..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir ülke baðýmsýz olmadan, baðýmsýzlýk da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > ömer kýrat




21 Nisan 2005
Pardon! Biraz Öteki Tarafa Gider Misiniz?  
Bir Günde Devr-i Öteki Alem

ömer kýrat


Ýnsanýn anlam arayýþýnýn, anlamsýzlýðýný anlatan bir anlatý...


:CJBJ:
Uyarý: Bu hikâyeyi okumadan önce Douglas Adams’ýn meþhur eseri Otostopçunun Galaksi Rehberi’ni okumuþ olmanýz gerekmektedir. Aksi halde, hikâyenin sonu size anlamsýz gelebilir. Gerçi adý geçen kitabý okuyanlara da hikâyenin sonu “anlamsýz” gelecektir ama bu anlamsýzlýðýn anlamý, konu hakkýnda bilgisi olmayanlarýn anlamsýz bulmasýndaki “anlamsýzlýðýn” anlamýndan farklýdýr. Anlaþýldý mý?

1. BÖLÜM: Kliþeler…

Her þey bitmiþti. Þu anda, mucizevî þekilde, içeriye paralý bir müþteri girmezse bu dedektiflik bürosu mali bakýmdan ve matematiksel olarak, tarihe gömülecekti. Maliye, matematik ve tarih bilimleri bunu umursamasa da iþi kurmak ve devam ettirmek için 5 yýldýr çabalayan ben çok üzgündüm. Ýþim ölmek üzereydi ve iþimle ilgili anýlarým, bir film þeridi gibi gözümün önünden geçmeye baþlamýþtý.
Bu sýrada, sinemada, film yazýlarý (casting vb) henüz bitmeden ýþýklarý açan, saygýsýz ve aceleci bir makinist edasýyla, o kadýn içeri girdi. Masama yaklaþtý ve sordu; “Siz dedektif Fikret Fidel misiniz?” Soru mükemmeldi. Kapýsýnda ve masanýn üstündeki isim tabelasýnda Fikret Fidel yazan bir ofise girip, içerde yalnýz baþýna oturan adama sorulacak cinsten bir soruydu. Kadýn, bir müþteri olarak da mükemmeldi. Böyle bir soru soracak yapýda, çok güzel ve giydiklerine bakýlýrsa paralýydý.
“Evet benim. Nasýl yardýmcý olabilirim?” dedim. Mümkün olduðunca basit bir cevap vermek için… Kadýn benden, kocasýný bulmamý istiyordu. Tüm bunlar çok kliþeydi. Para sýkýntýsý çeken dedektif ve kocasý kaybolmuþ, paralý, güzel ve gizemli bir kadýn…
Klasik bilgi edinme faslýyla baþladým; “Kocanýz ne zamandýr kayýp?” diye sordum.
— Kayýp deðil!
— Demek, kayýp deðil ama onu bulmamý istiyorsunuz. Bu ya çok kolay olacak ya da iþin içinde henüz bilmediðim bir þeyler var.
— Kocam 3 hafta önce öldü.
— Anlýyorum…

“Anlýyorum.” demiþtim ama anladýðým þey, onun genel olarak anlattýklarý deðildi. Kadýnýn ruhsal problemleri olduðunu anlamýþtým. Yine de müþteri geri çevirecek durumda deðildim. Oyuna devam ettim.
— Peki, kocanýzý nasýl bulmamý veya nerede aramamý istiyorsunuz?
— Kocamýn bir kasasý var. Bu ofisten bile büyük bir kasa… Ýçinde de bütün servetimiz. Yani ondan bana kalan servet. Ama þifresini bilmiyorum. Özel yapým bir kasa… Þayet zorla açýlmaya çalýþýlýrsa içindekileri yok edecek bir düzeneði var. Þifreyi kocam biliyordu. Anlýyorsunuz deðil mi?
— Anladým…

“Anladým.” demiþtim. Ama anladýðým þey, kadýnýn ruhsal probleminin kaynaðýydý. Ýçi, yasal olarak size ait servetle dolu ama açamayacaðýnýz bir kasa, insaný çýldýrtabilirdi.
— Devam edin…
— Ruhlar dünyasýna geçit açabilen bir Þaman ile anlaþtým. Aslýnda önceleri öteki tarafa, dini bilgisi olan birini göndermeyi düþünüyordum. Ama o kalabalýkta (Araf’ta bekleyen ruhlarý kastediyor) birini bulmak için dedektif olmak gerekir diye düþündüm ve size geldim. Eðer kabul ederseniz, Þaman sizi oraya gönderecek. Siz, kocamý bulup þifreyi öðreneceksiniz. Kasa açýlýnca, 100.000 $ tutarýnda para hesabýnýza yatacak.
— Ýyi de bu nasýl olacak?
— Þaman size bir tür kimyasal madde verecek. Büyülü iksir gibi… Bu, sizi kýsa süreliðine komaya sokacak. Aslýnda tam olarak koma deðil. Bir tür trans hali…
—O halde geldiðiniz için saðolun! Ama benim baþka planlarým var. Mesela yaþamak ve komadan uzak durmak gibi…
—Lütfen korkmayýn! Çok güvenli… Þaman bunu daha önce defalarca yapmýþ. Kimseye bir þey olmamýþ. Zaten doktor kontrolünde olacak her þey…
— Madem olay kimyasal bir maddede bitiyor, o halde Þaman’a ne gerek var?
— Çünkü o, senin bu dünya ile olan baðlantýný saðlayacak. O olmazsa, ilacýn etkisi geçtiðinde, komadan, ruhun olmadan çýkarsýn.
— Hani tehlike yoktu. Ya Þaman’a bir þey olursa…
—Merak etme dedim ya! Her þey kontrol altýnda olacak ve sadece birkaç saat sürecek. Sonra 200.000 $’ýnýzý alacaksýnýz.
—Yüz bin demiþtiniz.
—Ne dediðimi biliyorum! Anlaþtýk mý?
--...?
—Anlaþtýk mý?
—Anlaþtýk!

“Anlaþtýk” demiþtim. Zira bu parayý reddedersem, yakýnda borçlarým yüzünden kendimi öldürmek zorunda kalacaktým muhtemelen. Ayrýca bu tür Þaman hokus pokuslarý aslýnda pek tehlikeli deðildi bildiðim kadarýyla. Genelde bir bitkinin, halüsinasyona neden olan etkilerini kullanarak yapýlan dinsel ayinlere dayanan eski bir kültürdü. Hem zaten doktor kontrolünde olacaktým.
Bu tuhaf oyuna katýlmaya karar verdim. Ama tüm bunlar bir saçmalýktý ve ben þifreyi bulamayacaktým tabi ki… Dolayýsýyla anlaþmanýn þartlarýný deðiþtirdim. 20 bin dolarý peþin istedim. Ayrýca, bu görev; kocasýný bulamamam, þifreyi alamamam veya yanlýþ þifreyi almam nedeniyle kasanýn açýlamamasý ile sonuçlansa bile paranýn yarýsýný (yani 20 bin peþin, 80 bin iþ nasýl sonuçlanýrsa sonuçlansýn) alacaktým. Elbette kasayý açan þifreyi bulamayacaktým. Yani öteki tarafa gitmek gibi þeyler sadece filmlerde olurdu. Dolayýsýyla kasa açýlýnca alacaðým diðer 100 bin sadece hayaldi.
1. BÖLÜMÜN SONU

2. BÖLÜM: DELÝKSÝZ BÝR UYKU

Ertesi gün, ilk ödeme yani 20 bin, hesabýma yatmýþtý. Ýþin tehlikesi nedeniyle borçlarýmý ödemeyi sonraya býraktým. Ne de olsa bir terslik olursa, boþuna borçlarýmý ödemiþ olmak istemezdim. Yapacaðým þey birkaç saat baygýn kalmak ve uyanýnca kadýna, kocasýný bulamadýðýmý ya da þifreyi söylemediðini falan anlatmaktý. Bu kazandýðým en kolay (ve ilk) yüz bin dolar olacaktý.
O akþam, ilk kez bir malikânenin içini gördüm. Kadýnýn evi muhteþemdi. Beni sevinçle, kapýda karþýladý. Bunlara gerçekten inanýyor gibiydi. O an, kadýna acýdým. Ama iþ iþti. Önce bana kasa odasýný gösterdi. 10 metreye 10 metrelik kare bir odaydý. Ýçerdeki para, hisse senedi ve deðerli tablolar, kasa þayet zorla açýlacak olursa yanacak þekilde korunuyordu.
“Yanacak þekilde korumak” deyimi, zenginlerin tuhaflýklarýný anlatmak için kullandýðým deyimlerin arasýndaki müstesna yerini aldý zihnimde… Ardýndan malikânenin alt katýndaki özel odaya gittik. Ýçerde 3 kiþi vardý. Bir doktor, yardýmcýsý ve Þaman olduðunu, tamamen kör ve saðýr olsanýz bile anlayacaðýnýz (mesela kokusundan veya dokunarak) bir adam… Kadýn, doðru söylemiþti. Odada bir hastane yataðý ve týbbi teçhizat vardý. Bu beni hem rahatlattý hem de rahatsýz etti. Durumumu anlayan doktor, açýklama yapma ihtiyacý duydu…

—Bay Fikret! Ben Doktor Murat Muratamayanoðlu… Sanýrým ikimizin de burada bulunmasýný saðlayan motivasyon ayný. Telaþlanmayýn. Size verilecek sözde büyülü sývý, bir tür bitki özsuyu. Eskiden anestezi maddesi ve bazý dini ayinlerde etkiyi arttýrýp, inançlarýndan þüphe duyanlar için anti-SEPTÝK olarak kullanýlan bir sývý… Tehlikesi yok. Ama yine de sýrf içiniz rahat olsun diye ben ve yardýmcým burada olacaðýz. Merak etmeyin, bir gün içinde paranýzý sayacak kadar iyi olacaksýnýz.

Anlaþýlan, doktor da bu kadýnýn teklifini para için kabul etmiþti. Benim gibi düþünen birinin (yani tüm bunlarýn, ancak 100 bin papel için katlanýlabilinecek bir saçmalýk olduðunu düþünen birisinin) olmasý içimi rahatlattý.

Zaman gelmiþti. Yataða uzandým. Þaman, deyim yerindeyse ÞA-maya baþladý. Eskiden beri, þaman kelimesini þa-man olarak kullandýðýmdan olacak, bu Þa-Þaalý ayinsel zýrvalýk ve kafa ütüleyen ritüeller bana komik geliyordu.
Birkaç dakika sonra, sanýrým Þaman artýk sinirlerimin gülmemi tutamayacak kadar bozulduðunu anladý ve o büyülü(!) maddeyi içmem için “kutsal kâseyi” uzattý. Ekþi bir tadý vardý. Deliksiz bir uyku bekleyerek kendimi býraktým. Ama beklediðime deymedi hatta yakýnýndan bile geçmedi…
2. BÖLÜMÜN SONU

3. BÖLÜM: UYANIÞ
Önce her þeyin bittiðini ve uyandýðýmý sandým. Etraf loþtu. Gözlerimi ovuþturdum. Belki bana verilen maddenin yan etkisidir diye düþünüp, doktora seslendim. Cevap gelmedi. Yattýðým yerden doðruldum. Burasý daha önce olduðum yer deðildi. Ýþin aslý burasý, daha önce olduðum hiçbir yere benzemiyordu. “Aman Tanrým, nerdeyim!” dedim. Elbette ki bu öylesine bir soruydu. Sorunun muhatabýndan cevap geleceðini ummamýþtým:

—EY ÖLÜMLÜ! OLMAMAN GEREKEN YERDESÝN. AMA KADERÝNE, OLMAMAN GEREKEN BÝR ZAMANDA YANÝ ÖLMEDEN ÖNCE BURAYA GELECEÐÝNÝ YAZAN BENÝM! KADERÝNDE BURAYA GELMEK VAR. ÇÜNKÜ SENÝN VE DÜNYAYA DÖNDÜÐÜNDE YAPACAKLARIN HAKKINDA PLANLARIM VAR!

Ses aniden yok oldu. Ama zihnimde yarattýðý dumur, hala orda kalmakta ýsrar ediyordu. Ardýndan kafamda birçok fikir belirdi;”Ne yani gerçekten öteki tarafta mýyým? Tanrý var yani! Yani gerçekten Þaman beni buraya getirmeyi baþardý. Öyleyse hala kasanýn þifresini öðrenip 200 binin tamamýna alabilirim!”
Sonra, düþüncelerimi “þimdi ne yapacaðým” konusuna odakladým. Aslýnda diðer insanlar için sarsýcý bir deneyimdi. Ama ben, tüm hayatým boyunca þüpheciydim. Tanrýnýn varlýðý-yokluðu, varoluþun anlamý-anlamsýzlýðý vs. gibi konulardaki bilinemezci ve umursamazcý yaklaþýmým þimdi aklýmý korumamý ve histeriye kapýlmadan, yapacaðým iþe odaklanmamý saðlamýþtý.
Hem belki de tüm bunlar, bana verilen maddenin yarattýðý bir illüzyondu. Þüphe edilebilinecek bir durumdu. Yine de eðer gerçekse ve buradan þifreyle birlikte çýkabilirsem, paranýn bir kýsmýný hayýr iþlerine ayýrmaya karar verdim. Hatta hayatýmda ilk kez “yemin” ettim.
Ýlginç bir yerdi. Gençken din dersinde öðrendiklerimi þöyle bir gözden geçirdim. Burasý ARAF olmalýydý. Ölenlerin ruhlarý, kýyamet kopup herkes ölene ve ardýndan tekrar bedenlenene kadar burada bekleyeceklerdi.
Bir hayalet arýyordum. Etrafta dolanan, ölü gibi bakan, kýyamet kopana dek bekleyecek bir ruh… Birden bu tanýmlamalar beni güldürdü. Kadýn, bana, kocasýnýn bir resmini göstermiþti. Ama acaba ruh ile bedenin dýþ görünüþü ayný mýydý? Ayrýca insanlýk tarihi boyunca o kadar çok kiþi ölmüþtü ki (Allah hepsine rahmet eylesin) bu kalabalýkta adamý nasýl bulacaktým? Hem adam bana þifreyi verir miydi ki… Hayattayken kimseye söylemediyse bir nedeni olmalýydý. Zaten bir ruhla nasýl konuþulurdu onu bile bilmiyordum. Yani böyle þeyleri hiç merak etmemiþtim. Ruh çaðýrmak gibi þeyler bana hep saçma gelmiþti. “Geldiysen 3 kere vur!” Bu da ne demekti? Böyle bir istekte bulunmak, geldiðini gördüðümüz birine “Geldin mi?” diye sormak kadar saçmaydý. Þayet vuruyorsa gelmiþ demektir. Kaç kere vurduðunun ne önemi var.
Ardýndan aklýma, Hitler’in de öldüðü geldi. Buralarda bir yerde dolanýyor olmalýydý. Karýn deþen Jack gibi seri katiller de etraftaydý. Acaba bir ruh, canlý birine (trans halinde olsa da) fiziksel zarar verebilir miydi? En azýndan korkuturdu diye düþündüm. Sinirlerim gerilmiþti. Kendimi rahatlatmak için, CHE’nin ruhlarý örgütleyip bir devrim hazýrlýðýna giriþiyor olabileceði fikri üstünde düþünmeye baþladým.
Tanrý’nýn bana söylediklerini hatýrladým. Dünya’ya döneceðimden ve yapacaklarýmdan bahsetmiþti. Demek dönecektim. Umarým kafayý yemeden veya ciddi þekilde yaralanmadan döneceðimi kastetmiþtir diyerek, kadýnýn kocasýný aramaya baþladým.
3. BÖLÜMÜN SONU

4. BÖLÜM: DÝPSÝZ KUYU KEBABI
Oldukça geniþ bir alandaydým þimdi... Gökyüzünün olmasý gereken yerde sanki siyah bulutlar vardý. Tam olarak ne olduðu anlaþýlmýyordu. Sanki simsiyah bir deniz dalgalanýp duruyordu baþýmýzýn üstünde… Yine de etraf çok karanlýk deðildi. Ýlginç bir coðrafyaydý. Gotik mimari tarzdan baþkasýný bilmeyen bir mimarýn elinden çýkmýþ gibiydi. Sivri kayalar, kasten mi çizildiði yoksa tesadüfen mi oluþtuðu belli olmayan þekiller vs. uçsuz bucaksýz bu yerin dekoruydu. Toprak mangal külüyle siyah kum karýþýmý bir yapýdaydý. Tabi ki etraf ruhlarla doluydu. Kimisi yalnýz baþýna duruyor veya kendi kendine konuþuyor, kimileriyse grup halinde hararetli tartýþmalar yapýyorlardý. Ben de bilgi edinmek için bu gruplardan birine sokuldum…
— Reçel, saç jölesi olarak kullanýlmaz! Etrafta ne kadar karýnca varsa kafana dolar.
Diyordu birisi…
— Saçmalama! Kafamýza nasýl týrmanacak karýncalar? Hem reçelin kokusunu alamazlar ki…
Diye tersledi öbürü…
—Ne reçeli olduðuna göre deðiþir. Mesela ayva reçelinin kokusu güçlüdür.
Diyerek lafa girdi bir diðeri…

Bu konuþmanýn bitmeyeceðini anlayýnca, olaya bodoslama daldým.
—Þey pardon! Bu önemli konuyu bölmek istemezdim ama buralarda, aradýðýnýz birini bulmanýn yolu nedir?
Bakýþlar bana çevrildi. Buraya ait olmadýðýmý (Henüz ait olmadýðýmý) anladýlar. Reçelin, saç jölesi olarak kullanýlabilirliðini iddia eden ruh, çýkýþtý;
—Hey sen kim oluyorsun da konuþmamýzý bölüyorsun?
—Özür dilerim! Ama biraz acelem var. Sizin de anladýðýnýz gibi buraya ait deðilim ve zamaným az… Birini bulmam gerekiyor. Hem konuþtuðunuz konu, bölündüðüne bu kadar kýzacaðýnýz biþey deðil gibiydi.
—Ooo bay turist, konumuzu saçma buldu! Sanýrým buradaki çoðu kiþinin en az binlerce yýldýr burada olduðunun farkýnda deðilsiniz. Konuþacak “ciddi” konular ne kadar dayanýr sanýyorsunuz? Sonuçta sýra bu konulara geldi.
—Haklýsýnýz. Özür dilerim.
—Neyse… Sonuçta bize konuþacak yeni bir konu verdiðiniz için size yardým edeceðim. Þu ilerdeki kayalýkta bir melek var. Kayýtlarla o ilgileniyor. Birini bulmak istiyorsan ona sormalýsýn.
—Teþekkürler bay…?
—Douglas!
—Ýngiliz misiniz?
—Evet.
—Türkçeyi çok iyi konuþuyorsunuz.
—Buranýn resmi dili diyebiliriz.
—Ýlginç… Neyse. Size teþekkürler…

Grubun yanýndan ayrýlýrken, “Ölülerin gittiði yere, henüz ölmemiþ olanlar alýnmalý mý?” konusunda tartýþmaya baþlamýþlardý bile… Ruhun (Bay Douglas’ýn) tarif ettiði kayalýklara geldiðimde, buranýn bir tür mahkeme kürsüsüne benzediðini gördüm. Melek olduðunu öðrendiðim birisi –ki öðrenmesem asla tahmin edemezdim- önünde duran paftalarla uðraþýyor, notlar alýp çizimler yapýyordu.
—Özür dilerim! Ben birini arýyorum…
Melek duymazlýktan geldi. Ben de biraz daha ayrýntýlý sordum;
—Þey… Ben henüz ölmedim. Ama buradayým iþte… Bilirsiniz. Þamanlar… Birini arýyordum.
Melek hala tepki vermiyordu. Ben de daha etkili bir isim kullanmaya karar verdim;
—Tanrý, kaderimde buraya gelmek olduðunu söyledi. Þifre için…
Melek aniden durdu. Dikkatini çekebilmiþtim. Þüpheci gözlerle beni süzdü. Sonra konuþmaya baþladý;
—Bu göreve ilk atandýðýmda sevinmiþtim. Tüm Araf’ýn kontrolü bende olacaktý. Ama siz insanlar, kendi dünyanýzý mahvetmeniz yetmemiþ olacak ki burayý da içinden çýkýlmaz hale getirdiniz. Sizi belli bir düzende bir arada tutmak imkânsýz. Umarým þu kýyamet bir an önce kopar. Sizinle uðraþmak, cehennem azabý gibi… Her neyse… Aradýðýn kiþinin kayýtlarýna bir bakalým…
—Kimi aradýðýmý nerden biliyorsunuz?
—Burada kaderler çabuk yayýlýr.
—Haberler demek istediniz herhalde…
—Ýstediðin þekilde anlayabilirsin. Evet! Ýþte kaydýný buldum. Aradýðýn adam Cehennem’de…
—Cehennem’de mi? Fakat benim bildiðim, kýyamet kopana dek herkes yargýlanmayý burada, Araf’ta, bekleyecekti. Yani herkesin yargýlanmasý kýyametin kopmasýndan sonra baþlanacaktý. Cennet ve Cehennem’e daðýtým daha sonra gerçekleþecekti. Yanýlýyor muyum?
—Evet. Evet. Genel kural bu… Ama çok az günahý olan ve ceza süresi, Araf’ta kýyametin kopmasýný bekleme süresinden az olanlar, Cehennem’e erken alýnýp kefaretlerini ödeyebiliyorlar. Diyelim ki normalde 100 sene cehennemde yanacaksýn. Araf’ta kýyametin kopmasýný bekleyeceðin süre, 100 sene veya daha fazlaysa, erkenden Cehennem’e girip ön-ödeme yapabiliyorsun. Böylece kýyamet koptuðunda sen zaten cezaný ödemiþ olduðundan direkt Cennet’e girebiliyorsun. Kalabalýða karýþmadan ve diðerlerinin önünde yargýlanýp rezil olmadan… Fakat bu imkândan yararlanmak için az günahýn olmasý gerekiyor. Senin aradýðýn adam da bu özelliklere sahipti ve cezasýný hemen çekmek istedi.
—Demek buraya kadarmýþ. Yani parayý severim ama Cehennem’e gidecek kadar deðil.
—Ýronik! Neyse… Bak sana söylemem gereken biþey var. Sen aslýnda ölü olmadýðýn için Cehennem’e girebilirsin. Hem de hiç acý çekmezsin. Biraz karýþýk bir durum…
—Yani oraya “gözlemci” sýfatýyla gidebilir miyim?
—Evet.
—Hem de hiç yanmadan.
—Ýþte anladýn.
—Peki, yolu tarif eder misini?
—Ýþte hemen arkanda…
—Arkamda mý? Orda sadece dipsiz gibi duran bir kuyu var.
—Evet. Ýyi yolculuklar!

Bir an kararsýz kaldým. Ama melek, acý çekmeden Cehennem’e gidebileceðimi söylemiþti. Ona güvenebilirdim. Böylece adamýmýzý bulabilecektim. Hem orayý merak etmediðimi de söyleyemezdim. Nefesimi tuttum ve kuyudan aþaðýya atladým. Umarým, bu dipsiz Cehennem kuyusunda kebap olmam diye düþünüyordum düþerken…
4. BÖLÜMÜN SONU

5.BÖLÜMÜN: CEHENNEM’DEN KORKMAM ÞEYTAN’DAN KORKTUÐUM KADAR
Havada süzülürken, bir an için kendimi, Alice Harikalar Diyarýnda hikâyesinde gibi hissettim. Belki ondan tek farký, içine düþtüðüm þeyin tavþan yuvasý deðil cehennemin giriþi olmasýydý. Ayrýca Cehennem’i, Harikalar Diyarý olarak deðerlendirmek de zordu. Yavaþ yavaþ, yavaþladýðýmý hissediyordum. Sanki Adam Smith’in (iktisat teorisyenimiz) ünlü “görünmez el”i cehennemin zeminine yumuþak iniþ yapmamý saðlamýþtý. Demek ki kuyu dipsiz deðildi.
Ucunda ýþýk olan bir tüneldeydim. Hani þu, kalbi bir süreliðine duran sonra geri dönenlerin anlattýðý türden bir tüneldi. Demek ki bu bir uyarýydý. “Böyle yaþamaya devam edersen gideceðin yer bu tünelin ucundaki ateþtir!” þeklinde bir uyarýydý. Lakin söz konusu deneyimi yaþayanlar, bu mesajý pek anlamýyordu. Tünelin cennete açýldýðýný sanýyorlardý.
Ýlerledim. Isýnýn gittikçe artmasýný bekliyordum. Fakat öyle biþey olmadý. Tünelin ucundan çýkýnca, Cehennemi boyladým. Alýþýlmýþ tabiriyle… Etrafta pek kimse yoktu. Zira sadece meleðin anlattýðý özel durumdakiler bulunuyordu Cehennem’de o sýrada…
Herkesin elleri ve ayaklarý zincirlenmiþti. Bu benim açýmdan iyiydi zira yanarak etrafta koþuþturmalarý iþimi zorlaþtýrýrdý. Her taraftan yükselen alevler, alýþtýklarýmýzdan farklýydý. Simsiyahtý ama yine de tuhaf bir þekilde etrafý aydýnlatýyordu. Gri bir aydýnlýk… Gri bir ýþýklandýrma da Cehennem için uygundu. Ýnsanýn içini bunaltýyordu. Cezasýný çekenlerin üstünde birer ekran vardý. Kim olduklarý ve iþledikleri suçlar sürekli gösteriliyordu. Yani yerin yedi kat altýnda olsanýz bile yine de yerin dibine geçiyordunuz bu þekilde.
Acý dolu çýðlýklarý takip ederek ilerledim. Sonra onu gördüm. Bu, resimdeki adamdý. Beni tutan ve buraya gönderen kadýnýn kocasý karþýmda duruyordu. Daha doðrusu karþýmda acý içinde kývranýyordu. Sonunda onu bulmuþtum. Þimdi þifreyi bir þekilde öðrenip, buradan cehennem olup gidecektim.
Ama merak ediyordum. Böylesine zengin birinin nasýl olur da erken ödeme yapmasýna imkân verecek kadar az günahý olabilirdi? Çaktýrmadan, üstündeki ekrana baktým. Ekranda genç bir adam vardý. Bir arkeolog gibi giyinmiþti ve maðara gibi bir yerde ilerliyordu. Burasý sanki bir mezar odasýydý. Yan yana duran 2 lahitin önünde durdu. Lahitlerin üstünde yazaný görünce afalladým; “Âdem Babamýz ve Havva Anamýz Burada Yatýyor Mekânlarý Cennet Olsun, Tekrar”… Yazýnýn Türkçe olmasý ilginçti. Fakat öteki tarafta herkes bu dili kullandýðýna göre belki de þaþýrmam yersizdi. Dünya’da geçerli dil belki Ýngilizceydi ama hayatýn sonsuza dek süreceði yere geldiðinizde, öðrendiðiniz yabancý dilin buraya fazla yabancý kaldýðýný görecektiniz.
Arkeolog giysili genç adam, az ilerde duran bir kutuyu alýyordu. Film burada bitiyor ve yeniden baþlýyordu. Demek ki kutsal bir emaneti çaldýðý, mezar hýrsýzlýðý yaptýðý için ceza çekiyordu adamýmýz. Artýk soru sormanýn zamaný gelmiþti.
—Pardon! Size biþey sorabilir miyim? Engel olmak istemem ama sorum önemli.

Adam bir an için kývranmayý ve çýðlýk atmayý kesti ve bana bak:

—Görmüyor musun acý çekiyorum!
—Onu anlamýþtým. Zaten görmesem bile haykýrýþlarýnýzdan ve yanýk et kokunuzdan anlardým.
—Kimsin sen ve ne istiyorsun?
—Beni karýnýz gönderdi. Daha doðrusu karýnýzýn tuttuðu bir Þaman… Þey için… Þifre… Hani þu kasanýnki.

Adam gözlerini kýsarak beni baþtan aþaðýya süzdü.
—Sen “O” olmalýsýn!
—“O” mu? Sanmam. Daha önce kimse bana “O” olduðumu söylememiþti. “O” olsaydým biri mutlaka söylerdi bu zamana kadar…
—Evet, O sun! Þifreyi vereceðim, saçma sapan konuþan, garip adam…
—Evet, “þifreyi vereceðim” kýsmý doðru.
—Tanrý bana seslendi! Hala yaþýyorken... Eðer tüm paramý hayýr iþlerine harcarsam ve yýllar evvel, genç bir arkeologken çaldýðým kutsal metni, yok olacaðý ana kadar güvende olacak þekilde saklarsam, cezamý hafifleteceðini söylemiþti. Ayrýca onu saklamak için bir kasa yaptýrmamý ve þifresini saklý tutmamý söyleyip, nasýl bir kasa yapacaðýmý anlatmýþtý. Öldükten sonra, kalan az cezamý erkenden çekecektim ve bittiðinde bir adam, garip bir adam, gelecekti ve þifreyi isteyecekti. Aman Allah’ým! Bu demek oluyor ki CEZAM BÝTTÝÝÝÝÝ!

Aniden adamýn zincirleri çözüldü. Ayný anda zincirlerinden boþalmýþçasýna bir coþkuyla bana sarýldý. Ben de onun kutlamasýna katýldým. Cehennemin ortasýnda iki adam, neþeyle baðýrýyorlar, sanki tuttuklarý takým, Pendik Spor’u yenmeyi sonunda baþarmýþ iki taraftar gibi zýplýyorlardý. Adam hala çýðlýk atýyordu ama bunlar sevinç çýðlýklarýydý.
—Cezam bitti çok þükür!
—Gerçekten sizin adýnýza sevindim. Þimdi mümkünse þifreyi þey edecektim.
—Ah! Evet, þifre! Þifre þu; KIRK ÝKÝ…
—Kýrkiki mi?
—Doðru duydun. Okuduðum bir kitaptan esinlenmiþtim.
—Ama þifre yedi haneliydi.
—Tamam, iþte: K-I-R-K-Ý-K-Ý…

Bu sýrada yerin sarsýldýðýný hissettik. Az ilerde kaynayan, katrana benzer þeyle dolu koca kraterden, dev cüsseli bir yaratýk çýktý:

—KÝMDÝR O KÝ BENÝM KRALLIÐIMDA OLMASINA RAÐMEN ACI ÇEKMEYEN, ÜSTELÝK NEÞELÝ SESLER ÇIKARTAN!

Bunun Þeytan olduðunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktu. (Tabi anlamamak için salak olmak gerekliydi) Niyeti kötüydü. (Her zaman olduðu gibi) Göz göze gelince, zaman kazanmak için biþeyler zýrvaladým.
—Sayýn Þeytan! Siz miydiniz? Durun tahmin edeyim; önümde secde etmek için gelmediniz.

Kükremesi tüm cehennemi tekrar sarstý. Gerçi Þeytan’ýn “kýzgýn” olmasý normaldi. Zira ateþten yaratýlmýþtý. Kaçmanýn iyi bir fikir olduðunu düþündüm ve buraya gelirken geçtiðim tünele doðru koþtum.Fakat köþeye sýkýþmýþtým. Tünelden çýkýþ yoktu. Buraya düþtüðüm kuyu ise týrmanamayacaðým kadar yüksekti. Þeytan, hýzla yaklaþýyordu. Bu sefer ýsýyý hissediyordum. Ne yapacaktým? Ne yaparsam yapayým, muhtemelen yaptýðým son þey olacaktý. Þeytan, kocaman mýzraðýný kaldýrdý.
Gözlerimi kapadým…
5.BÖLÜMÜN SONU

6.BÖLÜM: KUTSAL METÝN, DOLAYLI MÜDAHALELER VE EÐLENCE ANLAYIÞI
—Bakýn! Gözlerini açýyor!
—Aman tanrým! Þükürler olsun.
—Doktor durumu nasýl?
—Kalp atýþlarý biraz yüksek ama genel durumu iyi…
—AKSÝ ÞEYTAN! Ne! Ne! Nerdeyim! Ne?
—Sakin olun Bay Fikret! Güvendesiniz. Her þey bitti.
—Þeytan! Þeytan… O ne oldu?
—Sanýrým hala ilacýn etkisinde… Sakin olun ve biraz dinlenin…

Bir saat kadar sonra kendime geldim. Her þey bitmiþti. Cehennem’e gitmiþ ve geri dönmüþtüm. Gerçi doktor, gördüklerimi, içtiðim halüsinojen maddeye baðlamýþtý ama ben, hayal gücümün bu kadar iyi olmadýðýna emindim. Sýra, kasayý açmaya geldi. Evin sahibesi ve ben kasa odasýndaydýk. Bu koca metal canavar, birazdan aðzýný açacaktý. Kasanýn önündeki kontrol paneline gittim ve þifreyi yazdým. Fakat her ihtimale karþýn, Enter tuþuna basmayý, kadýna býraktým.
Kadýn, kocasýnýn servetine sonunda ulaþacaðý için heyecanlýydý. Enter’e bastý. Bir iki saniye sonra kasanýn dev kapýsý, aðýrlýðýný belli eden sesler çýkararak açýldý. Eðer Picasso, o an kadýnýn yüz ifadesini resmetseydi, ortaya çýkan portre, bir Picasso tablosu için bile fazla tuhaf olurdu. Zira kasa boþtu. O anda adamýn; tüm mallarýný, Cehennem azabýný azaltmak için fakirlere daðýttýðýný söylediðini hatýrladým.
Kadýn, yýkýldý. Hem manen hem maddeten çöktü. Bom boþ kasa, onun için tabuttan farksýzdý. Tüm hayalleriyle birlikte gömüldüðü… Ben ise içerde biþeyler olduðunu biliyordum. Kasanýn içine girdim. Evet, oradaydý. Adamýn, Adem ve Havva’nýn mezarýndan yürüttüðü ve sonra Tanrý ile yaptýðý anlaþma uyarýnca bu kasada sakladýðý “kutsal metin”.
Yavaþça, özel muhafazasýndan çýkardým. Açtým. Yazýlar Türkçe idi. Buna alýþmýþtým artýk. Bir tür talimatlar dizisiydi. Çeþitli bilgiler vardý. Sanýrým, Cennet’ten kovulan ve o ana kadar hayatta kalmak için çaba harcamak zorunda olmamýþ olan iki insana verilecek türden bir “rehber” di. Bir, Hayatta kalma kýlavuzu…
Dikkatimi, metnin sonundaki soru çekti. Hani þu; Hayat, Evren ve Her þey ile ilgili büyük soru… O anda tüm olup biten kafamda þekillendi. Tanrý, cennetten kovduðu bu zavallýlara acýmýþ ve hayatta kalmalarýný saðlayan bilgileri onlara vermiþti. Sadece bununla da kalmamýþ; Dünya hayatýnýn anlamsýzlýðý (bilirsiniz, ölüm falan) onlarýn yaþam isteklerini azaltmasýn diye bir de felsefi bulmaca eklemiþti bu kutsal rehber metine… Böylece sorunun cevabýný ararlarken, dünya hayatýnýn anlamsýzlýðýný bir an için olsun unutabileceklerdi. Elbette ki cevabý asla bulamayacaklardý. Zira cevap, mantýklarýyla bulabilecekleri biþey deðildi. Eðer bir tesadüf eseri cevabý bulurlar ve Kutsal Metinde ki sorunun karþýsýndaki kutucuklara yazabilirlerse Tanrý, muhtemelen, onlarý ve tüm türlerini Cennet’e geri alacaktý. Tabi ödülün bu olduðundan emin olamazdým.Zaten önemi yoktu. Zira cevabý bulmak neredeyse imkânsýzdý. Gerçi kasanýn þifresi olan KIRK ÝKÝ’yi bulmam da imkânsýz gibiydi…

Bu sýrada, hayalleri yýkýlan kadýn biraz olsun toparlandý. Ayaða kalktý. Ona, bulduðum þeyi gösterdim. Fakat bunu umursamadý.
—Ýsterseniz bunu alýn. Kocanýzdan hatýra olur! Oldukça ilginç biþey ama para edeceðini sanmam.
—Cehenneme gitsin! O da, ona ait olan her þey de!
—Þey aslýnda bunun için geç kaldýnýz…

Kadýnýn gözü dönmüþtü. Cinnet geçirmek üzere olduðunu anlamak için psikolog olmaya gerek yoktu. ( Ama psikologa gitmek için cinnet geçirmemiz gerekmesi ne Ýronik) Gözlerinde intikam ateþi vardý. Bu gün yeterince “ateþ” gördüðümü düþünüyordum ama anlaþýlan daha göreceðim ateþ varmýþ. Kadýn hýzlý ve hýrslý adýmlarla kasanýn önündeki kontrol paneline gitti ve güvenlik sistemini aktive etti. Tabi kasanýn kapýsý açýk olduðundan, bilgisayar, bunu bir zorla giriþ telakki etti. Birden bire kasadan alevler fýþkýrdý. Kendimi, kutsal metni orada býrakma pahasýna dýþarýya attým. Yanýþýný izlemeye fýrsatýmýz olmadý zira alevler malikânenin içine yayýlmaya baþlamýþtý. Sadece birkaç dakika içinde tüm malikâne açýk hava þöminesine dönüþtü. Öfkeyle kalkan kadýn, elindeki son para eden þeyi, evini, kaybetmiþ þekilde yere oturmuþtu.
Ýçimde bir rahatlama hissettim. Sanki ilahi bir görevi tamamlamýþtým. Sanýrým ben, o metni yok etmek için seçilmiþtim. Tuhaf bir seçimdi ama görünüþe bakýlýrsa iþe yaramýþtý. Tanrý o kutsal metni neden kendi yok etmemiþti de böylesine dolaylý bir yol kullanmýþtý? Gerçi doðrudan müdahale ettiði hiçbir olay yoktu bildiðim. Belki de bu, varlýðýný gizlemenin yoluydu. Ya da sadece daha eðlenceliydi.

The End



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hilkat Garibesi

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kuran'a Ayak Basan Ýlk Türk
Noel Baba'nýn Gerçek Hikâyesi
Buzdolabý Adam Elma
Dinlenme Tesisi (Hac - Mahal)
Frank Einstein
A Playlist Story
Yalnýzlýk Üzerine Bir Yanýlma/yanýlsama
Ordu Olmayan Adam
Bill Clift'in Karýsýnýn Anlatacaklarý Var!
Mutlu Olmaktan Mutsuz Olan Adam

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sherlock ve Watson [Roman]
Hâlâ Emekleyen Ýnsanlýk [Deneme]
Dünya Kadýnlar Dünü [Eleþtiri]
Türban Baðlamýnda Korunmasýz Dinsel Ýliþki [Eleþtiri]
Bir Mayýs Ýþçisi Gibi Yayýlmak Meydanlara [Eleþtiri]
Numeroloji [Bilimsel]
Koçlarýn Arabalarý & Tanrýlarýn Sessizliði [Bilimsel]
Diyet [Bilimsel]
Repeat After Me: Evren, Evrem, Evre! [Bilimsel]
Ödeme Güçlüðü Çekenler [Bilimsel]


ömer kýrat kimdir?

Merhaba edebiyat aþýklarý! Edebiyata duyduðunuz aþkýn karþýlýksýz olmasýna neden olan kiþi, yani edebiyatýn gönlünü kaptýrdýðý, dolayýsýyla sizin aþkýnýza karþýlýk vermemesine neden olan kiþi olarak, büyük bir sorumluluðum olduðunun bilincindeyim. Bu bilinçle, amatör edebiyata büyük bir katký saðlayacaðýna, yeni bir soluk ve beniz getireceðine inandýðým bu sitenin üyesi olarak, üyesi olduðum ve edebiyata yeni bir beniz ve soluk getirip, katký saðlayacaðýna inandýðýmý az önce belirttiðim bu sitedeki yazýn serüvenime sizleri de davet etmekten kývanç duyuyorum ve kývancýn kelime anlamýný tam olarak bilemediðim için þaþkýnlýk yaþýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Douglas Adams, Emil Zola, Garcia Marquez, Oscar Wilde, Woody Allen


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © ömer kýrat, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.