Bilgi sakalla ölçülmez. -Moliere |
|
||||||||||
|
Dünyanýn yuvarlak olduðunun ispatlanmasýndan çok önceleriydi. Ben o zamanlar genç ve yakýþýklý bir delikanlýydým. Belki þaþýracaksýnýz, yaþlý dünyanýn genç insanlarý; fakat itiraf etmeliyim ki ben halâ genç ve yakýþýklýyým. Hiç yaþlanmadým. Size eski dünyanýn, eski masallarýný anlatabilmek için yaþlandýrýlmadým belki de. Çünkü sizin bunlara ihtiyacýnýz vardý, biliyordum. Dedim ya, dünyanýn yuvarlak olduðunun ispatlanmasýndan çok önceleriydi, ozon delinmemiþti daha. Fakat, saçlarý výcýk výcýk jöleden her geçen gün biraz daha azalan sizin yaþlý dünyanýzýn genç insanlarý gibi, ozon da yavaþ yavaþ delinmekteydi. Yine sizin yaþlý dünyanýzýn genç insanlarýnýn gençliklerinin kýymetini bilmedikleri gibi, eski dünyanýn yaþlý insanlarý da gencecik dünyalarýn kýymetini bilmemekteydiler. Ýþleri, güçleri yaþadýklarý uzun hayatý biraz daha kolaylaþtýrmaktý. Bunun için bir sürü yararlý-yarasýz ve hatta zararlý icatlar yaptýlar. Ýþte, bu yüzden mucitlik mesleði dünyanýn en eski mesleðidir. Eski dünyada, þimdi sizin yaþlý dünyanýzda olduðu gibi yüzlerce millet yaþamazdý. O zamanýn insanlarý ancak, dünyayý üçe bölmeyi akýl edebilmiþlerdi, kuzey, orta ve güney olmak üzere... Mucitlik mesleðinin kurucularýnýn, güneyin esmer tenli, ‘pigme‘ ler kadar kýsa boylu, kývýrcýk saçlý insanlarý olduðu söylenir. Bunu biliyorum çünkü ben de onlardaným. Ýlk icat ettikleri þey adýna o zamanlar ‘zevk otu’ dedikleri ot oldu. Anlattýklarýna göre, güneyliler henüz kent yaþamýna geçmeden önce köylerde yaþarlarmýþ. Bir gün sivri zekâlýnýn biri, köyün kahvesine elinde bir avuç sararmýþ otla birlikte, ‘buldum buldum!’ diye baðýraraktan girmiþ. Þaþkýn bakýþlar altýnda, bir kaðýda sarmayý henüz akýl edemediði, sararmýþ, iðrenç kokulu otu þimdilerde ‘masa’ dedikleri þeyin üzerine býrakmýþ. Sonra, kibriti kuzeyin dev insanlarý çoktan icat ettiðinden, malum otu zorlanmadan yakmýþ. Sonra dumanýný ilk önce kendisi çekmiþ, ahbaplarýna da çektirmiþ. Zevklerin tükendiði, sanatýn henüz icat edilmediði o devirde güneyin insanlarý, ‘Kim bilir? Belki bu garip dumaný çekmekte farklý bir zevk vardýr.’ demiþler, her gün ikindi vakitlerinde yaþlýsý-genci, kadýný-çocuðu hatta kedisi-köpeði (sahiplerinin dizi dibinde) dumanlanýr olmuþ. Bakmýþlar bunda, adýna henüz ‘baðýmlýlýk’ diyemedikleri garip bir zevk var, her gün on dakikada bir dumanlanýr olmuþlar.Sonra, en felaketi, kýtlýk zamanýnda köylü tarlasýna marul ekmeyi býrakmýþ, o garip kokulu, iðrenç ottan eker olmuþ. Sonra, ömürlerinin kýsaldýðýnýn bile farkýnda olmadan ölenler, oðullarýna-kýzlarýna bu malum otu miras býrakmýþlar. Yine sivri zekânýn biri çýkmýþ, milletin ‘zevk otu’ dediði ota nereden estiyse ‘tütün’ deyivermiþ. Nasýl olduysa kabul görmüþ, þimdilere kadar gelmiþ. Benim sivri zekâ arkadaþýmýn tütün dediði ot, sanýrým bir benim ömrümü kýsaltamadý, dedim ya ben halâ genç ve kendi milletime göre yakýþýklýyým. Fakat diðer normal insanlarýn namýna, bence ‘zevk otu’ adýnýn daha iyi gittiði malûm ot hakkýnda, bunu bulan mucit arkadaþýma birkaç þey sormak istiyorum : birincisi; o, güneþten sararmýþ, iðrenç kokulu otu yakýp da dumanýný içine çekmek nerden aklýna geldi ? Ýkincisi; hadi bir kere o dumaný içine çektin –ki eminim bu tesadüfen hattâ kazara olmuþtur- tekrardan çekmeye ihtiyacýn olduðunu nasýl akýl edebildin? Biliyorum, bir kere çektikten sonra bir þey için yanýp tutuþuyordun, fakat bunu nasýl buldun. Neyi istediðini bilemeden, ihtiyacýn olan þeyi nasýl buldun? Cevabýný duyar gibiyim, eminim her yolu denemiþsindir. Zaten senin gibi, sivri zekâlý, icatlarýyla övünen mucitlerin deneme-yanýlma’ dan baþka maharetleri yoktur. Evet, benim sivri zekâlý arkadaþým sana kýzýyorum. Hiç mi düþünmedin, yaþlý dünyanýn genç insanlarýný? Sen dokuz yüz sene yaþayýp gittin -belki zevk otunu bulmasan daha fazla yaþayacaktýn- þimdikiler senin yaþadýðýn ömrün onda birini yaþayabilseler çok sayýyorlar ve biliyor musun ki kýsacýk ömürlerini, senin bulduðun þimdilerde adýna ‘sigara’ dedikleri þeyle daha da kýsaltýyorlar ve yine biliyor musun ki onlar sayemde, senin adýný-sanýný bilmiyorlar. Onlara söylemedim, ne de olsa milletimdensin, atamsýn, sana her gün lanet okumalarýna izin veremezdim. Sana çok insafsýzca davrandým, biliyorum. Nereden bilebilirdin ki, bu lanet otun illet bir þey olduðunu. Ama senin de, böylesine pis kokan, insanýn ciðerlerini delen bir dumanýn zararýnýn olacaðýný düþünmen gerekirdi. Bak, ortanýn orta boylu, sarý saçlý insanlarýna, adýna ‘tekerlek’ dedikleri bir þey icat ettiler, üzerine bir tabla attýlar, atlara baðladýlar, dað-bayýr aþtýlar güneye geldiler, neredeyse bölgemizi istilâ edeceklerdi. Allah’tan, yine bizim sivri zekâlý mucitlerimizden biri, adýna ‘kýlýç’ dediði, sivri, kesici aleti icat etti de, hepsini de teker teker geberttik. Zaten biz ve ortanýn insanlarý öldüren bir þey icat etmesek rahat duramazdýk. Mertliði de biz - güneyin insanlarý- bozduk. Þimdilerde adýna ‘silah’ dedikleri, kara saplý, oynar baþlýklý, aðýr bir metal fýrlatýp insanýn böðrünü delen aleti icat ettik. Halbuki, kuzeyin beyaz tenli, zürafalardan uzun boylu, kýzýl saçlý, kýzýl sakallý insanlarýnýn arasýndan da mucitler çýktý. Sen –zevk otunu bulan mucit- bilmezsin, sen öldükten yüz yýl sonra, onlarýn mucitleri huzur veriyor, insaný bu dünyadan alýp baþka dünyalara götürüyor dedikleri, gizli kalmýþ tüm duygularý ortaya çýkarýyor dedikleri, þimdilerde adýna ‘sanat’ dedikleri, senin zevk otuna beþ çeken, benim henüz yeni yeni tanýþtýðým o müthiþ þeyi icat ettiler. Ona þey diyorum, çünkü ben de henüz, tam olarak ne olduðunu bilmiyorum. Anlasana, o kadar harikâ bir þey ki, yüzyýllardýr yaþýyorum, fakat ne olduðunu daha tamamýyla öðrenemedim. Neyse, zevk otunun mucidi, sivri zekâlý, eski dünyanýn en eski masal kahramaný arkadaþým, sen yine masal kahramaný olarak kalmaya devam et, ancak bu þekilde mezarýnda rahat uyuyabilirsin. Sana ‘kahraman’ dedim diye hemen kasýlma, dünya sahnesinin bir oyuncusu olduðundan, ‘filmin kahramaný’ der gibi sana ‘kahraman’ dedim. Unutma, filmin baþ kahramanlarý, zararlý icatlarý unutup, unutturup tarihe gömecek olan yaþlý dünyanýn genç insanlarýdýr.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ýhsan Cihangir, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |