Dengeli bir rejimde yemeðin yeri çok önemli. -Fran Lebowitz |
|
||||||||||
|
Söylenildiðinde bile insanda ürperti uyandýran bu "büyülü" kelime için neler söylesek az. Ýnsanýn dili tutulup, onca kavram kargaþasýnda kendimize yakýþan bir taným aramakta zorlanýrken, içinden çýkýlmasý zor anlarýmýzda imdadýmýza yetiþen yine de o olur. Kendisi hakkýnda iyi duygular besleyemiyoruz; kötü bir alýþkanlýk/davranýþ olduðunu üstüne basa basa söyler; baþkalarýna, kendimizden küçüklerimize, çocuklara bu konuda öðütler veririz. Ama gelin görün ki, yine de bazý durumlarda naçizane kendilerine baþvurmaktan kendimizi alamayýz. "Denize düþen yýlana sarýlýr" misali sýmsýký tutunuruz ona; hayat karþýsýndaki âcizliðimizin, korkaklýðýmýzýn, zaaflarýmýzýn ispatýdýr bir nevi. Sözlük anlamýyla, aldatmak amacýyla bilerek ve gerçeðe aykýrý olarak söylenen söz olarak tanýmlanýyor yalan. Argoda ise, palavra olarak adlandýrýlýp, inanýlmasý güç, yüksekten atarak söylenen abartmalý söz anlamýna geliyor. Ancak kimine göre insanlarýn size kötülük yapmasýný engellemek için gerekli bir ihtiyaç; kiþiyi küçülten ve zavallý durumuna düþüren, alýþkanlýk yapan bir hastalýk. Gereksiz bir olgu olduðu söylense de ?bir sanat? olduðunu iddia edenler de var. Felaket tellallýðý nitelemesinde bulunanlar, güveni sarsar diyenler? Kimine göre ise, yaþamý sürdürebilmenin temel biçimlerinden biri olup, insanýn iç huzurunu ve güvenini saðlama almak amacýyla kullandýðý bir savunma mekanizmasý? "Dünya yalan söylüyor" diye haykýrmýþtý Mor ve Ötesi, Þair Özdemir Asaf, Ýlkin yalan söylemesini öðrendim/sonra yalan söylemesini öðrendim/dýþýmda ne oluyorsa, içimde ne varsa söylemesini öðrendim? dizeleriyle anlatýr yalanýn kaçýnýlmaz olduðunu. Kurban, aþkýn bir yanýlsamadan ibaret olduðunu varsayýp "Yalan dostum aþk diye bir þey yok" dememiþ miydi? Mantýðýn bittiði yerde duygu, duygunun baþladýðý yerde sevgi filizlenir. Ýnsan sevdi mi, deðer verdi mi kendisi olmaktan çýkar, kendisini gerçek dünyanýn dýþýnda, hayal âleminde bulur. Mantýðýný bir kenara býrakýr, duygularý davranýþlarýna, hislerine, iliþkilerine yön vermeye; etrafta sarhoþ sarhoþ dolaþmaya baþlar. Aslýnda ortada dolaþan koca bir yalandan baþkasý deðildir. "Seni seviyorum" derken, içimizde yarattýðýmýz en güzel yalana övgüler mi düzüyor, sevmediðimiz halde, duygularýmýza hâkim olamayarak sadece sevmek istediðimiz için mi "Seni seviyorum" diyoruz? Yalanýn çeþitleri Ýki kiþinin bir araya gelmesiyle baþlar her þey. Baþtan her þey güllük gülistanlýktýr. Hatalar affedilir, görmezden gelinir, zoraki gülümsemeler yansýr bütün yüzlere. Bir süre sonra iþ artýk her iki taraf için de çekilmez hale gelir. Kendisine yapýlan akþam yemeði önerisinden hoþnut olmayan kadýn/haným, daveti yapan er kiþiye "Bu akþam olmaz, çok önemli bir iþim var." veya "Baþkasýna sözüm var" der. Daveti yapan kiþi karþýsýndakinin yalan söylediðini anlar, daveti alan kiþi de yalanýnýn fark edildiðini algýlar. Ýki taraf için de durumun bu þekilde algýlanmasý uygundur. Daveti yapan kiþi, mazerete uygun olarak ýsrarýný devam ettirir ve yoðun iþ yaþamý ortamýnda herkesin programýnýn kaçýnýlmaz olarak çok yoðun olduðunu söyler. Bu tür ortak yalanlar gündelik hayatýmýzda önemli yer tutar. Doðruluðu ortaya çýkmasý halinde karþý çýkýlmayan yalanlarýmýz vardýr. Eþini terk eden birinin, bir parti veya kokteylde beraberliðini bitirmekten ötürü çok mutlu olduðunu sergilemesi gibi. Ancak görenler bunun doðru olmadýðýný bilirler ve kimse buna karþý çýkmaz. Terk eden kiþi uzun süre dikkatlice izlendiðinde, söyledikleri ile iç dünyasý arasýnda çeliþkili bir durumda olduðunu gösterir ip uçlarýna rastlamak mümkündür. Bu yalanýn anlaþýlmasý kimseye fayda vermeyeceði için kimse konunun üzerine gitmez. Kimi meslekler vardýr ki, o iþi yapanlar için yalan bir hayat biçimi olmuþtur. Mesleði gereði "profesyonel yalancý" olmak zorundadýrlar. Politikacýlar, diplomatlar, halkla iliþkiler þirketlerinin temsilcileri, reklamcýlar, avukatlar, sihirbazlar, falcýlar, eski eþya satýcýlar (antikacýlar). Bu kimseler, yalan söylemekte o kadar usta olmuþlardýr ki; karþýsýndaki kiþilere konu ile ilgili olarak bir þeyler anlatýrken, onlarýn hoþlarýna gidecek olanlarý seçer, dinleyenler bunun doðruluðuna inanýr ve onlarý dinlemekten haz duyarlar. Ýþi yalan söylemek olmayan sýradan insanlarýn, kendilerine küçük yararlar saðlamak için söylemiþ olduklarý büyük veya küçük yalanlar vardýr. Bunlar fark edildiði zaman "yalan" diye adlandýrýlan adi yalanlardýr. Pembe yalanlar Kendimizi masum olduðuna inandýrdýðýmýz "pembe" yalanlarýmýz vardýr. Bütün çabamýz karþýmýzdaki kiþinin gönlünü hoþnut etmektir. Aslýnda hiç beðenmediðimiz halde, nasýl olmuþ sorusuna cevaben vermiþ olduðumuz çok güzel veya karþý taraf söylüyor diye, belki de söylemezsek incinir düþüncesiyle "Bende seni seviyorum" demek gibi. Hoþlanmadýðýmýz bir ortamda bulunmamak için, "Çok isterdim ama önemli bir iþim/toplantým var" þeklinde kaçamak yanýt vermemiz gibi. Kadýn kocasýna onun pek de hoþlanmayacaðý komþularýn yemek davetinden veya bir partiden bahsetmemiþtir. Kocasýnýn haberi olmayan bu daveti öðrenince kýzacaðýný düþünen kadýn pembe bir yalana baþvurur. Kadýn, her þeyi açýkladýðýný ama onun TV'de maç izlediði için kendisini duymamýþ olabileceðini söyler. Böylece tatsýzlýk çýkmadan sorun çözülmüþ olur. Birçoðumuzun vicdanýmýzý rahatlattýðý gerekçesiyle, böylece dürüst olduðumuzu düþündüðümüz ve pembe yalanlar adý altýnda kendimizi avuttuðumuz davranýþlarýmýz vardýr. Baþkalarýný üzmemek için, sosyal nedenlerden ötürü, terbiye adýna birçok konuda duruma göre varmýþ veya yokmuþ gibi yaparýz. Bazen elimizde olmayan nedenlerle buna mecbur olduðumuzu söyler, yaptýðýmýzýn doðruluðundan emin bir þekilde kuþku duymadan, sorgulamadan inanýrýz ona. Zamanla yalanlarýmýza inanýr, bizi rahatsýz etmez kývama geldiðinde hayatýmýzý o þekilde devam ettiririz. Çocuklarýndan seviþtiklerini gizleyen veya bunu onlara söylemekte sakýnca gören ebeveynler onlara "Seni dünyaya leylekler getirdi evladým" derken içleri ne kadar rahatsa; yine ayný anne babalarýn, çocuklarýný iyi birer evlat olarak yetiþtirmek adýna, onlarý yalandan uzak tutmak için kullandýðý "Yalan söylersen baþýna taþ yaðar, seni öcüler yer" gibi hiç olmayacak yalan sözler söylerken de ayný rahatlýðý gösterebiliyorlar. Beyaz yalanlar Bir de kimseye zarar vermediðini düþündüðümüz 'beyaz' yalanlarýmýz vardýr. Ýçinde az da olsa gerçeklik payý bulunan yalanlar? Peki neden beyaz? Saflýðýn, temizliðin simgesi olmasýndan mýdýr nedir, beyaz yalandan, katýþýksýz renksiz sözler kastediliyorsa bunun bir anlamý olmalý(!) Beyaz yalanlarýn içinde en makul olaný hiç kuþkusuz kadýnlara karþý söylenilenleridir. Kendisine iltifat edilmesinden hoþnut olmayan hiçbir kadýn yoktur. Yeter ki içinde biraz gerçeklik payý olsun. Ancak hiçbir akli tutanaðý olmayan beyaz bir yalaný en aptal bir insana yutturmak bile mümkün deðildir. "Ýnsan iltifata susuzdur" der Cemil Meriç. Sadece kadýnlar mý iltifattan hoþlanýr, erkekler dahil herkes beðenilmek ister, kendisine iltifat edilmesinden hoþlanýr. Ama kimileri "Ýstemem yan cebime koy" gibilerinden böyle istekleri olduklarýný gizlemeye çalýþýrlar. Yaptýðýmýz en kötü bir þeyin bile fark edilmesini, birilerinin görüp bizi takdir etmesinden mutluluk duyarýz. Üstümüze yeni bir þey aldýðýmýzda, veya saçýmýzda, stilimizde bir deðiþiklik yaptýðýmýzda tanýdýðýmýz ortama girdiðimiz zaman düþüneceðimiz ilk þey "Acaba kimler fark edecek" diye merak ederiz. Böyle durumlarda "Nasýl olmuþ?", "Yakýþmýþ mý?" gibi sorularda realite ne olursa olsun "Evet çok yakýþmýþ?", "Tam senin stiline uygun olmuþ?" gibi cevaplar duymak birinci derecede beðeniyle karþýlanýr. Çünkü vereceði cevap, yarýn ayný soruyu kendisi bir baþkasýna sorduðunda almak istediði cevapla ayný paralelde olacaktýr. Beyaz yalanlar bize toz pembe bir dünya oluþturma imkaný saðlar: Bir insaný mutlu etmek, dargýn kimseleri barýþtýrmak, birinin veya kendimizin gururunu kurtarmak, iþten atýlmamak, dersten kalmamak, endiþeli birisini rahatlatmak için iyi niyetle söylediðimiz cümleler veya girmesi gereken çok önemli bir iþ, ameliyat veya sýnavý olan birisine, morali bozulmasýn diye bir yakýnýnýn geçirdiði trafik kazasýnýn söylememesi gibi. Baþkalarýna karþý söylediklerimizden çok kendimize karþý söylediðimiz yalanlarýmýz vardýr ki bunlar en tehlikeli olanlarýdýr. Önce kendimize karþý dürüst olmalýyýz ki, baþkalarýna karþý ayný doðrultuna davranabilelim. Robinson Crusoe gibi ýssýz bir adada yapayalnýz yaþýyor olsaydýk, muhtemelen yalan kavramýna karþý çok yabancý kalýrdýk. Cuma'nýn adaya geliþi, beþeri iliþkilerin dolayýsýyla yalanýn da baþlangýcý olurdu. Büyük yalanlar Atatürk yaþasaydý bizim partili olurdu, memurumuzu enflasyona ezdirmeyeceðiz, ben öldürmedim ekmek mushaf çarpsýn hâkim bey, baþkasýný üzmemek için yalan söyledim, kendim için bir þey istiyorsam nâmerdim, bir oturuþta iki büyük raký deviririm, Marlon Brando aslýnda müslümanmýþ fakat bunu gizliyormuþ, bu fener üst üste çok rahat beþ sene þampiyon olur, bu takým final oynar abi!, domatesler halden yeni geldi ablacýðým!, çýtýr çýtýr gevrek simit!; seni ilk günkü gibi seviyorum karýcýðým/kocacýðým, niye kalktýnýz, ne güzel oturuyorduk?, bizim çocuðumuz aslýnda çok zekidir amcasý ama birazcýk tembeldir, önemli olan dýþ güzelliði deðil, ruh güzelliði? gibi hayatýmýza yerleþmiþ, bir o kadar komik olan ve hatta efsane olmuþ yalanlarýmýz. Yalan nasýl anlaþýlýr? Dürüst olduðumuzu sözlerimizle rahat bir þekilde söyleyebiliriz ancak beden dilimiz bizim ne kadar doðru olduðumuz konusunda ip uçlarý verir. Yalan söyleyen kiþi konuþurken göz temasýndan kaçar, el ve kollarýný az kullanýr ve kapýya bakar. Karþýsýndaki insanla çok az fiziksel temas kurar veya hiç kurmaz. El ve kol hareketleri ile söyledikleri arasýnda zamanlama hatasý vardýr. Zaman zaman bilinç altýnda yatan duygu, düþünce dil sürçmesi olarak ortaya çýkar. Ýnsan yalan söylerken bilinçli bir çaba harcayarak yüz ifadelerini kontrol eder. Bir uzman, gözlemci dikkatli baktýðýnda ses ve mimiklerden kiþinin yalaný ortaya çýkarabilir. Ancak genel olarak düþünüldüðünün aksine, bir kiþinin yalanýný yüzüne veya gözüne bakarak anlamak pek kolay olmaz. Yalan söylediðimizde sýk sýk aðzýmýzý ve burnumuzu elimizle kapatýrýz. Peki neden aðzýmýzý kapatýrýz? Yalan söylerken aðzýmýzdan çýkan kelimeleri tutmak ve yaptýðýmýzý örtmek ihtiyacý hissettiðimiz için. Çocuklar da yalan söylerken elleriyle aðzýný kapatýr. Yetiþkinler için elin aðza gitmesi tek baþýna yalanýn belirtisi deðildir. Hata yapmaktan korktuðumuz anlarda, söylediklerimizden þüphe ettiðimizde, vakit kazanmak istediðimizde de elimiz aðýz çevresinde olabilir. Yalan söylerken elimizi burnumuza götürmemizin en önemli nedeni fizyolojiktir. Çünkü yalan söylediðimiz anda insanýn bedeninde, onun huzurunu kaçýracak birçok fizyolojik deðiþiklik olur. Kan basýncý yükselir, kalp vurum sayýsý artar, ter bezi faaliyetlerinin artmasý gibi yalan söylerken kaydedilen fizyolojik deðiþikliklerin yaný sýra burunda bir kaþýnma duygusu meydana gelir. Coldoni?nin ünlü masalýnda yalan söyleyen Pinokyo?nun burnunun büyümesi de bu yüzdendir. Yalan söyleyen kiþi konuþmasýna, "Yanlýþ anlamaný istemem ama? gibi bir cümleyle baþlar ve "Gerçeði söylemek gerekirse?", "Dürüst olmak gerekirse?", "Neden yalan söyleyeyim ki?" gibi cümleler kullanýr. Sorulan sorulara doðrudan cevap vermek yerine ima yoluyla anlatmaya çalýþýr. Yalan iyi midir, kötü müdür? Yalaný kendisi için alýþkanlýk ve bir hayat biçimi haline getirmiþ olanlarýn dýþýnda yalan genelde toplumumuzda hoþ karþýlanmayan ve kötü addedilen bir davranýþtýr. Shakespeare "Ýyi veya kötü diye bir þey yoktur, sadece insanlarýn fikirleri vardýr?" der. Bu düþünceden hareketle yalanýn iyi veya kötü olmasý göreceli olmakla birlikte, yalanýn ortaya çýkmasý ile ortaya çýkacak olumlu veya olumsuz sonuçlarý nasýl algýladýðýmýz önemlidir. Yalan söylenildiðinde deðil de, yalanýn anlaþýlmasý sonucunda ortaya çýkacak olumsuz durumlar acý, mutsuzluk, vb. yalan söylenildiði için deðil, yalanýn anlaþýlmasý sonucu meydana gelmiþtir. Eðer yalan anlaþýlmasaydý, yalana maruz kalan kiþi hayatýný mutlu bir þekilde devam ettirecekti. Gururumuz söz konusu olduðunda ve karþý tarafa bir zarar vermediði takdirde söylenebilecek sýký bir yalan, ortaya çýkmasýnda çevreye vereceði olumsuz sonuçlarý olan tutarsýz bir yalandan daha iyidir. Yalan söyleyin!, söylemekle söylememek arasýndaki farký anlamak için bir deneyin. "Bu güne kadar hiç yalan söylemedim?" demeyin. Hiç farkýnda olmadan yalanýn içinde buluveriyoruz kendimizi, biz ne kadar kendimizi onun dýþýnda tutmaya çalýþsakta o bizi inatla kendisine çekiyor. Zaten bütün kötüler öyle deðil midir, iyiler her zaman kötülerin karþý konulmaz cazibesine kapýlmaz mý? Bu yazýda okuduklarýnýzý beyninizin bir kenarýna býrakýn, bugüne kadar söylediðiniz bütün yalanlara da sünger çekin; endiþelenmenize gerek yok, çünkü söylediðiniz bütün yalanlar da koca bir yalandý. Kim bilir, yalanýn kendisi de bir yalandýr. Korkuyorum, yalan üzerine yazýlmýþ bu yazýda mý bir yalandý, ya bu yazýyý yazan, ya okuyanlar, onlarda mý yalan? Yalan Allah'ým! Her þey yalan! "Dünyada ölümden baþkasý yalan?"
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Recep Akkaya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |