Yazar yazý yazmayý baþka insanlara göre daha zor yapan insandýr. -Thomas Mann |
|
||||||||||
|
Perakende Fiyatýna Kilo Hesabý Pop Starlar… Seval Deniz Karahaliloðlu Eskiden starlar, mahalle bakkalýndan aldýðýmýz cikletlerden çýkardý. Þimdi televizyon ekranlarýndan çýkýyor. Sahi, güzelim Türkçemize ne oldu Allah aþkýna? Neden þuna düpedüz yýldýz demiyoruz? Türkçe söylenince, yýldýzlarýn yaldýzlarý mý dökülüyor? Neyse, her yer, dað, taþ Pop Star diye inildiyor. Heyecandan sesi düðüm düðüm olmuþ spiker ciðerlerini patlatýrcasýna baðýrýyor. Sadece kendi ciðerlerini patlatsa iyi de býraksanýz ekraný da patlatacak. Ne olmuþ? diye heyecanla bakýyorum. Bizimkiler, sonunda haddini bilmez ukalalarýn kýçýna tekmeyi basýp, Sorunu kökünden halletmek üzere Kýbrýs’ýn tamamýna mý asker çýkartýyor? Arada ben de böyle gariban düþlerine kapýlýp, böyle umutlanýyorum ama, Neredeeeeeeeeee? Televizyon nam-ý diðer ‘aptal kutusu’, Sadece, ‘Ýzmir’de yapýlan Pop Star yarýþmasýnda büyük izdiham yaþandý, insanlar baþvurmak için bir birini ezdi’ diyor. Bu insanlar deli mi? Yoksa onlar normal de bende mi bir acayiplik var acaba? Koca bir toplum, top yekun aklýný yitirmiþ olabilir mi? ‘Kral Çýplak Hesabý’. Ne ola ki Pop Star? Yenilir mi içilir mi? Ýyi bir þey olsa herhalde, Amerika’dan gelmezdi. Daha doðrusu Amerika bize býrakmazdý, Ýyi olan her þeye, ilk önce Uygar ?!? Avrupa ülkeleri ile Amerika sahip çýkar, uygarlýklarýnýn bir niþanesi olarak sahiplenir, kimselere býrakmazlar ya. O hesap. Ancak, iþlerine yaramayan, bozuk, çürük hatta zararlý olduðu tescil edilmiþ mallarý da ‘iane olarak’ biz üçüncü dünya ülkeleri ile Afrika’ya ‘hibe’ ederler. Mesela, kullanma zamaný geçmiþ ilaçlar, bozulmuþ ve enfekte olmuþ gýda ürünleri ve konserveler gibi. Bu bile, onlarýn kendileri dýþýndaki dünyaya olan ‘feodal’ bakýþlarýnýn bir göstergesi deðil mi? Daha ötesi, iþi adab-ý muaþeret kurallarýna vurursak, Terbiyesizliðin daniskasý. Yýllar önce, Amerikan yardýmý diye ilkokul çocuklarýna süt tozu ‘hibe’ etmiþlerdi. Sonra, çocuklarýn ateþi çýkýp ‘bedava’ daðýtýlan ‘süt tozlarý’ bebeleri hasta edince, bunun sanýldýðý gibi pek de o kadar ‘iyi’ bir þey olmadýðý anlaþýlmýþtý. Þimdi o hesap, Amerika’dan ithal ettiðimiz son þey Pop Starlarýmýzý seri halde üreten yarýþmalarýmýz... Þu eriþilmez, ‘Amerikan Rüyasý’. Amerika dýþýndaki dünya için namý diðer ‘Amerikan Kabusu’ Hatta ‘karabasaný’ Karýþmak gibi olmasýn ama burasý Türkiye. E, çocuðum madem öyle, bir zahmet doðru Amerika’ya biz seni tutmayalým demezler mi? Müslüman mahallesinde salyangoz satan yavrum, ‘senin ürettiðin birbirinin aynýsýnýn týpkýsý olan bu fason mallar fazla gelince elde kalacak, mal fazlasýný defolu mefolu demeden almaya razý mýsýn?’ diye sormak geçiyor insanýn içinden. Ürettikleri seri imalat ürünleri, parça baþý tanýttýktan sonra seri üretime geçenler bu iþin sonu nereye varacak diye Amerikalý akýl hocalarýna sormuþlar mý acaba? Geçenlerde Atilla Ýlhan, Avrupa ve Amerika’nýn biz üçüncü dünya ülkelerine bilinçli ve sistematik olarak uyguladýðý ‘kültürel yozlaþma planýný’ anlattý. ‘Yani, kültürel yozlaþma, özel televizyonlardan geçiyor’ diyor sevgili Atilla Ýlhan. ‘Bunlar, bir devleti bölmek istedikleri zaman toplumdaki iletiþimi baltalamak için iþe, Ýlk önce, dilin sonra da kültürün yozlaþmasýný saðlayan programlardan baþlýyorlar’ diyordu. ‘Yugoslavya’da baþlatýlan planlý ve sistematik daðýtma iþlemine, köylülerin televizyon izlemeleri saðlanarak baþlanmýþtýr. Bunun için Brezilya’dan tonlarca pembe dizi yada Amerika’da seri halde üretilen ‘soap operalar’ bizdeki adýyla, ‘pembe diziler’ satýn almýþlar ve insanlarýn bunlarý seyretmesini saðlamýþlardýr.’ Yapmayýn, yani koskoca Yugoslavya’yý ‘pembe diziler’ mi böldü? Diyenlere cevap olarak ‘bu en basit beyin yýkama yöntemidir’ diyelim. Hadi olaya biraz renk katalým. Maksat okuyanlar eðlensin misali iþi Amerikanca anlatalým, Deyimleri, Amerikanca’ dan güzelim Türkçemize kelime kelime tercüme edince biraz garip tanýmlar çýkacak ama artýk o kadarýný idare edeceksiniz. ‘Aptal kutusunun’ karþýsýna çöreklenmiþ olan bir elinde bira kutusunu diðer elinde ‘mýsýr cipsini’ tutan ve bedeni çoktan hiç kalkmadýðý koltuðunun þeklini almýþ olan adama, ‘piþmiþ patates’ denir. Komik olduðu kadar ironik olan hikayenin baþ kahramaný baþlangýçta sizin bizim gibi insandý. Ama tabii ki, bu gecesini ve gündüzünü ‘aptal kutusunun’ önünde hapis olarak geçirmeye baþlamadan çok önceydi. En önemlisi bu gariban ‘düþünebiliyordu’. Eveeeet anahtar kelime yakaladýnýz ‘düþünmek’. Burada amaç, insanlarý bir çeþit ‘ota çevirmek’. Bunun için insana 24 saat boyunca, sürekli olarak, aptal, saçma ve absürd þeyleri cebren ve hile ile zorla seyrettirirseniz, Týpký televizyonun karþýsýndaki ‘garibanlarýn’ beyinlerinde olduðu gibi, maruz kaldýklarý görsel ve iþitsel saldýrýlardan ötürü, aþama aþama bir ‘süngerleþme’ baþlar. Bu olay, laboratuarlarda, deney fareleri üzerinde yapýlan çeþitli deneylerle ispatlanmýþtýr. Böylece, ‘aptal patatesimizin’ beyninde, kullanmamaktan ötürü zaten büyük bir kýsmý ‘dumura’ uðramýþ olan ‘gri hücrelerin’ geri kalaný da tümüyle devre dýþý kalarak iptal olur. Ve garibanlar yada kurbanlar, boynun hemen arkasýnda yer alan soðancýk yani nam-ý diðer ‘omurilik’ ile idare etmeye baþlarlar. Zaten, en basit doðal ihtiyaçlarýný karþýlamaktan baþka kaygýlarý kalmamýþ olan bu ‘süngerlerinde’ artýk düþünmeye gereksinimi kalmamýþtýr. Ulu ‘büyük aðabey’, Bush’un onlarýn yerine de düþünerek, süngerlerimizi bu zahmetten kurtaracaðý aþikardýr. Birden, ilkokul dönem ödevi kadar basite indirgediðimiz bu masal, Stephen King’in korku filmlerini, Issaav Asimov’un, C. Clark’ýn baþarýyla kaleme aldýðý bilim-kurgu öykülerini anýmsatmýyor mu? Bundan bir asýr önce Edgar Alan Poe adýndaki Amerikalý bir yazar buna benzer öyküler öngörmüþtü ama o bile bu kadar baþarýlý bir senaryo yazamamýþtý. Ýþ basit bir öykü olsa, istediðiniz kadar allayalým, pullayalým. Hayal gücünün ve eðlencenin sýnýrlarý yok. Ýþi bozan þey, iþin basbayaðý gerçek hayatta var olmasýndan kaynaklanýyor. Yugoslavya, Irak derken þimdi sýra Türkiye’de. Ýyi de þimdi bunun pop star ile ne ilgisi var diyorsunuz? Hiç dikkat ettiniz mi bilmem? Pop Star yarýþmalarýnýn olduðu geceler herkes ‘gelecekteki aday süngerler’ misali, ‘aptal kutusunun’ baþýna geçiyor, kraldan çok kralcý bir tavýrla, neredeyse aðýzlarýnýn suyu akarak kendisini o anýn büyüsüne kaptýrmýþ ve kendini tuttuðu adayla ‘özdeþleþtirmiþ’ bir biçimde sürüklenip gidiyor. Artýk, kader aðlarýný örmüþtür. Örümceðin þerrinden ve zehrinden kurtulabilmek ne mümkün? Ertesi gün ve tüm hafta boyunca konuþma konularýnýn tek ve ana maddesi bellidir : pop star yarýþmasý. Ballandýrarak, her aný tekrar ve tekrar en küçük ayrýntýlarýna kadar büyük bir zevkle anýmsayanlar, Kendini beðendiði yarýþmacýnýn yerine koyarak ‘pembe rüyalara’ yada uzmanlarýn dikkatle uyardýklarý ‘gündüz rüyalarýna’ kaptýranlar, Giderek fanatik taraftarlarýn arasýnda çýkan býçaklý ve kanlý tartýþmalar, Ve toplumsal bir ‘histeriye’ dönüþen olaylar dizgesi Týpký eroin baðýmlýlarý gibi aðýzlarýnýn kenarýndan süzülen salyalarla birlikte bir sonraki yarýþmayý bekleyen ‘aday süngerler’, kendilerine ne olduðu gerçeðinden tümüyle habersiz, ‘toplumsal bir histerinin’ baþ aktörleri olarak televizyonun karþýsýnda yerlerini alýrlar. Artýk yapýlacak bir þey yoktur, düðmeye basýlmýþ, süreç baþlamýþtýr. Ve kurbanlar, hayatýn gerçekliðinden baðýmsýz yaratýlan sanal dünyada yaþadýklarý ‘beyinsel orgazmlardan’ mutlu ve tümüyle tatmin edilmiþ, Kendileri için hazýrlanan oyunda, gönüllü olarak yerlerini almaya çoktan hazýrdýrlar. Arada bir, ‘Truvalý Helen’i gördüðünde, ‘felaket getirecek’ diye baðýran ve ne yazýk ki asla dikkate alýnmayan Paris’in kýz kardeþi Andromeda gibi baðýranlar olacak, fakat Olimposdaki Tanrýlarýn gazabýna uðramýþ olan ve söylediklerinin önemsenmemesiyle cezalandýrýlmýþ olan biz ‘farkýndalar’, uygun bir dille susturulacaklardýr. Ýlk önce futbol derken, þimdi daha etkili bir kitle imha silahý ile karþýmýza çýkan uygar?!?! Amerika ve Avrupa ülkeleri, topluma satýn aldýklarý medya kuruluþlarý vasýtasýyla pompalanan ‘pop star gazýnýn’ etkilerinden mutlu, nihai sonu beklemekteler. Kitle imha silahlarý ürettiði ve dünya için bir tehlike oluþturduðu gerekçesi ile Irak’ý istila edenlerin sýðýndýðý gerekçeyi göz önüne alarak, Gerçek bir saldýrýyla karþý karþýya olduðumuz ‘bilincine’ varmamýz gerekiyor. Bu durumda, oyunun kurallarýna göre yada Aristo mantýðý hesabý, Kullanýlan kitle imha silahýnýn toplum üzerinde býraktýðý dönüþü olmayan zararlar dikkate alýnarak, Bize bir ‘karþý saldýrý’ düzenleme hakkýný vermiyor mu? Hadi oyun baþýna, bir ‘beyin fýrtýnasý’ düzenleyerek oyunu kuranlarý, kendi silahlarý ile vurmaya ne dersiniz? Eðlenceli deðil mi? Dedik ya, eðlencenin ve düþünmenin sýnýrlarý yok diye.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |