..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bildiðim tek þey, ben bir Marksist deðilim. -Karl Marx
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aþk ve Romantizm > Güneþ




14 Eylül 2004
Git!  
Güneþ
Çünkü insan oðlu var oldukça, aþk’ta var olmaya mahkum… Onlar birbirinden ayrý yaþayamayan ama birbirini de bulunca öldürmeye çalýþmadan duramayan iki kardeþ gibiler… Sen ve ben…Ve nicesi gibiler.


:AHBH:
Ýçime çektim seni tek nefeste!
Küçük, þýmarýk ama bir o kadar da savunmasýz, çaresiz mavi gözlüm benim!
Ýstanbul’um benim!
Tuttum nefesimi, direndim vermemek için.
Bir aþýk gibi baka baka bitirmek istedim seni.
Sen ki bir þehir;
Sen ki bir ilham, bir ihtiras, bir tutku…
Olur muydu Sait Faik, Orhan Veli ve daha nice Ýstanbul sefili?
Olur muydu sen olmasaydýn?
Ýstanbul’u dinliyorum gözlerim klapalý…
Sonra açýyorum yavaþ yavaþ gözlerimi, hafif bir rüzgar yalayýp geçiyor yüzümü. Bir tebessüm beliriyor dudaðýmýn kenarýnda.
Ýçime çekiyorum seni tek nefeste ey Ýstanbul!
Bin bir surat Ýstanbul!
Her semti sanki ayrý bir þehir, sanki ayrý bir dünya.
Arnavut köyün mütevazý sahili
Etilerin sosyetesi
Ortaköy’ün sessiz sýradanlýðý,
Beyoðlu’nun entelektüelliði,
Beyazýt’ýn, Eminönü’nün boðan, üstünüze üstünüze gelen çaresiz, yoksul, hüzünlü güzelliði…


Ve sen bu þehri sevmediðini söylüyorsun.
‘Boðuyor beni, nefes alamýyorum!’ diyorsun… Mecburen çatýþýyor içimde iki aþýk þimdi.
Ýstanbul ve Sen!
Sen tek nefes alamazken ben tek nefeste içime çekiyorum Ýstanbul’u.
Sana ‘gel benle’ desem, sen bana ‘git hadi’ dedikten sonra…?
‘Gel birlikte boðulalým bu þehirde’ desem?
‘Gel seviþelim yazlarý bir çýnarýn altýnda;
Hüzüne boðulalým kýþlarý;
Çaresiz bir periþanlýkla ama kalbimizde umutlu bir sýzýyla dökülen yapraklarý toplayalým sonbaharda;
Ve en sonunda
Doya doya yaþayalým, doðayla birlikte doðalým Ýstanbul’a Ýlkbaharda.’ desem…?
Yine tek baþýma yollar mýsýn beni bu þehre?
Yoksa acýmý, aþkýmý, hasretimi, hüznümü paylaþýr mýsýn benimle, burada, bu þehirde?


Beni gönderme!
Veya sende gel benimle bu dillere destan yere…
Gel minareleri sayalým,
Sonra yatalým senle, uzanalým çimenlere
Ve gözlerimizi kapayýp, bir dilek tutalým.
Beklemeyelim yýldýzlarý, onlarýn kaymasýný, aceleci olalým biz!
Ve inanalým dileðimizin gerçekleþeceðine…
Sonra yavaþ yavaþ açalým gözlerimizi, doðrulalým hafifçe,
Ýstanbul’a bakalým.
Hem acýyarak, hem Aþkla!
Bu þehir aþksýz çekilmez aþkým,
Gel Aþýk olalým!

‘Hadi git.’
Bu cümleyi kurduðundan beri sen, ruhumun parça parça etrafa saçýlmýþ kýrýklarýný toplamaya çalýþýyorum ben…
Tanrým. Nasýl da gönderdin beni…
‘Uyuyamam ki ben bu gece’ dedim sana, bütün masumiyetimle! Bütün çocuksu içtenliðimle, gözlerimi gözlerine dikip, yalvaran bakýþlarla ‘beni gönderme’ demeye çalýþarak…
Seninse yüzünde sabýrlý ve olgun bir ifade;
‘Uyursun, hadi git’ demiþtin…Ama herhalde acýdýn halime ve ‘haklýsýn, gel doðru düzgün vedalaþalým’ demiþtin, uzatmýþtýn elini. Bu muydu senin aklýndan geçen doðru düzgün vedalaþma? Eline baktým. O elin yirmi dakika önce benim yüzümde, saçlarýmda...O elin benim ellerimin arasýndaydý! Þimdiyse sanki yeni tanýþmýþ ve birbirlerinin adlarýný bir daha asla hatýrlamayacaklarýný bilen iki yabancý gibi tokalaþmak için uzatmýþtýn o elini. Çaresiz bende uzattým ve tokalaþtýk. Gözlerini kýrpýþtýrýp hafif bir tebessümle ‘iyi geceler’ diyip, dönüp arkaný gittin.
Bense orada öylece…
Paramparça…
Arkandan baktýðýmý biliyordun. Ama hiç arkaný dönmeden yürüdün o incecik yoldan. Biliyordun belki de, arkaný dönseydin, gelecektim peþinden.
Ama bakmadýn.
Gittin.
Bense, yeni açýlmýþ yaramýn sýcaklýðýyla,sonradan, ilk sýcaklýðý geçtiðinde nasýl da canýmý acýtacaðýndan habersiz,
çaresiz,
dönüp arkamý gittim.

Bana tanýþtýðýmýz ilk gece sormuþtun: ‘Ne istiyorsun?’ diye. Kekeleyerek ‘bilmiyorum’ demiþtim. Gerçekten de bilmiyordun. Bilsem anlatýrdým sana! Öylesine etkilenmiþtim senden…Ama o aralar derbederdim. Aklýmda sözlü olduðum insanýn kýrýntýlarý, parmaðýmda taþýyamayacaðým kadar aðýr bir yüzük, elimde ise içinde sadece alkol olduðunu bildiðim bir içecek vardý.
O gümüþ parçasýyla ne yapacaðýmý þaþýrmýþ bir halde, gafil avlandým sana!
Aslýnda hiçbir zaman iliþki, sevgi veya mutluluðun peþinde koþmadým ben ama o gelip beni bulmuþtu iþte.Yaklaþýk iki aya varan bir süredir Borayla beraberdim. Baþlarda aþk sandýðým þey zamanla yerini yavaþ yavaþ sevgiye, alýþkanlýða ve olaylarýn Bora sayesinde hýzla geliþmesiyle en sonunda sessiz ama yakýcý bir sýcaklýkla içimde, damarlarýmda gezinen bir korkuya býraktý. Ve en sonunda asla onunla yürümeyeceðimi bildiðim bir yol için ‘evet’ demiþtim. Çünkü o aþýktý. Hem de hayatýnda ilk defa. Bense hayatýmda tek saygý duyduðum duygunun önünde boyun eðmek zorunda kalmýþtým. Aslýnda benim Bora’ya hissettiklerim, onun aþkýna olan saygýmdan ibaretti.

‘AÞK’
Belki de benim zavallý hayatýmýn tek anlamý. Þimdi geriye baktýðýmda görüyorum da, geçmiþimi aþk için yaþamýþým. Bulmuþum, kaybetmiþim, harcamýþým, sürünmüþüm ama ne yaptýysam onun için yapmýþým. Ve inan bana bu uðurda geleceðimi de yakmaya hazýrým!
Yapma hadi, sende ondan çok çekmiþsin! Ne demek istediðimi iyi bilirsin…
‘Aþkýn sonu acý bitmeli’ demiþtin, ‘yoksa aþk olmuyor.’ Belki de haklýydýn…Bilemiyorum.
Ama sonu acý da bitse, aþk benim için bu dünyada yaþanmaya deðer tek duygu olmuþtur hep. Mutluluk, Nefret, Kin, Kýskançlýk, Korku, Hüzün…Bilmem neden, hiç biri yaþanmaya deðer gelmez bana.
Ama aþk öyle mi ya…

AÞK
Hiçbir üç harf yan yana gelince bu kadar kudretli dökülmez, dökülemez insanoðlunun sefil dudaklarýndan. Ama öylesine aþk ki; kelimeler yok, duygular var!
Görmek var, koklamak, tatmak,
Nefesini duymak,
Dokunmak var, çýlgýncasýna dokunmak…
Kelimelere ise yer yok, gerekte yok aslýnda. Ýki insan birbirine aþýksa sýradan insanlarýn iletiþim aracý olan zavallý seslere ihtiyaçlarý kalmamýþ demektir. Hissederler ancak…
Ya diðer duygular? Onlarda çoktan boyun eðmiþ ve mekaný terk etmiþlerdir aþkýn önünde. Ýþte bu yüzden ben aþkýn bir iliþki olarak yaþanabileceðine inanmadým hiç. Ýliþkinin temelini oluþturan sýradan duygular yok oluyor çünkü aþk var olunca…


Aþk bir hikayedir bitanem.
Baþý sonu belli olmayan bir hikaye…
Baþý belli deðildir çünkü, o insaný hep tanýdýðýný yalnýzca yeni bulduðunu bilirsin. Sonu belli deðildir çünkü onu sonsuza kadar düþünürsün, yaþatýrsýn kalbinde.
Ýþte bana ‘ne istediðimi’ sorduðun o akþam bunlar vardý aklýmda. Bunlarla birlikte aklýmda yüzlerce soru ve nerdeyse taktýðým parmaðýmý kýrmak üzere olan bir yüzük…Tam o sýrada gözüm senin parmaðýna takýldý. Parmaðýndaki yüzük nedense beni hiç etkilemedi, þaþýrtmadý. Ne üzüldün, ne de herhangi bir düþ kýrýklýðýna uðradým. Sadece hafifçe gülümseyip ‘evlisin?..’ dedim. Sende ‘evet’ dedin. Sende gülüyordun. Bilmem, belki de tepkime þaþýrmýþtýn!
Daha sonra konuþmaya devam ettik: ‘Sanýrým aldatmak istiyorum. Çünkü Bora’ya olan duygularýmdan emin deðilim ve açýkçasý bu yüzük taþýyamayacaðým kadar aðýr, zaten o yüzden takamýyorum onu. Ama görüyorum ki sen takýyorsun. Demek ki hala içinde bir yerlerde senin için önemli bu evlilik, hala bir þeyler hissediyorsun beraber olduðun kiþiye karþý.’
‘Yanýlýyorsun!’ demiþtin gözlerimin içine bakarak ve yavaþça elini kaldýrarak devam etmiþtin: ‘Ben parmaðýmda bununla aldatýyorum. Ýstersen iðrençsin de bana istersen pisliðin tekisin de! Ama bu yüzük o kadar umurumda deðil ki, aldatýrken bile hissetmiyorum. Fakat sen takmýyorsun, takamýyorsun! Bu hala o yüzüðe karþý bir sorumluluk hissettiðini gösterir.’
‘Belki de…’demiþtim, kendimi boþlukta hissederek.
Biliyor musun, aslýnda ilk anda hiçte dikkatimi çekmemiþtin. Sadece eðlence olsun diye, ben sizin guruptan Zafer’le takýlýyordum. Hani þu son gece ‘kalbi kýrýlmasýn’ diye, uðruna benimkini paramparça ettiðin Zafer…Senle ise aramýzda sadece uzaktan ve soðuk bir gülümseme vardý.
Hepsi bu.
Ta ki o geceye kadar. Bütün bunlarý konuþtuktan sonra bazý þeyler deðiþmiþti, biliyordum…

‘Benim için geldin!’
Hatýrlýyor musun, bunu bana o gecenin sonunda söylemiþtin.
Bizi Esen, senin en yakýn arkadaþýn, çakmaðýnýzý unuttunuz diye yoldan geri çaðýrdýðýnda mýzmýzlanmýþtým bende, ‘Bizi buralara kadar bunun için mi çaðýrdýn Esen ya, yarýn versen olmaz mýydý?!’ demiþtim, suratýmý asarak. ‘Benim için geldin!’ demiþtin sende, sadece benim duyabileceðim þekilde fýsýldayarak. Hafifçe üzerime doðru yürüyerek yavaþça belimden kavramýþtýn.
Ve o anda ne olduðunu biliyordum.
Bu duygu çok tanýdýktý…
ASK!
Sana bir þey söyleyeyim mi? O gece içime aþk düþeceðini biliyordum. Hatta Duyguya bile söylemiþtim: ‘Duygu, bu gece içimde garip bir his var!’ demiþtim. Duygu þaþýrmýþ, gözlerini açarak ‘Nasýl yani, ne gibi bir his?’ diye sormuþtu…
‘Ne bilim, bir his iþte…Sanki bir þey olacak bu gece.’
Bal gibi de biliyordum aþk düþeceðini içime.
Ben böyleyimdir zaten, hissederim aþký. On metre öteden alýrým kokusunu. Nitekim o gece de yanýlmadým.
‘Benim için geldin.’ Bu cümlede yanýlmadýðýmýn en büyük kanýtýydý iþte.

Ertesi gün biraz afallamýþ gibiydim. Seni görünce ne yapacaðýmý, nasýl davranacaðýmý kestiremiyordum bir türlü. Sen yine sabah, uzaktan þöyle bir gülümseyip gidince, olduðum yerde kala kaldým. Bana karþý bir þeyler hissettiðini sanmýþtým dün gece, oysa þimdi hiçte öyle bir halin yoktu. Kendimi küçük aptal aþýk gibi hissetmiþtim. Ben bütün gecemi, hatta sabahýmý seni ve dün geceki konuþmalarý düþünerek geçirmiþken, sabah senin o bildik uzak ve soðuk gülümsemen beni yeryüzüne geri indirdi.
Bocalamýþ, afallamýþ, þaþýrmýþ ve sanýrým biraz da sinirlenmiþtim!
Ve galiba sen de bunu fark etmiþtin.
O gece barda hep dördümüzdük. Sen, ben, Esen ve Duygu. Ben kendimi bir türlü sana bakmaktan alamýyordum. Gecenin ilerleyen saatlerinde, yine göz göze biz senle…
Ben artýk eminim; aþýk oldum!
Ya sen?
Sen bir anda gözlerini gözlerimin içine dikip yavaþça yürümeye baþlýyorsun, tuvaletlerin oraya gidiyorsun ama görüyorum tuvalete girmeden dümdüz ilerliyorsun ve karanlýk amfiye doðru yürüyorsun. Tam amfiye girerken, uzaktan dönüp bana bakýyorsun, ve tekrar dönüp ilerliyorsun. Bense ne müziði duyuyorum, ne de diðer insanlarý görüyorum…Beni çaðýrdýðýný anlýyorum. Kimseye hiç bir þey söylemeden,
Kalktým.
Gittim.
Hiç düþünmeden… Sense amfi tiyatroya oturmuþtun, hiç tereddüt etmeden ben de yanýna oturdum. Kafaný kaldýrmýþ yýldýzlara bakýyordun, bende sana katýldým.
‘Hiç aldattýn mý?’
Yavaþça döndüm, gözlerimi bütün yüzünde gezdirdim ve ‘evet’ dedim, oysa biliyor musun ben o güne kadar hiç aldatmamýþtým…’Ya sen?’ diye sormuþtum sana, cevabýný adým gibi bilmeme raðmen. ‘evet’ dedin, ‘hem de pek çok kez…’
Fakat nedense konuþmadýk o gece, sadece birbirimize baktýk. Sonra yavaþça kalktýk yerlerimizden…
Önce sen çýktýn,
Sonra ben…
Gene ben ve aklým,
Gene aklýmda soru iþaretleri, uyuyamadým o gece.

Son gecemi, o amfi tiyatroyu, tiyatronun sahne arkasýný anlatmayacaðým ama...Anlatamayacaðým belki de. Kelimelere sýðdýrmaya içim elvermiyor belki de…Ama sana yalan söylememiþtim o gece ‘Dokunmayý, dokunulmayý pek sevmem aslýnda’ derken…Gerçekten oldum olasý pek haz etmem baþka bir tenin benimkine deðmesinden.
Ama AÞK iþte…
Demek dakikalarca bir insana dokunabiliyormuþ, demek bu kadar kolaymýþ, bu kadar muhteþem…
Bunlarý sana söylediðimde, gülümseyip ‘Bana aþýk mý oldun?’ diye sormuþtun.
Sustum.
‘Yýldýrým aþký olsa gerek!’ dedin sen tekrar gülümseyerek.


Sonra;
Sonra çýktýk o amfiden.
Önce sen, sonra ben…
Ve sen dönüp arkaný,
Yürüdün o ince uzun yoldan…
Bense senin arkandan; çaresizce, yalvaran gözlerle,
‘Gitme!’ dercesine…
Sen ise soðukkanlýlýkla ‘Git hadi’ dedin.
Gittim.
Ama biliyordum bu, bu hikayenin sonu deðildi.
Öyle iþte, hissederim ben, o gece de hissetmiþtim yine…Bu senle benim sonum deðildi, o yüzden içim rahat, dönüp gittim.


‘Git’ dedin…
Bende sana geri gittim.
Cesaretimi, inançlarýmý ve AÞK’ýmý aldým yanýma bu sefer, yalnýz gelmedim.
Belki de sadece kendi kafamda kurduðum hayallerin peþine geldim buralara…
Ve þimdi yanýmda oturuyorsun. Merak ediyorum, kilometrelerce uzakta, seni sadece yanýmda oturuyorken hayal ettiðimde þimdikinden daha mý yakýndýn bana?
Diðer yanýmda oturan Esenle konuþurken yüzünü inceliyorum. Saçlarýný, gözlerini, tenini…çok özlemiþim! Ama sen dikkatlisin, bana deðmemek, temas etmemek için özen gösterdiðin belli!
Ne garip, benim dokunabildiðim, dokunmak istediðim tek insan bana dokunmamak için özel çaba sarf ediyor.
Daha sonra kalkýp gidiyorsun…
Seni gecenin ilerleyen saatlerinde görüyorum, benle konuþmuyor, bana bakmýyorsun bile.
Belli; çok rahatsýzsýn burada olmamdan. Ve çokta þaþýrmýþsýn geri gelmeme. Fazla uzatmadan, seni rahatlatmak ve kendime de daha fazla acý çektirtmemek için yorgun olduðum bahanesiyle odama gidiyorum.
Odam; senin bana ‘git’ dediðin, ince uzun yoldan geçiyor. Tam o noktada durup gözlerimi kapýyorum. Aðlamak için her þeyimi verebilirim fakat olmuyor. Çaresizlik içinde odama gidiyorum. Ruhumda, içinde bir yerlerde acý öylesine büyük ki, onunla ne yapacaðýmý bilemeden öylece oturuyorum bütün gece, uyuyamýyorum…Oysa ki bunlar benim düþlerim deðildi, þu anda yalnýz olmamam gerekiyordu…Bu iþte bir yanlýþlýk var, bu benim hayalini kurduðum ‘dönüþ gecem’ deðildi!

Ertesi sabah biraz daha kendimi toparlamýþtým ve beklentilerimi, hayallerimi yok etmekle uðraþýyordum. Ýþte o anda tanýþtým onunla…
SUN
Hollandalý bir güzel. Yaþýtýmdý ve dünyalar tatlýsý bir kýzdý. Tam zamanýnda yetiþmiþ, bir anda adý gibi ýsýtmýþtý ortalýðý. Bu yüzden ben ona kendi ruhumdaki fýrtýnalardan hiç söz etmedim bile. Nerden bilebilirdim ki…
O gece, ben ve Sun birlikteydik. Dans ettik, konuþtuk, içtik…Çok geçmeden bizi tanýþtýran Esen geldi ve ardýndan da sen…Yavaþça yanýma yaklaþtýn, o kendine özgü yarý alaycý, yarý ciddi tavrýnla ‘ne o, þimdide benden kaçmaya mý baþladýn?’ diye sorunca baya bir þaþýrttýn beni. Ben mi kaçmýþtým? Ben mi yok sayýyordum seni? Ayný çocuksu masumiyetimle sana ‘Kaçmýyorum ki…’ diyebildim.
‘Neden aramadýn o son telefon konuþmamýzdan sonra?’…
‘Çünkü- çünkü aramamamý söylemiþtin…!’
Gülümsedin…ve sustun.
Bütün gece hep birlikteydik fakat benim gözümden senin Sun’a olan ilgin kaçmadý…Ýnan çok uðraþtým, görmemeye çalýþtým ama olmadý, fark ettim iþte!Fakat bu bir süre sonra aramýzda küçük bir oyuna dönüþtü. Sen ona yakýn davrandýkça, bana dönüp bakýyor ve benim þaþkýnlýktan ne yapacaðýmý þaþýrmýþ, gözlerim fal taþý gibi açýlmýþ halimi görünce pek bir eðleniyor, kahkahalara boðuluyordun. Bense en saf halimle, ne yalan söyleyeyim, bütün bunlarý beni kýskandýrmak ve biraz eðlenmek için yaptýðýný düþünüyordum.
Gece ilerledikçe sen bana ‘Hadi git odana, geç oldu, yarýn görüþürüz’ diyorsun… Bense merak ediyorum, beni göndermekten ne zaman vazgeçeceksin?
Ve ben tekrar o ince uzun yoldan odama…
Tek baþýma…
Ýçimde o çocukça, zavallý ve masum umutla birlikte giriyorum yataðýma bu sefer.
Ben gözümün önünde senle, baþýmý yastýðýma koyarken…

SEN…
SEN onunla…
Ellerin, dudaklarýn onun yüzünde…
Tam bir Türk filmi gibi deðil mi? Ertesi akþam ben içimden sýzan umutla geceye hazýrým. Sun’da öðle… Ama bana anlatmasý gereken þeyler varmýþ…Hem de en ince ayrýntýsýna kadar…
Garip olansa her þeyin ayný oluþu. Ayný senaryo…
Önden o gidiyor, sonra sen… Ve amfi… Ve sahne arkasý…Tek deðiþen kadýn oyuncu!
Dayanamayýp soruyorum ‘Peki ne konuþtunuz?’. ‘Hiç.’ diyor, ‘konuþmadýk.’.
Gülümsüyorum. Yok valla ona deðil, aptallýðýma, masumiyetime, körlüðüme gülümsüyorum.
Gülümsemem de bir annenin kýzýna duyduðu þefkat var. Sanki biz seninle kapkaranlýk bir odada yakalamaca oynuyorduk, sonra içeri Sun girdi ve adýna yaraþýr bir þekilde ýþýk getirdi. Ben de senin aslýnda o odada hiç olmadýðýný, bunca zaman kendimle körebe oynadýðýmý fark ediyordum.
Akþam, seni konuþmak ve vedalaþmak için çok dostça bir ifadeyle on dakikalýðýna yanýma çaðýrýyorum.
Biliyorum son konuþmamýz olacak, son kelimelerimiz…
Gülümsüyorum. Kocaman hem de…
Dayanamayýp soruyorsun ‘Ne oldu?’ diye.
Ben de dayanamýyorum artýk ve soruyorum ‘Neden?’ diye.
‘Neden yýkýyorsun inançlarýmý, neden illa taktýn kafaný pembe dünyama, tutturdun yýkýcam onu diye?’
Herhalde kendini suçlu hissediyorsun, en azýndan bir açýklama yapma gereði duyacak kadar…: ‘Biz hiçbir zaman birlikte olamayýz. En baþta ben…ben evliyim.’
‘Peki bütün bu kýzlar… Bu oyunlar, duygusuz aldatmalar?’
Ve senden sonunda o midemi bulandýran, her þeye son noktayý koyan cümle geliyor!
‘Mutluluk arayýþý…’
Donup kalýyorum! Böyle mi aranýyor mutluluk? Her gece adýný sabaha hatýrlamayacaðýn,
insanlara duygusuzca dokunup sonra elindeki yüzüðü kalkan gibi kullanýp, onun ardýna saklanmak mý mutluluk arayýþý?
Mutluluk aranýr mý?
Zannetmem… Mutlu olmaya kara verilir ancak! Ve insan öyle mutlu olur.
Mutluluk baþkalarýnýn etlerinde deðil, kendi içinde aranýr!
Bunlarý sana açýklamak istiyorum ama gücüm yok. Artýk ikimizde dün gece neler olduðunu bildiðimi biliyoruz… Ama sen konuþamýyorsun. Meðer sandýðým kadar cesur olmadýðýn gibi, dürüst ve açýk sözlü de deðilmiþsin.
Gözlerimin içine bakýp ‘çok garip bir kýzsýn sen.’ diyorsun. Artýk söylenecek söz kalmadý…
Konuyu deðiþtiriyorsun, çok deðil üç-beþ dakika sonrada gidiyorsun baþka bir masaya.
Yaklaþýk bir saat sonra da tek baþýna ayrýlýyorsun oradan. Kimseyle konuþmadan, hoþça kalýn bile demeden.
Bu sefer biliyorum, bu sefer bu seni son görüþümdü. Sen arkaný dönmeden yürümeye devam ederken, ben de önüm dönük gülümsüyorum kendi kendime…

Þimdi ne mi olacak? Anlatayým…
Ýstanbul’uma geri dönüp acýmý orada iyileþtireceðim.
Bu tanýdýk bir acý, biliyorum. Aþk acýsý…
Þu anda çok yeni, taze, kanayan bir yara halinde duruyor ruhumda. Ama artýk onu nasýl tedavi edeceðimi biliyorum.
Acýmý saklamadan, ondan utanmada yaþayacaðým onu.
Ama abartmadan.
Olduðundan daha derinmiþ gibi göstermeden.
Onu olduðu gibi yaþayacaðým. Üstünü kapatmayacaðým onun, bantlarla sarmalamaya çalýþmayacaðým. Biliyorum çünkü, bu sadece yaranýn iyileþmesini geciktirecek.
Deþmeyeceðim de onu…
Yara tam kapanmak üzereyken geçmiþin pis týrnaklarýyla yarayý oymayacaðým veya kimsenin onu oymasýna izin vermeyeceðim.
Ve bir sabah- diðerlerinden farksýz herhangi bir sabah, uyandýðýmda bir deðiþiklik hissedicim. Ýlk önce anlamayacaðým ne olduðunu sonra yaramý elleyeceðim ve hafifçe gülümsicem kendi kendime. Yaramýn kabuðunun düþtüðünü anlayacaðým…
Ýzi duruyor ama olsun!
Her insan ruhunun bir yerlerinde geçmiþten izler taþýr deðil mi?
Ve zamanla biliyorum ki o iz de silikleþecek. Ýþte bu yüzden zaman en iyi ilaç.
Bir merhem gibi yaranýn üzerine sürülmesi gerekecek.

Ve sen…
Büyük bir ihtimalle bir daha ne konuþacaðýz, ne de görüþeceðiz.
Sen beni çoktan unuttuðunu zannetsen de bazen, istemeden de olsa aklýna geleceðim.
Rahatsýz olacaksýz, atmaya çalýþacaksýn beni aklýndan!
Ama merak etmeden de edemeyeceksin, ne yapýyorum acaba?
Yýkýldý mý o pembe dünyam en sonunda?
Yoksa hala umutsuzca ve olanca masumiyetimle inanýyor muyum saf AÞK’a?
Ýnanýyorum bitanem…
Ýnanýyorum!
Çünkü insan oðlu var oldukça, aþk’ta var olmaya mahkum…
Onlar birbirinden ayrý yaþayamayan ama birbirini de bulunca öldürmeye çalýþmadan duramayan iki kardeþ gibiler…
Sen ve ben…Ve nicesi gibiler.










Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk ve romantizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sevemedik Bir Türlü...
Sevemedik Bir Türlü...
Sevemedik Bir Türlü...
Sevemedik Bir Türlü...


Güneþ kimdir?

Yazmak; gizlenmek istediðim zaman saklandýðým 'özel yerim', kaçmak istediðimde gittiðim 'gizli mekaným'. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Sait Faik, Oðuz Atay, Süheyla Acar, Orhan Veli, Özdemir Asaf


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Güneþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.