Yaþamak ne güzel þey be kardeþim. -Nâzým Hikmet |
|
||||||||||
|
“Bir tek anlayýþa, akýma saplanmayan geniþ beðenili kimseler; duygularýna, çýkarlarýna, kiþisel eðilimlerine kapýlmayan nesnel kimseler; yani iyi okurlarla, iyi eleþtirmenler ve bu özellikleri taþýyabilen -az da olsa- eleþtirmen nitelikli sanatçýlar,” ‘þiirden anlayan kimseler’dir, gene Asým Bezirci’ya göre. Bir denemeci eleþtirmen olarak ben, kendi fikirlerimi, daha önceden kabul görmüþ eleþtirmenlerin görüþleriyle destekleyerek, þair Reha Yünlüel’in yapýtlarýný, daha çok bilimsel eleþtiri ölçütlerini kullanarak, mýsralardan kanýt göstererek, nesnel gerekçelerle deðerlendirmeye çalýþacaðým. Yünlüel, “Þiir insandýr” dercesine, “katedralden düþen kuþ” adlý þiir kitabýndaki ilk þiiri “seviþme günlüðü”nde itiraf ediyor yaþamýný: seviþme günlüðüm ilk sahifesinde ‘iþi olmayan giremez’ yazýlý bir levha koyduðum her sayfasýný doldurduktan sonra güneþte sarattýðým hayatým! sana hiç söylemedim ama ben seviþmelerimin toplamýyým.... Acý, burukluk, yalnýzlýk, ýssýzlýk, göçebelik, özgürlük, çaresizlik, sahipsizlik, korku, sorgulama, içine kapanmýþlýk hallerini, baþlýcalarý siyah, beyaz ve kýrmýzý olmak üzere renk imgesiyle; ses, dað, ada, þehir ve baþta kuþ olarak çeþitli hayvan imgeleriyle, “insanlýk” durumunu gösteriyor, hissettiriyor size Yünlüel. Ýlhan Berk’in de “Poetika”da sözünü ettiði “yatay çizgi” olarak belirtilen anlamý yayma eylemiyle, “dikey çizgi”de yer alan anlam yoðunluðu eksenlerini kesiþtirirken, þiirini tek bir anlama hapsetmeden, yoruma açýk býrakýyor: yere býrakýlmýþ kalplerin üstünde dansediyoruz yere býrakýlmýþ unutulmuþ kalplerin... derken “ses”de, hem kalpsiz, hem de þefkatli bir ses konuþuyor þiirde. Dilbaz bir anlatýdan çok, göstermeden yana olan, yalýn bir þiir anlayýþý, zaman zaman bir masal þairini çýkarýyor karþýnýza “hal”de: ben bir evvel zaman kalbur saman þairi dört mýsraya ruhsatlý bu þiirde kaçak anlatýyorum sana olan sevgimi kaçak yaþadýðým gibi Söylenenden çok söylenmeyenler; yoðun biçimde söylenip, gerisi sessizliðe terkedilenler, þiirin asýl dünyasýný oluþturuyor. Bir doðum, bir ölüm arasý gibi kýsacýk bir yolculukta, aralýklarla gidip gelen “havaleli” hissini veren metronom ritminde: bu þiir gidip gidip gelen bir þiir, ismail gelip gelip giden! .......... ve ben ismail, yorgunum gelip de gidememekten gidip de gelememekten Bir fotoðraf makinesinde durdurulmaya çalýþýlan “zaman”, kaygýya dönüþüyor “miþ’li geçen kar”da: zaman ismail, kapaðý yanlýþlýkla açýlan bir fotoðraf makinesinde vakitsiz yakýlan bir film gibi kokuyor þahit olan biliyor ismail. Zamanýmýz þiirinin göçebelik, yalnýzlýk, mekansýzlýk gibi en çarpýcý temalarýný çaðrýþtýran dizelerde þair, “yorgun, bitkin, kendi kendine dargýn” insaný resmediyor size. Tüm yorgunluðuna karþýn, gülümsemeye çalýþýyor “amorti”de: savrulmuþ hayatýma bir amorti vursa bu, en büyük ikramiye bana! ......... yalnýzlýklardan kaçýyorum güya yalnýzlýklarýma birer davetiye gönderirken ......... yamalý bir kum torbasýna dönmüþüm kendimi dövmekten geliyorum bir iþ dönüþü saati yorgunum, bitkinim dargýným kendime! Ülkelerarasý belli bir kültür ve din karmaþasýnda, ýrkçýlýðýn ayýrýmcýlýðýyla dýþlanmýþ bir “zenci” oluyor þair. Sarhoþtur. Kaybolmuþtur. Kimliksizdir. Sahipsizdir. Yersiz, yurtsuzdur. Belki de “kitap’sýz”dýr bu kez, “katedralden düþen kuþ”ta: hepsi ama hepsi kullanýlmamýþ bir haritaya sargýlýdýr dört kitapta yazmasa bile adý, þairin daðcýnýn el kitabýnda muhakkak yazýlýdýr Ýlhan Berk’in “inferno”daki tanýmýna göre: “Bir dað, bir aðaç, bir ova, bir gökyüzü uzaklýðýný hep korur ve kýmýldamaz yerinden. Ýþlevlerinin bakýlmak olduðunun ayrýmýndadýr”. Benzer þekilde þair de bu bakýlma eyleminin nesnesidir okurun gözünde. Yünlüel de “dað” ve “kuþ” motiflerini edilginlik ve etkinliði simgelemek, bakma eyleminin hem nesnesi hem de öznesi olmayý hissettirmek için kullanýyor. Ýman edenler için bir kurtuluþ örneði olan “Nuh’un Gemisi”, tanrý ve kullarý arasýnda nesne-özne çekiþmesini simgelediði gibi, kendisi dýþýndaki herþeyi “nesne” olarak tanýmlayan insanýn, örneðin “dað”a nazaran güçsüzlüðünü, gene de doðaya ve tanrýya karþý gösterdiði duyarsýzlýðý simgeliyor “zenci kardeþim”de: ........ deniz çekildi dað kaldý nuh ve cümle hayvanat bakakaldý bir renk indi gemiden çok ses oldu soru o dað baþýnda unutuldu çok bin sene sonra bir kendini bilmez soruyu buldu umuttu, damýttý, eritti bileyledi, eðirdi öksürdü, týksýrdý soru zenci kardeþim oldu Özne-nesne, etkinlik-edilginlik arasýndaki eytiþimsel iliþki, belirsiz, kapalý, koyu, “zenci” bir iliþki oluyor; belki tüm insanlar arasýnda ten rengi farkýndan dolayý ýrkçý; belki de kadýn-erkek arasýndaki cins ayýrýmý yüzünden ýrkçý. Þairin “G” harfiyle okuru yönlendirdiði bu ikinci ayýrým da yoruma açýk. “rüzGar” ve yolculuk temalarýný, göçebeliði de iþleyen Yünlüel, “G”yi neden cinsel göndermenin dýþýnda da kullanmasýn? renkten renge girdi nuh, sesten sese hun oldu, nush oldu köteksiz Aðrý’ya yollandý “G’ mi?” yolculuk aðrýlý oldu içinden ve içten oldu din deðiþtirdi gün deðiþtirdi dinden güne, günden dine döndü durdu din’lendi Yalnýzca Nuh’un gemisindekilerin kurtulmasý, ayýrýmcý olmayan, merhametli bir tanrýya yaraþýr mý? Böyle hýnzýrca bir soruyla tanrýnýn adaletini sorgulamak “bir kendini bilmez”in iþi þaire göre. Kendisi de muzip dil oyunlarýyla inançlarý sorgularken, “bir kendini bilmez” oluyor; belki de din’siz ve bunlarý yaparken okurun kafasýna kuþkular sokuyor: yaðmur giderdi karasýný derinin bu im’ine dost, bize düþman paratorluk deðil! Bu dost tanrý imparatorluðunda mý? Belki de yaratýcý þairdir tanrý ama, eleþtirmen, öznel izlenim ve duygularýna kapýlarak, nesnel ve bilimsel eleþtirinin sýnýrlarýný da fazla aþmamalý. “çapak” adlý þiirinde Yünlüel, insan ve tanrý ögelerini birleþtiriyor “tanrýlaþmýþ gözlerde”; insanýn kendi içindeki tanrýsal gücü en yoðun yaþadýðý, bakma eyleminin gerçekleþtiði yerde; aydýnlýk ve karanlýk, soyut ve somut, ruh ve madde içiçe giriyor. tanrýlaþmýþ gözlerle bakýyordu öylece çapaksýz ve tanrýlaþmýþ gözlerle bir yýldýz aktý gökyüzünde gökyüzü simsiyahtý o bembeyaz minik gözlerini bir kenara býrakýrsak bir dilek aktý gökyüzüme gökyüzüm bembeyazdý o simsiyah devasa gözlerimi bir kenara býrakýrsak ........ Tanrýlaþmýþ gözlerin ak ve karasýnda þair, metafizik, gerçeküstüne vardýðý duygusuna kaptýrýyor sizi. Bu konuda Andre Breton’a baþvurursak: “Ruhumuzun öyle bir yeri vardýr ki, bu yerden bakýnca artýk, yaþamla ölüm, geçmiþle gelecek, gerçek ve tasarým, dile getirilen ve getirilemeyen, yukarý ve aþaðý çeliþik deðildir, iþte bu yer gerçeküstüdür”. Yünlüel gene de soyutun sihrine fazlaca kapýlýp, somut gerçeklikten el etek çekmiyor, dünyadan ve bedenden soyutlamýyor kendini, “çapak”ta: ........ tanrýlaþmýþ gözlerle bakýyordu öylece çapaksýz ve tanrýlaþmýþ gözlerle nedenlerle uðraþmayan tanrýlaþmýþ gözlerle herþeyi bulabilirdiniz o tanrýlaþmýþ gözlerde romeo ve juliette’i, o otobüs þoförünü, o otobüsü, necla teyze’yi, radyoda çalan istek “sýradaki” parçayý, kestiðiniz týrnaklarý, yirmilik diþinizi, dokuzyüzkýrkbeþi, asker postallarýný, postal askerleri, vs.’yi, vd.’ni bulabilirdiniz. ........ -keman sesinin tanrýnýn sesi olduðunu biliyor muydunuz bana da bir kemancý söylemiþti- Yaygýn bir “ses” ve “renk” temasý dikkat çekiyor Yünlüel þiirlerinde. “büyücünün yalnýz valsi”nde erilliðini yeni keþfeden bir çocuðu ürküten ses: ....... at kestanesinden kafasý çýnar yapraðýndan pijamasý; incecik bir dal ve bir yapraktý hayatýnýn gün’ahhh(!)lardan örülü sin’emasý “ey çocuk!” “güzel çocuk!” dedi , ses: Belki de diþi bir tanrý seslendi çocuk Ýsa’ya. Siz de “nedenlerle uðraþmayan tanrýlaþmýþ gözlerle” incelerseniz þiirleri, bir zamanlar “famme fatale” büyücü sesinden ürken çocuðun, son þiirde “ululaþmýþ sesler”le nasýl büyüdüðünü, nasýl beden ve ruh bütünlüðüne ulaþtýðýný farkedebilirsiniz “çapak”ta: beþ asýrlýk ulu çýnarlarýn uðultusu kulaklarýnýz kaldýrmayabilirdi böylesine ululaþmýþ sesleri ses denebilir miydi buna hem bir fýsýltý, hem bir çýðlýk hem bir gözdaðý, hem bir davet Ak ve karadan ibaret, grilere yer vermeyen dümdüz bir dünya görüþünü yansýtýr belki þu dizeler “büyücünün yalnýz valsi”nde: “renkler katýþýksýzdýr”: “ben rengimin aksiyim” “sen, aksimin aþký” Oysa acele karar vermemek gerektir, “kendini uyutan masal”la anlarsýnýz bunu. Þair de ayýrdýndadýr renk karmaþasýnýn, gökkuþaðýndaki, çeþitlilikteki kaosun: ....... mavinin uykulu teninde, tüm renkler masallarýna köledir aslýnda: kim ayýklar ki gökkuþaðýnýn taþýný? ...... Belki herþeye bir anlam yüklemek de yersizdir; ya da “çokanlamlýlýk” gökkuþaðý gibi renk karmaþasý oluþturur. Anlamý belirsiz, içine kapalý þiirlerin gizemine kayýtsýzdýr belki okur. Ýlhan Berk de “Poetika”da “Anlamla yola çýkýlmaz” der: “Þiirde anlam diretici, tekelci, baðlayýcý olmadýðý ölçüde anlamlýdýr. Kapalýlýk, karanlýklýk, özellikle de belirsizlik(ki bütün büyük þiirlerde derinlemesine görülen de budur; dahasý adeta bir yazgýdýr da bu) nasýl anlamsýzlýk deðilse, bir þiirin bir çok anlama gelmesi de belirsizlik, karanlýklýk, anlamsýzlýk deðildir”. Yünlüel de anlamsýzlýðý bilmeceye ve oyuna dönüþtüren masalsý dil kullanýmýna baþvuruyor”eksimeyen”de: ...... bir harita hatýratýndan düþeriz kerevetlere gökten ahmakýslatan ‘beþ+X elma’ þeklinde hatýra haritalarýndan dizeler dizeriz kerevetler döþeriz Konuþan þair mi, yoksa dil mi, karar veremiyorsunuz; vermeniz de gerekmez zaten. Ýlhan Berk’in dediði gibi , “Baþlangýçta þairi, yazarý görür gibi oluruz, ama yazma eylemi derinleþtikçe bir imgeden, bir imden öteye gitmez bu”. Yünlüel de imgeleriyle aktarýyor size “anlamsýzlýklarý”, “puhu kuþu’nun günlük kokusu”nda: ....... gülümsedi puhu kuþu aklýndan kalan yürek boþluklarýna böylesine kolayca doldurduðu anlamsýzlýklarý Yünlüel þiirlerinde sýk sýk karþýnýza çýkan “kuþ” imgesi, saka, papaðan, güvercin, puhu kuþu ya da “katedralden düþen kuþ” olsun, hem kýrýlganlýk, hem dayanýklýlýðý sezdirmede araç oluyor. Bir dað ya da bir aðaç gibi yerinden kýmýldamayan, uzaklýðýný hep koruyan bir nesne deðildir kuþ. Etkindir, kaçaktýr, yolcudur; yere, zamana hapsolmamýþtýr. Bir bakýma, edilgin nesnellikten kurtarmýþtýr kendini. Bilinmeyi, çözülmeyi, görülmeyi pasif pasif beklemez. Özgürdür, bir yere baðlanýp kalmaz. Tuzaða yakalanmak, kafese konmak, vurulup gitmek de vardýr ama, bir aðaç gibi dalýna indirilen baltaya karþý koyamayacak çaresizlikte deðildir. Hareketlidir. Bazen bir papaðan gibi, uçmaktan çok, çenesine kuvvet olsa da, temsil ettið þiir imgelerin, yoðunluðun þiiridir. “Papaðan þair”in bize “anlattýðý” deðil, “sezdirdiði”dir þiir; hem anlamda kapalýlýðý sürdüren, hem de yoruma açýk kalan. “biz meyk kreyzi” diyor cennet papaðaný, yýlana rüyalar satene duruyor saten elmaya etkem ve etken! “unutmak bir uyku hali” diyor rüya, kabusuna etken ve etkem “hayýr uyku hali bir unutmaktýr asýl” diye sayýklýyor kabus “aðlara takýlý bir kalbin ‘pes’ haline dair hikayat”ta. Belki iyi þiirler bilinçten çok bilinçsizliðin, “uyku hali”nin ürünleridir, unutmalardýr, sayýklamalardýr. Belki iyi þiirlerin özü “belki”lerdedir. Kesin olmayan sýnýrlar, ulaþýlmayan sonlar, bitmeyen yolculuklar, konulmayan noktalardýr þiir. Biçim ve içerikteki düzensiz gibi görünen düzen, anlamsýz gibi görünen anlamdýr belki þiir. Eleþtirmen de önce bir okurdur; onun gözüyle þiirleri inceler; kendinden baþka, okur adýna da konuþur, deðerlendirme yapar. Ben Reha Yünlüel’in þiirleri üzerine yaptýðým bu çalýþmada “ben”i de içine alan “siz” zamirini kullandým þekil olarak; oysa yaptýðým deneme Nurullah Ataç’ýn deyimiyle “ben’in ülkesi”: “....ben demekten çekinen, her görgüsüne, her göreyine ister istemez benliðinden bir parça kattýðýný kabul etmeyen kiþi denemeciliðe özenmesin......Denemeci, Montaigne gibi, Hazlitt, Lamb gibi asýl denemeci, okurlarýna açýlabilen kiþidir”. Yünlüel’in þiirlerini “iyi”, “kötü” gibi yargýlarla sýnýflandýrmayý yersiz buluyorum. Bir denemeci þair, yazar, eleþtirmen olarak ben, bu sanatlarýn ustasý olduðumu da iddia etmiyorum. Ümit Yaþar Oðuzcan’ýn dediði gibi belki de “Sanattan anlamayanlar için ideal meslek sanat eleþtirmeciliðidir”; ama ben bu (anlamayanlar)ý parenteze alýyorum, þiirde kesin (anlam) aramanýn geçersizliðinde olduðu gibi. Þair ve yazarlýðý ve eleþtirmenliði bu iþlerde tescilli olanlarca henüz onaylanmamýþ olan ben, etkilendiðim edebi kiþiliklerle entellektüel düzeyde soyut bir iliþkiye giriyor ve onlarýn yapýtlarýna kendi içlerinde karþýlýklar yazarak, bir tür “yeniden yazma” tekniði uyguluyorum. Ortaya çýkan yeni ürün, biçim ve içerikçe ilk halinden pek fazla ayrý düþmese de, asýl ürünün yeni boyutlara taþýnmasý, onun ilk yaratýcýsýný rahatsýz edebilir diye düþünüyorum. Ancak, anlam ilkesine fazla takýlmayan ve hermetik, çok boyutlu, ökumalara açýk olan eserler bu yeni yapýyý kaldýrabilir ve asýl yapýtta yapýlan oynamalar, yer deðiþtirmeler, yamamalar, varsa anlamý, yeni düzlemlere taþýyabilir. Bu tutumu, asýl eser sahibinin emeðine asalakça bir sömürü gibi düþünmeyip, yeni yaratýlara yönelik ortak bir çaba olarak gören Reha Yünlüel’in þiirleriyle yeni þiirler derledim. Bunu yaparken amacým, kendi yarattýðýmla onunkinin önüne geçmek deðil; þair kimliðimden önce okur kimliðimle onun þiirini desteklemek, yorumlamak ve onlara baþka görüþ açýlarý katmak oldu. Buna ister usta-çýrak iliþkisi, ister þairler arasý iþbirliði deyin, sonuçta ortaya çýkan ortak bir ileti, bütün ve parçalarý arasýnda eytiþimsel, dinamik bir iliþki olacaktýr. Yeni þiirin altýnda yer alan imzalarýn çokluðunun, parçalarýn kimlere ait olduðu uygun þekilde gösterildiði sürece sorun yaratmamasý beklenir. Gene de bu gibi yeni durumlarda, okurun kafasý karýþabilir; “karmançorman” olmayan derlitoplu, tek imzalý þiirler isteyebilir. Ne var ki þair için, bence, önce yarattýðý þiir, sonra okurun beðenisi gelir. “Mutluluðun Reha’sý” böylesine kotarýlmýþ ortak bir çalýþmaya örnek: -mutluluðu anlat deseler sana “m” harfini bulamazsýn bile sözlükte, bulsan, o kelime unutulmuþtur kesin- “U”yu denerim ben de Utku Pek çok emek pahasýna Ersen mutlu sonuca Yetmez mi -ülkende gelincikler hep boynu büküktür belki de söðütler aðlayan cinsindendir hep- Ülkemde papatyalar Sýradandýr her yerde Krizantemler adaydýr seçkinliðe Ayný soydan kocaman gözleriyle -sessizliðin kýrýyor sessizliðimi mariaaaa anlat bana derdini- sanatýn akord ediyor (t)utkumu Marianoooo Seslen bana mutluluðu Napoliten gitarda Kurtuluþ eþittir sözlükte Reha adýna Mutlu utkulu kurtar burada -þayirinden(,)mutsuz þiir’i- Hani -“þayir efendi” der, güneþ; “abartmayýnýz reca ederim” “þu kafiye iþini”- Ayten Suvak -Reha Yünlüel/(mutluluk), (þayirinden(,)mutsuz þiir)/katedralden düþen kuþ’tan .......... “Yünlüel-Suvak Paslaþmalarý” olarak adlandýrdýðým diðer iki örnek de, bu “kolaj” tarzýnýn daha sade görünümleri: cevap kaðýdý/ry ölüm üzerine sorular sorulmuþtu simsiyah bir elbisede cevapladým onlarý siyah-beyaz cevap kaðýdýma rengarenk kelebekler kondular birdenbire ve ben sýnýfta kaldým....... ........ Yanýtlar/AS Cinayet üzerine Sorular Hazýrlanmýþtý Mosmor Bir hücrede Yanýtladým Onlarý Mavi-kýrmýzý Yanýt sayfama Binlerce çekirdek Doldu Birdenbire Ve ben Hesabýný veremedim Bedenime Sefil intiharýmýn ............ çýrak/ry hepimiz çýrak yamanmýþýz bu hayata: yamadýkça deliklerimizi açýlýr delik...... .... Usta/AS Kimimiz Usta Adaymýþýz Þu Yaþama: Adadýkça Kendimizi Adaylýktan Seçiliriz...... ....... Yünlüel þiirlerinin eleþtirel bir deðerlendirmesiyle baþladýðým denememi, Yünlüel þiirlerine uyguladýðým “yeniden yazma”, “yamama”, ya da “kolaj” teknikleriyle sürdürdüm. Denemeci bir ruhla giriþtiðim bu uðraþlarýn eleþtirel deðerlendirmelerini diðer þair, yazar, eleþtirmen ve okurlara býrakýyorum. Ayten Suvak Kaynaklar: Ýlhan berk, Poetika, Yapý Kredi Yayýnlarý, 1997 Asým Bezirci, Bilimden Yana Sosyalizme Doðru, Cem Yayýnevi Kültür Dizisi, 1976 Reha Yünlüel, Katedralden Düþen Kuþ, Virtüel Yayýnlarý, 2000
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ayten Suvak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |