Seviyorum, öyleyse varým. -Unamuno |
|
||||||||||
|
Bir telaþ, bir koþuþturmaca sormayýn gitsin... Sanki bütün dünyanýn yükü bizim omuzlarýmýzda. Sýkýntýmýzýn biri bitmeden diðeri baþlýyor. Ne kadar koþturursak koþturalým yetiþemiyoruz. Sýkýntý, dert, saðanak saðanak üzerimize yaðýyor. Akþam olup eve döndüðümüzde parmaðýmýzý kýmýldatacak halimiz bile kalmýyor. Televizyonun karþýsýndaki koltuða boþ çuval gibi yýðýlýp kalýyoruz. Canýmýz yemek bile istemiyor. Evdekilere “Eee ne var, ne yok? Gününüz nasýl geçti?”diye sormaya bile üþeniyoruz. Kendi halim neyse de son günlerde insanlara hal hatýr sormaya çekinir oldum. Herkesin sýkýntýsý, derdi baþýndan aþkýn. Bir dokun bin ah iþit... Keyfi týkýr, neþesi yerinde birini, mumla arasan bulamazsýn. “Annem hasta, babam ameliyat oldu, kýz kardeþim eþinden boþandý, iþ yerim söz verdiði zammý yapmadý. Zam alacaðým diye bir kaç kuruþ borçlanmýþtým. Þimdi resmen þapa oturdum. Ýçim sýkýlýyor. Ýmdat, boðuluyorum diye baðýrasým geliyor.” Bir tek kiþiden güzel bir cümle duysam kelime ilaç yapýp süreceðim. Sanki insanlar en dertli benim, en derin bunalým çukurlarýna ben düþtüm yarýþý yapýyorlar. Lütfen beni yanlýþ anlamayýn. Kimseye, gündelik, olaðan sorunlarý çok abartarak yansýtýyor falan demiyorum. Hepimizin kötü dönemleri, rüzgarýn sürekli tersten estiði, aksiliklerin üzerimize çullandýðý zamanlarý olmuþtur. "Biraz daha sýk diþini. Hepsi geçip gidecek. Sen bunun gibi ne sýkýntýlar gördün? Bununla mý baþ edemeyeceksin?" demekten baþka elimizden bir þey gelmiyor. Hadi paraya sýkýþana üç beþ kuruþ borç verip rahatlatabiliriz ama diðer sorunlar için teselli edebilecek bir kaç cümle söylemek dýþýnda yapabileceðimiz bir þey yoktur. Kitaplar sorunlarýmýzla baþ edebilmek için genellikle yaþama iyi yanlarýndan bakmamýzý söylerler. Hatta bazýlarý sorunlarýmýzý öncelik sýrasýna dizip sistematik bir mücadele yöntemi önerirler. Olumlu yaklaþýmlar ve abartýlý iyimserlik önerileri akýllýca olsa bile bazen tepemizin atmasýna neden olur. "Söylemesi kolay! Sýkýysa gel de sen bu sýkýntýlarla baþ et de görelim!" demekten kendimizi alýkoyamayýz. Çünkü açýk açýk "Bazen yaþam ve zamanýn getirdikleri bizi yenecektir." diyemezler. "Bu sefer fena halde köþeye sýkýþtýnýz. Yapabileceðiniz hiç bir þey yok. Canýnýz yanacak ve bu acýyý yaþamaktan baþka elinizden bir þey gelmeyecek "diyemezler. "Madem yüzme bilmiyorsun, ne iþin var kavak aðacýnda?" demek kitaplarýn doðasýna aykýrýdýr. Çok sevimsiz bile olsa, onlarca kez yenilmek, sýkýntýlara katlanmak, acýlarýmýz azalsýn diye zamanýn belleðimizdeki anýlarý soldurmasýný beklemek gerçeðin kendisidir. Ben, çok sevdiði annesini, babasýný, kardeþini, eþini, arkadaþýný, sevgilisini, iþini veya mülkünü yitirmemiþ, yitirmenin ne olduðunu hiç tanýmamýþ biriyle henüz karþýlaþmadým. Bizim için baþ edilmez olan bunlardan bir kaçýnýn bir arada karþýmýza çýkmasýdýr. Okuduðum bir yazýnýn da dediði gibi yaþam hep aksilikler ve terslikler toplamý deðildir. Ýnsanýn þikayet etmeye ve yakýnmaya eðilimli doðasýný küçümsememek gerek. Herkesin mutlaka güzel günleri olmuþtur. "Okulunuzu bitirip diplomanýzý aldýðýnýz, askerden dönüp sevdiklerinize kavuþtuðunuz, bir kýzýn size evet dediði, yeni doðan bebeðinizi ilk kez kucaðýnýza aldýðýnýz günler olmuþtur." Sýkýntýlar ömrümüzü sevinçlerimiz gibi süslemeye devam edecekler. Can DÜNDAR bir yazýsýnda aþka nasýl ayýp ettiðimizi anlattý. Þimdi de hep birlikte kederli þarkýlarýn boynuna sarýlýp aðlayarak bahara ayýp ediyoruz. Yaðmur, bulut, çiçek, dal, kelebek demek küçümsenir oldu. Ucuz romantizm, kof iyimserlik, hormonlu ve zorlama bir coþku hali gibi kabul görüyor... Oysa mevsim bahara, takvim Nisan’a gelip çatmýþ. Kim ne derse desin. Þeftali aðaçlarýný çiçeklerle bezenmiþ gördüðüm zaman ben kontrolümü kaybederim. Dal, yaprak romantizmi; kuþ, böcek þapþallýðý gibi yorumlasanýz bile umurumda deðil. Üç gün yüzünü gösteren güneþ, birkaç gün peþ peþe ýlýk esen lodos, doðayý tepeden týrnaða baþka renklere boyayýverdi. Sabah biz uyanýp daha yollara düþmeden önce sanki sihirli bir el gelip her þeyi deðiþtiriyor. Büyümek, koca koca herifler olmak, adamdan sayýlmak derdine düþüp kendimizi fazlaca baský altýna aldýðýmýzý saðýr sultan bile duydu. Biz hala anlamazdan gelmeyi sürdürüyoruz. Dal dal yaprak ve çiçekten devþirdiði renklerin, en parlak, en canlý tonlarýyla kendini yeniden yaratan doða hepimizin kanýna karýþýyor. Basýn açýklamasý yapan cumhurbaþkanlýðý sözcüsü ciddiyetindeki ifademiz yüzümüzde çok yapmacýk duruyor. Bahara tepkisiz kalmak, “bana ne” diyebilmek gibi bir seçeneðimiz yok. Öðlen vakti yemekten sonra iþe baþlamadan sokaklarda kýsa bir yürüyüþ yapma isteðinizi engelleyemezsiniz. Eliniz mahkum çýkýp dolaþacaksýnýz. Belki de en yakýn parka gidip oturmak isteyeceksiniz. Ceketi ne zaman sýrtýnýzdan çýkarýp kolunuza attýðýnýzý bile unutacaksýnýz. Yeni filizlenen yapraklarýn arasýndan sýzan güneþ göz açýp kapayýncaya kadar tiril tiril gömleðinizi geçip koynunuza akacak, bahar kanýnýza karýþacaktýr. O öðlen iþe dönmek size her zamankinden biraz daha zor gelecektir. Hatta geçerli görülebilecek bir bahane yaratýp iþten tamamen kýrmayý düþüneceksiniz. Bahar ve aþk, tencere kapak gibidir. Nisanda bizi aþka mecbur eden bir sihir vardýr. Bütün sokaklar ya yeni bir aþka, ya da eski aþklarýn hüzün kokan anýlarýna çýkar. Dinlediðim aþk öykülerinin çoðunda Nisan ayýndan "aþkýn halden anlamaz, söz dinlemez" zamaný diye bahsedilir. Cemrelerin ardýndan aþka düþen insanlar için ‘sürücü hatasýndan kaynaklanýyor’ deyip okuyucuyu kandýrmak niyetinde deðilim. Mevsimin, sarhoþ etmek, aklýmýzý çelmek, en hazýrlýksýz zamanlarýmýzda bizi tuzaða düþürmek gibi kötü huylarý var. Bana biraz kantarýn topuzunu kaçýrma hakký tanýrsanýz " Bahar bitmeden bir kez daha aþýk olun; yaðmurda ýslanýn ve tuzaða düþün." derim. "Ben bu filmi görmüþtüm. Hiç iþim olmaz. Bu saçmalýklarla uðraþacak vaktim yok. Kýrkýndan sonra da olmaz ki caným..." diye kendi kendinize söylenmekten vaz geçin. Fazla gök kuþaðý göz çýkarmaz. Hadi ama... Bahara yazýk, Nisana ayýp oluyor. Deniz Fenerinin Güncesi Seyfullah Nisan 2004
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © seyfullah ÇALIÞKAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |