..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsanlarýn arasýnda yaþadýðýmýz sürece, onlarý sevelim. -Andre Gide
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Yeþim




4 Temmuz 2004
Tez  
Yeþim
...demekki insan kendi küçük dünyasýný yaratýp, onun çevresine ters bir aynalý camdan duvar örüp, sadece ve sadece görmek istediklerini görebiliyormuþ...


:BIAG:
Kimsesiz çocuklar yurdunu zaman zaman ziyaret eder, çocuklarla vakit geçirir, onlara oyuncak götürürdüm. Minicik ellerin parmaklarýma kenetlenmesi, kollarýn bacaklarýma sarýlmasý öyle hoþuma giderdi ki... kendimi pamuk prenses gibi hissederdim bazen. Çocuklara ilgi göstermeye gidiyordum oraya güya; oysa her seferinde raðbet gören, kucaðýna oturmak için yarýþýlan ben oluyordum. Ve her seferinde sevmek, þýmartmak için gittiðim mekanda en çok sevilip, þýmartýlan da ben.

Birtanesi vardý içlerinde, bana en güzel gözüken... Her defasýnda kendime söz verirdim oraya giderken hepsiyle oynayacaðým, eþit zaman geçireceðim diye, ama olmazdý iþte... Onun minik elleri dokundumu elime, diðer çocuklarý býrakmýþ onla oynar bulurdum kendimi saatlerce; gitme vakti gelince saçlarýný okþar, havalara uçururdum son bir kere... Korkusuzca kýkýrdayarak gözlerimin içine bakardý her seferinde. Gururluydu... Onu tekrar görmeye gelmemi deli gibi istese de aðzýný açýp tek bir kelime dahi etmezdi hiç. Ve beni oraya hep sürükleyen hafýzamda kalan o son veda bakýþý olurdu. Her seferinde bir daha asla hiç görüþemeyecekmiþiz gibi hüzünle ve benim onunla tekrar oynamaya gelebileceðim günün ýþýltýlý umuduyla bakardý gözlerimin ta derinliklerine o simsiyah gözleriyle. Cesurdu... Asla aðlayýp arkadaþlarý gibi herþeye, kaçýrmazdý bakýþlarýný ... Bu çocukta farklý, acayip birþeyler vardý biliyordum... Çocukluðun verdiði o saflýðýn temizliðin yanýnda, zekiydi de... Öyle herþeye boyun eðmeyecek cinsten... Asiydi sanki... Özgür ruhluydu... Annesini babasýný merak ettirircesine...

Onunla son oynayýþýmýzda buruktu biraz; sanki bir daha oynayamayacaðýmýzý sezinlermiþcesine, oysa ben bir anlam verememiþtim o zaman buna.

Yurdu ziyaretimden üç gün sonra Amerika’da Chicago Üniversitesi’ne yaptýðým doktora baþvurumun kabul edildiðini öðrenip havalara uçtum. Ýki hafta içinde toparlanýp gitmem gerekiyordu. Bu iki hafta öylesine ucu ucuna yetti ki, bir sürü arkadaþýmla vedalaþamadan kendimi oranýn dondurucu soðuðunda buldum.

Derslerin yanýsýra, boþ zamanlarýmda, para kazanabilmek için öðrenci iþleriyle ilgili bir ofiste çalýþýyordum. Artakalan zamanlar da ancak alýþveriþ, kiþisel bakým ve kitap okumakla geçiyordu. Virgin Bookstore* boþ vakitleri geçirmek için harika bir mekandý. Kitaplar her zaman olduðu gibi burada da en yakýn dostlarýmdý, baþka da bir kaç geyik muhabbeti yaptýðým kiþi dýþýnda kimsem yoktu.

Ülkem burnumda tütüyordu fakat vakit darlýðýndan ve aileme masraf çýkarma korkusundan hiç yakýnmýyor, annem ve babamla telefonda konuþurken bunu hiç çaktýrmýyordum. Sonunda annem evlat özlemine dayanamamýþ olmalý ki, aniden çýkageldi.

Ona Ýstanbul’u anlattýrdým uzun uzun; yeni metro hattýný, geçenlerde alýþveriþe çýktýðý Beyoðlu’nu, Cezayir sokaðýný... Cihangir’de beraber gidip salata yediðimiz þirin kafeyi anlattý. Mest olarak ve kýskançlýktan çatlayarak dinledim... ve kendi kendime söz verdim: Ýstanbul’a adým atar atmaz ilk iþim Beyoðlu’na gidip simit yemek, Aznavur pasajýndaki hint iþi çantalar satan dükkaný gezmek, sahaflardan kitap satýn almak, Taksim’in, Cihangir’in en ücra köþelerinin tozunu solumak olacaktý. Zaman hiç de su gibi akýp gitmiyordu o yýllarda benim için...

Kýymet bilmez insanlarýn- Ýstanbul’umun o kirli dedikleri havasýný solumayalý nerdeyse dört sene olmuþtu ki, doktora tezi araþtýrmam için daha iyi bir yer olamayacaðýna karar vermiþ, soluðu ailemin yanýnda almýþtým. Birkaç gün süren aile ve arkadaþlarla hasret giderme faslýndan sonra tez üzerine araþtýrma yapmak için yollara düþtüm. Sokak çocuklarý üzerine bir araþtýrma olacaktý bu... Evleri olmayan, ailelerinden kopuk bir þekilde sokaklarda yaþayan, dayak yiyen, hayatta kalabilmek için çalýp çýrpan, zaman zaman uyuþturucu madde kullanan, suçlara bulaþan çocuklarla ilgili. Ýlk etapta yapmam gereken, bir þekilde, onlarla vakit geçirmek, davranýþlarýný incelemek, herhangi bir madde kullanýyorlar ise bu maddenin davranýþlarý üzerindeki etkilerini gözlemleyip, bu maddelerin iþledikleri suçlarla olan ilgisini araþtýrmaktý.

Beyoðlu’ndan baþlayacaktým tabi ki... Taksim’de dolmuþtan inip tünele, Beyoðlu’nun en sevdiðim, en özlediðim tarafýna doðru yürümeye baþladým. Hava kaç dereceydi bilmiyorum ama Chicago’nun dondurucu soðuðundan sonra, burasý bana bahar havasý gibi gelir diye düþünüp ince giyinmekle hata etmiþtim.

Yanýma bir çocuk yaklaþtý, yýrtýk pýrtýk giysileri onun sokaklarda yaþayan yüzlercesinden biri olduðunu anlamak için fazlasýyla yeterliydi. On hadi bilemedin on bir yaþýnda diye düþündüm. Minik ayaklarý çýplak ve nasýrlýydý.
“Abla bana bir döner alsana!” dedi arsýz ve laubali bir ses tonuyla.
“Kaç yaþýndasýn sen?” diye sordum. Bilmem dercesine dudak büktü. “Abla, alcan mý bana döner, çok açým yaaa” dedi. Vereceðim yanýttan umudu baþtan kesmiþ olacak ki, cevabýmý beklemeden, elinde sýmsýký tuttuðu bezden derin bir nefes çekti. O bezin tinerli bez olduðundan adým gibi emindim ama sormadan edemedim, belki de yalan söyleyip söylemeyeceðiydi merak ettiðim: “O ne öyle, elindeki bez?” Duymamazlýktan gelip sustu... tek bir kelime dahi etmedi... “O bezi bana verirsen sana döner alýrým, yanýnda ayran da alýrým” deyince ise koþarak kaçtý; ardýnda beni utanç ve piþmanlýk duygularýyla yapayalnýz býrakarak. Vereceði tepkiyi ölçmekti amacým, tinerli bezi de o yüzden istemiþtim, bu tezim için yararlý olabilirdi. Bezi vermeyeceðini biliyordum belki de... Baðýmlýlýklarýn bizi nasýl parmaðýnda oynatabileceðini de... Onun karný guruldayarak benden kaçmasýný bile göze almýþtým o an. Ýnsanoðlu ne kadar iðrenç, ne kadar aþaðýlýk olabiliyordu bazen... Utanarak yoluma devam ettim.

Tünel taraflarýnda üniversite yýllarýnda en sevdiðim ve arkadaþlarýmla sýk sýk geldiðim kafeye uðrayýp sýcak birþeyler içtim. Kafe çýkýþýnda Beyoðlu’nun büyüsüyle serseme dönmüþ bir þekilde, vitrinlere baka baka Aznavur Pasajý’ndaki hint iþi çantacýya doðru yürüyordum ki Burtan’a rastladým. Dünya ne kadar da küçük! Burtan benim eski erkek arkadaþýmdý, þu an serinkanlýlýkla eski erkek arkadaþým dediðime bakmamak lazým, o aslýnda en büyük aþkým, bir zamanlar beni terkederek dünyayý baþýma yýkan adamdý. Üniversite yýllarýnda sadece ben deðil, sýnýftaki tüm kýzlar hastasýydý onun. Giyim tarzý olsun, gittiði mekanlar, dinlediði müzikler olsun bir numarasýydý hepimizin. Bir akþam beni arkadaþlarýnýn çaldýðý bara davet edince havamdan bir süre yanýma yaklaþýlmamýþtý. O akþamdan sonra aramýzda bir yakýnlaþma doðmuþtu. Burtan’la kendimi hiçbir zamam tam olarak bir iliþki yaþýyormuþuz gibi hissedememiþtim ki ben! Ona aþýk bir ben vardý... Birlikteydik heralde -bunun adý oysa- ve bu -her ne ise- böyle iki sene sürdü. Daha sonra Burtan beni baþka bir kýz için terketti. En yakýn arkadaþýndan duyduðuma göre de, sonra piþman oldu ama artýk çok geçti.

Yolda karþýlaþtýðýmýzda herhangi bir þaþkýnlýk ifadesi göstermedi. Olaðan birþeymiþcesine yanýma yaklaþýp “nasýlsýn” dedi. Sonra kendimi onunla baþka bir kafede otururken, ve eski günlerden bahsederken, hatta arada duygusal konulara dalarken buldum.

Sohbetimiz bittiðinde saat epeyce geç olmuþtu ve ben eski günlerdeki gibi zamanýn onunla nasýl geçtiðini anlamamýþ olmanýn verdiði paniðe ve heyecana kapýldým.
Ýstiklal Caddesi’ nde yürüdük, alkolün ve aramýzda geçen konuþmalarýn da etkisiyle olmalý, bankamatik klübesinin içinde minik bedenlerini birbirine yaslamýþ, ýsýnmak için dipdibe uyuyan çocuklarý görünce gözyaþlarýma hakim olamadým. Tanrým, tüm bunlar daha önceden yok muydu? Varsa ben nasýl oluyordu da görmüyordum? Bu kadar mý meþguldüm arkadaþlarýmla, sevgilimle, bilmemne barda çalan bilmemne grupla... demekki insan kendi küçük dünyasýný yaratýp, onun çevresine ters bir aynalý camdan duvar örüp, sadece ve sadece görmek istediklerini görebiliyormuþ.

Burtan’la haftasonu görüþmek üzere sözleþerek ayrýldýk. Buluþma noktamýz tabi ki yine Taksim’di eski günlerde olduðu gibi. Onu uzaktan gördüðümde, beni terkettiðinde niye üzüldüðümü bir kez daha anladým, çok iyi gözüküyordu, herþeyiyle. Hatta insana yanýnda dolaþtýrdýðýnda kendini iyi hissettiren bir tipti. Üzerinde füme rengi bir mont, taþlanmýþ bol kesim bir kot pantolon, ve ayaðýnda arkadaþýna yurtdýþýndan sipariþ ettiði yeni füme Nike marka ayakkabýlar vardý. Bunlarý kusursuz taþýyor hatta bu giysiler onun bedeninde bir anlam kazanýyordu. Yanaðýma sýcak bir öpücük kondurdu. Daha önce beraber gittiðimiz þýk bir Ýtalyan restoranýnda yemek yedik. Burtan duyduðu piþmanlýðý dile getirip, beni unutamadýðýný söylediðinde liseli kýzlar gibi kalbim bir anlýðýna yerinden oynayýp acýdý. Sanki aramýzda yeni bir birliktelik baþlýyordu.

Restorandan çýktýðýmýzda caddede elele yürüyorduk. Yanýmýza dokuz-on yaþlarýnda bir çocuk yaklaþtý, yanýnda iki arkadaþý, üzerinde lime lime, solmuþ kýrmýzý bir kazak vardý; saçlarý daðýnýk ve pisti; kahkülleri adeta gözüne girmiþti. Yanýndakilerin elindeki bezlerden bunun elinde yoktu. Burtan’a yaklaþtý, gülerek “Aaaa abi... bak ayakkabýlarýmýz ayný” dedi. Burtan suratýný bir karýþ asýp tiksintiyle, önce gayri ihtiyarý çocuðun ayaðýna en az dört numara büyük, derisi lime lime, deforme olmuþ füme renkte Nike marka ayakkabýlara sonra da defol dercesine çocuða baktý. Çocukla bir an gözgöze geldik. O an kalbim yerinden oynadý... Bu gözleri dört yýl önce kimsesiz çocuklar yurdunda býraktýðýmda böyle vahþi bakmýyorlardý. Bu o’ydu... Beni hemen tanýmýþ olacak ki süratla saðdaki sokaða doðru koþarak kaçtý. Hemen ardýndan, ben de koþmaya baþladým ve soldaki sokaða saptým. Burtan ise bilmiyorum gün gelip anlayabilecek miydi ama o an için kendisinden kaçmama anlam verememiþ olmalý ki, arkamdan baðrýyordu: “Ne oldu? Birþeyini mi çaldý piç kurularý? Yanlýþ sokaða saptýn, dur...”


*Chicago’da büyük bir kitapçý.

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Etkileyici
Gönderen: ÖRSAN BAYDAR / Balýkesir/Türkiye
6 Temmuz 2004
Yazýnýz etkileyici.. Bazen yýllarca düþlediklerimiz, yýllardýr görmediðimiz gerçeklerin yanýnda anlamsýz kalýyor..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumcu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gölge

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
20 Aralýk 2012*
Welcome To Kay-ýp-bedenler Kulubü
Beyoðlu ve Ben
Ýntihar
P - Lastik
Dedem
Randevu
Kýrmýzý
Biz: Bekleyenler
Didem'in 3. Doðumgünü

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Hayaletperest [Þiir]
Mesih [Deneme]
Savunma Mekanizmasý [Deneme]
Film Þeridi [Deneme]
Aþka Dair Monolog [Deneme]
Terk [Deneme]
Post Modern Putperestlik [Eleþtiri]
Bu Ýşte Bir 'Yanlışlık' Var [Eleþtiri]
Aþkýn Ömrü 300 Yýldýr [Eleþtiri]


Yeþim kimdir?

Okuyucularýmý þaþýrtmak ve yüzeysel olmayan tarzda düþünmeye yönlendirmek en büyük hedefim. Güneþin muhteþem batýþý, kuþ, böcek tasvirleri, sevgi pýtýrcýklarý bana göre deðil… Güneþ gökyüzünde, kuþlar aðaç dallarýnda zaten yeterince güzel… Ben dünya üzerindeki en karmaþýk þeyi insan psikolojisini eþelemekten ve bunu yazýlarýma aksettirmekten büyük keyif alýyorum. Üzerinde çok fazla yazýlmýþ, çizilmiþ, fazla tartýþýlmýþ konular bana göre deðil. Yazarken edebiyat yapma kaygým yok. Soyut olan düþüncelerimi, karakterler vasýtasýyla somutlaþtýrmak amacým. Yazdýklarýmý anlaþýlmasý zor bulanlar var. . . Çünkü ben yazarken kendi hayal gücümü ya da kurgu yeteneðimi ispatlamak adýna yazmýyorum; -kendi hayalgücüm bana yetiyor, fazla bile geliyor! -Okuyucuya hayal gücünü zorlatmayý hedef alýyorum. "Eðer Leonardo, Mona Lisa tablosunun altýna þöyle yazsaydý ona nasýl deðer verebilirdik ?: 'Hanýmefendi gülümsüyor çünkü sevgilisinden sakladýðý bir sýr var' bu izleyiciyi gerçeðe zincirlerdi ve ben bunun 2001'e (Space Odyssey) olmasýný istemiyorum" (Stanley Kubrick)

Etkilendiði Yazarlar:
Ayn Rand, Dostoyevski, Sarah Kane, Annem, Bent, Smoke City, Beyoðlu, desteðini hep hissettiren Ýzzet Harun Akçay


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yeþim, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.