..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sorularla dolu bir kitap... hiçbir zaman eksiksiz olamaz. -Robert Hamilton
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Anýl Gökpek




4 Mayýs 2004
Kapý - 1 -  
Giriþ

Anýl Gökpek


Bulunmaz Hint kumaþýyýz ya, kilometrelerce uzanan! Oysa kim ne yapsýn bizi?


:CEJI:
     Dükkanda oturduðum süre boyunca (ki burada ayaða kalkma ihtiyacýný nadiren duymaktayýz bu aralar) yapabileceðim tek þey, gazeteyi ustama ve çýraklara býraktýktan sonra, boþta kalan bulmaca ekine dalýp gitmekti. Gazete okumaktan keyif almam; nedenini bilmiyorum ve kendimi bildim bileli gazete almak hiç içimden gelmemiþtir. Okumaktan keyif aldýðým birkaç dergi vardý ama son zamanlarda onlarý takip etmekte biraz zorlanýyordum. Nasýl alacaðýmý düþünmek zorunda olduðumda bir somun ekmeðin bana onlarca gazeteden ve dergiden çok daha fazlasýný anlattýðýný sandýðým bile olur. Cahillik iþte.
     Bulmaca sevdam ve gazete okumama takýntým yüzünden çýraklarýn gözünde her geçen gün biraz daha maskara olup çýkýyordum. Ustamýn ise bu iþe bir þey dediði yoktu. Zaten onunla aramýzda böylesine özel bir iliþki olagelmiþtir; onun hiçbir zaman bana diyeceði bir þeyi yoktur ve benim de genellikle ona diyecek bir þeyim olamaz. Hasan Usta babamýn çocukluk arkadaþýdýr. Büyük ümitlerle okumaya gönderilip þehirden eli boþ dönüþümden sonra bana kucak açtý; anladýðým kadarýyla babamýn ricasý ya da zorlamasýyla olmuþtu bu. Araya tanýdýklarýn karýþtýklarý birkaç haftalýk minik bir kurstan geçip, sorgusuz sualsiz, önce çýraklýk ve ardýndan da kalfalýk belgelerimi alarak soluðu bu sakin dükkanda aldým. Kalfalýkta o ýsrar etmiþ duyduðum kadarýyla. Yaþýmdan ve bir okul bitirmiþ olmamdan dolayý çýrak yapamazdý beni; okuduklarým usta olmama da yetmiyordu elbette. Bu kasabada okumuþ adama karþý derin bir saygý var ne de olsa! Bir de kasabanýn hemen çýkýþýnda kurulan bir üniversitemiz var artýk. Benim gidip bir baltaya sap olamadan dönmem kimsenin hayallerini yýkmýþ deðil. Ne de olsa üniversite medeniyete açýlan bir penceredir. Oysa bilmiyorlar ki medeniyete pencereden girene pek hoþ gözle bakýlmýyor içeride; kapý varken nerede görülmüþ pencereden girmek! Biliyorum, hepsinin içinde bir yerlerde, kendi çocuklarýný dershanelere gönderip sonra da en iyi okullarda, o da olmadý biraz daha kötü okullarda, hiç olmadý en kötü okullarda okutmak, ama ille de okutmak hayalleri var. Bulunmaz Hint kumaþýyýz ya kilometrelerce uzanan! Sorun deðerimizi bilemeyenlerde.
     Oysa kim ne yapsýn bizi? Yalan mý?
     Ama kolaysa gel de söyle; topa tutarlar adamý. Sonunda sen deli çýkarsýn.
     Þu çýraklar bile bana deli gözüyle bakýyorlar. Her Pazar dershaneye gidiyorlar ve hepsi günün birinde ‘doktor çýkacak.’ Hangi ülkenin doktor potansiyeli böyle zengindir acaba? Müstakbel doktorlarýmýzýn gözünde ben bir baþarýsýzlýk timsaliyim. Kayan bir yýldýz. Ailelerinin, “Bak, çalýþýp okulu kazanamazsan halin o delininki gibi olur sonunda.” cümlelerinde fütursuzca kullandýklarý ‘deli’ benim. Bu iðnelerden kurtulmak için gazetenin bulmaca ekini alýp dükkanýn kuytu bir köþesine saklanýyorum ben de. Bu ek yaklaþýk olarak 2 saatimi alýr; aðýr aksak boþluklarý doldurduktan ve bulmacalarý çözdükten sonra kalemi saða sola sallar, içimdeki sýkýntýlarý atmanýn yollarýný ararým. Birkaç ay önce, sadece sýkýntýmý atmama yardým etsin diye, ustama bir bilgisayar aldýrdým. Hem de onu hemen hiç konuþmadan ikna ettim buna. Eh, devir iletiþim devri.
     Burasý kasabanýn tek çarþýsýnýn orta yerinde küçük bir tamirhane. Kasabada kaç kiþinin arabasý var, bunlardan kaçý bozulabilecek kadar kullanýlýyor diye düþünülmeden açýlan bu dükkanýn daimi müþterilerinin yarýsý Hasan Usta’nýn akrabasý, diðer yarýsý da onun akrabalarýnýn akrabasýdýr. Þu halde neredeyse hiçbir tamiratýn karþýlýðýnda müþterilerden para alýnamýyor. Ne var ki bu ticarethane bir þekilde iþliyor ve haftalýklarýmýz düzenli olarak ödeniyor. Büyük ekonomistlerin anlayamayacaklarý bir ticaret mantýðý iþler küçük kasabalarda; bunun sýrrýný, içinde yaþamama raðmen ben de bilmiyorum. Bunu anlamak zor olsa da buraya bir bilgisayar alýnmýþ olmasýný anlamak hiç de zor deðil.
     Uydudan televizyon yayýnlarýnýn ilk popüler olduklarý yýllarda, kasabadaki evlerin yarýsýnýn damýnda, sadece birkaç gün içerisinde, mantar gibi yayýlývermiþti çanak antenler. Yenice’yi tepeden görebilseydiniz eðer, bu kasabanýn, içinde sadece ajanlarýn ve bireysel teröristlerin yaþadýklarý bir mahrumiyet bölgesi olduðunu sanmanýz oldukça normal olurdu. Bir de þofben furyasý vardý: Furyanýn yaþandýðý dönemde, tepemizde her daim yanýp duran güneþe raðmen, buradaki evlerin hemen hepsinde, güneþ enerjilerinin yerine þofbenler geliverdi ve onlarý takiben de küvetler piyasaya çýktý. Kendi geçmiþimizi çok çabuk unutmaya meyilli ve þýmarýk bir mayaya sahibiz. Yine de bu kasabada yaþayan halkýn çok takdir ettiðim ortak bir özelliði vardýr: Süt banyolarýný tamamladýktan, ropdöþambrlarýný giydikten, tek buzlu ve sek viskilerini doldurduktan sonra evlerinde yer alan okuma salonlarýna çekilirler ve purolarýndan minik öpücükler alarak klasik Fransýz edebiyatýndan seçme eserlerin yapraklarý arasýnda kaybolup giderler. Yaþasýn gelenekler!
     Tüm bunlarýn üstüne, kasabamýzýn sýnýrlarý dahilinde bir üniversitenin kurulmasý iþin tuzu-biberi oldu adeta. Okulun açýlmasýnýn ardýndan öðrenciler belirdiler. Bu süre boyunca ben hep dükkanda oturdum, bulmaca çözerek. Kafamý kumlarýn altýndan çýkardýðýmda çok þey deðiþmiþti. (Bu hisse bundan önce bir kez daha kapýlmýþtým. Dört seneliðine Yenice’den ayrýldýðýmda ardýmda býrakmak zorunda kaldýðým, o süre boyunca hep özlemini duyduðum o arkadaþlýklar, mezuniyetimden sonra kasabaya döndüðümde çok deðiþmiþlerdi. Suyu çuvalýn içine koymuþtum ve çuval geride hiçbir þeyin kalmasýna izin vermemiþti.) Gelen ilk öðrenciler maddi durumlarý ne Adana’da ne de Tarsus ya da Mersin’de kalmaya elvermeyen çocuklardý; hemen hepsi Yenice’nin en aydýn (ya da en aydýn geçinen) aileleri tarafýndan kapýþýldý. Bir iþçi ailesinden isteyemeyeceðiniz kirayý, kasabayý bilmeyen, bir ev tutmak için bir araya gelmek zorunda kalan birkaç öðrenciden rahatlýkla alabilirdiniz. Artýk durumu iyi olan ailelerin, uydu antenleri, þofbenleri ve küvetleri vardý; daha zengin ailelerin uydu antenleri, þofbenler ve küvetlere ek olarak da birer arabalarý; en zengin ailelerin ise uydu antenleri, þofbenler, küvetler ve arabalar listesine ekleyebilecekleri öðrencileri vardý.
     Bu çýlgýn yarýþýn ortasýnda bütün gün bulmaca çözen bendenizin, çarþýnýn göbeðindeki bu ticarethaneye bir bilgisayar aldýrmam da, takdir edersiniz ki, pek zor olmadý. Hasan Bey’in, müþterilerinin tüm kayýtlarýný tutmak, ticarethanesini muasýr ticarethaneler seviyesine yükseltmek ve zaman zaman da hýnzýr filmler izlemek için bir bilgisayar almasý þarttý. Bilgisayar artýk onun olmazsa olmazýydý. Ve Hasan Usta bir sabah, hiç de ani olmayan bir kararla, karþý köþedeki beyaz eþya dükkanýnýn sahibi Ali Emmi’yi ziyarete gitti. Sabah kahvelerinin ardýndan eller sýkýldý ve Hasan Usta dükkandan, hizmet için memleketine ilk traktör filosunu getirten bir iþadamýnýn gururuyla çýktý. Bu gurur dükkanýmýz için küçük, kasabamýz için ise büyük bir gururdu. Artýk bulmacamý bitirip oyalandýktan ve öðle yemeðini aradan çýkardýktan sonra, akþama kadar uðraþabileceðim bir oyuncaðým vardý; benden baþka kimsenin bu aletin dilinden anlamýyor olmasýný lehime kullanabilirdim. Kullandým da.
     Ne var ki elde etmek için can attýðýnýz þeyin zamanla sýkýcýlaþtýðý da malumunuzdur. Bir-iki ay boyunca oyun oynamak, kurcalamak ve arada sýrada (ustamdan gizli olmak koþuluyla) internetten faydalanmak için kullandýðým bu arkadaþ sonunda, týpký birkaç haftada tozlanýp unutulan bayramlýk ayakkabýlar gibi, sýradanlaþmýþtý. O da masa ya da anahtar takýmlarý gibi bu tamirhanenin sýradan parçalarýndan biri olmuþtu sonunda; iliþkimizde hiçbir heyecan kalmadý da diyebilirim. Baþka bir eðlence bulmalýydým kendime; iki ayaklý bir eðlence.
     Dükkanýmýzýn demirbaþý, Hasan Usta’nýn eski dostlarýndan Talat’týr. Herkes onu Talat Aða diye çaðýrmayý tercih eder. Ýnsanlarýn ona yaklaþýmý bana gösterdiklerinin neredeyse aynýsý gibi: Her an mevcut sohbeti politikaya vardýrmayý bir tutku, ve hatta bunun da ötesinde, bir vatandaþlýk görevi haline getirmiþ olan bu orta yaþlý adam köyün delisi kabul edilir. Aslýnda çok hoþ sohbet ve babacan olan, zamanýnýn neredeyse tümünü burada pinekleyerek geçiren Talat Aða öðrencilere karþýlýksýz yardýmda bulunmayý da görevi olarak görür; sonradan çoðu öðrenci ona deli muamelesi yapsa da o ýsrarla yardým etmeye devam etmiþtir. Okulun ikinci senesinde Can adýnda bir öðrenci belirmiþti Talat Aða’nýn yanýnda. Aralarýndaki iliþki bir yardým-minnet iliþkisinden çok bir uyum-anlaþma iliþkisine benziyordu. Ýlk anda soðuk görünen ancak bulunduðu ortama rahatlýkla uyum saðlayabilen bu Ýzmir’li genç kýsa sürede bizden birisi gibi oldu. Can yeni arkadaþýmdý.
     Bir yandan onu (kendisinden dolayý) severken, diðer yandan da (etrafýmý saran, her yanýmda hissettiðim þu ‘okumuþ adam-kültürlü adam’ baskýsýndan dolayý) ondan nefret ediyordum. Týpký bilgisayar konusunda da olduðu gibi. Çevremdekiler onu hep pohpohluyorlardý; okuduðu bölümün hiçbir geçerliliði olmadýðýný bile bile. Can mezun olup büyük adam olacak ve Yenice’yi unutmayacaktý. Yýllar önce benim için de aynýsýný söylüyorlardý. Bunlarý ona da söyledim defalarca; okul ona hiçbir þey vermeyecekti. Hiçbir okul kimseye hiçbir þey vermemiþti, bu onun tabiatýna aykýrýydý. Ama Can bunu kabul etmedi; birkaç ay içinde bile kendisinde inanýlmaz deðiþiklikler gördüðünü, ufkunun açýldýðýný, mezun olduktan sonra bambaþka bir insan olacaðýný þimdiden hissettiðini söyledi. Bu söylediklerinin çocukça olduðunu, birkaç sene sonra bu sözlere onun bile güleceðini, sonunda da üzüleceðini söylediðimde cevabý hazýrdý: “Belki haklýsýndýr. Ama buna þimdiden üzülürsem yarýna yapacak iþim kalmaz.” Oysa insanoðlu hiçbir þeyi hemen tüketemez, mutlaka ertesi güne de bir þeyler býrakýr. Can bunu bilmiyordu.
     Talat Aða ile Can’ýn arasýnda tatlý bir rekabet oluþmuþtu kýsa sürede. Klasik Marksist eðitiminden geçmiþ eski bir eylemciydi Talat, bir komünistti. Can ise, birçok alanda fikirleri onunkilerle kesiþse de, Talat’ýn önceden belirlenmiþ kesin kalýplarýný kabul etmeyen bir ‘üçüncü yol’cuydu. Sürekli tartýþsalar ve politika sohbetlerini asla bir anlaþmayla bitiremeseler de iliþkileri hiç zedelenmedi; tersine, birbirlerine daha da çok baðlandýklarý söylenebilirdi. Oysa ben arkadaþlarýmla aramda böyle fikir ayrýlýklarýnýn olmasýna asla katlanamamýþýmdýr. Benim için bir þey ya siyah ya da beyazdýr; daðýnýklýða, karmaþaya dayanamadýðým gibi, siyah ile beyazýn, iyi ile kötünün, haklý ile haksýzýn dýþýnda kalanlara, daðýnýklýk yaratýp bir þeyleri anlamama engel olan her þeye ve dolayýsýyla da tüm üçüncü yollara dayanamamýþýmdýr. Dayanamamaktan da öte bu türden hiçbir þeyin varlýðýný kabullenmedim bugüne kadar; kabullenmeyi de düþünmüyorum. Onu ne kadar sevsem de, Can’la aramýzda oluþan tüm fikir ayrýlýklarý, ona bir þeyleri kabul ettiremememin yarattýðý eziklikler, bende ister istemez ona karþý bir gerilim yaratýyordu. Bu gerilim her geçen gün beni daha da rahatsýz ediyordu.
     En büyük rahatsýzlýðý ise Can’la beraber girdiðimiz bir sohbette ‘üçüncü adam’ ya da ‘örümcek beyinli’ durumuna düþtüðümde hissediyordum.
     Genelde mütevazý bir insan olmasýna ve kimi sohbetlerde, burnu büyüklük olmasýn diye, sýklýkla ‘bilmiyorum’ kelimesini kullanmasýna raðmen, dost sohbetlerinde ya da çevrede onun söylediklerine destek olanlar bulunduðunda, Can birden deðiþip inatçý ve küstah olabiliyordu.
     Ve bu küstahlýk bazen beni çýlgýna çeviriyordu.
     Bir gün bu kurumuþ kasabanýn sýradan hayatýna bir renk getirmeye, yýllardýr söylediðim þeylerin doðru, onlarýn inandýklarýnýn ise yanlýþ olduðunu çevremdekilere göstermeye ve onlarýn inançlarýnda ya da düþlerinde köklü bir deðiþiklik yaratmaya karar verdim. Karar vermekten çok bir zorunluluk hissiydi bu. Bir þeyler yapýlmalýydý ve burada bunu benden baþka kimse yapamazdý. Güvendikleri okulun inandýklarý öðrencilerin hayatlarýnda, sandýklarý deðiþimi yaratmaya muktedir olmadýðý, bazen biz ne kadar baðlansak da kimi þeylerin nasýl avucumuzdan uçup gittiði gösterilmeliydi. Önce etkili, akýlda kalýcý bir yol bulmalýydým.
     Sýcak bir bahar günü, dersten yeni çýkmýþ olan Can, çarþýda gezinirken yanýmýza uðradý; Talat Aða’nýn da burada olmasýndan dolayý altýna bir tabure çekti ve sohbete koyuldular. Yemek yendi, ardýndan çaylar söylendi. Can sigarasýný söndürürken yere býraktýðý kitaplarýnýn arasýndan bir gazete tomarý çýkarý. Gazetelerden birini, eklerini ayýrdýktan sonra, Talat’a uzattý; bir diðerini de kendisi aldý ve beraberce okumaya daldýlar. Tam gidip bilgisayarý kurcalamayý düþünüyordum ki Can’ýn, ilginç bularak, yüksek sesle okumaya baþladýðý haber ilgimi çekti.
     — Ýstanbul’da bir bankada yönetici olarak çalýþan, iki üniversite mezunu S.A. (37), baþkasýyla iliþkisi olduðundan þüphelendiði eþi F.A.’yý (33) döverek öldürdü. Yapýlan incelemelerde genç kadýnýn bedeninde çeþitli darp ve yanýk izleri, bileklerinde morluklar ve kimi bölgelerinde de býçakla açýldýklarý sanýlan yaralar bulunduðu belirtildi. Ayrýca genç kadýnýn cinsel organýnda da yanýk izlerine rastlandýðý açýklandý. Suçunu itiraf eden S.A. dün tutuklu olarak yargýlanmak üzere gözaltýna alýndý. Olaya baksana; bu iþlerin buraya varacaðýný hiç tahmin etmezdim.
     — Her þey gibi insaný da metalaþtýrdýlar. Olacaðý buydu zaten. Bunda þaþýrýlacak bir þey yok; adam paranýn satýn alabileceklerini tüketmiþ sonunda da sýra karýsýna gelmiþ.
     — Bunun metalaþmayla, kapitalizmle ne ilgisi var Talat Aða? Düpedüz töre cinayeti bu; þehre uyum saðlamaya çabalayan bir tür namus cinayeti. Adam nasýl arada kalmýþ, farkýnda deðil misin? Þu fotoðrafa baksana.
     —Bildiðin adam iþte, nesi var ki?
     —Senin tarlayý satsak þu kýyafetlerin yarýsýný alamayýz. Kýyafetleri geçelim þu saatin
Kordonunu bile alamayýz. Adam oldukça yüksek yaþam standartlarýna sahipmiþ. Bankada yönetici olmak kolay mý?
     —Bunun töreyle, namusla ne alakasý var þimdi?
     —Adam yüksek yaþam standartlarýna sahipmiþ, evet, ama görünen o ki garip bunlara
çocukluðundan beri sahip deðilmiþ. Onun için kendi deðerleriyle bu yeni deðerlerinin arasýnda sýkýþmýþ. Böyle olmasa bu aldatma ihtimalini muhtemelen görmezden gelir, en kötü ihtimalle de boþanýp kurtulurdu. Kadýnýn bileklerini baðlayýp ona iþkence ettiðine, onu ölene dek dövdüðüne göre kendi deðerlerinden de pek kurtulamamýþ. Muhtemelen, böyle davranmasa tüm ailesinin kendisine sýrt çevireceðini düþünmüþ olmalý. Belki de bir yerlerde bir babanýn göðsü, bu cinayetten dolayý kabarýyordur.
     Can’ýn olay hakkýnda söylediklerini duyduktan sonra içimde bir þeylerin ezildiðini hissettim. Sanki iki deðerin arasýnda sýkýþýp kalan zavallý benmiþim gibi bir his vardý içimde; sanki þehirde geçen yýllarýmdan sonra buraya, bu tamirhaneye dönerek deðerlerime ihanet etmiþim gibi. Yüreðim ezildikçe kafam karýþýyor, kafam karýþtýkça yüreðim eziliyordu. Bir süre hiç hareket etmeden, ses çýkarmadan olduðum yerde kaldým. Bir karar verebilmek çok zordu benim için. Bu kasaba beni çevreleyen dört duvardý o an ve aradan geçen yýllar boyunca ben bu dört duvarýn içinde yaþamaya alýþmýþ, keyfimi çýkarmaya baþlamýþtým.
     Benzer düþüncelerin altýnda ezildiðim bir günün gecesi, elimde Can’ýn kuruyan ve ütülenen çamaþýrlarýnýn bulunduðu seleyle beraber evden çýktým. Kasabanýn köpekleri, bu geç saatte tek baþýna sokaða çýkmýþ adamýn etrafýný sarmakta gecikmediler. Belirsiz bir sebepten dolayý tedirgin olmuþ bu hayvanlarý uzaklaþtýrmam kolay olmadý. Onlarýn bu halleri, zaten tedirgin olan ruhumu iyice daraltýyordu. Bir an geri dönmeyi düþündüm. Sonra kendimi toparladým. Kýsa bir yürüyüþten sonra Can’ýn kaldýðý eve vardým. Hiçbir zaman kilitlenmeyen kapýyý açtým ve ýþýðý yakmadan çamaþýrlarý kapýnýn yanýna, yere býraktým. Her seferinde çamaþýrlarý ayný yere býrakýrdým.
     Kapýyý ardýmdan kapatýp Can’ýn odasýna doðru yürüdüm. Erken uyumuþtu. Odasýnýn aralýk duran kapýsýný hafifçe ittim. Pencereden odaya giren sokak lambasýnýn ýþýðý sakin yüzünü aydýnlatýyordu. Yüzüne baktým ve nasýl da umursamaz göründüðünü düþündüm. Sadece uyurken deðil, her zaman bir umursamazlýk havasý vardý üzerinde. Ne de olsa büyük bir þehri ardýnda býrakýp teþrif etmiþti aramýza. O bizleri umursamasa da biz onu umursamak, pohpohlamak zorundaydýk. Elim ceketimin cebine gitti; sonra ani bir mide bulantýsýnýn ve bir baþ dönmesinin esiri oluverdim. Ayakta duramayacak, olduðum yere yýkýlýverecekmiþ gibi hissettim birden. Yýkýlmamak için kapýya sarýldým. Kendimi az da olsa toparladýktan sonra arkamý döndüm ve odadan çýktým. Kýsa koridoru geçerken bu yürüyüþün hiç bitmeyeceðini, sokak kapýsýna asla varamayacaðýmý sandým. Ayaðým az önce býraktýðým çamaþýr selesine takýldý ve yere düþmemek için bir kez daha kapýya sarýldým. Kendi kendime söylenerek doðrulurken, kapýnýn hemen karþýsýndaki kanepede kývrýlmýþ yatan Talat Aða’yý fark ettim. Gözlerinin açýk olduðunu sanýp korkuya kapýldým. Emin olamadým. Uyuyor da olabilirdi. Sonunda uyuduðundan emin olmak için yapabileceðim en saçma hareketi yaptým: Elimi belli belirsiz kaldýrdým ve uyuyan adama, sanki onunla gün ortasýnda çarþýda karþýlaþýyormuþuz gibi selam verdim. Çok iyi rol yapmýyorsa eðer gerçekten uyuyordu. Yine de kulaklarýmdaki uðultuyu bastýramýyor, içimdeki korkuyu dindiremiyordum. Buna dayanamayacaðýmý anlayarak arkamý döndüm. Kapýyý açýp gidecektim. Kararýmý yine erteliyordum; her zaman yaptýðým gibi. O an aklýmdan geçen þeyin, bizi karar vermeye ya da plan yapmaya zorlamayan bir dünyanýn özlemi olduðunu açýkça hatýrlýyorum. Kapýnýn kolunu kavradým ve aþaðýya doðru çevirdim. Tüm ertelenenleri arkamda býrakýp gidiyordum. Kapýyý açtým.

     Ve o an kalbim durdu.
     
     Burnumun dibindeki iri gölgenin içinden fýrlayan iki göz beni süzüyordu. Kimsin sen? Korku mu?
      -Devam Edecek-



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn beklenmedik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kapý - 2 -

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Nasýl Zengin Oldum
Metin Þentürk'e Açýk Mektup
Et Suyuna Bulgur Pilavý - II
Belli Olmaz
Et Suyuna Bulgur Pilavý
Her Þey Güllük Gülistanlýk
Müptela
Þehrin Ýstenmeyen Tüyleri
Birkaç Not

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Aslan'ýn Hikayesi [Roman]
Kim Kiminle Nerede Ne Zaman [Roman]
Dýþýmýzdaki Þeytan [Roman]
Ada [Roman]
Büyük Yazardan Okurlarýna Açýk Mektup [Roman]
Lukacs [Roman]
Kaan Ilgaz Bilmecesi [Roman]
Mini Sosyal Bilimler Ansiklopedisi - Cilt III [Deneme]
Dinin Açtýðý Yaralarý, (Hastayý Daha da Kötüleþtirmemek Adýna) Dini Görünen Ancak Ýlmi Merhemlerle Tedavi Etmeye Çalýþýrken, Sunulan Yeni Merhemin Yanlýþ Yorumlanýp Yeni Bir Dini Akým Oluþturmasý ve Bu Akýmýn Önünün Alýnamamasý Üzerine Bir Tarih Dersi [Deneme]
Mini Sosyal Bilimler Ansiklopedisi - Cilt I [Deneme]


Anýl Gökpek kimdir?

Kayýp kuþak gerçek mi? Yoksa sadece bir efsaneden mi ibaret?

Etkilendiði Yazarlar:
Oðuz Atay, James Joyce, Sabahattin Ali


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Anýl Gökpek, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.