..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kendi görüþlerim var -saðlam görüþler-, yine de her zaman onlara katýlmýyorum. -G. Bush
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Anýl Gökpek




4 Mayýs 2004
Kapý - 2 -  
Çýkýþ

Anýl Gökpek


Kapý kapanýyor...


:CEGG:
     Aslýna bakarsanýz, bir öykü yazmak uðruna bir karakter, içine kapanýk, yalnýz bir kalfa karakteri yaratýp ona varoluþ acýlarý çektirmenin, onu çýkýþý belirsiz bir labirentin içerisine býrakmanýn içime sinmeyen bir yaný var. Onun çevresine arada kalmýþlýk sembollerinden dört duvar örüp, sonra da bu duvarlarý daraltmanýn yüreðimi burktuðunu itiraf edebilirim. Kalfanýn bana çok benzeyen, beni bir hayli andýran kimi yönleri var. Farkýna varmadan buraya dek getirdiðim ve sonra uzunca bir süre için unuttuðum bu öyküyü devam ettirmeye niyetlendiðim gün, bu sýkýntýlý kalfaya çok fazla acý çektirmiþ olduðumu ancak bu acýyý mazoþistçe devam ettirmeye niyetimin olmadýðýný gördüm; acý çekmeye ve çektirmeye hakkým yoktu, acý çekmek bile bir lükstü artýk. Can’a bu öykünün ilk taslaklarýný okuduðumda o da bu fikri çok beðenmiþ, bunu devam ettirmemi istemiþti. Öldürülmeye bile razýydý; bunu, kalfanýn öyküsünün sonunu görebilmek için söylüyordu. Ne ki öykünün gidiþatý benim gözüme pek hoþ görünmemeye baþlamýþtý. Bir þeyler eksikti; tanýmlayamadýðým bir þeyler. Belki de sýrf bunu öðrenebilmek için kapýyý açtýðý anda karþýsýna çýkmaya karar verdim. O an neden bunu yaptýðýmý kesin olarak bilemiyordum, hala da bir fikrim yok. Yine de karþýsýna çýktým.
     Kapýyý açýp karþýsýnda beni gördüðünde ne yapacaðýna karar veremeyecek kadar korktu önce. Elimden geldiðince sakinleþtirdim onu. Kim olduðumu anlatmaya çabaladým; doðaldýr ki inanmadý bana. Zaten benim beklediðim onun bana inanmasý ya da beni anlamasý deðildi. Sadece beni dinlemesini istiyordum. Birilerinin beni dinlemesine ihtiyacým vardý. Evden uzaklaþtýk. Sessiz sakin, aydýnlýk bir yer aradýk, ve sonunda tren istasyonuna vardýk. Gecenin o saatinde esneyen metal yýðýnlarýnýn ve raylarýn sesinden baþka hiçbir ses kulaðý rahatsýz etmiyordu; orada oturduðumuz süre boyunca bu tozlu istasyona yalnýzca üç posta treni uðradý. Konuþmanýn büyüsünden olacak, bu trenlerden dolayý rahatsýz olmadýk.
     Yerlerimizi aldýðýmýzda beni can kulaðýyla dinlemeye hazýr görünüyordu. Ne ki ben anlatmaya pek hazýr deðildim. Ýyisiyle ve kötüsüyle kendi hayatýný yaþamakta olduðunu düþünüyordu ve bu dünyayý yýkmanýn hiçbir anlamý yoktu. Sonra ona, onun öyküsünün yerine kendi öykümü anlatmaya karar verdim. Büyük bir ilgiyle dinliyordu çünkü bunu istiyordum. Gün aðarana dek oturduk; hiç durmaksýzýn anlattým.
     Benim öyküm…
     Ýnsandan bireye dönüþmemin öyküsü…
     Her þey Temmuz’un 2’sinde baþladý. Sýradan bir gün gibi görünüyordu; Akçay’da geçirilen sýradan bir gün. Arkadaþlarým geldiler teker teker. Genelde onlarla bizim evde toplanmaktan, onlara ev sahibi olarak hizmet etmekten ve onlarý eðlenirlerken görmekten keyif alýrdým. Ancak o gün içimde büyük bir sýkýntý vardý. Uzun zamandýr hissetmediðim bir sýkýntý… Bu sýkýntýyý, her þey olup bittikten sonra öykümü kalfaya anlatýrken, istasyonda mý yakýþtýrdým kendime, yoksa gerçek miydi emin olamadým; ancak yine de Temmuz’un ikinci gününde üzerimde bir tuhaflýk olduðunu anýmsýyorum. Bir yalnýzlýk hali vardý bende. Önce Aslan, sürpriz bir kararla, yemek hazýrlama görevini benden devralacaðýný söylemiþti. Bu bile bir þeylerin deðiþtiðinin habercisiydi aslýnda. Aslan’ýn yapacaðý yemeðin ‘çiðköfte’ olduðundan bahsettiðimde kalfanýn gözleri parladý. Soluk bile almadan çiðköfteyi çok sevdiðinden, arada sýrada da olsa hazýrladýðýndan, ancak Çukurova’da bunu bir parça deðiþik yaptýklarýndan bahsetmeye koyuldu. Öykümün henüz sürmekte olduðunu söyleyerek onu susturdum. Özür dileyerek öyküme devam etmemi istedi. Ben de kaldýðým yerden anlatmaya devam ettim. Aslan’ýn bu giriþimi omuzlarýmdan büyük bir yük kaldýrýyor ve bana uzunca bir boþ zaman yaratýyordu. Eksik malzemeleri tamamlamak üzere alýþveriþe çýkanlar beni de çaðýrdýklarýnda ben çayýmý demlemiþ balkonda oturmaktaydým ve hiçbir þey yapmamaktan ilk kez keyif alýyordum. Beni alýþveriþe çaðýranlara kötü bir espriyle cevap verdim: “Siz çýkýn. Ben burada oturur evdeki bulguru korurum.” Aslýnda yalnýz deðildim; Mete’nin kýz kardeþi de evdeydi. Bizim eve pek sýk uðramayan Özlem o gün öðle saatlerinde yanýmýza gelmiþ, bizimle biraz vakit geçirmiþti. Alýþveriþe çýkmayý düþünen Gözde’nin yerine evi temizlemeyi teklif etmiþ, insanlar çarþýya (ben de balkona) çýktýktan sonra da, zaman kaybetmeden elektrikli süpürgeyi çalýþtýrmýþ, koridoru süpürmeye giriþmiþti. Kalfanýn öykümü çekici bulmasý için buraya ufak bir ekleme yaptým. Bu eklemeye göre, mayosunun üstüne giydiði elbiseyle temizlik yaparken her zamankinden de güzel görünen Özlem’e takýlmaktaydý gözüm. ‘Sapýk’ diye adlandýrýlmamak için baþka þeylerle ilgilenmeye çalýþýyor ancak bunda sürekli baþarýsýz oluyordum. Sonra elektrikli süpürgenin sesi kesilmiþ ve içimi bir heyecan kaplamýþtý. Özlem süpürgeyi peþinde sürükleyerek koridordan salona geçmiþ, bir ara baþýný kaldýrýp bana gülümsemiþti. Açýk duran pencerenin hemen önünde oturuyordum ve süpürge tekrar gürültüye baþlamadan önce aðzýmdan yanlýþ bir sözcük ya da bir ses çýkmamasý için dua ediyordum. Tekrar kendi iþime, yani hiçbir þey yapmadan oturmaya döndüm. Ne var ki bedenim kýsa sürede galip gelmeyi baþarmýþtý; kendimi boþ boþ ona bakarken bulduðumda inanýlmaz bir utanç duydum. Yakalanmýþtým. Üstelik bu yalnýzca bir kez olmadý; kýsa bir süre içerisinde, en olmadýk anlarda Özlem’in gözlerine yakalanýyor ve her seferinde yerin dibine giriyordum. Özlem’de ayný utancýn en ufak bir izi bile yoktu. Bunu duyan kalfanýn öyküme duyduðu ilgi daha da arttý ve üzerindeki uyku havasý kýsa sürede kayboldu. Bir an için ona, Özlem’le ilgili bu kýsmýn uydurma olduðunu söyleyip suratýnda oluþacak ifadeyi görmek için inanýlmaz bir istek duydum. Ama Özlem’in güzel bacaklarýný, hapsedildikleri yerden her an uçup kurtulacakmýþ hissi veren göðüslerinin en ince ayrýntýlarýný izlemek bende daha baskýn bir istek yaratmýþtý. Bu yüzden devam ettim. Buna devam etmem Özlem’i rahatsýz etmiyordu ve ben arada bir pencere olduðu için halime þükrediyordum. Onunla ayný odada olmamýz kötü sonuçlara neden olabilirdi. Ne ki bedenim kontrolü ele geçirmeye niyetliydi o gün; zihnim halime þükretmemi söylerken diðer yandan da onunla ayný odada olma ihtimalimizin tam olarak ne gibi bir sonuç vereceðini merak etmemi saðlýyordu. Ayný meraký kalfanýn da barýndýrmakta olduðunu fark ederek balkondaki sandalyemden kalkarak salona girdim. Salona girerken, Özlem’i güldürmek için, kapý yerine pencereyi kullanmýþtým. O benim halime gülerken ben de kapýyý kullanmayarak neyi kastettiðimi anlamýþ olmasýný umuyordum. Eðilip dikleþen bedenini izlemeye koyulmuþtum. Bu olup bitenin bir tür þaka ya da düþ olup olmadýðýný düþünmeye bile vakit bulamayacaðýmýz, kýsa bir sürenin ardýndan, odamda sýrýlsýklam ve üst üste uzanýyorduk. Bir sigara yaktým. Kalfaya da bir tane uzattým, bana eþlik etti. Hoþuna gitmiþti ve devamýný duymak için sabýrsýzlanýyordu. Kaldýðým yerden anlatmaya koyuldum. Tek kelime etmeden, önceden anlaþmýþ gibi seviþmiþtik Özlem’le ve yine konuþmadan kalkýp giyinmiþ, kaldýðýmýz yerden iþlerimize geri dönmüþtük. Bu sessizlik almýþ olduðum heyecaný daha da perçinliyor, onu unutulmaz kýlýyordu. Yasak iliþkiden bahsedilmezdi. Ýliþki yaþayanlarýn arasýnda kalýrdý. Ve bu sýr en güçlü orgazmdan bile daha keyifliydi.
     Ben balkondaki sandalyemde, çaydanlýktan çýkarabildiðim son bardak çayý yudumlamaktayken ve Özlem bir türlü baþlayamadýðý salon temizliðine tam giriþmek üzereyken kapý çalýndý. Alýþveriþe gidenler geri dönmüþlerdi. Aslan da biber salçasý almak için eve gitmiþ ve birkaç dakikalýk bir gecikmeyle o da salondaki yerini almýþtý. Alýnanlarla beraber tüm malzemeler salona taþýndý. Ardýndan Aslan’ýn senfonisi baþladý. Çiðköfte yoðurmuyor piyano çalýyordu. Yaptýðý iþ eline yakýþmýyor olsa da güzel bir þey hazýrlayacaðý gözlerindeki istekten anlaþýlýyordu. Bende ise hiçbir istek yoktu; doymuþtum artýk. Bundan utansam da, topluluðun yaptýðý þeylerden az da olsa uzak duruyor olmaktan, bu kolektif çalýþmanýn dýþýnda olmasa da kýyýsýnda kalmaktan bencilce bir keyif alýyordum. Gün bencilce keyiflerin günüydü. Hazýrlýklar sürmekteyken, henüz dinlenmek için oturmamýþ bulunan Özlem, salonun temizliðini tamamlayamadýðý için Gözde’den özür diledi ve gitmek için bizden izin istedi. Gözde koridorun pýrýl pýrýl olduðunu, salonun ise sorun olmadýðýný, nasýl olsa birkaç saat içinde daha da çok kirleneceðini, bundan sonra temizliklerden Kaan’ýn sorumlu olacaðýný söyleyerek Özlem’i rahatlattý. Gözde’nin teþekkür etmesinden sonra Mete kardeþine nereye gittiðini, yemeðe neden kalmadýðýný sordu. Özlem bu soruya cevaben, oturduðu yerde duramadýðýný, her yerinin birden aðrýmaya baþladýðýný, eve gidip yatacaðýný söyledi. Kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum çünkü kalfa bu ufak ayrýntýlarýn her birinin altýnda yüce birer anlam arýyor gibi dikkatle öykümü dinliyor ve tuhaf mimiklerle dikkatli olduðunu, bir þeyler yakaladýðýný ispatlamaya uðraþýyordu.
     Tekrar balkondaki yerimi almýþ, düþünmeye koyulmuþtum. Gelen þikayetler yüzünden arkadaþlarýmla olmak ile kendi baþýma kalmak arasýnda sýkýþmýþtým; tüm güzel þeylere raðmen içimdeki sýkýntýyý çözemiyor, onu olduðu yerden söküp atamýyordum. Yemek hazýrlandýðýnda salona döndüm. Hava kararýyordu ve içeride olmaktan daha iyi bir seçeneðim olmadýðýný düþünmeye baþlamýþtým.
     Tekrar keyif almaya baþladýðým, arkadaþlarýmýn yanýnda olma isteðini en çok hissettiðim anda, önce Selim ardýndan da Can, salondan ayrýldýlar. Leyla’yla konuþabilmek hayalleriyle benim odama geçen Can’ý sabaha dek yalnýzca bir kez görebilecektim. Uyumak için yatak odasýna çekilen Selim’i ise karakoldan eve döndüðümüz saate dek hiç göremeyecektim. Yaþam böyledir iþte; yalnýz kalmaya ihtiyacýnýz olduðunda sizi sýmsýký saran dostlarýnýz, size sarýlmalarýna ihtiyaç duyduðunuzda sizi yalnýz býrakýrlardý. Bu arada birkaç kez Can’ýn adýný duyan kalfa mahcup bir çocuk gibi baþýný önüne eðmiþti. Onu rahatlatmaya çalýþarak aðzýmda birkaç cümle geveledim. Onu çok iyi, hem de sandýðýndan çok daha iyi anladýðýmý, insanýn bazen kendisini ve düþüncelerini kontrol etmekte nasýl zorlandýðýný, hatta zaman zaman bunun imkansýzlaþtýðýný söylediysem de aðzýmdan çýkanlar karþýsýnda kendimi bile etkileyemediðimi üzülerek gördüm. Ne var ki ona yardým edemeyecek durumda olmadýðýmý, geç de olsa fark ettim.
     Kalfa çok neþeli bir kahkaha attý ve bana dönerek, “Selim ve Can’ýn salondan ayrýlmalarýnda kalmýþtýn Kaan.” dedi. Adýmý onun ince sesinden duyduðumda irkildim; yine de devam edecek ve öyküyü tamamlayacaktým. Az önce takýndýðým sýkkýn görünümüme geri döndüm ve konuþmaya baþladým. Sýkýlmýþtým. Arada sýrada ayaða kalkýyor ve gitarýmýn yanýna gidiyordum. Orada da sýkýldýðýmda soluðu koltuklardan birinde alýyor, bir süre sonra da kendimi mutfakta ya da tuvalette buluyordum. Bu gidiþ-geliþlerin bir yerinde, o gece için son kez olarak, Can’la karþýlaþtým. Mutfaktaydým ve kafamdakileri bir araya getirmekte zorlanýyordum. Zordu ve tüm umutlarýma raðmen giderek daha zor hale geliyordu. Ama bir þekilde olmalýydý. Tam da bu ‘olmalý-olmamalý’ denizinde boðulmak üzereydim (ve bir yandan da mutfaktaki bulaþýk denizine dalmaktaydým) ki arkamdan gelen dost bir ses filmlerdeki yardýmsever balýkçýlar gibi kurtarmýþtý beni.
     —Ne oldu Kaan, sen de mi çay demleyeceksin?
     —Yok, dedim, yok… Gidip gelip þu bulaþýða takýlýyordum da…
     Cümlemi tamamlayamadan Can rahat olmamý, bunun halledilebileceðini söyledi. Her zaman beni en iyi anlayanýn Can olduðunu düþünürdüm ama aþýk dostum bu kez beni anlamaktan aciz kalmýþtý. Kafamý bulandýran kalabalýðýn bulaþýklardan oluþan kalabalýk olmadýðýný anlayamadý. Ben de, çaresiz, iþi þakaya vurdum. Zaten hep þaka yaptýðýmý sanýyorlardý. Oysa bu kez gerçekten boðuluyordum. Can çayýný demledikten sonra odama dönerken ben de fýrsattan yararlanarak balkona çýktým.
     —Temiz havanýn bana iyi geldiðini sandýn, deðil mi?
     Kendisini dinlemeye öylesine kaptýrmýþtý ki, kalfa bunun bir soru olduðunu anlayamadý; anlatacaðým þeyi güçlendirmeye çalýþtýðýmý, ondan bir cevap beklemediðimi, birkaç saniye içerisinde sorunun cevabýný vererek öyküme devam edeceðimi sanýyordu. Bekledim. Bekledim ve yüzünün çizgilerindeki deðiþimi anbean izledim. Tedirgindi.
     — Temiz havanýn bana iyi geldiðini sanmýþtýn, deðil mi, diye yeniledim sorumu. Bir süre boþ boþ suratýma baktýktan sonra,
     —Gelmesi gerekirdi ama, dedi. Gelmedi mi?
     — Aslýna bakarsan gerçekten de iyi gelmiþti, Akçay’ýn havasý hep iyi gelmiþtir bana. Ama balkonda bir þeyin farkýna vardým. Bana hiç de iyi gelmeyen bir gerçeðin, çýkardýðýmýz gürültünün aslýnda nasýl da rahatsýz edici olduðu gerçeðinin farkýna vardým.
     Balkonlarda insanlar vardý; benim gibi yalnýz olmayan ama benim gibi sükunete ihtiyaç duyan, benim olduðum gibi bu gürültülerden rahatsýz olan ve bu þamatadan beni sorumlu tutan, kýzgýn bakýþlý insanlar. Ýlk kez o an, o balkonda, ezici çoðunluðun ne olduðunu, insanlarýn bakýþlarýnýn ne kadar ezici olabileceðini anladým.
     Çizginin dýþýna çýktýðýnda hemen senden rahatsýz olur, seni kendileri gibi yapmak için de ellerinden geleni yaparlardý. Bir þeyler yapacaksan bunu uzaktan ya da kaçarak yapmanýn hiçbir mantýðý, hiçbir faydasý yoktur. Þalteri indirmek için þaltere dokunabilmelidir insan. Bu asýk suratlýlar sürüsü bana dokunmadan önce ben onlara dokunmalýydým.
     Onlardan biri olmaktan baþka þansým yoktu.
     Bu böyle baþlayacaktý.
     Sabaha dek evin içinde, türlü bahanelerle dolaþtým durdum. Bu dolaþmalar arasýnda anlatmaya deðebilecek iki þey yaptým: Birincisi, Mete’nin kafasý karýþsýn diye Gözde’yle beraber sergilediðimiz bir kaðýt oyunuydu. Onun tarafýndan bakýldýðýnda ben, bakmadan da görebilen, bir sihirbazdým. Benim istediðim de buydu; onun gözünün önünde, ona fark ettirmeden de bir þeyler becerebileceðimi, istersem kapýdan çýkýp pencereden girebileceðimi hissetmesini istiyordum. Zavallý Mete! Olup bitenden hiç haberi yoktu.
     Anlatmaya deðebilecek diðer þey ise film izlememizdi; izlediðimiz filmden deðil film izleme eyleminin kendisinden bahsediyorum. Ýzlemek gafletinde bulunduðumuz filmin bahsedilecek hiçbir yaný yoktu. Ama izlenecek filmi seçerken halimiz komikti. Her kafadan bir ses çýkýyor, sarhoþ Mert ise sürekli Porno film izlemeyi teklif ediyordu.
     — Porno mu, dedi kalfa, günün ilk ýþýklarý gözbebeklerinden yansýrken. O kadar kiþinin içinde olur mu hiç o iþ?
     —Mert bu, dedim. Onun yapamayacaðý, söyleyemeyeceði þey yok.
     Ýþte böyle. Bahsedebileceðim bu iki þeyden sonra gece sona eriyordu. Dýþarýda gürültülü bir kuþ sürüsü havalanýrken kapý çalýndý. Her þey ortadaydý; o saatte kim gelebilirdi ki kapýmýza? Polislere kapýyý açtým; konuþtuk; sonra Kerem’in de yardýmýyla evdekileri bir araya getirdim. Selim’i uyandýrmadým; onun bir suçu yoktu. Gözde ise gelmeyi kendisi istedi, zaten evde kalsaydý aklým da onunla kalacaktý. Minibüse bindik ve karakola ulaþtýk. Tutanak hazýrlandý, imzalar atýldý, nasihatler dinlendi ve ardýndan karakolu terk ettik. Arkadaþlar daðýldýlar. Gözde’yle ben, Mert’i de yanýmýza alarak, bir çay bahçesine gittik. Lezzetsiz bir kahvaltýdan ve Mert’i býraktýktan sonra eve döndük. Selim uyanmýþtý ve uyuma sýrasý Gözde’deydi.
Saatlerdir uyumakta olan ve uyandýktan sonra kalabalýk bulmayý umduðu evi tehlikeli bir þekilde bomboþ gören Selim olan biteni merak etmiþti. Oturduk ve konuþtuk. Yarým saat kadar sonra yüzmeye gitmek için evden ayrýldý ve salonda yine ben kaldým, tek baþýma. Bu odada sadece ben yalnýzdým; herkes çekip gittiðinde ben kalýyordum geriye. Curcunanýn ardýnda yalnýz ben vardým; onlarýn posasý, Kaan Ilgaz.
     Sessiz sedasýz hüznümü paylaþacaðýný sandýðým kalfa hiç beklemediðim bir anda konuþuverdi.
     —Ve sonra sen, arkadaþlarýndan bu günün öykülerini yazmalarýný istedin, deðil mi?
     Þaþýrmýþtým ama belli etmemeye çalýþtým.
     —Sen nereden biliyorsun bunu?
     — Can anlatmýþtý. Bir-iki kiþi hariç herkesten yazmalarýný istemiþtin. Hatta Can’ýn yazdýðý öyküyü de okudum.
     —Hangisini?
     —Þey, Kim Kiminle Nerede’ydi sanýrým. Parantezler, tarihler falan vardý.
     Öykü teklifine gelen ilk cevap, Can’ýn ‘Kim Kiminle Nerede Ne Zaman’ isimli öyküsüydü. Onunla aramýzda geçen bir esprinin bir uzantýsýydý. O kendi payýna düþeni yapmýþtý; sýra benim yazacaðým kitaptaydý: Yalnýzlýðýn kitabýndaydý sýra. Bir þeyler yazdým ben de, arkadaþlarýmýn yaptýklarý gibi. Ýyi öyküler ve kötü öyküler. Hepsini üst üste koyduðumda ortaya kimsenin ummadýðý, bambaþka bir þey çýkacaktý: Bir insanýn intihar mektubu. Bu mektuptan sonra bir yerlerde bir insan ölecek ve bir birey dirilecekti. Artýk benim yerim topluluklarýn içinde deðildi. Bundan böyle iki kiþiden birisi olduðumda bile bir kalabalýðýn yarýsýný oluþturacak ve bundan rahatsýz olacaktým.
Son sözlerimden alýnmýþ olacaktý ki, gözlerinde umarsýz bir bakýþla bana dönen kalfa, üzüntüyle sordu sorusunu:
     —Peki ben ne yapacaðým þimdi?
     —Bana sorma, dedim. Bu senin yaþamýn. Artýk, kendim hariç, kimseden sorumlu deðilim. Git ve içinden geleni yap.
     Ayaða kalktým. Orada olduðunu unuttuðum bavulumu fark ettim ve onu býraktýðým yerden aldým. Uykulu ve takým elbiseli insanlarla, kusursuz ve birbirlerine karþý ilgisiz bireylerle dolu bir minibüse binerek Adana’ya geçtim. Ýlk otobüsle, geldiðimi Can’a haber vermeden, sessiz sedasýz Ýzmir’e döndüm.
     Ýki gün sonra bir gazetenin üçüncü sayfasýnda, üniversiteden mezun olduktan sonra yýllarca istediði gibi bir iþ bulamayýp cinnet geçiren bir genç tarafýndan yataðýnda öldürülen, son sýnýf öðrencisi Can’ýn ölüm haberinin ayrýntýlarýný okudum.      Artýk bu dünyada tek baþýnaydým; tam da bir süredir olmayý planladýðým gibi.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn beklenmedik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kapý - 1 -

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Nasýl Zengin Oldum
Metin Þentürk'e Açýk Mektup
Et Suyuna Bulgur Pilavý - II
Belli Olmaz
Et Suyuna Bulgur Pilavý
Her Þey Güllük Gülistanlýk
Müptela
Þehrin Ýstenmeyen Tüyleri
Birkaç Not

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Aslan'ýn Hikayesi [Roman]
Kim Kiminle Nerede Ne Zaman [Roman]
Dýþýmýzdaki Þeytan [Roman]
Ada [Roman]
Büyük Yazardan Okurlarýna Açýk Mektup [Roman]
Lukacs [Roman]
Kaan Ilgaz Bilmecesi [Roman]
Mini Sosyal Bilimler Ansiklopedisi - Cilt III [Deneme]
Dinin Açtýðý Yaralarý, (Hastayý Daha da Kötüleþtirmemek Adýna) Dini Görünen Ancak Ýlmi Merhemlerle Tedavi Etmeye Çalýþýrken, Sunulan Yeni Merhemin Yanlýþ Yorumlanýp Yeni Bir Dini Akým Oluþturmasý ve Bu Akýmýn Önünün Alýnamamasý Üzerine Bir Tarih Dersi [Deneme]
Mini Sosyal Bilimler Ansiklopedisi - Cilt I [Deneme]


Anýl Gökpek kimdir?

Kayýp kuþak gerçek mi? Yoksa sadece bir efsaneden mi ibaret?

Etkilendiði Yazarlar:
Oðuz Atay, James Joyce, Sabahattin Ali


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Anýl Gökpek, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.