..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Bilmezlik ile ne hoþtum; hayalimde ne güzellik, ne de aþk vardý." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler > fýrat




2 Kasým 2003
Yalan Dünya  
Yalan Dünya

fýrat


Oturduðumuz ev. Demir Apartmaný'nýn altýncý ve en üst katýydý. Pencereden sepet sallýyor, "Bakkal Dimitri!" diye baðýrýyor, sonra da apartmanýn tam karþýsýndaki binanýn altýndaki bakkalýndan Dimitri çýkýnca da herkese duyura duyura sipariþimizi veriyordu


:BDAI:

ÝBRAHÝM SADRÝ

YALAN DÜNYA KAHBE DÜNYA    

         Bu böyledir.
Hayat bana ilk kez saðlamýna dokunduðunda onaltý yaþýndaydým. Lise ikinci sýnýfa gidiyordum ve okula gitmeyi sevmiyordum. Okula gitmek için evden çýkýp, yaþýmýzýn küçüklüðüne göz yumarak bize oynamaktan aþýnmýþ kaðýtlarý verip dört çay parasýna ellibir oynamamýza imkan tanýyan Vehbi Abi'nin Tepebaþý'ndaki kahvesine gitmeyi yeðliyordum.  Þopti, Frankeþtayn ve Yerli, kahve karesin! oluþturan diðer arkadaþlarýmdý. Hepimizin esas isimlerinin yaný sýra, okulda birbirimize verdiðimiz böyle özel isimlerimiz vardý.
      Onlarý çok seviyordum, çünkü onlar da benim gibi okula gitmeyi sevmiyorlardý.
Ayný þeyi sevmemenin ortak bir sevgi oluþturabileceðinin felsefesi o sýralar beni hiç ilgilendirmiyordu.
Üstelik bir sürü diðer þey de beni hiç ilgilendirmiyordu.
Her þey biraz basit, biraz sýradan ve biraz güzeldi.
Bin dokuz yüz yetmiþ dokuz yýlýydý.
Evimiz Cihangir'deydi.
Cihangir güzeldi.
Geceleri sokak köpeklerinin ürküten çýðlýklarýna bekçi düdükleri karýþýyordu.
Bakkalýmýzýn adý Dimitri idi.
      Oturduðumuz ev. Demir Apartmaný'nýn altýncý ve en üst katýydý. Pencereden sepet sallýyor, "Bakkal Dimitri!" diye baðýrýyor, sonra da apartmanýn tam karþýsýndaki binanýn altýndaki bakkalýndan Dimitri çýkýnca da herkese duyura duyura sipariþimizi veriyorduk.
      Bakkaldan istediðimiz þeyler, herkesin isteyebileceði þeylerdi. Bu yüzden çekinmeden, bu yüzden utanmadan, bu yüzden sýkýlmadan baðýra baðýra altýncý katýn penceresinden ünlüyorduk bakkal Dimitri'ye.. Ekmek, sana yaðý, biraz zeytin, Vim, akþam babam iþten gelince okumasý için Tercüman gazetesi, annemi kandýrabilirsem çokomel, ya da abim için siyah yazýlý Samsun sigarasý...
       Ben o zamanlar o yaþýma raðmen Dimitri adýndaki o adamýn gece gündüz orada yaþadýðým sanýyordum. Bir keresinde Taksim'de görmeme raðmen, ihtimal vermemiþtim o olduðuna.
       O derece bakkaldý adam. Mahalle bakkalýnýn hayatýnýzda bir yer edinerek, kendinizi tanýmlamanýz ve ifade etmenizde ekstra zenginlikler katabildiði günlerdi. Gazeteye "kaste" diyor, içinde "ý" harfi geçen bütün kelimeleri "i"lerle çýkarýyordu. Ben onun en çok dükkanýndan içeri gir-diðimde gülümseyen çehresiyle "nasilsin bakalim" demesini çok seviyordum.
         Sonra, bir sürü þey bozulduðunda bir gün bakkaldan Dimitri yerine Niyazi adýnda yeni biri çýkýnca nasýl da yýkýlmýþtým. Bakkal Niyazi ne Dimitri gibi gülümsüyor ne de bakkala gittiðinizde "nasilsin" diyordu. Sadece kalýn gözlükleri vardý ve ýksýra týksýra tezgahýnýn arkasýnda duruyordu."
          Ve çokomellerinin tadý, Dimitri'nin çokomellerine hiç benzemiyordu. Bir þey bozulmuþtu ve ben bunu o yaþýmda tanýmlýyamýyordum. Önce öldü sandýðým Dimitri'nin artýk Yunanistan'a gittiðine ise hala inanmýyorum. Onun da buna inanmadýðýna da eminim. Belki Atina'da, belki Pire'de belki de baþka bir kentinde olabilir oralarýn. Ama onun da kalbinin bir yerleri þüphesiz hala benim gibi Cihangir'de kalmýþ olmalý...


Herhalde Mart idi.
Çünkü soðuktu ve yaðmur adamýn içine iþliyordu.
Sabahýn yarým aydýnlýðýnda okula gitmek adý altýnda evden çýktýðýmda üþüyordum.
Nasýlsa, o yýllarda okula böyle karanlýk sabah vakitlerinde gidiyorduk ve nasýlsa hava uzunca bir süre kötü bir kabus gibi hep karanlýk oluyordu.
Bütün sokaklarýn duvarlarýnda yazýlar vardý.
O yazýlar bazen haftalýk bir dergi, bazen günlük bir gazete tadýnda kýsa periyodlarla deðiþiyordu.
Yazýlanlarýn üzerleri alelacele çekildiði belli olan daha koyu renk bir boyayla kapatýlýyor ve o boyanýn da üzerine yeni þeyler yazýlýyordu.
Çoðunluðu "tek yol" diye baþlayan kýsa ve vurucu sloganlardý bunlar.
Çok nadir de olsa içinde bir zeka ve akdenizlilik barýndýran buluþlarla da yüzyüze gelebiliyordunuz.
Önemli olduðu varsayýlan kimi militanlarýn ölüm yýldönümleri, ya da ölümlerine de duvar yazýlarý aracýlýðý ile ulaþma þansýnýz olabiliyordu. Günlük illegal bültenler gibiydi duvarlar. Hepsi taraflý hepsi mutlaka bir propaganda özü barýndýran, çoðunlukla kargacýk-burgacýk alelacele yazýlmýþ bilgi ya da öneriler içeren þeylerdi. Birilerinin "ölmez"liði, kurtuluþun hangi fraksiyonda daha "acil" olabileceði, doðru "yolun hangisi olduðuna dair kesin yargý sözcükleri ve daha bir sürü kocaman laflarla doluydu evlerin, apartmanlarýn duvarlarý..
Geceler,  birçok yerde olduðu gibi, Dimitri'nin apar topar terkettiði Cihangirde de "duvar yazýcýlarý"nýndý.


O sabah, okula gitme adý altýnda annemi ikna edip, evden çýktýðýmda Lenger sokaðýnýn köþesinde duydum silah seslerini.
Filmlerdekine hiç benzemiyordu.
Daha tok ve ifadesizdi.
Önce, belki yaþlarý benim kadar ancak olan iki delikanlý fýrladý tam köþeden.
Bana çarparak can havliyle koþuyorlardý.
Bu "can havli"nin ne olduðunu bana çarptýklarýnda þýp diye anladým.
Sonra ayný köþeden iki adam fýrladý. Onlarýn kalýn býyýklarý vardý.
Ben yere ve çamura düþen kitaplarýmý almak için eðilmiþtim. Baþýmýn üstünden arka arkaya geçen serinlikler hissettim. Bir de o tok ve ifadesiz silah seslerini.
Hem arkalarýndan sýkýyorlar hem koþuyorlardý.
Niyeyse, vurulmasýnlar istedim.
Vurulmadýlar da o iki delikanlý.
Can havli biraz da sür'at demekti. Hýzla kayboldular öbür köþede.
Býyýklý iki adam köþeye varmadan vazgeçtiler takipten ve ateþ etmekten.
Tekrar geri döndüler.
Ben hareketsiz, Yeni Melek sinemasýnda Charles Bronson filmi seyreder gibi donmuþ kalmýþtým, çöktüðüm yerde.
Ama bu film deðildi ve bana doðru koþar adýmlarla geliyorlardý.
Hayat saðlamýna ilkkez dokunmak üzereydi.


Yanýmda durdular.
Biri yerdeki kitaplarýma baktý.
Öbürü tam tepeme dikildi: "kaça gidiyon lan?"
Bunun doðru cevabinin hangisi olabileceðini düþündüm bir an.
Yani kaç dersem vurulmazdým acaba?
En iyisi doðrusuydu.
Hiç olmazsa doðru söyleyerek vurulayým bari dedim.
Çünkü o sýralar, uðruna ölünebilecek sözlerin, yeminlerin, ütopyalarýn neler olduðunu tam olarak bilemiyordum.
Evet, duvarlara yazýlan þeylerin önerdiði bir sürü uðruna ölünebilecek durum sözkonusuydu hiç þüphesiz, ama bütün bunlar benim için p ana dek sadece okuyup geçtiðim ve üzerinde çok da derin derin düþünmediðim olgulardý.
"Lise iki abi.." diyebildim.
Öbürü aceleyle tekrar sordu: "hangi okul lan?"
iþte bunun çýkýþý yoktu.
Çünkü adým gibi biliyordum ki okullarýn herbiri bir tarafa aitti.
Yine adým gibi biliyordum ki, benim okulum, bu "bir tarafa ait"lerin içinde en bilindiklerden biriydi.
Ben gittiðim okulun hangi tarafa ait olduðunu biliyordum, ama bu iki kalýn býyýklý abinin hangi taraftan olduklarým bilmiyordum.
Çok küçükken, annemin yeni aldýðý hakiyeþili pantolonomu daha ilk giydiðim gün maçta kalecilik yapacaðým diye dizinden cart diye yýrttiðýmda "ben þimdi ne diyeceðim" korkusuyla altýma iþemiþtim, ikincisi o soðuk ve kasvetli Mart sabahýnda "ben bu abilere ne diyeceðim" korkusuyla iþedim.
Açýkçasý bu ikincisi daha korkutucu ve kötüydü.


"Kasýmpaþa lisesi abi... Beþ Fen A sýnýfý..." dedim.
Sýnýfýmý niye söylediðimi bilmiyorum.
Herhalde alýþkanlýktan olsa gerekti.
Hatýrlayabildiðim tek þey baðrýþma sesleri oldu. Apartmanlarýn pencereleri yarým açýlmýþ ye kimi kadýnlar baðrýþmaya baþlamýþlardý.
Annemin sesini net olarak ayýrabiliyordum içlerinden.. Öyle bir "ibrahiiim!" diye canhýraþ feryad ediyordu ki, iki býyýklý abi mevcut geliþmelerden ürkerek ve havaya iki üç el ateþ
ederek yine koþarak uzaklaþtýlar. Ben hala çömeldigim yerde, altýna hafif kaçýrmýþ bir vaziyette
kalakalmýþtým. Hayat, fena dokunmuþtu. Kýsa bir süre sonra etrafýma toplanan mahalleli komþu teyzeler
ve amcalar nezdinde hürmete layýk bir adam gibi hissettim kendimi. öyle ya da böyle altýma kaçýrdýðým! Fark ettirmediðim sürece, iki militanla sýcak temaþa girmiþ bir liseli olarak
ortalýkta duruyordum. Üstelik hazttaydým. Keyiflenmiþ ve sükse yapmýþtým.
Okulda bütün bunlarý büyük bir iþtahla arkadaþlarýma anlattýðým gün, arama yapýldý.
Polisler hemen yanýmda oturan ve dünya umurunda olmayan sýra arkadaþým Ferit'in çantasýnda bir bildiri buldular.
O zamanlar, okula girerken daðýtýlan bildirileri almak adettendi.
Almayanlar saðlam dayak yiyordu çünkü. En azýndan mimleniyordu.
Bildirileri alýyor, sýnýfa girerken de yýrtýp atýyorduk.


Dünya umurunda olmayan Ferit o gün yýrtmayý unutmuþtu ve o gün arama yapýlmýþtý.
Feriti alýp götürdüler.
Tam iki ay sonra geri döndü Ferit.
Bulunan bildiriye ait fraksiyonun koðuþunda kalmýþ iki ay.
Tam olarak solcu olmuþtu ve hepimize "üç gerilla elde mavzer daðlarda/yemini var and içmiþler kavgaya" marþým söylüyordu aksama deðin..
Biz ise; yani Þopti, Frankeþtayn, Yerli ve ben, Orhan ahinin yeni çýkan "Benim Dertlerim" long playindeki "bir kapýdan gireceksin/neler neler göreceksin/seveceksin çok seveceksin" sarkýsýný tercih ediyorduk.
Çünkü o daha güzeldi.


Herþey, biraz daha hareketli, herþey biraz daha kendiliðinden ve biraz daha sevimliydi.
O yýllarda biz, Mýsýr Çarþýsý'nýn önünde her karne dönemi öncesinde karaborsa olarak boþ karne satýldýðýna inanmaya devam ediyor, ve her karne dönemi öncesinde oraya giderek karaborsa karne satýcýlarýný arýyorduk umutla.
Mutlaka oralarda bir yerlerde olmalýydýlar ve biz onlardan boþ karne satýn alarak ders notlarýný keyfimize göre karnelerimize yazarak babalarýmýzdan, aðabeylerimizden dayak yemekten kurtulacaktýk.
Bu hiç olmadý ve biz, yani Frankeþtayn, Þopti, Yerli ve ben her karne döneminde babalarýmýzdan dayak yiyip durduk.


Yýllar sonra birgün, Mýsýr Çarþýsý'nýn önünde karne satýldigýna inanmanýn bir fanteziden öte bir þey olmadýðým anladýðýmda, birsürü deliþmen, havai, insan yanýmý da gömdüðümü hissedecektim.
Efsaneleri elinden alýnmýþ biri olarak, oraya buraya savrulurken;
reelliðin, nesnelliðin aslýnda ne kadar da beþ para etmez bir zýmbýrtý olduðunu farkediyordum.
Benim için Mýsýr Çarþýsý önünde boþ karne satýldýðý da, Halicin dibinin Bizans altýnlarý ile dolu olduðu da, yine Suriçi'nin yeraltýndan birbirine gizli dehlizlerle baðlý olduðu da ne kadar gerçekti ve hep öyle kalmalýydý.
Bu yüzden masallarý, halk hikayelerini, devleri, ejderhalarý, aðýtlarý, efsaneleri çok sevdim.
Bütün o serüvenin içinde þimdi geriye dönüp baktýðýmda beni en çok þaþýrtan, bir Lunapark eðlencesi yaþarcasýna paylaþtýðýmýz okul günlerinin ardýndan kalan o güzel tadýn, ondan sonraki yýllarda nerdeyse hiçbir þeyde karþýma çýkmýþ olmamasý..
insanýn caný acýsa da, hayatý bir lunapark akþamýnda geçirilen çarpýþan arabalar tadýnda yaþamaya çabalamasýnýn ve onu öncelemesinin ne kadar keyifli olduðunu düþünmüþümdür hep.
Herþey, size tuhaf bir þakayla dokunup geçerken sanki daha keyifli gibiydi.
Yoksulluk ve yoksunluk acýtýcý gibi dursa da, eðer siz ona bir Sami Hazinses keyfiyeti, bir Sadri Alýþýk aldýrmazlýðý, ya da bir Cevat Kurtuluþ algýlamýzlýðý katmayý baþarabiliyorsanýz, bir Adile Naþit-Münir Özkul birlikteliðinin Voltran oluþturabilme gücü ve yeteneðiyle elinizin tersiyle itelemeyi saðlýyabiliyorsanýz, hayat size herbir keresinde saðlamýna dokunsa da; hakikaten acýtýcý olmayý bir türlü beceremiyordu.
Ve bu önce onu, sonra hayatý kendi diledikleri gibi kurmayý hedefleyen gündelik yaþam yarasalarým fena kýzdýrýyordu.


Ben kendi adýma, üçotuz paralýk kýsýr mafyalarýn memlekette niyeyse yaþam kalitesi yükselip, insanlarýn alým gücü arttýkça palazlanmalarým, bütün þerefsizlik, onursuzluk gibi aþaðýlýk pozisyonlarýn da buna baðlý olarak deðer kazanmasýný hep buna baðlamýþýmdýr: Yoksulluk ve yoksunluðun ortasýndan, safýn alabilmenin vahþi tadýna daha bir yaklaþtýkça hayatý "ti"ye alabilme yeteneðimizin giderek daha dumura uðramasýna..

Evet.
Hayat bana ilkkez saðlamýna dokunduðunda onaltý yaþýndaydým.
Sonra hayat, beni yoklamaya hep devam etti.
Bu kitapta sizlerle bu yoklamalardan bazýlarým paylaþmak istiyorum.
Bana öyle geliyor ki, hemen herbirinde kendinizden de farklý anlamlar bulacaksýnýz.
Çünkü hepimizin yaþadýðý herbir "þey"in, herbirimizle temasý olduðunu, herbirimize biryerinden deðdigini düþünüyorum.
Ne bileyim iþte birinin kazanmasý için birinin de kaybetmesi gerekiyor ya, öyle bir þey.
Hiç günlük tutmadým.
Düzenli olmayý hiç sevmedim. Hiçbir þeyi kaydetmedim. Öyle yapsaydým, belki þimdi karþýnýza en azýndan þöyle kalýn üç ciltlik bir aný yýðýnýyla çýkabilirdim.
Öyle yapsaydým, yani daha düzenli, daha tertipli, nizamlý ve intizamlý yaþamayý becerebilseydim herhalde "daha çok þeyim oturdu.
Ama ben hep az, ama tamamen bana ait " kalan "larý seviyorum.
O yüzden hep ceketim! alýp çýktým, birsürü çok masalý, çok müdürlü, çok katlý yerden.
Ne yalan söyleyeyim, bundan sonra da öyle yapmaya devam edeceðim.
Bildiðim gibi, sevdiðim gibi, inandýðým gibi, biraz ve sýradan...
O yüzden bu kitapta, yaþadýklarýmdan kalan þeyler bulacaksýnýz..
Belki bölük pörçük, yarým yamalak þeyler.. Doðru hatýrlayabildiðim anlar, tatlar, etkiler, fotoðraflar.. Benim için çok keyifli ve eðlenceli bu geriye dönüþlerin size de iyi gelmesin! umuyorum.
Belki kiminiz, "henüz böyle bir kitap için çok erken deðil mi" diye düþünebilirsiniz.
Ama, ihtiyar olmadan da insanýn anýlarým yazabileceðini ve bunlarý tartýþmaya açabileceðini düþünüyorum.
Bir de bu kitapta okuyacaðýnýz "þeylerin, birer anýdan çok, "yaþamýn kýyýsýndan kartpostallar" olduklarým düþünüyorum.
Yani bir yolculukta kendinizi susamýþ hissettiðinizde ve bir çeþmenin önünde durup yüzünüzü yýkayýp, kana kana su içerken geldiðiniz yolu anýmsamanýn suyun tadýna karýþan keyfini sizinle paylaþmak istedim.
Eðer beðenirseniz, gerçekten þöyle üç ciltlik bir anýlar yýðýnýyla karþýnýzda olabilmeyi çok isterim. O yüzden bu kitabýn içindeki aný bölümlerini biraz böyle kapsamlý bir çalýþmanýn önsözü gibi görmenizi öneririm.
Ben hayatýmda hiç kimseyi tam olarak kýrmadým. Beni kýranlarýn çoðuyla da, sonra tekrar dost olmayý seçtim. Belki hýncýmý ya da öfkemi þiirle çýkardým onlardan.. O yüzden hiç okumadýðýnýz yeni þiirlerimi de koydum kitaba.. Onlarýn da yaþadýklarým arasýnda özel yerleri var.. Düzyazýyla anlatamayacaðým þeyleri þiir diliyle paylaþmak istedim.. Özellikle baðýrmak istediðim þeyleri ve durumlarý ve anlarý ve
duruþlarý ve yaþadýklarýmý ve yarým kalmýþlýklarý.. O yüzden kimseyi yaralamayacaðýmdan da adým gibi eminim. Ama saklamayý da, eðip bükmeyi de pek sevmiyorum. O yüzden olduðu gibi ve geldiði gibi aksýn istiyorum zihnimde
ve yüreðimde yaþadýklarýmdan geriye kalanlar... Tabii ki her hatýrladýðým ve her yaþadýðým þeyi yazmadým. Kimseye zarar vermemek için zaman zaman ayýklamalar yaptým.
Kim olursa olsun ve nasýl olursa olsun ve niye olursa olsun; þüphesiz ki bazý þeyler kalmalý diye karar verdim kendime.


Bir sýra, bir kronoloji izlemedim. Yazmak için oturduðumda otuzsekiz yýlýn içinden hangi "an" ya da hangi "durum", ya da hangi "yüz" öne çýktýysa, aklý-
ma geldiyse onu yazdým.
Yazarken de öyle davrandým; olduðu gibi ve nasýl geldiyse öyle.
Þimdi buyrun:
Bu okuyacaklarýnýz, otuzsekiz yaþýnda dolu dolu yaþadýðým sanmakta olan bir adamýn geriye dönüp baktýðýnda, zayýf hafýzasýna bir yerlerden takýlýp kalmýþ gerçek hayat kartpostallarýdýr.
Onlardan herhangi birini, dilediðiniz herhangi birisine armaðan edebilirsiniz..
Bu bir þiir ya da hayatýn kýyýsýndan küçük bir an olabilir..
Çünkü bütün bunlarý sizlerin de varolduðu bir dünyada sizlerle birlikte yaþadým..
Yani bunlar biraz da sizin öyküleriniz, galiba...
içindeki herhangi bir devi, bir ejderhayý, bir teyzeyi, misket oynayan küçük bir çocuðu, yazlýk bahçe sinemasýnda Sadri Alýþýða katýla katýla gülen bir genç kýzý bir yerlerden tanýyabilirsiniz.
Puslu bir Cihangir sokaðýnýn sabahýnda basýmýn üstünden geçen
birkaç kurþunla da bir yerden bir tanýþýklýðýnýz olabilir. Aslolan, galiba paylaþma yeteneðimizi sevmek galiba. çünkü bu namert yenilgiler, insafsýz acýlar ve bütünüyle kahpe
dünyanýn fendelekleri gerçekten paylaþýldýkça azalýyor. Bana güvenin, vallahi doðruyu söylüyorum...

 




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aþk Sen Yalancýsýn (Aþk)
Kayserideki Konyalýya
Dünya Boþluða Býrakýlamaz
Özlediðim Aþk

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Seni Sevdim Diye [Þiir]
Sevginin Gücü [Öykü]
Yaþam Nedir? [Öykü]
Býrakýp da Gidene [Öykü]
Bozulan Anlaþma [Öykü]


fýrat kimdir?

1980 izmir doðumluyum ortaokul mezunuyum þuan siirtet askerim (teskereciyim) yazý yazmayý seviyorum beni izedebiyata üye yapan ve burayla beni tanýþtýran irfan arkadaþýma teþekkür ediyorum hayatý vede insanlarý çok seviyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
kitap okumak yazý vede þiir yazmak , bilgisayar kullanmak / cezmi ersöz , ayþe kulin vede arkadaþým irfan çil


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © fýrat, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.