..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Iþýk verirseniz, karanlýk kendiliðinden yitecektir. -Erasmus
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Ýlke ERSOY




17 Þubat 2004
Bir Garip Yolculuk I - II - III  
Ýlke ERSOY
"Sýrtýma vurulan çekiç sesleri ile uyandým az önce. Bana doðru eðilmiþ, kirli beyaz sakallý, üzerindeki kýrýþýklarýn arasýndan hafifçe terlemiþ olduðunu ayýrýmsadýðým bir yüzdü ilk gördüðüm... "


:CCGE:
I.
Sýrtýma vurulan çekiç sesleri ile uyandým az önce. Bana doðru eðilmiþ, kirli beyaz sakallý, üzerindeki kýrýþýklarýn arasýndan hafifçe terlemiþ olduðunu ayýrýmsadýðým bir yüzdü ilk gördüðüm... Canýmý pervasýzca yakan bu yaþlý adam bir eli ile ayaklarýmdan tutmuþ bastýrýyor, bir yandan da küçük ama saðlam darbelerle gövdeme þekil vermeye çalýþýyordu. Peki neden kýmýldatamýyorum ayaklarýmý? Herhalde hala uyanmýþ deðildim aslýnda ve hala rüya görüyordum, böyle bir saçmalýða sebep, yatmadan önce yediðim üç dilim su böreði olsa gerekti... Doktorlar boþuna demiyorlar boþ mide ile yatýn diye, laf dinlemezmisin, gece böyle garipliklerle cebelleþirsin iþte uykunda! Neyse ki daha içindeyken bile bütün bunlarýn rüya olduðunu ve birazdan uyanacaðýmý biliyorum, çocukken gördüðüm kabuslarda da böyle rahatlatmaz mýydým kendimi, ya da maceradan maceraya koþtuðum ilk gençlik uykularýmda sabah uyanmadan önce yaþadýklarýmýn rüya olduðunu anlamanýn bilinciyle keyfini çýkarmaz mýydým gerçek hayatta karþýma çýkma olasýlýðý çok düþük olan fýrsatlarýn...
Bu koþullar altýnda keyfini çýkarabileceðim bir durum var mý bilmiyorum. Adamýn biri neden bana böyle vurup duruyor, hem de dev gibi birþey, ben de sanki Gulliver'in cüceler ülkesindeki küçük insancýklardan biri gibiyim... Tam da avucunun içine aldý ben þimdi, ne kadar sert bir avuç içi bu, belki de onca darbeyi yediðim için tenim hassaslaþtý ve ondan bana öyle geliyor... Hey, gidiyoruz, beni elinde sýký sýký tutmuþ götürüyor, neler oluyor?! Soðuk metal kaplý bir masaya koydu beni, tam karþýda bir ayna, ama ben nerdeyim? Aynaya bakýyorum kendimi görmeye çalýþarak... Yaþlý adamýn gri-mavi tulumdaki bütün detaylarý aynada görebiliyorum da, kendi görüntüm nerde peki? Bu rüyanýn iyiden iyiye tadý kaçmaya baþladý artýk!
Yine iþkence baþladý, þimdi de kafamýn içine birþey sokmaya çalýþýyor, aynaya bakmaya çalýþýyorum can havliyle, ama...ama hayýr bu olamaz! Aynada gördüðüm manzara karþýsýnda dehþete düþüyorum, yaþlý adamýn gözündeki gözlükleri neredeyse yüzüme deðecek kadar yakýnýmda hissediyorsam ve aynadaki yansýmada da yaþlý adamýn baþý þu altýn kolye üzerine eðilmiþse... Yok artýk daha neler, rüyamda kendimi bir kedi olarak görebilirim hatta bir böcek ya da sardunya olarak bile ama "bir altýn kolye" olmak! Gerçekten de çok yemiþ olmalýyým yatmadan önce! Uyanýr uyanmaz akþam sekizden sonra aðzýma lokma koymamaya yemin edeceðim!
Burasý bir kuyumcu atölyesi ve ve aynada gördüklerimden anladýðým kadarýyla bu adamcaðýz da bir telkari ustasý. Geçenlerde izlediðim programýn etkisinde kalmýþ olmalýyým, telkari ustalarýnýn ne kadar azaldýðýný anlatýyordu sunucu, kalan birkaç meslek erbabýnýn sanatýyla vücut bulmuþ eserleri gösterirken...
Masadan birþey alýyor eline, bir kaynak çubuðu bu, diðer elinde ise minik bir altýn parçasý var, kafama doðru yaklaþtýrýyor ikisini de, ne yapacak þimdi bana?..
Yok böyle bir acý! Tam da baþýmýn üstüne bir ateþ topu atýlýyor sanki. Cehennemde yanmak dedikleri bu olsa gerek! Yoksa öldüm de bu da benim cezam mý; ne de olsa anlatýlan cehennem zebanilerini ve kazanlarý gidip de görüp, geri gelip de anlatan olmadý. Belki de cehennemdeki görevliler kategorilere ayrýlmýþtýr, çeþitli meslek gruplarýna mesela, ben de bu emektar görünümlü yaþlý zebaninin elinden acý çekerek ödüyorumdur günahlarýmýn bedelini ... Dayanamaz hale geldiðimde beni tutup soðuk su dolu bir çanaða batýrýyor, sonra çýkarýp, kirli bir bezle ovalayýp, tekrar baþlýyor iþkenceye... Bütün bedenime minik minik altýn tel parçalarý koyup lehimliyor, çekiçliyor, suya batýrýp çýkarýyor; baþýmý döndürecek kadar büyük bir hýzla. Bayýlmak üzereyim neredeyse, ne sesim çýkýyor ne de kýmýldayabiliyorum, ya gerçekten ölüyüm ya da uyanmak bilmediðim benzersiz korkunçlukta bir kabusun icindeyim...
Neyse ki artýk elinde sadece bir güderi parçasý var, onunla temizleyip siliyor acýyan yerlerimi. Bir annenin, bebeðini yýkadýktan sonra kurularken gösterdiði özenle ve sevgiyle... Bana az önce tarifsiz acýlar veren adam o deðilmiþ gibi... Gözlüðünü çýkarýp iki eliyle iki ucumdan tutup gererek, oturduðu sandalyeye sýrtýný iyice yaslayarak bakýyor bana, tam o sýrada kendimi(!) tekrar görüyorum aynada, inanamýyorum, ne kadar da güzelim! Saçlarýmý, makyajýmý itinayla yapýp, güzelce giyinip, oturmuþ sevgilimi beklerken, ara sýra kalkýp da aynaya baktýðýmda hissettiklerime benzer bir duygu bu sanki... Üzerimdeki iþlemeler ýþýl ýþýl parlýyor, çok gösteriþli ve alýmlý bir kolye olmuþum, Allahým ben ne diyorum?! Deliriyor olmalýyým!
Güzelcene mavi bir kutuya yerleþtiriyor beni, içi ne kadar da yumuþacýk... Rahatlýyorum bir hayli, kapaðý kapatýyor, anladým ki dinlenebileceðim artýk. Ama ya havasýzlýktan ölürsem? Nefes alabiliyor muyum ki? Hem belki de zaten ölüyüm. Aklým iyice karýþtý... Neyse ki aklým olduðuna eminim, hiçbir þeyden emin olamadýðým bu garipliðin içerisinde...
Karanlýk ve sýcak burasý, yine de iyi geldi...
Bir insan sesi duyuyorum, tok sesli bir erkek konuþuyor, sesinden tahmin ettiðim kadariyla kýrklý yaþlarda ve çok sigara içiyor...
"Selamun aleyküm Yakup usta, bitirdin mi benim sipariþleri?"
"Aleyküm selam Hasan oðlum, hazýrdýr hepsi."
'Hepsi?' Benden baþka kurbanlar da var demek. Acaba bizler de kendi aramýzda konuþabiliyor muyuzdur? Ne de olsa yaþamakta olduðum bu tuhaflýklar silsilesi içinde mantýk dahilinde yürüyen birþey yok, hem çiçeklerin bile dili olduðu söylenir, bir kolyenin caný yanabildiyse; konuþabileceði, derdini anlatabileceði bir yol olsa gerek, en azýndan kendi benzerlerine.
"Peki benim özel sipariþe ne oldu, onu da bitirdin mi usta?"
"O da az önce bitti, bak þu kutuda aç bak istersen."
Tekrar ýþýðý görüyorum, karþýmda mavi gözlü sarýþýn, orta yaþlý bir adam... Demek o 'özel sipariþ' benim. Pek bir gururum okþandý, pek bir mutlu hissettim kendimi. Gülmek istiyorum þu halime, deliler gibi gülmek... Ama aðzýmý bulmam lazým önce, kullanabilmek için. Demin baþýmýn acýdýðýný hissetmiþtim, hoþ sonra onun tam da agraf yerim olduðunu anlamýþtým ya. Bir baþ hissedilebiliyorsa bir aðýz da olmalý bedenimde. Bulsam güleceðim!
Hooop! Kapak yine kapanýyor üstüme. Para hesabý görülüyor ve apar topar götürülüyorum oradan. Tam da -diðerleri- ile nasýl iletiþim kurabileceðimi kestirmeye çalýþýrken, baþka biri tarafýndan, baþka bir yere götürüldüðümü anladým.
Duyduðum seslerden anladýðým kadarýyla sokaða çýktýk ve arabaya bindik. Tahminimce ya bir kuyumcu vitrinine koyulacaðým birazdan ya da çok uzun süre bu karanlýk kutuda bekleyeceðim. Ama mavi gözlü çatal sesli adam özel sipariþ dediðine göre, belki de özel biri için yapýldým. Neyse, anlarým birazdan. Artýk caným yanmýyor ya, ben de maceramýn sonunu merak eder oldum.

II.
Uyumuþ olmalýyým herhalde çünkü arada neler olduðunu anýmsamýyorum; ve ne kadar zaman geçtiðini... Zaten uykudaysam ve rüyanýn içinde yolculuk yapýyorsam o zaman uykumda mý uyudum ben þimdi? Bu kadýn kim?
"Hasan sana inanmýyorummm, bu ne kadar güzel birþey böyle! Nasýl da bilirsin böyle takýlardan hoþlandýðýmý!"
Off o nasýl bir öpücüktür böyle... Kadýnýn elinde iki beden arasýnda sýkýþýp kalýyorum bir süre...
"Doðumgünün kutlu olsun aþkým... Babamýn çocukluk arkadaþý Yakup amca var ya, hani Eminönü'nde küçük bir atölyesi olan; senin için yaptý bunu, bak üstünde en sevdiðin sarmaþýk desenleri var bitanem..."
"Caným, ne kadar düþüncelisin."
"Ýyi günlerde kullan sevgilim."
Gülmek için aðzýmý arýyordum ya, þimdi de aðlamak için gözlerimi arayacaðým, bu ne aþktýr böyle? Kadýn da güzelmiþ. Esmer, uzun boylu, kocaman gözleri ve kocaman dudaklarý var... Ýnce bir boynu... Boyun... Ne yani, þimdi ben... Ýsminin Hasan olduðunu atölyede duyduðum bu adam beni ilk defa eline alýyor, kadýnýn boynuna takmak için tabii... Hmm ne kadar da hoþ bir parfüm bu, sandalaðacý tütsüsü gibi kokuyor... Demek ki koku alabiliyorum! Ve tabii ki burnum nerde anlayamýyorum. Anlamam da gerekmiyor artýk, sonuçta bütün bunlara sebep ya üç dilim su böreði, ya da hayattayken iþlediðim günahlar.. Asýl merak ettiðimse hangisi olduðu, bu saçma sapan hikayenin sonunun nereye varacaðý...
Biraz koyun koyuna sohbet ettikten sonra oturduklarý kanepede, dýþarý çýkýyorlar. Yine arabaya bineceðim ama bu defa nerede olduðunu bilmediðim gözlerimle etrafý görebiliyor olmaktan sevinçliyim, kutu içinde yolculuk yapmaktan daha iyi olacaðý bir gerçek.
Kýsa bir yolculuktan sonra, çok þýk ve kaliteli olduðu her halinden belli olan bir restorana giriyoruz. Daha kapýdan girer girmez biz, garsonlar etrafýmýzda pervane oluyor. Pek itibarlý biri olsa gerek þu Hasan beyimiz.
"Eda'cýðým bak tam da pencere kenarýnda yer ayýrttým, denize nazýr olsun bu özel gecemiz diye."
Kadýnýn ismi de cismine pek yakýþmýþ doðrusu. Hem edalý hem de pek cilveli. Uzun kýrmýzý týrnaklarýyla üzerime dokunuyor; öpmek için sevgilisine uzanýrken.
"Aþkým benim!"
Bunlar böyle öpüþüp, koklaþýp duracaklar mý bütün gece? Kendimi röntgenci küçük çocuklar gibi hissettim birden ve utandým.
Masaya geçiyoruz, karþýlýklý oturuyorlar. Hasan tam karþýmda, þimdi onu daha bir alýcý gözüyle inceleyebilirim... Çok güzel bakýyor kadýna, hayranlýk dolu ama hafiften bir hinlik, bir ikiyüzlülük de var o bakýþlarýn altýnda.
"Bu gece bir baþka güzelsin."
"Sen beni sevdikçe daha da güzelleþiyorum aþkým."
Ýþveli bir gülüþ..Adam da gülümsüyor; oturduðumuzdan beri hiç býrakmadýðý ellerini okþarken kadýnýn.
Yemekler geliyor, servis ne kadar da hýzlý... Balýklar ve mezeler pek lezzetli, salata da sanki az önce toplanmýþ marul yapraklarýndan yapýlmýþ gibi taptaze görünüyorlar. Adam servis tabaðýndan aldýðý balýðý, kýlçýklarýný kendi tabaðýnda ayýklayýp öyle koyuyor kadýnýn tabaðýna... Benim eski eþim de öyle yapardý... Üstelik ayný hin bakýþlar onun gözlerinde de vardý; ikiyüzlü mavi....
"Hasan, biz ne zaman evleneceðiz? Bak benim yaþým geçiyor artýk."
Tam da sýkýlmaya baþlamýþtým. Bu kadýnlarýn beylik evde kalma korkularýyla sevgililerini evliliðe ikna etme çýrpýnýþlarýný, o sevgililerin de esaret prangasýný parmaklarýna takmamak için türlü teraneyle konuyu savuþturmaya çalýþmalarýný her zaman çok eðlenerek izlemiþimdir! Þenlik baþlýyor birazdan demek ki!
