..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir zaman karakterlerimin hüzünlü olduklarýný düþünmedim. Tersine yaþam dolular. Trajediyi seçmediler, trajedi onlarý seçti. -Juliette Binoche
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Sürrealizm > Esin Yardýmlý




8 Haziran 2004
Midye Kabuðu  
Esin Yardýmlý
Doðanýn uyumu ve bütünlüðü bundan ibaretti demek...


:BHCF:
Bir gün bir arkadaþýmla birlikte bir midye kabuðunun içine girdik...
Orada devasa daðlar, daðlarýn eteklerinde geniþ, rengârenk çayýrlar, engin bir deniz ve daha da engin, daha da zengin bir gökyüzü gördük. Sonu gelmeyen, dallarý gökyüzündeki bulutlara kadar eriþen ormanlarla karþýlaþtýk. Gördüðümüz her þey bize kucak açtý. Kendimizi yepyeni, pýrýl pýrýl, taze, dokunulmamýþ bir dünyanýn; el deðmemiþ bir doðanýn ortasýnda bulduk.
Arkadaþýmla el ele tutuþtuk; kendimizi zirvesinde bulduðumuz daðdan öteye, pýrýl pýrýl parlayan denize, denizin gökyüzüyle kesiþtiði soluk ufuk çizgisine baktýk bir süre, sessizce. Sonra daðýn yamacýnda bulduðumuz dar patikadan aþaðý, daðýn eteklerine doðru inmeye baþladýk.
Engin deniz saðýmýzda, uçsuz bucaksýz orman solumuzda iken, göz alabildiðine uzanan bir kumsalda yürüdük. Bu kumsaldaki kumlarýn arasýnda çok güzel böcekler, rengarenk, capcanlý çiçekler ve uzun uzun çimenler vardý. Kumsalýn kuraklýðýnýn dokunmadýðý bu bitki örtüsü, solumuzdaki uçsuz bucaksýz ormanla aramýzdaki geniþ çayýra doðru gittikçe sýklaþýyor, hatta en sonunda yüzeydeki toprak neredeyse görünmez oluyordu.
Az öncesine kadar mavi mavi parlayan gökyüzünün birden gri bulutlarla kaplandýðýný farkettim. Derken bir çatýrtý duyuldu. Bir þimþek çakmýþ, bütün doða yaðan yaðmurla kutsanmaya baþlamýþtý. Tozsuz ve çamursuz, asitsiz ve saðlýklý, taze ve güzel damlalardý bu yere düþenler. Arkadaþým güldü. Ben de güldüm. Baþýmý göðe kaldýrdým, kollarýmý iki yana açtým ve pýrýl pýrýl damlalarýn yüzüme düþmesine, saçýmý ýslatmasýna, bedenimi sýrýlsýklam etmesine izin verdim.
Arkadaþýma baktým, o da sýrýlsýklam olmuþtu. Kahkahalarýmýzý kesmeden birbirimize sevgiyle, sýký sýký sarýldýk gözlerimizi yumup. Çevremizdeki bu yoðun, dokunulmaz mutluluðun tadýný çýkarýyorduk.
Ardýndan yaðmur kesildiði, bulutlar kaybolduðu anda pýrýl pýrýl parlayan bir güneþ saklandýðý daðlarýn arkasýndan çýktý. Isýsýyla ýþýðý altýnda bizi kuruttu.
Daha sonra göz alabildiðine uzanan kumsalýn içinde bitmiþ olan çiçeklerden toplamaya karar verdik. Ama ellerimizi o güzelim çiçeklere uzattýðýmýz anda geri çektik. Ýkimiz de ayný þeyi hissetmiþtik. Bu güzellikten onlarý koparýp almak yersizdi, gereksizdi. Býrakalým olduklarý yerde kalsýnlardý.
Çünkü burada bizden baþka kimsenin olmadýðýna inanmýþtýk tüm kalbimizle, tüm beynimizle. Bizden baþka kimse yoktu. Onlara zarar verebilecek kimse de yoktu bu durumda.
Ýstediðimiz an gelip onlarý görebilirdik. Üstelik bir vazonun içinde yaþayacaklarý, gün be gün solacaklarý o bir, bilemedin bir kaç haftadan çok daha uzun süreler boyunca görebilirdik, görecektik onlarý sanki.
Arkadaþým bana eliyle ormaný gösterdi. Kumsaldaki çiçekleri kendi hallerine býrakýp adeta eflatun ve turuncu renklerinin hakim olduðu bir örtü gibi gözüken çayýra daldýk koþarak.
Çiçeklerin arasýndan hýzla koþarak geçerken hepsine tek tek bakabiliyordum sanki. Kokularýný da alýyordum. Eflatun çiçekler ferah kokuyordu ve içime çektiðim her nefeste beni daha da rahatlatýp havalara uçuruyorlardý. Serin ve yumuþak bir kokuydu bu. Gülümsemesine yol açýyordu insanýn.. Turuncu çiçekler ise daha sert ve ekþi kokuyordu. Týpký bir portakal kabuðu parçasýný yüzüme sýkmýþ gibi hissediyordum kendimi turuncu çiçeklerden birinin kokusunu içime çekerken. Canlanýyor, gülmek, sürekli gülmek, kahkaha atmak istiyordum.
Arkadaþým da gülüyordu, sürekli gülüyordu, kahkaha atýyordu. Ona eþlik etmeye baþladým. Tekrar birbirimizin ellerini tuttuk ve zýplaya zýplaya çayýrýn içinde ilerlemeye devam ettik. Ta ki ormanýn önüne gelene kadar.
Çayýrýn bitiminde, ormanýn aðaçlarýnýn baþladýðý yerde çiçekler bir anda renk deðiþtiriyor, çevrenin havasý deðiþiyordu. Gördüðüm turuncu çiçeklerin hepsi açýk maviye, gümüþümsü tuhaf bir renge dönüþmüþtü þimdi sanki, eflatunlar da öyle.
Ormanýn içi sisliydi ve serindi. Aðaçlarýn köklerinin etrafýnda çýkan küçük küçük açýk mavi çiçekler dýþýnda fazla bir renk yoktu burada. Aðaçlarýn yaþlý ve girintili çýkýntýlý gövdeleri bile griye yakýn bir kahverengiydi.
Yapraklarýysa, öyle yukardaydý ki, görünmüyordu bile.
Sonu olmayan gök yüzündeki ufak bir yýldýz olan güneþin gönderdiði ýþýk huzmeleri aðaçlarýn dallarýnýn arasýndan tek tük geçebiliyor, geçen ýþýk huzmeleri de en kuytu köþeye saklanmýþ çimenleri bile pýrýl pýrýl parlatýyordu.. Etrafa puslu ve nemli, serin bir hava hakimdi. Burasý yalnýzdý, mutluydu ve esrarengizdi.
Arkadaþýma yaklaþtým, o da meraklanmýþ ve bu ürpertici yanlýzlýðý biraz yadýrgamýþtý. Aðýr aðýr ormanýn derinlerine doðru yürüdük. Çiçeklere basmaktan çekiniyorduk. Altlarýndan herhangi bir yaratýk çýkacaðý için deðil, onlara zarar vermek istemediðimiz için. Buradaki doðanýn bir parçasýný yanýmýzdan asla ayýrmak istemiyorduk, ama bir parçanýn bütünden kopmasýnýn bile bu harika dengeyi bozacaðýný biliyorduk.
Zamanýn ötesinde bir boyuttaydýk sanki ve ilerleyen onca dakika aslýnda hem bir sürü kez geçmiþ, hem de hiç geçmemiþ oluyordu. Bu nedenle de ne kadar süredir bu ormanýn içinde olduðumuzu doðru düzgün kestiremiyordum.
Belirsiz bir süre boyunca gittikten sonra ufak, ama gerçekten çok ufak bir açýklýða vardýk. Ormanýn içine doðru ilerledikçe ormandaki aðaçlar öyle sýklaþmýþtý ki, aralarýndan sýyrýlarak geçmemiz gerekmiþti çoðu zaman. Yan yana da yürüyemiyorduk artýk. O önde, ben arkada yürüyorduk arkadaþýmla. Elimizden geldiðince birbirimizin ellerini tutarak..
Bu mükemmelliðin ve güvenli güzelliðin esrarengiz havasýný soluyorduk, korkmadan. Yine de birbirimizin yakýnda olduðunu bilmek büyük bir huzur veriyordu bize.
Açýklýðýn tam ortasýnda bir aðaç vardý. Öteki aðaçlara oranla daha kýsaydý, gövdesi de bütün öbür aðaçlarýnkinden daha gümüþi parlýyordu. Yapraklarý týpký yerlere serpiþtirilmiþ olan çiçekler gibi açýk maviydi. Güneþin gönderdiði ýþýk huzmeleri aðacýn çevresine vuruyor, hafif hafif esen rüzgarla dalgalanan yapraklar da yerde tuhaf gölgelerin oluþmasýna, oynaþmasýna neden oluyordu.
Arkadaþýmýn yanýndan geçip aðaca doðru yürüdüm. Elimi uzatýp aðaca dokunduðum anda o aðacýn olabilecek her þeyden daha farklý bir þey olduðunu anladým. Sýcaktý. Ve öteki aðaçlarýn aksine yapraklarýný görebileceðim kadar kýsa, ama aslýnda boyumun dört beþ katý uzun olan bu aðaca týrmanmaya baþladým. Arkadaþým da peþimden geldi.
Bana kýsa gelen, ama aslýnda belirsiz olan bir süre geçtikten sonra aðacýn gövdesinin içinden gelen fýsýltýlar duymaya baþladým. Arkadaþýma döndüðümde o da baþýný gövdeye dayamýþ konuþulanlarý dinlemeye çalýþýyordu.
Daha büyük bir hýzla aðaca týrmanmaya baþladým. Artýk ince ve tek tük dallarýn yanýndan geçiyordum, çok yakýnda gövdenin iki kalýn dala ayrýldýðý o uç noktaya gelebileceðimi hissediyordum.
Nitekim geldim de, geçen belirsiz bir sürenin ardýndan.
Aðacýn gövdesi yukarýlara çýktýkça soðumaya baþlamýþtý sanki, üstelik gittikçe daha mavimsi bir gümüþ rengi alýyordu. Gövdenin üstüne çýktýðýmda, tam kalýn dallarýn baþladýðý o noktada birden elimin aðacýn gövdesindeki bir deliðe kaydýðýný farkettim. Delik deðildi elime deðen boþluk.
Bir oyuktu bu. Geniþ bir oyuk.
Ýçinden bir insanýn geçebileceði geniþlikte bir oyuk.
Aþaðý baktýðýmda ise, aðacýn içininin týpký bir oda gibi oyulmuþ olduðunu gördüm. Ve dýþardan bakýnca oldukça kalýn görünen bu gövdenin içine bile sýðamayacak kadar geniþ bir odaydý burasý sanki.
Odanýn içinde bir sallanan sandalye, bir þömine, bir kaç eski koltuk ve dört beþ kiþi vardý.
Bu kiþilerden biri sallanan sandalyede oturuyordu, yaþlýca bir kadýndý. Beyaz ve uzun saçlarýný baþýnýn üstünde topuz yapmýþtý ve ayaklarýna kadar gelen koyu yeþil, eteklerinin ucu iþlemeli bir elbisesi vardý.
Arkadaþým da yanýma gelmiþti þimdi. O da oyuðun içine bakmaya baþladý.
Yaþlý kadýnýn kollarýný sývadýðý elbisesinin altýndan gözüken zayýf ve beyaza yakýn renkteki kollarýndan ufak ufak sarmaþýk tomurcuklarý çýkýyordu. Henüz tam olarak uzamamýþ ve yapraklarý büyümemiþ olan bu tomurcuklar yaþlý kadýnýn bedeniyle uyumlu bir þekilde sallanýyor, soluk alýp veriyordu.
Her ne kadar düþüncesi korkunç geliyor olsa da insana, gördüðümüz þey hiç de öyle deðildi. Hatta çok güzel ve uyumluydu kollarýndaki o tomurcuklarla yaþlý kadýn.
Koltuklarda ise dört tane, yaþlý kadýna göre daha ufak tefek insan oturuyordu.
Aslýnda bunlara insan demek, onlara insan gözüyle bakmak yapýlacak en büyük hata olurdu.
Oturanlarýn dördü de çýplaktý. Ýkisinin teni bembeyazdý. Saçlarýnda, göz bebeklerinde, hatta dudaklarýnda bile bir renk deðiþimi yoktu. Bir yudum su kadar saftýlar, yalýndýlar ve pürüssüzdüler. Çeneleri sivri, elmacýk kemikleri çýkýktý ve upuzun, bembeyaz kirpikleri vardý. Yine upuzun, daðýnýk, ama dümdüz yere dökülen saçlarý yer yer dizlerine kadar geliyordu.
Öbür ikisinden birinin teni beyaza çok yakýn, hatta fosforlu denebilecek bir yeþildi. Ötekisinin vücudu ise buz mavisiydi. Dördünün bedeni de kadýn bedeni gibiydi, ama özellikle bir cinsiyetleri olduðunu zannetmiyordum.
Hareketleri hýzlý ve kaygandý. Bizi farketmiþ olmalarýna raðmen baþlarýný tekrar yaþlý kadýna çevirmiþlerdi. Yüzlerinde soðuk gözüken, sakin, ama sýcak kanlý bakýþlar vardý.
Anlatýlamazdý... Ýçlerindeki karþýtlýklarýn uyumu, kelimelere dökülemezdi.
O derece mükemmel varlýklardý bunlar.
Arkadaþým ve ben uzun bir süre boyunca baþýna eðildiðimiz oyuðun içinden bu beþinin hareketlerini izledik. Belirli olamayacak ama uzun sürdüðünü tahmin ettiðim bir süreden sonra açýk yeþil tenli insan, peri, varlýk.. ruh... ne olduðunu bulamadýðým o þahane yaratýk kafasýný kaldýrýp bize baktý. Aðýr hareketlerle yukarý kaldýrdýðý eliye bize gelmemizi iþaret etti.
Doðrulup arkadaþýmýn oyuðun içine girmesine yardým ettim. Ardýndan da önce bacaklarýmý, sonradan bütün bedenimi oyuktan içeri soktum ve oyuðun kenarlarýný tutan ellerimi gevþetip kendimi yere býraktým.
Düþüþüm odanýn duruluðunu bozacak bir sarsýntýya yol açmamýþtý, hareketlerim öbürlerinin hareketlerinden daha hýzlý, doðayla uyumsuz olmamýþtý nasýl olduysa.
Arkadaþýmýn oturduðu tek kiþilik koltuða yaklaþýp, onun yanýna iliþtim. Tedirgin deðildim ama heyecanlýydým sanki, hatta heyecanýmdan titriyordum. Mutluluðun hissettireceði bir heyecan mýydý bu, yoksa korkunun mu, yoksa ne yapacaðýný bilememenin verdiði sýkýlmanýn mý, bilemiyordum. Bildiðim tek þey o an, beþinden herhangi birinin gözlerine baktýðým anda, hepsinin beni tanýyabildiði olmuþtu. Bütün hislerimle, bütün duygularýmla beni, benden de daha iyi tanýyabilmiþlerdi.
Perilerin dördü de bize bakýp baþlarýný öne eðerek selam verdiler. Onlara en yakýþan ismin peri olduðuna karar vermiþtim. Kanatsýz periler.
Yaþlý kadýn gülümsüyordu. Bakþýlarý soðuk buzlarýn arasýnda dolaþan, üþüyen bir insanýn üstünde yavaþ yavaþ ýþýmaya baþlamýþ bir güneþ gibi parlýyordu. Hem soðuktu, hem de sýcak.
Beþi de bakýþlarýyla konuþuyorlardý ve bu bakýþlar öyle anlam yüklüydü ki, sanki düþündükleri, birbirlerine, bize ilettikleri þeyleri kulaklararýmla duyabiliyormuþum gibi geliyordu bana.
Bize içinde bulunduðumuz odanýn doðanýn bütünlüðünün kaynaðý, hatta doðanýn kökü olduðunu söylediler. Ve bu mükemmelliði korumalarýna yardýmcý olan en büyük gücü göstermek istediklerini anlattýlar.
Perilerden biri, açýk mavi olaný, yumuþak ve kesintisiz hareketlerle oturduðu eskice koltuktan kalktý ve kayarcasýna ilerleyerek odanýn köþesine doðru gitti. Peþinden gitmemiz gerektiðini düþündüðünü duyduk. Ýstediðini yaptýk ve biz de oturduðumuz koltuktan kalkýp onu takip ettik.
Þöminenin yanýnda, duvarýn köþesinde bir put duruyordu. Tahtadan, eski, dengede duramadýðý için iki tarafýndan ufak kayalarla desteklenen bir puttu bu. Hiç korkunç bir suratý olmamasýna raðmen ilkel bir görünüþe sahipti, eskiden kalma ve kaba yüz hatlarý vardý bu putun. Ama yine de güzel gözüküyordu. Uyumluydu kendi çaðýyla. Uyumluydu bütün çaðlarla. Ýnsanlýkla. Sadece insanlýkla da deðil hatta, herþeyle.
Gülümseyerek elini uzattý arkadaþým puta. Putun yüzüne dokundu ve onu nazikçe okþadý.
Doðanýn uyumu ve bütünlüðü bundan ibaretti demek.
Peri yumuþak bir hareketle arkadaþýmýn elini tuttu ve puttan uzaklaþtýrdý. Büzülmüþ dudaklarýnda olabilecek en hoþ tebessüm, yüzünde anlayýþlý bir ifade vardý. Arkadaþým geri çekildi, ben de onunla beraber gidip tekrar koltuða oturdum.
Beþi de rahat bakýþlarla bize bakýyordu. Beyaz perilerden biri ve mavi peri bacaklarýný da koltuða çekmiþ, kollarýný dizlerini çevresinden dolayarak oturmuþtu. Yeþil peri ise dirseðini koltuðun kenarýna, narin ve sivri çenesini eline dayamýþ bize bakýyordu. Uzun bir süre boyunca birbirimizle bakýþtýk.
Kafamdan geçmesine raðmen farkýnda olmadýðým sorularýn hepsi cevaplanmaya baþlamýþtý birden. Ama bu cevaplar onlar anlatýyor olduðu için gelmiyordu bana. Kendi sorduðumu bilmediðim sorularý onlar sayesinde farketmiþ ve o beþini yanýmda hissederken kendim cevaplamýþtým bunlarý.
Putun aslýnda bir parça tahtadan ibaret olduðunu düþünüyorlardý, iletiyorlardý bize. Tahtanýn her yerde bulunduðunu, bulunacaðýný ve tahtanýn yaratýlýþý sýrasýnda o aðacý besleyen güneþin, topraðýn, suyun ve havanýn uyumunu... Sonuçta o tahtanýn aslýnda her þey, her þeyin gerçekten her þey olduðunu anlatýyorlardý bize...
Ve o duru, su kadar yalýn, saf ve temiz ruhlarýn yanýndan ayrýlmamýz gerektiðini hissettim bir anda. Karanlýk ormanda yolumuza devam etmemiz gerektiðini söylüyorlardý bize. Elbet bir sonuca varacaðýmýzý, o sonuca varana kadar nice daðlardan inip çýkacaðýmýzý, ama elbet... Elbet bir gün, týpký nehirlerde akan su damlalarýnýn bazen sýkýþýk kayalarýn arasýndan, bazen de kurak topraklardan geçerek en sonunda büyük okyanuslara varmasý gibi kendi yolumuzun sonunu bulacaðýmýzý söylediler bize. Sonra... Sonra dört peri de aðýr aðýr, kayarcasýna, süzülerek gelip sýrayla arkadaþýmla beni dudaklarýmýzdan öptüler.
Doðanýn uyumu, bütünlüðü, ruhu, insana aþýktý. En az insanýn ona aþýk olmasý gerektiði kadar.
Yaþlý kadýn da gülümseyerek bize baktý. Kollarýndan çýkan küçük tomurcuklardan ufak ufak filizler büyümeye baþlamýþ, çok küçük çiçekçikler açmýþtý. Upuzun koyu yeþil eteðini toplayýp ayaða kalktý yaþlý kadýn ve titrek, aksak adýmlarla yanýmýza geldi. Periler kayarak geri çekildiler. Kadýn için için gülen gözleriyle bize daha da yaklaþtý. Sonra iki eliyle ikimizin gözlerini örttü.
Derin bir uykuya daldýðýmý hissettim. Ve rüyamda karanlýk ormanda yürüdüðümü, yürüdüðümü, yürüdüðümü gördüm. Arkadaþýmýn elinden tutuyordum, birbirimizden ayrýlmaktan korkmuyorduk, ama ayrýlacaðýmýzý biliyorduk sanki. Ve bir gün ayrýldýðýmý gördüm ondan. Ayný anda birbirimizin ellerini býrakmýþ, farklý yönlere yürümeye baþlamýþtýk.
Derken uyandým. Uyandýðýmda ormanýn içinde bir yerlerdeydim ve tek baþýnaydým. Ama... Her ne kadar içinde bulunduðum ve geride býraktýðým zamanlar ölçülemez olsa da, bana ondan ayrýldýðýmdan bu yana sanki çok uzun zaman geçmiþ gibi geliyordu... Derken sayýsýz günlerin ardýndan bir gün, daðlarýn üstünden geçip giden, inip çýkan, kimi zaman uçurumlarýn sonunu getirdiðini düþündüðüm, yine de bir türlü bitmeyen yolumda ilerlerken uzaktan onu gördüm.
Geçen bu belirsiz sürenin ardýndan çok deðiþmiþti o da, týpký benim gibi. Yanýna gittim, birbirimize sýkýca sarýldýk, sonra el ele tutuþtuk.
Sonra da midye kabuðunun içinden çýktýk...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sürrealizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Suyun Üzerindeki Adýmlar
Karanlýðýn Getirdikleri
Ateþ, Damla ve Hiç
Bedensiz Ruhlar
Parýltý...

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Öðrendim Ki, Kleopatra Hiç Bir Zaman Kleopatra Deðilmiþ...
Bir Öykü
Kül
Aslýnda Sevimli Yaratýklar
Kedix ve Köpex
Prenses ve Ejderha..! 1. Bölüm
Aydýnlýktaki Karanlýk ve Karanlýktaki Aydýnlýk
Yanlýþ Adým
Aleyda
Josef'in Öyküsü: Sihirli Saat ve Uçan Þemsiyeler

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Düþ [Þiir]
Ýlkler... [Þiir]
Buzul Çaðý [Þiir]
Nokta [Þiir]
Kitap Kahramaný [Roman]
Gelecekten Dönüþ... Giriþ [Roman]
Bir Kavanoz Viþne Reçeli [Deneme]
Sevgili Okurum... [Deneme]
Orman Ýneði... [Deneme]
Aðabiler Üzerine Bir Araþtýrma [Ýnceleme]


Esin Yardýmlý kimdir?

. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Gördüðüm, tanýdýðým, hayal ettiðim, yapýtýný okuduðum herkes.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Esin Yardýmlý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.