ey yâr, ürkütüyor yüreðimi o çiçeðe deðen ellerin, hýnzýr bir ýssýzlýk oluyor dilinin ucunda, bölündüðün hissi bir bozkýra dönüþürken gönlümün en ücra yerinde, bir kör kuyu gibi sessiz ve kimsesiz bekliyor. Ellerinde vaktim, gözlerinde mekaným, dudaklarýnda ömrüm, yüreðinde ýþýldayan yeryüzüm bir figan oluyor. “ sevdalarda geçici ” diyorsa da þair, bu sývalarý dökülmüþ, pencereleri kapanmýþ gönlümde içimi perde perde oyan “ sen “ çekip gitmiyor, bir yaðmur gibi çiseliyor kederime adýn, suretin serinleten bir rüzgar hala. Öyle bir hal ki bu; bir vehim, geçemiyorum sokaklardan sendeliyorum, gördüðüm her þekil bir anlam ifade etmiyor, hafýzasýný yitirmiþ gibi. O kadar emanet duruyor ki her þey iðreti, biçimsiz. Rengi yok mevsimin bahar olsa da aðaçlarýn yeþilliði plastik, çiçeklerin kokusu yalan, alelade bir yaþam insan yüzlerinde hüküm sürüyor, bakýmsýz ruhlar, aþksýz sevgisiz yüzler... Yâr, bu sessiz sedasýz soluþum sensizlikte, bu þehir, bu bitmez tükenmez aykýrýlýðým, ya bir cinnetin ayak sesleri ya da inziva. öyle geliyor ki bana bu bendeki sevda deðil, belki suretin de deðil kalbime bastýðým, öpüp öpüp aðladýðým.
yâr, anladým bir yerlere koyamadýðým gözlerin deðil bana el eden, bu insafsýz hayat, bu ruhuma dar gelen bedenim, cümle kederlerim, kuruntularým ...