..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Uygarlýk, gereksiz gereksinimlerin, sonsuz sayýda artmasýdýr -Mark Twain
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Soyut > Bilal ÖZBAY




12 Nisan 2005
Eþyalarýn Dili  
Bilal ÖZBAY
Yalnýzlýklarýn içinde kaybolmuþ bir kiþilik ve yabancýlaþan benlik. Artýk susmuþtur dil, sönmüþtür gözlerdeki ýþýk. Artýk eþyalar konuþmaya baþlar...


:CACE:

Bir apartman kapýsý. Bütün zillerin sesi kýsýlmýþ, kimsenin duyduðu yok. Kapý anahtarlarýndan biri hemen ileri doðru atýlýp “ben açarým” dedi. Önce kapýya selam verdi, kolundan tutup göbek deliðine doðru ilerledi. Anahtarýn dili kapý kilidinin dudaklarý arasýndan içeriye doðru usulca sokuldu, diþlerinin arasýndan dilini okþadý, sonra da sertçe ýsýrarak dilin gerisin geriye, içeriye doðru girmesine neden oldu, büyük bir acýnýn çýðlýðýyla diþlerin arasýndan kurtulup yay gerilerek fýrladý ve kapý “þak” diye içeriye doðru açýldý. Kapýnýn iþaretiyle dikkat kesilen eþyalar birbirinin gözlerine bakýndýlar. Bir haremin efendisini bekleyen metresleri gibi utangaç ve heyecanlýydýlar. Holdeki lamba yanýp sönerek gelen misafire göz kýrpar gibi parýldadý. Eski bir ceket kanepenin üzerine geliþi güzel düþtü.
Evin içini ancak karakol hücrelerini andýran küf ve rutubet kokusu sarmýþ gibiydi. Sanki bunu anlayan terasýn kapýsý ardýna kadar açýlýp soluklandý. Beklenen rüzgar martýlarý selamlayarak Hýzýr gibi yetiþti ve temiz havayla tüm evi doldurdu. Bütün eþyalar kendine geldi, uyandý sanki; perdeler titreyerek salýndý, güneþ ýþýklarý penceredeki kirli camlarý dinlemeden olabildiðince içeri süzüldü ve rutubetten küflenen mobilyalarýn nemini çekti. Yaðmur ne zamandýr yaðmadýðý için camlar kirli kalmýþ, kuraklýktan toprak kurumuþ, sular çekilmiþti. Banyoda ve lavabodaki musluklarýn boðazý kurumuþ, borular hararetten kireç baðlamýþtý. Üzgündü musluklar ve bir sevgilinin aþkýyla bekliyorlardý yaðmuru ve kýzlarý olan suyu. Þu alafranga tuvalete ne demeli? Su olmayýnca kanalizasyonun kokularýndan burnu týkandý, neredeyse nefes alamayacak duruma geldi. Sifona söylenmesi de boþuna zaten, hem o ne yapabilirdi ki? Yaðmur duasýna çýkacak deðildi ya!
Sandalyelerden biri amuda kalkarak terasa çýktý, en köþeden bir yere çekilip oturdu. Buradan bütün Fýndýkzade yokuþu, Kýzýlelma caddesi ta Samatya’ya kadar görülüyor. Marmara Denizinin gözleri yine ayný mavilikte, Kýnalý Ada kirpiklerine sürme çekmiþ gibi manzarayý daha muhteþem kýlýyor. Sonra sandalyenin diðer eþi de gelip yanýna durdu. Bütün yorgunluklarýn yerini ýlýman bir mutluluk almýþtý. “Ah keþke masa da gelebilse” dedi eþine, ama gününde deðil bu gün, gelmez dedi yine kendisi. Yoksa o da bu manzarayý kaçýrmak istemezdi. Bir akþamlarý bir de sabahlarý çok güzel olur buranýn sureti; ay güzel bir yüz gibi açar üstümüze ve yýldýzlar kandilin ýþýklarý gibi ölgünce, nazlý nazlý düþer denize. Sonra bir fýrça yaðlý boyayla geçer yakamozlarýn içinden. Sandalyenin biri kýpýrdadý yerinden, ardýndan iki kadehle gelip birini diðerine uzattý, þerefe dedi, þerefe geceye.
Yatak odasýnýn kapýsý ardýna kadar açýlýp þöyle bir “oh” çekti içinden, ne zamandýr hareket etmemiþti doðrusu. Önce ileri geri esnedi, sonra son bir gýcýrtýyla durdu. ‘’Bütün iskeletim ve kemiklerim paslanmýþ’’ dedi, yan odanýn kapýsýna. O da kendisinden farklý deðildi ama en azýndan o geçen bahar yaðlanmýþ ve boyanmýþtý. Yok dedi kendi kendine “ben bu kýþý çýkaramam düþer kalýrým olduðum yere, sonra cesedimi ne yaparlarsa yapsýnlar, öldükten sonra ne önemi var, ha topraða karýþmýþ ha sobanýn cehennem ateþine.”
Perdeler saða sola kayýp odayý aydýnlattýlar, her iki pencere de sonuna kadar açýlýp dýþarýda ne kadar ses varsa havayla beraber sohbet için onlarý içeriye davet etti. Kuþ sesleri, martý sesleri ve aðustos esintisi güzel bir müzik oluþturuyorlardý. Ah þu araba gürültüleri ve korna sesleri olmasa ne de güzel olurdu.
Yataðýn üstünü örten nevresim hafifçe sýyrýldý, yastýðýn gözlerini ýþýk aldý, gözleri kamaþtý ve uyanýp günaydýn dedi yataða. Yatak da dostuna “günaydýn” diyerek hafifçe esnedi, yaylandý da hem. Yaylarýndan bir ses geldi, gýcýrtý sesi gibi, aðlar gibi deðil ama sanki sýzlanýrmýþ gibi. Ne zamandýr yalnýzdý zaten ve yalnýzlýða mahkum olan her yatak gibi yastýða sarýlarak uyumuþtu aylarca. ‘’Oh be, iyi ki geldin’’ dedi rüzgara. Mutluydu ve heyecanlýydý kendini yeniden bulmasýna. Coþmuþtu iþte yeniden eski günlerdeki gibi. Hafifçe salladý kendini, yaylarý çýldýrmýþtý ve hop hop ediyordu yüreði. Sallandýkça sallanýyor, çarþaf, yatak ve yastýk birbirine sarýlýyordu. Diðer bütün eþyalar; tavanda asýlý duran lamba, duvarda yan yatmýþ bir tablonun içindeki karanlýk bir çift göz, komodinin üzerindeki adýný saymaya bile deðmez demirbaþ olmayan eþyalar, kapýlar pencereler, duvardan titreþimleri duyan mutfaktaki eþyalar, kendinden geçmiþ olan bu yataða bakýp merak içinde izliyorlar olup bitenleri. Ne zamandýr böyle bir nöbete tutulmamýþtý bu yatak. Sara nöbetine esir olmuþ bir hasta gibi kendini yerden yere vurup duruyordu. Ýmdat diye feryat edecek hali bile yoktu, hem kim yardým edebilirdi ki, onun varoluþ nedeni buydu. Geldi geleli böyle oluyordu iþte. Sonra birden titremeler, sarsýntýlar, inlemeler. Gök gürültüsünden sonra çakan þimþekler ve yýrtýlýþý bir gecenin, ardýndan patlayarak boþalmasý yaðmur gibi. Topraðýn sevinç ve mutluluk çýðlýlarý. Sonrasý, sonrasý sükut. Her yorgunluðun, bitkinliðin ardýndan gelen dinginlik. Hep baþý gibi duran yastýk üzerinden düþtü, aðladý, sanki göz yaþlarý üstündeki elbisesini ýslattý. Aðladý, aðladý ve aðladýkça ýslandý. Acýdan deðildi düþen gözyaþlarý, mutluluk pýnarýndan akan birer inci damlalarýydý.
Ayýcýklý potinler sað sol yaparak yatak odasýndan banyoya yürüdü, musluklar sola doðru döndü, musluk ‘’fýs’’ diye bir ses çýkarýp, bütün damarlarýndan boþluk akýttý, sanki suç iþlemiþ gibi bütün contalarýna kadar kýzardý. Çaðlayanlar gibi çýðýrtkan sesinden eser yoktu, üzüldü üzerine düþeni yapamadýðý için ve saða doðru dönerek suçlu bir çocuk gibi kapattý kendini. Potinler mutfaða girdi, buzdolabý kapaðýný açtý, küflenmiþ peynirler çöp kutusuna düþtü, bayatlamýþ ekmekler de, tüp karným aç dedi sallanarak, potinler dinledi ama konuþmadý. Kuru bir ekmek poþetin içinden çýkýp daðýlarak, un ufak oldu ve birden esrarengiz bir þekilde kayboldu.
Pencereler sýrayla kapandý, perdeler çekildi, odalarý yine karanlýk bastý. Eski bir ceket aceleci misafir gibi ayaklandý ve kapýya doðru yürüdü. Kapý her zamanki gibi açýlmakta zorlandý. Sanki “bir gece daha kal” der gibiydi, diyemedi.Hangisi misafir, hangisi gerçekte ev sahibiydi? Ýçerde kalan mý, dýþarýda kalan mý? Hem bunu kim bilebilirdi ki? Sahiplik, emek isterdi, sorumluluk isterdi, deðer isterdi. O zaman gerçek olan eþyalar deðil miydi? Ceket bütün bu serzeniþleri duymazdan gelerek kendini kapýnýn ardýna kadar atýverdi. Kapýyý kolundan sert bir þekilde kendisine doðru çekti. Bu çekiþ, bir çapkýnýn sevgilisine son sarýlýþý veya onu son öpüþü gibiydi. Karþý dairenin kapýsý bu durumu yanlýþ anlayacak, belki de apartmandaki diðer dairelerin kapýlarýyla dedikodusunu yapacaktý.
Gidiyorum dedi içinden kapýya. Duymazdan geldi kapý, üzgündü ve kapattý içindekilerle birlikte her þeyi ona. Anahtar burnunu sertçe kilidin dudaklarý arasýna sýkýþtýrdý. Dilini öyle bir ýsýrdý ki Þak diye bir ses geldi, bütün olarak ileriye doðru uzayýp kapý kasasýnýn içine kadar girdi ve yine gelinceye kadar kapýyý duvara yapýþtýrdý. Anahtar iþini baþarýyla bitirdikten sonra kendinden emin bir þekilde burnunu kilidin dudaklarý arsýndan çekti. Þakýrdayarak merdivenlerden inip o meçhul sokaklara karýþtý. Belki sahibini arayacaktý; bütün bu kalabalýklarýn içinde yitip giden, kaybolan ve yalnýzlýktan kendini Tanrý sanan efendisini. Tanrý deðildi, bu bir yanýlsamanýn diðer bir yarýsýydý. Kul’du sadece, ruhuyla birlikte bedenini de baðýþladýðý sevgilisinin kulu. Ölü gözlerin ardýna gizlenmiþ bir siluetin ruhu. Þimdi de onun kalbinin kilidini açma vaktiydi, zaman alacaktý belki ama kendine gelmeliydi ve ‘’yalnýzlýk ancak tanrýya yakýþýr,’’ derdi.
Bilal ÖZBAY



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
On Yedi Umut

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sair [Þiir]
Yalnýz - Lýk [Þiir]
Yarým Kalan Kitaplar [Deneme]


Bilal ÖZBAY kimdir?

Bilal Özbay 1996 yýlýndan beri çeþitli dergilerde kurucu, yönetici ve editör olarak görev yaptý. 1996-1999 Endülüs Edebiyat Dergisi, 1995-1997 Anadolu Fikir Dergisi, 2002-2005 Deyiþ Dergisi Editörü, 2005 Genç Geliþim Dergisi Editörü.

Etkilendiði Yazarlar:
Ýstanbul üniversitesi edebiyat fakültesinde çýkan Deyiþ Dergisi Editörüyüm


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Bilal ÖZBAY, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.