Bakýþlarý donuklaþýyor adamýn birden...
"Eda, biliyorsun, ben zaten evliyim.Boþanamayacaðýmý sana en baþýndan söylemiþtim ve sen da razý olmuþtun bu koþula, peki ne bu þimdi... Lütfen tadýmýzý kaçýrma yine sorun çýkararak."
Tahminimde yanýlmýþým... Metres-evli erkek açmazýnýn yarattýðý bir polemiðe tanýk olacaðým sanýrým.
"Peki ne zamana dek böyle sürecek? Ben de çocuklarým olsun istiyorum, bir yuvam, eþim olmasýný istiyorum. Sen haftada bir ya geliyorsun ya gelmiyorsun. Bu þehirde yapayalnýzým. Sen Ankara'da iþin, ailen, çocuklarýnla, kurulu düzeninle mutlusun, ben neyim peki senin için, bir oyuncak mý?"
Ýki damla gözyaþý düþüyor kadýnýn göðsüne; susup, baþýný önüne eðdiðinde...
Bakýþlarý yumuþuyor adamýn:
"Sevgilim, sen herþeyimsin benim, ama ben bir babayým, çocuklarým daha çok küçükler, bana ihtiyaçlarý var, annelerinden de ayýramam onlarý, haksýzlýk bu."
Haksýzlýktan bahsedene de bakýn! Sanki þu anda yaptýðýn baþka birþey, o çocuklarý kandýrýyorsun, baba olduðunu metresinle seviþirken de hatýrlasana! Hayat arkadaþýný kandýrýyor, aldatýyorsun ve haktan hukuktan bahsediyorsun utanmadan! Ah þu erkeklerin çifte standartlarý, her koþulu kendi mazeretlerine göre kullanýp, bütün o mazeretlerin kýlýflarýný da hazýr tutmalarý yok mu! Allah bilir her þehirde baþka sevgilisi vardýr bu Hasan denen çok bilmiþ zamparanýn! Hem Yakup usta ne demiþti, 'hepsi hazýr' demiþti, beni ve -diðerlerini- kastederek; yani bu ne anlama geliyor? Demek ki diðer sevgilileri için de birþeyler yaptýrmýþ. Para, bozuyor þu erkekleri, rahmetli anneannem ne derdi; 'erkeðin iki çanaðý varsa birini kýracaksýn kýzým"... Hele ki böylelerinin, kafasýnda kýrmak lazým o çanaklarý! Kadýn da az deðil hani, bile bile lades derler böylesine, madem ki en baþýndan kabul etmiþsin þartlarý, o zaman gýkýný çýkarmayacaksýn. Aklý sýra birinci kadýn olacak böyle mýzmýzlanarak. Dünyanýn çivisi çýktý çýkalý çok gördük böyle oyuncularý, göre göre de alýþtýk artýk. Bildik senaryolar, sonu da üç aþaðý beþ yukarý belli.
Pek fazla konuþmadan yemeklerini bitiriyorlar...
Arabaya gidiyoruz sanýyordum ama sahilde yürüyüþ yapacaklar galiba... Gece, Ýstanbul boðazý ne kadar da ihtiþamlý görünüyor... Benim bu cansýz(?) olmasý gereken kolyede vücut bulmam dýþýndaki herþey gayet mantýklý ve olaðandýþý olaylardan uzak geliþiyor, rüyada olduðumdan iyice þüphe etmeye baþladým.
"Bitsin o zaman Hasan.. Bu þehire ve bana her veda ediþinde ölüyorum zaten, bir kere ölürüm hiç olmazsa."
Yine aðlamaya baþladý... Buna psikolojide 'su kuvveti' diyorlarmýþ. Kadýnýn elindeki en büyük silah; gözyaþý...
"Sana Ýstanbul'un en güzel evlerinden birini tuttum, dayayýp döþedim, çuvalla para gönderiyorum, en sevdiðin giysileri, takýlarý alýyorum. O boynundaki kolye bile senin zevkine göre özel olarak yaptýrýldý, ne nankör kadýnsýn sen!"
Þu an hareket edebiliyor olsaydým, bunlarýn burada durup karþýlýklý baðýrýþmalarýna tanýk olmamak için koþarak uzaklaþýrdým. Oldum olasý sevmem kavga ortamlarýný...
"Kolye ha?? Kolye! Al sana kolye!"
Ne oluyoruz?... Yoo hayýr olamaz, hayýr yapma Eda hayýrrrr!!! Atma beni denize!
Boðazýn sularý ne kadar da soðukmuþ, unutmuþum! Gençlikte bir denemiþtim burada denize girmeyi, daha doðrusu atlamak zorunda kalmýþtým... Ama þimdi yüzemiyorum da, batýp çýkýyorum küçük dalgalar ile akýntý beni farklý yerlere sürüklemeye çalýþýrken... Bir bu eksikti! Ben ne olduðunu bile anlamadan denize fýrlatýldým ama Eda bunu yaptýðýnda Hasan'ýn yüzünü görmek isterdim doðrusu! Bir daha onlarý görebilecek miyim acaba? Þimdiden çok uzaklaþtým bulunduklarý yerden, akýntý çok kuvvetli...
Bu ne kadar da güzel bir gemi böyle, ismi de... Tam okuyamýyorum biraz daha yaklaþmasý lazým... Ýnanamýyorum, bu benim onbeþ yaþýmdan beri yazdýðým þiirleri, öyküleri imzalarken kullandýðým rumuz! Ýyilik tanrýçasý Bona Dea! Bu bir tesadüf mü þimdi? Herþeyin bir anlamý olmalý'ya fena takýlmýþtým son günlerde. Al sana anlam iþte! Gecenin bir vakti telkari bir kolye olarak boðazýn sularýnda kendini akýntýya býrakmýþ(býrakmak zorunda kalmýþ) bir halde gelen geçen gemilerin isimlerini okuyarak oyalanýyorsun! Herþeyi anlamlandýrmak ve adlandýrmak zorunda deðilsin anlasana! Hadi açýkla bakalým baþýna gelen bütün bu olaylarý, yapabilirsen tabii!!!

III.
Boðazýn sularýnda nereye sürüklendiðimi bilmez halde savrulup kaybolacaðýmý düþünüyordum ama þu anda bir balýk gibi kývrýla kývrýla suyun derinliklerine ilerliyorum. Bir balýk gibi... Balýk... Baþýmý arkama bakmaya çalýþarak hafifçe sola döndürüyorum, gördüðüm pullu beden ve kuyruk; bütün bu gariplikler zinciri baþladýðý andan beri ikinci defa dehþete düþürüyor beni. Uyandýðýnda kolye olduðunu öðrenen kadýn; denize atýldýðýnda balýða dönüþen kolye!
Kaç saat geçti bilmiyorum. Hiç yorulmadan denizin dibine yakýn bir yerlerde dolaþýrken binlerce balýk görüyorum, seslerini de duyuyorum sanki, tuhaf bir uðultu var denizin içinde. Nasýl acýktým.... Bu ikinci dönüþümümden daha hoþnutum, en azýndan -canlý- belirtileri gösterebilmek daha tanýdýk geliyor... Ne yesem acaba... Çok fazla seçenek yok gibi, þu yanýmdan geçen minik balýk sürüsüne dalýp birkaç tanesini yutsam mý?... Pek leziz görünüyorlar. Büyük balýk küçük balýðý yutarmýþ hem. Peki ya beni de benden büyük bir balýk yutarsa... Canlý tepkileri göstermek kolye olmaktan iyiymiþ ama daha büyük bir balýðýn midesinde yokolmak çok daha kötü geliyor düþününce... Birden iþtahým kaçtý. Ben bütün bunlarý düþünürken minik balýk sürüsü de çoktan uzaklaþtý zaten.
Þu ileride belli belirsiz gördüðüm þey bir ekmek parçasýna benziyor. Bari onu yesem de biraz kendime gelsem... Mideme birþey girmiþ olsa. Midem olduðunu bilmek ne güzel. Hem artýk gözlerimin de nerede olduklarýný kestirebiliyorum. Bu fýrsatý kaçýrmadan yutmalýyým bu yemeði, belki baþka birþey bulamam.
Damaðýmda çok þiddetli bir acý hissediyorum, ve aðzýmda kan tadý... Sanki bilinmeyen bir güç süratle beni yukarý çekiyor. Suyun üstüne çýkýyorum ve hýzla havada bir manevra, su dolu bir kovanýn içine dalýþ... Ahh, anlamalýydým! Sonum geldi.... Karnýmý doyurayým derken, kimbilir hangi serserinin raký sofrasýnda akþam yemeði olacaðým! Sen ömrün boyunca oltaya gelme, þimdi elin adamýnýn oltasýna gel, o da yetmezmiþ gibi küçük kýrmýzý kovasýnýn içinde çýrpýn deli gibi... Daha sakin, daha sýradan bir ölüm düþlerdim hep... Yaþlý yataðýmda, gözleri yaþlý torunlarýma son nasihatlerimi verip de teslim edecektim ruhumu... Her fani gibi, benim de günün birinde topraðýn altýnda bir mezarým, bir de mezar taþým olacaktý, üç beþ sevenimin ara sýra ziyarete gelip, üstümde biten otlara, çiçeklere su dökeceði... Oysa ki bundan birkaç saat sonra bir kýlçýktan ibaret olacaðým, onu da kimbilir hangi kedi ya da karga parçalayýp midesine indirecek!
Çýrpýnmanýn bana bir hayrý olmadýðýný anlayýp biraz sakinleþtiðim an, kovanýn içinde yalnýz olmadýðýmý görüyorum. Gözlerini dikmiþ bana bakan, gri-mavi parlak pullu büyükçe bir balýkla ayný kaderi paylaþýyoruz demek ki.
"Ne bakýyorsun öyle dik dik!"
Kulaklarýma inanamýyorum! Yok artýk, bu kadarý olamaz! Herhalde tüm bu yaþananlara dayanamayýp sonunda kontaðý atan beynimin bir oyunu bu.
"Sana diyorum balýk bozuntusu. Dilini mi yuttun, cevap versene!"
Hayýr yanýlmamýþým, bu balýk benimle konuþuyor! Dudaklarýmý kýpýrdatmaya çalýþtýðým anda sözcükler çýkýveriyor aðzýmdan.
"Sen, konuþuyorsun!"
"Sen de konuþuyorsun, balýklar birbiri ile konuþamaz diye bir kaide yok herhalde! Onu bunu býrak da bu kovadan nasýl çýkabiliriz onu düþün. Ben zýplayýp atlamaya çalýþtým dýþarý ama çok yüksek olduðundan beceremedim. Sen þimdi bana yardým et, ben senin üstüne çýkayým sen beni zýplat ve bir de öyle deneyelim."
Kendini çok akýllý sanýyor bu balýk galiba... Bu þekilde sadece o kurtulabilir bu kovadan. Yine de ona yardým etmeye karar veriyorum. Benden daha küçük bir balýk gibi görünüyor.. Yanýna iyice yaklaþýp üstüme çýkmasýna izin veriyorum, kuyruðu ile sertçe vuruyor sýrtýma ve zýplayýp kovanýn dýþýna fýrlýyor. Çýkan seslerden anladýðým kadarýyla burasý Haliç Köprüsü, iþe gidip gelirken her gün geçtiðim yol, sýra sýra dizilmiþ balýkçýlarýn seslerine karýþýk duyuyorum köprüden geçen araçlarýn uðultusunu... Balýktan ses yok, galiba birkaç hamle daha yapýp suya atlayabildi.
Baþýný kovaya doðru eðdiðinde gördüm yüzünü adamýn... Bir yerden tanýyorum sanki ama çýkaramadým bir türlü... Þimdi hareket halindeyiz. Suyun içinde bir saða bir sola kayýyorum, sabit durmaya çalýþsam da beceremiyorum. Beni evine götürüyor olmalý, tek bir balýk ancak akþam yemeði için deðer taþýyabilir.Bu koca kafalý adamýn aðzýnda çiðnenip, midesine yollanacaðýmý düþünmek çok korkunç!
Kýsa bir süre geçiyor, merdivenleri týrmanan ayak sesleri, kapý zili...
"Hoþgeldin bey." Buðulu, sakin, orta yaþý biraz geçkin bir kadýn sesi...
"Hoþbulduk haným... Bugün tam aðzýmýza layýk kocaman bir palamut yakaladým, bir de çinekop tutmuþtum ondan evvel ama nasýl olduysa kovadan kaçmýþ gitmiþ."
"Kýsmetimiz deðilmiþ demek ki... Þimdi ben bu palamutu temizleyip fýrýna vereyim, hem Ayþe de uðrayacakmýþ bize bu akþam, az önce aradý. Belki yemeðe de kalýr."
Benim de ismim Ayþe... Ne tesadüf. Adaþýmý görebilecek kadar yaþayabileceðimi sanmýyorum...
"Ooo, çok iyi! Sen birkaç da meze yap ben de inip aþaðý kývýrcýk, roka filan alayým, bir de küçük raký... Ýçeriz deðil mi haným? "
"Küçük al ama, biliyorsun alkol yasak sana. Ben de gümüþ yýlýmýzýn hatýrýna azýcýk içerim bey. Dile kolay 25 senemiz geçti ayný yastýkta..."
"Ne güzel kadýnsýn sen, ne iyisin. Ud da çalarsýn bize bu akþam, 'O aðacýn altýný þimdi anýyor musun' diye içli içli okursun sultaným..."
"Hemen de mutlu olur küçücük þeyleri düþününce benim kocam. Ýyi ki evlenmiþim seninle, inþallah 50.yýlýmýzý da böyle kutlarýz caným."
"Ýnþallah. Hadi çýkýyorum ben, gelirim birazdan."
Sýcacýk sarýlýyorlar birbirlerine kapýnýn önünde... Ýþte hep hayalini kurduðum evlilik... Kolye olduðumda gördüðüm çiftten ne kadar farklý... Sevgi, emek, vefa, ve hala umut dolu bu iki insanýn sesleri...
O kadar etkilendim ki duyduklarýmdan, az sonra ölecek olmamý umursamýyorum artýk. Ve balýk olduðumu anladýktan kýsa süre sonra oltasýna geldiðim adam hakkýndaki önyargýlarýmdan dolayý da utanýyorum. Böyle insanlarýn midelerinde birkaç saat sonra son bulacak bir hayatý, o küçük fahiþenin boynunu süsleyerek geçireceðim uzun yýllara bin defa yeðlerim...
Kadýn eline alýp kovadan çýkarýyor beni, diðer elinde býçak... Buraya kadarmýþ demek ki... Bu garip yolculuðun sonu geldi. Mutfak tezgahýnýn üstüne koyuyor beni, istemdýþý çýrpýnýyorum... Tüm ömrüm saniyeler içinde geçiyor gözümün önünden...Ve geçmiþten tek bir kare, sabitlenip kalýyor karþýmda... Küçücük bir çocukken, oyun oynamak için sokaða çýktýðýmda kaybolduðum bir yolda karþýma çýkan söðüt aðacý... Bütün heybeti ile üzerime eðiyor dallarýný.... Ýçim boþalýyor sanki... Býçak darbesi, kan... Uyku... Ölüm...

"Aç gözlerini Ayþe, tamam geçti, iyisin, birþeyin yok."
Boðuluyorum sanki, ne oldu bana böyle birden, ölüme teslim oluyordum az önce, herþey öylesine dingin ve huzur vericiydi ki... Söðüt aðacý kucaklamýþtý beni yemyeþil dallarý ile ve gökyüzüne kaldýrýyordu... Þimdi ise karþýmda en yakýn dostumun yüzü... Öksürüklerimin arasýnda güç bela þu sözcükler dökülüyor dilimden:
"Ne oldu bana?"
"Hayatým, yemekteydik, birdenbire sen öksürmeye baþladýn ve sandalyeden düþtün. Sanýrým beklemediðin anda aldýðýn evlenme teklifinin þaþkýnlýðýndan olsa gerek... O arada kýsa bir süre bilincini kaybettin. Nefes boruna kýlçýk kaçmýþ, Ender büyük bir soðukkanlýlýkla ve ustalýkla çýkardý az önce... Sen de hemen kendine geldin. O olmasaydý, hayatta olmayacaktýn belki þu an... Hepimiz çok korktuk."
"Ne yani, bütün bunlar birkaç dakika içinde mi oldu? Telkari ustasý, þu Hasan ismindeki meymenetsiz zampara, onun þýmarýk metresi, boðazýn soðuk sularý, damaðýma takýlan kanca... Kurnaz küçük balýk, yaþlý çiftin evlilik yýldönümü..."
Kahkahalar... Herkes katýla katýla gülüyor söylediklerime... Beni kollarýnýn arasýna almýþ sevgilim ise gözü yaþlý bir halde bana bakýyor.
"Ayþe'm, bilincini kaybettiðinde olur böyle þeyler, sen iyisin ya, offf çok korktum."
Sýkýca sarýlýyor bana Ender... O sesleri kulaðýmdan gitmeyen tatlý çiftin birbirine sarýldýðý gibi... Radyoda bir þarký çalmaya baþlýyor:
"Gölgesinde mevsimler boyu oturduðumuz... Hep elele vererek hayaller kurduðumuz... Kimi üzgün, kimi gün neþeyle dolduðumuz... O aðacýn altýný þimdi anýyor musun? "
Elim saçlarýma gidiyor, parmaklarýmýn arasýna küçük bir yosun parçasý takýlýyor... Hayýr, hiçbiri rüya deðildi... Ama neydi, onu ben de bilmiyorum. Sýkýca sarýlýyorum sevgilime, öyle yorgunum ki... Güçlükle birkaç kelime çýkýyor dudaklarýmdan:
"Evet sevgilim, kabul ediyorum."


.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Tebrik
Gönderen: Gülbahar Okumus / Almanya
15 Mart 2004
Arkadasim sen bu isi biliyorsun. Artik bundan eminin. Cok farkli ve hos bir öykü yazmissin yine. Sana bir kez daha hayran kaldim. Söylenecek bir söz daha bulamiyorum. Tek kelimeyle harikasin. Konu cok etkileyici- Soluksuz okudum. Merakla sonunu bekledim. Bir son ancak bu kadar harika baglanabilirdi. Tebrikler

:: Eleþtiri
Gönderen: Merih Akal / Ýstanbul
7 Mart 2004
Sevgili Ýlke, “Bugün günlerden ne...”den bu yana bütün yazdýklarýný okudum. Geçen Cumartesi “Bir Garip Yolculuk”u da okuduktan sonra hepsini tekrar okudum. Düþüncelerimi dürüstçe – seni cesaretlendirmek için en küçük bir övgü sözü bile etmeden – ve naçizane ifade ediyorum : Çok yeteneklisin. “Bugün günlerden ne..” de daha ilk satýrlarda duyulmaya baþlanan duyarlý ve heyecanlý canlýlýk okuyucuyu hemen çekiyor ki bu da yazý yazan insaný “yazar” dan ayýran fark. Ne olur yazmaya devam et ! Edebiyat dünyasýndaki yerini alman için her türlü donanýmýn var : Yetenek- ki en önemlisi ve vazgeçilmezi - , bilgi, yaþantý ve kültür birikimi ve çok iyi gözlem yapabilme özelliði ... Uzun süredir öykü ve deneme okumuyorum. Bence öykü ve deneme edebiyatýn çok zor türleri çünkü bir çok alanýn yoðunlaþtýrýlmýþ bir þekilde ve çok ustaca sunumunu gerektirir, onun için de iyi olmazlarsa ilk paragraftan sonra hemencecik okunmaktan vazgeçilebilirler. Anlatýlarýndaki heyecan ve dinamizm okuyucuyu çekip “gel gel” diyor ve hemen öyküye katýyor. Tüm anlatýlar çok canlý ve çýta yukarýda baþlýyor ve orada kalmaya devam ediyor, çok güzel. Dil yalýn ama hareketli ve duyarlý. “Bir Garip Yolculuk” : Hem öykü ve hem de anlatým çok güzel, insaný þaþýrtýyor, betimlemeler çok güçlü. Tek bir eleþtiri olabilir : Eleþtiri kitaplarý þöyle yazar : Bir metnin tek anlamý vardýr. Ancak bu anlam, metnin görünmeyen katmanlarýndan çýkan çok zengin bir tek anlamdýr. Anlam tektir ama deðiþik baðlamlarda okunduðunda anlatý çok anlamlýdýr. Ýþte burada o tek anlam çok iyi sezilmediði için öyküdeki zenginlik sonuca doðru biraz daðýlmýþ. Öykü çok zengin ve çarpýcý baþlýyor, vaadlerle dolu ancak yukarýda bahsedilen nedenle yan anlamlara doðru daðýlýyor ve sonuç belki biraz cýlýz kalýyor. Ama bunun hiç önemi yok çünkü bunlar senin ilk yazýlarýn ve ilk yazýlar için olaðanüstü güzeller... Aslýnda bu eleþtiriyi hiç yazmayabilirdim fakat yazýlardaki çarpýcýlýðý görünce hiç kusuru olmasýn diye düþünüyor insan hem zaten bu eleþtiriler genellikle kuru sözlerdir mühim olan yazýlarýndaki hayatiyet ve kendilerini okutmalarý. Ýlke’ciðim, yazmaya devam edersen – ki yazýlarýndaki heyecan bunu gösteriyor – iz býrakan bir yazar olacaðýný ümid ediyorum. Yazýlarýn biriksin. Belki bir Saik Faik Ödülü ?....... Sevgilerimle

:: ...
Gönderen: pelin onay / izmir
21 Þubat 2004
Sevgili Ýlke..önceleri nasýl okuyacaðým bu uzunluðu derken, öyle kaptýrmýþým ki kendimi, bittiðinde bende rüyadan kalktým sanki..inanýlmaz bir düþ dünyasý, kurgusu yerinde bir fantastik hikaye...çok baþarýlý..ustaca yazýlmýþ hatta..daha baþka ne diyebilirim bilmiyorum..Mümkün olduðunca, kaleminle kal..sevgimle..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Buhur Daðý ile Kýnalý Ceylan'ýn Masalý
Evimdeki Yabancý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Nerdesin [Þiir]
Yar Diye Bildiðim... [Þiir]
Unut Beni Aþk Yarasý [Þiir]
Veda [Þiir]
Ben Ýlkyaz'ýn Annesiyim! [Deneme]
Su Uyur, Düþman Uyumaz [Deneme]
Biraz Þiir, Biraz Parmak Boyasý... Biraz Aþk, Biraz Patates Baskýsý... [Deneme]
Pelin Onay'a Mektuplar II / Kumdan Kale Prensesi [Deneme]
Maestro [Deneme]
Pelin Onay'a Mektuplar I / Karpuz Kabuðu Reçeli [Deneme]


Ýlke ERSOY kimdir?

"Ne zaman ki henüz vücut bulmamýþ bir öykünün ya da þiirin kelimeleri kýpýrdanmaya baþlar içimde, kalemimin mürekkebini yüreðimde damýtýrým yazmaya baþlamadan önce. . . Son nefesimi verdiðimde dünyaya, ardýmda býrakacaðým "iz"; benden, yaþadýklarýmdan, hayallerimden geriye kalan en sahici kanýt olsun diye. . . " VE BÝRKAÇ YIL SONRA: "Bir kadýnýn yaratabileceði en güzel þey, býrakabileceði en güzel iz; evladýymýþ. . . Kýzýmýn, Ýlkyaz'ýmýn gözlerinde henüz yazýlmamýþ en güzel þiirler saklý. . . Ýkinci doðumgünüm, 29. 06. 2006. . . "

Etkilendiði Yazarlar:
Panait Istrati...Tüm 2.yeniler...En çok da Cemal Süreya. Onun dýþýnda, özellikle çaðdaþ latin edebiyatý diyebilirim; genel çizgileri ile.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ýlke ERSOY, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.