"Gülün dikene katlanmasý onu güzel kokulu yaptý." -Mevlana |
|
||||||||||
|
O yýl ilkbahar baþlarýnda ayný apartmanda altlý üstlü iki daire boþalýp da camlara "Kiralýk" levhalarý asýldýðýnda kendilerine ev arayan bir kaç kiþi ve o bölgenin emlakçýlarýndan baþka hiç kimsenin bu olayla ilgilenmemesi son derece doðaldý. Bir kaç hafta sonra "Kiralýk" ilanlarýnýn camlardan indirildiðini görenler yeni komþularýnýn eþya kamyonlarýyla evin kapýsýna geleceði günü beklemeye baþladýlar. Yok, öyle merakla bekliyor deðillerdi, ama yine de her gün karþýlaþacaklarý yeni yüzlerin nasýl insanlara ait olacaðý sorusu azýcýk da olsa ilgilerini çekmiyor deðildi. Özellikle de alt katlarda oturan ve kedileri beslemekten artan zamanlarýnýn büyük çoðunluðunu pencerenin önünde kahve içerek geçiren bir kaç yaþlý teyzenin dünyasýnda böyle zamanlarda hep olduðu gibi küçük bir beklenti rüzgarý esiyordu. Tesadüf bu ya iki katýn kiracýlarý da evlerine ayný gün taþýndýlar. Neyse ki her katta bir daire vardý da eþyalarýn çýkarýlmasý çok fazla sorun yaratmadý. Ama daracýk sokakta park eden eþya yüklü iki kamyonun ve binaya girip çýkan bir yýðýn insanýn yarattýðý telaþ içerisinde kimse evlerin gerçek sahiplerinin kimler olduðunu anlayamadý. Bir kaç gün sonra her iki daire de pencerelerinde perdeleri, balkonlarýnda çiçek saksýlarý ve köþelere týkýþtýrýlmýþ bir kaç gereksiz eþyasýyla ötekilerden ayýrdedilemez olmuþlardý. Yeni taþýnanlar epey kalabalýktý. Bakkal bir kaç gün her yeni müþterisinin yeni kiracýlardan biri olduðunu düþündü, ama bir süre sonra iþin içinden çýkamayýnca bu meseleyi kafasýndan silip attý. Apartmanýn eski sakinleri de ondan daha iyi bir durumda deðillerdi. Sabah iþlerine giderken, akþam evlerine dönerken, komþuya bir uðrayacaklarý sýrada merdivenlerde, kapýnýn aðzýnda onlara "Günaydýn," "Ýyi akþamlar," "Buyrun siz önden geçin," diyen yeni yeni insanlarla karþýlaþýyorlardý sürekli olarak. Hayýr, gördüklerine bir itirazlarý yoktu elbette. Temiz suratlý, kendi halinde insanlardý bunlar. Ama tüm bildikleri buydu. Onlara daha þimdiden onlarca yeni yüzle karþýlaþmýþlar gibi geliyordu. Böyle durumlarda en erken ve en saðlýklý haber alýnabilecek merciye, yani kapýcýya baþvuranlar pek aydýnlatýcý cevaplar alamadýlar. Ýkinci katta oturanlarýn kapýcýya þimdiye kadar hiç iþi düþmemiþti, bir kaç sabah ekmek daðýtýrken kapýlarýný çalmýþ, kimse açmayýnca da bir daha uðraþmamýþtý. Öteki dairede, yani üst kattakinde her sabah kapýyý bir genç kýz açýyor, iki ekmek alýyor ve daha kapýcý servisini tamamlamadan çýkýp gidiyordu. Akþamlarý ne zaman geri döndüðünü bilemiyordu kapýcý, çünkü hiç görmemiþti. Küçük bir merak dalgasý yavaþ yavaþ sokaðý kaplamaya baþladý. Önce bu durum karþý apartmanýn alt katýnda oturan ve yaþýnýn getirdiði bütün sevimlilik ve inatçýlýkla mahallenin olaylarýna eðilen Safiye teyzenin kulaðýna ulaþtý. Penceresinden her iki balkonu da rahatça görebildiði için bu konuyu kolayca çözebileceðine emindi Safiye teyze. Her sabah eski bir gazetenin içine doldurduðu yemek artýklarýyla, kendi apartmanýnda herkes karþý çýktýðý için yan apartmanýn bahçesinde mahallenin kedilerine bir ziyafet çektikten sonra kahvesini alýp penceresinin önüne yerleþtiðinde karþýsýndaki balkonlarý ayrý bir ilgiyle izler olmuþtu artýk. Ama neredeyse bir hafta dikkatli bir gözlem yapmasýna karþýn pek bir sonuç elde edemedi. Alt katta oturanlar nasýl yapýyorlarsa tam o bakmadýðý sýrada balkona çýkmayý baþarýyorlardý. Birilerinin balkona çýktýðýna emindi, çünkü ne zaman bir iþi için mutfaða ya da baþka bir yere gitse döndüðünde balkonda bir þeylerin deðiþmiþ olduðunu görüyordu. Ya çiçekler sulanmýþ oluyor, yapraklarýnda kocaman su damlalarý parlýyordu, ya daha önce görmediði bir kutu oluyordu balkonda. Kimi zaman kenardaki çamaþýr ipine bir kaç çamaþýr asýlmýþ ya da bunlar toplanmýþ oluyordu o içerdeyken. Üst kat balkonunun durumu daha da vahimdi. Zaten gözlem koþullarý da biraz elveriþsizdi Safiye teyze için. Balkonun yalnýzca alt kýsmýný görebiliyordu oturduðu yerden. Bu da az bir þey deðildi tabi. En azýndan o balkonda sýk sýk dolaþan bir takým ayaklar olduðunu öðrenebilmiþti. Romatizmalarýnýn izin verdiði ölçüde kafasýný yana eðerek biraz daha yukarýyý görmeye çok uðraþmýþtý ama ayaklarýn sahiplerinin belden yukarýlarýný görebilmek kýsmet olmamýþtý henüz. Safiye teyze çabalarýnýn sonunda elde ettiði bilgileri kendine saklamayacak kadar cömert bir yüreðe sahipti. Tanýdýðý herkesle paylaþtý. Sokakta tanýmadýðý hiç kimse yoktu zaten þu yeni kiracýlar dýþýnda. Yalnýzca onlar deðil her gün sokaktan geçen sebze satýcýsý, tüpçü ve sucu da Safiye teyzenin bilgi daðarcýðýndan nasiplerini aldýlar. Aslýnda onlar da cömert insanlardý, birþeyler biliyor olsalardý elbette Safiye teyzenin anlattýklarýna onlar da katkýda bulunmak isterlerdi. Ama ne yazýk ki söyleyebilecekleri hiçbir þey yoktu. Sebze satýcýsýnýn bu sokaktaki müþterilerinde bir artýþ olmamýþtý son günlerde. Tüpçü her iki daireye de ilk taþýndýklarý gün birer tüp býrakmýþtý, bunlarýn bitmesine daha epey zaman olduðunu tahmin ediyordu. Taþýmacýlarýn kargaþasýnda kimsenin yüzünü bile görmemiþti doðru dürüst. Sucu biraz daha çok þey biliyordu. Alt kattakiler üç günde bir, üsttekiler her gün su alýyorlardý ama telefonda sipariþleri alan kýz arayanlarýn adresleri dýþýnda hiçbir þeyle ilgilenmediði için dikkate deðer bir bilgi edinmek zordu. Tamam, suyu kapýlara o götürüyordu, ama genellikle gittiðinde boþ su kabý kapýnýn önünde getirilmiþ oluyor, zili çalýp dolusunu býrakýyor, kapýdan kendisine uzatýlan parayý alýp gidiyordu. Nedense kendisine parayý uzatan elin sahibine bakma fýrsatý bulamamýþtý þimdiye kadar. Hem zaten o kadar katý sýrtýnda bilmem kaç litre suyla týrmandýktan sonra insanda hal mi kalýyordu ki! Yine de bir dahaki sefere unutmayýp kim olduklarýna bakacaðýna söz verdi de Safiye teyzenin "Ne günlere kaldýk, insanlar artýk karþýlarýndakinin yüzüne bile bakmaz oldu," türünden sýzlanmalarýna bir son verdirebildi. Sokaða yavaþ yavaþ yayýlan merak dalgasý havalarýn her gün daha güzelleþmesiyle gelen hareketlilikten dolayý Safiye teyze dýþýnda hiç kimsenin yüreðinde bir köpük bile yaratmadan baþladýðý gibi söndü gitti. Yapýlacak bir yýðýn iþ vardý þimdi. Bahar temizliði, yaz temizliði, tatil hazýrlýðý, yaklaþan karne zamanýyla birlikte çocuklarý okula gidenleri saran telaþ, daha büyük öðrencilerin türlü çeþitli okullara girme savaþý verecekleri sýnavlarýn derdi. Tabi bütün bunlarýn arasýna birazcýk da eðlence sýkýþtýrmak gerektiðinden hafta sonlarý artýk þu giderek az bulunan 'açýk hava'yý elde etmek için verilen mücadelelere ayrýlmýþtý. Kimsenin kendi iþlerinden baþka bir þeyi görecek hali yoktu. Ta ki geceleri sokaða çöken derin sessizlik her gece yaklaþýk ayný saatlerde ilginç bir müzikle bölünmeye baþlayýncaya kadar. Sabaha doðru, sessizliðin en koyu, seslerin en güçlü olduðu saatlerde sokakta kýsa bir süre için tuhaf bir piyano sesi yankýlanýyordu. Önce bütün tuþlara basýlýyormuþçasýna gürültülü bir ses, ardýndan bir nota, ardýndan bir tane daha, sonra kýsa bir ara, sonra ardarda dökülen notalar ve yeniden sessizlik. Bütün bunlar çok kýsa sürdüðünden önceleri hiç kimse farkýna varmadý. Ama her gece ayný þeyler tekrarlandýðý için tam o saatte kimbilir hangi nedenle uyanmýþ birilerinin bunu duymasý kaçýnýlmazdý. Sesler yeni kiracýlarýn taþýndýðý apartmandan geliyordu. Bir süre hangi kattan geldiðini kimse çýkaramadý çünkü o saatte bütün sesler yankýlandýðýndan uzaklardaki bir gürültüyü bile insan hemen yanýbaþýndaymýþçasýna rahat duyabiliyordu. Bir kaç gün bunu anlamakla geçti. Bir yandan da giderek artan bir öfke dalgasý kaplýyordu sokak sakinlerini. Bu da ne demek oluyordu böyle? Ýnsan gecenin o saatinde piyano çalar mýydý? Yaþlýlarý, hastalarý, uyuyan çocuklarý rahatsýz etmek ayýp deðil miydi? Birilerinin bu iþe bir dur demesi gerekiyordu. Tamam, herkes dur demeye hazýrdý ama kime diyeceklerini bilmiyorlardý. Bunun üzerine ilk önce hangi daireden geldiðini anlamaya karar verdiler. Bunu anlamanýn kolay bir yolu vardý. Piyano sesini duyunca apartmanda oturanlardan birinin çýkýp iki dairenin de kapýsýna kulaðýný dayamasý yeterdi. Ama söylemek yapmaktan daha kolaydý. Gece vakti pijamalarý, gecelikleriyle merdivenlerde koþuþturup elalemin kapýsýný dinlemeye hiç kimse yanaþmýyordu. Bu görevi kapýcýya yýkmaya çalýþtýlarsa da baþarýlý olamadýlar. Adam "Kalkýp kapýyý biri açsa, bana aðzýna geleni söylese ne yaparým abi?" deyip duruyordu. Bu bir iþe yaramayýnca onlarýn anlayacaklarý dilden konuþmaya karar verdi ve bu iþin kapýcýnýn sorumluluklarý arasýna girmediðini daha hukuki bir dille anlattý onlara. Tecrübeli adamdý, gerektiðinde kendini savunmayý bilirdi. Kapýcýnýn sert muhalefeti karþýsýnda iþ baþa düþmüþtü. Birinci katta oturan yaþlý karý koca romatizma, tansiyon ve benzeri nedenlerle bu eyleme katýlamayacaklarýný bildirdiklerinden görev en üst kattaki iki çocuklu genç çifte düþtü. Evin babasý üzerine yüklenen bu sorumluluðun aðýrlýðý altýnda uykusuz geceler geçirmeye hazýrladý kendini, ne var ki hazýrlýk yetmiyordu anlaþýlan. Üç dört gece üst üste karýsýnýn onu dürtüp "Kalksana, bak yine baþladýlar çalmaya;" demesi bir iþe yaramadý. Karýsýnýn giderek sertleþen dürtüklemeleriyle dehþet içinde gözlerini açan adam bir seferinde yataktan yere yuvarlandý, bir baþkasýnda gece lambasýný devirdi, yine bir gece odadan dýþarý koþarken ayaðý sandalyeye takýlýp yere düþtü. Bütün bu çabalarýn sonucunda tek elde ettikleri þey uykularýndan uyanýp ortalýkta dolaþmaya baþlayan iki ufaklýk oldu. Çünkü her seferinde adam daha salon kapýsýna ulaþmadan sesler kesilmiþ oluyordu. Erkeðinin sorunu çözmekte gösterdiði büyük baþarýsýzlýk sonunda evin annesini o kadar rahatsýz etmiþti ki iþi kendisi üstlenmeye karar verdi. Anneliðin verdiði keskin kulaklarýyla bu iþ onun için çok kolaydý. Kararýný verdiðini ertesi gece piyano sesini duyar duymaz yataðýndan kalktý, ayaðýna terliklerini bile giymeden doðru merdivenlerden aþaðý inip kulaðýný daire kapýsýna dayadý. Tamam, ses buradan geliyordu, hiç kuþku yoktu. Piyanonun sesi kesildikten sonra içeriyi biraz daha dinledi. Tek duyabildiði þey homurtulu bir sesle çalýþan eski bir motordu. Herhalde buzdolabý olmalýydý bu: Bu sesi tanýyordu, çünkü kendilerininki de böyle ses çýkarýyordu. Bu sýrada içeride küçük týkýrtýlar duyunca telaþla merdivenlerden yukarý çýkýp yataðýna döndü. Suçluyu bulmanýn verdiði huzur herkesi pek bir cesaretlendirmiþti. Bir an önce gidip þu kendini bilmezlerle konuþmak için yanýp tutuþuyorlardý. Birinci kattaki yaþlý adam bu konuþmayý yapmanýn kendisine düþtüðüne karar verdi. Ne de olsa tansiyonu vardý onun, böyle her gece uyandýrýlmak saðlýðýna zararlýydý. Her ne kadar karýsý daha þimdiye kadar yalnýzca bir kere uyandýðýný söylüyorsa da aslýnda o kimseyi rahatsýz etmemek için uyuyormuþ gibi yapýyordu, yoksa hep duyuyordu geceleri kopan cümbüþü. Sözlerine karþý çýkan olmadýðýný görünce gençlere taþ çýkartacak bir kararlýlýkla merdivenleri çýktý. Üçüncü katýn ziline bastýðýný duydu aþaðýda toplananlar. Baþka bir þey de duymadýlar. Sonra yine zil sesi, sessizlik. Bu böyle bir kaç kez yineledikten sonra bu kez de kapýyý yumruklamayý denedi adam. Ama bütün bunlar bir iþe yaramamýþtý. Merdivenlerden yorgun ayak sesleri duyuldu. Yeniden romatizmalarýný ve tansiyonunu sýrtlanmýþ yaþlý bir adam indi aþaðý. "Evde yoklar," diye homurdandý. Herkes hayal kýrýklýðýna uðramýþtý. Yaþlý adamýn merdivenleri çýkarken hazýrladýðý insan haklarý konusundaki uzun ve etkili konuþmayý aþaðýda bekleyenlerin üzerinde denemesi durumu deðiþtirmiyordu. Eðer bütün olan biteni yerinde izlemek için yanlarýna gelen Safiye teyze olmasaydý bir sonuç elde edemeden daðýlacaktý herkes. Ama Safiye teyze öyle kolay teslim olmazdý. Yeni bir çözüm bulmuþtu. Madem piyano sahipleriyle konuþamýyorlardý öyleyse onlarý bir de yeni taþýnan öteki kiracýlara þikayet edeceklerdi. Hem zaten bu iþten en çok rahatsýz olmasý gerekenler de onlar deðil miydi? Aslýnda bunun ne iþe yarayacaðýný kimse bilmiyordu ama Safiye teyze öylesine inançla konuþuyordu ki anlamasalar da kabul ettiler. Üstelik konuþma iþini de Safiye teyze üstlenmeyi kabul ediyordu. Safiye teyzenin yüreciði heyecanla çarpýyordu þimdi. Kendilerini göstermeden balkonda dolaþýp duran þu insanlarý görebilecek, görmek ne kelime, onlarla konuþabilecekti bile. Uçar adýmlarla merdivenleri týrmandý, zile bastý. Aþaðýdakiler soluklarýný tutmuþ bekliyorlardý. Acaba bu kez baþarýlý olabilecekler miydi? Zilin ikinci kez çalýnmasýna gerek kalmadan kapýnýn açýldýðýný duydular. Safiye teyzenin þarký söyler gibi kelimeleri uzatarak anlattýðý þeyleri tam olarak duyamamýþlardý ama gelen cevap çok kýsa olduðu için kimse anlamakta güçlük çekmedi. Tok bir erkek sesi "ben hallederim teyze, sen meraklanma!" demiþti. Safiye teyze al al olmuþ yanaklarýyla aþaðý indiðinde mutluluktan gözleri parlýyordu. Bir taþla iki kuþ vurmuþtu. Hemen çevresine toplananlara rapor vermeye giriþti. "Kapýyý önce efendi bir kadýn açtý, beni görür görmez içeriden kocasýný çaðýrdý. Kadýncaðýz biraz çekingendi ama adam durumu hemen halledeceðini söyledi. Dediðini de yapar böyleleri. Görürsünüz, yarýn gece hepimiz rahat bir uyku uyuyacaðýz." Yeni kiracýlar konusunda edindiði son bilgiler Safiye teyzenin yepyeni kuramlar geliþtirmesini de saðlamýþtý. Ertesi gün bakkaldan eve dönerken kendi kendine bildiklerini sýralýyordu. Alt katta oturanlarý görmüþtü artýk. Demek ki o her gün öðlen saatlerinde pencerenin önünden geçen iri yarý adam ikinci katta oturuyordu. Karýsýný daha önce gördüðünü hiç hatýrlamýyordu. Pek dýþarý çýkmaya meraklý biri deðildi herhalde. Acaba eve girip çýkan bütün o yeni insanlar kimdi? Hepsi de üçüncü katta oturuyor olamayacaklarýna göre demek ki oraya gelip giden epey fazlaydý. Safiye teyze baþýný salladý. "Ah þu gençler!" diye mýrýldandý durup dururken. Tam o sýrada üçüncü kat balkonunda bir çift ayak göründü yine. Elindeki poþetleri yere koyup biraz dinlenmek için evinin kapýsýnýn hemen yanýbaþýnda durmuþ sokaðý seyreden Safiye teyze için bugün gerçekten þanslý bir gündü. Baþýný biraz yukarý kaldýrýnca ayaklarýn üzerinde mavi pantolonlu ince bir çift bacak, gri bir gömlek ve gömleðin üzerinde kýsa saçlý genç bir kýz kafasýnýn durduðunu gördü. Kýz balkonda bir kaç adým attý, yere diz çöktü, bir þeylerle uðraþtý, sonra doðrulup yeniden içeri girdi. Piyanoyu çalan bu kýz olmalýydý. Düþüncesiz, saygýsýz, umursamaz bir þekilde geceleri bütün sokaðýn uykularýný bölmenin ne demek olduðunu anlayacaktý þimdi. Alt kattaki adamýn tok sesi gelir gibi oldu kulaðýna. "Ben hallederim teyze, sen meraklanma!" Kýza acýr gibi oldu bir an, ama o da böyle densizlikler yapmayaydý caným. Bu sýrada kýz yeniden balkona çýkmýþtý, kucaðýnda küçük bir tekir kedi vardý bu kez. Safiye teyze bu küçük kediyi tanýyordu. Mahallenin bütün kedilerini tanýrdý o. Bunlar bir kaç ay önce doðmuþtu. Analarý tam beþ yavru doðurmuþ, hepsini de bir güzel büyütmüþtü bir süre. Sonra yavrulardan biri yoldan geçen bir arabanýn altýnda kalmýþtý. Birini bakkalýn karýsý almýþtý evine. Kalan üç yavru yuvarlana yuvarlana büyüyorlardý. Bir gün iki tane kalývermiþlerdi. Safiye teyze yine bir tanesinin arabanýn altýnda kaldýðýný sanmýþtý. Demek yanýlmýþ. Kýz eðilip yavruyu yere býrakýrken yukarý seslendi, "Yavrum, baksana bir dakika!" Sokakta yankýlanan çatallý sesi kýza kadar ulaþmamýþ olabilir diye bir daha sesleniyordu ki kýzýn eðilip ona bakmakta olduðunu gördü. "Ne var teyze?" "O kediyi þu yandaki bahçeden aldýn deðil mi?" "Evet, yoksa sizin kediniz miydi?" "Onlarýn hepsi benim kedilerim." "Özür dilerim, bilmiyordum, sokak kedisi sanmýþtým." "Sokak kedisi zaten yavrum. Ben beslemeye çalýþýyorum elimden geldiðince." "Yani bende kalabilir mi?" "Tabi caným, istiyorsan öteki yavrularý da al, hayýr iþlemiþ olursun." "Yok, bir tanesine anca yetiyor gücüm. Hem zaten önümüzdeki ay annemler gelecekler, bakalým onlar ne diyecek?" "Bu sabah akciðer haþlamýþtým ben de. Seninki pek sever ciðeri, gel de sana da vereyim birazýný." Kýz bir an durakladý. Sonra kediyi yere býrakýp "tamam, þimdi geliyorum," diye seslendi. Safiye teyzenin beyni yeni verileri çoktan iþleme koymuþtu bile. Demek bu yavrucak evde kendi baþýnaydý. Pek de küçük görünüyordu. Analar nasýl oluyordu da böyle küçücük kýzlarý bir baþlarýna býrakýyorlardý. Okul, sýnavlar türünden þeyler geçti aklýndan. Kýz apartmanýn kapýsýnda belirdiðinde o çoktan kýza analýk etme görevinin ona düþtüðüne karar vermiþti bile. Kýz ihtiyarýn çay ve sabun kokulu mutfaðýnda yaptýklarý tatlý sohbetten sonra, bir elinde haþlanmýþ akciðer dolu küçük bir kase, ötekinde bir tabak peynirli börek, yüzünde biraz þaþkýn bir ifadeyle apartmanýn kapýsýna doðru yürürken Safiye teyze birden unuttuðu bir þeyi hatýrladý. Arkasýndan seslendi: "Baksana kýzým, sen piyano da çalýyor musun?" Kýz biraz þaþýrmýþtý ama yine de kibarca cevap verdi. "Yok, ben çalmýyorum ama kardeþim çalýyor." "Ee, hani onlar daha gelmemiþlerdi." "Gelmediler, yazýn sonunda gelecekler. Benim sýnavlardan sonra staj yapmam gerekiyor, onun için burada kalýyorum." "Ýyi de kim çalýyor sizin piyanoyu?" Kýz iyice afallamýþ bir yüzle bakýyordu þimdi. "Hiç kimse? Hem siz bizde piyano olduðunu nereden biliyorsunuz?" Safiye teyzenin de kafasý karýþmýþtý. "Mahallede bilmeyen mi kaldý yavrucuðum? Her gece, her gece. Bir kýyamettir kopuyor sizin evde. Belki o gelen giden arkadaþlarýn çalýyorlardýr." Kýz karþýsýndaki sevimli ihtiyarýn bunamýþ olup olmadýðýný anlamaya çalýþýr gibi bakýyordu þimdi. "Hangi gelen giden arkadaþlarým. Siz alt kattakilerle karýþtýrýyor olmayasýnýz. Sanýrým çok kalabalýk bir aile olmalýlar. Akþamlarý geç saatlere kadar oturup konuþtuklarýný duyuyorum hep. Bana gelen pek olmaz. Annem eve arkadaþ çaðýrmamý pek sevmiyor, komþularýn laf edeceðinden çekiniyor biraz da sanýrým. Onun için çoðunlukla ben arkadaþlara giderim." Safiye teyze kendi kendine konuþur gibi "peki ya o piyano sesi?" diye mýrýldandý. "Hangi piyano sesi?" "Hani þu gece vakti çalýp duran piyano var ya." Ýkisi de çaresiz bir yüzle birbirlerine bakýyorlardý. Ortalýk bir anda sessizleþmiþti ya da onlara öyle geliyordu. Tek duyduklarý þey sokaðýn yukarýsýnda dalgalanan bir piyano týngýrtýsýydý. Notalar bir süre birbirlerini kovaladýlar, sonra bir anda kesildiler. Ýlk kendini toplayan Safiye teyze oldu, "Ýþte bak duymadýn mý? Sizin evden gelmiyor mu bu ses? Evde bir arkadaþýn mý vardý?" Kýz olayý anlamýþtý artýk, gülüyordu. "Evet var tabi. Benim küçük kedim var ya. Yemeðini beklerken sanýrým bize küçük bir konser veriyor. Piyanonun üzerinde dolaþmayý pek sever de. Bir görseniz, patilerini koyduðu yerlerden ses çýktýðýný görünce nasýl da zýplýyor tuþlarýn üzerinde." Safiye teyze de gülümsemeye çalýþtý. Kýz yeniden teþekkür edip kendi evine doðru yürürken o olduðu yerde durmuþ ciddi bir sorunu çözmeye çalýþýyordu. Þu iri kýyým "ben hallederim teyze," ne zaman dönüyordu acaba evine? Bu akþam onun dönüþüne kadar pencerenin önünden ayrýlmamasý gerekiyordu. Adamýn tok sesi hala kulaðýndaydý.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|