru bakmaya baþlamýþ ejder... XXI. Prenses Pamuk’un þatosu kuzeydeymiþ, biliyormuþ ejderha bunu... Ama kendi þatosu daha da kuzeydeymiþ, bunu da biliyormuþ ejderha... Peki... Ama neden..? Ama neden bu uçak güneye gitmiyormuþ? Düþünmeye baþlamýþ ejder... XXI. Prenses Pamuk da etrafýna bakýyormuþ. Adadaki ufak bir benek kadar olana dek süzmüþ ejderhayý. Daha sonra uçaðýn içini incelemeye baþlamýþ. Küçük bir uçakmýþ bu. Post-masern çaðda, teknolojinin ilerlediði bir devirde yaþýyormuþ sonuçta... Ve artýk uçaklar taksi niyetine kullanýlýyormuþ. Ama henüz uçan araba keþfedilmemiþmiþ... Sonuçta atmasyon bir öykü deðilmiþ bu, uçan arabalara o dönemde yer verilmemiþse, çünkü yokmuþlarsa bu öyküde de yer verilmezmiþ... Uçaðýn pilotunun kýrmýzý saçlarýnýn olduðunu görmüþ XXI. Prenses Pamuk. Kýrmýzý, uzun saçlý bir kadýnmýþ bu. Simsiyah giyinmiþ, son derece güzel ve genç bir kadýnmýþ. Kýrmýzý, uzun saçlý bir kadýnmýþ. Kýrmýzý, uzun saçlar mý? Bu... Olsa olsa bir... Bu kadýn olsa olsa bir... Yani... Þimdi, masallara pek inanmazmýþ XXI. Prenses Pamuk ama... Bu kadýn kesinlikle bir cadýymýþ yani... Pilot bir gerçekten bir cadýymýþ aslýnda. Ve de XXI. Prenses Pamuk’u kaçýrmak istiyormuþ. Son zamanlarda iþler çok kesat olduðu için bir prenses kaçýrmaya ihtiyacý varmýþ çünkü. Yakaladýðý prenseslerin genellikle güzelse seslerini alýr, babalarýna fidye istediðini belirten bir mektup yollar ve para küçük bir zarfýn içinde þatosuna ulaþana kadar kýzý hizmetçi gibi kullanýp keyfine bakarmýþ... XXI. Prenses Pamuk da belli bir süre sonra kuzeye gittiklerini farketmiþ. Endiþelenmiþ, tedirgin olmuþ, kelimenin tam anlamýyla korkmaya baþlamýþ... Biraz daha dikkatli bakýnca uçaðýn dümenini tutan ellerin zayýf, kemikli ve bembeyaz olduðunu görmüþ. Kadýnýn týrnaklarýnda da siyah ojeler varmýþ. Tam modern bir cadýymýþ yani... Hansel ile Gretel’i yakalayan büyük büyük büyük büyük annesi gibi burnunda kocaman bir sivilce yokmuþ, bütün diþleri tammýþ ve büyüleyici bir güzelliðe sahipmiþ. Saçlarý daðýnýk deðilmiþ, son derece bakýmlý bir insanmýþ... Ama yine de bir cadýymýþ iþte... XXI. Prenses Pamuk gerçekten bir cadý tarafýndan kaçýrýldýðýný anlamýþ. Ama daha da endiþelenmesine, tedirgin olmasýna, kelimenin tam anlamýyla korkmaya baþlamasýna fýrsat vermeden, hemen bir plan yapmýþ modaya, geleneklere zorunlu olarak uydurulmuþ upuzuun boyalý saçlarýnýn arkasýndaki beyni... Su geçirmez kumaþla kaplý koni biçimli açýk mavi þapkasýný kafasýndan yavaþça çýkarmýþ. Çantasýnda duran bir defterle kalemi alýp Ejder’ine bir mektup yazmýþ: ‘Ejder, kuzeye doðru ilerleyen bir uçaktayým ve bir cadý beni kaçýrýyor!!! Bana yardým eder misin? imza: XXI. Prenses Pamuk.’ Daha uzun yazmak istermiþ XXI. Prenses Pamuk... Ama yazý yazmayý çok sevmezmiþ... Hele de mektup yazmaktan nefret edermiþ. Zaten biraz daha uzun bir yazý yazýp onu aþaðý göndermeye çalýþsaymýþ, mutlaka öndeki cadý onu farkedermiþ... Daha sonra mesajý yazdýðý kaðýdý cadýya çaktýrmadan defterinden koparýp þapkasýnýn içine sokmuþ. Þapkasýnýn aðzýný büzüp düðümledikten sonra (o kadar uzun bir þapkaymýþ ki bu, pekala da torba gibi kullanýlabiliyormuþ yani...) pencereyi zar zor açýp þapkayý kuzey denizine atmýþ. Bir yandan da Ejder’inin o þapkayý bulup onu cadýdan kurtarmasýný umuyormuþ... Cadý arada sýrada XXI. Prenses Pamuk’u uçaktaki dikiz aynasýndan süzüyorsa da, pencereden aþaðý þapkasýný attýðýný görmemiþ. Görse de bir þey yapmazmýþ zaten. Þimdiye kadar kaçýrdýðý prenseslerden hiç biri þapkasýný suya attýðý için kurtulmamýþmýþ çünkü... Ýçi rahatmýþ cadýnýn. Bir süre sonra uçaðý otomatik pilota takýp XXI. Prenses Pamuk’un yanýna gelmiþ. ‘Iýýý... Caným... Bunu söylemek ne kadar bana zor geliyor olsa da...’ diye kem küm etmiþ cadý. Kibar bir cadýymýþ bu. Ve tutsaklarýna acý haberi öyle hemen, adice, yüzlerine vura vura söylemezmiþ. Ama bu kötü olmadýðý anlamýna da gelmezmiþ yani... ‘Biliyorum, biliyorum...’ demiþ XXI. Prenses Pamuk. ‘Mektubu babama göndermekte lütfen acele etmeyin, gelip beni kurtarýrsa baþýma gelecek olanlarý düþünemiyorum bile..!’ ‘Ýþte bu, bir problem..!’ demiþ cadý. Kafasýný kaþýmaya baþlamýþ. ‘Çünkü seni kaçýrmamýn nedeni parasal sýkýþýklýðýmdý.’ Þirin bir prensesmiþ bu kýz, ama iþine yarayacak cinsten bir tipe pek benzemiyormuþ... ‘Peki mektubu Ejder'ime...’ diye lafýna baþlamýþken susmuþ XXI. Prenses Pamuk. Ejderin onu bedavaya da kurtaracaðýndan eminmiþ. Ama ekmek parasý kazanmaya çalýþan bir cadýnýn onunla boþuna uðraþmasýný da istemezmiþ yani... ‘Peki þuna ne dersin?’ demiþ cadý bir anda. XXI. Prenses Pamuk’a bakmýþ. ‘Mektubu annene gönderirim, o da bundan babana söz etmez... Nasýl olur ama? Gerçi böyle bir durumda mektubun babaya gönderilmesi adetinden vazgeçmiþ olurum, ama... Senin gibi iyi bir prenses için yaparým bunu..!’ Bir yandan da bu yalanýný yutmasýný umuyormuþ XXI. Prenses Pamuk’un. Ne kadar kibar olursa olsun, fidye mektubunu sadece Kraliçe’nin okumasý için fazladan çalýþmaya niyeti yokmuþ cadýnýn... ‘Pekala!’ deyip gülmüþ XXI. Prenses Pamuk. Elini kadýna uzatmýþ. ‘Ben XXI. Prenses Pamuk!’ ‘Ben de Syntia!’ demiþ cadý. Bembeyaz elini uzatýp XXI. Prenses Pamuk’un elini sýkmýþ. ‘Tanýþtýðýmýza sevindim..! Bana yardým ettiðin için de þimdiden teþekkür ederim..!’ ‘Aa.. Caným, lafý mý olur? Dostlar arasýnda olur böyle þeyler..!’ demiþ XXI. Prenses Pamuk. Cadý Syntia’nýn gerçekten iyi bir insan olduðunu düþünüyormuþ. En azýndan, uyutulmadan önce aklýndan son geçen þey buymuþ... Cadý Syntia aslýnda çok çok kötü bir cadýymýþ. Týpký Hansel ve Gretel’i yakalayan büyük büyük büyük annesi gibi. Üstelik büyük büyük büyük büyük annesi kadar aptal da deðilmiþ. Küçük çocuklarýn ve büyük insanlarýn cadýlarý ne tür yollarla yakalayacaklarýný çok iyi bildiði için düþmanlarýndan kaçmayý, onlara yakalanmamayý hep baþarýrmýþ... Ve geleneklere uygun bir þekilde XXI. Prenses Pamuk’un babasýna XXI. Prenses Pamuk’un kaçýrýldýðýný belirten bir mektup yazýp hemen göndermiþ. O sýrada ‘Yoo...’ demiþ kuzeydeki krallýktaki Kral, Kraliçenin yanýnda. (Kaçýncý kral olduðunu hep unuturmuþ, kimse de hatýrlamaya pek meraklý deðilmiþ) Elindeki mektuba bir kez daha bakmýþ. ‘Benim kýzýmýn, Pamuk Prenses gibi cici bir insanýn büyük büyük büyük büyük büyük torununun bir cadýnýn eline kaçmasý kabul edilemez! Kafasýný uçurun!’ ‘Ne kýzýnýzýn kafasýný mý uçuralým yani?!’ demiþ cellatlar þaþkýnlýkla. ‘Hayýr hayýr... Sadece kafasýný uçurun!’ demiþ Kral. ‘Ama kocacýðým... O laf Alis’deki Kupa Kraliçesi’nin lafýydý..’ demiþ Kraliçe fýsýldayarak. Onca okurun önünde rezil etmek istemiyormuþ kocasýný. ‘O zaman... o zaman..’ demiþ Kral. ‘Mektubu uçurun! Gözüm görmesin bu mektubu!’ Cellatlar kaçýncý kral olduðunu kimsenin bilmediði Kral’ýn daha fazla sinirlenmemesi için tuttuðu mektubu hemen alýp katlayýp bir uçak yapmýþlar. Sonra da onu pencereden atýp uçurmuþlar... O sýrada Ejder de bilgisayarýn ekranýndaki ICQ’suna bakýyormuþ. XXI. Prenses Pamuk’un, Kral’ýn uçurttuðu bilgisayarýn yerine yenisini alamasa da, sonuçta bir internet cafe’ye girebilir gibi geliyormuþ ona! Kazanýndan bir yudum daha kahve almýþ. Daha sonra odanýn öbür ucundaki televizyonu açýp VCD Player’ýna X-Men filmlerinden ilkini koymuþ... Saliseler, saniyeler, dakikalar, saatler, günler, haftalar, aylar geçmiþ... Kral, cadý Syntia’nýn istediði fidyeyi krallýk hazinesinden karþýlayamýyormuþ, bu nedenle XXI. Prenses Pamuk bir türlü özgür býrakmýyormuþ. XXI. Prenses Pamuk’un Ejder’i de meraklý gözlerle, düþüncelerle dolu bir kafayla oturup, oturup, oturup duruyormuþ... Birden aklýna bir fikir gelmiþ. Çevresine bakmýþ ejderha. Þatonun dýþýna, haritaya çizilmemiþ olan adadan uzaða, bilinmeyen bir okyanusun ücra bir köþesinin çevresine doðru bakmýþ.. Sonra büyük bir telaþla þatonun kapýsýný açtýðý gibi kanatlarýný çýrpmaya baþlamýþ. Zaten romatizmalý olan kanatlarýný aðýr aðýr çýrparak denizin üzerinde süzülmeye baþlamýþ. Amacý XXI. Prenses Pamuk’a ait her hangi bir þey, belki bir uçak, hiç olmazsa tanýdýk bir koku bulmakmýþ... Bu umutla denizin üstünde uzuun uzuun süzülmüþ, her tarafý kolaçan etmiþ. Ve birden gözüne mavi, parlak bir kumaþ parçasý çarpmýþ... Hemen denize doðru pike yapýp mavi kumaþ parçasýný kapmýþ. Bunun XXI. Prenses Pamuk’un þapkasý olduðunu ve þapkanýn içinde bir mesajýn bulunduðunu anlar anlamaz en yakýndaki buluta oturup XXI. Prenses Pamuk’un mektubunu açmýþ. Okumaya çalýþmýþ ama bu biraz zormuþ yani... Kaðýt, þapka kumaþýnýn suya dayanýklýlýðýna karþýn çok eskimiþ ve üzerindeki yazýlar biraz silinmiþmiþ çünkü. ‘Bir cadý...’ diye baþlayýp yüksek sesle mektubu okumaya baþlamýþ ejderha. Sonra kendi kendine konuþmaya baþlamýþ. ‘Bir cadý, ha? Seni kaçýrdý, ha? Bunu nasýl düþünemedim! Bekle bakalým XXI. Prenses Pamuk, geliyorum oraya!’ Üzerine oturduðu buluttan kalkýp kuzeye doðru uçmaya baþlamýþ ejderha. Amacý XXI. Prenses Pamuk’u kaçýran cadýyý bulup onun yanýnda kötü bir ejderha gibi davranarak kýzý satýn almayý istemekmiþ. Daha sonra da XXI. Prenses Pamuk’u kaptýðý gibi, kaþla göz arasýnda, bir kaç saniye içersinde cadýnýn yanýndan kaçacak, ortadan kaybolacak, tüyecekmiþ... Hemen bildiði bütün cadýlarý saymýþ. ‘Cadý Mirabel, cadý Miranda, cadý Ethel, cadý Syntia...’ ve daha bir sürüsünü saymýþ. Tanýdýðý o kadar çok cadý varmýþ ki! Gençliðinde, henüz yavruyken bir sürü kötü iþlere karýþmýþmýþ çünkü. Bu nedenle de bütün cadýlarla ahbaplýðý varmýþ eskiden. Tabii artýk hiç birinin yüzüne bile bakmazmýþ ya, neyse... Bulunduðu yere en yakýn oturan cadý, cadý Miranda’ymýþ. Cadý Miranda biraz yaþlýca (aþaðý yukarý üç yüz yaþýndaymýþ) ve gerçekten kötü kalpli bir cadýymýþ. Kafasý her bozulduðunda bir prensesi kaçýrýr ve kurbaða yaparmýþ. Eðer iyiden iyiye sinirlendiyse de yedi tane prensi yaban kuðusuna çevirirmiþ. Ama þimdiye kadar sadece bir kez böyle birþey yapacak kadar sinirlenmiþmiþ... Kapýnýn çaldýðýný duymuþ cadý Miranda. ‘Yoksa gelen postacý mý?’ diye düþünüp umutla kapýya koþmuþ. Bir aydýr elinde olan XVII. Rapunzel’in fidyesi için bekliyormuþ postacýyý. Ama kapýda ejderhanýn olduðunu görünce bütün umutlarý sönmüþ. ‘Ne istiyorsun ejderha?’ diye sormuþ aksi aksi. ‘Elinde hiç prenses var mý?’ diye sormuþ ejderha. Sert ve soðukkanlý bir þekilde bakmýþ cadýya. Duvara dayanmýþ. Dayý dayý kamburunu çýkarmýþ. Bir yandan da gençliðinde bu cadýyla kimbilir kaç prensesi kaçýrdýðýný düþünüp piþman olup duruyormuþ... ‘Var, ama çoktan ayýrtýldýlar...’ demiþ cadý. ‘Tabii daha yüksek bir fiyatla almak istersen sana bir kýyak geçerim...’ ‘Yok, önemli deðil..’ demiþ ejderha. XXI. Prenses pamuk’un babasýnýn fidyeyi çoktan ödemiþ olduðunu düþünmüþ çünkü. ‘Gözün kalmasýn, gel bir bak içeri!’ demiþ cadý. ‘Ben sana bir kahve koyayim...’ ‘Yok, kahveye gerek yok!’ diye atýlmýþ ejderha. Cadýnýn o kahveyi kimbilir neleri kaynattýðý kazanlarýndan birinde yapacaðýný biliyormuþ çünkü. Ve XXI. Prenses Pamuk’u ararken mide sancýlarýyla þatosuna dönmeyi de pek istemiyormuþ yani... ‘Prensesler nerede?’ ‘Þu anda bahçedeki ayrýk otlarýný topluyor olmalýlar... Biliyorsun, kendim için çalýþtýrýrým onlarý...’ ‘Onlarý neden beslemiyorsun?’ diye sormuþ ejderha merakla. ‘Siz cadýlar onlarý kafese kapatýp besleyip yemez misiniz?’ ‘Yamyam mýyým ben?!’ demiþ cadý Miranda. ‘O eskidendi! Hem sen ne çabuk unutmuþsun bizim alýþkanlýklarý... Nerelerdeydin sen?’ ‘Iýý... Baþka bir cadýyla aþaðý yukarý iki yüz yýldýr çalýþýyordum da...’ diye bir yalan uydurmuþ ejderha. ‘Neyse... Bir daha satma beni, sensiz çok zor yakalanýyor prensesler..!’ Emin ol satmam seni... diye düþünmüþ XXI. Prenses Pamuk’un Ejder’i içinden. ‘Artýk cadýlar çocuktan daha lezzetli yemeklerin olduðunu farketti. Þimdi sadece para için kaçýrýyoruz insanlarý... Bir de sesleri, güzellikleri, saçlarý falan için...’ Süpürge gibi olan sapsarý saçlarýný tutup göstermiþ. ‘XVIII. Cinderella’nýn... Yakýþmýþ mý?’ ‘Evet, evet..’ diye mýrýldanmýþ ejderha. Bir yandan da XXI. Prenses Pamuk’un burada olmamasýný umuyormuþ. Böyle kötü bir cadýnýn yanýnda kimbilir neler gelirmiþ baþýna? Deðil mi ama? Cadý onu villasýnýn avlusuna götürmüþ. avluda on kadar prenses varmýþ. Hepsi de eskiden internet üzerinden ejderle konuþup onun bir ejderha olduðunu anlar anlamaz chat penceresini suratýna kapatan prenseslerdenmiþ. XXVIII. Cinderella, IXX. Uuyuyan Güzel, XVII. Rapunzel... Ama hiç biri güzel gözükmüyormuþ. Saçlarýnýn rengi, güzelim elbiseleri, yüzlerindeki on kat makyajlarý ve pýrýl pýrýl takýlarý olmadýðý için hepsi sýradan insanlara benzemiþlermiþ. ‘Aradýðýn burada mý?’ diye sormuþ cadý. ‘Hayýr...’ demiþ ejderha. Aslýnda bütün bu prensesleri burada býrakmaya gönlü elvermiyormuþ. Ama ejder ölmek gibi bir tehlikeyle karþý karþýya olmadýklarýný, hatta biraz gerçek insan gibi yaþamalarýnýn onlar için iyi olduðunu ve internet üzerinden yaptýklarý yüzsüzlüklerin bir cezasýnýn olmasý gerektiðini düþündüðü için býrakmýþ onlarý orada... XXI. Prenses Pamuk’un babasý parayý bir türlü göndermiyormuþ. XXI. Prenses Pamuk bunun nedeninin cadý Syntia’nýn fidye miktarýný fazla tutmasý olduðunu biliyormuþ. Ama parasal sýkýþýklýðýnýn geçip geçmemesi pek umrunda olmadýðý için cadýya fiyatý indirirse Kral’ýn adamlarýnýn parayý cici cici eline sayabileceklerini söylemiyormuþ. Zaten onu kurtarmak için Ejder’inin geleceðinden o kadar eminmiþ ki! Cadý Syntia da, bir iksiri kaynattýðý kazanýnýn baþýnda bu prensesi boþuna kaçýrdýðýný düþünüp öfkeleniyormuþ o sýrada. Eðer bir kaç gün içersinde parayý göndermezlerse XXI. Prenses Pamuk’u kurbaðaya çevirmeye karar vermiþ... Ejderha uçmuþ, uçmuþ, uçmuþ... Diðer bütün cadýlara uðramýþ, ama Rusya’nýn iyice kuzeyinde oturan cadý Syntia’ya giderken artýk hiç umut olmadýðýný düþünüp kendini bir ormana atmýþ. Günlerdir bir damla bile uyku uyumadýðý için altýnda ezilen çalýlarýn, aðaçlarýn, dikenlerin ve kayalarýn rahatlýðýna karþý koyamadan hemen uykuya dalmýþ... O sýrada ‘Yoo...’ demiþ kuzeydeki krallýktaki Kral, Kraliçenin yanýnda. (Kaçýncý kral olduðunu hep unuturmuþ, kimse de hatýrlamaya pek meraklý deðilmiþ) ‘Benim kýzýmýn, Pamuk Prenses gibi cici bir insanýn büyük büyük büyük büyük büyük torununun bir cadýnýn elinde beklemesi kabul edilemez! Kafasýný uçurun!’ ‘Neyin?!’ demiþ cellatlar þaþkýnlýkla. ‘Kafasýný uçurun iþte!’ demiþ kral. ‘Ama kocacýðým... O laf Alis’deki Kupa Kraliçesi’nin lafýydý..’ demiþ kraliçe fýsýldayarak. Onca okurun önünde rezil etmek istemiyormuþ kocasýný, ama artýk sýkýlmaya da baþlamýþmýþ yani... ‘O zaman... o zaman..’ demiþ Kral. ‘Parayý uçurun!’ ‘Nasýl yapalým bunu?!’ demiþ cellatlar. Ýyice þaþýrmýþlar. ‘Bir uçak bulup uçurun iþte!’ demiþ Kral. Cellatlar da birbirlerine þaþkýn þaþkýn bakýp omuz silkerek sonunda toplanmýþ olan parayý ve bir uçaðý havaya uçurmak üzere saraydan çýkmýþlar... Tabii daha sonra, parayý uçurmadan hemen önce kraliçe onlarý bulup durdurmuþ, ama uçaklarý çoktan havaya uçtuðu için yeni bir tane bulmak için beklemek zorunda kalmýþlar... ‘Pýst! Kalksana! Birazdan burada olurlar!’ ‘Ha? Ne?!’ ‘Ýnsanlar. Birazdan burada olurlar... Yakalanmak istemiyorsan benimle gel! Yaralý mýsýn?’ ‘Hayýr, hayýr.. Sadece uyuyordum...’ ‘Uyuyor muydun? Ormanýn içinde?’ ‘N’olmuþ uyuduysam..? Bu arada... Kimsin sen?’ ‘Ben Ejderia’yým.’ demiþ Ejder’in önündeki ejderha. Bu da Ejder gibi kliþeleþmiþ bir ejderha adýymýþ. Ama bir diþi ejderha adýymýþ... Ejder bunu farkeder farketmez gözlerini açmýþ. Altýnda yan yatmýþ olan aðaçlarýn üzerinde doðrulmuþ ve karþýsýndaki ejderhaya bakmýþ. Bazý yerleri kýrmýzý kýrmýzý parlayan (uzun süredir aðzýndan ateþ püskürtmediði ve bütün ateþler içinde biriktiði için olsa gerekmiþ...) yeþil pullarla kaplý bir derisi olan, düzgün burun deliklerine sahip, kafasýnda bir o yana bir bu yana daðýlmýþ on onbeþ tane dikeni olan diþi bir ejderhaymýþ Ejderia. Dikenleri kuyruðunun ucuna kadar devam ediyormuþ. Ýpincecik ve sipsivri pençeleri varmýþ. Kanatlarýný biraz kambur tutuyormuþ ve Rusya’ya özgü upuzuun boyuyla güpgüzel bir ejderhaymýþ bu... Ejder gözlerini bütün bunlardan alamýyormuþ yani..! Sonra kendini toparlamýþ. ‘Þeyy... Merhaba...’ ‘Gidelim mi?’ demiþ Ejderia. ‘Peki.. Olur...’ Sonra Ejderia ile birlikte ormanýn sonlarýndaki bir daða doðru uçmaya baþlamýþ. Hayatýnda böyle güzel bir ejderhayla karþýlaþmadýðý için ne kadar mutlulukla dopdolu olsa da, XXI. Prenses Pamuk’un onu kurtarýlmak için beklediðini düþünmeden de edemiyormuþ... Zaten o kadar düþünceli gözüküyormuþ ki Ejderia ona neden böyle düþünceli gözüktüðünü sormuþ. Ejder ilk baþta pek bir þeyin olmadýðýn söylese de, sonra Ejderia o kadar ýsrar etmiþ ki, konuþmaya baþlamýþ... ‘Bir arkadaþým vardý... XXI. Prenses Pamuk’du adý... Belki duymuþsundur?’ diye mýrýldanmýþ Ejder. ‘Evet, evet duydum... Hatta hemen komþu ülkede oturuyormuþ galiba?’ diye cevap vermiþ Ejderia. ‘Ýþte, onunla üç senedir falan internetten sohbet ediyorduk. Daha sonra benim þatomu bir ziyaret etmeye geldi, geri dönerken de bir cadý onu kaçýrdý...’ ‘Bir þaton mu var?’ diye sormuþ Ejderia merakla. Sonra þatonun kaçýrýlan bir arkadaþýn yanýnda biraz önemsiz bir konu olduðunu farkedip baþka bir soru sormuþ. ‘Hangi cadý olduðunu biliyor musun?’ ‘Büyük bir ihtimal cadý Syntia olmalý...’ demiþ Ejder. ‘Eðer prensesini kaçýran oysa, onu geri almak pek de kolay olmayacak...’ demiþ Ejderia. ‘Çünkü daha önce kaçýrdýðý insanlarý kurtarmaya çalýþtýðýmýzý farkedip villasýný sihirli, görünmez bir kalkanla örttü cadý Syntia. Görünmez kalkan þatosunun arazisini kaplýyor ve kalkandan içeri giren ejderhalar suya girmiþ gibi oluyor...’ ‘Ama onu kurtarmanýn bir yolu mutlaka olmalý!’ diye atýlmýþ ejderha. ‘Mutlaka olmalý, kesinlikle vardýr, n’olur olsun!’ diye mýrýldanmaya baþlamýþ sonra. Bir süre boyunca düþünmüþler. O sýrada Ejderia kendilerine birer tencere kahve yapmýþ (kazaný yokmuþ, pek zengin deðilmiþ çünkü...), oturduðu yanar daðýn içine oyulmuþ olan ocakta bir ateþ yakmýþ ve bir yandan düþünmüþ... Ejder de cadýnýn eskiden ahbabý olan bir ejderhayý kabul edip edemeyeceðini merak ederek maðaradan dýþarýyý izliyormuþ. Gerçekten de az önce yatmýþ olduðu yere bir grup insanýn geldiðini ve çevresine bakýnmaya baþladýðýný görmüþ... ‘Bekle! Aklýma bir fikir geldi!’ demiþ Ejderia. Ejderia bir anda konuþmaya baþlayýnca o kadar korkmuþ ki ejderha, korkudan tenceresini düþürmüþ. Ama Ejderia maðarasýný kirlettiði için Ejder’e kýzmamýþ. Hýzlý hýzlý konuþmaya devam etmiþ... ‘Eðer bütün eski masallarda olduðu gibi yakýþýklý bir prens bulursak ve onu XXI. Prenses Pamuk’u kurtarmasý için ikna edersek hem sen prensesine kavuþursun, hem de prenses giderayak bir prens bulmuþ olur. Üstelik sarayýna yanýnda bir prensle geldiði için Kral da ona kýzmaz..!’ ‘Mantýklý..!’ demiþ ejderha. ‘Bana böyle bir fikir verdiðin için teþekkür ederim! Yakýþýklý bir prens ararken benimle gelmek ister misin?’ ‘Tabii ki!’ demiþ Ejderia. Daha sonra ateþi hemen söndürüp (çünkü biraz daha fazla yanarsa dað patlayabilirmiþ..) gökyüzüne doðru uçmaya baþlamýþlar... Aradýklarý yakýþýklý prensi hemen bulamamýþlar. Tabii, öyle her prens yüzünü bile görmediði bir prenses için hayatýný tehlikeye atmazmýþ. Hele de prensesin tehlikede olduðunu iki ejderha gelip söylüyorsa, hiç bakmazmýþ bile onlara... Ama sonunda biri onlarýn derdini anlamýþ ve XXI. Prenses Pamuk’u kurtarmaya karar vermiþ... Ejder de, Ejderia da onu çok sevmiþler... Çok kafa bir tipmiþ bulduklarý prens. Adý XVI. Prens Kurbaða’ymýþ. Bu prens mavi ve bir ejderhanýn kafasýndaki boynuzlarla ayný biçime soktuðu saçlarýndan da anlaþýldýðý gibi punkçý bir prensmiþ. Babasý onun böyle takýlmasýndan ne kadar hoþlanmasa da, prens kulaðýna sekiz tane küpesini, prenslere yaraþýr kýyafetlerinin üzerine zincirlerini takarmýþ. Koluna da bir tane ejderha dövmesi yaptýrdýðýndan beri saraydan çýkma yasaðý varmýþ... Sarayýndan dýþarý çýkamadýðý ve chat yapmaktan sýkýldýðý için de diðer prens ve prenseslerin aksine kitap okumayý, romanlara dalmayý da çok severmiþ, masal gibi gelirmiþ hepsi ona. Ve on dokuz yýldýr yaþadýðý sýkýcý krallýk yaþamýndan o kadar sýkýlmýþmýþ ki, ejderhalarýn dediklerini duyar duymaz büyük bir istekle kapatýldýðý kuleden Ejder’in kanadýna týrmanýp onlarla beraber cadý Syntia’yý yakalamak üzere uçmaya baþlamýþ... Az gitmiþler, uz gitmiþler, dere tepe dümdüz, altý ay bir güz gitmiþler, bir de arkalarýna bakmýþlar ki bir arpa boyu yol gitmiþler... Yine kalkýp gitmiþ, gitmiþ, gitmiþ, gide gide gitmiþler. Sonunda þaþýrmýþlar aylarý yýllarý, Görünmüþ Çinimaçin padiþahýnýn baðlarý. Girmiþler birine; deðirmencinin biri deðirmen çevirir, yanýnda bir de kedisi gerinir... O kedideki göz, o kedideki kaþ, o kedideki burun, o kedideki aðýz, o kedideki el, o kedideki ayak, o kedideki boy, o kedideki boðaz, o kedideki kulak, o kedideki yüz, o kedideki saç, o kedideki kuyruk... Bir kedideki saç, bir kedideki kuyruk, bir de bizimkilerin yolu çok uzunmuþ, çýkmýþlar tekrar yola. Varmýþlar sora sora Baðdat’a, gelmiþler geniþ bir avluya, durdurak demeden devam etmiþler masala...
:: esin...
Gönderen: ayþegül engin / istanbul
19 Ekim 2003
sakýn vazgeçme:)
Söyleyeceklerim var! Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazýlarý
yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz
ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz,
yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.
Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn .
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn .
. . .
Etkilendiði Yazarlar:
Gördüðüm, tanýdýðým, hayal ettiðim, yapýtýný okuduðum herkes.
bu
yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler