Prensiplerden hoþlanmam. Önyargýlarý yeðlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Yüksekova okullarýný ziyaret ederken yaþadýklarýmý sizlerle paylaþmak istedim bir an... Bilmem aranýzdan kaç kiþi bu coðrafyayý ve insanlarýný tanýma fýrsatý yakalamýþtýr? Ben uzun yýllar bunun özlemini duydum içimde. Ancak bu yýl bu fýrsatý iki kez yakaladým. Dünkü ziyaretim bir öncekine göre daha farklý ve anlamlý geçti doðrusu. Velad... Ýlk geliþimde tanýþtýðým Mehmetçik Ý.Ö.O. müdürü öðretmen okulu mezunu, benim gibi. Ayný okul mezunu olmanýn verdiði bir sýcaklýkla kolayca kaynaþtým hocamla. Biribirimizi ikinci kez görmenin þaþkýnlýðýný üzerimizden atmýþ, karþýlýklý dereden tepeden konuþuyoruz. Derken odaya kahverengi mantolu -o yöredeki çocuklarda hiç görmediðim cinsten kaliteli- uzun saçýnýn perçemi gözlerine dökülen bir kýz giriverdi, çok rahat bir þekilde. Yüzü müdür beye yönelik, tatlý bir gülümsemeyle: -Müdür bey çok özür dilerim, geç kaldým, dedi. Böylesine sýcak ve içten bir gülümsemeyi doðrusu hiç beklemiyordum. Bu kýzýn hareketine bir anda hayran oldum. Önce mantosuyla dikkatimi çeken kýz, bu kez tavrýyla ve konuþmasýyla ilgimi çekmiþti. Doðrusu buralarda görmeye alýþýk olmadýðým bir tipti. Ýçimden kendisiyle konuþmak ve tanýþmak geçti. Müdür beyden izin almaksýzýn, doðrudan kendisine; -Ne tatlý gülümsüyorsun öyle sen!" diye bir soru yönelttim. Bu iltifat karþýsýnda bana dönerek ayný gülümsemesini sürdürdü. Mahcup bir edayla perçemini eliyle savurdu, yüzünü gösterdi. -Gel þöyle yanýma, dedim. -Adýn nedir? -Velad, dedi. Anlamamýþtým tekrarlattým. -Bu Kürtçe bir isim mi? dedim. -Evet, dedi. Sorumdan ötürü sýkýlmamýþtý. -Peki Türkçe anlamý nedir? diye, sormaya devam ettim. -Vatan, dedi, sustu. Aklýma bu isimde bir þiir yazan arkadaþ geldi. -Ne güzel ve anlamlý bir ismin var böyle, dedim. -Ya Velad, sen hep böyle gülümser misin? dediðimde, yanýtý yine o tatlý gülümseme oldu. Zilin çalmasýyla da kibarca kalktý ve çýkýp gitti. Türkü kýz Mariya ! Onu Yüksekova 75. Yýl Yatýlý Ýlköðretim Bölge Okulunda tanýdým. Okula gece, bilgisayar aðlarýný kurmak amacýyla gitmiþtik. Arkadaþým að iþiyle uðraþýrken ben de okul müdürüyle eðitim üzerine sohbete dalmýþtým. Laf döndü dolaþtý, okulda müdür beyin yaptýðý iþlere geldi. Müdür: -Size okulumuzu tanýtayým, diyerek birlikte yemekhaneye gittik. Yatýlý kýz ve erkek öðrenciler geniþ ekranlý TV’de “Hayat Bilgisi” dizisini izliyorlardý. Yemekhanenin uzun köþesi müdür beyin gayretleriyle sahne haline getirilmiþ, arkada kulis odasý ve sahne yönetim yerinde ses düzeni kurulmuþtu. Sahne duvarýna Atatürk’ün anlamlý sözü maskla birlikte yerleþtirilmiþ. Tavansa alçý asmolen yapýlarak gerçek bir sahne düzeni gerçekleþtirilmiþti. Bu çalýþmalarýndan ötürü tebriklerimi sundum. Bu arada gayri ihtiyari, -Bu sahnede çocuklara þiir dinletisi ne iyi olurdu, lafý çýktý aðzýmdan. Müdür bey de fýrsatý kaçýrmadan, hemen mikrofunu hazýrlatýp, -Buyrun hocam, mikrofon sizin, demez mi? Yanýmda þiir kitabým yoktu ve ben bilgiye aç bu çocuklara þiirimi anlatacaktým. Ezberimde olan þiirler yeter deyip, yatýlý okul günlerime ait anýlarla söze baþladým. Çocuklarla aramýzda garip bir elektriklenme olmuþtu. Mikrofon kablosu kýsaydý ve ben istediðim gibi hareket edemiyordum. Öðrenciler ben konuþtukça baktým yavaþ yavaþ bana doðru gelmeye baþladýlar. Böylece aramýzdaki uzaklýðý ortadan kaldýrmýþtýk. Dinletimin sonunda her zaman yaptýðým gibi soru cevap faslýna geçtim. Bir erkek öðrenci: -Þiirlerinizi serbest stilde mi yazarsýnýz? demesi üzerine öðrencilerden bu arkadaþlarýný alkýþlayarak, ödüllendirmelerini istedim. Çünkü soru sormak, yanýt vermekten daha önemliydi bana göre. Dinletimin sonuna doðru “yorumsuz” þiirimi okudum. Daha sonra da bu þiirimi hatasýz tekrar etmelerini istedim. Birkaç baþarýsýz denemeden sonra bir erkek öðrenci hiç hatasýz þiirimi okuyabilmiþti. Þaþýrmýþ ve sevinmiþtim. Çünkü bu þiiri yurdun birçok okulunda “ezbere okuma denemesi” yapmýþ ancak hiçbirinde ilk okumanýn ardýndan tekrar edene rastlamamýþtým. Bu öðrenciyi alkýþlatýp, yanýmdaki kalemi ona keyifle hediye ettim. Sahneden öðrencilerin alkýþlarýyla indiðimde, bu kez ayný salonun diðer köþesinde folklor öðretmeni çalýþma yapmak için beklemedeydi. Oysa biraz önce bu arkadaþýn beni dinleyenler arasýnda olduðunu sonradan anladým. Folkloru daha doðrusu oynamayý severim. Böyle bir çalýþmayý da izlemek hem beni hem de biraz önce beni izleyen öðrencileri mutlu edeceðine inanarak oturdum. Yanýmdaki boþ sandalyeye esmer, siyah saçlý ve kýsýk gözlü bir kýz oturdu. Benimle konuþmak istediði belliydi ama söze nerden gireceðini kestiremiyor gibiydi. En iyi bildiði iþ olan konudan soru açtý: -Öðretmenim bize bir türkü söylesene, dedi. Böyle doðrudan sormasýyla, diðer bizi izleyen çocuklar da atýlýp: -O çok güzel türkü okur, dediler. Sorma sýrasý bana gelmiþti: -Senin adýn ne dedim? -Mariya, dedi. Anlamamýþtým. Tekrarlattým. O yine: -Mariya, öðretmenim, demez mi? -Gerçekten adýn Mariya mý? diyerek, ýsrarla sordum. -Evet, dedi ve sustu. -Demek sen çok güzel türkü söylersin ha, dedim, bu kez. -Evet, sözü biraz da mahcup çýkmýþtý bu kez. -Hadi söyle bakalým bir türkü de dinleyelim hep birlikte, dedim. -Nasýl bir türkü istersiniz, Kürtçe olur mu? dedi. Ben de: -Fark etmez, müzik evrenseldir, dedim. O da, sanki içimi okumuþçasýna: -Yemen türküsünü okuyayým mý? demez mi. Bu türkü de benim en sevdiðim türkülerdendi. Enstrümansýz ve yanýk bir edayla türküsüne baþlar baþlamaz kendimi bir anda onunla türküyü söyler buldum. Böylece Mariya daha ilk türküsüyle gönlümü fethetti. Türküleri nasýl ezberlediðini sorduðumda, þaþkýnlýðým bir kez daha arttý. -Ben bir þarký ya da türküyü bir kez dinlediðimde, hemen ezberime alýrým, dedi. Daðarcýðýnda 190 türkü olduðunu da söylemeyi unutmadý. En büyük ideali de bir türkü kaseti çýkarmaktý. Umarým Mariya, bu dileðin tez elden gerçekleþir. O gece birlikte çok þey paylaþtýk, Yüksekova’nýn okumaya azimli, gelecekten çok þey bekleyen yoksul ama umudunu yitirmemiþ parasýz yatýlý çocuklarýyla… Onlarý unutmayacaðým, biliyorum ki, günün birinde karþýma büyük bir sürprizle çýkacak o Mariya’lar ! 20.12.2004 / Van
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © ömer akþahan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |